Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Radya

Φ Süper Üye
  • İçerik Sayısı

    12.250
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    257

Blog Başlıkları gönderen: Radya

  1. Radya
    "Yalnız duyan yaşar" sözü, derler ki, doğrudur
    "Yalnız duyan çeker" derim, en doğru söz budur.
    ...
    Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi,
    Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.
     
     
    Y. K. Beyatlı / Düşünce
     
    "Yalnız ‘şimdiyi’ anlayan, cehennemin bu olduğunu gerçekten bilir." - Jacob Wasserman
     

  2. Radya
    Sadece bir rüya idi aslında, ama düşündükçe, gözlerimin önüne geldikçe, ruhumda karmakarışık duygular uyandıran bir rüya. Hani "göğsüme fil oturdu" deriz ya, iki göğsümüzün ortasına. Sanki yarmış biri orayı, içine bir çuval taşı doldurup tekrar dikmiş. O vakit derin derin nefes almaya uğraşırsınız, ama ne mümkün. Çabalarınız beyhudedir, fil göğüs kafesinizin tam da üzerine oturmuştur bir kere…
     
    İşte tam o noktadan, zaman zaman belki geçer diye yumrukladığım yerden, çatlıyor mu, yarılıyor mu, kanıyor mu hatırlamıyorum, fil değil, taş da değil, bana çiçek uzatan küçücük bir el çıkıyor. Suda tam boğulacakken, suyun yüzüne fırlar gibi nefes nefese, gözlerim ıslak uyandım sonra.
     
    Çocukluğuma dair zihnimdeki en keskin hatıra annemin beni anaokuluna götürdüğü gündür. Ürkek bir kuş gibiydi kapıdan içeri girişim. Annemin yapıştığım elini bırakmakla, oyuncakların olduğu yere gitmek arasında yaşadığım tereddüt hala tüm canlılığıyla zihnimde, belki de ve de daha doğrusu kalbimde. Ben tam ikna olacak gibiyken, öğretmenin bize göstermek için yönelttiği loş bir ışıkla aydınlatılmış uyku odası içimde yanan o ufacık ışığın da sönmesine sebep olmuştu. O andan itibaren eve gidene dek hiç susmaksızın ağladığım için olsa gerek, annem bir daha anaokulu lafı etmedi.
     
    Yıllar sonraydı, kızımın anaokuluna başladığı günler. O gün okuldan kızımı alıp anneme uğramıştım. Anneanne torun her zamanki gibi sevgi yumağı oldular. Annem okulla ilgili sorular sormaya başlayınca, o hiç beklemediğim serzenişi işittim, “Annem arkadaşlarımın anneleri gibi beni bahçede beklemiyor” dedi küçük kızım ve hıçkırıklara boğuldu.
     
    O içimi lime lime eden gözyaşlarına rağmen yutkunarak da olsa aldırmıyormuş gibi yaptım ve hatta annemin bu aldırmaz görünen tavrım karşısında; "Sen ne kadar gaddar bir annesin." deyişini de duymazlıktan geldim.
     
    Ellerim ellerini tutamadığı zamanlarda yaprak gibi titremesindi benim çocuğum, Ben yanında yokken kolsuz kanatsız hissetmesindi kendini tek dileğim. Hepsi buydu, ama sadece ve sadece buydu bir başka annenin bile anlamadığı…
     
    Geçen yıl evimizde birkaç gün apartmanın çatısından düşen yavru bir martı misafir ettik. O ana kadar martılarla ilgili tek bildiğim inanılmaz sesler çıkardıklarıydı. Bu kısa dönemli ziyaretten sonra o sesleri ne zaman ve niçin çıkardıklarını öğrenecektim. Yarası beresi var mı yok mu anlamadan onu çatıya geri koymak istemedim. İlk iş ne ile besleneceğini öğrendim internetten, meğer ne çok çatıdan düşen martı yavrusu vakası varmış…
     
    Odamdaki banyoyu hemen ona tahsis ettim. Bana hemen alıştı, kapıyı açtığımda bana doğru paytak paytak gelişi tek kelimeyle muhteşemdi. Aslında martıdan çok bir ördeği andırıyordu. Üç ya da dördüncü gündü sanırım, benimkisi banyonun penceresinden çatıya seslenmeye başladı. Karşılığında da yukarıdan cevap geliyordu. Annesiyle haberleşmenin yolunu bulmuştu. İçim burkuldu. Yavruyu hemen çatıya çıkarttık. Çatıdaki sevinç çığlıklarını tarif etmem imkânsız, ama asıl şok edici olan birkaç saat sonra yavrunun yine bahçeye düşmüş oluşuydu. Sonrasında çatılardaki martıları çok daha farklı bir gözle izledim. Çünkü artık biliyordum o kendilerini yırtarcasına çıkardıkları seslerin ardındaki gerçeği. Önce yavrular çatıdan düşmesin diye çabalıyor, uçma zamanları geldiğindeyse çatıdan atlasınlar diye yırtınıyorlardı.
     
    Geçen yıl Üniversite tercihleri yapılırken bir yanım kal diyordu. Nasıl gönderirdim o kadar uzağa.. Düşüncesi bile beni nefessiz bırakırken, martıların çığlıkları hep beni kendime getirdi. Bırak uçsun diyorlardı sanki. Bıraktım da…
     
    Onu Allaha ve sonrasında kendine emanet ederek bıraktım.
     
    Şimdi o özgürce uçtukça mutlu oluyorum. Alışabildim mi? Hayır. Çünkü özlemek şairin de dediği gibi;
     
    "ölmekten sadece iki harf fazla"
     
    Fakat şu da var ki; o ne kadar uzakta da olsa, onun o güzel elleri tam o sızlayan yerde, göğsümün orta yerinde..
  3. Radya
    Bu akşam sinemaya giderken Radyo'da çalan şarkının solistini çok sevdiğim halde hatırlayamadım.Film başlayana kadar neydi neydi diye yırtındım yok! Uçup gitmiş sanki beynimden.
    Kızım "anne sen o filme yalnız gitme diye" tembihlemişti.Neymiş, ben çok ağlarmışım.Eskiden ağlamazdım ki ben, şimdi şimdi ağlıyorum filmlere.Yaşlanıyorum galiba bilmiyorum.
    Filmin 2. yarısında kızımında tahmin ettiği gibi epey ağladım.Film bitti ama benim ağlamam kesilmiyordu.Sinemadan çıktım arabaya doğru yürürken birden kendi kendime "Şebnem Ferah" dedim.Gelirken hatırlayamadığım işte oydu!
    Zannederim beynim bana o kadar ağladığım için kıyamadı ve fısıldadı..
     

     
    Annem
  4. Radya
    Kaşıntı bombası diye bir silah üretilip, kitleler çıldırtılabilir o bombayla..
     
    kitlelerden ne istiyosam:))))
     
    Benim gibi barışçıl bir insan bunu neden düşündü bilmem.Ama acı anında galiba bencilleşiyoruz.
    Öyle ki az önce balkona çıkıp avazım çıktığı kadar bağırarak;
    uyumayın ülennn kalkın kaşının hepiniz diyesim geldi.
    Çıktım da..
     
    İyi ki de çıkmışım.Sonbahar'ı seviyorum.
     
    Gecenin o tatlı serinliği kollarına aldı beni.
     
    Sonra gökyüzüne baktım.Yıldızları tek tek sayabileceğim berraklığa daldım.Uzayın ucu bucağı belli olmayan büyüklüğüne dalıverince küçüldüm, kendimle bir acım da küçüldü, sakinleştim.
     
    Kullandığım antibiyotiklerin neticesinde ürtiker olmuşum.Yani kurdeşen..
     
    Doktor bana derdimin ne olduğunu anlatmaya çalışırken sabırsızlıkla sözünü kestim:
     
    -ne olduğunu değil, nasıl biteceğini bilmek istiyorum, nolur bu kaşıntıyı durdurun!
     
    Kaşıdıkça daha da azıyor bu meret.Onun için başladığından beri dizilerle, filmlerle zihnimi oyalamaya çalışıyorum.
     
    Salem adında bu yıl başlamış bir dizinin tüm sezonunu iki günde bitirdim.Bir bölümde kendi durumuma uygun bir replik vardı:
     
    -Dünyanın en büyük zevkini biliyor musun?
    -Acının durduğu andır!
     
    Dertler paylaştıkça azalır derler ya, ben de paylaştım işte..
     
    Kaşıntı bombası falan olmasın
     
    Allah rahatlık versin herkeslere
     
    Tüm iyi duygularımla..
  5. Radya
    Dün ayakkabıların hakkından zor bela gelen ben, bugün dağları devirdim desem yeridir.Bayram ruhunu, hamaratlığını, anaçlığını bana mı yolladın Şengül'üm.
    Tatlının şurubunu az önce döktüm.Hani sen bir işe başlarken "benim elim değil, fatma anamızın eli" derdin hep.Ben de bugün "benim elim değil anneciğimin eli" deyip başladım her işime.Senin yaptıkların gibi güzel olsunlar istedim.Tatlı güzel görünüyor.Sen en hasta zamanında bile babamı tatlısız bırakmazdın.Üzülme emi, babam tatlı yiyecek.Gerçi o "yapma" dedi bana.
    Biliyorum onun da sensiz hiç birşey içine sinmiyor.Sensiz bayram bayram değil ki annecim, bayramda daha da dokunuyor yokluğun.Ama çocuklar ne zaman gözlerim dolsa boynuma dolanıyorlar, izin yok ağlamama.Sen üzülürmüşsün bizi bir yerden görüyorsan.Üzülme, sen bizi merak etme tamam mı.
     
    Gül sen artık, hep gül ŞENGÜL' üm...
  6. Radya
    "Göğün her yerde mavi olduğunu anlamak için
    dünyayı dolaşmanız gerekmez"
     
    "Gönlünü, ne kadar büyük olursa olsun,
    O görünmez nesneyle doldur.
    Yüreğin mutluluktan dolup taşınca,
    Ona istediğin adı ver;
    Mutluluk, Sevgi, Gönül, Işık, Tanrı…
    İsim gürültüden başka birşey değildir.
    Göklerin ihtişamını bizden gizleyen bir sistir…"
     
    Johann Wolfgang von Goethe
     

     

     

     

     

     

     

     

  7. Radya
    Uyanışa hazırsan, uyanırsın. Eğer hazır değilsen, “zavallı ben” şeklinde bahane bulursun.
     
    Burada olup, sorgulama ile meşgul olduğunuz ve bu konuşmayı dinlemenizden dolayı sizlerin “uyanış süreci” içinde olduğunuzu düşünüyorum ya da ciddi değilsiniz, “uyanış” konusu ile bir çeşit flörtleşerek kendinizi kandırıyorsunuz.
     
    Bu konuda ciddi olun ya da olmayın ben sizin uyanma konusunda samimi olduğunuzu kabul ediyorum.
     
    Şu halde, uyanma yolunda olduğunuzda, ve gerçekte kim olduğunuzu bulduğunuzda, tüm evreni “şimdi” ve “burada” diye adlandırırsınız.
     
    Sen, tüm evrenin yaptığı ile yanı şeyi yapan ve tüm okyanusun yaptığının aynısını gerçekleştiren bir dalgasın.
     
    “Gerçek Sen”, yaşamın itip kaktığı bir kukla değil! Derinlerdeki, içteki “Gerçek Sen” tüm evrenin kendisidir.
     
    Öyleyse, öldüğünde sonsuz bir yok oluşla başa çıkmak zorunda kalmayacaksın, çünkü bu tecrübe edilebilecek bir şey değil.
     
    Pek çok insan, öldüğünde karanlık bir odada sonsuza kadar kilitli kalacağından korkar ve bir çeşit sıkıntı çeker. Ancak dünyadaki en ilginç şeylerden bir tanesi farkındalık biçimi olan yogadır. Uykuya dalıp hiç uyanmayacağınızı bir deneyin, hayal edin.
     
    Bunu iyi düşünün.
     
    Çocuklar, bunu iyi düşünün.
    Bu yaşamın en harika şeylerinden bir tanesi..
    Uykuya dalmak ve hiç uyanmamak nasıl olurdu acaba?
     
    Bunu yeterince uzun düşünürseniz, bir şeyler olmaya başlar size. Pek çok şey yanı sıra, bunun sizde bir sonraki soruyu oluşturduğunu görürsünüz:
     
    Hiç uykuya dalmadan uyanmak nasıl bir şey olurdu?
    Tıpkı doğdunuzda olduğu gibi…
     
    Gördüğünüz gibi, hiçi deneyimleyemezsiniz..
    Bu doğaya aykırıdır, boşluk kabul etmez.
     
    Dolayısıyla, öldükten sonra, olan şey doğduğunuzda yaşadığınız tecrübe ile benzer olacaktır.
     
    Bir başka deyişle, hepimiz çok iyi biliyoruz ki , insanlar ölür, başka insanlar doğar ve hepsi de Sen’sindir, sadece bir seferde bir tanesini deneyimlersin.
     
    Herkes BEN.
     
    Bildiğin herşeysin, tüm galaksilerde her nerede mevcut olan ne kadar varlık varsa fark etmez; HEPSİ SENsin!
     
    Onlar varoldukça, sen mevcut olup, vücud buluyorsun. Bunu çok iyi biliyorsun..
     
    Tiroid bezininin ya da bedeninde herhangi bir şeyin nasıl çalıştığını düşünmek zorunda olmadığın gibi aynı şekilde, geçmişi de hatırlamak zorunda değilsin.
     
    Güneşin nasıl parladığnı bilmek zorunda değilsin, tıpkı nefes almak gibi, sadece yaparsın.
     
    Muhteşem derecede karmaşık bir şey olman seni hayrete düşürmemeli tüm bunları hiç bir eğitim almadan zaten yapıyorsun.
     

  8. Radya
    Geçenlerde şu yandaki gemi resmini gördüğümde sanki mideme bir bıçak saplandı.Çünkü, tıpkı seni son gördüğüm gün pencerenin önünde otururken sana anlattığım gemiye benziyordu.
    Rüyamda deniz kenarında demir atmış böyle bir gemi vardı."Biz tatile gidiyoruz, bu gemi götürecek bizi" diyordun."İyi ya biz de gelelim öyleyse" dediğimde "siz sonradan geleceksiniz, biz teyzenlerle gideceğiz" dedin.Rüyamı anlatmam sona erdiğinde "bak işte gidiyorum artık" dedin gülerek.
     
    Hayatın boyunca her sabah sabırla benim o film gibi upuzun rüyalarımı dinledin ve yine bir rüyam ile yaptık finali..
    Sen o gemiye binip giderken yanında olmadığım için çok uzun süre affetmedim kendimi.Ama sonunda bunun benim için önceden planlanmış bir düzenek, bir iyilik olduğuna ikna oldum.Bu plan öylesine tıkır tıkır işleyen bir plandı ki herkesin rolü ve yeri çok çok öncesinde belirlenmişti.Eğer senin nefesin teyzemin değilde benim kollarımda kesilseydi ki; ben şu an da bile öyle bir sahneyi canlandıramıyorum zihnimde.Nasıl veda ederdim ben sana annecim..Bana o anı yaşatmayan rabbime şükürler olsun.Şükür ki ben sana veda etmedim, biz senle hiç vedalaşmadık.. sen daha iki gün önce rüyamda bana sarı askılı bir elbise dikiyordun, çünkü sen hala benimlesin.
     
    Birkaç ay önce kamerayı açıp Alp'in 2. doğum gününde çekilmiş görüntüleri izledim.Farkettim ki o görüntülerde ki herkes, her şey değişime uğramış.Çocuklar büyümüş, büyükler yaşlanmış.Bunun üzerine kendi kendime dedim ki; "öyleyse benim annemde sadece değişime uğradı, yok olmadı"
    Bizler, bu dünya üzerinde yaşayanlar; ölene kadar beden denilen kılıflarımız içinde yaşamlarımızın köleleriyiz.Sense özgürsün artık annecim.Kimbilir belki de sen artık her gün pencereye gelen kuşlardan birisin!
     
    Beni görebildiğini sana bunların ulaştığını diliyorum, çünkü tüm güçlüklere rağmen iyi olduğumu bil istiyorum.Sadece kocaman bi kadınken bile yaptığım şeyi yapmayı, söylediğim şeyi söylemek istiyorum.Kedi gibi kucağına uzanıp; "şevkatine ihtiyacım var annecim" diyerek sana başımı okşatmayı özledim.Aslında seninle yaptığımız her şeyi özledim.Bugün o böreği sırf o anlara özlemimden yaptım galiba.Kenarlarından kestiğin çiğ hamurları yiyorum diye nasılda kızardın bana.
     
    Biliyorsun dualarım her zaman seninle, bu koca rüya alemininde, dik durabilmek, iyi ve güçlü kalabilmek için benimde senin dualarına ihtiyacım var.Biliyorum ki burada olmam gerektiği için buradayım.Yarenle dediğimiz gibi ne yapıyorsak, ne yaşıyorsak bütünün hayrı için.Sende dualarını bizim üzerimizde tut annecim.
     
    Seni çok seven, giderken burada bıraktığın parçan___
  9. Radya
    Bir Allah dostu, düşünce ve ilham denizine dalmış, cezbeye tutulmuştu. Hayret denizinden akıl ve bilinç kıyısına çıkınca, bir arkadaşı, “gittiğin bahçeden” dedi, “neler getirdin bize?” Derviş hülyalı gözlerle bakarak arkadaşına; “Gül ağacına erişip eteğimi gülle doldurmak ve dostlarıma armağan olarak getirmek istedim. Lâkin ne çare! Gül kokusu öylesine büyüledi, o denli sarhoş etti ki beni, ne irâde kaldı ne düşünce…” diye cevap verdi.
     
     
     
     
    Ey güzel ötüşlü Bülbül!
     
    Aşkı ateşe koşan pervaneden öğren. Yanarak denedi her şeyi.
    Allah’ın yoluna katılma iddiası olanlar, ondaki tutkuyu anlayamadılar.
    Gerçeği bilen yitip gitti, bir haber geri gelmedi ondan.
    Ey hayâl, kıyas, sanı, kuruntu ve tahminden edindiğimiz bilgilerden yüce olan Allah’ım!
    Ömür gelip geçti, oysa hâlâ senin bilginin başlangıcındayız.
  10. Radya
    Cihanı görmek bir kum tanesinde
    Ya da cenneti bir yaban çiçeğinde
    Sonsuzluğu avucunda tutmak ve
    Sığdırmak ebediyeti bir saate
    *William Blake
     

     
     

     

     

     

  11. Radya
    Analık nedir Annem?” derdim de anacığıma;
    “Ben ol da bil” derdi Mevlânaca..
     
    Ben ol da bil!
     
    “Sen” oldum annem bak!..
     
    “Sen” oldum ve bildim neymiş bu işin yürekcesi..
     
    Hani “Köpekler bile “ana” olmasın” derdin ya hep,
    o ızdıraplı yüreğinle, o engin şefkatinle..
     
    Anlamazdık o zaman biz zamâneler..
     
    “Zor kızım, çok zor analık”
    derdin ardından derin bir iç çekişle..
     
    Zormuş anam..
     
    Ana olmak “Hiç” ken “Hep” olmakmış meğer..
    Çoğalmakmış durmadan..
     
    Dünyaya meydan okumak, mazi ve istikbâli sırtlamak,
    pervâsız bir gözü karalıkmış..
     
    Zormuş Annem..Olduk, gördük, bildik bak..
     
    Ana olmak meğer; Kor ateşlerde üşümesi,
    kara kışlarda buz kesmesiymiş yüreğin..
     
    Hep; “Ben!” derken,
    Artık; “O”, “İllâ O!” demesiymiş..
     
    Hiç varmayacağı kapıları çalması, hiç ederek ömrünü, adanmasıymış..
     
    Hiç kızmaması yüreğin, almayı hiç düşünmeden hep vermesiymiş..
     
    Hep sarıp-sarmalaması, hiç hesap sormadan,
    hep dost hep yâr(en) olmasıymış..
     
    Zormuş Anam..
     
    Meğer ölümüne bir kara sevdaymış analık..
     
    Olduk, gördük, bildik bak..
     
    Alıntı
  12. Radya
    Gerçeklik sadece bir illüzyondur, ancak oldukça inatçıdır.
     
    *Albert Einstein
     
     
    "Bu öpücük senin alnına kondu
    Ayrılıyoruz şimdi
    Bazı şeyleri söylememe izin ver..
    Sen hatalı değilsin..Sanıyorum
    Günlerim hep hayal içinde geçti.
    Yine de eğer umut bitmişse
    Bir gün veya bir gecede
    Gelecekte ve hiçlikte
    Bu yüzden mi her şey biter?
     
    Gördüğümüz yada göreceğimiz
    Rüya içinde bir rüyaya döner..
     
    Kıyıda dalgaların gürültüsü içinde
    Ayakta duruyorum
    Parmaklarımın arasında
    Altın kum tanelerini tutuyorum
    Azar azar kayıp gidiyorlar
    Parmaklarımın arasından derinlere…
    Ağlıyorum, gözyaşlarım dökülüyor!
    Tanrım, onları daha sıkı
    Tutamaz mıyım?
    Onlardan birini, acımasız dalgalardan
    Kurtaramaz mıyım?
     
    Bütün gördüğümüz göreceğimiz bu mu
    Bu mudur rüya içinde rüya görmek?"
     
    ....................................Edgar Allen Poe
     
     
     
    "Gerçekte birdir benimle senin cânın
    Hem ortadayız hem gizli; oyunu bu devrânın
    Hamlığımdan halâ ben ve sen diyorum
    Ne sen kaldı; ne ben; onlar sadece bu dünyanın."
     
    ------------------------Mevlânâ, Divan-ı Kebir, Rubai; No: 1566
     
     

  13. Radya
    Pınarım!
    Kuruma sakın,
    Çölün susuzluğunda yanmış bir ciğer var.
    Yastığım!
    Seni kaldırmasınlar sakın,
    Hasta bir baş var.
    Yatağım!
    Seni toplamasınlar sakın,
    Ateşli bir vücut var.
    Yuvam!
    Yıkılma sakın,
    Barksız barınaksız kalmış biri var.
    Yeniden bulduğum!
    Kaybolma sakın,
    Cehennemde oturan bir ruhun yeniden bulmuş olduğu cennetsin.
    Bedenim!
    Başı dönmüş ruhunu geri çağır.
    Ben dudaklarımı senin ağzına dayayıp seni canlandırmak için kendimi senin içine üfleyeceğim.
    Ruhum!
    Bedenini ara,
    Dudaklarını ağzıma daya ve beni canlandırmak için kendini içime üfle.
    Çünkü biz birbirimizin bedeni,birbirimizin ruhuyuz,birbirimizin yaratıcısı,birbirimizin tanrısıyız,dünyanın bütün nüfusu biziz,
    herkes biziz,
    biz hepimiziz,
    bizim yerimiz yeryüzü değil,
    biz bu memlekette yabancıyız,kimsesiziz,yalnızız,yabancıyız...
     
    A.Şeriati
  14. Radya
    Her birine HUZUR ÇİÇEKLERİM diye isim taktığım bir musiki grubumuz var.
    Onlarlayken bambaşka bir Dünya'da hissederim kendimi...
     
    Sadece ve sadece şarkılarla konuşursunuz.
    Herkesin evinden getirdiği birkaç meze,rakı kadehleri olur masada. Bir de tüm dertlerinizi yatırırsınız tabi o masaya.
    Şimdi vakit müziğin sihriyle yükselme vaktidir.
     
    Sevgili şefimiz,hocamız kanun çalar,parmakları yanana kadar çalar,onu dinlerken bir yandan da parmaklarının kanunda dans edişini
    huşu içinde seyredersiniz.
    Baştan ayağa hatta tüm hücreleriniz o tatlı nağmelerle dolar... Yavaş yavaş ruhunuz bedeninizden ayrılıp yükselir,artık hüzünleriniz
    masanın üstünde siz en tepedesinizdir...
     
     
     
     
     

     
    Ha ha poşet rakı,buna çok güldüm ben
  15. Radya
    İş adamı traş olurken bir yandan da berberiyle sohbet etmektedir. Derken, kapının önünden ağır ağır geçmekte olan paspal bir çocuk görürler. Berber, iş adamının kulağına fısıldar:
     
    "Bu çocuk var ya, dünyanın en aptal çocuklarından biridir! Bak; dikkat et şimdi..."
     
    Berber çocuğa seslenir: "Ali, buraya gel!". Bunun üzerine çocuk sakince dükkana girer ve yüzündeki aptalca sırıtmayla berberi selamlar. Berber işadamının kulağına sessizce, "bak şimdi" diye fısıldar ve bir elinde 5 TL, diğer elinde 20 TL lik bir banknot olduğu halde çocuğa sorar:
     
    "Hangisini istiyorsan alabilirsin?"
     
    Çocuk dalgın dalgın bir 5 TL ye bir de 20 TL ye bakar ve sonunda 5 TL lik banknotu hızlıca çekerek berberin elinden alır. Berber işadamına döner ve gülerek: "Gördün mü? Sana söylemiştim." der.
     
    Traş bitince işadamı sokağa çıkar ve az ileride kendi kendine oynayan Ali'yi görür. Yanına giderek, neden 20 TL değil de, 5 TL lik banknotu aldığını sorar. Çocuk hiç de aptalca olmayan bir sırıtmayla yanıt verir:
     
    "Eğer 20 TL lik alırsam oyun biter."
  16. Radya
    Yeni güne neşe ile açarsınız gözlerinizi
    bir gün önce mutsuz kapamış olsanız dahi
    umutsuzluğa inat umutla.
    güneş girmiştir pencerenizden
    kuşlarınız camda cik cik öter
    kediniz ayağınızın dibinde kıvrılmış,
    bir gözü açık sizi keser uyandınız mı diye
    çocuklarınız mışıl mışıl uyuyordur
    sevgiyle izlersiniz.
    sonra__________
    kocaman bir orkestra sahne alır içinizde
    karnaval olur içiniz
    bahar dolar ciğerlerinize
    yaşama sevincini iliklerinize kadar zerkeder.
    gün hızla akarken
    sahne yavaş yavaş boşalır
    müzisyenler bir bir kaldırılır birileri tarafından yerlerinden
    müzik ağırlaşır
    daha az duyar olursunuz artık melodiyi.
    gece olup el ayak çekildiğinde sahne boşalmıştır!
    elinde bir kemanla gözüyaşlı bir palyaço çıkar sahneye
    içinizi acıta acıta çalar
    içli içli hiç durmadan çalar...
     
     
    http://www.youtube.com/watch?v=kXqAcmDtEXc&feature=BFa&list=PL0B4D6B6643A5FA3E
     
     
    "Müzik doğruca ruha seslenir, ruh da kendisini ancak müzik yardımıyla en iyi şekilde anlatabilir" Goethe
     
     
     
    http://www.turkish-m...n-zorn-gevurah/
     
    http://www.turkish-m...yan-masquerade/
     
    http://www.turkish-m...ubert-serenade/
     
    http://www.turkish-m...ured-mountains/
  17. Radya
    Yolun başındayken dört şeyi yanlış biliyordum, sonunda doğrusunu öğrendim"
    Yolun başında ben Hakk'a talibim zannederdim, sonunda anladım ki Hak bana talipmiş.
    Yolun başında ben Hakk'ı zikrediyorum zannederdim, sonunda anladım ki Hak beni zikrediyormuş.
    Yolun başında benim için iyi olanı seçen yine benim zannederdim, sonunda anladım ki ben hep kötü olanı seçmişim, her defasında benim için iyi olanı seçen O'ymuş.
    Yolun başında Hakk'a vâsıl olmayı isterdim, sonunda anladım ki daha yolun başındayken ben Hakk'a vâsıl imişim...
     
    Bâyezid-i Bestamî
     
    Kendinde olduğun zaman, kendini seversin.
    kendinden geçince, gülün bile kıskandığı bir âşık olursun.
     
    Mevlana/Divân-ı Kebîr, Gazel, I/323
     
    http://www.youtube.com/watch?v=35jTn4S57t4
  18. Radya
    Gerçeği Arian'lardan mısın?
    Küçük şeylerin Kadir'ini bilmelisin o halde.
    Güzel bir çiçek gördüğünde, durup seyredeceksin mesela.
     
    Bu yolda bir Deniz gibi olacaksın.
    ...
    Bazen durgun, bazen dalgalı
    Ama balıklara yaşam olacaksın, karşılık aklına gelmeyecek.
     
    Yaşama Sevinc'ini bulmak istiyor musun?
    Yeşil yeşil otların üzerine uzanacaksın.
    Parmak kadar olmuş Filiz'lere aşık olacaksın durup.
     
    Gülseler bile sana yaşadığını gördüklerinde
    Arslanlar gibi Ürk'meden çıkacaksın karşılarına ve;
    "Seviyorum sizi de herşeyi sevdiğim gibi" diyeceksin.
     
    Kendi yaşamının Erkan'ısın.
    Lakin nehirde suya Uysal kalacaksın.
    Direnmeden seni götürmesine izin vereceksin aktığı yere.
     
    Her yeni gün yeni bir başlangıç,
    Her yeni gün yeni bir adım, yeni bir umut.
    Bileceksin bunu ve sadece yaşayacaksın.
     
    Uyanana kadar gerçeği göremezsin
    Uyanana kadar kendine GerçekKörü diyeceksin.
    Madem sen bensin, bende senim.
    O halde hep beraber sonu olmayan kendimize gidelim.
     
    Y.Seyhan
  19. Radya
    ACI TORBASI...
     
    Bir adam çok acı çekiyormuş ve her gün Tanrıya dua edip,
    Neden ben? Başka herkes çok mutlu görünüyor,
    ben neden böyle acı çekiyorum? Diyormuş.
     
    ...
    Bir gün büyük bir umutsuzlukla Tanrıya dua etmiş:
    Bana başka herhangi birinin acısını verebilirsin,
    onu kabul etmeye hazırım ama benim acımı al. Artık dayanamıyorum.
     
    O gece güzel bir rüya görmüş güzel ve çok açıklayıcı.
    O gece rüyasında Tanrının gökyüzünde görünüp herkese,
    Bütün acılarınızı tapınağa getirin, dediğini görmüş.
     
    Herkes kendi acısından bıkmış durumdaymış aslında
    herkes hayatının bir döneminde,
    Herhangi birinin acısını kabul etmeye hazırım ama benimki al;
    benimki çok fazla, dayanılmaz, diyormuş.
     
    Böylece herkes kendi acılarını torbalara doldurmuş, tapınağa gitmiş
    ve herkes çok mutlu görünüyormuş;
    artık dualarının kabul olduğunu düşünüyorlarmış.
     
    Bizim adam da tapınağa koşmuş. Tanrı,
    Torbalarınızı duvar kenarına koyun, demiş.
    Bütün torbalar duvar kenarına konmuş ve Tanrı,
    Şimdi seçebilirsiniz, demiş.
    Herkes istediği torbayı alabilir.
     
    Ve en şaşırtıcı şey şuymuş: bu her zaman dua eden adam,
    başka herkesten önce kendi torbasını seçebilmek için yanına koşmuş!
    Ama çok şaşırmış çünkü herkes kendi torbasına koşuyor
    ve tekrar onu seçmekten mutlu görünüyormuş.
     
    Ne oluyormuş?
     
    İlk defa olarak herkes başkalarının sefaletlerini,
    başkalarının acılarını görüyormuş
    onların torbaları da büyükmüş, hatta daha da büyükmüş!
     
    Ve ikinci sorun şuydu ki, insan kendi acılarına alışıyordu.
    Şimdi başka birininkini seçmek? Torbada ne tür acılar olduğunu kim bilebilirdi?
     
    Uğraşmak niye?
     
    En azından kendi acılarını tanırsın, onlara alışmışsındır, katlanılabilirler.
    Yıllarca onlara katlanmışsındır niye bilinmeyeni seçesin?
     
    Herkes evine mutlu bir şekilde dönmüş.
     
    Hiçbir şey değişmemiş, aynı acıları geri götürüyorlarmış ama
    herkes kendi torbasını alabildiği için mutluymuş ve gülümsüyormuş.
     
    Ertesi sabah Tanrıya dua etmiş ve Dua için teşekkür ederim, demiş.
    Bir daha asla böyle bir şey istemeyeceğim.
     
    Sen bana her ne verdiysen iyidir, benim için iyi olmalı ki bana verdin...
     
    OSHO…
  20. Radya
    Bir üstat gezinirken, nehir kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir çift görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? o kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız? ” diye tekrar sormuş.
     
    Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “iki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
     
    “peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? onlar sesli konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına hiç gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
     
    Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”
  21. Radya
    "Ahvali cihanın sırrını ferzane-i ilahiden sordum; "Ya rüyadır, ya rüzgardır, ya masaldır" dedi... Bizim ömrümüzün ahvalini söyle, acaba ömür nedir? dedim; "Ya şimşektir, veya şem'dir ve ya pervanedir" dedi... Buna gönül veren kimse için ne dersin? dedim; "Ya kördür, ya sarhoştur ya delidir" dedi... "
     
    Ferîdüddîn-i Attâr
     
     
     
     

     
     
    http://www.youtube.com/watch?v=eWsC2hbYXm8&feature=player_embedded#!
  22. Radya
    Epeyce zamandır penceremde kuşları besliyorum.Tek bir güvercinle başlamıştım, sonra o herhalde arkadaşlarına söyledi ki çoğaldıkça çoğaldılar.Hem artık sadece güvercin de değil.Serçe, karga..aklınıza ne gelirse işte.
     
    Eskiden yalnızca bir pencereme gelirlerdi, şimdi evimin her penceresinde kuş görebilirsiniz..Apartmanımızda benim bu aşkıma karşı çıkan komşularım olduysa da, ben hiç aldırış etmedim.Bir gün bir tanesi kapıya geldi, kapıyı kızım açmıştı.Ben sesleri dinleyip niçin geldiğini anlayınca kapıya hiç çıkmadım.Kızıma aynen şöyle söyledi komşum: "Annene söyle yardımcısını bana yollasın ve salonuma pencereden giren buğdayları temizletsin"
     
    Öfkelendiğimde bambaşka bi insan olurum ben, eğer kendimi tutmayıp kapıya çıksaydım, içimden o canavar çıkıp kesin dövecekti komşumu.Ve büyük bir ihtimalle şimdi yüzyüze bakmıyor olacaktık ki ben küslükten nefret ederim..
     
    Kuşların kısaca hikayesi böyle..
     
    Ben uzaktan sevmeyi beceremeyen bir insanım, illa sevdiğim şeye temas edeceğim.Allah biliyor ya hep içimde ukte,baştan beri, "ya bi kerecik elime geliverseniz, avucuma alıp okşasam sizi" diye konuşuyorum kuşlarla.Sesimi duyar duymaz pencereme uçsalar da, elimi uzattığım an pırrrrrrr.. Daha iki gün önce yine söylemiştim.."Bi dokunsam size" diye..Hay demez olaydım..
     
    Bugün güvercinlerden biri elimde, avucumda ve ona dokunuyorum.Ama ona dokunmak beni mutlu etmiyor, çünkü o sadece yaralığı olduğu için, canı yandığı, kaçamadığı için avuçlarımda.
     
    Sabah nasıl olduysa içeriye girmiş ve onları yalayıp yutmak için hazır ol da bekleyen suşi'ye av olmuş.Koridordan gelen sese koşup suşi'nin pençelerinden kapmasam, şimdi o cadının midesinde olacaktı.Suşi'ye kimbilir nasıl bağırdım ki, bu saat oldu hala gidip gidip çarşafların altına girip saklanıyor.
     
    Veteriner kuşa tam zamanında koştuğumu ve kuşun yaşama şansı olduğunu söylüyor.Ayağının biri felçli kalabilirmiş ve kalırsa da doğa da yaşama şansı olmazmış.Fakat ondan önce henüz hayati tehlikeyi atlatmış değil, çünkü olayın şokundan olsa gerek avucumdan su içse de yemek yemiyor..
     
    Lütfen onun için dua eder misiniz..
  23. Radya
    neredeyim biliyor musun?
    yalnış bir dünyada
    doğru bir hayat sürmeye çalışmanın kederinde
    ve en kederli anımda bile
    içimi yaşama sevinciyle dolduran
    bir çocuk gülüşünde...
     
    /Melih Çoskun...
  24. Radya
    Heyyyy yazmayalı çok uzun zaman olmuş..Biraz başım dumanlı ama, idare edin artık..
    Kısacık birkaç kelam edip gideceğim..
     
    Bugün mutfakta yemek yapıyordum, tam o sıra dışarıdan hoş bir kadın kahkahası işittim..Güzeldi, gülümsedim..
    Ama birazda kıskandım, içim burkuldu galiba.Çünkü en son ne zaman kahkaha attığımı bile hatırlayamadım.
    Neyse uzun lafın kısası..
    Ben artık kahkaha atmayı özledim..
    İşte öyle..
     
     
    http://www.youtube.com/watch?v=FTWHDChQdGY
     
     
     
    Belki bir şarkının her sesinde
    Belki bir sahil meyhanesinde
    Belki de içtiğim sigaranın dumanısın
    Bir yıldız gökte kayıp giderken
    Islak bir yolda yalnız yürürken
    Bambaşka bir şeyi düşünürken aklımdasın
     
    Geçmiş değil bugün gibi yaşıyorum hala seni
    Sen hep benim yanımdasın
    Gündüzümde gecemdesin, çalınmasın söylenmesin
    Sen benim Şarkılarımsın
     
    Sanki hiç gitmemiş hep var gibi
    Bir sırrı herkesten saklar gibi
    Sessizce sokulup ağlar gibi yanımdasın
    Beni bir şeylerden aklar gibi
    Koparmadan çiçek koklar gibi
    Hiç bozulmamış yasaklar gibi aklımdasın
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.