Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

bursercan

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

bursercan tarafından postalanan herşey

  1. Ben yok yayamaz yok mavi yok adamın birisi tatilde du bakalım bizi ne zaman toparlayabilirler
  2. bursercan şurada cevap verdi: Radya başlık Yabancı Sinema
    Bende daha 15 gün olmadı izleyeli.Her flimden bir ders çıkaran ben bu flimden de bir ders çıkarmayı ihmal etmedim. Evet demenin bu zamanda pek doğru gelmiyor maalesef. Tabiki bunu flimin sonunda güzel bir şekilde "herşeye de evet demeyin"anlamınıda çıkarmayı unutmuyor yönetmen.Aslında Jim Carreyin bir komedi oyuncusu olduğunu biliyoruz.Lakin Komedinin altında yatan sır -verilmeye çalışılan nasihat- ile bağdaştırılmış bir şekilde bize sunuluyor. Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.
  3. Bir Kadının Hİkayesi Selen çocuğunu alıp odasına kapandı. Elinin tersiyle gözünden akan yaşları sildi. Kocası olacak o pislik gene hırpalamıştı kendisini. Hem de o cadaloz kaynanasının haince bakışları altında. Zaten ne olduysa o uğursuz kadın bu eve gelip başköşeye kurulduktan sonra olmuştu. Tıpkı bir yılan gibi oğlunu zehirleyip zehirleyip üzerine salıyordu. Evinde bir köle gibiydi artık. Sesini biraz yükseltse hemen üzerine çullanıyorlardı. Artık yaşam onun için cehennemden farksızdı. Kaç kere kocasında ayrılmayı düşünmüş, ama ana, babasından bu konuda ne destek, ne de yüz bulamadığı için kaderine katlanmak zorunda kalmıştı. Bir yerde Onlar da haklılardı, kaç kere “Kızım bu çocukla evlenme! Huylarını sularını bilmiyoruz. Evleneceğine okuluna devam et. Üniversiteye git.” demişlerdi de o gene burnunun dikine gidip, lise de aşık olduğu ve daha dürüst tanımadan şimdi kocası olan bu karaktersiz Asım’la şıp diye evlenmişti. Hem de anasını babasını karşısına alarak. Oysa ne hayalleri vardı, ve ya kocası ona neler neler vaat etmemişti ki.. O zamanlar ilçede yaşıyorlardı. Kocası demişti “Evlenince büyük şehre yerleşiriz. Sonrada sen gene okuluna devam edersin.” diye. Çünkü en büyük isteğiydi okuyup üniversiteye bitirmek. Belki bir öğretmen, belki de buna benzer bir meslek. Ama hiçte öyle olmamıştı. Tamam; büyük şehre gelmişlerdi, ama arkasından daha iki gün geçmeden o yuva bozan, o en zehirli akrepten daha zehirli kaynanası da gelip başlarına çöreklenmişti. İlk zamanlar kocası kendisine karşı gene iyi sayılırdı. Ama, anası yanına geldikten sonra sanki ona erkekliğini göstermek ”Bak karıma nasıl her şeyi yaptırıyorum” demek ister gibi habire kendisini aşağılamış ve dövmeye başlamıştı. Kaç kere bunalımlara girmiş, kaç kere ölmeyi düşünmüştü de kucağında ki bebeğinin sevgisiyle bu acı hayata tahammül etmişti. Artık yüzü hiç gülmüyordu. Tek isteği Azrail in bir an önce canını almasıydı. Bu arada üzüntüden, yemeden, içmeden kesilmiş bir deri bir kemik kalmıştı. Oysa ilçenin belki de en güzel kızıydı. Şimdilerde aynada ki hayalet gibi haline bakınca gözyaşları sel olup akıyordu. Ne kadar pişman olsa da, olanlar olmuştu artık. Bu hayalet gibi haliyle sokağa bile çok nadir çıkıyordu. İşte o sokağa çıktığı günlerin birinde, tesadüfen liseden bir arkadaşını gördü. Fakat arkadaşı ona baktığı halde tanımadı, tanıyamadı! Neden sonra kendisini tanıttığında arkadaşı nerdeyse küçük dilini yutacaktı! Hayretler içerisinde Selen’e bakmış, afallayıp kalmıştı! Nerdeydi o güzeller güzeli Selen, nerdeydi şimdi karşısında yaşayan ölüye dönmüş Selen! Gözyaşları içinde birbirlerine sarılmışlardı. Arkadaşının ısrarla “Bir yerlere oturalım” demesine rağmen, Selen kocasından korktuğu için bu daveti reddetmişti. Arkadaşı onun yaşadığı ıstırabı duyduktan sonra çok üzülmüş. Ve O’na bir işe girip çalışmasını tavsiye etmiş, ortam değişiklinin iyi geleceğini söylemişti. Hatta isterse avukat olan amcasının yanında işe sokabileceğini de söylemişti. İşte o gün Selen’in içine biraz da olsa yaşama sevincinin kırıntıları girmişti. Ama bunu kocasına ya da kaynanasına söyleyecek olsa dünyayı kendisine dar eder, süklüm püklüm kapı dışarı ederlerdi. Ama selen o gün karar vermişti, o işe girecekti. Şimdi kucağında çocuğu, odasın da ağlarken, bu akşam ne olursa olsun çalışmak istediğini söyleyecekti. “Öldürseler ne olurdu ki! Sanki yaşıyor muydu da?”diye düşünüp kendisine sürekli konuşmak için cesaret veriyordu. O akşam sofra kurulmuş kocası asımla, kaynanası da masadaki yerlerini almışlardı. Selen’in elleri tir tir titriyordu. Şimdi söyleyecekleri karşısında, o ruhsuz kocası kendisine bağırıp, çağıracak, belki de tokatlayacaktı! Ama gözünü iyice kara etmişti. Kesinlikle söyleyecekti çalışmak istediğini.Ve söyledi de…. Asım’ın gözleri fal taşı gibi açılmış, karşısındaki Selen’e hakaret ediyordu! “Lan Odun kafalı! Biz burada neciyiz de, sen çalışam diyon.Bu saatten sonra bana pezevek mi dedirteceksin?” Bu arada, bir taraftan da kaynanası Selen`e verip veriştiriyordu “A benim kıt akıllı gelinim! Sen bu saatten sonra benim biricik oğlumun namusunu iki paralık mı edecen? Kocası garnını doyuramıyoda işlere mi sürüyo detirtecen? Otur edebinle de oğluma adam gibi hizmet etmeye bak.” Kaynanasının bu sözleri kocasını daha çok ateşlendirmişti! Oturduğu yerden Selen’e doğru hızla eğilip saçını sündürdü, sonrada yüzüne bir şamar indirerek onu oturduğu sandalyeden aşağı savurdu. Selen’in küçük oğlu gelip, korkudan annesine sarılıp ağlamaya başladı. Selen çocuğunu kucaklayıp odasına kapandı. O gün odadan çıkmadı. Sonraki birkaç günde odasından hiç çıkmadı. Adeta ölüm orucuma girmişti. Ve dördüncü gün açlıktan bayılan Selen’i acilen hastaneye yetiştirdiler. Selen kararlıydı çalışmalarına izin vermezlerse kendini ölümün kollarına bırakacaktı. Onun için çalışma umudu artık hayata bağlanmanın tek nedeniydi. Bu kahrolası ortamdan çıkıp temiz nefes almak, yaşadığını anlamak, anlatmak istiyordu. Selen hastanede birkaç gün kalıp, serum takıldıktan sonra az da olsa kendine gelmişti. Ama çalışma kararından asla vaz geçmemişti. Selen bir hafta sonra kendini toparlayıp arkadaşının amcası olan avukatın yanına giderken çok heyecanlıydı. Kocası Asım ve o şeytan yüzlü kaynanası sırf ölüp de elimizde kalmasın, ele güne rezil olmayalım diye, ve de elimize biraz para getirsin diye çalışmasına izin vermişlerdi. İrfan bey, yeğeninin tavsiye ettiği kızı baştan aşağı süzdü. Yeğeni, Selen’le ilgili her şeyi anlatmıştı. İçi burkulmuştu, karşısında duran, daha yirmi birin de olduğu halde yirmi sekizin de gösteren bu kuru kızın hayat hikayesine. “Otur bakalım kızım. Sana burada yapacağın işleri söyleyeyim.” dedi, İrfan bey. “Öncelikle yemekleri biz burada yapıyoruz. Anlayacağın yemek işi senin. Bir de büronun temizliği.” Selen o an sırtında yüz kilo taşıyacağını da bilse de bu işi kabul edecekti. İş onun için karanlık, dipsiz bir kuyudan kaçış ve kendisinin de insan olduğunu bilmek olacaktı. Eskiden her günü bitmek bilmeyen acı dolu günler, artık işe girdikten sonra su gibi akıp geçmeye başlamıştı. İşini seviyordu. Yanında çalıştığı avukat da Selene bir baba kadar şefkatliydi. Bu arada kilo almaya ve eski güzelliğini bulmaya başlamıştı. Sadece, evde sürekli hor görülmesinden dolayı, adam yerine konulmamasından dolayı yitip giden özgüvenini henüz kazanamamıştı. İnsanlarla konuşurken utanıyor, bildiği bir şeyi söylemeye çekiniyor. Bazen de küçük bir şeyi “Niye böyle söyledim? Niye şöyle yaptım” diye kendini acımasızca eleştirip işkence ediyordu. Bu arada Avukat irfan bey, Selen’in akıllı, işi hemen kapan birisi olduğunu fark etmiş, yemek yapma ve temizlik dışında, büronun bazı evrak yazım işlerini de ona vermişti. Selen bunları yaparken okumayı, öğrenmeyi ne kadar çok özlediğini fark etti. Bu arada çalıştığı büroya her gün, farklı alanlarda yüksek mevkide insanlar, çok hoş giyinen bayanlar da geliyordu. Bütün bunların karşısında Selen kendini eğitimsiz, bakımsız ve ezik hissediyordu. Açıkçası bu yeni gördüğü hayata karşı içinde bir imrenme oluşuyordu. Hele, İrfan beyin, eşine, doğum günlerinde, özel günlerde ve ya gelişi güzel bir günde yaptığı jestlere, aldığı küçük ve ya büyük hediyelere ve ona söylediği gönül okşayıcı sözlerine hayran olmuştu. Kendisi bunların hiç birini görmemişti o kütük gibi kocasından. Bir keresinde doğum gününde, kocasına “En azından bir çiçek getir” demişti de, kocası gene parlamış. “Kızım biz gavur muyuz? Bunlar hep gavur adetleri. Sen çocuk musun ki hediye bekliyorsun” deyip terslemişti. Tam bu sırada gelen kaynanası da konuşulanları duymuş, “Çiçeğe vereceği paraya günah değil mi? Para sanki sokaktan mı toplanıyor” deyip kendisini çocuk gibi azarlamıştı. . Alıntıdır. Hikayenin devamı yakın bir zamanda yayınlanacak
  4. Sonunda katil oldum.. Öldürdüm karıyı.. Bu mektubu da yazıyorum ki bunalımdan çıkamaz intihar edersem beni anlayan birileri olur belki... Bakın karıyı neden öldürdüm anlatayım.. Herşey 2 yıl önce bu mahalleye, daha doğrusu apartmana taşınmamızla başladı... Karım yeni komşular edindi.. Altımız üstümüz geveze kadınlarla doldu, gelgitler günler münler başladı bilirsiniz işte muhabbeti.. Bir gün alışveriş yaptım eve döndüm. Elimde bir torba dolusu erzak Zaten trafik yüzünden burnumdan soluyorum. Eve girdim. Karıma gülümseyerek konuşmaya başlıycaktım ki, bana şöyle dedi: - Kazım bu ne bu? - Erzak karıcım, alışverişten geliyorum. - Erzak anladık da neden bu kadar? - Eh işte bi kaç gün yeticek kadar, haftasonu süpermarkete gideriz. - Yandaki komşunun kocası hergün iki file dolu geliyo senin haberin var mı? Cok şaşırmıştım. Böyle bir huyu yoktu bu kadının. Ses etmedim. Ertesi gün iki torba doldurdum geldim. Bir buket de çicek.. Ne dese bayılırsınız? - Kazııııııım bu ne bu? - Sana çicek getirdim karıcım. - Onu anladık, neden 8 tane gül? - Sen seversin... - Hayır işte. Ben orkide seviyorum. Karşı komşumuz daha dün karısına 3 tane tabak kadar orkide bulmuş getirdi, senin haberin var mı? Yahu ne oluyor bu karıya.. Eskiden böyle diildi. Daha ertesi gün bir orkide buldum, elim yine dolu 2 file, bi de ne zamandır istediği klasik müzik kasetlerini aldım geldim..... - Kazııııııııım bu ne bu? - Orkide, istemiştin ya hani! - Hayır onu demiyorum, bu kasetler. - Haa senin cok istedigin kasetler vardı ya hani. - Aaaa ben sana bunları al mı dedim? Ben bunları seviyorum dedim. - Ama karıcım. - Ama mama istemem. Ben istemeden bişey alınmıycak! Hem bana CD alıcaksın bundan sonra. Bütün apartmanda CD calamayan bi ben kaldım. Bundan sonra CD alınacak bu eve.. Bak haftaya günüm var. Hemen CD istiyorum. - Hanııııııım bak sana ne aldım! - Aaaa Kazım? - şaşırdın ve çok sevindin di mi? - Bu ne bu? - Sanyo müzik seti hem de CD caları var. Bak bunlar da CD'ler. - Kazım sen ne müsrif ve işe yaramaz bi herifsin? - Ne oldu karıcım? - Sanyo alınır mi hiç? - Neden ki Sanyo'da bişey mi var? - Tabi ki, apartmandaki herkesin Sony'si, Pioneer'i var. Ben nasıl göstericem bunu millete. Uhü uhüüü. Hüngüüüürrrr. Bunun watt'ı da düşük. Superbass'ı da yok. Ühüüüü, sen beni sevmiyorsun, ühhüüüüüüü.... Allalaaa, karıya bak yaa, nereden ne buldu şimdi? Hem nerden öğrenmiş duymuş bu abudik gubidik lafları? Ulan karılar kendi aralarında superbass'dan mi konuşuyolar? Yoksa devir değişti de ben başka bi çağda mı yaşıyorum, nedir yarabbim bu karabasan.. Gittik Sony ile değiştirdik tabi. 3D-Deepbass'lisini aldık, hanım hava atıcak İNŞALLAH. Sony alanlara da cep telefonu veriyolarmış iyi mi? Hem de hattı kartı bedava. Eh hanım haklıymış demekki. Gerçi iki kat para ödedim ama bedava cep telefonu verdiler, o da aradan çıktı. Hemen eve koşarak döndüm: Hanııımmm baksana cep telefon hediyesi de varmış! - Kazım? - Gulp! - Bu ne bu? - Ce ce cep tele.... tele..... - Görüyoruz kör diiliz! Cep telefonu ile kurtulabiliceğini mi sandın? Bunlar demode oldu artık. Herkesin var cep telefonu. Sen hangi devirde yaşıyosun? Bak alt komşunun kocası karısına bilgisayar aldı. Hem de internetli. Bi hava atıyo ki sorma. Ben de istiyorum. - Innngg... Hadi ya? - Tabi ya, senin bunlardan haberin yok tabi. Elalem uzaya gidicek yakında. - Ama karıcım biliyosun seneye düşünüyoduk zaten bilgisayar falan... - Anlamam ben. Hemen istiyorum. Haftaya günüm var, göstericem. Ulan karı esas ben sana yakında gününü göstericem... Ama ses etmedim yine. Sonradan düşündüm aslında haklı, ne göstericek öbür kadınlara? Hemen arkadaşlardan biraz anlayanlara telefon ettim cepten. Ooo amma da meraklısı varmış bu işin.. Hepsi koşup geldi. Kimi diyo Pentium III al, öbürü diyo modemi 56 olsun, beriki diyo voodoo kartı taktır. Eüzibillahimin... Nedir hocam bu Vudu? Gittik bilgisayarcıya. Beni evirdi çevirdi elimdekini avcumdakini aldı. Üstüne de 3 senet yaptı, bilgisayarımızı aldık. Doğru eve koştum, hanım baylıcak artık, bilgisayarımız bile var. Komşulara bile yetiştik. Pardon çağı yakaladık diyorum. - Kazııım!!!!! - Hönk? - Bu ne bu Kazım? - Oooo... Eeee... 300 megahertz, CD romlu, 56K modemli, ekranı da ( dur kaç tı? ) hah! 15 inç - Kazım!!! - Neeeee............. - Kazım sen bir salaksın! Kazım sümsük herif! Bunu mu kakaladılar sana....!!!! - Ne var ki ne? - Kazım bu Pentium II bile diil - Ama 300 mhz. (Ah keşke öbür arkadaşı dinleyip P-II alsaymışım, işimiz var şimdi) - Kazım bu Cyrix! Gözün de mi görmedi? Bu olmaz! Etikette "Intel Inside" yazıcak..!!! - Ama karıcım ne farki var ki, yokmuş yani hiç bir farkı, bunun da interneti var. - Istemeeeeeeeeem istemem..... Hayatta elimi sürmem. Bu P-III olacak. Hem bunun diski de kuçuk. Ben bunun neresine ne download ediyim? Üstteki komşu bi site bulmuş bütün resimli yemek tarifleri varmiş. Bu diske sığar mı bunlar hiç? Ne biçim adamsın sen Kazım? Beni rezil mi ediceksin elaleme? Ses etmedim, madem faydalı bişey alıyoruz, hanım faydalanıcak, belki daha iyi yemek yapar, eğdim boynumu gittik degiştirdik, iki kat para ödedik ama bir PIII-450 aldik. Olsun yaa, biricik karım, ne karılar var her ay bilezik kolye diye tuttururlar. Bu arada sabir taşina dönmüşüm çatlamak üzereyim........ Birkac ay daha dayanabildim, çünkü anlycağınız üzere bu iş burada bitmedi.. Eve ne getiriyosam bi kulp bulundu, kimden ne gördü ve duyduysa istedi. Kazım...!!! Karşı komşular dolby prologic almışlar. Ben de istiyorum. - Kazım....!!! Yan komşular CD yazıcı almışlar. Bana hemen 8X hızlısı alınıcak. - Kazım.....!!! Üst komşular arabaya GPS taktırmışlar. Taktır çabuk yollarda kaybolmayalım. - Kazım......!!! İki alttakilere Çarkıfelek'ten araba çıktı. Ben de istiyorum, ara hemen, bana da çıksın ! - Kazım.....!!! İki üsttekiler digital çanak taktırttı. Çık çatıya sen de tak. Benim yok dedirtme bana...!!!! - Kazım... !!! Kapıcının karısının bile DVD playeri var ! Aylar içinde eriyip yitiyordum. Elde avuçta kalmadığı gibi bilmem kaçıncı tüketici kredisini tüketmiş, bellibaşlı bütün bankalara borç takmış, bilmem kaçıncı kredi kartını bağlatmış vaziyetteydim. Hayret bi şekilde bankalar hala daha geliyolar: Bireysel hesap açalım, depozitli hesabımız var, hesabınızda para yokken para çekin, buyrun burdan yiyin.. Ben kafayı yemişim birader borç içinde yüzüyoruz zaten. Ulan peki bu kadar parayı bu apartmandakiler nereden buluyodu? Bir gün karım yine karşıma geçti: - Kazım! Bütün apartmandaki kocaların yan geliri var senin neden yok? Rüşvet mi yersin, mafya mi olursun, gece işi mi bulursun, ne yapıcaksan yap, ben anlamam! Bi tokat çaktım ki ben bile inanamadım. Karı boylu boyunca yerdeydi. - ... Karıyı eşşek sudan gelene kadar dövdüm. Ambulans çağırdım, doğru hastaneye. Bir süre korktum beni sorguya çekerler mi diye ama karı şikayetçi olmadı. Haftaya taburcu oldu geldi. Eve girer girmez: - Kazım, ALLAH belacığını versin herif! - Ne var lan yine ne? - Beni sigorta hastanelerinde süründürdün, ALLAH da seni teneşirlerde süründürsün! - Ne diyon karı ne diyon seennnnnnnn.....!!!!!! - Karşı komşunun kocası karısını özel sağlık hastanesinde baktırmış gül gibi! Millet karısını dövüyo ama özel hastanelerde özel odalarda baktırıyo. Beni rezil ettin ele güne! - Ha? - Yan komşu var ya, dövmekle kalmamış, ayaklarını da kırmış karıının, sen ne biçim herifsin? Gücün mü yok? Iktidarın mı yok? Sen ne biçim ERKEKSIN heriiiiff! Bunu duydum ya gözüm dönmüş. Ne kendimi biliyorum ne olanları hatırlıyorum. Karıyı 39 yerinden bıçaklayıp serdim yere. Üstüne15-20 bıçak daha saplamışım, bıçak saplanmadık yerim kaldı demesin diye! Işte böyle... Sanıyosunuz ki herşey cözümlendi. Hayır. Şimdi hapisteyim fakat daha kötü durumdayım. Her gece kabus görüyorum. Karım her gece rüyama giriyo.... Bana ne diyo biliyo musunuz? - Kazım ... Yok, boşverin. Söyleyip sizi de deli etmiyim şimdi. Neyseki yalnız diilim. Üst komşum üst ranzada, alt komşum alt ranzada, yan komşular da yan koğuştalar... Bülent Kızıl
  5. Ben varım sayın angel :DAma bu aralar kilo almaya başladığım doğru oturmaktan oluyo sanırım Acaba kiralık kuluçkaya mı yatsam para kazanırım en azından :D
  6. Yazmama gerek var mı bilmiyorum ki herkes biliyo angel yazim mi :D Yinede yazim ben: MANTI ve patates kızartması
  7. bursercan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Turkish-Media.Com Forum Ailesi
    Olsun olsun alışsın jön
  8. bursercan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Turkish-Media.Com Forum Ailesi
    Hey maşallah Bir yastıkta kocayın derler umarım yanlış bilmiyorumdur
  9. Acaba geç kaldım mı bilemiyorum ki Doğum günün kutlu olsun... şeyy herşey gönlünce olması dileğiyle...ondan sonracığımaaaa.. devamı yok bir erkek olarak beceremediğim şeylerden biri kutlama sözcükleri oluşturmak. Ama sen anladın demi gloria
  10. Tüh yaa çoluk çocuğu göremeden ölecez yav :D
  11. Hı bak gördün mü zamanın var daha az daha bekle ilk kimi ısıracan seth merak ettim
  12. bursercan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Sağlık (Genel)
    Acaba kanalizsyonlu tadı nasıl tuzun :D Evet olabilir seth mantıklı bir yaklaşım ama tabi bunu kimyagerler bilir biz hemen anlayamayız.
  13. bursercan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Havadan Sudan Konular
    Meraklı melahatlar sizi Zaten angel sen merak etmesen olmaz yani sen meraklı cadısın kabul et bunu Ama bak benim şirinime hiç merak ediyor mu?
  14. bursercan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Üye Anketleri - Anketler
    Süper bir tepki yakışıklı.Demekki sizde benım gibi başkalarını bekletmekten hoşlanmıyorsunuz
  15. bursercan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Üyelerle Yapılan Röportajlar
    Ekonomık kriz vurmuş angel ondan yapılmıyor daha :D
  16. Yok ama evrim geçiriyorsun az biraz daha bekle :D
  17. bursercan şurada yorum gönderdi bursercan'nın blog başlığı içinde bursercan's Blog
    Çok teşekkür ederim enginar.Yararı olduysa ne mutlu bana
  18. Ya halen daha pizza istiyon ya yüzsüz kız ne olacak :D Kaybetmeseydin alacaktım ohh canıma değsin
  19. Yok ya anlaşıldı senin sırtın keselenmek istiyor :D
  20. Aman aman kalsın sen kendini getir yeter :D
  21. O kadar çok karate yapıyorsun ki evde çocuğun öğrenmesi normal :D
  22. Şimdi bu sürgün olayı hangi mantıkla yapılıyor yav.Bu Atatürk'e saygıdan mı geliyor şimdi.Çok saçma.....
  23. bursercan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Sağlık (Genel)
    Benım gıbım cok tuz kullanıyorsanız bunu kaale alsak iyi olur
  24. hahahaha Ya bak bunu bilmiyordum :D
  25. :lol: Ablacım dikkat et o vampirciğe

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.