Radya tarafından postalanan herşey
-
Erkekler dile gelse
Alaton Gratch'den özetleyen Seçil Uysal Yazar, kitabında erkeklere ait 7 özellikten bahsetmektedir. 1. Utanç (Erkekler ağlamaz) Erkekler bir konuda bilgi vermediklerinde, cümleleri yarım bıraktıklarında ya da bir şeyi kaçamak bir şekilde ifade ettiklerinde büyük olasılıkla utançtan kaçmaya çalışıyorlardır. Utanç, bilinçli olarak yaşanıyor ve bu konuda konuşabilmenin bir yolunu buluyorsak sorun yoktur. Sorun genelde utandıklarının farkında olmadıkları zaman vardır. Erkekler farkında olmadıkları utanç duygusunu eşlerine yansıtırlar. Kadınlarda ise aşırı bir utanç kapasitesi vardır. Sonuç olarak asıl sebep bilinmeden yıkıcı tartışmalar sarmalına giren ilişkiler ortaya çıkar. Kadınlar çaresiz kurbanlar gibi gözükse de bir süre sonra asıl kurban kişinin kendisi olur. Yazar, erkeklerde var olan utancı yenmek için üç teknikten bahsediyor: Aptalca sorular sormak, gülmek ve düşünmek. Bu teknikler sevginin türevidir. Sevgi duygusu utanç duygusunu aşabilir, hatta iyileştirebilir. Daha kalıcı bir iyileşme için bu sevginin içselleştirilmesi ve kendini sevme biçiminde yeniden düzenlenmesi gerekir. 2. Duygu Yokluğu (Ne Hissettiğimi Bilmiyorum) Erkekler artık açılmaya daha fazla ihtiyaç duyuyorlar ama konuşma içerikleri eskisinden farklı değil, genelde duygulardan yoksun ifadeler kullanıyorlar. Erkeklerin yıkıcı bir olayla karşılaştıklarında tahammül edebilme yeteneklerinin kadınlara oranla daha fazla olmasının nedeni, ruhsal acıdan korkmaları ve ıstıraplarını felsefeye ya da etkinliklere dönüştürmeleridir. Bu, onlara bazı avantajlar sağlamaktadır. Örneğin, stres altında soğukkanlı ve net bir düşünme yeteneğine sahip olmak erkeklere iş hayatında pek çok avantaj getirir. Erkeklerin bir şey hissettikleri ender durumlarda onları dikkatle dinlemek gerekir. Erkekleri incelikle rahatlamaya davet edebilirsek taş duvarlar geçirgenleşir ve erkekler konuşmakla kalmaz, şair bile olurlar. 3. Erkeklere Özgü Güvensizlik (Üstte Olmaktan Yoruldum) Erkekler çocukluk dönemlerinde bir yandan annelerini tutkulu bir şekilde sever, diğer tarafta ise babası kardeşleri, televizyon ona sürekli "erkekler serttir, duygularını kontrol et ve kızlarla oynama" gibi mesajlar verir. Çocuk, annesinden uzaklaşırken annesinin verdiği kadınsılığı taşımaya devam eder. Ama erkeklerin dışsal ve içsel baskıları varlığını devam ettirir. Sonunda çocuk, annesinin verdiği kadınsılığı bilinçdışının dile getirilemeyen dünyasına gönderir. Bu, bilinçdışındaki kadınsılıkla baş etme biçimi, erkek gelişiminin merkezini oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında erkeklerin duygu yoksunluğu kendi kadınca arzularına karşı koruyucu bir panzehirdir Erkeklerin sorumluluklarından kurtulma isteği, bilinçsiz olarak sevinç göz yaşları da dahil gözyaşı dökmenin yasak olmadığı, anneyle birlikte duran o zamana dönme arzusunu temsil eder. Oysa erkekler başarılı olmalıdır ve sahnede olmayı sürdürmeleri beklenmektedir. Psikolojik iktidarsızlık, erkeğin erkeklik kalkanlarını indirip dinlenecek kadınca bir yer bulmak için duyduğu gizli arzuyu temsil eder. Birçok evlilikte erkekler düşünür, kadınlar ise hisseder. Görüntüde çiftler birbirlerinden şikayet etseler de erkeğin sakin ve mantıklı kalmasını sağlayan şeyi kadının histerisidir. Onun asıl korktuğu şey, dışarıdaki değil, içindeki hisleridir. Kadın ise "duyguları" olan bir eş istemesine rağmen aslında duygularla uğraşma işinden hoşnuttur. Onun istemediği şey, düşünmek, iş kararları vermek ve erkek işleri yapmaktır. Erkeğin hisseden, onaylayan; kadının ise düşünen, para kazanan, aileyi geçindiren figürleri üstlendiği çiftlerde erkek kadın bölünmesinden bahsederiz. Bu çiftin kadını, kendisini himaye edecek bir erkek istediğini erkeği ise daha duyarlı ve kabullenici bir kadın istediğinin belirtir. Ama sorun, doğru eşi bulmakla çözümlenmez. Çözüm, kişinin kendisinin doğru eş hâline dönüşmesidir. Erkekler, zarif, duyarlı gibi gözükmeseler de eylemleri ve bazı belirtiler aslında böyle davranmak istediklerini gösteriyor. Ama buna ancak kendi insiyatifleri ile ararlarsa ulaşabilirler. Buna bir kadının doğrudan etkisi altındayken ulaşmaları beklenemez. Kadınların ikili ilişkilerinde yapması gereken ilk şey, erkeğin içine kadını yerleştirmek değil, onun erkekliğini kabul etmektir. 4. Kendine Dönüklük (Beni Gör, Beni Duy, Beni Hisset, Bana Dokun) Çek yazar Milan Kundera "Erkeğin kendi türü içindeki hayatının tamamı, başkalarının dikkatini çekme mücadelesidir." der. Gerçekten de erkeklerin erkek olduklarını bilmesi onları rahatlatmaz. Bunu tüm ilgililere (özellikle de ilgili olmayanlara) herkesin içinde göstermesi gerekir. Erkekler, cinsel anlamda ve iş hayatlarındaki başarısızlıklar yüzünden, kadınlar ise fiziksel görünüşlerinden ve sosyal ilişkilerden dolayı kendilerini yetersiz hissederler. Bu nedenle erkeklerin kendine dönüşü falliktir. Kendine dönüklük, ancak uçlarda yaşandığı zaman patolojiktir. Sağlıklı bir öz-sevgi dozu, bilinçsiz olarak yaşanan kendinden nefret duygularına karşı bir savunma dahi olsa bizi kendimize özen göstermeye ve işte performansımızı yükseltmeye yönlendirmesi bakımından önemli bir şeydir. Bazı erkekler, narsizmini saklarlar. Bu, bizi ve kendilerini bir aldırmazlık uykusuna daldırır. Anti-narsistler diyebileceğimiz bu grup, gizliden gizliye yaşadıkları mutlulukları ile başkalarını kendilerine borçlu, suçlu veya kötü hissettiren profesyonel şehitlerdir. Gözüken inanılmaz kibarlıklarının altında inanılmaz öfkeleri vardır. Narsizm ve utanç arasında yakın bir ilişki vardır. Büyüklenmek esas olarak utanç duygusunu yaşamaktan kaçıştır. Erkeklerin kendine dönüklüğünde ilk aşamada ona ulaşmak için empati kurmak gerekir. "Onu görün, onu duyun, ona dokunun, onu hissedin, ona nasıl seveceğini hissetme konusunda model olduğunuzu düşünerek kendinizi rahatlatın." İkinci aşamada erkeğin kendine dönüklüğünü tanımlamak, onunla yüzleşmek ve onu eğitmek gerekir. Son aşamada ise kendine dönük erkeğin ne ekerse onu biçeceğini bilmesi gerekir. Bu aşamada onun empati kurması gerekmektedir. Ama narsist, kendi acısının dilinden anlar. Bu nedenle onu eleştirirken yarasına basmak gerekir. Kendine dönük erkeğe direkt ve vurucu olmak gerekir. Çelişkili şekilde erkek kendini bunları kaldırabildiği için bir kahraman gibi hisseder. Kendine dönük erkeğin, bütün ilişkilerinde almaktan çok vermenin mutlu ettiğini anlaması gerekir. 5. Saldırganlık (Sana Patronun Kim Olduğunu Göstereceğim) Erkekler biyolojik olarak saldırganlığa daha yatkındır. Erkek saldırganlığı, kendine özgü güvensizlik çatışmasının bir sonucudur. Saldırgan erkeğin hedefi, "hasmını" hazırlıksız yakalamak ve onu "kadın" boyun eğmeye mahkûm etmektir. Saldırgan tavırları olan birisi ile karşılaştığınızda saldırganı sınırlarınızı belli eden bir ilkeyle bilgilendirmeli ve ilkeniz ihlal edildiğinde harekete geçmeye hazır olduğunuzu belirtmelisiniz. Erkeğin saldırganlığını azaltmak istiyorsanız birçok kadının çok iyi becerdiği gibi onun güçlülük duygusunu artırmanız gerekir. Erkeğin bir başarısı için hayran olup onu sevmek, kendisini güçlenmiş hissetmesini sağlayacaktır. Bazen saldırganlık bizim beklediğimiz gibi değil, sonsuz bir nezaket içinde gelir. İlişkilerde erkekler yadırganacak kadar uyumlu ve coşkulu olduklarında aslında bu da bir saldırganlık olarak tanımlanabilir. Burada erkek, adımlarına karşılık görmediğinde bunları anlamazlıktan gelir ve geri adım atmaz. Onun yerine stratejik kibarlığına kilitlenir ve karşı tarafı suçluluk duygusuna boğan sevgi gösterilerine devam eder. Erkeğin erkekle çatışmasını kendine özgü çoğunlukla daha rekabetçi ve savaşçı bir şekildedir. 6. Kendine Dönük Yıkıcılık ( Kendimi Öylesine Yenik Hissediyorum ki) Kendine dönük yıkıcılığı olan birçok erkek, aşırı erkekçedir. Bu erkeklerin aslında etrafında çok fazla kadınlık olmuştur. Ve şimdi de içlerinde çok fazla kadınlık vardır. Daha çok anne-baba ile ilişkisi olan kendine dönük yıkıcılık, her yerde hazır ve nazır olan kontrolcü bir anneye, "elveda" varolmayan sorumsuz bir babaya "merhaba" deme girişimidir. Kendine dönük yıkıcılık, depresyonun birinci derece kuzenidir. Her ikisinde de kişi kendisi için önemli bir kişiye beslediği kabul edilmesi imkânsız olumsuz duygularla mücadele eder ve sonunda bu duyguları kendisine yöneltir. Fark ise kendine dönük yıkıcılıkta kızgınlıktan çok öfke taşıması ve kişinin bunların içinde tutamayacak kadar zayıf olmasıdır. Kişi, dış dünyaya olumsuz duygularını göstermeye zorlandığını hisseder. En kötü ebeveynler için bile çocuğunun iyi olduğunu görmek, en büyük ödüldür. Kendine dönük yıkıcılığın çelişkili ve en sorumlu yönü burasıdır. Saldırganlık kişinin özüne yönelirken ebeveyne karşı düşmanca niyetler, saldırganlıktan daha güçlü bir şekilde varlığını korur. Kişi "kaybeden" olur ve kendisini mutlu görmekten başka bir şey istemeyen ebeveynini ve onların yerinin tutan kişileri de cezalandırmış olur. Böylece kaybederek kazanmaya çalışır. Bazı insanlarda kendin dönük yıkıcılık, kendi saldırganlığını kendisine yöneltmekten çok misilleme görme korkusuyla başkalarına saldırganlık gösterme isteksizliği olarak ortaya çıkabilir. Üzücüdür ki kendine karşı yıkıcı olan bir erkekle baş etme yolları hakkında söyledikleridir. Terapist ya da eş ilk olarak tercüman olmalıdır çünkü kendine karşı yıkıcı erkekler duygularını sözcüklerle değil, davranışlarla gösterirler. İşin zor olan yanı ise bunu gerçekten duymak istemeyen kişiyi tercümeyi geri iletmektir. Davranışı yorumlarken öfkelenmemek gerekir. Bu özellikle baş ederken umursamazlık becerisini geliştirmek büyük önem taşır. Kendine dönük yıkıcılıkta kişi, bilinçsiz olarak başarılı olmak istemez. Yardım etmek için hiçbir şey yapmamak gerekir. Bu önemlidir ve çok zordur. Kendine dönük yıkıcılığı olan bir erkekle yakın teması olan bir kişiye verilebilecek ikinci tavsiye ise "kendine yardım et ve bir hayat edin." dir. Bu erkekleri alt etmek için en iyi zaman, yeni doğdukları zamandır. Diğer zamanlarda dinlemezler. Onları en zayıf anlarında eleştirerek "aslında bunların altından kalkabilirsin" mesajı hedeflenir. Ona yol gösterilebilir ama asla sorumluluklar üstlenilmemelidir. 7. Cinsel Eylemleme ( Şimdi Seks İstiyorum) Yazar,cinsel eylemlemenin diğer altı özelliğin yoğun bir özeti olduğunu bu nedenle en sonda incelendiğini belirtiyor. UTANÇ Erkekler seksle ilgili utançlarından utanç duyarlar.Cinsel konularda utanç duymadan 'itiraf edebilmek' terapide de terapi dışında da erkeğin en büyük dertlerinden biridir.Erkekler genel hayatta incinmekten, basaramamaktan utanç duyarlar,yatak odasında ise bir sevgili olarak iyi iş yapamamaktan veya farklı bir pozisyonun fantezisini kurmaktan utanırlar.Erkeklerin seks konusundaki utanç duygusundan kurtulmasını istiyorsanız,kendi cinselliğiniz hakkında konuşacak kadar rahat olmanız gerekmektedir. DUYGU YOKLUĞU Erkeklerin kendilerini kadınlara yakınlaşma duygularından uzaklaştırmak için başvurdukları yöntem kadınları nesnelleştirmektir.Bazı erkekler ise pornografi nesnelerine gerçek insanlarmış gibi davranarak onları öznelleştirir.Bunlar birbirine zıt değil,tek ve aynı şeydir.İkisi de erkeklere kadınlardan tamamen vazgeçmeden -kadınlardan-çok önemli bir meta olan duygusal bir alanı satın almayı sağlar.Bunu örneklerken.çoğu erkeğin gerçek eşleri ile sevişirken hayali kadınlar ile ilgili fanteziler kurmasını kullanabiliriz. Cinsellikte duygu yokluğu var ise partneri dinlemek gerekir.Ama kendi duygularımızı gündeme getirmeden öncelikle onu dinlemek ve birlikte neler yapılabileceğini planlamak gerekir. Cinsel eylemleme bir savunmadır ve erkekleri bazı çelişkileri hissetmekten korur. ERKEĞE ÖZGÜ GÜVENSİZLİK Çoğu erkekte eşcinsel potansiyel olmakla birlikte bütün erkeklerde lezbiyen potansiyel vardır,yani kendilerini bir kadını seven bir kadın tarihsel ifadeyle,annesini seven bir kız olarak yaşama kapasitesi vardır. Bu tür bir özdeşleşme korku ve öfke yaratabilir.Anneyle ilgili bu bilinçsiz çatışmalar erkeğin cinsel yaşamın etkileyebilir.Örneğin yatakta onunla aynı şeyi yapmak istemeyen partnerine öfkelenir,birisine bağlandığında başka kadınlardan vazgeçmek zorunda olasın eşinin hatasıymış gibi öfkelenir ve korkar. KENDİNE DÖNÜKLÜK Erkeklerin masturbasyon yapmaları otoerotik bir davranıştır ve cinsel kendine dönüklüğün çok iyi bir örneğidir.Kendine dönük erkeklerin başarılı bir şekilde otoerotik alanlarından uzaklaşması; erkekleri açık bir duygusallıkla korkutmayan ve kazanabilecekleri kışkırtıcı bir mücadele ortamı sunan bağımsız bir kadının meydan okuması ile mümkündür.Kazanabilecek olmaları başarısızlık duygularını engellemeye,meydan okumada zafer tacının değerinin azalmasını önlemeye yarar. Narsist kişi birisinin peşinden koşarken diğer kişinin kim olduğuyla değil ,kendisini yeterince yüceltip yüceltmeyeceği ile ilgilenir.Narsist kişiler çok itici olmadıkları sürece ,hatta bazen öyle olduklarında bile son derece çekicidirler.Eğer yoğun bir fiziksel baştan çıkarmayla karşılaşmışsak muhtemelen karşımızdaki insan olarak sevilme ihtiyacından çok cinsiyeti nedeniyle hayran olunma ihtiyacı duymaktadır. SALDIRGANLIK Saldırganlığımızla temas halinde değilsek ,o bize beklenmedik yerlerde ulaşabilir.Eşlerine karşı doğrudan bir saldırganlık göstermeyen erkekler bunu kılık değiştirmiş seks arenasına taşıma eğilimindedirler.Bu yöntemi kullandıklarında saldırganlıkları gözden kaçabilir.Erkeklerin cinsel saldırganlığının büyük bir bölümü erken yaşlarda anneyle kurulan güç dengesini tersine çevirmeye yönelik bir girişimdir.Ama bunun bütünü anneyle ilgili değildir,erkekler güçsüzlük duygusunu hissettikleri anda cinsel olarak saldırganlaşma kapasitesine sahiptir. KENDİNE KARŞI YIKICILIK Kendine dönük cinsel yıkıcılık sorumluluktan,hayali ya da anlık güvenlik alanına kaçış olarak görülebilir.Ama herhangi bir şekilde çizmeyi aşarsanız fantezi gerçek olabilir ve o noktada güvenli olmaktan çıkabilir.Seks bağımlısı olmak bu duruma örnektir.Seks bağımlısı kendisini orgazm yoluyla fiziksel incinebilirliğin inkarına ve üstünlüğüne adamış biridir.Seks bağımlısı kişinin yıkıcılığı hem kendisine hem de çevresine yöneliktir.Ona karşı gösterdiğimiz yardımsever çabalar çoğunlukla boşa çıkacaktır.Bu nedenle onunla uğraşma nedenimizi iyice incelememiz gerekir. CİNSEL EYLEMLEME Erkeklerin cinsel sorunlar geçmişin ve bugünün önemli ilişkileri ilgili cinsel olmayan sorunları içerebilir.Bazen de tersi olur erkekler duygusal problemlerinden bahsederken altında cinsel problemler yatabilir.Sorunlara yaklaşırken bu gerçekler görülmelidir. Çoğu erkeğin en büyük ihtiyacı hırpalanmış erkekliğini onaylayacak kadar kadın,bastırılmış erkekliğini canlandıracak kadar erkek , birisiyle ilişki kurmasıdır. Erkekler ve kadınlar bu 7 özellik dışında çok benzerdir.Biraz sevgi ve epey çalışmayla bu farklılıklar aşılabilir.
-
KADERİNİ SEV
ehe ehe ehee... :lol:
-
ÖLÜMÜNE ZAYIFLAMAK : ANOREKSİA NERVOZA
AİLE VE ARKADAŞ YARDIMI Aile ve arkadaşların, anoreksi sahibi yakınlarına yardım etmek için yapabilecekleri en önemli şey, onları sevmektir. Anoreksisi olan insanlar hastalıklarıyla kendilerini emniyet, güven ve rahatlık duyguları içinde hissederler. En büyük korkuları kilo almak olduğundan, kilo almak kontrolü kaybetmek gibi gözükür. Sorunları olduğunu inkar edebilirler. Anoreksi hastaları yemekten ve kilo almaktan sakınmak için hastalıktan umut kesercesine yalvaracak ve yalan söyleyecektir. Aile ve arkadaşları, anoreksi hastası yakınlarının ricalarıne teslim olmamalıdırlar. TOPLUM NE YAPABİLİR? Toplum olarak, hastalığın altında yatan sebepleri ve sıkıntının temelini anlamak için daha çok çaba göstermeliyiz. Ergenleri ve genç insanları hedef kitlesi gören sağlık promosyon kampanyaları geliştirip, özellikle gençlere bu bilgilere erişimi sağlayacak imkanlar sunmalıyız. Büyümeyle veya şişman olmayla ilgili korku duygularını yenmek için bilgi sunumu oldukça faydalı olacaktır. Ortaokullara daha fazla destek önerilip, endişeli gençlere arkadaş danışma servisleri sağlanıp organizasyonun boyutu daha da genişletilmelidir. ANOREKSİSİ OLAN BİRİNİ TANIYORSANIZ, NE YAPMALISINIZ? Konuşmak için belirli bir zaman ayarlayın. Arkadaşınızla özel olarak endişeleriniz hakkında konuşmak için kendinize bir zaman tespit edin. Açık ve dürüst olun. Konuşma esnasında, dikkat dağıtıcı şeylerden uzak olduğunuza emin olun. Endişelerinizden arkadaşınıza bahsedin. Arkadaşınıza, onun yemek yeme ve egzersiz davranışları hakkında endişelendiğinizden açık bir dille bahsedin. Tüm bunların bir probleme yol açabileceğinden ve profesyonel yardım gerektirdiğini açıklayın. Arkadaşınızdan kendi endişelerinden bahsetmesini isteyin. Arkadaşınız, yeme meselesinde uzman bir doktor veya danışman ile konuşmalıdır. Eğer kendinizi yeteri kadar yakın hissediyor iseniz, randevuya birlikte gitmek veya bir randevu ayarlama konusunda arkadaşınıza yardım teklif edin. Çelişki veya irade mücadelesine girişmekten sakının. "İhtiyacın olan tek şey, sadece yemek yemek" gibi içinde "sen" suçlayıcı ithamı bulunan ifadeler kullanmayın. Onun yerine, içinde "ben" vurgusu bulunan, "kahvaltı ve öğle yemeklerini yemek istemediğin için endişeleniyorum" veya "kustuğunu duyman beni çok endişelendiriyor" gibi ifadelere konuşmanızda daha çok yer verin. Basit çözümler önermekten sakının. "Eğer yememe alışkanlığından vazgeçersen, her ey çok daha iyi olacak!" gibi. Sürekli desteğinizi ifade edin. Arkadaşınıza, onu önemsediğinizi ve onu sağlıklı, mutlu olmasını istediğinizi hatırlatın. ANOREKSİDE, KÖTÜYE GİTMEYİ ÖNLEME Kulağa basit gelebilir, ama doğru olan şu ki: hiç kimse diyet yapmasaydı, anoreksi diye bir hastalık olmazdı. Diyet yerine, vücudunuzun normal gelişimi ve sağlığı için gerekli tüm besinleri sağlayan bir yemek planı hazırlayın. Sağlıklı kiloya erişmek için çalışmak istiyorsanız, yağlı ve şekerli yiyecek ve arıtılmış karbonhidrat alımını kısıtlayın (tamamen alımını kesip yok etmeden). güçlü kemik, sağlıklı kas ve organlarınızın varlığını sürdürmek için, bol miktarda tahıl, hububat, meyve, sebze ve yeterli ölçüde süt ve protein yiyecekleri tüketin. Ayrıca, haftada 3- 5 gün, 30- 60 dakika kadar egzersiz veya fiziksel aktivitede bulunun. Bir koç veya eğitmen gözetimi dışında, daha sert bir alıştırma metodu aşırı olacaktır. Kendinizi, "şişman olmanın" baskısı altında ezilmeye başladığınız hissettiğiniz zaman, görünüşünüz üzerine düşünür taşınmak yerine, daha zayıf olsaydınız, hayatınızın nasıl daha iyi olabileceği sorusunu kendinize sorun. Şuanda sahip olamadığınız neye sahip olurdunuz? Arkadaşlar? Kendine güven? Aşk? Kontrol? Başkalarının beğenisi? Kabullenişi? Başarı ve statü? Daha sonra, sağlıksız bir şekilde zayıf olmanın size bunların hiçbirini getirmeyeceğinin farkına varın; bu şekilde bir zayıflık, daha fazla kilo kaybında sürekli desteklenmek zorunda olan, ancak kırılgan, aldatıcı bir başarıyı beraberinde getirebilir. Önceki paragrafta listesi yapılan bütün maddeler, sağlıklı insanın mantıklı hedefleridir; ama, bunları çalışarak başarmak, direk kilo vererek başarılı olmaya çalışmaktan çok daha etkilidir. Kilo kaybetmek mutluluk getirseydi, açlıktan kıvranan III. Dünya çocukları haz içinde mutluluktan kendilerinden geçmiş olurlardı. Bu çocuklar mutsuz ve bunalımda; tıpkı anoreksi hastalığı sahibi insanlar gibi. Vücudunuzun şeklinin, bir bakıma genlerle saptandığı gerçeğini kabul edin. Hiçbir zaman, tamamen düz bir göbeğe sahip olamayacağınızı kabul edin. Çok zayıf bile olsanız, iç organlarınız ve mekanizmanız, karnınıza belirgin bir yuvarlaklık verecektir, özellikle yemekten sonra. Bu oldukça normal bir durumdur; özellikle, ailenizdeki insanların yağ birikimi vücudun orta bölümünde yoğunlaşıyor ise. Eğer kendinizi eski sağlıksız alışkanlıklara doğru kayıyor hissederseniz, terapistinizi arayın ve bir randevu alın. Danışmanınıza geri dönmek, hiçbir şekilde "başarısızlığa uğradınız" demek değildir. Danışmanınız, sadece iyileşme planınızı değerlendirerek, iyileşme tonunuzu yeniden hatırlamanız Hazırlayan Selva Arslan KAYNAKLAR: * http:www.rcpsych.ac.uk/campaigns/cminds/anorexia.htm- * http:www.anred.com/defswk.html * http:familydoctor.org/063.xml * http:www.4woman.gov/faq/easyread/anorexia-etr.htm- * http:www.anred.com/stats.html- * http:www.anred.com/relpr.html- * http:www.priory-hospital.co.uk/htm/anorex.htm-
-
ÖLÜMÜNE ZAYIFLAMAK : ANOREKSİA NERVOZA
ANOREKSİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR? Kişi, yaşı ve boyuna uygun normal vücut ağırlığını korumayı, sürdürmeyi reddeder. Ağırlığı %85 veya yaşı ve boyundan gelişimsel olarak beklenenden daha azdır. Genç kızlar regli olmaya, uygun yaşta başlamazlar. Ergenlik dönemi her iki cinste de gecikir. Kadınlarda, adet dönemleri sona erer. Erkeklerde, cinsel hormonların seviyesi düşer. Cinsel ister yok olur veya oldukça azalır. Kişi, kilo kaybının tehlikelerini reddeder. Yemek yemeyi reddeder. Aç olduğunu reddeder. Düzensiz bir adet dönemi yaşar. El ve ayakları sürekli soğuktur. Sık sık hasta olur. Vücudunda ve yüzündeki kıl miktarı artar. Soğuk ısı derecesine karşı oldukça hassastır. Kafa derisi incelir ve kafasındaki saçlar dökülebilir. Cilt kuru hale gelir. Kişi, kilo verme uğruna aşırı ölçülere, yöntemlere başvurur. Kusmaya çalışır. Bağırsak hareketi sağlayan haplar alır. Diyet hapları alır. Hiç yemek yemez veya çok sıkı bir diyet uygular. Çok fazla egzersiz yapar. Yemekleri tartar ve kalorileri sayar. Yemek boyunca, tabağındaki yemeği hareket ettirip onunla oynayıp durur; tabağındakini bir türlü yemez. [*] Kişi, vücudu hakkında çarpıtılmış bir görüntü fikrine sahiptir. Çok fazla zayıf iken, şişman olduğunu düşünür. Vücut Görüntüsünü saklamak için bol, sarkık giysiler giyer. Kilo almaktan çok korkar. Şişman olma konusunda ürkmüş, dehşete düşmüştür. Gün boyunca kendini birçok defa tartar. [*] Kişi, farklı şekilde hareket etmeye başlar. her zaman kilo ve yemekten bahseder. Başkalarının karşısında bir şey yemez. Aksi ve bunalımlı davranır. Sosyalleşmez. Anoreksik insanlar, aslında her zaman açtırlar ve bunu hissederler. Aşlık hissi onlara, kendi hayatlarını ve vücutlarını kontrol edebilme duygusu sağlar. Bu da, bir şeyde iyi olduklarını- kilo vermede- hissetmelerini sağlar. Şiddetli anoreksiye sahip insanlar, açlıktan ölme risk noktasında olabilirler. KİMLERİN ANOREKSİ HASTALIĞI VARDIR VE İSTATİSTİKLER Anoreksi hastalığı genellikle ergenliğin orta yaş dönemlerinde başlar. 16- 18 yaş arası her 100 kişiden birinin anoreksisi vardır ve anoreksi, kızlar arasında çok daha yaygındır. Erkeklerin ergenlik dönemi gelişimlerinin kızlarınkinden farklı olmasına bağlı olarak ve vücutla ilgili endişe yoğunluklarının, çoğunlukla aşırı diyete yol açacak derecede olmadığından, erkeklerde anoreksi hastalığına nadiren rastlanır. Anoreksi vakalarının %90 'ını kadınlar oluştururken, yaklaşık % 10 unu ise erkekler oluşturur. Anoreksi oranları, yüksek sosyal- ekonomik statüye sahip bütün gelişmiş ülkelerde benzer şekildedir. Yemeğin bol miktarda bulunduğu endüstrileşmiş toplumlarda, yaygın anoreksi oranlarının ötesinde, zayıflık kadının çekiciliğinin bir ölçüsüdür. Anoreksi hastalığıyla birlikte gelen ölüm oranı ise oldukça yüksektir: hastaların % 6- 20 si sonunda hastalığa yenik düşmektedir. Ölüm genellikle, açlıktan ölüme yada intihara ikincildir. ANOREKSİ TEDAVİSİ Anoreksi hastalığının tedavisinin zor olmasının sebebi, hastaların kendilerinde hastalık olarak niteleyebilecekleri yanlış hiçbir şeyin olmadığına inanmalarından kaynaklanmaktadır.anoreksinin erken aşamalarındaki hastalar (6 aydan az yada çok az kilo kaybı yaşayanlar), hastaneye yatmadan başarılı bir şekilde tedavilerini sürdürebilirler. Fakat, sonuç veren, başarılı bir tedavi için hastalar değişmeyi istemelidirler ve tedaviye aile ve arkadaşları yanında katılmalıdırlar. Daha ciddi anoreksi sahibi insanların, hastanelerin anoreksi ve bulimi özel ünitelerinde bakıma ihtiyaçları vardır. Tedavi, hastanın yeme alışkanlıklarını değiştirmekten fazlasını içerir. Anoreksi hastalarının, yeme problemlerine neden olan duygularını değiştirme çalışmalarını sürdürebilmek için, bir yıl yada daha fazla süre için danışma hizmeti almaları gerekmektedir. Bu duyguları kiloları, aile problemleri, kendini beğenme sorunları ile ilgili olabilir. Bazı anoreksi hastaları, kendilerini daha az depresyonda hissetmelerini sağlayacak ilaçlarla tedavi edilir. Bu ilaçlar doktorun reçetesiyle alınır ve uzman bir danışman eşliğinde kullanılır. Zihin sağlığı uzmanları, insanların yeme bozukluğu hastalığını tedavi etmek için, çeşitli beceri yeteneklerine sahip olmaları gerekmektedir. Bir doktor, hastalığın ve hastalıkla birlikte ortaya çıkan fiziksel sorunların teşhisinde yardımcı olur. Anoreksi hastalığında, bulimide de olduğu gibi, kişinin kendi kendine yardım yöntemleri oldukça faydalı olabilir. Eğer bu metot işe yaramazsa, sağlık uzmanları hastaya psikoterapi tedavisi almayı önerebilir. Bir kişinin tehlike miktarında kilo kaybı söz konusu ise, ilk asım, kişinin yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan kilo miktarını geri kazanmasını sağlamakla atılacaktır. Bazı kişilerin hastane kaydında bulunarak tedavi edilmeleri gerekir iken, tedavinin erken aşamalarında hastayı destekleyici hemşire bakımı da ayrıca önemli rol oynar. Hastalığın şiddetli evresinde ise, zihin sağlığı ekiplerinin, hastalığın niçin geliştiği ve kişinin hastalığı yenmesinde nasıl yardım edileceği noktalarını saptamalarında, psikolojik ve psikoterapik becerilerin oldukça gereklidir. Anoreksi konuşma tedavisine hastanın kendisi ve ara sıra diğer aile bireyleri de dahil edilir. Tedavinin uzun vadedeki amacı, " kişinin tavır, davranış, düşünme şeklini değiştirmesinde bir savunma olarak algıladığı anoreksi hastalığı olmadan, hayatın zorluklarıyla başa çıkmaya muktedir olmasına yardımcı olmak"dır.
-
ÖLÜMÜNE ZAYIFLAMAK : ANOREKSİA NERVOZA
ANOREKSİ NEDİR? Kişinin, normal vücut ağırlığını, minimum düzeyde de olsun koruyup sürdürmeyi reddetmesi olarak tanımlanan anoreksi hastalığı, vücut şekli ve büyüklüğünü algılayışta ciddi bir hoşnutsuzluk ve kilo almayla ilgili oluşmuş yoğun bir korkunun toplamı olarak özetlenebilir. Genellikle ergenlik çağındaki kızlarda görülen anoreksi yeme bozukluğu hastalığı, ayrıca ergen erkeklerde ve yetişkin kadın- erkeklerde de ortaya çıkmaktadır. Zayıf olmayla ilgili saplantılı takıntılar geliştiren anoreksi sahibi insanlar, aşırı derecede kilo kaybeder ve çok zayıf olmalarına rağmen kendilerini şişman bulurlar. Anoreksi hastalığının temel karakteri olarak saptanan ve davranış değişikliğini de beraberinde getiren kilo kaybı, ilk aşamada yavaş bir süreçte ilerleyen ve normal kiloyu düşüren mükemmel bir diyet şeklinde başlar. Normal kilonun altına inilen sonraki birkaç ayda ise, kilo kaybının aşırılığı endişe yaratan bir boyuta ulaşır. Kilo verme konusuna tek yönlü sabit bir kararlılık geliştiren genç kızlarla girişilen karşı tartışmalar, genellikle öfke ve hilekarlığın ortaya çıkmasını sonuçlanır. Zıtlaşma, mantıklı karşı saldırılar, kafa tutmalar veya rüşvet verme bile, çok küçük yeme davranışı dışında, bu tutuma sahip genç kızların eğilimini değiştirmekte yetersiz kalacaktır. Zaman içinde durmaksızın devam eden kilo kaybı, ailenin artan yoğun endişesiyle karşılanır. Normal- standart boy uzunluğuna sahip bir genç kız, kilosu 6 stones un altına düştükten sonra, muhtemelen okula devam etmeye muktedir olamayacaktır. Anoreksi hastalığını yaşayan bir kızda görülen kişilik değişimleri, artan ciddiyetlik ve içe kapanıklık olarak kendini göstermeye başlayacaktır. Daha az dışa dönük, daha az sosyal ve daha az eğlenceli hale gelen kişi, genellikle arkadaşlarıyla iletişimini kaybetmeye başlayacak, yemek ve okul dışındaki her şeye karşı etkisini- ilgisini yitirmiş hale gelecektir. Kişinin gittikçe artan saplantı davranışları, özellikle mutfakta temizlik, düzenlilik, yemek zamanıyla ilgili endişeli tavırları şeklinde ortaya çıkabilir. Ailesine güzel yemek yapma çabasının yanı sıra, anoreksi hastalığı olan kişi, ailesine aşırı miktarda yemek yedirme isteğinde ve çabasında olabilir. Kişi her şeyde kendini geri çekecek, kendine olan güvenini yitirmeye başlayacaktır. Hakkını daha az savunan, daha az tartışan ve daha çok diğerlerine bağlı hale gelebilen anoreksi hastası, ayrıca, çevresindeki insanların hayatlarını titiz ve yoğun bir şekilde kontrol etmeye başlayacaktır. ANOREKSİYE SEBEP OLAN FAKTÖRLER Anoreksi, sadece yemek ve kiloyla ilgili bir sorun olmanın ötesinde, yemeği yemenin bir şekli veya yaşamın gerginliğini, öfkesini, endişesini azaltmak amacıyla kişinin hayatının daha çok kendi kontrolü altında hissetmesini sağlayan bir çeşit açlıkla mücadele şeklidir. Duygusal sorunlarla başa çıkmak için yemek ve kilo saplantılı bir hayat şekli geliştiren insanların anoreksi hastalığına yol açan eğilimlerini etkileyen faktörler, aşağıdaki gibi başlıklar halinde belirtilebilir: Biyolojik faktörler : Yapılan son araştırmalar, anoreksi hastalığının oluşumunda etkili ilk faktörler arasında, genetik veya hormonal biyolojik faktörlerin etkisini kesin bir biçimde ortaya çıkarmıştır. Kültürel faktörler : Amerika örneğinde olduğu gibi, bazı ülkelerde, aşırı zayıflık ideal formu temsil ediyor olabilir. Bu kültürlerin kadınları, kendi güzellik ölçütlerini, aşırı zayıflık standardı üzerinden belirlerler. Bireysel duygu faktörü : Anoreksisi olan kişi, kendisini kötü hissettiğinden dolayı dış görünüşünden nefret eder. Kendisi hakkında gerçek dışı beklentiler besleyen hasta, bu mükemmeliyetçilik uğruna açlıkla mücadele eder. Sahip olduğu tüm başarılara rağmen, kendini değersiz hisseder ve zayıflaması için üzerinde sosyal bir baskı varmış gibi hissetmeye devam eder. Stres yaratan olay yada yaşam değişiklikleri faktörü : Yeni bir okula veya işe başlamak yada tecavüz gibi travmatik bir olayı tecrübe etmek, kişiyi anoreksi hastalığının ilk safhasına itebilir. Aile faktörü : Annesi veya kız kardeşi anoreksi hastalığına sahip kişilerin, bu hastalığı geliştirmeleri daha muhtemeldir. Dış görünüşüne aşırı önem veren, kendisi diyet yapan ve çocuklarının vücutlarını eleştiren anne- babaların çocuklarının anoreksi hastalığına sahip olmaları büyük olasılıktır.
-
İNTİHAR
yokumm ve yanlızkovboy beni bağışlayın lütfen ama sizin aklınızın başına gelmesi için temiz bir sopaya ihiyacınız var...
-
OKUDUĞUNUZ KİTAPLAR
Kayıp Gül-Serdar Özkan Yazarın ilk kitabıymış bence ilk kitap için oldukça başarılı...Bir arkadaşım kitabın kahramanlarının bana tanıdık geleceğini söylemişti... Evet tıpkı Mary ve Diana'ya benzeyen bir çift ikiz biliyorum...
-
Tarihte Bugün
29 Haziran Salı 1900. Anarşistler İtalya Kralı Umberto'yu öldürdü. 1923. Fenerbahçe, İşgal Kuvvetleriyle oynadığı "General Harrington" kupasını kazandı. 1925. Doğu İstiklal Mahkemesi'nce ölüm cezasına çarptırılan Şeyh Sait ve arkadaşları idam edildi. 1934. Zaro Ağa 157 yaşında öldü. Otopsi yapıldı; beyni, kalbi, ciğerleri bilimsel araştırma amacıyla çıkarıldı. 1939. Eylül 1938'de kurulan Hatay Devleti Meclisi Türkiye'ye katılma kararı aldı. 1956. Amerikalı oyun yazarı Arthur Miller ile Aktris Marilyn Monroe Londra'da evlendiler. 1969. Yunus Nadi Armağanı'nı "Türkiye'nin Düzeni"ı kitabıyla Doğan Avcıoğlu kazandı. 1971. Türkiye'de haşhaş ekimi yasaklandı. 1974. Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan "Çocuklara çatal tutması değil, Cenab-ı Hakk'a şükür duası öğretilecek" dedi. 1976. Anayasa Mahkemesi, yurtdışındaki örgütlerini kapatması için Milliyetçi Hareket Partisi'ne ihtarda bulundu. 1978. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş " Önce sağı ezmek, sonra solla mücadele etmek görüşünden çılgın, adi, aşağılık düşünce olamaz " dedi. 1982. İsrail Lübnan'ı işgal etti. İsrail Başbakanı Menahem Begin Filistinli gerillaların Beyrut'tan ayrılmasına izin verdi. . 1986. Arjantin Batı Almanya'yı 3-2 yenerek Dünya Futbol Şampiyonu oldu. 1987. Başbakan Turgut Özal "Bakanlar Kurulu, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Necdet Öztorun'un genelkurmay başkanı olmasını istemiyor" dedi. Emekliliğini isteyen Orgeneral Necdet Öztorun, "Başbakan Özal ile aramda laiklik konusunda görüş farklılıkları var" dedi. 1990. Yugoslavya'da iç savaş büyüyor ; federal ordu Slovenya ile Hırvatistan'da bağımsızlık taleplerini bastırmaya çalışıyor. 1992. Cezayir Devlet Başkanı Muhammed Budiaf öldürüldü. 1995. Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi Ankara'nın Hitit Güneşi amblemini değiştirdi. Ankara'nın yeni amblemi cami oldu. 1999. PKK lideri Abdullah Öcalan, Türk Ceza Yasası'nın 125. maddesi uyarınca ölüm cezasına çarptırıldı. 2000.Endonezya'da içinde 500 yolcusu bulunan bir feribot battı, kazada kurtulan olmadı. Bugün Doğanlar : 1900. "Küçük Prens"in yaratıcısı Fransız romancı ve pilot Antoine Saint-Exupery doğdu. Bugün Ölenler : 1992. Şair, yazar, çevirmen Tahsin Saraç öldü. Saraç 1968 yılında Fransız hükümeti tarafından Legion d'Honneur nişanıyla ödüllendirilmişti.
- GÜNAYDIN
-
KADERİNİ SEV
'Eğer hayat, Tanrının bize bir sınavı ise, benim sorularım neden bu kadar zor?' Bu cümle, bir mektubun, elektronik iletiyle gönderilen bir iç dökmenin ortasından zıpkın gibi fırlayarak yüreğimi deliyor. Ve işte mektubunu okuyalı bir hafta bile olmadan karşımda oturuyor, bir Avrupa kentinden, içinde ancak kırıntılarını saklayabildiği ümidin yorgun kanatlarıyla gelmiş. Dudaklarına iki damla su değmezse, uzun kanat çırpışların ardından vardığı o sahilde hemencecik can verecek bir kuş gibi bitkin. Yüreğinin sızısına nihayet bir çare, hayatına bir derkenar, herşeyi toparlayıp denkleyecek bir formül bulmak ümidiyle karşımda oturuyor. Yirmili yaşlarını bitirmek üzere olan bu genç kadın Avrupa'da doğup büyüyen ikinci nesil Türklerin çalışkan bir örneği. İyi bir okul bitirmiş ve çalışma hayatında hep övgüler alıyor, ama babacığının ani ölümüyle ağır bir depresyonun pençesinde buluyor kendisini; ondan yıllarını alan, onu hayata küstüren bir zifiri karanlık. Hüsrev Hatemi bir şiirinde, "Çünkü her Türk, yüreğine acılar dokuyan bir tezgâhtır" der. Yüreğinize acılar dokuyabilmek için, bir yüreğiniz olması gerekir. Biz kalbin çocuklarıyız. İç hayatlarımız, dünyanın neresinde olursak olalım, Anadolu'nun türkü ve öyküleriyle şekil bulur, bu toprakların öyküleri ruhlarımızı mayalar. Dünyaya kalbiyle sokulanlar çabuk yaralanır, kalb hassastır, hile bilmez. İşte hayatı kalb yordamıyla tanımaya başlamış bu genç kadın, üç dört yıl sonra toparlanmış ve hayata tutunmaya başlamıştır. "Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda" diyor İsmet Özel, babaların gidişinin açtığı yara da kız çocuklarının yüreğinde şifa bulmaz. Ancak o direngen genç kadın, yıllarını alsa da, kederin dipsiz kuyusundan çıkıp gökyüzünü göreceği bir vadiye tırmanıyor. Ve o vadide hayatının ikinci kara haberini alıyor, kanser. Tam da dünyanın daha iyi bir yer olabileceğine inanmaya başlamışken depresyonun dev dalgaları bu kez Tsunami şiddetinde dövüyor ruhunun kıyılarını, artık kadere ve Tanrıya küs. "Ben hep iyi bir insan oldum" diyor, "bunu asla hak etmedim." Hayatımızın kontrolden çıktığı yerler, kaderin ansız dönemeçleri ruhumuzu kimileyin fena sarsıyor. Şimdi ilaç tedavisini başarıyla tamamlamış ve hastalığı yenmiş olsa da bununla teselli bulamıyor. Hayatın önden kestirilemezliği, ele avuca gelmezliği ve insanın kaderine her zaman hükmedemediği bilgisi, bir kez içinde yer etti. Bu bilgi ağzının tadını bozuyor, onu dünyayı yurt edinmekten, burada kök salmaktan alıkoyuyor. O kaderinin dizginlerini eline almak istiyor, kadere hükmetmek, hayatını kontrol edebilmek istiyor. Oyunbozan ölüm, bunu ona çok görüyor. O yüzden sevemiyor, ya sevdiği insan ölür giderse? Her sokak başında yolunu ölüm kesiyor. Kontrol ihtiyacı insanda doğumdan itibaren var. Hayatın ilk aylarından itibaren çocuklar çevreyi kontrol etmek ve ona boyun eğdirmek isterler. Pek çok yetişkin de dünyanın kontrol edilebilir olduğuna inanır. İyi çalışır, planlarımızı dikkatlice yapar ve doğru araçları, bilim ve teknolojiyi kullanırsak başaramayacağımız şey yoktur sanırız. Afetlerin, hastalıkların, ekonomik ve toplumsal sorunların hep çözülebilir sorunlar olduğuna inanırız. Çalışıp çabalarsak başaracağımıza ve tembellik edersek başarısız olacağımıza eminizdir, bu yüzden başarısızlığı bir tembellik belirtisi olarak değerlendiririz. Pek çok insan kaosun ve beklenmedik olanın hayatlarının seyri üzerinde bir rol oynayabileceğini kabul etmez. Ernest Becker, Denial of Death (Ölümün İnkârı) adlı kitabında, dünyanın kontrol edilebilirliği ve muntazamlığı yolundaki görüşümüzün, bizi kendi ölümlülüğümüzün gerçeğiyle yüzleşmekten koruduğunu öne sürer. Ölümün yanı başında, ondan bir adım ötede yaşadığımız bilgisi, bizi endişelendirir ve işte bu yüzden, dünyanın kontrol edilebileceğine inanmak isteriz. İnsan, değiştiremeyeceği karşısında, kaderine rıza göstermeyi bilmeli. "Kaderini sev" demişti Nietzsche, kaderini sev ki o senin hayatındır. Hepimiz kırılgan varlıklarız. Hayat hakkında bir düş kuruyoruz, sevdiklerimizle sonsuza dek birlikte olacağımızı, bela ve musibetlerin bize erişmeyeceğini hayal ediyoruz. Oysa hayat yordanamıyor. Ani sıçrama ve kırılmalarla seyri birden değişebiliyor. Hayat ırmağımız, bazen karmaşalar, beklenmedik olaylar, tesadüflerle yatak değiştiriyor ve bizi hiç ummadığımız bir menzile ulaştırıyor. Ona diyorum ki derdini sev, kaderini sev, sana kuyuların karanlığından sonra aydınlığı göstereni sev. Prof.Dr.Kemal Sayar
-
AZ SONRA...........
Matematik öğretmeni gelecek...
- Çağrışım
-
yardimmmm S.O.S :)
Youtube'a düşmen şart değil başka bi siteyede düşebilirsin... benim aklıma başka yol gelmiyor yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim
-
Tarihte Bugün
28 Haziran Pazartesi 1914. Sırp öğrenci Gavrilo Princip Avusturya Macaristan veliahtı Franz Ferdinand ve karısını Saraybosna'da öldürdü. 1. Dünya Savaşı başladı. 1923. Darülfünun Mustafa Kemal'e "Fahri Müderrislik Şahadetnamesi" gönderdi. 1928. Almanya'da sosyalist Herman Müller şansölye olarak göreve başladı. 1931. İspanya'da genel seçimleri sosyalistler kazandı. 1938. Türk Basın Birliği kuruluş kanunu kabul edildi. 1943. Şair Yahya Kemal Cumhuriyet Halk Partisi'nin sanat danışmanı oldu. 1963. Kürt devleti kurmak için örgütlendikleri iddiasıyla 12 kişi gözaltına alındı. 1965. Toplum polisine tam otomatik tabanca ve zırhlı araçlar verilmesi kararlaştırıldı. 1968. Yunus Nadi Armağanı'nı Yorgun Savaşçı romanıyla Kemal Tahir kazandı. 1981. Tahran'da İslam Cumhuriyeti Partisi merkezinde bomba patladı; 72 politikacı ve görevli öldü. 1982. Televizyon, radyo ve gazetelerde banker reklamlarının yapılması yasaklandı. 1983. "Az Gittik Uz Gittik" adlı kitabında komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla yargılanan Aziz Nesin beraat etti. 1984. 13 ilde sıkıyönetim kaldırıldı. Bu illerden 7'sinde olağanüstü hal ilan edildi; 4 ilde uygulanmakta olan olağanüstü hal uygulamasına ise son verildi. "Sansür ve sürgün kararnamesi"nin ilk uygulamasında 2000'e Doğru ve Halk Gerçeği dergileri süresiz kapatıldı. 1994. Doğan Şirketler Grubu sahibi Aydın Doğan Hürriyet Holding'in yüzde elli hissesini satın aldı. 1997. Aydın Doğan Vakfı Uluslararası Karikatür Yarışması'nı Atilla Peken kazandı. 2000. Amerika Birleşik devletleri, Küba'ya karşı 41 yıldır uyguladığı ambargoyu yumuşatma kararı aldı. Bugün doğanlar: 1577. Hollandalı ressam Paul Rubens. 1712. "Toplumsal Sözleşme" adlı eseriyle Fransız devrimi liderlerini etkileyen Fransız filozof Jean Jacques Rousseau. 1867. Nobel edebiyat ödülü sahibi İtalyan oyun yazarı ve romancı Luigi Pirandello. Bugün ölenler: 1945. Gazeteci Yunus Nadi Abalıoğlu. Yunus Nadi, Cumhuriyet ve Yeni Gün gazetelerinin kurucusuydu. Cumhuriyet gazetesi tarafından 1946'dan bugüne, anısını yaşatmak için, çeşitli dallarda Yunus Nadi Armağanı Yarışması düzenleniyor. 1966. Siyaset ve bilim insanı Fuad Köprülü. Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa'nın soyundan gelen Fuad Köprülü, Demokrat Parti kurucuları arasındaydı. Dışişleri bakanlığı yaptı. 1971. Gazeteci yazar Mustafa Nermi.
-
İNTİKAM
İntikam sizin için ne ifade eder? Haklılık psikolojisi mi intikamı doğurur???
-
yardimmmm S.O.S :)
Galiba youtube yada herhangi bir video sitesine yüklüyorsun ondan sonra o linkle buraya gelip videonu paylaşıyorsun...
-
merhaba arkadaşlar
Radya şurada cevap verdi: kıvırcık marul başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımHoş geldin sefalar getirdin...Merhaba
-
GÜNAYDIN
Herkese mutlu haftalar...
-
Bu Siteyi İlk Nasıl Keşfettiniz? :)
- Günün Sözü
Affetmek ve unutmak iyi insanların intikamıdır....Friedrich Schiller- Tarihte Bugün
27 Haziran Pazar 1693. İlk kadın dergisi "The Ladies' Mercury" Londra'da yayımlandı. 1878. Gazeteci ve yazar Ahmet Mithat Efendi "Tercüman-ı Hakikat" adlı günlük gazeteyi çıkarmaya başladı. 1905. Kurtlu yemeğe karşı çıkan tayfaların kurşuna dizilmesini önlemek isteyen Rus Savaş gemisi Potemkin'in mürettebatı Karadeniz'de ayaklanıp gemiyi Odessa'ya doğru yönlendirdi.Birinci Rus devrimin ilk ayaklanması Odessa'da başladı. 1938. Helikopterin patenti Igor Sikorsky tarafından alındı. 1946. Müttefikler, On iki Adanın Yunanistan'a verilmesini kararlaştırdı. 1950. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Birleşmiş Milletler üyelerine Güney Kore'ye yardım çağrısında bulundu. İlk nükleer santral Rusya'da Moskova'nın 55 mil uzağında Obninsk'te açıldı. 1954. Guatemala'da CIA'nın desteklediği darbeyle halkın seçtiği hükümet devrildi. 1964. 20-21 Mayıs darbe girişimi hükümlülerinden Fethi Gürcan idam edildi. Kıbrıs Rum hükümeti 15 yaşından büyük Türklerin adaya girişini yasakladı. 1969. Kocamustafapaşa'da evinin balkonuna Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği bayrağı asan Hatice Göker gözaltına alındı. 67 yaşındaki Hatice Göker'in Amerika Birleşik Devletleri başkonsolosluğunda çamaşırcı olarak çalıştığı ve Sovyet bayrağını tanımadığı ortaya çıktı. 1978. Anayasa Mahkemesi'ne bomba atıldı; Benzin yokluğu nedeniyle uzun kuyruklar oluştu. 1979. Ağrı valisi iş verimini azalttığı gerekçesiyle resmi dairelerde çay içmeyi yasakladı. 1980. Adana Cezaevi'nden bir grup tutuklu tünel yoluyla firar etmeye çalıştı. Güvenlik kuvvetleri ateş açtı; 4 tutuklu öldü. 1984. Askerlik süresi 20 aydan 18 aya indi. 1987. Gaziantep Üniversitesi 27 Haziran 1987'de kuruldu. Üniversitenin bünyesinde 6 Fakülte, 4 yüksekokul, 3 enstitü ve 1 konservatuar bulunuyor. Türkiye'de üniversitelerin sayısı 28'e yükseldi. Bugün Doğanlar: 1869. ABD'li devrimci ve kadın hakları savunucusu Emma Goldman. 1872. ABD'nin ülke çapında tanınan ilk siyah profesyonel yazarı Paul Laurence Dunbar. Bugün Ölenler: 1876.İngiliz gazeteci Harriet Martineau.- EVET & HAYIR..
Evet ben şahidim Son izlediğin filmi sevmedin...- İnternette olmasaydım..............yapıyor olacaktım!
Sana öyle geliyo Kitabımı okuyor olurdum- Bugünlerde en çok kullandığım cümle
Bi kız kahvesi içsekk...- AZ SONRA...........
Oraya gelicem galibaaa - Günün Sözü
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.