-
İçerik Sayısı
2.767 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
90
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Freyja tarafından postalanan herşey
-
merhaba arkadaşlar
Freyja şurada cevap verdi: kıvırcık marul başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
Oraya kişisel durumunuzla ilgili şeyler yazıp, sonra da güncelle butonuna basarak yayınlayabilirsiniz (Ne yapıyorsunuz, nasılsınız, ne hissediyorsunuz, ne paylaşmak isterseniz vs. vs.) -
merhaba arkadaşlar
Freyja şurada cevap verdi: kıvırcık marul başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
Hoşgeldiniz http://www.facebook.com/?ref=logo#!/pages/Turkish-mediacomforum/121498967883186?ref=ts Bu bizim facebook adresimiz. Forumu günlük olarak takip etmek, güncel olaylardan haberdar olabilmek için buraya da üye olabilirsiniz. -
tengeriin boşig, hadi lütfen ikna et cyrano'yu ben çok umutluyum böyle bir röportajın sonucundan
-
Size de yeni bir röportaj yapalım Sürekli söylüyorum ama
-
TELL: Demek, Söylemek, Anlatmak Diğer kelimeler: Read: Okumak School day: Okul günü About: Hakkında School day: Okul günü
-
Hangi Üyelerle Röportaj Yapılsın İstersiniz?
Freyja şurada cevap verdi: Freyja başlık Üyelerle Yapılan Röportajlar
Denizkızı ve Radya Röportajlar hazır mıı? -
ARAMIZA HOŞ GELDİNİZ :)
Freyja şurada bir başlık gönderdi: Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
Sevgili Yeni Üyemiz; Öncelikle aramıza hoş geldiniz... Bizler Forum yönetimi ve forumdaşlar olarak çok iyi biliyoruz ki; yeni üyeler forumların her zaman en çekingen üyeleridir. Gerçek şu ki; “Turkish-Media'ya” üye olarak katılan tüm forumdaşlar forumu tanıyıp sevdikten sonra Zamanlarının çoğunu burada geçirip, nice arkadaşlıklar, bozulmayacak dostluklar edindiler. Güzel paylaşımlarda bulunup, bazen kimseye anlatamadıklarını bu forumun çeşitli sayfalarına yazdılar, İçlerinde kalanları parça parça bu forumun sayfalarına döktüler... Forumumuzu sevdiler ki bu forumda kaldılar, bu forumu günlük yaşamlarının bir parçası haline getirdiler. Sizden bir süre önce üye olarak ev sahibi konumunda olan forumdaşlarımız ve bizler, Siz aramıza yeni katılan değerli arkadaşlarımızla her anlamda iyi niyetli ve yararcı bir paylaşım anlayışıyla, Sonsuza dek bir arada olmayı arzuluyor ve diliyoruz. Bütün bunları ifade etmeye çalışırken amaçımız sadece size "Hoş geldiniz" demek değil. Öncelikle içten bir şekilde dile getirmemiz gerekir ki; Kendinizi önemsiyor ve değer veriyorsanız, bizim de sizi önemsediğimizi ve değerli bulduğumuzu bilmelisiniz… “ Turkish-Media” forum medarasyon ekibi ve tüm forumdaşların, “İyi niyetli, dostluğa ve yararlı paylaşımlara” yönelik bir anlayış içerisinde forumumuzu en kısa sürede tanımak ve Aktif bir şekilde kullanabilmeniz için, sizlere katkıda bulunmak ve yardımcı olmak için burada olduğumuzu bilmeniz yeterli. Bu amaçla, Forumumuzu en kısa sürede tanımak ve aktif olarak kullana bilmek için her türlü sorununuzu hiç çekinmeden dile getirebilirsiniz. Bilmelisiniz ki; biz moderasyon ekibi olarak, her türlü sorunun çözülmesi adına sizlere yardımcı olmak için buradayız. İşte size yardımcı olması bakımından forumla ilgili birkaç link: TM Forum Kuralları :.. https://www.turkish-media.com/forum/announcement/3-forum-kullanimi-hakkinda-onemli-bilgiler/ https://www.turkish-media.com/forum/announcement/12-kurallar-t-mcom-forum-kurallari-mutlaka-okumaniz-gerekiyor/ Kuralları mutlaka öğrenmemiz gerekiyor... Özellikle tartışmalara katılan üyelerimiz açısından kurallara uymak ve Saygı çerçevesinde yazılarını yazmak burada son derece önemsediğimiz bir konudur. Facebook Paylaşımı :.. Anında haber paylaşımları ve direkt giriş için facebook sayfamızın linki; http://www.facebook....121498967883186 Buraya üye olursanız, forumla sürekli bağlantıda kalabilirsiniz. Bütün gelişmeleri facebook ana sayfanızdan takip edebilir, sadece bir tıkla foruma ulaşabilrsiniz. Yardımcı-Takipçi :.. https://www.turkish-media.com/forum/forum/84-forumdan-ve-siteden-en-son-haberler/ Buradan forumla ilgili çoğu sorunuza cevap bulabiilir, çözüm yollarını öğrenebilirsiniz. Kafanızda soru işareti kalmasın yani Ben Geldim :.. http://www.turkish-media.com/forum/forum/39-ben-geldim-buradan-baslayabilirsiniz-birbirimizi-taniyalim/ Hem ben geldim dersiniz hem de belki kısaca kendinizden bahsedersiniz Röportajlar :.. http://www.turkish-media.com/forum/forum/797-uyelerle-yapilan-roportajlar/ Merak ettiğiniz, edeceğiniz üyeler hakkında herşey burada... Güncel Konular :.. http://www.turkish-media.com/forum/forum/5-guncel-konular/ Güncel olan konuları burada tartışıyoruz. Canınız mı sıkıldı o zaman biraz da havadan sudan konular :.. http://www.turkish-media.com/forum/forum/7-havadan-sudan-konular/ Yönetim-Moderatör Takımı :.. https://www.turkish-media.com/forum/yonetim/ Saygı ve Sevgilerimizle... Turkish-Media Yönetim-Moderatör Takımı-
- 11
-
-
Adminliginizi kutluyorum.Ben uzun bir aradan sonra bugün yine katiliyorum.Size basarilar iyi calismalar diliyorum.
-
Hangi Üyelerle Röportaj Yapılsın İstersiniz?
Freyja şurada cevap verdi: Freyja başlık Üyelerle Yapılan Röportajlar
Peki deniz_kızı sen sorularını hazırlamaya başla,GeceKuşu da en kısa sürede sana haber verecektir Röportaj şekline kendiniz karar verirsiniz Bir an önce yeni röportajımızı bekliyoruz -
zor bir yol
Freyja şurada cevap verdi: sarasara başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
Hoşgeldiniz -
Turkish-Media.Com Forum Sayfaları Facebook ve Twitter'da
Freyja şurada cevap verdi: Admin başlık Forumdan ve Siteden En Son Haberler
TURKISH-MEDIA, ARTIK FACEBOOK ANA SAYFANIZDA Sevgili Üyelerimiz, Artık Turkish-Media.com/forum Facebook Hayran Sayfası aracılığıyla forumumuzda tartışılan son haberleri ve gündemdeki haberleri, ayrıca güncellenen blogları takip edebilirsiniz. Bunun için hayran sayfamıza üye olmanız yeterli olacaktır. Grup paylaşımı haricinde hayran sayfası açmış olmamızın amacı hayran sayfasından forumla ilgili tüm bilgileri Facebook hesabınıza ait ana sayfanızdan yayınlayabilmemize ve böylece sizleri forumla ilgili herşeyden daha hızlı haberdar edebilmemize yarayacaktır. Ve tabii Turkish-Media.com/forum u arkadaşlarınıza da önerebilirsiniz. İlginize şimdiden teşekkür ederiz. Turkish-Media.com/forum facebook hayran sayfamıza katılmak için lütfen tıklayınız. . -
Sevgili Radya ve Sevgili Demirefe, Elinize, yüreğinize, canınıza sağlık... İkinize de bu güzel röportaj için içtenlikle teşekkür ediyorum
-
•:*´¨`*:•.☆ DEMİREFE RÖPORTAJI ☆•:*´¨`*:•. RADYA'NIN SORULARI, DEMİREFE'NİN CEVAPLARIYLA *** Daha nickini okuyunca bile bi gerileyip gardını alası geliyor insanın... Demir soğuk bir gerçekliği temsil ettiği için önce bi adım geriliyorsunuz... Bu yetmezmiş gibi bir de yanında Efe'si var... Efe miiiii? Kaçınnnn! Şaka bir yana gerçekten de ne Demir'liği ne de Efe'liği asla mübağala değil. Hani denir ya, tam da kendine "cuk" oturmuş bir nick seçmiş sevgili Demirefe. Amaaa... Bir de bunun ötesi var... İçerilere doğru gittiğiniz de karşılaşacağınız sıcak gerçeklik... Yaniiii Altınefe... Dikkatinizi çekerim bak Efelik sabit! Evetttt o sıcak gerçekliği görmek için yolculuğa çıkmaya hazırsanız, sırtınıza yaslanın ve okumaya başlayın. İlk söylemek istediğim, soruların çok profesyonelce oluşu... Çok güzel sorular. Doğrusu böyle bir röportaja muhatap olmak insanda çelişik duygular uyandırıyor. Gururlanmayı sevmem. Dünyada gurura değecek bir şey olduğuna inanmıyorum. Lafla olacak bir iş olduğuna da hiç inanmıyorum. İnsan ancak bir iş başardıysa konuşmaya hakkı vardır diye düşünüyorum. Yine de konuşarak belki bir şeyler başarmak mümkündür. Ya hep ya hiç mantığını doğru bulmuyorum. Olabildiği kadarıyla da yetinebilmeli, çok büyük işler yapamıyorsam hiç bir şey yapmayayım dememek gereklidir herhalde. Fakat diyeceğim; İnsanlar kendinden bahsetmekten daima hoşlanır. Bundan kimsenin kaçınabileceğini düşünmüyorum. Hepimiz bir parça kendimizle gurur duyarız, duymak zorundayız, aksi halde insan olamayız. Çünkü insan olmak, süperegonun alt benliği denetlemesidir. Bu itirafı hepimizin dürüstçe yapmamız gerek sanıyorum. Bu bir tür terapi biçiminde yarar da sağlar. Aynaya bakmalıyız, bu yararlıdır. Sorular öyle güzel ki korkarım çok uzun yanıtlar vereceğim. İlk soruya yanıt vermekten diğerlerine geçemem korkarım: Ne yalan söyleyeyim hangi soruyla başlamalıyım diye biraz düşündüm ama şöyle bir geri baktığımda soru geliverdi karşıma... 1.Sen hiç ateşböceği gördün mü demirefe? Yandı gülüm keten helva... Bu soruya bir hafta sürer yanıtım. Öbür sorulara geçemem korkarım. Görmez olur muyum! Çocukluğumun en yakıcı özlemi ateşböcekleri... Şimdiki çocuklar onları görmedikleri için öyle şanssızlar ki, hiç gerçek hayatta büyülü bir efsaneyi yaşamadıkları için neyi kaçırdıklarının farkında bile değiller. Onlar yanıp sönen renkli led ışıklarını teknolojinin mucizesi olarak görüyorlar. Fakat babamın nesline göre ben de şanssızım. Çünkü babamın anlattığına göre dar ve karanlık orman yolunu iki yanı kaplayan otların arasından uçan ateşböcekleri aydınlatırmış. Hep o yolda yürümenin hayalini kurardım çocukken. Benim çocukluğumda gündüzden otları karıştırıp onları bulmak ve toplamak gerekiyordu. Sayıları azdı. Çok çirkinlerdi aslında, kuzenim öğretmese onların ateş böceği olduklarına inanmazdım. Parlak siyah, uzun gövdeli kıvrak böceklerdi. Onları toplar bir kavanoza doldururdum. Sonra ağzına bir tül geredim, hava alsınlar diye. Ne yediklerini bilmiyordum, bilsem yiyecek verirdim. Ama nasılsa çok tutmayacaktım onları. Hava kararınca kavanoz elektrik ampülü gibi ışık verirdi. Onu alır karanlıkta evden iyice uzaklaşırdım, iyice karanlık olsun diye. Sonra onları özgürlüklerine kavuştururdum. Işıklı bir bulut gibi yayılışları büyüleyiciydi, hepsi gözden kaybolmadan oradan ayrılmazdım. Sadece ateş böcekleri değil, ben yabani bülbüllerin şakımasını da duydum. Bunu duymayan insan doğadan bir şey anlayamaz. İlk duyduğumda nasıl ürperdiğimi anlatamam. Bülbülün niye efsanelere konu olduğunu anlamıştım. Çünkü kendine has bir besteyle coşkuyla şakıyor, şakıyor, şakıyorlardı. Ama ürperten şakımaları değildi. Sonunda nefesleri tükeniyor ve hıçkırığa çok benzer bir sesle susuyorlardı. Sanki anlatıyor, anlatıyor, anlatıyor fakat artık anlatamadığı için hıçkırarak susuyorlardı. Ormanla kaplı derin bir vadiydi. Üç sabah sanırım, erkenden güneş doğmadan yürüyerek o vadiye gittim. Çünkü güneş doğunca susuyorlardı. Hiç birini göremedim. Sadece sesleri yankılanıyordu. Biri bitince öbürü başlıyordu. Vadinin her yanından bir bülbül sırası gelince uzun uzun şakıyordu. Hepsinin bestesi başkaydı, aynı değildi. Dünyada hala böyle bir bülbül vadisi var mı? Bilmiyorum... 2. Demirefe nasıl bir çocuktu? Sürekli doğa ile ilgilenen bir çocuktu. Yuvasından düşen serçeleri toplayıp eliyle ekmeği, meyveleri bulamaç yapıp besleyen ve büyütüp uçuran, suya düşen karıncaları çıkaran, yavru kedilere peynir götüren bir çocuktu. Korkunç görünüşlü böcekleri de incelemekten çekinmezdi. Geyik böceğinden korkardım ama incelemekten kendimi alamazdım. Bu acaip ve korkunç böcek beni çok etkilerdi. Yine de gardını alıp dikenli boynuzlarını uzatarak beni korkutmasına rağmen eğilip yakından incelerdim. Hayvanlardan pek korkmazdım, küçük bir çocukken yılanları boyunlarından yakalardım. 3-Çocukluğunda seni derinden yaralayan ve bugüne kadar yüreğinden silemediğin bir anın var mı? varsa anlatırmısın bizlere? Olmaz mı... Derin bir travma ile sonraki tüm hayatımda izini silemediğim olay, elimle besleyip büyüttüğüm küçük kartopu kuzumun kesilmesiydi. Travma o kadar derindi ki, bilincim travmadan kurtulmak için bu anıyı silmişti. Her kurban bayramlarında depresyon yaşamaktan bıkarak babama bir psikiyatra gideceğimi söyledim. Babam "kuzunu kestiğim içindir" deyince heykel gibi dondum. Belli etmemeye çalışarak mırıldanır gibi: "Ne kuzusu?" dedim. Babam şaşırdı: "Nasıl hatırlamazsın, sen büyütmüştün" dedi. O kadar şaşırdım ki "ve sen onu kestin öyle mi?" bile diyemedim. Küçükken babamla neredeyse hiç konuşmazdım ama nedenini bilmiyordum. Demek buymuş. İki ay uykularım kaçtı. Sonunda bir gece uykuya dalmak üzereyken birden kuzuyu hatırladım. Küçük kartopu gibi bir kuzu avucumu ona doğru çevirdiğimde koşarak gelip avucuma tos vuruyordu. Sonra ona taze çim getirdiğimi, abimin "tos vurmaya alıştırma şunu" diye kızdığını, hepsini hatırladım. Nasıl kesildiğini ise ne kadar düşünsem hatırlayamıyorum. Bu tamamen silinmiş, kesinlikle yok ve hatırlayabileceğimi de sanmıyorum. Faydası oldu hatırlamamın, artık kurban depresyonlarım bitti. Dur devam edeyim, ilginç geldi soruları yanıtlamak. Tekrar edeyim sorular güzel... 4-Okul çağlarında nasıl bir öğrenciydin? sınıfta nasıl bir öğrenciydi Demirefe? Tenfüste arkadaşlarıyla birlikteyken nasıldı? Silik bir öğrenciydim. İnsanlarla iletişim kurmakta başarılı değildim. Şaka yapmayı bile beceremiyordum. Çok sessiz ve sakin görünürdüm. Ama nadiren yaptığım çıkışlar büyük şaşkınlığa neden olurdu. Bir keresinde ilkokulda sınıfın delisi olarak tanımlanan ve herkesi döven bir çocuk benim yanımda oturan ve aslında en iyi anlaşabildiğim tek arkadaşım olan... Adı evet hatırlıyorum, Oğuz idi. O da çok halim selim sakin bir çocuktu. İşte sınıfın delisi dediğimiz çok taşkın hareketleri olan iri bir çocuk Oğuz'u dövmüş. Oğuz söylemiyordu ama aşırı durgundu. Ne kadar nedenini sorduysam söylemedi. Sonra sınıftakiler durumu anlattılar. İyi hatırlıyorum, tek kelime etmeden çocuğa giriştim. Neye uğradığını anlamayan çocuk delirmiş gibi bağırarak üzerime saldırdı. Etrafımda dönüp açığımı bulup etkili bir vuruşla beni indirmek istiyordu. Bir kısmı boşa giden, bir kısmı bir derece hedefini bulan yumruklaşmalardan sonra ikimiz de etkili bir sonuç alamadık. Beni epey bir süre bağırarak tehdit etti ama sonra bir daha kavga etmedik nasılsa. Yine de kinci değilmiş, iyi çocukmuş aslında. Öğretmene yaranmak, aferin almak aklımdan bile geçmezdi. Sevmiyordum aslında kadını, ayrım yapıyordu. Zenginlerin de çocuklarının okuduğu bir okula gidiyordum ve kadın onlara çok açık bir şekilde inanılmaz ayrıcalık yapıyordu. Onların söylediği aptalca sözler zeka parıltısı, bizim söylediklerimiz gevezelikti. Halbuki çok da az konuşurdum. Hiç unutmam, sınıfa mikroplarla ilgili bir kitapçık getirip okudu ve ertesi güne bunun özetini isteyip çantasına koydu. Sınıftaki bir tek çocuğun bunun hakkında tek kelime hatırlayacağını hiç sanmıyordum. Ama benim çok ilgimi çekmişti ve oturup kitabın neredeyse tümünü içine alır şekilde özetledim. Ertesi gün kim özet hazırladı diye sorduğunda tek parmak kalktı.Canı sıkıldı, o süper zekalara keşke akşamdan kitabı verseydi de babaları yazsalardı, doktor, avukat çocukları vardı ve hepsi lakayt lakayt bakınıyorlardı. İster istemez azarlar gibi: "Oku bakalım" dedi. Sınıfta bir anda çıt bile çıkmaz oldu. Kadın kitapçığı çantasına koyup götürmese neyse, aynısını bulmuş olmam da pek akla yakın değildi. Hatta mikrop bile demiyor, mikroorganizma filan diyordum. Zaten öğretmen kullandığım sözcüklere hayret eder? "Ne? Ne? Ne?" diye yüzünü buruşturarak kızardı. Tanrım... Ne kadar sinir bozucu bir kadındı! Onu hiç sevmiyordum. Bitirdiğimde tek kelime etmedi. Hiç bir şey olmamış gibi o günkü dersin kitaplarını çantasından çıkardı, masaya koydu. Açtı, gözlüklerini takıp baktı, baktı. Sonra gözlüklerinin üzerinden sınıfa bakıp "bugünkü konumuz..." derken gözü bana takıldı. Söylediği cümle şuydu: -"Ne var, baykuş gibi niye bakıyorsun?" Lanet kadın... Galiba ondan hala hiç hoşlanmıyorum... Bu iş bayağı hoşuma gitti... Dur şimdi madem ilkokul hayatımı anlattım, ilkokul aşkımı da anlatmadan olmaz... Adı Nur... Geniş bir yüzü vardı. Babası önemli bir kişiydi, neydi şimdi hatırlamıyorum. Durgun, ağırbaşlı, sessiz ve çok sakin bir kızdı. Gülmezdi bile. O yaşta bu kadar ağırbaşlı ve olgun bir kız nasıl olur diye hayret ederdim. Onunla bir kaç kez konuşmayı denedim. Fakat çok mesafeliydi, çok ağırbaşlıydı. Zaten espri yapıp güldürmeyi hiç beceremiyordum. Kesinlikle göz göze gelmeye izin vermezdi. Ya önüne bakar, ya başka tarafa yüzünü çevirirdi. Hiç cesaret vermezdi. Ben de zaten çok tutuktum, genellikle bir şey sorulmadan konuşmazdım. Konuştuğumda da çok kısa keserdim, laf kerpetenle alınırdı ağzımdan. O yüzden kızla hiç bir şekilde iletişim kuramıyordum. Kız gerçekten güzeldi. Yüzünün geniş oluşu olgun tavrını destekliyor, yaşından büyük bir hava veriyordu. Onu hiç atlayıp zıplarken, bağırırken görmezdim. Her zaman sakin ve ağırbaşlıydı. Yüzü son derece pürüzsüz ve parlaktı. Teni beyaz, fakat saçları simsiyahtı. Saçlarını kısa kestirir ve yüzüne doğru perçemler yaptırırdı. Bunu kendisi mi yaptırıyor, annesi mi yaptırıyordu bilmiyorum. Ama beyaz teni üzerinde siyah perçemler öyle yakıcıydı ki, yüzü bunca seneden sonra kafamda canlanır. Yüzünde çok keskin bir kontrast vardı. Siyah kaşlar, siyah saçlar, derin siyah bakışlar ve parlak beyaz ten... Bir gün öğretmen beni tahtaya kaldırdı. Nur ayrıcalıklı bir kız olduğu için en önde otururdu. Bir anlatım konusuydu, sözel bir konu anlatacaktım. Gözüm Nur'a takılınca kekelemeye başladım. Bir an bocaladım. Öğretmen hayret nasılsa tepki vermedi. O gün insaflı günündeydi, belki de başka bir şeyle meşguldü, öğretmenden yana hiç bakmıyordum. Nur hafifçe gülümseyerek kitabı yavaşça ileri doğru sürdü. Kitaba bakmadım, hala yüzüne bakıyordum. Bir iki bocalamadan sonra toparladım. Nur gülümsemeye başladı. İnanılmazdı, bana gülümseyerek bakıyordu! Bir süre sonra öğretmen: "Tamam tamam, otur" dedi. Uzun süre Nur'un dönüp bana bir küçük bakış atmasını bekledim. Hayır, kesinlikle yapmadı. Başka bir gelişme de olmadı, yine aynı mesafeli ve ağır kız tavrını o günden sonra da sürdürdü. Acaba o kız kiminle evlendi diye hep merak etmişimdir... Nasıl biriyle evlendiğini, ona layık bir adam olup olmadığını sadece bir kez görmeyi çok isterdim doğrusu... Facebook bu işlere yarıyor diyorlar ama... Yok ya, nostalji ile uğraşamam... 5-Çocukken kurduğun hayallerden bahsedermisin biraz...Büyüdüğünde ne olmak isterdi demirefe? Tabii ki bilimci olmak isterdim. Daha ilkokuldayken birtakım projelerin bulunduğu bir dosyam vardı. Bu dosyada çizimler, krokiler, tasarımlar vardı. Bu tasarımlar arasında neler yoktu ki... En önem verdiğim proje bir roket projesiydi. Son derece ayrıntılı çizimler ve tasarımlar yapmıştım. Üç kademeli bir roket olacak ve yükseldikçe alt kademelerini atacaktı. Son kademenin yakıtı da bittiğinde paraşütü açılıp yere süzülecekti. Denemelerim sırasında terasta şiddetli bir patlamaya neden oldum. Roket yerden bile kalkmadan patlamıştı. Şanslıydım veya tedbirliydim, her nasılsa bana bir şey olmadı. Resmen patlama beton zemini sarsmıştı. Önce abim çıkıp geldi ne oluyor diye. Abimle tartışmaya başladık. "Oğlum sen manyak mısın, çatlak mısın?" diye bağırıyordu. Az sonra da babam geldi. Bizi tartışırken görünce abime bir tokat patlattı. Abim benim tersime atak ve dışa dönüktü, babam onun kendisine cevap vermesinden hoşlanmazdı. Bu sefer de ne dediyse babam kızmıştı. Suçlu ben olduğum halde tokadı abim yeyince zoruna gitti, bir şey söylemeden aşağı indi. Zavallı abim, yaramaz ve hareketli bir çocuk olduğu için ne zarar olsa ondan bilinirdi, kimse benim yapmış olabileceğimi aklından geçirmezdi. Her ne olsa, bir şey kırılsa azarı o işitirdi. Kesinlikle ben yapmış olamazdım. Halbuki gizli gizli ve sessizce yapmadığım yaramazlık yoktu. Tehlikeli kimyasallar, patlayıcılar, benzin, barut, asit, elektrik... Uğraşmadığım tehlikeli nesne yoktu. Hatta buna bir ara silahlar bile dahil oldu. Bu konuda amcalarım suçlu. O yaşta bir çocuğun eline nasıl olup dolu silah verip bir de ateş ettirirlerdi aklım almıyor. Küçücük bileklerim silaha hakim olamaz ve kurşunlar sağa sola rasgele giderdi. Ne aymazlık, hayret... Biz daha yeni bilinçlenmeye başlayabilen bir toplumuz, bu kesin... İşin garibi babam filan benim roket denemesi filan yapacağımı aklından geçirmezdi. Öyle uslu ve sakin bir çocuktum ki, yaramazlık yapacağım kimsenin aklından geçmezdi. Daha küçükken o kadar sessizmişim ki, evde bile beni arayıp bulmak zorunda kalırlarmış. Bulduklarında da bütün dikkatimi bir şey üzerinde toplamış, inceliyor olurmuşum. Bu ya bir hayvan, ya da bir alet filan olabilirmiş. Oyuncakları çok merak eder ama sökmeye kıyamazdım. Söktüğümde mutlaka bozulacağını bilirdim. En sonunda abim evirip çevirip durmama dayanamaz, sökerdi. Asla kendim sökmez, ama nasılsa söküldü diye incelerdim. Hatırlıyorum, bir at arabası vardı. Yürürken atlar başlarını sallıyorlar ve adım atıyorlardı. Onu her gün saatlerce inceler, içinde ne olduğunu kestirmeye çalışırdım. Kendi kendime birtakım kestirimlerde bulunur, makaralar, ipler hayal ederdim. Abim "kafayı yiyeceksin sen, söküyorum" der, kıyameti koparırdım, "hayır sökme!" diye. Bir gün dayanamayıp sesimi çıkarmadım. Benden itiraz gelmeyince abim hevesle işe girişti. Güzelim oyuncağı parçalarken çok üzülüyordum ama merakımı da yenemiyordum. Annem görmesin diye masanın altına saklanmıştık. Sonunda bana beni bir ay kadar uğraştıracak bir iş çıktı. Uzun uğraşlarım sonunda esli haline getirmeyi başaramadım. Pek uzmanca sökülmemişti! En sonunda atlara öyle üzüldüm ki, saatlerce ağladım. 6.Demirefe büyüdüğünde hangi mesleği seçti? Bulunduğun nokta seni mutlu kılmaya yetiyor mu? Sorunun ikinci kısmının yanıtı, birinci kısmını önemsiz kılıyor, ikinci kısmın yanıtı hayır... Bilimci olmadıktan sonra ne olsam boş... Hayalim ODTÜ okumaktı. Fakat bunun için yeterli gelecek hiç bir desteğim yoktu, ne maddi, ne manevi. Azıyla yetinmek zorunda kaldım. Evet, fakülte ama ODTÜ olmadıktan sonra kıymeti yok. 7.Mutluluk deyipte sormadan olmaz...Senin için mutluluk nedir? Bilmek... 8-Yaşama sevincini nereden alıyorsun?Seni neler bağlar hayata? Anlamak... 9.Seni en mutsuz eden şey? Hani şu içimde yaradır deriz ya...] Anlayamamak. 10.Bir gün mutlaka! dediğin kendinle ilgili plan ve projelerin var mı? Olmaz mı... Bir tekne istiyorum. 11-İnsanlara güvenirmisin? Sana güvenmelerini nasıl sağlarsın? Hayır. Hiç bir şey güvenilir değildir. Kimsenin de bana güvenmesini beklemem. 12-Benden "şu olmaz" dediğin bişey var mı hayatta? Sanmıyorum. 13-Demirefe mutfağa girer mi acaba? Yemek yemek için değil tabi, yapmak için Evet. Gerekli olursa yemek yapar ve tabii yerim de... 14-Mucizelere inanırmısın? Eğer evetse, mucizeleri doğuran bir kuvvet var mıdır? İnanırım. Mucizenin iki tanımı var diye düşünüyorum. Olmayacak kadar düşük olasılıkların gerçekleşmesi ve aynısını yapmaktan aciz kaldığımız şeyler... Her iki anlamda da mucize elbette var. Slogan kabul ettiğim prensibe göre raslantının bile nedenleri varsa, mucizelerin nedenleri mutlaka olacaktır. Ama nedenlerini kavrasak zaten mucize olmazlardı. 15-"İyi ki var" dediğin özelliklerin? Yok, sıradan bir kişi olduğuma inanıyorum. 16-"Olmasaydı iyiydi ama huyum kurusun işte " dediğin özelliklerin? Yok, sıradan bir kişi olduğuma inanıyorum. 17-Hayalini kurduğun tatil? Issız ada... Robinson Crouse çocukluğumun en etkileyici romanıydı, yıllarca kendimi Robinson olarak hayal ettim. Fakat tatilimin onunki kadar uzun olmasını asla istemem. Bu bir kabus olurdu. 18-Hayat koca bir hiç midir yokolup gideceğimizi düşünürsek? Hiç diye bir şey yoktur. Hiç bir şey yokken ortaya çıkmamıştır, hiç bir şey yok olmaz. Zaman sonsuzdur, varlık da sonsuzdur. Bunun aksi düşünülemez, felsefi olarak aksi olanaksızdır. 19-Ölüm bir yokoluş mudur yoksa yeni bir başlangıç mı sence? Hiç bir şey yok olmaz, var da olmamıştır, başlangıç ve son diye bir şey de yoktur. 20-Demirefenin kural ve prensipleri var mıdır? Varsa nelerdir? Mutlaka nedeni bilmek isterim. Neden? sorusunu mutlaka cevaplamalıyım. Cevaplayamıyorsam elimden geleni sonuna kadar yapmalıyım. Neden? sorusunu cevaplayamamayı asla kabul edemem. 21-Öfkelendiğinde öfkeni nasıl yatıştırırsın? Doğa ile başbaşa kalmak tüm sorunlarımı çözer. 22-Cevabını vermekte en cok zorlandığın veya kararsız kaldığın soru ne olurdu hayatında ? Gerçek nedir? 23-Hiç duygularınla, mantığın arasında çeliştiğin olur mu?Böyle bir durum karşısında tepkin ne olur? Olmamasını düşünemiyorum. Hiç kimse için bundan bağışık olmak düşünülemez. Tabii ki mantığımı kullanırım. En azından kullanmaya çalışırım. Başaramazsam yeniden denerim. Mutlaka sonuçta mantık üstün gelmeli... 24- "Evet, işte bu benim dostum" dediğin insanın özellikleri neler olmalı? Kayıtsız şartsız çıkarların söz konusu edilmekten uzak tutulması. Çıkar söz konusu olduğunda dostluk olamaz. 25-Zaman makinası olsa hangi tarihe giderdin,eğer geçmiş bir tarihi seçiyorsan, o zamanda yaşamış kimi tanımak isterdin? 65 milyon yıl öncesine gitmek isterdim. Tiranosaurus Rex ile tanışmak için... 26-Eğer ışınlanabilme özelliğimiz olsa şu saniye nereye ışınlanmak isterdin? Geleceğe... Ne kadar geleceğe diye sorma, madem yaptın bir hayır, sonsuza kadar her istediğim yere... 27-Benim bildiğim bir özelliğini arkadaşlarla paylaşmak istiyorum,tabi eğer iznin olursa...Vereceğim fotoyu inceleyip karakter analizi yaparmısın desem? Onun karakter analizini halk daha yapamadıysa koyver gitsin, ben yapsam ne yazar... Bir kere daha soruların güzel olduğunu vurgulamak istiyorum. Hatta yeniden uzun olarak yanıtlamak bile isteyebileceğim kadar güzeller... Teşekkür ederim, öyle olmaları gerekiyordu... 28-Tartışmaların bile aralarına konuya uygun fıkralar eklemenden fıkra dağarcığının bol olduğunu düşünüyorum...Çok güldüğün bir fıkrayı bizlerle paylaşırmısın? Tabii... Henüz milenyum olmamıştı. Tanrı milenyumdan sonrasının anlamsız olacağını düşünüp kıyameti koparmaya karar verdi. Bunu insanlara bildirmesinin iyi olacağını düşündü. Belki içlerinden biri tanrıyı vazgeçirecek bir yeteneğe sahip olabilirdi. İnsanlardan üç önemli kişiyi seçmesinin yeterli olacağını düşündü. ABD başkanı Clinton, Rusya lideri Yeltsin ve Microsoft yönetim kurulu başkanı Bill Gates'i seçti. Üçünü çağırıp milenyumda kıyameti koparacağını bildirdi ve gidebileceklerini söyledi. Sonra merakla ne yapacaklarını izlemeye başladı. Clinton döner dönmez hemen Temsilciler Meclisini acil toplantıya çağırdı. Kürsüye çıkıp: -"Bir iyi bir kötü haberim var." dedi. Senatörler: -"Önce iyisini söyle" dediler. -"Dünyanın en önemli kişisi benim. Kötü habere gelince, milenyumda kıyamet kopacak!" Aynı anda Yeltsin de Duma'yı acil toplamış konuşma yapıyordu: -"Haberler kötü, öncelikle tanrı gerçekten de varmış. Daha kötüsü, milenyumda kıyameti koparmaya karar vermiş." Bu sırada Bill Gates sevinçten uçarcasına yönetim kurulunun başına geçmiş, mikrofonu sıkıca kavramıştı: -"Millet, size süper haberlerim var! Birincisi dünyanın en önemli üç kişisinden biri benim. Daha mükemmeli, artık bilgisayarlarda milenyum sorununun üstesinden gelmemize gerek kalmadı!" 29-Demirefe unutkan mıdır? Evet, çok... 30- Nasıl unutkanlıklar birkaç örnek lütfen (tamam kabullll benim kadar unutkan birilerinin olduğunu bilmek güzel, o yüzden soruyorum...) Ertesi gün mutlaka yerine ulaştırılması gereken bir şeyi sabah çıkarken unutmayayım diye kapıya yakın en göze batacak yere koymama rağmen sabah onu görmeden geçer giderim. Saat her kaçta aklıma geldiyse geri gelir onu alır cebime koyarım. Sonra cebimde kalır, vermeyi unuturum. Öğlen cebimde olduğunu görünce öğleden sonra mutlaka vereyim diye düşünürüm. Öğleden sonra yine unuturum. Akşam cebimden çıktığında ertesi gün mutlaka unutmamam gerektiğini düşünürüm. Yarın artık haftasonu, pazartesi için böyle bir şey cebimde bekliyor. Umarım unutmam. Birazda tek kelime, tek cevap yapalım mı? Tabii ki ,neden olmasın? Politika- Sarmal Tartışma- Sonsuz Kedi- Mükemmel Gipgip- Garibim Fıstık- Bir de keçilere inatçı diye iftira ederler. Mubişimi görseler inat, hem de aksi bir hayvan nasıl olur anlarlardı. Dünyanın en gaddar muhabbet kuşu. Dünya- Bilye Ötenazi- Zor İdam- Kaldırıldı Bağışlamak- Asla Zaman- En zor Yaşam- Kısa Aşk- Tek atımlık barut Müzik- Ritm Yumak- Benim güzel prensesim... Son kedim... Bana vakit ayırdığın için çok teşekkürler...Benim açımdan da çok keyifli bir röportaj oldu...
-
Hangi Üyelerle Röportaj Yapılsın İstersiniz?
Freyja şurada cevap verdi: Freyja başlık Üyelerle Yapılan Röportajlar
Sevgili deniz_kizi gecekuşu da kabul ederse eğer sana GeceKuşu'nun röportajını yapmayı teklif ediyorum -
T Take care!: Kendine iyi bak, dikkat et Take it easy: Rahatına bak, kafana takma, boşver Tell the truth: Doğruyu söyle Thank you: Teşekkür ederim Thank you for your advice: Önerin için teşekkür ederim Thank you for your effort: Çabanız için teşekkür ederim. That’s always the case: Her zaman öyledir. That’s all!: Hepsi bu, bu kadar. That’s all for now: Şimdilik bu kadar That’s neat: İlginç bir şey That’s the worst of it!: Bu olabileceğin en kötüsüdür. The road divides here: Yol burada ayrılıyor The whole world knows that: Bütün dünya bunu bilir They hurt: Onlar acıtır, bu incitir Things are getting beter: İşler iyiye gidiyor Time after time: Zaman zaman Time is money: Zaman paradır Time is running out: Zaman tükeniyor This way: Buradan ya da bu şekilde Time is up: Zaman doldu, süre bitti. To be careful!: Dikkatli olmak Try again: Tekrar dene W Watch out!: Dikkat et! What about you?: Peki ya sen, bu konuda senin fikrin ne, sen bu konuda ne düşünüyorsun? What a nice day (it is)!: Ne güzel bir gün! What a pity!: Ne yazık! What does it mean?: Bu ne anlama geliyor? What do you think?: Ne düşünüyorsun? What happened?: Ne oldu? What happened to you?: Sana ne oldu? What’s new?: Ne haber What’s the matter?: Ne var, ne oldu? What’s up?: Ne haber? What’s wrong with you?: Neyin var? What’s your trouble?: Senin derdin ne? Who’s calling?: Kim arıyor, kim çağırıyor Who tall you that?: Bunu sana kim dedi? Would you like some help?: Yardım ister misin? Why not?: Neden olmasın Y Yes, I suppose so: Evet, galiba öyle You are a chicken: Sen bir ödleksin You are just in time: Tam zamanında geldin You are really killing me: Beni gerçekten öldürüyorsun You can get what you want: Ne istersen alabilirsin You did right: Doğru yaptın You have got a point there: İyi bir noktaya değindin You here that?: Duydun mu? You owe me one: Bana borçlusun You’re welcome: Birşey değil You set me up!: Bana tezgâh kurdun!
-
J Just a minute: Sadece 1 dakika izin ver Just wonderful!: Harika! K Keep in touch: Muhafaza et, irtibatı kesme, teması kesme Keep it up!: Aynen devam et! Keep your promise: Sözünü tut L Let me see: Bir bakayım Let’s go!: Hadi gidelim! Let’s not waste our time: Zamanımızı boşa harcamayalım M Make yourself at home: Kendini evdeymiş gibi hisset Me too: Ben de Mind your own business: Siz kendi işinize bakın! More or less: Aşağı yukarı Move out of my way!: Yolumdan çekil! My car needs washing: Arabamın yıkamaya ihtiyacı var My god!: Aman Tanrım My treat: Bu benden. N Neither you nor he is wrong: Ne sen hatalısın ne de o Never mind: Boş ver, zararı yok None of your business!: Seni ilgilendirmez No one knows: Kimse bilemez No problem!: Sorun yok No way!: Olamaz! Hiçbir şekilde, hiçbir yol, Not a sound was heard: Sessizlik hâkimdi, çıt yoktu Not bad: Kötü değil, fena değil Not yet: Henüz değil O Of course!: Tabiî ki S See you: Görüşürüz Shut up!: Kapa çeneni Slow down!: Yavaşla So do I: Bence de So it seems: Öyle görünüyor So long: Hoşça kal, oldukça uzun So much the beter: Daha iyi ya, Tam isabet! Sooner or later: Er ya da geç (eninde sonunda) So so: şöyle böyle, eh işte Stop making such a noise: Gürültü yapmayı kes
-
H Have fun!: İyi eğlenceler veya eğlen He can’t take a joke: O şakadan anlamaz He doesn’t care about me: Beni umursamıyor He has a large income: Onun kazancı çok, iyi para kazanıyor He is collecting (saving) Money: Para biriktiriyor He is my age: O benim yaşımda He is just a child: O sadece bir çocuk He is totally exhausted: O tamamen bitmişti, tükenmişti He looks very healthy: O çok sağlıklı gözüküyor He paused for a reply: Cevap vermek için durdu He repaired his house: O onun evini tamir etti He suggested a picnic: Piknik yapmayı önerdi He was born in New York: O New York da doğdu Help yourself: Kendine yardım et Here’s a gift for you: Bu senin için bir hediye, işte hediyen! Here you are: İşte buyurun (alın), işte buradasın Hold on: Bekle How are things going?: İşler nasıl gidiyor? How do I look?: Nasıl görünüyorum? How’s it going?: Nasıl gidiyor? Ne var ne yok? How much?: Ne kadar How much does it cost?: O ne kadar tutuyor, maliyeti nedir? I I agree: Aynı fikirdeyim, sana katılıyorum I caught the last bus: Son otobüse yetiştim I can’t help it: Benim elimde olan bir şey değil. I could hardly speak: Zorlukla konuşabildim I decline!: Reddediyorum I don’t mean it: Onu demek istemedim, onu kasdetmedim. I dont understand: Anlamadım I doubt it: Ondan şüpheliyim, Ondan şüphe ederim. I have a suprise for you: Senin için bir sürprizim var I have no idea: Hiçbir fikrim yok I have something to tell you: Sana söyleyeceğim bir şey var I have the right to know: Bilmeye hakkım var I just made it!: Şimdi yaptım. I know all about it: Bütün ayrıntılarıyla biliyorum I know what I said: Ne dediğimi biliyorum I love you!: Seni seviyorum. I’ll arange everything: Herşeyi ayarlayacağım I’ll back soon: Çok yakın zamanda geri döneceğim I’ll be more careful: Daha dikkatli olacağım I’ll be right there: Hemen geliyorum I’ll have to try that: Bunu denemek zorundayım I’ll fix you up: Sizinle ilgileneceğim I’ll see to it: O işi hallederim ben. I’m afraid that I have to go: Korkarım gitmem gerekiyor I’m busy: Meşgulüm, yoğunum I’m full: Tokum. I’m his fan: Onun hayranıyım I’m home: Evdeyim I’m in a hurry!: Acelem var I’m lost: Kayboldum. I’m not sure I can do it: Yapabilir miyim emin değilim I’m on a diet: Diyetteyim I’m single: Bekârım I’m so sorry about this: Bunun için çok üzgünüm I’m sorry: Özür dilerim, üzgünüm I’m sure: Eminin I’m sure of it: Ondan eminim I’m very proud of you: Seninle gurur duyuyorum I need to do this: Bunu yapmaya ihtiyacım var I saw it with my own eyes: Kendi gözlerimle gördüm I see: Anlıyorum I quit!: İstifa ediyorum, bırakıyorum, vazgeçiyorum. I promise: Söz veririm I think so: Sanırım öyle In that case: Bu durumda Is it true or false?: Doğru mu yanlış mı? Is it yours?: Bu senin mi? It doesn’t make sense: Bunun bir anlamı yok It doesn’t matter: Fark etmez It really takes time: Bu gerçekten zaman alır It’s fort he best: Böylesi daha iyi It’s her field: En iyi o bilir, onun alanı It’s none of your business: Üstünüze vazife değil, sizi alakadar etmez, sizi ilgilendirmez It’s not a question of that: Mesele o değil It’s a good idea: BU iyi bir fikir It’s a long story: Uzun hikaye It’s just what I need: Bu tam da ihtiyacım olan şey It’s not a good idea: Bu iyi bir fikir değil It’s no use complaining: Şikayet etmenin anlamı yok It’s ok: Herşey tamam, herşey yolunda It’s on the tip of my tongue: Dilimin ucunda It’s too good to be ture: Gerçek olamayacak kadar iyi It’s up to you: Bu sana bağlı It’s very thoughtful of you: Çok düşüncelisin It’s your turne: Sen sıran It seems all right: Tamam gibi gözüküyor
-
A After you: Senden sonra Allow me: Bana izin ver A lovely day, isn’t it?: Hoş bir gün, (öyle) değil mi? Any thing else?: Başka bir şey var mı? Any day will do: Herhangi bir gün bana uğra Are you kidding?: Şaka mı yapıyorsun? Kafa mı buluyorsun? Are you sure?: Emin misin? As for me: Bence As soon as possible (A.S.A.P.): Mümkün olan en kısa sürede B Be careful!: Dikkatli ol! Be calm!: Sakin ol! Be patient!: Sabırlı ol! Be quiet!: Sessiz ol Bottoms up!: Şerefe! İçkiyi bir yudumda bitirmek. Fondip yapmak Bless you!: Çok yasa! By the way: Bu arada.. C Can I help you?: Yardım edebilir miyim? Can you repeat it?: Tekrar eder misin? Cheer up!: Neşelen Come on: Yapma, hadi ama Congratulations!: Tebrikler! Count me on, Count me in: Ben varım, beni de sayın. D Do l have to?: Yapmak zorunda mıyım? Do me a favor: Bana bir iyilik yap Do you understand?: Anladın mı? Don’t be so childish: Çocuk olma, çocuk gibi davranma Don’t be ridiculous: Komik olma Don’t be so modest: Alçak gönüllü olma Don’t keep the truth from me: Benden gerçekleri saklama Don’t let me down: Beni hayal kırıklığına uğratma Don’t move!: Kımıldama! Don’t worry: Endişelenme E Enjoy yourself!: Eğlenmene bak! Excuse me Sir: Affedersiniz efendim F Feel beter: Daha iyi hissetmek, daha iyi olmak Follow me: Beni takip et Forget it!: Unut onu, unut gitsin Forgive me: Beni affet For what?: Ne için? G Give me a hand!: Bana yardımcı ol, bana yardım et (şu işe bi el at). Good job!: İyi iş Good luck!: İyi şanslar Guess what?: Tahmin et ne (oldu)?
-
Hangi Üyelerle Röportaj Yapılsın İstersiniz?
Freyja şurada cevap verdi: Freyja başlık Üyelerle Yapılan Röportajlar
E hadi yapalım artık şu röportajı hadi radya, hadi demirefe sizi bekliyoruzzzz -
Hangi Üyelerle Röportaj Yapılsın İstersiniz?
Freyja şurada cevap verdi: Freyja başlık Üyelerle Yapılan Röportajlar
İşte tam olarak bundan bahsediyorum -
TO OPEN: Açmak Diğer kelimeler: Hurt: Zarar vermek Little: Küçük Attachment: Ek Inbox: Gelen kutusu (Elektronik postaların geldiği dizine verilen ad) Pandora's inbox: Pandora'nın kutusu (Yunan mitolojisine göre bütün kötülükler bir kutunun içine hapsedilmiştir. Pandora ise merakını yenemeyerek bu kutuyu açmış, açınca da içindeki bütün kötülükler dünyaya yayılmıştır.)
-
Hangi Üyelerle Röportaj Yapılsın İstersiniz?
Freyja şurada cevap verdi: Freyja başlık Üyelerle Yapılan Röportajlar
Tamam Dayı burayı takip ediyor bu mesajı görecek ve size cevap verecektir, bundan sonrasında siz röportajınızı nasıl yapacağınızı öm üzerinden kararlaştırabilirsiniz. -
Hangi Üyelerle Röportaj Yapılsın İstersiniz?
Freyja şurada cevap verdi: Freyja başlık Üyelerle Yapılan Röportajlar
Dayı'ya ne dersin? Bence çok uygun Eğer Dayı ve Siz röportaja karar verirseniz Dayı Röportajını da sizden bekleriz Sevgili MonDieu -
Hangi Üyelerle Röportaj Yapılsın İstersiniz?
Freyja şurada cevap verdi: Freyja başlık Üyelerle Yapılan Röportajlar
Sevgili MonDieu, Bir üyemizle de siz röportaj yapsanız, hatta bir üyemiz de sizinle röportaj yapsa ne güzel olur değil mi?