Zıplanacak içerik

Notamatik

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Notamatik tarafından postalanan herşey

  1. Sevgili yönetici arkadaşlar, Benim yukardaki önerim sadece üyeler açısından değil, sizin kendi açınızdan da önemliydi bence. ÖM yoluyla insanlarla uğraşmaktansa açık bir topicte itiraz edenlerin itirazlarına cevap vermek daha kolay olurdu, böylece diğer üyeler de fikirlerini sunarak size yardımcı olmuş olurlardı. Ben forumdan ayrıldım ve bu yüzden bu önerimi dışardan birinin önerisi olarak da almanızda fayda var diye düşünüyorum. Forumdan ayrılma kararımı lütfen darılma, kırılma filan gibi algılamayın. Bu forumdaki hem yöneticileri hem de üyeleri çok seviyorum, kimseye dargın değilim. Meseleye duygusal açıdan bakmıyorum. Benimkisi mantık ayrılığı. Çünkü basit bir matematik hesabı yaptığımda kısa bir süre sonra zaten kovulacağımı biliyordum. (Nasrettin hoca'nın tersi misali: inmeseydim düşecektim ) Zira şu iletim hariç, 100 ileti yazmışım ve şimdiye kadar 6 ceza almışım. 10 ceza alanın kovulduğunu bildiğim için, yazmaya devam edersem 200 iletiyi bulmadan kovulacaktım. Cezaların çeşitleri ve sayısı eskiye nazaran çoğaldığı için, belki de 150 iletiyi bile bulmadan kovulmuş olacaktım. Demek ki dedim, bu forumun yeni formatı benim tarzımın formatına uygun değil, ne kendimi ne de sizleri daha fazla zorlamının alemi yok. Mesele bundan ibarettir, lütfen kimse üstüne alınmasın ve darıldığımı da sanmasın. Ayrıca yönetim olarak ne kadar zor bir işi yaptığınızın ve ne büyük bir özveride bulunduğunuzun da farkında olarak size derinden saygı da duyuyorum ve de teşekkür ediyorum. Yöneticisinden, üyesine, her kim varsa hepinize mutluluklar dilerim. Kendinize iyi bakın. Saygılar, sevgiler.
  2. Sevgili arkadaşlar, Bu konuyu açarken ilk yazdığım yazımı görünce "Bu yazı hiç Notamatik'in tarzı değil" diyerek garipsemişsinizdir. Hatta basit bir konuyu basitce ele almama da şaşırmış olabilirsiniz. Fakat bazı gerçekleri ispatlayabilmem için gereği öyle olması gerekiyordu. 18 yaşındaki toy bir çocuğun din eleştirmesine benziyordu değil mi? Basit, kışkırtıcı. Birazdan nedenini anlayacaksınız. Benim bir iddiam vardır, ara sıra dile getirdiğim. Ben derim ki; Bir dindar için dinin ne dini olduğu önemli değildir. Dindarın içinde fanatizm vardır. Bu fanatizm doğuştan da olabilir, sonradan da dindar bir çevre veya aile tarafından da aşılanmış olabilir. Bir dindar, dini takım tutar gibi tutar. Örneğin fanatik futbol taraftarlığını ele alalım; takım tutmak onun için çocukluğunda başlar. Ya amcası tarafından bir takıma yönlendirilmiştir, ya dayısı, ya babası, ya anası tarafından. O kişi çocukluğunda o takımı tutmaya başladığında o takımın en iyi takım olup olmadığını bilmez. Zaten ki bunu tartacak kadar futboldan anlamaz o yaşlarda. (Şimdi yine genellemeden ceza almayalım; hepsi değil çoğu bu şekilde takım tutmaya başlar. Ya da belki azıdır. Ya da belki sadece bir kişidir ama onun da adını vermeyelim, bu sefer de kişisel olur, miktarı herkes kendi belirlesin en iyisi, ben sayı vermiyorum.) Daha sonra çocuk büyür, eğer fanatik bir taraftar olacak olursa, tuttuğu takım dünyanın en berbat takımı dahi olsa, farketmez, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın misali ömrünün sonuna kadar o takımı destekler. Kimseye o takım hakkında laf söyletmez, "geçenlerde 9-0 yenildiniz" desen, hemen 45 sene önce onun takımın attığı gollerden bahsetmeye başlar, hasamet yapar. "Küme düştünüz" desen, hakemleri suçlar. "Kulüp iflas etmiş, borç içinde, batıyor" desen "sizin yüzünüzden" der. İşte dindarın din tutması da bu şekildedir. Takım tutar gibi din tutar. O dinin gerçek yüzü neymiş, o dinin mensupları dünyada en geri kalmış insanlarmış, o dinin kitabında insanlar binbir türlü kötülüğe teşvik ediliyormuş; bunların hiç birisi onun umurunda değildir. Bunları kah anlar anlamamazlıktan gelir, kah duymamazlıktan gelir ama ona hiç bir zaman hiç bir şeyi anlatamazsın. Fanatik bir futbol taraftarı takımından döner mi? Hiç görülmüş müdür? İşte dindar da böyledir, ne anlatırsan anlat dininden dönmez. Ne dini olursa olsun. O kitabında ne yazarsa yazsın fark etmez. Kitabında isterse; "sana iyilik yapan olursa onun gözünü çıkart" yazsın, o onu evirir çevirir, yok mecazi anlam bu der, sen git tevsir oku der, o ayetin iniş sebebi var der, der oğlu der. (Hepsi değil, miktarı da yine belli değil.) Kitabında "Bu kitaba inanan .....dir yazsa; ki Kuran'da bu açık açık yazar; yine inanır. Onu da evirir evirir, evirir, evirir, çevirir, yine inanır. Kitab'ın harflerinin tamamının yerlerini değiştirerek, "dhdhdt14eeroot dadawq ğpriiorhb ddgovgdgsd" şeklinde okunmaz hale getirsen, alır o kitabı okur, yine bir manalar çıkarır, içinde mucizeler bulur, hatta okurken duygulanır, gözleri dolar, ağlar. İşte ben bunu ispatlamak için bu topici açtım. Yazımda iki örnek verdim, bir tanesi balık meselesiydi, diğeri ise şeytan meselesiydi. Balık meselesinde, bir ayet yazdığımı söyledim ve Kurandaki bir ayetle karşılaştırmasını yaptım, hepsi benim ayetimin mantıksız olduğunu söylediler. Oysa ki; o ben yazdım dediğim ayet de Kuran'dan bir ayetdi. Böylelikle, Kuranın ayetine mantıksız demiş oldular. Ayeti mantıksız buldular. Bu da ispatlıyor ki, bu arkadaşlara çocukluklarından itibaren Kuran yerine La Fonten'den bir masal kitabı verselermiş, yanına da biraz kamuflaj, çarpıtma, tevsiri koydumu, ona da tapacaklarmış. Bir de şeytan meselesini örnek verdim; "Şeytan niçin ihlaslı kulları saptıramıyor, bu haksızlık değil mi" dedim, ayetleri de örnek gösterdim. O tuzağa da düştüler, oysa ki Kuran'ın bazı ayetlerine göre; şeytan, bırakın ihlaslı normal kulları saptırmayı, peygamberlerin bile işini tökezlettiriyor, onların bile işlerinde hakimiyet kurabiliyor. Şimdi arkadaşların yanıtlarını sunacağım. Yanlız bir kişi hariç. Sevgili Ftoyd arkadaşımızın yanıtını örnek sunmayacağım. Çünkü benim yüzümden bir ceza aldı ve kalbi kırılarak sanırım forumu terk etti. O gündür hala gözükmüyor ve verebilme ihtimali düşük olan birinin yazılarına eleştiri getirmek, çok ayıp olur. Sevgili Ftoyd, eğer buralardaysan, foruma girmesen bile yazıları okuyorsan, senden bir kez daha özür diliyorum. Senin hiç bir suçun yoktu, o "saçmalık" kelimesini kullanmaya seni ben teşvik etmiş oldum. Gerçi bu topici açarken senin gelip cevap yazacağını bilmiyordum ama malesef piyango sana vurdu. Senin yazından bahsetmeyeceğim halde, senden bahsetmemin sebebi, senin de artık dinini başka türlü sorgulanı istememdir. Özellikle sen, konuya cevap verirken, herkesden dürüst davranarak, lafımı oraya buraya çekmeden, ne sorduysam tam ona cevap verdin. Dine en mualif cevabı da sen verdin, çünkü en dürüst davranan sen oldun. Bunu üzülmen değil, sevinmen için söylüyorum. Çocuk değilim, "yaaa bak gördün mü, ben haklı çıktım, sen kaybettin naziresi" yapamam. Kaldı ki ben sana borçluyum, sen bana hayatımdaki önemli derslerden birini verdin. Yine heyheylerim yerinde olduğu bir sırada, türban konusunda sert bir yazı yazmıştım, arksından yine sen gelerek, "ne olur sanki ben de sizinle, otursam, eğlensem, gülsem, şarkılar söylesek" dedin, ve yüreğime oturttun. Ah hem de öyle bir oturttun ki hala canım yanıyor. Cevap da vermeye fırsat olmamıştı, şimdi vereyim; ben değil senin gibi dürüst bir kardeşimi dışlamak, sizlerin tek bir tanenize bile kıyamam. Hep dilimdedir, titizlenip, kızmamdandır. Değil Bodrum canım sizlere feda, yeter ki kardeşlik olsun. Yolun, gönlün, bahtın açık olsun "değerli" kardeşim Ftoyd. Mutlu olman dileğimle. Geçelim diğer dostlara: Hangisi mantıklı dostum? Isız bir yere atılması mı? Yoksa kıyamete kadar balığın karnında hapsedilmesi mi? Sâffât Sûresi/ 143,144. Eğer o, Allah’ı tespih edip yüceltenlerden olmasaydı, mutlaka insanların diriltileceği güne kadar balığın karnında kalırdı. KALEM SÛRESİ/ 48. Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, (balığın karnında) kederli bir halde Rabbine yakarmıştı. 49. Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir halde ıssız bir yere atılacaktı. 50. (Fakat böyle olmadı.) Rabbi onu (peygamber olarak) seçti ve salih kimselerden kıldı. Mantıklısı kıyamete kadar balığın karnında kalması olduğuna göre, ıssız bir yere atılmasını mantıksız bulmuşsun. (Bu arada Kuran'ın bir çelişkisi, daha doğrusu bir yalanı daha çıktı ortaya) Birazdan şeytanla ilgili bölüme geçeceğim. Balıkla ilgili başka örnek veremiyorum, zira cevap veremez duruma gelip, "yok o peygamberdir, yok kurtarmış işte daha ne istiyorsun, yok bilmeme ne" diyerek konuyu saptırdılar. Osya ki ben defalarca anlattım, konunun Yunus'un peygamber olmasıyla bir alakası yok diye ama kime anlatıyorsun? Oysaki ayet zaten söylüyor. Ne diyor? "Allah’ı tespih edip yüceltenlerden olmasaydı". Bu ne demektir? Zaten peygamber olmaması ve Allah'ın ihlaslı kullarından biri olmaması varsayımıdır. Yok onlar illa ki taktılar peygamber olmasına. Öyle olmak zorundaydı, zira lafı anlamamış gibi davranıp, konuyu saptırmak gerekiyordu. Benim maksadım, cezanın ağır olup olmamasını anlatmak zaten değildi, ben olsaydım hiç ceza vermezdim. İnanmazsa inanmaz, inanmamak suç değildir, fakat gerçekte bunu anlatmak istemediğim halde, bu bile milleti o tarafa bu tarafa kaçırtmaya yetti. Örneğin Doğan ağbimiz bir kaç alakasız cevap yazmış, sonradan da farkında olmadan, aslında benim ne sorduğumu anladığını ifşa ederek kendini ele verdi. (Ama olsun, Doğan abimiz yine de kıymetlimizdir, dostluk başka alışveriş başka değil mi Doğan ağbim ) "Hakimiyet kuramaz" dedi ve biz de bunu not aldık devam ediyoruz. Neler toparladık yukardan? 1- Hakimiyet kuramaz. 2- Sadece ''vesvese'' denilen olayı yapar. 3- ihlaslı kullar bu gerçeği bildiği için bu şuurla hareket ediyorlar. 4- Kafalarındaki kötük yapma hissinin Şeytan'ın istediği olduğunu seziyorlar. (İhlaslı kul oldukları için) 5- Şeytanın yolundan gitmedikleri için Şeytan onlara pek yaklaşmıyor. (Hakimiyet kuramayacağını biliyor çünkü, ayetle de sabit) Şimdi gelelim şimdi şeytan hangi ihlaslı kullar üzerinde hakimiyet kurabiliyormuş, ona bakalım: Şeytan ilk inananları dahi saptırıyor: Bakara suresi/ 35. Dedik ki: "Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." 36. Derken, ŞEYTAN ORDAN AYAKLARINI KAYDIRDI. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, "Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır" dedik. Gördünüz değil mi? Şeytan ihlaslı kulların üzerinde bile nasıl hakimiyet kuruyor, saptırıyor? Hem de ilk inananlar bunlar, şeytan dakika bir gol bir yapıyor. İki kulun ikisini de saptırdığı için, ilk dakikada 2-0 öne geçiyor. Adem ve Havva saptırıldıklarında ihlaslı mıydı acaba? Yoksa ilk ürünler bile arızalı mı çıktı? Şimdi şu ayete bakın; birilerinin önce doğru yolda olduklarından bahsediyor: Zuhruf Sûresi/37: Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar. Bu yukardaki ayete göre, ya ihlaslı olmayan kullar doğru yolda, ya da şeytan yine ihlaslı kulların üzerinde hakimiyet kuruyor. Maç 3-0. Bakın şimdi de Allah yolunda gidenleri saptırıyor: Mücâdele/19: Şeytan onları hakimiyeti altına alıp kendilerine Allah’ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, şeytanın tarafında olanlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. Allah'ı bile anmayı unutturuyor. 4-0. Maç bitmedi, Şeytan atakta. Azapda mıydı yoksa? Şeytan Yusuf peygamberin işini bozuyor: Yûsuf/42: Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, "Efendinin yanında beni an", dedi. Fakat şeytan O'nu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha zindanda kaldı. Gördüğünüz gibi peygamberin yapmak istediği işler üzerinde bile hakimiyet kuruyor. 5-0. Yusuf adamın Efendisinin yanında kendisini anmasını istiyor ama şeytan Yusuf'un bu dileğinin gerçekleşmesini engelliyor. Nasıl ama? Salman Rüştü'nün şeytan ayetleri olayına benzedi değil mi? Sevgili dostlar, Benim dindarlardan hiç ümidim yok. Onlar yukarda da dedğim gibi, Kuranda ne yazarsa yazdın, evirirler çevirirler. Yukardaki kendi itiraflarını bile çevirirler. Takım tutan fanatik nasıl ki; takımından ne olursa olsun dönmezse, din tutan dindar da ne yazarsan yaz dininden dönmez. Kitabında "Allah diye bir şey yoktur- Muhammed yalancıdır" bile yazsa ona da mutlaka bir şey bulup yine inanırlar. Daha doğrusu inanıyormuş gibi kendilerini aldatırlar. Böylece de bu da ispatlanmış oldu. Aslında Kuran'daki birbirine ters başka ayetleri de verip, bazılarını ben yazdım diyerek daha da devam ettiricektim ama malesef ben artık bu forumda yazamayacağım. Sadece "Önerileriniz ve Eleştirileriniz" başlığında birkaç yazacağım şey daha var, onları da yazdıktan sonra ayrılıyorum. Amacım, bu topicin ilerlemesini sağlamakdı ve yaptım, ikinci sayfaya geçirttim onu. Böylece yeni gelen bazıları şu açıklamamı okumadan diğer arkadaşların düştüğü duruma düşecekler. Onlar da artık bir zahmet sizler cevap yazarsınız. Çevirip "Müslümanlar acımasızdır" şeklinde cevap veremeyeceğime göre, buna cevap vermiyorum. Hepinize saygılar, sevgiler.
  3. Şunu üstüme alınmam gerekiyor çünkü ben imansızım. Beni kastediyor, cevap hakkımı kullanmalıyım. Benim aileme de, çocuklarıma da(Bütün çocuklar benim çocuklarımdır), hele hele ülkeme de faydam, senin zararından dahi fazladır. Bundan daha fazlası da elimden gelmez herhalde. Savaştan kaçan vatan hainidir. Ben vatan haini değilim. Sana başka şey de yazardım ama yazamam. Vardır, lakin sana anlatması zordur. Her gördüğün müslümanı kendin gibi zannetme. Müslümanlığın ne olduğunu bilmeyen müslümanlar da var çok şükür. Bana iftira atıyorsun. Benim insanlık onurum var, nereye gitsem peşimden gelir, hiç kimse görmese o görür. Yalan, benim param, bırak müslüman'a yalandan zekat şeklinde olmayı, doğa'daki tüm canlıların parasıdır, hatta cansızların da payı vardır. Kendime ancak biraz ayırırım. İftiranın da bu kadarı olmaz. Sen beni nerden tanıyorsun arkadaşım? İftira, bir su damlasını bile ısraf etmem, muhtaçlara yardımda ise seni en az 10'a katlarım. Belki de 1000'e katlarım. Affetmem, affetsem dinlerle savaşmazdım. Din olacak da kime kötülük gelmeyecek? Hiç gelmese komşuda pişer bize de düşer. Dinin yaydığı kötülüklerden kurtulabilen adam mı var bu dünyada? İmansızım, nefretim bile dinin rahmetinden çok daha şefkatlidir. Vatanıma milletime canım feda. Ne mutlu Türk'üm diyene. Ne mutlu Kürd'üm diyene. Ne mutlu Yunan'ım diyene. Ne Mutlu Japon'um diyene. Ne mutlu insanım diyene. Ne mutlu canlılardan sadece bir tanesiyim diyebilene. Kahve Yemen'den gelir, ırkçılık dinden gelir.(Arap ırkçılığı) Bende ırkçılık yoktur. İftira. İftira, sen beni nerden tanıyorsun arkadaşım? Kime kötülüğümü gördün şimdiye kadar? Ne mutlu, imansızım diyene. İmansız demek mutlu demektir. İftira, sen benim katil olduğumu nerden biliyorsun arkadaşım? Kimi öldürdüğümü gördün? Sen benimle ne zaman uçağa bindin? Sizim seninle tesadüfen yan yana gelmişliğimiz bile olamaz. Öyle tesadüf bile olmaz. Benim gittiğim yere sen gitmezsin, senin gittiğin yere de ben gitmem. Başka yerlerde geziniriz biz. Tanımadığın insanlara iftira atma. ********* Sen beni nerden tanıyorsun? ****** İftira atıyorsun. Sen benim karımı pazarladığımı nerde gördün? Bir kere ben evli bile değilim. ***** İmansızın serseri arkadaşı yoktur. İmansız bey efendidir, serserilerle işi olmaz. Hem bana "imansız" diyorsun, hem de "bilmem kimin dinine girer" diyorsun. İmansızın dini yoktur, imansız dinsiz demektir, iftira. Senin gibi müslümandan yardım göreceğime, Bin kere ölürüm daha iyidir. O yıldızlanan yerde ne yazıyordu bilmiyorum, ama sağolsun mod arkadaş o kelimeyi sakıncalı görmüş ve yıldızlamış. Demekki *********, vatan haini, katil vs. gibi sözlerden bile daha çirkinmiş. O yıldızlı yerde ne yazıyorduysa onu da sana idade ediyorum, lazım olur mutlaka. Güle güle kardeşim, madem ki sen bana böyle güzel iltifatlar ettin, Allah'ın selameti boynuna olur inşallah, amiiin. Cennete gidesin inşallah, amiin.
  4. Merhaba sevgili ChatMaster, Yanıtın için teşekkür ederim. Bunu yukardaki sorduğum tüm sorularıma cevap olarak alıyorum. Doğru mudur? Genel olarak derken sanırım üye veya yönetici nick'i belirtmeden olayı anlatmaktan bahsediyorsunuz. Peki bu yasak değil mi? Yani şuna aykırı değil mi? : "Not: Uyarı aldıysanız, uyarı sizinle mod arasındadır ve özeldir. Kurallar gereği olayı buraya taşımamanızı ve modla konuşmanızı öneriyoruz..." Olaya karışan üye adı veya yönetici adından bahsetmeden anlatıldığı zaman yasak değilse; pekiyi ya yönetici veya üyenin biri kendisinden bahsedildiğini anlar da kendi adını kendisi açık ederse ne olacak? Bu durumda konuyu isim bahsetmeden anlatan mı suçlu olacak? Ceza mı alacak? Bunu anlayamadım. Yada şöyle anladım: Birisi birisine, bir tartışmadan dolayı kin besleyebilir, daha sonra o ikişinin IP adresini alır. IP adresinden de evinin adresini bulur ve gider gerçek hayatta kavga çıkarır mı demek istedin? Eğer bunu demek istediysen; evet IP adresini alabilir. Fakat eğer Telekom'da çalışan biri değilse IP adresinden gerçek adresini tesbit edemez. Telekom'da çalışan birisi olduğunu farzedersek, o kişi bunu zaten ÖM yoluyla da yapabilir. Yani bunu yöneticiyle ÖM yoluyla tartışan biri de yapabilir. Zaten ÖM atmadan IP adresini de alamaz. Not: Bu arada gayet haksız bir ceza daha almışım, şimdiki uygulamayla buna karşı da yapacak bir şeyim yok. Çok teşekkürler, saygılar, sevgiler.
  5. Sevgili Boşig, İşte buna cihad derler. Copy yapacaksın, paste yapacaksın, anlatılana rest yapacaksın. Sabır taşını çatlatacaksın, ************. Yaka silktirip "illallah" dedirttireceksin. İllallah dedirttikten sonra ise "la ilahe" dedirttireceksin ve cihad tamamlanacak. Bu şekilde en kral ateisti bile dine imana sokabilirsin. Mesela bende bazı kıpırdanmalar başladı, sabır mabır kalmadı, İllalah demeye başladım, la ilahe dememe az kaldı. Adamı dine imana sokarlar valla. Saygılar, sevgiler.
  6. Tevrat, İncil , Kuran ve bilim Zeus'u ispatlıyor: Tevrat / Eski antlaşma / Yaradılış: 1 Başlangıçta Zeus göğü ve yeri yarattı. 2 Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Zeus'un Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu. 3 Zeus, "Işık olsun" diye buyurdu ve ışık oldu. 4 Zeus ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı. 5 Işığa "Gündüz", karanlığa "Gece" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu. 6 Zeus, "Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın" diye buyurdu. 7 Ve öyle oldu. Zeus gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı. 8 Zeus kubbeye "Gök" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu. -------------------------------- İncil: "Fânî olan yiyecek için değil, ebedî hayata bâkî olan yiyecek için çalışın; onu size İnsanoğlu verecektir; çünkü Baba Zeus, ona mührünü basmıştır." Ve İsa'ya dediler: "Zeus'un işlerini işlemek için biz ne yapalım"" İsa cevap verdi: "Zeus'un işi şudur: O'nun gönderdiği adama îmân edesiniz.? (Yuhanna, 6 /27-29.) "Artık sizinle çok şeyler konuşmayacağım; çünkü bu dünyanın reisi geliyor ve bende onun hiçbir şeyi yoktur." (Yuhanna, 14/30.) -------------------------------- Kuran: Bakara/2: Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Zeus'a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir. Bakara/174: Zeus'un indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Zeus onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.40 Âl-i İmrân/138: Bu (Kur'an), insanlar için bir açıklama, Zeus'a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür. -------------------------------- Bilim: ISAAC NEWTON (1642-1727): "Bizler Zeus'a muhtaç, aciz kullar olarak, kendi aklımıza göre Zeus'un aklının büyüklüğünü ve yüceliğini görmeli ve O'na teslim olmalıyız." Dr. Allan Sandage: Günümüzün en tanınmış gök bilimcisi olan Dr. Allan Sandage, sonradan dini kabul eden bir bilim adamıdır. 1998 yılında "Bilim Zeus'u Buluyor" kapak konulu Newsweek dergisine verdiği röportajda Sandage, dini kabul etmesini şöyle açıklıyordu: "Beni bu sonuca götüren, dünyanın bilimle anlaşılamayacak kadar karmaşık olmasıydı. Varoluşun sırrını anlayabilmem ancak imanla mümkün." Saygılar, sevgiler
  7. Yok artık daha neler!! Tövbeler olsun, eyvahlar olsun dedirtecek cinsten cümleler kurmaya başladın. Senden önce buralarda bir arkadaş daha vardı, artık onu bile hiç aratmıyorsun. Duyduk duymadık demeyin, "Metafizik alanlarını inceleyen ateistler de vardır". Daha neler duyacağız sayende. Yok artık daha neler, daha neler arkadaşım. Olmaz böyle şey ya hu. Allah ne demektir onu da mı unuttun? Dur ben sana hatırlatayım. Allah: İslam dini mensuplarının tanrısının adı. Buna göre Freud nasıl olur da Allah'ın varlığına inanır? İnanmış olsaydı zaten ona müslüman denirdi. Tanrı inancıyla, Allah inancını birbiriyle karıştırmayın. Tanrıya inananlar başkadır, Allah'a inananlar başkadır. Tanrı = Allah ve Allah = tanrı fikri sadece sizin fikrinizdir. Sadece İslamı bağlar, başka da kimseyi bağlamaz. Allah'ı müslümanlar haricinde kimse tanımaz yeryüzünde. Müslümanlardan başka kimse Allah'ın varlığına inanmaz. Bunu kafanıza koyun. Hiristiyana göre de Allah yoktur, yahudiye göre de Allah yoktur, budiste göre de Allah yoktur, hindu'ya göre de Allah yoktur, ateist'e göre de Allah yoktur, pandeist'e göre de Allah yoktur, deist'e göre de Allah yoktur. "Öbür dinlere inananlar da Allah'a inanıyor" felsefesi sizin kendinizi avutmanızdan başka bir şey değildir. Onların inandığı şey, Kuran'da anlatılan Allah değildir. Örneğin bir hristiyan'a göre Allah Kabe'deki bir putdur. Hristiyanlara göre siz puta tapan kafirlersiniz. Yahudilere göre de öylesiniz, diğer din mensuplarına göre de öylesiniz. Size kafir diyenlerin laflarını, "falanca bilim adamı şöyle söyledi" diyerek buralara getirmeniz sizi gülünç duruma sokuyor, bunun farkına varınız artık. Hristiyan kökenli, ateist bilim adamlarının "Tanrı yoktur" demesi bile sizi ilgilendirmez, zira o kişi bunu söylediğinde, hristiyanlıktaki tanrıdan bahsediyordur, sizin taptığınız Allah'dan değil. Sizin Allah'ınızın varlığı veya yokluğuyla hiç bir aklı başında "hristiyan kökenli ateist bilim adamı" uğraşmaz, uğraşmadığı gibi de onun hakkında vardır veya yoktur demeye gerek duymaz. Sizin Allah'nızı üzerinde düşünmeye değer bulacak kadar bile ciddiye almaz. Dolayısıyla onun tanrı yoktur demesi dahi Allah'la alakasızdır. Her gördüğünüz sakallıyı dedeniz zannetmeyin, her duyduğunuz tanrı kelimesini de sizin Allah zannetmeyin. Kaldı ki, Freud su katılmamış bir ateistdir, ne metafizik tanır, ne tanrı, ne Allah, ne ruh, ne cin nede şeytan. Sevgili arkadaşım, senden duyduğumuz müthiş cümleler için çok üzgünüm. İnan ki felaket dercede mutsuzluk içindeyim. Fakat sana kızamıyorum da. Senin için üzülemiyorum da. Üzüldüğüm şey nasıl olup da bu ülkenin bu hale geldiği. Sana "falanca kitapları oku" diyeceğim ama okudukça daha senin için daha zararlı olacağını düşünüyorum. Mesela sen şimdi ruhsal bilimler adında bir kitap alıp okusan, o kitapda gördüğün her ruh kelimesinde "aaa bak işte ruhdan bahsediyor, demekki ben haklıymışım diyeceksin". "Ateizm ile ilgili falanca kitabı oku" desem orada her gördüğün tarnrı kelimesini Allah olarak anlayacaksın. Bütün bunların sonucunda sana "ilk önce Türkçe sözlük oku" diyeceğim, "sonra da kelimelerin manalarını öğrendikten sonra kitap okumaya başla" diyeceğim ama onu da diyemiyorum çünkü iyi niyetle dahi olsa sana bunun nedenini anlatsam kişiselden mahkum edileceğimi biliyorum. Onun için, burada kesiyorum ve sana da saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
  8. Onu söyleyen benim. Kimse cennete girdiğinde "amaaan oohhh yırttım valla" deyip Allah'a şükretmesin. Her an işler değişebilir, Allah'ın tepesi attı mı veya morali bozuk olduğu bir sırada alıp hepinizi Hennom vadisine transfer edebilir. Gerçi Hennom vadisi cennetten bin kat daha güzeldir ama insanların çoğu bilmezler. Buyrun transfer ayetiniz: HÛD SÛRESİ/ 106. Mutsuz olanlara gelince; cehennemdedirler. Onların orada şiddetli bir soluyuşları vardır. 107. Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedi olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Şüphesiz Rabbin istediğini yapandır. 108. Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler durdukça içinde ebedi kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Bu onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir. "Rabbim niye öyle dilesin" deyip de Allah'ın işine karışmayın bence. En çok ona kızıyor zira. Saygılar, sevgiler.
  9. Seni gidi Doğan ağbim seniiii. Ben de seni soruyu anlamadın sanıyordum. Meğer sen soruyu anlamışsın da cevap veremediğin için bana başka cevaplar veriyormuşsun. Yakalandın işte Madem sorumu anladın o halde benim ayetimin neresi sakıncalı onu da söyle bakalım. Saygılar, sevgiler.
  10. 11 Eylül katliamı müslüman terör örgütü El-kaide tarafından yapılmıştır ve bu katliam Muhammed'in ve halifelerinin yaptığı katliamları saymazsak, Dünya'da eşi benzeri görülmemiş derecede acımasız bir katliamdır. Hitlerin yaptığından bile daha ağır bir katliamdır. Allah için yapılmıştır. "Yeryüzünde tek din İslam oluncaya kadar onların canları ve malları size helaldir" ayetine dayanarak yapılmıştır. Bunun aksini söylemek vicdana aykırı bir davranıştır. Yanlı ve taraflı bir davranıştır. Bu katliamın utancı yüzyıllar sonra bile yok edilemeyecektir. Binbir türlü inkar da olsa hiç bir faydası olmayacaktır. Saygılar, sevgiler.
  11. Sevgili Yarasa, takdik şu; "Bilim de neymiş? Her şey sanki bilimle mi öğreniliyor? Dünya zaten bilim yüzünden böyle kirlenmedi mi? Her şey bilim mi? İnsanda kalp gözü lazım." Nee yemedi mi? Olmadı mı şimdi bu? Öyleyse onu yemediysen şunu yut: "Bütün bilim adamları Allah'ın varlığını ispatlıyor. Bilim ispatladığı halde hala inanmayacak mısın? Sen bilime düşman mısın?" Aynı şeyi Atatürk için de yapıyorlar. "Atatürk kafirin biriydi. Ülkeyi mahvetti, bırak şu Atatürk'ün peşini. Dindarlaş." Nee yemedin mi? O zaman şunu ye: "Atatürk dinine bağlı, dindar biriydi. Dinimiz için şöyle şöyle söylemiştir. Sen ne biçim Atatürk'çüsün? Dindarlaşsana." Yani dini yut da nasıl yutarsan yut. İster suyla yut, ister kuru kuru yut. İster rakına meze yapıp yut. Yeter ki din ayakta kalsın. Saygılar, sevgiler.
  12. Bilimde tuz ruhundan başka ruh yoktur. O da kimya da kullanılır. Ayrıca bu "araştırmadan bunu yok kabul etmektir" ne demek oluyor? Siz bu ruhların varlığını nasıl araştırıyorsunuz? Bilimsel yollarla mı? Eğer bilimsel yollardan ispatlanıyorsa formülünü söyleyin de biz de öğrenelim. Yok bilimsel değilse o halde, ruh ve bilimi aynı cümlede kullanmayın. Bu yukarda söylediğinle ilgili ayeti gösterir misin? Ben böyle bir ayet bilmiyorum. tam tersi bir ayet biliyorum. Yani cennete girdikten sonra oradan cehenneme geçilebileceğini söyleyen ayet var ama cehennemden cennete transfer ayetini hiç gördüğümü hatırlamıyorum. Belki de vardır ben unutmuşumdur ama ayeti isterim. Saygılar, sevgiler.
  13. Çünkü ne kadar hristiyan, yahudi, budist, hindu vs. bilim adamı varsa hepsi "bizim inandığımız tanrı yoktur ama müslümanların inandığı Allah vardır" diyorlar. Çünkü bunlar bir buluş yapabilmek için mecburen Kuran okuyorlar, Kuran'dan baka baka buluş yapıyorlar. Kuran'dan buluş yaptıkça da Allah'ın varlığına emin oluyorlar. Fakat bu bilim adamları yanmayı göze alacak kadar saf ve geri kalmış oldukları için, sırf inatlarından Allah'a tapmaktan imtina ediyorlar. Fakat buna rağmen hepsi "müslümanların inandığı Allah vardır" derler. Özellikle Zaman gazetesinde, Vakit gazetesinde, STV televizyonunda verirler bu demeçleri. Alemdir bu bilim adamı milleti, siz bilmezsiniz onları. Saygılar, sevgiler.
  14. Sevgili mavi olmayan gökyüzü, Eğer müslüman olmayanlara da azıcık güvenebilme şansın varsa, gel sen şu ağabeyini iyice bir dinle derim. İslamda baş örtüsü filan yoktur, değerli kardeşim. Türban da yoktur. Sanırım senin mantığın da bir türlü bu kapanma meselesini almadığı için, mantıklı olanını duyup rahatlamak istiyorsun. Ben öyle bir hava sezdim sende. Eğer İslam'da baş örtüsü veya türban olmadığını duymak senin içini rahatlatacaksa benden sana garanti, İslamda gerçekten de ne türban nede baş örtüsü vardır. Fakat sana bir de kötü haberim var ki o da şudur: İslamda çarşaf vardır. O ayetde bahsedilen "yakalarınızın üstüne kadar örtün" dediği şey, baş örtüsü değil, çarşafın üst kısmıdır. Peygamberin hanımlarının hiçbirisi başı açık değildi. O zamanlar türban da yoktu. Hepsi çarşaflıydılar. Hatta bu çarşaf meselesi, İslam'dan da çok öncesine dayanır. Putperestlerin bir adetidir. Kökeni ise Araplar'a değil, eski Mısır'a kadar dayanır. Mısırlıların tanrısı Ra'nın dininden gelmedir. Şu resimi tıklarsan, islam öncesi putperest bir kadının çarşaflı kıyafetiyle namaz kıldığını göreceksin. http://www.gutenberg.org/files/16653/16653-h/img/3.jpg Nota: Eğer resim tıklamayla açılmazsa, yukardaki adresi kopyala ve tarayıcının adres çubuğuna yapıştırarak dene. Eğer resmi gördüysen, artık islam'daki kapanmanın ne şekilde olduğunu sormana da gerek kalmadı. Çünkü söylenti değil, resmini bile gördün. Ama benden sana tavsiye, ne türban nede çarşaf giy. Atatürk'ün güzel, çağdaş kızı olarak kal. Ne o güzel saçlarını karanlıklara kaptır, ne de o güzel aklını ruhlara, cinlere, perilere kaptır. Arap'ın atasının peşinden gitme, senin kendi Ata'n dünyanın en akıllı, en faziletli, en takip edilesi, en gurur duyulası, en güzel atasıdır. Ben sana bir ağabey nasihatı sundum, artık karar senin. Kimseye danışıp, daha fazla aklını bulandırma bence. Böylece kal, için de sonuna kadar rahat etsin. Sen Atatürk'ün kızısın, hurafelerle işin yok senin. Akılla, ilimle, bilimle işin senin. Çünkü hayatta en hakiki mürşit bunlardır, çarşaflar, bezler, şalvarlar değil, ruhlar, periler, cinler değil. fallar da değil, büyüler de değil. Saygı ve sevgilerimle.
  15. Konumu buraya taşıyan yönetici arkadaşa bir sorum daha olacak: Görüldüğü üzere, bu topic'in başlığı "Yeni Fikirler - Yeni Düşünceler - Yeni Arayışlar" olarak atılmış. İçinde eleştirileriniz diye bir şey yok. "Yönetim eleştirilebiliyor" da dediğinize göre demek ki eleştiriler bu topicin üst başlığı olan "Önerileriniz ve Eleştirileriniz" ana başlığı altında yapılabilecek. Eğer öyle ise; şu ilk yazdığım önerimi: http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=709480 eleştiri halinde tekrar, anket de açaraktan, ayrı bir topicde değerlendirebilir miyim? Yoksa "yönetim eleştirilebilir" dediğiniz eleştirilerimizi de mi, tıpkı önerilerimiz gibi sadece bu başlık altında mı yazabiliriz? Eğer böyle ise; bu "Önerileriniz ve Eleştirileriniz" ana başlığının içinde alt başlık açmayı forum ayarlarından engellemeniz gerekmiyor mu? Zira öneriyi de, eleştiriyi de sadece bu başlık altında yapacaksak, ayrı başlıklar açmayı engellemek gerekir. Eğer forumun özelliklerinden bu yapılamıyorsa, kurallar sayfasına da yazaraktan, Önerileriniz ve Eleştirileriniz ana başlığı altında alt başlık açılmasının yasaklanması gerekmiyor mu? Tekrar saygılar, sevgiler.
  16. Ben şu önceki yazdığım iletimi; bahsettiğim konunun bu forumun en önemli meselesi olarak gördüğüm için yazmıştım. Ayrıca sadece benim değil, bir çok üyenin bu meseleyi forumun en önemli meselesi olarak gördüğünü bildiğim için yazmıştım. Forumun en önemli meselesi olarak gördüğüm için, açılmış topiclerden birinin ortasına gömmek yerine, ayrı bir topic olarak açmıştım. Ayrıca da anket eklemeyi de zaruri gördüğüm için, ayrı bir topic olarak açmak zorundaydım. Yazımı yazdığımda olumlu sonuç alacağımı düşünüyordum ama buraya taşındığı için artık olumlu sonuçlanacağını düşünmüyorum. Daha doğrusu artık olumlu sonuç alma "şansı" kalmadığını düşünüyorum. Eğer konu benim yaptığım gibi, ayrı bir topicde ele alınmış olsaydı, en az 10 ayrı üye fikirlerini yazacaktı ve ayrıca da en az 30 üye oy kullanacaktı. Böylece de konunun önemi "yönetim tarafından" daha da iyi anlaşılacaktı. Şimdi ne olacak? Artık kimse oy kullanamayacak, kullanmış olanın da oyu iptal edildi. Birazdan biri gelebilir ve "Forumda çizgi roman başlığı olsa iyi olmaz mı?" şeklinde bir öneri getirir ve bir kaç kişi de ona cevap yazınca forumun en önemli meselesi bu topicin ortalarına gömülerek tarih olmuş olur. Çünkü artık kimse göremez ve ilgi de gösteremez. Böylece de konu unutulup gider. O yazımı buraya taşıyan yöneticinin bu söylediklerimi düşünerek buraya taşıdığını düşünmüyorum çünkü bu kadar da eleştirilemez kalmak istenebileceğine ihtimal vermiyorum. Fakat bu konuyu bu topicin içine taşımanın yukarda yazdığım sonuçları doğuracağını da hatırlatmak isterim. Konuyu buraya taşıyan yönetici arkadaşa bazı sorularım olacak: Konunun önemi ve anket içermesi meselesi bir yana; acaba artık "Önerileriniz ve Eleştirileriniz" ana başlığı altında alt başlıklar açamayacakmıyız? Bunu yapmak yerine bütün önerilerimizi "Dikkat: Yeni Fikirler - Yeni Düşünceler - Yeni Arayışlar" başlığı altında mı yapacağız? Eğer böyle yapmak zorunluysa bunu da kurallar arasına yazmak gerekmiyor mu? Yok eğer zorunlu değilse hangi tür önerileri ayrı açabiliriz? Hangi türleri bu başlık altında yazmalıyız? Ben bu konunun anket olarak açılmasını istedim, siz ise istemediniz. O benim fikrimdi bu da sizin fikriniz. Pekiyi bu konunun ankete açılmasının doğru olup olmadığını daha iyi anlamak maksadıyla, konunun ankete açılıp açılmaması konusunda nasıl anket açabiliriz? Yani bu konunun unutulup, aralarda kalıp, kaybolup gitmemesi için ne yapabiliriz? Benim bulduğum çözüm sakıncalı olduğuna göre; bunun mutlaka başka bir çözümü vardır değil mi? Vereceğiniz cevaplar için şimdiden teşekkürler. Saygılar, sevgiler.
  17. Forumda "Şikayet ve İtiraz Merkezi" adında bir başlık olmalı mı? : Bilmem hissettiniz mi? Bu forumda üyeler sürekli yönetimi eleştirememekten yakınır. Oysa ki hakikatten, yöneticilerin de dediği gibi forumda "Önerileriniz - Eleştirileriniz" adı altında başlık bile var. Bu başlık varken "yönetim eleştiriye kapalı" dememiz biraz zor oluyor. Zira eleştiriye kapalı bir yönetim, ilk evvela bu başlığı buraya koymamakla işe başlardı. Ya da koymuşsa bile kaldırırdı. Fakat buna rağmen, bir çok üye tarafından, yönetimin eleştirelemezliği yadırganıyor. Bunun bir nedeni olmalı değil mi? Yani yönetim eleştirilebilirken, neden üyeler yöneticilerin eleştiriye kapalı oluşundan yakınsın? Nedir bunun sebebi? Ben kendimce bunun sebebini bulduğumu sanıyorum. Belki de yanılıyorumdur ama yine de açıklamak istedim. Evet, yönetim gerçekten de "bizi eleştiremezsiniz" demiyor. Hatta yukarda da dediğim gibi; "Önerileriniz - Eleştirileriniz" adı altında ana başlık bile açmışlar. Fakat, böyle olmasına rağmen "yönetimle ilgili sorunlarınızı yönetimle halledin" kuralı getirilmiş. Yani ÖM yoluyla. İşte tam burada şuna açıklık getirmek gerekir: Bir üyenin yönetimle ilgili ne sorunu olabilir ki? Ya ceza almıştır, ya yazıları yıldızlanmıştır. Bir üyenin bunlardan başka da yönetimle ilgili bir problemi olabileceğini hiç sanmıyorum. Olabiliyorsa da ben bilmiyorsam, yönetici arkadaşlardan ne tür sorunlar olabileceği konusunda bilgi alabilirsem çok sevinirim. Pekiyi şimdi; bir üyenin yönetimle ceza alma ve yazıları yıldızlanma dışında başka bir sorunu olamayacağını varsayarsak, bu üye bu sorununu ÖM yoluyla nasıl halledecek? Şöyle bir şey oldu diyelim: Üyenin biri bir ceza aldı ve bu cezanın haksız bir ceza olduğunu düşünüyor. Veyahut da öyle durumların ceza kapsamında olmamasının daha doğru olacağını düşünüyor. Bu durumda ÖM yoluyla bunu nasıl halledecek? Diyelim ki gerçekten üye haklı ve ona ceza veren yönetici bunu kabul etmiyor. Ki kabul etmemesi çok daha fazla muhtemel çünkü o yönetici o fikirde ki o cezayı vermiş. İnsanların fikir değiştirmesi yüzde kaç görülmüş bir şey? En iyi tahminle %1 diyelim. Bu da gösteriyor ki, üye ne kadar haklı olursa olsun, yaptığı itirazdan olumlu sonuç alma ihtimali en fazla %1 olur. Örneğin ben bunu bilerekten, şimdiye kadar bana verilen cezaların veya yıldızlanan kelimelerimin hiçbirine itiraz etmedim. Acaba ben mi yanlış yapıyorum diyorum ama karşıma şöyle sorular çıkınca doğru yaptığıma inanıyorum. 1- Bir insana haksızlığını kabul ettirme ihtimali en fazla %1 olduğuna göre, ben bu itirazları yapsam, %99 ihtimalle boşuna uğraşmış olacağım. Neden %99 sonuç elde edemeyeceğim bir uğraşının içine gireyim? Vaktimi boşa harcayayım? 2- Forum niçin var? Neden karşı görüşten insanların e-mail adreslerini alarak ikili tartışmalara girmiyoruz? Çünkü çoklu ortam varken, ikili tartışmalar kısır olur değil mi? Arada başka insanların da olması, haklıyı/haksızı, doğru söyleyeni/yanlış söyleyeni, ortaya daha rahat çıkarır değil mi? 3- Biz burdaki yöneticileri karakter olarak hiç tanımıyoruz. Huylarını suylarını bilmiyoruz. Çünkü onlar yazışmalara katılmadıkları için onları yakından tanıyamıyoruz. Böyle bir durumda itiraz edince, yöneticinin kızıp, ilerde daha da kolay ceza vermeyeceğini nereden bileceğiz? Her yöneticiyi deneyerek mi göreceğiz? İşte bu yukarda saydığım 3 sebepten dolayı, ben, haksız yere editlendiğimi, ceza aldığımı düşündüğüm zamanlarda veya gereksiz editler olduğunu düşündüğüm zamanlarda, ÖM yoluyla itiraz yoluna gitmiyorum. Şimdiye kadar bana gelen uyarı ve ceza mesajlarına da 2 kere cevap yazdım, ikisi de itiraz değildi. Sadece neden öyle yaptığımın açıklamalarıydı. Aksini yapıp, ÖM yoluyla itirazlar etseydim, eminim ki bu forumda şimdiye kadar yazmış olduğum ileti sayısı kadar itiraz ÖM'si yazmak zorunda kalacaktım, zira her itiraz için en az 20'şer ÖM didişmek gerekecekti. Çünkü ikili tartışmanın sonucu budur. Verim oranı çok düşüktür. Kavga bile çıkarır, hasarı veriminden daha fazladır. Ayrıca bütün bunların yanında, devlet yönetimlerinin icraatlarını bile forumda açık açık tartışabiliyorken, yönetimin icraatlarını neden tartışamıyoruz? Fakat dikkat edin? Ben burada sistemin veya kuralların tartışılmasından bahsetmiyorum. Bunu zaten şu anda ben burada yapabiliyorum. Benim bahsettiğim şey, bir üyenin çıkıp herkese açık bir topicde "şöyle şöyle oldu, ben şöyle şöyle bir durumda ceza aldım" deme hakkının olmamasıdır. Şimdiki sitemde tek yapabileceği şey şunlar: 1- Kendine ceza veren davacıya ÖM yoluyla itiraz etmek. Bu durumda davacı cezayı veren yönetici oluyor.(Ceza bir üyenin şikayeti üzerine verilmediyse) Savcı da aynı yönetici oluyor. Hakim de aynı yönetici oluyor. Not: Ben bu forumda birisinin şikayeti üzerine verilen cezaların da ancak nadir olabileceğini sanıyorum çünkü yönetimin buna fırsat bırakmayacağını sanıyorum. 2- Yöneticiyi başka bir yöneticiye şikayet etmek. Bu da ispiyonculuk ve aynı zamanda da dedikoduculuk olacağı için, bunu da kimsenin yapmak isteyebileceğini sanmıyorum. Yani bütün bunların neticesinde, üyeye cezayı alıp susmak kalıyor. Peki çözüm nedir? Bence çözüm "Şikayet ve itiraz merkezi" adında bir başlık açıp, üyelere orada itiraz hakkı verilmesi gereklidir. Bunu yaparken de konuyu anlatabilme hakkına sahip olmalıdır. Bu çözümü, süper bir yeni çözüm olarak sunmuyorum, bunu uygulayan bazı forumlar var. Gayet de güzel işliyor, hiç bir problem çıkmıyor. Tam aksine, bu olmadığı zaman, her ne kadar "Önerileriniz ve Eleştirileriniz" adı altında başlık olursa olsun çözüm olmayacaktır. Üyeler şimdiki sistemi "biz bazen yanılıp da haksız ceza verirsek ve bunu itiraz olsa da farkedemezsek, başkaları bunu göremesin." olarak algılayacaktır. Yöneticilerin böyle düşünmeyeceğini biliyorum ama insanlar bunu böyle algılayacaktır. Benim şu an için bazı itirazlarım var. Fakat bunları kesinlikle ÖM yoluyla dile getirmeyi düşünmüyorum. Bırakın yönetimle tartışmayı, benimle muhalif olan hiç bir kimseyle özel ikili tartışmaya girme taraftarı değilim. Tartışmayı seviyorum ama ikili didişmeyi sevmiyorum. Şimdi sizlere soruyorum: yukarda anlattığım tarzda bir "Şikayet ve itiraz merkezi" adlı bir başlık olsun mu? Olmasın mı? Oyunuzu kullanmayı ihmal etmezseniz sevinirim. Hepinize saygılar, sevgiler.
  18. Sevgili Doğan ağbi, Airbus arkadaşımız diyor ki; "Ben kendim cennete gitsem dahi sevdiğim insanların, yakınlarımın da orada olmasını isterim." Sen de diyorsun ki; Bir insanın başka insanları sevip, onların iyiliğini düşünmesi sence olumsuz bir olgu mudur? Ardından da diyorsun ki: Sence sevgi de yukarda saydığın; korku, endişe, sabırsızlık, gam, keder, hased, kıskançlık, kin, intikam, düşmanlık, vb gibi bir menfi haslet midir? Birini sevmemin ve onun iyiliğini düşünmenin neresinde kötülük vardır? Yani diyorsun ki; "üzülecek bir şey olsa da üzülmezler çünkü yapılarında üzülmek diye bir şey kalmayacaktır". Eğer bunu söylemek istiyorsan, bunun manası, "İnsanlar cennete girmeden önce insafsızlaştırılacaklardır, gaddar olacaklardır" manasına eşittir. Yok, eğer bunu kast etmeyip de; "üzülecek bir şey olmayacağı için üzülmezler" diyorsan, bunun manası da "sevdiklerinin cehennemde yanması üzülecek bir şey değildir" manasına eşittir. Yok eğer bunu da kast etmeyip; "onlar sevdiklerinin cehennemde olduğunu bilmeyecekler" diyorsan; bunun da manası "insanlar sevdiklerini merak etmeyecekler" manasına eşittir. Eğer "insanlar sevdiklerini merak etmeyecekler" diyorsan, bunun da manası "insanların hafızaları silinecek" manasına eşittir. Adamın korku, endişe, sabırsızlık, gam, keder, hased, kıskançlık, kin, intikam, düşmanlık, vb gibi bütün menfi duyguları zaten uçtu gitti. Merak duygusu da uçtu gitti çünkü hafızası silindi. Peki geriye o insandan ne kaldı? Hiç bir şey. Bu durumda cennete gönderilen aynı insan olmuyor ki. Yeni bir insan yaratılıp o yeni insan cennete koyuluyor. Cenneti hak etmiş olan önceki ise yok edilmiş oluyor. Nerde kaldı ödül? Ayrıca o yeniden yaratılmış olan, "bambaşka bir insan" imtihana girmeden nasıl cenneti hak etmiş oluyor? Saygılar, sevgiler.
  19. Bak dostum, sen hala Yunus'un peygamber olduğunu kafandan atamıyorsun. Oysa ki; ben sana ne demiştim? Bir daha tekrarlamama gerek var mı? Peygamber olmadığını düşün. Kafirlerden biri olduğunu düşün. Allah’ı tespih edip yüceltenlerden olmadığını düşün. Bu durumda cezası ne olacaktı, onu düşün. Tamam mı? Oldu mu şimdi? Dur, ben işimi sağlama alayım, bir daha söyleyeyim: Peygamber olmadığını düşün. Kafirlerden biri olduğunu düşün. Bu sefer oldu mu? Şimdi tamam mı? Şimdi de büyük bir ihtimalle dersin ki; "varsayımlar üzerine konuşulmaz". Onun için, ben işimi sağlama alıp, ona da cevap vereyim. Eğer "varsayımlar üzerine konuşulmaz" diyecek olursan, bunu bana değil, Allah'a anlatman gerekiyor. Çünkü o da varsayım üzerine konuşuyor. Diyor ki; Sâffât Sûresi/ 143,144. Eğer o, Allah’ı tespih edip yüceltenlerden olmasaydı, Bu yukardaki "olmasaydı" sözcüğü, bir varsayım olduğunu gösterir. Dolayısıyla varsayım üzerine konuşmayı başlatan Allah oluyor. Buna itirazım yok. Zira varsayım üzerinden konuşmak makuldür. Olabilir ve mantıklı bir davranıştır. Şimdi bu Allah'ın varsayımı üzerinden düşünmeye devam edelim. Sen yine bu arada tekrar Yunus'un bir peygamber olduğunu tekrar kafana taktıysan, onun peygamber olduğunu bir zahmet yine unut. Varsayım üzerinden gidiyoruz çünkü. Buna göre, eğer Yunus peygamber olMasaydı ve Allah’ı tespih edip yüceltenlerden olMasaydı, başına ne gelecekti? Sorum bu, bu kadarcık yani. Ben başka bir şey sor-mu-yo-rum. Şimdi bu varsayıma göre; ayetin devamında Allah ne diyor, ona bakalım?: "mutlaka insanların diriltileceği güne kadar balığın karnında kalırdı." diyor. Ben de diyorum ki, böyle bir ceza olmaz, çok ağır bir ceza bu. İnsafsızlık bu. "Ceza olmasın" da demiyorum. Ama bu kadar insafsızca ceza olmaz diyorum. Ardından da diyorum ki: "ben olsaydım ona daha adil, daha mantıklı bir ceza verirdim. Onu kıyamete kadar balığın karnında tutacağıma, ıssız bir yere atarak cezalandırırdım. Örneğin öyle insafsız bir ayet yazacağına şöyle bir ayet yazardım": Notamatik: "Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir halde ıssız bir yere atılacaktı." Ve böylelikle de diyorum ki; onun öngördüğü ceza insafsızca, gaddarca ve çok çok mantıksız bir ceza. Benim öngördüğüm ceza ise, gayet mantıklı, merhametli ve akıllı bir ceza. Bu yüzden, ben ondan daha akıllı, daha merhametliyim ve böylece ondan kat kat üstünüm. Hala anlamadıysan, inan ki artık yapacak bir şeyim yok. Benim de anlatabilme gücümün bir sınırı var ve bu sınırı çoktan aştım. Saygılar, sevgiler.
  20. Sevgili Doğan ağbicim, Teşekküre hiç gerek yokdu, senin o sevgiyi kazanman, kendi insanlığından, kalbinin temizliğinde. Bazı fikirlerimiz ayrı olsa da sen hakikatten karakteri sağlam, iyi bir insansın. Ayrıca da kendini sevdiren, sempatik bir insansın. Bizim bir payımız yok bunda. Not: Yukarda iletimde "yukardaki çocuk çatlasın" filan dedim. Sakına içinizden biri üstüne alınmasın hee! Ben burdan birisinden bahsetmedim onu söylerken. Siz hepiniz benim canımsınız. Ben o yukardaki çocuk derken, en yukardakinden bahsettim. Hani arşa kurulmuş olan çocuk ruhlu ruh var ya! Ondan bahsettim. Hepinize güzel dileklerim.
  21. Sevgili Airbus, İşte senin sorunun cevabı tam olarak şudur: Şu yukardakini defalarca oku, oku, ve oku ibret al. Dinlerin ne demek olduğunu bu yukardakinden başka bir şey bu kadar güzel anlatamaz. Sen diyorsun ki, biricik sevdiceğim, canım, oğlum, kızım, anam, babam, can dostlarım, orda sonsuza kadar cayır cayır yanarken, sen nasıl keyif çatacaksın? O da diyor ki: Defalarca oku ve dini gördüğün yerde tam gaz kaç. Saygılar sevgiler.
  22. Haberi nereden kopyaladıysan kaynak lnkini de verirmisin bir zahmet? Kimmiş bu Cengiz Tanık? Hangi gazetenin haberi bu? Vakit mi? Zaman mı? Yeni şafak mı? STV televizyonu mu? Ayrıca bu ne terör ruhlu bir haber? Bu haberi yapanda sadece Allah korkusu mu var? Hiç mi vicdan yok? Binlerce masum insanın, çoluk çocuğun, hunharca katledilmesinden dinine pay çıkarıp sevinecek kadar insafsız nasıl olunabiliyor? "İslam dininin 11 eylül zaferiymiş" resmen teröre teşvik. Resmen bir kaç katliam daha yapın da dinimiz iyice yayılsın demeye getiriyor. Bu insanlara "sizin dininiz kanla yayıldı" dediğimiz zaman, "ooo olur mu bizimki barış dini" diye yaygarayı basarlar. ********** Ayrıca kimsenin müslüman filan olduğu yok. Bu haberin Allah adına atılan binlerce yalanlardan bir tanesi olduğuna adım gibi eminim. Aksini iddia eden, haberin İngilizce ana kaynağını getirsin bana. Böyle gazetelerin satıldığını gördükçe, bu ülkede yaşamaktan iyice utanır oldum artık. Saygılar, sevgiler.
  23. Doğan ağbicim!! Seni seviyoruz, hiç merak etme. Hem de fazlasıyla seviyoruz. Lafımızdan anlaşılmasa da, kalpten seviyoruz. Kimsenin kimseye düşmanlığı yok. Atışırız, takışırız, kavga bile edebiliriz ama sonunda da öpüşürüz. Biz bu doğanın içinde komşuyuz. Komşu komşunun külüne dahi muhtaçtır. Kıskananlar çatlasın, özellikle o yukardaki bizi birbirimize düşürmeye çalışan çocuk var ya! İşte en çok o çatlasın. Çatlasın da patlasın. Saygılar, sevgiler.
  24. Tövbe tövbe estafurullah, hay yarabbim ya resulllah. Güzel arkadaşım ben sana ne diyorum? Sen hala bana neler anlatıtıyorsun? Sen şimdi Yunus'u bir an için kafandan çıkart. Balığın karnındakinin inanmayan kafirlerden biri olduğunu düşün. Allah bu durumda birine ne yapacağını söylemiş o ayetde? "Kıyamete kadar balığın karnında tutulacaktı" demiş, değil mi? Bak şimdi ayetin kalınlaştırdığım yerine dikkat et: Sâffât Sûresi/ 143,144. Eğer o, Allah’ı tespih edip yüceltenlerden olmasaydı, mutlaka insanların diriltileceği güne kadar balığın karnında kalırdı. Ne demiş? "Eğer o, Allah’ı tespih edip yüceltenlerden olmasaydı," demiş değil mi? Mutabıkmıyız? Ardından ne demiş? "mutlaka insanların diriltileceği güne kadar balığın karnında kalırdı." demiş değil mi? Dememişse dememiş de. Buraya kadar anlaştık mı? sanırım anlaştık. Şimdi gelelim benim önerdiğim daha şahane, daha merhametli ayetime. Benim ayetimi de oku ve hangisinin mantıklı, hangisinin mantıksız olduğuna karar ver. Eğer benimki mantıksızsa sebebini söyle. Notamatik: "Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir halde ıssız bir yere atılacaktı." Nasıl benim ayetim Allah'ın ayetinden çok daha merhametli ve daha mantıklı bir ayet değil mi? Onunki mi sakat, benimki mi sakat? Onunki mi mantıksız, benimki mi mantıksız? Ben sabahtan beri bunu anlatmaya çalışıyorum. Saygılar, sevgiler. Eh, i'tezele, alacağın olsun senin. Sen de cevap yazmamışsın sorularıma. Burası gariban topici diye böyle oluyor dimi? Brain'e çok cevap bana ise az cevap veriyorsunuz, ne kadar da kötü hükmediyorsunuz. Ben size o kadar ayet yazayım, siz gidin cevapları başka ateistlere yazın. Kalbimi kırdınız vallahi ama neyse boşvereyim. Saygılar, sevgiler.
  25. Sevgili İ tezele, Kimse benim sorularıma cevap veremiyor, bari sen cevap ve ne olursun. Kolum kanadım kırık, öksüz kaldım burda. Sen o BrainSlapper'a bakma o hepten kafir. Allah onun kalbini mühürlemiş, artık ne anlatırsan anlat anlamaz Sen benim sorularıma cevap verirsen daha verimli olur. Saygılar, sevgiler.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.