-
İçerik Sayısı
1.105 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
95
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
''biji tirkiye'' tarafından postalanan herşey
-
Efendi Türkler'le yaptığımız bir tartışmadada tamda bunu tartışmıştık ''herkese zorla Türk olmayı dayatma'' konusunu,bu konu ve başörtüsü konusu okadar şaşırtıyorki beni,ben başörtüsü kısmından yazayım cevabımı,olurda yasadışı bişey söylersem Akp yanlısı diye serbest kalırım belki,malum Kck diye alırlarsa yandık vallahi Bir Kız düşünün ülkeye şeriat gelsin istiyor,bunun için her yolu mübah görüyor dini inançları gereğide başını örtüyor,bu kızın emellerini gerçekleştirmesi için okulunu bitirip bir mevki sahibi olması ve bu mevkiden mücadele etmesi gerekiyor,bu kızın içinde bu art niyet varsa bu kız başını açıp okula gidince bu art niyetinide çıkarıp atmışmı olacak,mantık bumudur.
- 119 cevap
-
- 2
-
-
- KÜRTÇE
- Arapça Kurdî
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Hoşçakal Gözüm (Ahmet Kaya)
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: ''biji tirkiye'' başlık Güncel Konular
Ahmet Kaya 1993 yılında Almanya’da hiç konser vermedi, hatta o yıl Ahmet Kaya Berlin’e bile gitmedi. Dolayısıyla böyle bir 1993-Berlin konseri verilmedi. O olmayan konserde, olmayan Kürdistan ve Apo posterinin önünde Ahmet Kaya şarkı söylemedi. O olmayan konserde, olmayan haritanın ve resmin önünde “Örgüte para lazım” diye hiçbir söz edilmedi. Ahmet Kaya “Dağdaki adamın paraya ihtiyacı” var diye bir sözü asla söylemedi... Kısacası Hürriyet gazetesi, olmayan bir konseri, olmayan bir haritayı, olmayan bir resmi, olmayan bir Ahmet Kaya demecini tamamen imal ederek, maksatlı bir biçimde sahte delil yaratarak Ahmet Kaya’yı katletme operasyonunun o gün başlattı... Ertuğrul Özkök, Ahmet Kaya’nın öldürülmesinin 10. yılında da hâlâ bu yalanları söyleyebiliyor, o söyleşide Kaya’nın kastettiği 1999 sonrası, Kaya’nın yurtdışına kovulmasından sonraki konserlerdir, 1993’teki olmayan “PKK konseri” değildir... Zaten bu yalan ve kasıtlı operasyonel haberden sonra DGM Savcılığı Hürriyet’in bu haberine dayanarak soruşturma başlattı ve Hürriyet’ten habere kaynaklık eden görüntü ve videoları istedi. Hürriyet Gazetesi Hukuk Bürosu’nun 25.11.1999’da Aslıhan Dumlu imzasıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğü Basın Bürosu Amirliği’ne gönderdiği yazı aynen şöyle: “Hürriyet gazetesinin 14.02.1999 tarihli nüshasında yayınlanan ‘Ayıp Ettin Gözüm’ başlığıyla yayınlanan yazı ile ilgili olarak elimizde kaset, görüntülü ses bandı vb. doküman bulunmamaktadır.” Hürriyet gazetesi bu yazıyla alenen o haberi imal ettiğini itiraf ediyor... Ne kadar uğraşsan da aklanamazsın Özkök, sonuna kadar suçlusun. Hem ahlaken hem hukuken suçlusun. Tek sen değil, bu gazetenin patronu Aydın Doğan da suçlu, bu haberi yapan da suçlu, tüm Hürriyet gazetesi camiası suçlu... Elbirliğiyle Ahmet Kaya’yı öldürme operasyonunu başlattınız ve başarıya ulaştınız. Geçenlerde yine uydurdun “Bu manşetten sekiz yıl sonra öldü Ahmet Kaya” diye, o lanet manşetten sadece 1,5 yıl sonra öldü Kaya, kahrından, acısından öldü... Katledilişinin 10. yılında destansı adam Ahmet Kaya’yı rahmetle anıyorum... -
Hoşçakal Gözüm (Ahmet Kaya)
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: ''biji tirkiye'' başlık Güncel Konular
Siz bulabilirseniz Ahmet Kaya'nın konuşmalarını bulun,birtanesinde bile bu üğlke bölünmelidir,yada Kürdistan Kurulmalıdır sözünü bulursanız linkini verin bizde haklısınız diyelim..... -
Hoşçakal Gözüm (Ahmet Kaya)
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: ''biji tirkiye'' başlık Güncel Konular
''Uydurma diye ileri sürülen iddilarin de uydurma olmadigi bizzat Ahmet Kaya tarafindan kabul edilmistir.'' Hangi iddalardır bunlar acaba,hani Kürdistan bayrağı önünde fotoğrafı yayınlanmıştıda,sonra savcılık o fotoğrafı Hürriyet Gazetesinden istemiştide,gazete savcılığa Öyle bir fotoğrafın olmadığını belirten bir yazı yazmıştı,Arabamı .....'ların arabasında bıraktım,sözüde yine Hürriyetçe ortaya atılmış ancak daha sonra Ertuğrul Özkök'te bunun bir yalan haber olduğunu kabul etmiştir,hatırlarsanız Hürriyet Vay ....siz diye başlık atmıştı o haberi verirken,Ahmet Kaya her konuşmasında ''Bu ülkenin edirne'den Ardahan'a kadar bir bütün olduğunu ve asla bölünemeyeceğini'' söylemiştir,asıl ülkeyi bölenler,bölücü olanlar,''Türk,Kürt Kardeştir'' deyip ''Kürt asıllı olduğum için Kürtçe bir kaset çıkartıcam ve bunada klip çekecem'' dediği için Ahmet Kayayı linç eden aşırı Türkçü bölücülerdir..... -
Bütün Forumdaşlarımın Bayramını Kutlar,sevdikleri ile beraber mutlu ve huzurlu nice bayramlar geçirmelerini temenni ederim.... Cejna We Yê qurbanê Proz Be.....
- 43 cevap
-
- 2
-
-
- Ramazan Bayramı
- Dini bayramlar
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
‘Kendine iyi bak su akar yatağını bulur’ dizeleriyle yıllar önce adeta bu ülkenin yakın gelecek siyasi tarihinin seyir defterini çıkaran milyonların ‘bahtiyar’ı Ahmet Kaya’nın ölümünün üzerinden tam 10 yıl geçti. Kaya’yı adım adım sürgünde ölüme götüren nedenler ise bugün bizzat devletin en üst yetkililerinin açıktan konuştuğu olgular haline geldi. 12 Şubat 1999’da düzenlenen Magazin Gazetecileri Derneği’nin ödül gecesinde bütün salon birden ayaklanmıştı. Çatallar ve bıçaklarla beraber küfürler de aynı yere yönelmişti. Bir tarafta garsonların kurduğu barikatı aşmak isteyen ve hep bir ağızdan 10. yıl marşını okuyan onlarca faşist ‘sanatçı’dan oluşan bir güruh, ki bunların arasında yıllar sonra Kürtçe film ve müzikleriyle etrafta dolaşacak ‘Kürt’ isimler de vardı, bir tarafta ise olanlara oturduğu masadan bakan bir ‘vatan haini...’ Ahmet Kaya “Önümüzdeki kasette Kürt asıllı olduğum için Kürtçe bir şarkı yapıyorum. Bu şarkıyı yayınlayacak yürekli televizyonlar arıyorum” dedi ve demesiyle ölüm yolculuğuna çıkması bir oldu. Zira 10. yıl marşı eşliğinde çatal yağmuruyla linç edilmek istenen Kaya, ardından başlatılan soruşturma ve tutuklama girişimlerinin ardından yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Hakkında çıkan ve çıkaranlar tarafından bile doğrulanmayan iddialar yüzünden ülkesini terk etmek zorunda kalan Kaya gittiği Paris’te sürgün yaşamına fazla dayanamadı ve 16 Kasım 2000’de hayatını kaybetti. ‘KÜRT KELİMESİNİN YASAĞINDAN ÖCALAN İLE MÜZAKEREYE’ Kaya’nın geride bıraktıkları ve özellikle de sürgüne gitmesine neden olan fikirleri ise ‘demokratikleşme’ veya ‘açılım’ söylemleri altında bugün bizzat Kaya’yı adım adım ölüme götürenler tarafından ağızdan düşürülmüyor. O gün, sadece Kürt lafından dolayı Kaya’yı ölümün dolaylı kergefine yollayan zihniyet, bu gün Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile Kürt sorununu müzakere edecek bir masaya oturdu. Öyle ya, dediği gibi şairin, ‘Hangi duvar yıkılmaz ki, sorular doğruysa?’ ‘Diyarbakırlıymış kod adı Bahtiyar’ dizeleri okuduğunda konser salonlarını adeta bir miting meydanına çevirmeyi başaran, duruşuyla her daim kimliği ve Kürtlüğünü sahiplenmiş bir sanatçı olarak Kaya’nın yaşamı ve sanatsal icraatları da yeri asla doldurulamayacak nitelikler taşıyor. 1957 yılında Adıyaman’ndan Malatya’ya göç etmiş Kürt bir baba ile Türk annenin beşinci çocuğu olarak doğan Kaya, ilkokulu Malatya'da okudu ve kendi hayatını anlattığı bir belgeselde müzikle altı yaşında babasının hediye ettiği bağlama ile tanıştığını anlatıyordu. Ailesinin geçim sıkıntısı çekmesi nedeniyle 1972 yılında İstanbul’a göç etmesinin ardından Kaya okulu bıraktı. İşportacılık ve çıraklık gibi çeşitli vasıfsız işlerde çalıştı. Bu dönemde küçük bir yerleşim yerinden, büyük bir şehre taşınmanın ve alışmanın sıkıntılarını yaşadı. Bu sıkıntılarını ‘Aynalar’ isimli belgeselde şöyle dile getirdi: ‘’Onlarla konuşmuyordum çünkü onlarla konuşamıyordum. Giyimleri başkaydı, konuşmaları başkaydı. Onlar gibi konuşmaya çalışıyordum. Mesela terziye gidip, onlar gibi pantolon diktirmeye filan başlamıştım. Terzinin yaptırdığı pantolonların üzerime uymadığını görüyordum. Onlara yakışıyordu bana yakışmıyordu. Bir kız vardı bizim okulda, herkesin bir aşkı vardır, çocukluk aşkı. Bir gün gittim dedim ki: ‘Biraz seninle konuşsak beş dakika, kaçıyorsun hep’. Bana dedi ki: Rica ederim. Öyle bir ağrıma gitti ki : Ben de sana rica ederim dedim. Ben o zaman anlamını bilmiyordum, yani onu bir küfür zannettim.’’ Sonraki yaşamı tamamen siyasetin içinde geçecek olan Kaya, 16 yaşında yasak afiş basmaktan hapse atıldı. Daha sonra birkaç arkadaşıyla birlikte Halk Birimleri Derneği’ni çalışmalarına katıldı. Bu çalışmaları sırasında çeşitli etkinliklerde bağlama çalmaya devam etti. 1 Mayıs 1977 yılında yaşanan olaylara tanık oldu. Boğaziçi Üniversitesinde yapılan bir etkinlikte Ruhi Su ile tanışma fırsatı buldu. Askerlik dönüşü Emine Kaya ile evlendi ve 1982 yılında kızları Çiğdem doğdu. İLK PROFESYONEL ÇALIŞMALARI İşsizlik ve parasızlık sebebiyle ekonomik zorluklar çeker. Bu sırada eşi kendisinden ayrılır. Bu ekonomik sorunlarından kurtulmak için kendi deyimiyle "sistemin tersine hareket" ederek hapse girmeye çalışır. Bunun için uzun uğraşlar sonucu çıkardığı ‘Ağlama Bebeğim’ albümünü 1985yılında yayımlar. İstanbul Şan Tiyatrosu’nda minik bir konser verir. Yayımlandığı yıl albüm toplatılır, fakat daha sonra sansürü kaldırılır. 1985’te ikinci albümü ‘Acılara Tutunmak’ için birinci albümde olduğu gibi Değişim stüdyosuyla anlaşır. Stüdyonun sahibi, o sıralarda Metris Askeri Cezaevi’nde olan Selda Bağcan’ın kardeşidir. Cezaevinde tanıştığı Gülten Hayaloğlu ile Ahmet Kaya'nın tanışmasına aracılık eder. Albüm yayınlandıktan sonra evlenirler. Gülten Hayaloğlu hapishanede idam cezasına mahkum olan Nevzat Çelik’in ‘Şafak Türküsü’ şiirini Ahmet Kaya'ya iletir. Yusuf Hayaloğlu ile tanışmasının ardından ‘Yorgun Demokrat’, ‘Başkaldırıyorum’, ‘Resitaller 1’, ‘İyimser Bir Gül’, ‘Resitaller 2’ ve ‘Sevgi Duvarı’ isimli albümlerini hazırlayan Kaya, ‘Şarkılarım Dağlara’ isimli albümüyle rekor kırarak, 2 milyon 800 bin adet satar. Ancak bu albümde yer alan ‘Özgür Çağrı’ isimli şarkıda geçen ‘Abin bir gün dağdan döner, sarılırsın yavrucağım’ gibi sözler nedeniyle albümü toplatılır, konser vermesi yasaklanır. Kendine has müzik tarzı hiçbir kategoriye girmediği için ‘Devrimci Arabest’ olarak ya da protest müzik olarak tanımlanan Kaya, bu tanımlamaları kabul etmez. ‘BENİM HİÇ MERCEDESİM OLMADI’ Yasal suçlamaların yanında, bazı topluluklar tarafından yoksulluk edebiyatı yapmak, lüks yaşam sürmek gibi konularda eleştiriler alır. Bu eleştirilere yanıtı: ‘’Benim hiç mercedesim olmadı. Şimdiki arabam mercedesden daha pahalı, jeep olduğu için gözüne batmıyor insanların. Salaklaşmamak lazım bunlar önemli şeyler, yani.. Biz insanların yoksulluğunu savunmadık, bizler yaşamımız boyunca insanların zenginliğini savunduk...Yani ben jeepe binsem mercedese binsem bunlar önemli şeyler midir? Ben tarihin yüklediği misyonu yerine getiriyor muyum bu önemli...Tam 30 sene aç yaşadım bu ülkede, 30 yıl boyunca..Bütün lokantaların kenarlarına gidip, o lahmacunların nasıl çıktığına baktım...Artık ben bu saatten sonra bunu yerim ve kimse bunu engelleyemez.’’ Toplumun değişik kesimlerince, hatta milliyetçi kesimlerce bile büyük bir tutkuyla dinlenen Kaya’nın ‘Yılın En İyi Sanatçısı’ seçildiği ödül töreni gecesinde yaptığı konuşmadı, “Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği’ne, Cumartesi Anneleri’ne, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var: Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayımlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayımlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum’’ dedi. DAVALAR, HAPİS CEZALARI, MANŞETLER Bu sözleri demesiyle başına gelenlerin bir olduğu Kaya, 1993 yılında Berlin’de Kürt İşadamları Derneği’nin düzenlediği bir gecede verdiği konsere ilişkin fotoğrafların Hürriyet gazetesinde yayınlanması üzerine "bölücü PKK örgütüne yardım ve yataklık yaptığı ve halkı ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla hakkında İstanbul DGM’de toplam 10.5 yıl ağır hapis istemiyle iki ayrı dava açıldı. Haziran 1999'da Türkiye'den ayrılan sanatçı, yargılamaların sonucunda toplam 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Ancak yurt dışında olduğu için hapse girmedi. Daha sonra bu görüntülerin düzmece olduğu belirlendi. Bu arada Ordu Valiliği faşizan bir uygulamayla Kaya'nın kasetlerinin kentte satılmasını ve bulundurulmasını yasakladı. 1999 yılında Münih'de düzenlendiği konserde ‘‘Arabamı o şerefsizlerin memleketinde bıraktım’’ dediğini iddia eden Hürriyet gazetesi haberi için hakkında DGM tarafından bir kez daha soruşturma başlatıldı. 3 TANE ****** YÜZÜNDEN… 9 Şubat 2000 yılında Zaman gazetesine yaptığı röportajda Ben "3 tane ********yüzünden ülkemde arabama bile binemedim" dedim diyerek yalanladı. Yine Almanya'da 1999 yılında Münih şehrinde Barış, Demokrasi ve Özgürlük Festivali isimli organizasyonda verdiği konserde ‘Kürdüz Ölene Kadar, Vallahi biz dostu özledik, Kürdüz sonuna kadar, Vallahi Apo'yu özledik" sözlerinin geçtiği şarkıyı söyledi. Ahmet Kaya, 2000 yılında ‘Hoşçakalın Gözüm’ isimli albümünün kayıtlarını yaparken, Paris'in Porte de Versailles semtindeki evinde bir gece kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Bu albümde Karwan isimli şarkıyı seslendirdi. Cenaze merasimi Paris Kürt Enstitüsü'nde yapıldı. Ölümünden sonra, 2002 yılında Ahmet Kaya'nın şarkılarını 20 ünlü sanatçının söylediği ‘Dinle Sevgili Ülkem’ isimli bir albüm yapılmış, Magazin Gazetecileri Derneği'nin gecesinde duyurduğu Kürtçe Karwan (Kervan) parçasının ve klibinin de bulunduğu ‘Hoşçakalın Gözüm’, ‘Biraz da Sen Ağla’ albümü yayımlandı. Père-Lachaise mezarlığındaki mezarı 2003 yılında tekrar düzenlendi. Sürgünde ölen kaya geride büyük bir müzik mirası, milyonlarca insanın saygıyla eğildi devrimci bir sanatçı duruşu ve söylediklerinin yıllar sonra yasa olarak çıkacağı bir portre bıraktı. Açılım tartışmalarıyla birlikte hükümet Kaya’nın mezarını Türkiye’ye getirme teklifinde buluncu ancak eşi Gülten Kaya bu teklifi geri çevirdi. ANF NEWS AGENCY
- 21 cevap
-
- 1
-
-
Bizde farklı bişey söylemiyoruz,bu ülkenin resmi dili Türkçedir,bu halkın Anadilide Kürtçedir,insanlar en iyi anadillerinde düşünür ve meramını anlatır,mahkemede kendini savunurkende anadilini kullanması gayet doğal bir haktır,mahkeme anadilinde savunma yapmak isteyen herkesede tercüman sağlamak zorunluluğundadır,tabi eğer amaç KCK adı altında bir seçimde belediye sayısını 56'dan 99'a çıkartmış olan BDP'yi etkisizleştirmek değilse,sonrada sorarlar,''neden siyasi yollarla hak aramıyorlarda dağa gidiyorlar diye''... Almanlarda zaten ne zaman nihat gelecekte bizim ülkemizi yeniden kuracak diyordu Atatürkçü olduğunu söyleyen ancak özünde bu ülkeyi bölmek için çaba sarfeden bazı kesimler herkesi bu saydığım portre içerisine sokma çabasındadırlar,hemde 1960'lardan bu yana....
- 119 cevap
-
- 1
-
-
- KÜRTÇE
- Arapça Kurdî
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
KCK diye içeride tutulanlart bu halkın seçtiği değerli siyasetçileridir,KCK iddanamesinde bir tek çakı,bıçak vs. bile yoktur,KCK'nın başı Murat Karayılan'dır ve eğer yanılmıyorsam Pkk adını KCK olarak değiştirmiştir yada Kck Pkk'nin bir koludur,''Terör Yandaşları'' derken eğer o siyasetçileri kast ediyorsanız,onlara oy veren-gönül veren Milyonlarada aynı yakıştırmayı yaptığınızın farkındasınızdır umarım ki o bölgenin her ilinde 1. parti çıkan partinin siyasetçileridirler,Ergenekon Terör Örgütü iddasıyla içeride tutulanlarla ilgili daha evvele söylemiştim yine söylüyorum,bizim ülkemizde yargı çok yavaş ilerlemektedir,suçlu olanda olmayanda ceza çekmeden hakkında açılan davadan kurtulamıyor,o insanlarında 3 yıl boyunca orada tutuluyor olmalarına karşıyız elbette yargılama olabildiğince hızlı yapılmalıki Akla Kara ortaya çıksın suçu olmayan evine,ailesin kavuşsun ancak sizin söylemlerinize bir bakarsak ''kck bu ülkeyi bölmek isteyenlerdir yani suclari sabit ve somuttur'' hakimde oldun savcıda,ne diyebilirimki,hayırlı olsun....
-
BDP Başkanı Demirtaş'ın şu sözlerine hak vermemek mümkün mü: ''BDP'lilerin tutuklulukları, anadilde savunma yapmak istedikleri için devam ediyor. Kürtçe AK Parti ve devlete serbesttir. AK Parti, istediği her kamusal alanda Kürtçe'yi kullanmaktadır. Yasal zemini olmasa bile, TRT-6 gibi veya Artuklu Üniversitesi'nde yapılan çalışmalar gibi. Kamusal alan olmasına rağmen buralarda Kürtçe AK Parti'ye serbesttir. AK Parti'ye hizmet ettiği sürece bu ülkede Kürtçe serbesttir. Mahkeme, sadece anadili ile 30 sayfalık bir savunma yapılmasına 20 gün boyunca direnmiş, hiçbir arkadaşımız tahliye edilmemiştir. 'Kürtçe AK Parti'ye serbest, ama Kürt halkına yasaktır."
- 119 cevap
-
- 2
-
-
- KÜRTÇE
- Arapça Kurdî
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Nihat dediğiniz kişi Almanya kurulurken veya kurulmadan önce dedeleri o topraklardamıydı? Almanya'nın kurulumunda ne gibi katkıları oldu? Bu Ülkeyi sevmek için İllahi Türk,Sunni ve başı açık'mı olmak gerekiyor,neden insanları kendi istediğiniz resmin içine sokmakta ısrar ediyorsunuz,herkes kendi resminin içinde vatanını sevebilir,vatan sevgisi kimsenin,hele hele Türkçülerin tekelinde değildir.....
- 119 cevap
-
- 2
-
-
- KÜRTÇE
- Arapça Kurdî
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Nasıl Adam gibi bu ülkenin vatandaşı olunuyor açarmısınız....
- 119 cevap
-
- 1
-
-
- KÜRTÇE
- Arapça Kurdî
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
HABERTÜRK'te Mehmet Ali Kılıçbay ve Sami Selçuk'un birlikte hazırladığı Demokratik Açılım programında 'ana dil' ve Diyarbakır'da görülmekte olan KCK Davasını değerlendirildi. Sami Selçuk davada krize neden olan Kürtçe savunma talebi ile ilgili şunları söyledi: "Ceza Yargılaması Yasasının 202. maddesi 'Sanık veya mağdur (mağdura da hak tanınıyor) meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığyla duruşmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme edilir.' İnsanın düşünce yapısıyla duygu yapısı arasında sağlıklı bir ilişki vardır. İnsan en iyi anadilinde düşünür. Bu durumda bence asgarisini söylüyor yasalar. Azamisine mahkeme karar verebilir. Hiç kimse 'Sen Türkçe'yi biliyorsun, şu dili biliyorsun senin amacın başka' diyemez. Niyet sorgulamasına yargı giremez. Hangi dilde savunma yapılacaksa tercüman atarsınız yapar." Sami Selçuk, Kürtçe dilekçe verilmesinin de sakıncasının olmadığını söyledi.
- 119 cevap
-
- 2
-
-
- KÜRTÇE
- Arapça Kurdî
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
İnsanlara Türk Olmayı dayatmak gericiliktir,kimin Türk yada Kürt olacağına devletler karar veremez,halk kendini nasıl ve kim olarak hissediyorsa devlet o halka istediği gibi yaşama olanağı sağlamakla yükümlüdür,elbette bunu yaparken birlik ve bütünlüğü zedeleyebilecek şeyleri düşünecektir bunları yapmak istemeyecektir ama bunu yaparken dışlamadan yok sayarak değil o halkın isteklerini oturup müzakere ederek neler yapılıp neler yapılamayacağını konuşarak kararlaştıracaktır ki meclislerde bunun için vardır....
- 119 cevap
-
- 2
-
-
- KÜRTÇE
- Arapça Kurdî
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Avukatlarıyla görüşen PKK lideri Abdullah Öcalan, Demokratik Özerklik Anayasası’nın hazırlanması gerektiğine dikkat çekerek, KCK’nin örgütlenmesini hızla tamamlamasını istedi. ‘‘Tek başına ne Hükümet ne Genelkurmay ne MİT, Emniyet hiç kimse tek başına çözemez’’ diyen Öcalan, bir Hakikat ve Adalet Komisyonu’nun mutlak şekilde kurulması gerektiğini belirtti. Silahlı güçlerin sınır dışına çekilmesi konusunda bir anlaşmanın olmadığını kaydeden Öcalan, KCK davasındaki tutukluların rehin alındığını hatırlattı. Abdullah Öcalan, avukatlarıyla görüştü. Edinilen bilgilere göre görüşmede Kürt sorunun dış yansımalarına değinen Öcalan, “Eylemsizlik kararı Avrupa basınında olumlu yankı bulmuş. Yani Avrupa da artık sorunun ciddiyetinin farkına mı vardı, Avrupa artık olumlu-ılımlı mı düşünüyor, bu PKK'nin terörist örgütler listesinden çıkarmanın başlangıcı olabilir mi? Bilemiyorum. Avrupa Parlamentosunda her yıl yapılan 7. Kürt Konferansı bu ay yapılacakmış. Buradan bu Konferans aracılığıyla şunu ifade etmek istiyorum: “Siz bu toprakların son yüzelli yıllık tarihinde politikalarınızla dört halkın katliamlarına yol açtınız. Halkların özgürlüğünü bir avuç ranta, ekonomik çıkarlarınıza kurban ettiniz. Bu rant karşılığında sattınız. Türkiye'deki egemen sistemle de uzlaştınız. Bu çözümsüzlük politikasıydı. Bunda Avrupa'nın sorumluluğu var, bununla yüzleşmelisiniz, aksi halde tarih karşısında sorumluluktan kurtulamazsınız.” dedi. KCK DAVASINDA TUTUKLU OLANLAR REHİN DURUMUNDA KCK davasındaki tutsakların rehin alındığını belirten Öcalan, şöyle devam etti: “Diyarbakır'daki KCK davasını takip ediyorum, dil meselesi ön plana çıkarılmış biliyorum, bu konuda yapın veya yapmayın demiyorum. Ancak KCK sisteminin anlaşılmasında bir sıkıntı var. KCK hususunun tam anlaşılamadığını görüyorum, beş yıldır da yanlış uygulanıyor. KCK davasında tutuklu olanların durumu tam rehine almadır, onlara rehine muamelesi yapılıyor. İki yıldır hukuksuz bir şekilde yargılamadan cezaevinde tutuyorlar, Silivri'de de öyle yapıyorlar. Böyle giderse bu şekilde yargılamalar on yıl devam eder. Bu bir çürütme politikasıdır. Daha önceleri infaz ediyorlardı şimdi çürütüyorlar. Vedat Aydın biliniyor, zaten Hatip Dicle ile de yakın arkadaşlardı, Vedat'ı katlettiler Hatip'i de böyle cezaevinde çürütmeye çalışıyorlar. Daha önce on yıl hapsedilmişti, şimdi de hapiste çürütülmek isteniyor. Hatip Dicle'yi de biliyorum öyle silahla da ilişkisi yok. Yaptıkları, söyledikleri tamamen ifade özgürlüğü çerçevesindedir. Vedat Aydın'ın katledilmesiyle Hatip Dicle'nin cezaevinde çürütülmesi aynıdır, aynı politikanın biçimleridir. Bu tehlikeler görülmelidir, bunlar görülmeden doğru bir duruş sergilenemez. Basından izledim, bir avukat çıkmış, “inatlaşmayı bırakın, bayramdır, çoluk çocuğunuz evde sizi bekliyor” demiş. Bireysel düşüncesi, olabilir ancak anadil onurdur, oradaki ısrar onurunu korumada, varlığını korumada ısrardır, buna yöneliktir. Bu, varlık yokluk meselesidir, hayati konulardır. Çıkıp nasıl bundan vazgeçin diyebiliyorlar. Avukatların yarısı bu şekilde hiçbir şey anlamıyor. Tek tek insanların peşine düşüp onları bu tür yöntemlerle cezaevinden çıkarmaya çalışıyorlar! Çıkardıktan sonra da işte müvekkilimizi kurtardık diyerek bunu başarı sayacaklar, bundan mutlu olacaklar! Hani o bilinen Nasrettin Hoca'nın eşeğinin kaybettirilmesi hikayesine benziyor. Önce Hoca'nın eşeğini kaybettiriyorlar, sonra tekrar kendileri bulup getirip “Hoca sevindin mi?” diyorlar. KCK tutuklularının durumu da buna benziyor. Haksız-hukuksuz şekilde tutup rehin aldılar, ardından teslim almak isteyecekler, teslim olanları da tek tek bırakacaklar. Bunu da bir lütuf gibi gösterip sevinmelerini bekleyecekler. KCK tutuklamaları aslında bir çürütme politikasıdır. Ben daha önce buna siyasi soykırım demiştim. Aslında bütün bunların tarihi bir geçmişi de var.” SOYKIRIMIN TARİHİ 15 ŞUBAT 1925’TİR “Bana göre Kürtlere yönelik geliştirilen siyasal soykırımın başlangıç tarihi 15 Şubat 1925'tir. Neden böyle diyorum? 15 Şubat 1925'te Şeyh Sait hiç de hazırlıklı olmadığı halde aslında planlanan tarihten çok önce ayaklanmaya zorlandı. Şeyh Sait'e Dicle'nin bir köyündeyken, köye aranan birisi gelip sığınıyor. Ardından silahsız-tesisatsız askerler gönderilerek, “bu adamı bize verin” diyorlar. Şeyh Sait, onurlu biri, kendisine sığınan adamı verir mi? Direniyor vermiyor, vermeyince çatışma çıkıyor, askerler ölüyor. Böylece Şeyh Sait hiç hazırlıklı olmadığı halde bu olay gerekçe gösterilerek isyana zorlanıyor. Bu olay ne zaman başlıyor? 15 Şubat 1925'te. Ne kadar ilginç değil mi? Benim de komployla teslim edilmemin tarihi 15 Şubat 1999. Bana verilen idam cezası da Şeyh Sait'in idam edildiği tarih olan 29 Haziran tarihli, çok ilginç. Bütün bunlar tesadüf değil. 15 Şubat 1925 komplosuyla siyasal soykırım tarihi başladı ve daha sonra Kürdistan'ın bütün geneline ta Diyarbakır'dan Dersim'e kadar her yerde ve günümüze kadar uygulandı. Şimdi de KCK davası adı altında aynı siyasal soykırım politikası Diyarbakır'da yine devam ediyor. Ermeniler için 24 Nisan 1915 neyse Kürtler için de 15 Şubat 1925 odur.” ÇÖZÜM İÇİN HAKİKAT KOMİSYONU ŞART “Kürt Sorununun demokratik şekilde çözülmesi için yapılması gereken çok önemli şeylerden hatta en önemli olanı, Bir Hakikat ve Adalet Komisyonu'nun oluşturulmasıdır. Bunun ismi o kadar önemli değil, önemli olan işlevidir, hakikatin açığa çıkarılması, adaletin sağlanmasıdır. Bu konuda Türkiye'de uzman, tecrübe sahibi kişiler var. Her kesimden, işte sivil ve askeri kesimlerden, akademi çevrelerinden, aydınlardan, hatta halktan bu konuda uzman ve tecrübeli insanlar bu komisyona dahil edilir. Sayıları çok sınırlandırılmayabilir, 30-50 olabilir. Bu komisyon konusu Meclis kararı olmadan olmaz, hatta hukuken ve siyaseten bu mümkün değildir, Meclis kararı gerekir, dünya deneyimleri de böyledir. En bilineni Güney Afrika'dır ama Dünyada 16 ülke bu şekilde bu yöntemle sorunlarını çözdü. BU SORUNU KİMSE TEK BAŞINA ÇÖZEMEZ Bu sorunu tek başına ne Hükümet ne Genelkurmay ne MİT, Emniyet hiç kimse tek başına çözemez. Meclis kararı olmadan zor olur. Önemli olan Meclis öncülüğünde geniş yelpazede birçok kesimin içinde yer alacağı bir komisyonun kurulmasıdır. Şunun için komisyon diyorum: Meclis bir konuyu nasıl ele alıyor, doğrudan genel kurula gelmiyor, genel kurula gelmesi için önce konunun komisyonlarda görüşülmesi sonra genel kurula gelmesi gerekiyor. Burada yapılacak olan da budur. Burada komisyonun ismi önemli değildir, önemli olan hakikatlerin açığa çıkarılmasıdır. Bu komisyon son otuz yılı kapsayan bir çalışma yapabilir. Son otuz yılda yaşanan olayları inceleyip hakikatleri ortaya çıkarır. İşte herkes izliyor, son günlerde Turgut Özal'ın kardeşi, oğlu, eşi çıkıp onun öldürüldüğünü söylüyor, hatırlanırsa bunu ilk ben söylemiştim. Böyle iddialar var. Kardeşi doğru söylüyor, bu işin çözüm yeri savcılık değil, mahkeme değil, Meclis'tir diyor, ancak Meclis araştırma komisyonuyla çözülebilir diyor. Doğru söylüyor. Buna benzer pek çok olay var, işte Eşref Bitlis olayı var, diğer komutanlar var, 9 gerillanın öldürülmesi var, Taksim'deki patlama var, benzeri birçok olay var. Bunlar ancak belirttiğim komisyon çalışmaları çerçevesinde açığa çıkarılabilir. Bu komisyon gerçeğin açığa çıkması için Tansu Çileri, Doğan Güreşi ilgili herkesi dinler, beni de dinler, ben de görüşlerimi açıklarım.” SEÇİM SONRASINI BEKLEMEYE GEREK YOK “Bu komisyon, bugüne kadar yaşanan acı olaylardaki sorumluları ortaya çıkarır, Meclis'in gündemine getirip, bu konularda Meclisten karar aldırabilir. Bu konuda öncelikle Hükümetin karar vermesi gerekir sonra diğer partilerle uzlaşı sağlar. AKP'nin seçim sonrasını beklemesine gerek yok. Çünkü bu Komisyon parlamento çalışmasıdır, sadece bir dönemlik de değil, yani bir dönemin parlamentosunun işi değil, diğer parlamento dönemlerine de sarkabilir, dolayısıyla seçim sonuçlarından etkilenecek bir çalışma değil. Bazı konularda AKP, seçim sonrasını bekleyebilir ancak bu konu seçimle ilgili değildir, seçim sonrasını beklememelidir. Bu komisyon en kısa sürede kurulmalıdır. ‘AKP’NİN TİRANLIĞINA HİZMET ETMEYECEĞİZ’ Bu komisyon üzerinde sanırım bütün partiler de mutabıklar. Bu AKP'nin de CHP'nin de istediği bir şeydir, hatta CHP'nin bir önerisi oldu galiba bu konuda. Herkes bu konuda seferber olmalıdır. BDP de bu konuda özel bir çalışma yürütmelidir. En kısa sürede bu komisyon kurulmalıdır. Bu dönemde AKP'nin ikili bir karakteri sözkonusu. Biz AKP'nin tiranlığına hizmet etmeyeceğiz, bizim görevimiz bu değildir, buna alet olmayacağız. Ben cumhuriyetçiyim, demokratik cumhuriyetçiyim. Ne CHP'nin 80 yıllık hegemonyası ne de AKP'nin 8 yıllık hegemonyasını kabul etmiyorum, ikisine da karşıyım, ikisini de reddediyorum. “Ben ilkesel olarak silahları devreden çıkarmak istiyor, silahların devreden çıkarılmasına evet diyor, bu ilkesel bir tutumdur”. Ancak silahların devreden çıkarılması için hakikatlerin açığa çıkarılması ve toplumda bir uzlaşının gerçekleşmesi gerekir. Bunun için ilk Hakikatleri Araştırma komisyonu kurulmalıdır. Kurulan komisyon bu konuda karar verirse, uyarız. Eğer komisyon işlevini görürse, bu konuda ilerlemeler sağlanırsa, o zaman silahlı güçler sınır dışına çekilebilir veya ülke içinde bir yerde toplanabilir, hükümetin, devletin bilgisi dahilinde bunu yapabiliriz. Bu komisyonun kurulması gerçekleşmezse sorun nasıl çözülecek, sorun çözülmezse benim tarihe ve halka karşı sorumluluğum var, bunları söylemek zorundayım, bunları söylerken Öcalan tehdit ediyor falan demek ucuz yaklaşımlardır. Uyarı görevimi yapıyorum. Burada benimle yapılan görüşmelerle bir düzeye gelinebilir, bu konuda ilerlemeler sağlanabilir. Bundan dört-beş yıl önce, 2006'da Kürtlerin de içinde olduğu çevreler beni ateşkese zorladı, bunu sizin üzerinizden yaptılar, illa ki ateşkes yapmamız gerekiyor dediler, bu konuda beni oldukça zorladılar. Ama ben artık bu tür oyunlara gelmeyeceğim. Eğer ilerleme sağlanırsa ben devreye girer geri çekilme dahil rolümü oynarım. Herkesin şunu iyi görmesi gerekir, bu geri çekilme benzeri kararlar hayati kararlardır. Bu kararı da benden başka kimse veremez.” SİLAHLI GÜÇLERİN KONUMUNU YANLIŞ DEĞERLENDİRİYORLAR “Fakat bakıyorum bazen öyle şeyler oluyor ki, çok şaşırıyorum, öfkeleniyorum. İşte basından izledim, bazıları çıkıp sorumsuzca “silahlı mücadele miadını doldurmuştur” diyor. Buna kendileri nasıl karar verirler, bu hakkı nasıl kendilerinde buluyorlar? Silahlı güçlerin pozisyonu ve geleceği hakkında Kandil bile tek başına karar veremezken, bunları nasıl söyleyebiliyorlar? Açık söylüyorum Kandil bile bu konuda tek başına yetkili değil. Bu sorunu Kandil bile çözemezken onlar nasıl çözecekler? Bunları dile getirenler, silahlı güçlerle bir ilişkileri yok ki nasıl onlar hakkında söz söylesinler! Herkes kendi işine bakmalı, herkes sorumlu olduğu konularla ilgilenmeli, kafa yormalı, söz söylemelidir. Bazıları bırakmış kendi asıl işlerini silahlı güçlerin durumunu konuşuyor, bu konu onlara düşmez. Bunları anlamıyorum, niye kendi işlerini yapmıyorlar, niye kendi işi olmayan konulara giriyorlar? Anlamıyorlar mı? Şöyle bir düşünüyorum da herkes işin içinde görünüyor ancak Kürtlerin geleceği, özgürlüğü hakkında kafa yoran, üreten yok. Burada yanlış anlaşılmasın, binlerce, onbinlerce arkadaşımızın emeği, katkısı var ama yeterli değil. Yeni savunmalarımda bu konuyu işledim, nasıl başladığımı, nasıl bugüne getirdiğimi edebi bir dille anlatıyorum. Ama siyasi mücadele yürütenlerin çoğu fiziken varlar ancak bu konularda kafa yormuyorsunuz. Herkes hala bana yaslanmış, herşeyi benden bekliyorlar. Ben bu yüzden uyuyamıyorum burada, kafa yoruyorum. Ama onlar kendi yapması gereken işleri dururken, bunu doğru dürüst yapmazken kalkıp kendilerini aşan, dünyanın, ABD'nin Avrupa'nın bile çözemediği silahlı güçler konusunda ahkam kesiyorlar. Çözebilseydi ABD ve Avrupa bu konuyu çözerdi ama onları bile aşan bir konu olduğunu gördüler. ABD'si Avrupa’sı bile artık bu konuda beni tek etkili-yetkili kişi olarak görürken bunların yaptıkları açıklamalara bakın! Çevik Bir bile burada benimle görüşürken “sen dağa çıkardın sen dağdan indireceksin” demişti. Tabi burada yarı tehdit de vardı, tehdit olabilir de olmayabilir de. Önemli olan bir gerçeği tespit etmesiydi. Burada yaptığım bu süreçteki görüşmelerde heyettekiler bile ancak silahlı güçler sorununu benim çözebileceğimi belirttiler. Bu gerçekleri herkes görürken, bizimkiler niye göremiyorlar? Kalkıp silahlı güçler miadını doldurmuş diyorlar, AKP seni bırakır mı? Hem parası, hem olanakları, hem gücü var, senin neyin var, yer yutar seni. Bunu nasıl görmüyorsunuz? Şimdiki gibi rahat siyaset yapabilecek misiniz, devlet seni yaşatır mı, neyin karşılığında silahlar bırakılsın diyorsunuz? İşte basit gibi gelebilir ama Diyarbakır'da Toki inşaat çukurunda iki çocuk boğulmuş, bu ölümleri engellemek için ne yapıldı, iki kepçe toprak atılsa içine, o çukur kapatılsa bu ölümler olmayacak. ” AKP POLİTİKALARI CESARETLENDİRİLİYOR “Yanlış anlaşılmasın ben, burada kişilerle ilgili değilim, bir zihniyeti, anlayışı ve bir oyunu ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Oyun kurmuşlar, Kürtlerin altını oyuyorlar, çoğu farkında değiller. Ama burada bir oyun var. AKP referandumdan önce basbas bağırarak ‘sivil toplum örgütleri cesur olsun, ön plana çıksın’ dedi. İşte bu tür açıklamalar da buna hizmet ediyor, benim demek istediğim bu. Bu tür çıkışlarla AKP tasfiye politikası konusunda cesaretlendiriliyor sonuçta. Benim derdim bu. Aynı şeyi işte ticaret odası da başkaları da aynı şeyi yaptı. Bunu görmüyorlar mı, yine altlarını oyduklarını görmüyorlar mı? Bunlar bu oyunlara gelerek kendilerini düşürdükleri tehlikeyi farketmiyorlar mı? Bu sistem bu haliyle bunları bir gün bile yaşatmaz. Bunlar bu tür açıklamalar yaparak tasfiye planının değirmenine su taşıyorlar. Basın da bilinçli olarak bunları ön plana çıkarıyor. Türk basını bu konuda çok tecrübeli. Hemen o eğilimi ön plana çıkarıp “işte muhatap alınması gerekenler bunlardır” diyorlar. Herkes kendi işini yapacak. Kandil'in bile üstesinden gelemediği bir konuda sen nasıl böyle olmalı dersin, kurucusu sen misin? Bunlar ahlaki değil, saygısızlıktır. Apo vicdan sahibidir, adil bir insandır, hakkaniyetlidir, hak bilirim ancak bu tür şeylere de taviz vermem.” SINIR DIŞINA ÇEKİLME ANLAŞMAMIZ YOK “Bizim de burada silahlı güçlerin sınır dışına çekilmesi konusunda bir anlaşmamız yok. Şu anda heyetle yaptığımız görüşmelere diyalog da diyebiliriz, müzakere de diyebiliriz, kavram çok önemli değil, buna takılmamak gerekiyor. Ben burada sorunun demokratik barışçıl yollarla çözümü için 11-12 yıldır çabalıyorum. Burada birçok görüşme yaptım. Bugüne kadar yaptığım bu görüşmelerden sonra daha yeni yeni birbirimizi anlamaya başlıyoruz. 11-12 yıldır daha yeni ortak dili ve karşılıklı saygıyı yakalıyoruz, bu kolay olmadı. Ben buraya benimle görüşmeye gelen heyetlere de yaptığımız görüşmelerde defalarca söyledim. “Siz bile bu sorunun nereden kaynaklandığını anlayamıyorsunuz, o yüzden çözemiyorsunuz” dedim. Bu sorun, bir İngiliz planıdır. Daha yeni yeni beni anlamaya, bu konularda ikna olmaya başladılar. Tabi bu durum, bu düzey kolay yakalanmadı. İşte bu nedenle ben her fırsatta demokratik siyaset akademisi diyorum ne kadar yerine getiriliyor bilmiyorum. Doğru bir siyaset ve dilin ortaya çıkması için bu akademiler zorunludur, gereklidir. Burada devletle olgun bir dil geliştiriyoruz. Karşılıklı saygı temelinde birbirimizi anlıyoruz. Bu olmasaydı korkunç katliamlar gelişirdi.” ‘DEMOKRATİK ÖZERKLİK ANAYASASI’ “Demokratik özerklik konusunda şunları belirtmek istiyorum: Bu konu da eksik ele alınıyor. KCK davasını takip ediyorum. Sadece dil konusuna vurgu yapılıyor. Ancak bizim demokratik özerklik anlayışımız salt dil ile sınırlı değil. Bizim demokratik özerklik anlayışımızın bir arka planı var. Arka planında demokratik dünya sistemi çözümlemesi var, demokratik siyaset felsefesi var, demokratik örgütlenme modeli var. Demokratik özerklik anlayışımız böyle kapsamlı, bütünlüklüdür, bütünlüklü yaklaşmak gerekiyor. Bu bir toplumsal yönetim modelidir. Hukukçular bu konularda faydalı çalışmalar yapabilirler. Niye yapamıyorlar, anlamıyorum, engel olan nedir? Burada bir halkın özgürlük sorunu var, bu işler ciddidir. Daha önce demokratik özerklik anayasası konusunda çalışma yapılmasını söylemiştim, bu çalışmaya hukukçular katkıda bulunabilir. Bu demokratik özerklik anayasası yanlış anlaşılmasın, ayrı bir anayasa değildir. Genel ülke anayasasının bir parçası, bir bölümüdür. Yani genel anayasadan ayrı değildir. Demokratik özerkliğe ilişkin savunmalarımda daha önce işlemiştim, altı boyuttan hukuki, ekonomik, siyasi, kültürel, sosyal, güvenlik-savunma boyutlarından bahsetmiştim. Bu altı boyut çeşitlendirilebilir, çoğaltılabilir, azaltılabilir, önemli değil. Tüm bu boyutlar temelinde bunları esas alarak bir demokratik özerklik anayasası hazırlanabilir. Demokratik özerkliğin boyutlarının her biri üzerinde günlerce, haftalarca hatta aylarca tartışmalar yürütülebilir, dar bir zamana sıkıştırılmamalıdır, mesela ben burada zaman imkanım olsa on saat güvenlik boyutunu anlatabilirim. Bu çalışmaya hemen başlanmalı, harıl harıl çalışılmalıdır. Bu vesileyle BDP'ye de iki çağrıda bulunuyorum. Birincisi, Diyarbakır merkezli ve DTK'nın yürüttüğü Kürt halkının demokratik özerklik anayasası çalışması ile eşgüdüm içinde olmalıdır. 1921 ANAYASASI REFERANS ALINABİLİR “Bu çalışmalar yürütülürken 1921 anayasasının özerklikle ilgili bölümlerinden yararlanılabilir. Ayrıca Mustafa Kemal'in o dönemde Kürtlere özerkliğe ilişkin yaptığı konuşmalar var, daha önce bahsettiğim 10 Şubat 1922 Kürt Özerklik Kanunu araştırılarak ortaya çıkarılabilir. Biliniyor, Mustafa Kemal'in ilk Başbakanı Fethi Okyar'dı. “Ben elime Kürt kanı bulaştırmam” dediği için tasfiye edildi. Bir başbakandı, ama tasfiye edildi, ardından bilinen süreç gelişti. İngiliz hegemonyasını arkasına alan İnönü-Çakmak ikilisi iktidarı aldı. Mustafa Kemal bu şekilde etrafı sarılarak etkisizleştirilme sürecine alındı. Kürtler devre dışı bırakıldı. Sonraki anayasalar biliniyor. BDP, ikinci olarak Ankara merkezli ve demokrasi güçleriyle birlikte yeni demokratik anayasa çalışmasını yürütmelidir. Bunun için acilen bir demokratik anayasa konferansı yapılmalıdır.” KCK ÖRGÜTLENMESİ HIZLA TAMAMLANMALI “Daha önce önermiştim, Kent Konseyi demiştim. Kürdistan illeri başta olmak üzere bütün il merkezlerinde bu konseyler oluşturulur. Bir de il merkezi dışında kalan o ilin ilçe ve köylerini kapsayan bir Bölge Konseyi oluşturulur. Buna bir örnek vereyim. Diyarbakır merkezde Kent Konseyi oluşur. Bu konsey daha önce de söylemiştim, merkezde yer alan bütün STÖ' leri, zanaatkarlar, esnaflar, gençlik, kadın, bütün mahalle ve semt temsilcilerini bünyesinde barındırır. Bir de merkezin dışında yer alan Diyarbakır'a bağlı işte kaç ilçe varsa o ilçe ve köylerin temsilcilerinden oluşan bir Bölge Konseyi oluşturulur. Sorunlar burada tartışılır. Bunlar öz örgütlülüğün oluşturulmasına yönelik çalışmalardır. Beni soran, bana selam gönderen herkese özel selamlarımı iletiyorum. Dersim'e özel sevgi ve selamlarımı gönderiyorum.” ANF
-
Şu Cümlenizi çok önemsiyorum ''Her millet gibi Türk milleti de, tarihten gelen kendi kültürüne sahip çıkmaktadır. Bundan daha doğal bir şey varmı'' demişsiniz peki Kürtler için geçerli değilmi bu?
- 119 cevap
-
- 2
-
-
- KÜRTÇE
- Arapça Kurdî
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Sakarya Fırat dizisi geçen sene yayına başlamıştır,dolayısı ile buda,kusura bakmayın ama yapıcı olmak için eleştiri yapmadığınızın bir kanıtıdır,sizin amacınız üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir,tıpkı Ergenekon sanıkları için adalet isterken Sözüm Ona Kck adı altında içerde tutulanların durumunu gözardı etmeniz gibi......
-
TRT Sakarya Fırat adlı tamamı yalanlarla ve karalamalarla dolu bir dizi yayınlarken hiç sesiniz çıkmıyordu,şimdimi kötü oldu,bahsettiğiniz diziyi hiç izlemedim ama biz ilk geldiğimizde bizde çok dışlandık bunlar yaşandı,Türkçe bilmeyenlerle yada az bilenlerle dalga geçildi,küçük görüldü,ezildi,köyü yakılınca hiçbirşeyi olmadan çoluk çocuk ortada kalan insanlar büyük şehirlerde nelerle karşılaştı,bu devlet hiç sordumu,elbetteki kocaman bir HAYIR,ama aynı devlet Bulgaristan'da sözüm ona zarar gördüğünü idda ettiği kişileri getirip arsa,ev ve iş verdi,bunlar yaşanan olaylardır....
-
Zaten bölücü Türkçü zihniyetin derdi Kürt halkını ötekileştirerek dağların yolunu göstermek daha sonra hayatını kaybeden asker,polis vs.vs. nin cenazelerini sömürerek rantlarını devam ettirmektir....
- 119 cevap
-
- 2
-
-
- KÜRTÇE
- Arapça Kurdî
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Sorunu çözme noktasında olduğunu göstermesi,sorunları çözmek için diyalog kapılarını açık tutmasıdır asıl en önemli olan kısım,sorunlar toplumun her kesimini mutlak memnun edecek bir şekilde çözülemez,mümkün olduğunca toplumun her kesimini kapsayacak ve toplumun hiçbir kesimini rencide etmiyecek şekilde çözülecektir,ne bugünkü ''bilinmeyen dil'' yaklaşımını kabul edebiliriz,nede o bilinmeyen dil dedikleri dilin resmi kanalda 24 saat yayın yapılıyor olmasını ve ne ilginçtirki bu ülkenin hakiminin bilmiyorum dediği dilde yayın yapan TRT-6'yı açan yine bu ülkenin başbakanı çıkıp ''TRT-6 bi xêr be'' diyerek sözüm ona ''bilinmeyen bir dilde'' konuşmuştur,daha evvel bu ülkenin Cumhurbaşkanlarından biri o ''bilinmeyen dili'' konuşan halkı kastederek ''Kürt realitesi''ni kabul etmiştir,yani şuraya getirmek istiyorum,Önceleri Kürt Yoktur dediler,Sonra Kürt vardır ama hakkı yoktur dediler,şimdilerde Kürt Vardır,hakkıda vardır ancak ben ne kadar verirsem okadardır diyorlar...
- 40 cevap
-
- 1
-
-
Bakın yazdıklarımı ya çarpıtıyor yada yanlış anlıyorsunuz,bu ülkenin sorunlarını gerçekten samimi olarak çözebilecek parti Chp'dir ancak,bugünkü Chp değil,1987-1990 yılları arasının gerçek solcu Chp zihniyetidir,Chp ne zamanki Canan Arıtman,Nur Serter vs.vs. gibi faşist zihniyetli kafa yapısını değiştirirse Mhp'den daha fazla Irkçı Şoven Milliyetçilik yapmaktan vazgeçerse işte bizler ozaman çıkıp derizki evet bu Chp bu ülkeyi yönetebilecek Chp'dir,Kılıçdaroğlu'nun attığı adımları yakından izliyoruz,Batman'da ''Genel Af'' deyip Elazığ'a varınca ''ben öyle bişey demedim'' demişti,belki bunu parti içi dengeleri hesaplayarak yaptı ama artık parti lideridir ve partiyi şekillendirmek zorundadır inşallah o dediğim Chp'yi oluşturmYı becerirde ''öyle bir derdi varmı bilemiyorum'' bizde çıkar evet Chp iktidar olmayı hak eden partidir deriz....
- 40 cevap
-
- 1
-
-
Çukurca Mayıncısı Tutuklandı
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: ''biji tirkiye'' başlık Güncel Konular
O olaydaki dikkat edilmesi gereken bir diğer hususta olayın Genelkurmay tarafından herhangi bir soruşturma yapılmadan Pkk'nin üstüne atılmış olması ve Başbakan'ında bu açıklamayı esas alarak Dtp ile yapacağı görüşmeyi iptal etmesidir,bu olaydan 2 sonra Başbakan Dtp'liler ile görüşecekti ve buda 1-2 hafta öncesinden herkesçe biliniyordu....- 6 cevap
-
- 1
-
-
Silahı bırakıp, seçime girsinler
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: y.yılmaz başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Bütün dünya T.C dÜşmanı yani,yapmayın Allah aşkına,eğer bu saydıklarım T.C dÜşmanı,Pkk taraftarı olsaydılar T.C'nin pkk'ye karşı silahlı kuvvetler nezlinde başarı sağlaması imkansız olurdu....- 21 cevap
-
- 1
-
-
Çukurca Mayıncısı Tutuklandı
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: ''biji tirkiye'' başlık Güncel Konular
Bu mayının aynı zamanda uluslararası anlaşmalarca kullanımı yasaklanmış bir mayın olduğuda unutulmaması gereken bir ayrıntıdır tıpkı kullanılan kimyasal silahlar gibi.... -
BM dünyada yaşanacak en iyi ülkeleri sıraladı
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: yarçekimi başlık Güncel Konular
Gelir dağılımı konusunda Türkiye'dede dünyadada büyük bir uçurum olduğunu görüyoruz,İş sahasının en yoğun olduğu bölgemiz olan marmara ve trakyaya işim gereği bol bol gitmeme gerekiyor,daha önceleri fabrikaların önünde,tek tek fabrikaları gezerek iş arayan gençler görürdüm,1 ay önce en son oralardan geçerken neredeyse bütün fabrikaların işçi aradığını gördüm,tekirdağda fabrika müdürlüğü yapan bir arkadaşımla sohbet ederken bana söylediği bişey sanırım bu konunun özüne oturacaktır,çalışmaya gelen işçiler belli bir süre sonra yada ilk geldiklerinde ''asgari ücret verecekseniz ben hiç başlamayayım,pazarda limonda satsam o parayı kazanırım,başımı ağrıtmanın manası neki'' diyorlarmış.... -
Silahı bırakıp, seçime girsinler
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: y.yılmaz başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Bunlar konuşulur tartışılır ancak şahsi görüşüm yurtiçinden ziyade uluslararası bir komisyon kurulmasıdır,BM,AP ve dünya çapında sivil örgütlenmelerin akil adamları ve askeri,siyasi ve sosyal konularda tecrübeli isimler olmalı....- 21 cevap
-
- 1
-