Zıplanacak içerik

''biji tirkiye''

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

''biji tirkiye'' tarafından postalanan herşey

  1. Hakkari'nin Çukurca ilçesinde TSK'nın döşediği mayınlar nedeniyle 7 askerin ölümüne ilişkin soruşturmada Tuğgeneral Zeki Es tutuklanarak Mamak Askeri Cezaevine konuldu. Hakkari Çukurca'da 27 Mayıs 2009 tarihinde meydana gelen mayın patlamasında 7 asker yaşamını yitirmişti. Genelkurmay, mayınların PKK'ye ait olduğu açıklaması yaparken, Başbakan Erdoğan'dan da kapatılan DTP ile yapacağı görüşmeyi iptal etmişti. Ancak sivil savcılık tarafından başlatılan soruşturmada, mayınların Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait olduğu belirlendi. Van Cumhuriyet Başsavcılığı, Tuğgeneral Zeki Es ve Tümgeneral Gürbüz Kaya ile diğer sorumluların 'taksirle birden çok kişinin ölümüne sebep olmak' suçundan cezalandırılmasını istedi. Savcılık, suçun askeri yargı kapsamında olduğuna karar vererek, dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığı'na gönderdi. Askeri Savcılık'ta yürüyen soruşturma çerçevesinde, şu an Bursa Jandarma Bölge Komutanı olan Tuğgeneral Zeki Es tutuklandı. Es'in dün akşam 21.00'de Mamak Askeri Cezaevi'ne konulduğu öğrenildi. Es telefon kaydında 'ben döşedim' diyor Mayın patlamasıyla ilgili GES Komutanlığı'nın resmi uydu telefon kayıtlarında dönemin Hakkari Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es'in üç adet telefon görüşmesi kamuoyuna yansımıştı. Birinci telefon görüşmesinde Tuğgeneral Zeki Es, mayınları bizzat kendisinin yerleştirdiğini söylüyor ve Tümgeneral Gürbüz Kaya'ya "Komutanım sizi böyle sıkıntıya soktuğum için kahroluyorum" diyordu. Bunun üzerine Tümgeneral Kaya "Hiçbir sıkıntı yok bak hiçbir sıkıntı yok. Biz aynen planladığımızı uygularız. Hiç önemli değil. Kahrolacak bir şey yok" cevabını veriyordu. İkinci telefon görüşmesinde Yarbay Taner, Zeki Es'e "Yukarıya mayınları terör örgütü döşedi şeklinde bildirdik" diyordu. Yarbay Taner, rapora tümen komutanının birkaç kez baktığını ve o şekilde yazdıklarını belirtiyordu. Üçüncü telefon görüşmesinde ise XXX Komutan, Zeki Es'e "Zeki bu konuşmaların hepsi kayıt ediliyormuş, fazla konuşma" uyarısında bulunuyordu. Zeki Es'in bunu kimin söylediğini söylemesi üzerine XXX Komutan "Sabah GES Komutanı beni aradı söyledi" diyordu. DİHA
  2. Babamın oğlu bile yapmış olsa lanetliyorum ve kınıyorum,ayrıca derhal bir Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurularak bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi gerektiği kanısındayım....
  3. Militarist,Şowen, sadece kendini rahatlatmaya yönelik,ülkenin refah ve huzuru umurunda olmayan bir anlayışın var olduğu belliydi,işte buda dışa vurumudur,öncelikle bu devleti Türk'ler tek başlarına kurmadılar,kuramazdılarda,Kürt olmamız ve bununla gurur duyduğumuzu söylememiz bu vatanı sevemeyeceğimiz analmınada gelmez,başınızın çaresine bakın sözü ile bu vatan benim ya sev ya terk et gibi ötekileştiren ********* mantık yine ortaya konuluyor,bu ülkenin kurulumunda sadece Türk'lerin yada Sadece Kürt'lerinde kanı akmadı,Laz'ında,Çerkez'inde,Arabında kanı aktı,bizde bu ülkeyi vatan olarak kabul ediyoruz ve olası bir dış tehdite karşı herzman bu vatan için kanımızı dökmeyede hazırız ancak bu kanını dökme lafını kulananların yüzde doksanının çocuğu yada kendisi askerlik görevini ya kısa dönem yapmak için okula gidip kısa dönem yapmışlardır,ya bi yerlerden kıyak alıp bölgeye gitmemişlerdir,haa birde daha fazla Ölüm olsunda cenazelerde boy gösterip baraj altında kalmaktan kurtulalım diyenler vardır....
  4. Oktay Ekşi Hükümeti sevmek zorunda değil elbett ama yıllarını bu mesleğe adamış birinin,hükümeti eleştirirken kullandığı cümle kabul edilecek gibi değildir,yazısında Akp'yi eleştirebilir,yanlışlarını sıralayabilir,kendi doğru gördüklerini ekleyebilirdi,böyle bir durum karşısında kendisine tepki gösterilmesi halinde bizde Oktay Ekşi haklıdır yada eleştiri dozu konusunda konuşabilirdik ancak kullandığı üslup kesinlikle kabul edilir gibi değildir.....
  5. Ve eğer çoğunluksak,neden azınlıklar kadar hakkımız yok? Sözde Kck Özde Kürt Siyasetçilerini ve halkını sindirme operasyonunun bugünkü duruşmasında yine Sanıklar Kürtçe savunma yapmak istediler,Mahkeme başkanı tutanaklara ''Bilinmeyen Bir Dilde Konuştular'' diye geçirtti yani Kardeşiz dedikleri halkın dilini bile kabullenememe onu dışlama politikası devam ettirildi,buda kimin Kürtleri ne kadar kardeş olarak gördüğünün kanıtıdır,ayrıca politika'nın ''Türk ne de Müslüman olarak kabul etmiyorum'' sözü çok yersiz ve mesnetsizdir,hiç kimsenin kendini nasıl tanımlayacağına yada dinine siz karar veremezsiniz,Ben Kürdüm,Müslümanım,beni müslüman olarak görmediğini söyleyenler ne ilginçtirki Başını örten bacımada tahammül edemiyorlar,onların görüşünde olan Bölücü sözde Gazeteci uğur dündar namaz kılan lise öğrencisi çocukların görümntüsünün arkasına korku filmlerinden aldığı müziği ekleyip bunu korkunç bir durummuş gibi haber yapıyor,kısacası lafla peynir gemisi yürüseydi.......
  6. Kürt siyasetçileri hakkında açılan davanın duruşmasında mahkeme heyeti, avukatların uzman bilirkişi olarak Prof. Dr. Baskın Oran'ın Lozan Anlaşması 39. maddesindeki anadilin kullanımıyla ilgili dinlenmesi talebi üçüncü kez reddedildi. Avukatların ısrarından dolayı duruşmaya dördüncü kez ara veren mahkeme heyetti, konu ile ilgili kararını verecek. Kürt siyasetçileri ve insan hakları savunucularından oluşan 104'ü tutuklu 152 kişi hakkında açılan davanın duruşması Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediyor. Duruşmaya verilen aranın ardından mahkeme heyetti, avukatların bilirkişiyle ilgili iddia makamının görüş ve taleplerini sordu. İddia makamı da, Baskın Oran'ın bilirkişi olarak mütalaa vermesi talebini ret edilmesini istedi. Ardından mahkeme heyetti, 1. duruşmada Kürtçe savunmaya ilişkin tercüman taleplerinin ret edildiğini belirterek, buna ilişkin kararını daha önce vermiş olduğunu, dolaysıyla uzman bilirkişinin mütalaa talebinin bu gerekçeyle ret edilmesine karar verdi. Savunma avukatlar bilirkişinin mütalaa talebinin ret edilmesine itiraz etti. Savunma avukatları, CMK'nın 178. maddesinin hangi konularda uzman bilirkişinin dinleneceğinin tarafların talebinin dikkate alınacağını belirtti. Bu noktada Baskın Oran'ın dinlenmesine izin verilmesini isteyen avukatlar, Kürtçe savunmaya ilişkin kararın Oran'ın dinlenmesi ardından değerlendirilmesini talep etti. Bilirkişi dinleme talebine ret Savunma avukatı Meral Danış Beştaş, mahkemenin bilirkişi atama uygulamasını binlerce kez tanıklık ettiklerini, fotoğraf ve görüntü teşhis gibi konularda dahi bilirkişinin atandığını, uluslararası bir sözleşmede uzmanlık gerektirecek bir konuda bilirkişi talebinin ret edilmesinin ise anlaşılır olmadığını ve bilirkişinin dinlenilmesindeki ısrarlarını tekrarladı. Avukatlarının taleplerinin ardından mahkeme heyetti, tekrar konuyu değerlendirmek için duruşmaya ara verdi. Aranın ardından mahkeme heyeti, talebinin CMK'nın 178/1 maddesi gereğince, "mahkeme heyeti, mahkeme başkanı, sanık veya sanık vekili, talebi doğrultusunda uzman kişi getirebilir hükmü bulunduğunu" ama bu hükmün dinlenire ilişkin emredici olmadığını ve ayrıca CMK'nın 63/3 maddesine göre hakim mesleki ve hukuki bilgi ile çözülemeyecek konularda uzman kişiyi dinlenebilir yönündeki hükmüne göre talebin reddedilmesine karar verdi. Ardından söz alan savunma avukat Metin İris, 178. maddesinin emir hüküm niteliğinde olduğunu, hükmü "Dinlenebilir değil dinlenir" şeklinde bir düzenleme içerdiğini ve uzman kişi dinleme taleplerinde ısrarlı olduklarını vurguladı. İris, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun ilgili konu ile ilgili kararlarından örnek vererek, Yargıtay'ın bu tür kararları bozma gerekçesi yaptığını söyledi. Ardından söz alan savunma avukatı Fethi Gümüş, mahkemenin emir hükümlerini gerekçe göstererek taleplerini reddettiğini belirterek, yargılamada tarafların olacağını mahkemenin kendi taleplerini reddettiğini vurguladı. Gümüş, mahkemenin kararına gerekçe olarak 63. maddeyi gösterdiğini hatırlatarak, "Lozan Anlaşması bildiğinizi söylüyorsunuz. Anlaşmanın 39/5 fıkrasında dair kaç kere karar verdiniz. Bu konu benim de uzmanlık alanım değil sizinde uzmanlık alanınız değil. Ancak bu konularda uzman kişi görüş belirtebilir" dedi. Gümüş, uzman kişinin dinlememe talebini yeniledi. Mahkeme heyetti ise talebi reddetti. 'Sizin mahkemenizde Kürtçe savunma yaptım' Savunma avukattı Sabahattin Korkmaz, Kürtçe savunma sürecine ilişkin hem tanık hem sanık hem de mağduru olduğunu belirterek, "Üstelik sizin mahkemenizde yargılandım. Kürtçe savunma talebinde bulundum mahkemeniz Kürtçe savunma için üniversiteden tercüman talep etti. Ve ben savunmamı Kürtçe yaptım. Mahkemenizin sanıklarla ilgili bu hakkı engellemesi adil yargılama ilkesini ihlal etmesidir. Bu tabi bir haktır. İnsanlar durumdan bir durumdan dolayı bu insanlar yüz yıllar boyunca baskı ve asimilasyona karış direnen bir halkın dilinin kültürünün savunulmasından dolayı buradadırlar. Sanıklar istediği dilde ve o dilin istediği lehçesinde savunma yapabilirler" dedi. Avukatlar taleplerinde ısrarlı Avukat Selim Okçuoğlu, bir ön meseleyle karşı karışı karşıya olduklarını ifade ederek, bu meselenin çözülmeden diğer aşamaya geçilmeyeceğini belirtti. Bununla ilgili mahkemenin Dış İşlerine Bakanlığı'ndan Lozan Anlaşmasının ilgili hükmü dair görüş almasını talep etti. Baskın Oran'ın mahkemede dinlenmemesi durumunda görüşlerini basınla paylaşacağını belirten Okçuoğlu, "Uygun olan Baskın Oran'ın burada dinlenmesidir, Türkiye'de sorunlar zaten böyle çıkıyor. Sorunlar gerekli yerlerde ve gerekli zeminlerde tartışılmamasından kaynaklı çıkar" dedi. Diyarbakır Baro Başkanı M. Emin Aktar, Kürtçe savunma konusunda ısrar ettiklerini sanıkların susma hakkı kullanmayacağını ve Kürtçe savunma yapacaklarını belirterek, bununda tutanaklarda susma hakkı olarak geçmemesini talep etti. Ardından söz alan savunma avukattı Tahir Elçi Lozan Anlaşması'nın 37 ve 45 maddesi arasındaki maddelerini imzalayan ülkelerin yasal düzenlemelerini bu anlaşmaya aykırı yapamayacağını taahhüt ettiğini söyledi. Anayasa 90 maddesinden önce Lozan -Anlaşması'nın ilgili maddelerini geçerli olduğunu söyledi. Ardından tekrar söz alan avukat Metin İris Baskın Oran'ın Lozan Anlaşması'na dair bilirkişinin raporun özetini okudu. İris, raporun özetinin okunmasından sonra tekrar Oran'ın dinlenmesini talep etti. Mahkeme heyetti de konuyu değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi. / DİHA
  7. Osman Baydemir Kürdistan diyor doğrudur ama Türkiye Kürdistan'ı diyor,Kürt bayrağı Diyor ama Ayyıldızlı bayrağın altında dalagalanan bayrak diyor-sembol diyor,izmir belediye başkanı ben Türküm deyince bu vatanın sahibi oluyorda,ben Kürdüm diyenler uzaylımı oluyor,ozaman bu ülkede 15 milyon uzaylı var demektir....
  8. Diyarbakır Büyük Şehir Belediyesinin her yerinde var o bayrak,Sn.Osman Baydemir'in odasındada Var,kendiside hiç rahatsız değil o bayraktan boşuna yanlış şeyler söylemeye çalışmasın kimse,bu ülke ne kadar İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanınsa O kadarda Sn. Osman Baydemir'indir....
  9. İşte özlem duyduğumuz görüntüler.... Van'da Cumhuriyet'in 87. yıl kutlama etkinlikleri çerçevesinde Valilik tarafından organize edilen Kürtçe konser saat:18:45’te başladı ve TRT 6 (Şeş)’ten canlı olarak yayınlandı.. Van Valisi Münir Karaloğlu, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Cumhuriyet Bayramı’nda farklı bir organizasyona imza attı. Geçen yıl Berdan Mardini’in Kürtçe konserinin ardından bu kez sanatçı Nilüfer Akbal, bir konser verdi.. Van Valiliği karşısında bulunan Beşyol Meydanı’nda bugün akşam saat:18:00’da başladı Cumhuriyet Şöleni’nde ilk olarak Vanlı sanatçılar YYÜ İngiliz Dili Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. M. Metin Barlık, Yusuf Sahik ve Nurhan Atmaca sahne aldı. Nilüfer Akbal, Kürtçe, Zazaca parçalar okudu. Kürtçe konserin ardından Van Valiliği bahçesinde hava-i fişek gösterileri yapıldı. Haber 7 Diyarbakır Büyük Şehir Belediye Başkanı Sn.Osman Baydemir'de bir gazinin kendisine hediye ettiği üzerinde Türkiye bayrağı olan kravatı büyük bir sevinçle aldı....
  10. Cumhuriyetimizin 87. Kuruluş Yıldönümünü Coşku ve sevinçle kutluyoruz,Birlik ve Bütünlük içerisinde nice 87. yıllara...
  11. Sevgili Y.Yılmaz,sanırım bugün haber sitelerinde yer alan bu haberde benim ne kadar haklı olduğumu ıspatlar nitelikte bir haberdir,bu haber bugün Radikal Gazetesi ve ilkehaber isimli internet sitelerinde mevcuttur... Baykal yönetimindeki CHP, 30 yıllık CHP üyesi kadın profesörü Mazıcı'yı çileden çıkarttı.Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nurşen Mazıcı, Baykal ve ekibine ateş püskürdü: "Baykal belasını buldu, inşallah ekibi de bulur." Zonguldak Karaelmas Üniversitesi (ZKÜ) ve Atatürk Düşünce Derneği (ADD) Zonguldak Şubesi işbirliğiyle Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) salonunda düzenlenen, ‘Cumhuriyet ve Demokrasi İlişkileri’ konulu konferansta konuşan Prof. Dr. Nurşen Mazıcı, Baykal başından geçen bir olayı kamuoyu ile paylaştı: "BELASINI BULDU" "Ben 17 yaşımdan 47 yaşıma kadar CHP üyesiydim. Bizim Coğrafya Fakültesi'nden 6-7 profesör, Nesrin Baytok'un 6 ay randevu vermesini bekledi. Geçtiğimiz yerel seçimler öncesi CNN Türk'ten programa davet edildim. Konu, partilerin oy potansiyeliyle ilgiliydi. Beşiktaş'tan geçerken MHP'ye uğradım, ‘Bana parti programınızı verir misiniz?’ dedim, verdiler. AKP'ye girdim, soğuk sular koymuşlar kapının önüne. ‘Soğuk gazoz da ikram edelim’ dediler. Programı da verdiler. CHP'ye gittim, ‘bizim seçim programımız yok’ dediler. ‘Siz bilirsiniz. Ben siyaset bilimcisiyim. CNN Türk'te akşam program var, anlatacağım bunu’ dedim. Adam masanın altından çıkardı verdi seçim programını. Ben profesör olduğum halde, 30 yıldır CHP üyesi olduğum halde böyle bir olayla karşılaştım. Baykal belasını buldu, ekibi de bulur inşallah.”
  12. Sevgili Y.Yılmaz,Baykal açılım konusunda görüşmemiş olabilir ancak çıkıp ben Kürt sorununun çözümü konusunda şu,şu şu adımların atılmasının uygun olacağını,falanca falanca adımların bu ülkeye zarar vereceğini düşünüyorum bu temelde bir görüşme olursa görüşürüm deseydi eğer bence bugün Chp daha haklı bir konumda olurdu. Nakiran,ben kendi gördüğüm,babamın,annemin,abilerimin ve 17 yaşıma kadar kaldığım bölgede büyüklerimin sohbetlerinde hep asker baskısı olduğunu biliyorum,Pkk baskısı yoktur demiyorum ama hiç görmedim yada duymadım bunu,ancak Diyarbakır B.Ş.Beldeiyesinin çalışmalarının Türkiye'deki en iyi belediyecilik denecek noktada iyi bir belediyecilik olduğunu tanıdığım bütün Diyarbakır'lılardan duydum....
  13. Pkk diye bir parti olmadığına göre Bdp'ye diyor,e bende yaşadığım gördüğüm bir olayı paylaştım,kimin nasıl baskı yaptığı daha net anlaşılsın diye,o yıllarda Akp'de yoktu,sanırım Çiller Başbakandı,hoş ona Boşbakan demek daha doğru olur ya neyse,eğer Başbakan ''Pkk silah bıraksın,gelsin seçimlere girsin'' diyorsa kendisine sormak lazım,seçildikleri zaman,tıpkı bugün seçilmiş siyasetçilere yapıldığı Kck diyerek hapse atmak içinmi bu çağrıyı yapıyormuş,ülkeyi yönetmek konusuna gelince,Chp bugün başta olsa bu sorun hakkında dahamı ileri bir noktada olacaktık,Chp'nin çözüm önerisi nedir,eğer 89 raporu ise neden Baykal Başbakanla görüşüp masaya 89 raporunu koymamaıştırda,direkt olarak ben gelmem ben karışmam demiştir,başa gelincede memleketin en önemli sorunlarının çözümü için onla görüşmem,oraya gitmem diyecekse neden bu halktan İktidar olmak için oy istiyor..........
  14. Hatırlıyorumda bend aha küçükken Habep yada dehap'mı ne vardı,köye askerle geldi,kahvede oturan adamları dışarı çağırdı komutan,herkes bıraktı çayını,oyununu çıktı dışarı,bizde köy meydanında oyun oynuyorduk ve merakla oraya koştuk,komutan elini arkasına koydu ve gür bir sesle (Bu köyden,onlara oy çıkarsa bu köy boşaltılır,bu köyden bir tek oy çıkmayacak) dedi,etrafıma baktım her taraf askerlerce sarılmıştı,sanırım başbakan bunu kastetmiş olmalı,enazından 17 yaşıma kadar yaşadığım bölgede gördüğüm tek baskı buydu....
  15. Tıpkı sizin bugün Kürt sorunun çözümü için askeri yöntemi ileri sürüp,sonra asker cenazesi geldiğindede veryansın etmeniz gibi değilmi....
  16. KCK adı ile yapılan operasyon tamamen siyasi bir operasyondur,bakın bir parti düşününki belediye sayısını 54'ten 99'a çıkarıyor bir seçimde,dünyanın neresinde böyle bir başarı vardır,Bdp'nin bütün baskı ve engellemelere karşı yaptığı belediyecilik taktire şayandır,işte bu nedenle belediye başkanları içeri alınarak etkisiz kılınmak,seçim propagandası dönemindede ''bakın bişey yapmadı'' denmek istenmektedir ancak bu tür operasyonlarla başarılı olamayacakları çok açıktır,bu seferki belediye seçimlerinde 150 belediye almayı hedeflemiştir Bdp ve bu hizmet anlayışı ile başaracağı kanısındayım,Akp'nin anti demokratik seçim barajı sayesinde bedavadan,aslında Bdp'ye ait olan 30-35 vekili vardır,seçim barajının indirilmesi halinde Bdp enaz 45-50 vekil ile meclise girecektir,daha öncede söyledik,artık bu iş silahla çözülemez,bu işin çözüm yeri TBMM'dir,hak ve hukuk eşitliği temelindedir....
  17. Dağdakileri bir kenara koyduk diyelim,geriye kalanlar sizin kardeşinizmi,eğer öyleyse neden onların anadilini tanımamakta ısrar ediyorsunuz? Neden o halkın seçtiği belediye başkanları 1 yılı aşkın bir süredir evlerinde bulunan gazete küpürleri bile örgütsel döküman olarak tanımlanarak cezaevlerine alınmışlardır? TBMM'de Kürtçe konuşma konusuna gelince,o vekilleri seçenler arasında Türkçe bilmeyen insanlar vardır,bu insanlara seçim meydanlarındada Kürtçe hitap etmek yasaktır,Kürtçe afiş yasaktır,Kürtçede bulunan x-w-q-Q harflerinin kullanılması yasaktır,örneğin ''hewal'' diye yazamazsınız bir afişe ancak ''wulf'' yazıp bu ülkede istediğiniz her yere yapıştırabilirsiniz,e ozaman hani bu ülkenin sahibiydik,hani kardeştik,kardeşlik sadece ağızdan çıkan bir kelime ile olmaz,eşit hak ve hukukla olur....
  18. Orada Kürtçe savunma yapmak isteyenler Türkçe biliyorlar elbette amaç Kürtçeyi tanımamakta ısrar edilmesine inat Kürtçe konuşmaktır yoksa bu ülkenin resmi dili elbette Türkçedir ve öylede kalacaktır,bakınız Tbmm'de Obama geldi konuştu,tony blair konuştu,geçenlerdede Alman biri (Başbakanmıydı,Cumhurbaşkanımıydı neydi) geldi konuştu ve TRT bunları canlı olarak yayınladı ancak Sayın Ahmet Türk Tbmm'de grup toplantısında Kürtçe konuşunca TRT yayını kesti ve spiker kadın ''Mecliste resmi dilimiz olan Türkçe dışında bir dil konuşulaz'' diye birşey olduğunu söyledi,Diyarbakırda daha önce Pkk ile ilgili çoğu davada Türkçe bilmeyen insanlar Kürtçe savunma yapmak istemiş ve tutanaklara ''bilinmeyen bir dilde'' diye yazılmıştır,bu nasıl kardeşliktir,bu nasıl eşitliktir bırakın Allah aşkına.....
  19. Silahlı unsurların çatışması ve birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışması anlaşılabilir olabilir,yani o dönemde seyit Rıza ile beraber isyana katılan insanların ölümünü kimse katliam olarak nitelendirmiyor,ortada bir başkaldırı var ve elbette devletin oraya bir müdahalaesi var ancak öldürülen siviller olunca bunun adı katliam olur....
  20. Bile bile sorunu yok sayıyorsunuz,hiç kimsenin Türk halkı ile bir sorunu olmadığını defalarca yazdık bu forumda,sorun sistemin Kürt halkını inkarı ildir,en yakın zamandaki örneği ile vermek istiyorum bunuda,bakınız KCK üyesi olmakla suçlanan insanlar Kürtçe olarak savunma yapmak istediler ama mahkeme bunu kabul etmedi,bir ingiliz asıllı ingilizce savunma yapmak istese hemen tercüman bulurlardı değilmi,ayrıca,Pkk'den ve onu yönetenlerden nefret edebilir insanlar,hatta lanet ookuyan okuyabilir yada onların tamamını Tsk yokedebilir belki ancak bu sorun lanet okumakla yada onlara küfretmekle liderleri öldürmekle çözülmez,bunu geçen 87 yıldaki deneyimlerimiz ortaya koymadımı,bu sorun Pkk sorunu değil,Kürt sorunudur,Pkk sonuçtur,Kürt Sorununun çözülmesi halinde Pkk istesede,istemesede dağılacaktır...
  21. İHD Dersim Temsilcisi Avukat Barış Yıldırım, 1937 yılı ile Dersim katliamının yaşandığı 1938’deki resmi ölü sayısını İçişleri Bakanlığına sordu. İçişleri Bakanlığı’nın Avukat Yıldırım’a verdiği yanıtta; Dersim katliamının yaşandığı 1938’de resmi rakamlara göre “ölü” sayısı 6 bin 868 olarak açıkladı. Kayıtlara göre aynı kentte bir yıl önce ölenlerin sayısı ise 1737. 1937-38’de ölü sayısı ise 8 bin 605 olarak belirtildi. Avukat Barış Yıldırım, 26 Ağustosta İçişleri Bakanlığına dilekçe ile yaptığı başvuru ile ‘38 Dersim katliamında ölenlerin sayısını sordu. İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen bilgiler, Tunceli Valiliği İl Nüfus Vatandaşlık Müdürlüğü tarafından, Avukat Yıldırım’a iletildi. Gelen cevapta, 1937’de 1737 kişinin öldüğünü bildirilirken, 1938’de 6 bin 868 kişinin öldüğü belirtildi. Gönderilen bilgide dikkat çeken rakam ise, ‘ölü’ sayısının en çok çocuklarda olduğu ortaya çıktı. Ölü çocuk sayısı 2 bin 11. Yaşanan çocuk ölümlerine değinen Yıldırım, Dersim’de bir isyan olmadığını, ortaya çıktığını belirtti. Yıldırım, hukuki girişimlerde bulunacağını söyledi. (Dersim\EVRENSEL)
  22. ''biji tirkiye'' şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, “KCK'nin PKK'nin kendisi olduğunu, yöneticisinin Murat Karayılan" olduğunu söyledi. HABERTÜRK’te Türkiye’nin Nabzı programında soruları yanıtlayan Baydemir, “KCK Yürütme Kurulu Başkanı Sayın Karayılan'ın kendisidir. Peki Yürütme Kurulu Başkanı Karayılan ise ben nasıl KCK'nin üyesi olurum. Bana isnat edilen bütün delilerin hiçbirinde tek bir şiddet yok. Örgütle de pek bir bağım yok. Niye ben 39 yılla yargılanıyorum? KCK zaten PKK'nin adıdır. PKK adını KCK olarak değiştirmiştir” dedi. “Legal siyasetten bahsediyorsak legal demokratik siyaset aktörlerini cezaevine koyarak, olduğundan farklı göstererek legal demokratik siyasetin önünü açamayız” diyen Baydemir, KCK operasyonunu “fiyasko” olarak niteledi. “PKK VAZGEÇSE BEN VAZGEÇMEM” Baydemir, şöyle devam etti: “Dünyanın hiçbir illegal örgütü bu kadar uzun yaşamamıştır. Bunun başka nedenleri vardır. PKK yarın kendisi feshetse, dese ki ‘Ben bu işten vazgeçtim.’ Ben vazgeçmem, Kürt davasından, Kürtlerin özgülük davasından, hak ve adalet davasından. "PKK’Yİ İNKAR POLİTİKASI DOĞURDU" Tek bir gerilla, tek bir polis, tek bir asker yaşamını yitirmesin. Kurban olayım, PKK var diye bu halkın haklı talebini yok sayamayız. PKK'nin bana talimat vermesine gerek yok. PKK hiçbir Kürt örgütünün yapamadığını yaptı. Onu doğuran 70-80 yıllık inkar politikasının ta kendisiydi. PKK rolünü oynadı. Şu anda yok olsa bile Kürt halkı ne birlikte yaşamaktan vazgeçer ne de özgürlüğünden vazgeçer. PKK olmasa da bu mücadele sürer. 2004'ten sonra yeni bir kuşak geldi. Benim akranlarım aktif siyasette, kimi cezaevinde tabii ki… Bırakın legal siyasetin önü açılsın. Ben Diyarbakır’da 1 milyon kişiye ‘Askere gelen kurşun bana gelsin’ dedim, insanlar alkışladı. Yuhalayabilirlerdi de ama siz KCK ya da herhangi bir adla cezaevine koyarsanız, benim bu topluma söyleyecek bir sözüm olmaz. "PKK ROLÜNÜ OYNADI" PKK rolünü oynamıştır. Artık rol ve misyon legal siyasetindir. Ama legal siyasetin önü devlet tarafından açılmalıdır. Eninde sonunda PKK dağdan inecek, ben ümidimi yitirmedim. İkna edilerek dağdan indirilecek. Kimi kadroları CHP'ye, kimi kadroları BDP'ye girecek. Bundan bizim rahatsız duymamamız lazım.” Mahkemenin kendisi hakkında yurt dışına çıkış yasağını koyduğunu anımsatan Baydemir, “İstesem bu sabah yurt dışına kaçarım ama gitmeyeceğim. Doğumum da bu coğrafyada oldu, ölümüm de bu coğrafyada olacak. Ben bu coğrafyanın acısını başka coğrafyaların tatlısına değişmem” dedi. Baydemir Kürt sorununun çözümüyle demokratik, müreffeh bir Türkiye’nin ortaya çıkacağını kaydetti. Kürt sorununu çözmeden komşularla “sıfır sorun” politikasına sahip olunamayacağının altını çizen Baydemir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bölünme olmayacak. Cumhuriyetin 70 yılının bu kadar acı ve travmayla dolu olmasının nedeni bu bölünme korkusudur. Tek bir üniversite Kürt sorunu konusunda rapor hazırlamamıştır. Bizim kast ettiğimiz özerklik, adem-i merkeziyetçilik bu sadece Diyarbakır için değil, Karadeniz içindir, diğer bölgeler içindir. Her bir bölgenin bölgesel parlamentosu olacaktır. Ama ulusal parlamento da olacaktır. Gücümüzü enerjimizi birbirimize engel olmaya harcamayalım. Bir de denenmeyeni deneyelim. Kardeşim olan Türk halkının hakkı neyse benim de hakkımın o olması lazımdır. Ben 20 yılımı bu davaya verdim çocuğuma ana dilimi öğretemiyorum.”
  23. Aynı dili konuşan değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilirler. ( Hz.Mevlana )
  24. ''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: Ahmet AY başlık Politika Bilimi
    Irak'ı bölen saddam ve Baas rejimidir,lütfen biraz araştırarak yazın,Halepçe Katliamını,enfal Katliamını biraz araştırın lütfen....
  25. İşimize geldiğinde ''7 Düvele kafa tutmuşuz,taaa viyana'ya daynamışız'' deyip işimizi gelince en zeki bizmiyiz demek.... daha evvelde defalarca yazdım,Kürt Sorunun çözüm yeri dağlar değildir,Pkk'nin silahlı mücadelesini desteklemiyorum ancak şunuda görmek gerekirki o gençleri o dağa çıkaran sistemdir,bu ülkede sistem değişmek zorundadır,ister hoşunuza gitsin ster gitmesin,Dağa gidenler arasındada,asker olanlar arasındada aramızdan çıkan insanlar vardır,belki çocukken bunlar birbirleriyle top koşturan insanlardır,saklambaç oynayan ama biri sistemin kendisine haksızlık yaptığını düşünüp o yolu seçmiştir,diğeri sistemi içine sindirmiştir,bu sorunun çözümü onları,yani kardeşleri ortak bir noktada buluşturacak yeni ve adil bir anayasadır....

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.