Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

rıza

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    14
  • Katılım

  • Son Ziyaret

4 Takip eden

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Erkek

rıza - Başarıları

Çırak

Çırak (3/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. rıza

    parmak izi....

    Tek yumurta ikizleri hariç hiçbir insanın parmak izleri birbirine benzemez ne kadar garip değil mi?Tek yumurta ikizlerininki de birebir benzerlik göstermemekle birlikte belirgin oranda aynıdır.Milyarlarca insanın hiçbirinin parmaklarındaki o harkulade izler birbirini tutmuyor.Rabbimiz'in sonsuz ilim ve kudretiyle meydana gelmiştir bunlar.Her şahsın DNA programında var olup embriyonik dönemde parmakların ucunu örten derinin adeta bir nakış gibi işlenmesidir bana göre.Rabbimiz kıyamet suresinde şöyle buyurmuştur:İnsan zanneder mi ki ölümünden sonra Biz kemiklerini toplayıp onu diriltmeyeceğiz? Evet, toplarız, hem de parmak uçlarına varıncaya kadar eski hâlinde düzenleriz!” (Kıyamet/ 3-4)burada kimsenin bilmediği bir çağda insanlara asla o şartlarda bu tespitin yapılamayacağı bir zeminde parmak uçlarına dikkat çekmiştir. Cinayetlerin aydınlatılmasında veya başka suçluların ortaya çıkmasında büyük faydalar sağlamıştır.Parmak uçlarındaki deri kabartılarının teşkil ettiği desenler, birbirini kesen veya birbirine paralel, oval yahut dairevî çizgilerin hareketleriyle ortaya çıkarılır. Mürekkep emdirilmiş bir süngere dokundurulan parmak daha sonra bir kâğıda basılırsa, parmak ucundaki desen mürekkep sayesinde kâğıda geçer. Bu şekilde arşivlenen parmak izleri, ileride meydana gelebilecek şüpheli bir durumda yeni izlerle karşılaştırılarak değerlendirilir.Peki bu izler nasıl eşyaların üzerinde kalıyor?Derimizin her tarafına dağıtılmış olan ter bezleri, vücudumuzun her bölgesinde farklı yoğunluktadır. Parmak uçlarımıza da birçok ter bezi yerleştirilmiştir. Parmağımızla herhangi bir nesneye dokunduğumuzda ter bezlerinin gözeneklerinden çıkan terimiz, dokunduğumuz yerde kalır ve parmak izi desenimizin o zemine geçmesine sebep olur. Çok şaşırtıcı bir şey okudum bugün parmak izleriyle ilgili yetişkin bir insanın parmak izleri günlerce bir zeminde kalırken küçük bir çocuğun ki 24 saat bile kalmazmış bunun sebebiyse:'Parmak izini bırakan terin yüzde doksan dokuzu sudur. Kalan yüzde birlik kısımda yağ asitleri, yağ, esterler, aminoasit ve tuzlar bulunur. Yapılan analizlerde, yetişkin insanların bıraktığı parmak izlerinin, esterler tarafından birbirine bağlanan uzun karbon zincirleri ve ağır metaller ihtiva ettiği bulunurken, çocukların parmak izinde ise, çoğunlukla esterlenmemiş ve kısa zincirli yağ asitleri bulunmuştur. Çocukların parmak izinde bulunan kısa zincirli yağ asitleri daha uçucu özelliktedir. Bu yüzden yetişkinlerin parmak izleri genellikle birkaç gün veya daha uzun müddet bozulmadan kalırken, çocukların parmak izleri 24 saat içinde yok olmaktadır.'diyor Prof Dr Arif Sarsılmaz
  2. rıza

    Namaz

    yüreğine sağlık verdinaz.
  3. görmek istediğinizi görüyorsunuz. ve bir birinize psikolojik destek olup yine bir birinizi saptırıyorsunuz bence. Allah islah etsin. Binlerce defa açıklanmış mevzuları yine pişirip pişirip ortaya koyuyorsunuz. nasılsa birisi bir gün yer
  4. Şefaat yetki olarak küllen Allaha aittir. Allah dilediğine şefaat etmek imkanını verebilir. Veli zatlarda ancak Allahın izin vermesiyle şefaat edebilir. Eğer öyle olmasaydı Allah rahmet eylesin. Ve bizleride onun şefaatine nail kılsın.amin. demezdim. dikkat edersen Allahtan dilemişim. Anladın ?
  5. seni kaleme çevirir cebimde taşırdım
  6. Ne kadar amansızdı bir bilsen; seni ve çocukluğunu amlatmak! Yangınlardam kaçarken küllere yakalanmak veya o yangında yaşamak!
  7. mesele çok yazmak değil. mühim olan yazdığının gerçeklerle ne derece örtüştüğünün bilincine erebilmek. dolu dolu yazabilmeniz dileklerimle.
  8. Büyük mütefekkir eşsiz veli. Allah rahmet eylesin. Ve bizleride onun şefaatine nail kılsın.amin. selametle.
  9. rıza

    bence...

    Verilen cevaplar ciddi anlamda kifayetsiz olmuş. Ben bir realiteden ve beynin gördüğü bir vakıayı yorumlarken ki, ''gerçekçiliğinden'' bahsederken, bir çok arkadaşım resmettiğim manzaraya polemik yaparak cevap verme yolunu tutmuş. Selametle.
  10. Türklere özgü 40 hastalık 01-Kardan adama tekme atma veya bozmaya çalisma hastaligi, 02-Yeni atilmis bir betona basma ve isim yazma hastaligi, 03-Gazete ve dergilerdeki resimlere sakal, biyik ve gözlük yapma hastaligi, 04-En iyi arabayi ben kullaniyorum zannetme hastaligi, 05-Kar topunun içine buz koyma hastaligi, 06-Cep telefonu kullaniminin yasak oldugu ortamlarda ille de görüsme yapma hastaligi, 07-Belediyenin duraklara koydugu saatlerin yelkovan ve akrebini sökme hastaligi, 08-Kumsalda Deve güresi yapma hastaligi, 09-Sahin marka arabayi, Dogan görünümlü yapma hastaligi, 10-Agaçlara ve parktaki banklara kalp ve isim bas harfi kazima hastaligi, 11-Derslerini çalisip sinifini geçenleri inek sanma hastaligi, 12-Meslegimizdeki unvanimizi Ingilizce olarak söyleme hastaligi, 13-Tiki olan insanlarin tikleri ile ugrasma hastaligi, 14-Iskambil kagitlarindan kule yapan birinin kulesini bozmaya çalisma hastaligi, 15-Cep telefonu ile bagira bagira konusma hastaligi, 16-Reklam için duvarlara veya panolara yapistirilan afisleri yirtma hastaligi, 17-Tuvalet duvarlarini defter sanma hastaligi, 18-Otobüs duraklarina yazı yazma hastaligi, 19-Trafikte bizi geçen bir Arabayi mutlaka yakalayip onu geçmeyi ilke sayma hastaligi, 20-Sinyal verir vermez serit degistirip, kazaya sebebiyet verdigimizde sinyal verdik görmüyon mu deme hastaligi, 21-Ara yollardan ana yola çikacak araca yol vermeme hastaligi, 22-Ünlü birini gördügümüzde ona el *********** hastaligi, 23-Ünlü birini gördügümüzde onunla fotograf çektirip çok samimiyiz havasi verme hastaligi, 24-Yasamadigimiz bir seyi yasamis gibi anlatip ona kendimizi inandirma hastaligi, 25-Otobüs duraga yanastiginda ille de ön kapidan inmeye çalisma hastaligi, 26-Otobüs koltuklarini yirtma ve üzerlerine acayip acayip yazilar yazma hastaligi, 27-Minibüs soförüyseniz begenmeseniz bile mutlaka kral FM dinleme hastaligi, 28-Trafikte kirmizi isikta dururken, yesil isik yanar yanmaz kornaya basma hastaligi, 29-Trafikte kirmizi isikta dururken burun karistirma hastaligi, 30-Kimsenin herhangi bir konu hakkinda bilgisi olmadigini anladigimiz anda o konu hakkinda atip tutma hastaligi, 31-Elektrik, su, dogalgaz, vergi, trafik cezasi vb..faturalari son gününde ödeme hastaligi, 32-Kar yagdiginda eve bolca ekmek alma hastaligi, 33-Grup halinde bir meydana konan güvercinlerin üzerine kosup onlari kaçirmaya çalisma hastaligi, 34-Evli olanlarin bekarlara sakin ha evlenme demesi hastaligi, 35-Ayni filme giden insanlarin filmden çiktiktan sonra filmi birbirlerine anlatmalari hastaligi, 36-Eline silah geçen birinin hemen o silahla saka yapma ihtiyaci duymasi hastaligi, 37-Arabayla yolda giderken tanidik birini görünce arabayi sakadan onun üzerine dogru sürme hastaligi, 38-Takim elbise giyince elini cebe sokma hastaligi, 39-Tuttugu takim galip gelince havaya silah sıkma hastaligi, 40-Meslek arkadaslarina mesleki sakalar yapma hastaligi
  11. rıza

    bence...

    Dağın başında kimsesiz boş bir arazide iki taşın üst üste durduğunu görsek acaba der şüpheleniriz, buraya birilerimi gelmiş...deriz. Ama üç tane taşı üst üste görsek, bu takdirde şüphe yerini eminliğe bırakır.Buraya birileri gelmiş...deriz. Üç tane taşın üst üste gelmesinde tesadüfü reddeden akıl, nasıl oluyorda şu koskoca kainatı sahipsiz görüp tesadüflere havale edebiliyor hayret doğrusu..! Tabiat bataklığına düşenlerin mesleklerinin iç yüzünün ne derece akıldan uzak olduğunu gör ve haline şükret..!
  12. Gök ve yerin yaratılış sırası Gök mü yer mi önce yaratıldı? Naziat ve Fussilet surelerinde geçen ifadelerden yola çıkarak iki farklı yerde yerin ve göğün yaratılışıyla ilgili farklı bir sıralamanın olduğu iddia edilmektedir. Bu farklılığın bir çelişki olduğu söylense de, gerçek iddia edildiği gibi değildir. Aslında yerler ve göklerin yaratılmasında bir sıralama yoktur. İkisi de aynı anda yaratılmıştır. Enbiya suresindeki bir ayette şöyle bildirilmektedir: O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık …. (21 Enbiya, 30) Görüldüğü gibi hem gök hem de yer birlikte varlardır. Yaratılışlarında bir sıralama olmadığı; ayrılma işinin sonraki aşamada yapılması söz konusudur. Diğer ayetler de dikkatli okunduğunda böyle bir sıralama yapılmadığı görülecektir. İlk önce Fussilet suresindeki ayetlere bakarsak bunu daha iyi görebiliriz. Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere oradaki rızıkları dört günde takdir etti. Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: “İsteyerek veya istemeyerek gelin.” İkisi de: “İsteyerek (İtaat ederek) geldik” dediler. (41 Fussilet Suresi - 10-11) 10. ayete bakarsak yerin yaratılmasından söz edilir. 11. ayette ise “sonra duman halinde göğe yöneldi” ifadesi vardır. Yani burada göğün daha sonradan yaratılması söz konusu değildir. Gök zaten vardır. Olan duman halindeki göğe yönelmedir. Ve 12. ayette şöyle devam edilir: Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle süsleyip-donattık ve bir koruma (altına aldık). İşte bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)’ın takdiridir. (41 Fussilet Suresi, 12) Burada söz konusu olan duman halinde var olan göğün, yerin yaratılmasından sonra 7 kat gök olarak tabaklandırılmasıdır. Yeni bir yaratılış söz konusu değildir. Sadece düzenleme söz konusudur. Atmosferin oluşumuyla ilgili bilimsel teorilere bakarsak bu ifadenin onunla örtüştüğü, atmosferin ilk başta duman halinde olması daha sonradan tüm atmosferin 7 değişik katman şeklinde şekillendiği bilimsel teorilerde zaten ifade edilmektedir. Şu anda atmosferimiz de ayette bildirildiği gibi 7 ayrı katmandan oluşmaktadır. Naziat suresindeki ayetlere baktığımızda, yine benzer bir durum olduğunu görürüz. Burada göğün yaratılmasından bahsedilir. Bunlar anlatıldıktan sonra ise yer ile ilgili şöyle bildirilir: ‘Bundan sonra da yeryüzünü düzenledi.‘(79 Naziat Suresi, 30) Burada da yerin yaratılmasından söz edilmez. Zaten yer vardır. Burada söz edilen yerin düzenlenmesidir. Yani bir yaratılış yoktur. Naziat ve Fussilet surelerindeki ayetlerde anlatılan yer ile gökler birlikte yaratılmıştır. Daha sonra da yer ve gök düzenlenmişlerdir. Fussilet suresinin 11. ayetinde yerlerin ve göklerin birlikte hareket etmesi “Böylece ona ve yere dedi ki: “İsteyerek veya istemeyerek gelin.” İkisi de: “İsteyerek (İtaat ederek) geldik” dediler.” şeklinde ifade edilir. Yine yerin ilk oluşumuyla ilgili bilimsel çalışmalara bakılırsa, tüm kıtaları birlikte tek bir kara parçası olduğu daha sonra karaları oluşturan tabakaların hareket ettiği, bu hareketler sırasında kıtaların birbirinden uzaklaşarak yeryüzünde yayıldığı, dağların zaman içinde şekillendiği anlatılır: Yeri de Biz döşeyip-yaydık; ne güzel döşeyici(yiz). (51 Zariyat Suresi - 48) Bu ayette de bu bilimsel gerçek ifade edilmektedir. Görüldüğü gibi iki grup ayette göklerin ve yerin yaratılmasının birbirinden önce ya da sonra yaratıldığı söylenmez. Burada bahsedilenler yaratılmış olan göğün ve yaratılmış olan yerin düzenlenmesidir. Bu düzenlenmenin de tıpkı bilimsel araştırmalar sonucunda ortaya çıkan gerçeklerde de söylendiği gibi oluşmuş olmasıdır. Bu ayetler de bırakın çelişki olmasını, ancak son yüzyılda ortaya çıkan bilimsel gerçekler ifade edilmektedir. KAYNAK:KUR'ANDA ÇELİŞKİ YOKTUR ADLI SİTE
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.