Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

helin

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    179
  • Katılım

  • Son Ziyaret

helin tarafından postalanan herşey

  1. gördüğüm kadarıyla sevilenisin
  2. güzel soru derim pijamamı gecelikmi desem
  3. leylası
  4. beğendim sizlerde yenisiniz galiba en sevdiğin yemek desem
  5. en belirgin özelliğim çok gülerim
  6. merhaba buyrun kimi aramıştınız? bende alabilirmiyim çiçeklerden
  7. helin

    Çağrışım

    o zaman kaplan
  8. hayır ne tür şarkı seversin desem?
  9. helin

    Çağrışım

    gene sporla alakalı tigar
  10. evet böylesini idam etmeli başka yapacak hiç bir şey adil olmayacak. idam yeniden gelmeli.
  11. papanın ülkemize gelmesini istemiyorum gelirsede halkımızın onu protesto etmesini istiyorum. neden bu kadar kolay saldırıyorlar bize? eski bir ****** din adamı olup dinler arası diyalog kurmaya çalışması ne kadar trajikomik olmuş. yüreğinde insan sevgisi barındırmayan bir insan din adamı olamaz ki. o adamın sözleri yalandan başka birşey değil.
  12. hoşgeldiniz çok güzel olmuş teşekkür ederiz
  13. helin

    Çağrışım

    anlayış
  14. soğuk havada ıhmamur yapardım
  15. bana da hep spor sorusu denk geliyor bilmem desem şampiyon kim olur desem?
  16. az sonra yemek yerim herhalde ne yesem ki acaba
  17. bilmem derim acıktınmı desem?
  18. akıllı ve duygulu olsun yeter
  19. kendim olmak isterdim kendimi seviyorum ondan
  20. değişmez sandığım şeyler değişiyormuş
  21. Buralardan hemen gidesim var Yeniden başlamak hevesim var Ne varsa attığım içime Cart diye diyesim var Katlanıyoruz herkes gibi malum E açıklarımız kaçıklarımız var Ama hem kel hem fodul takımını Hart diye yiyesim Var Çat diye çatlamak üzereyim Neresinden tutup da düzeleyim? Ortağı olmuşum düzeneğin Kendimi boğasım Var Çat diye çatlamak üzereyim Neresinden tutup da düzeleyim Ortağı olmuşum düzeneğin Herkesi oyasım Var
  22. ÖPÜCÜK BALIĞI.. İşe telefon açıp "Gelirken buğday al" dedi."Naapıcan buğdayı kızım" diye sormadım....Söylemezdi ki....Dünyanın en sevimli delisiydi.... O öyle biriydi işte..... Küçücük giz dolu oyunlar başlatırdı...Ne buğdayı,ne yapacak acaba,nereden alıcam ben şimdi... Merak etmeye başladığım anda kendimi çoktan oyunun içinde bulurdum...Evet oyun başlamıştı...Savaş'a "Buğday almam lazım nerede satılır" diye sordum -Haa? -Buğday -Ee nolucak buğday -Hiç..tavuk buldum da bir tane buğday veriyim diyorum... -***** ***Ciddi miyim diye gözlerime baktı..... Bende çok ciddi baktım.... -Gültepe'de bir civcivci var ama........Buğday satar mı bilmem...Daha çok suni yem olur onlarda. -Yok...suni yem olmaz buğday lazım...Yumurtanın sarısı doğal renginde olmuyor o suni şeyle... pis bi rengi oluyo..en iyisi buğday... -Ha bide yumurtluyo......Harbi tavuk yani,ciddi bir tavuk kimliğine sahip.....Bir ara bende besledim....Spenç tavuğu diyorlar.....Tam yumurta tavuğuydu......Bazıları et tavuğu oluyo ya pek yumurtlamaz onlar.....Bak ne diycam....Esas darı sever hayvan....Çift sarı çıkarır.......Darı al sen ona.... Oyun böyle bir şeydi işte...o başlatırdı....Hayatınıza aniden buğday,darı,tavuk,yumurta ve size "yedi kafayı" diye bakan bir sürü insan girerdi... Komik,sürükleyen,ama paylaşılan giz nedeniyle bir o kadar da heyecanlı bir oyun.... Büroda durduk yere başlattığım tavuk geyiğine daha fazla dayanamadığımdan buğday almak üzere yola çıktım...Buğday....Noolucak, acaba?...Kuruyemişçilerde var mıdır?... -Keşkeklik mi?Aşureye filan mı katcaanız... -Ne? -Buğday sormadın mı? -Ha evet.....Olabilir..... -Sonunu dün sattım yok... Hıyar kuruyemişçi! Lan madem yok niye "aşure mi keşkek mi" car car ediyorsun..Sana ne...Bu millet de bir tuhaf ya...Sana ne ne olacağından....Az kaldı özel hayatıma giriyordu herif... Hem bir tarım ülkesinde buğday bulmak bu kadar mı zor olur kardeşim...Sinirleniyorum ama.....Hani ... bu ülke tahıl ambarıydı.....Adım başı buğday olması lazım... Kendi kendime gülüyorum...Biliyorum oda gülücek...Gülücez...Öpücem sonra......sonra........sonra,ne olacaksa o buğdaylar.... Mısırçarşısı'na gidiyorum....Ordaki baharatçılarda kesin vardır....Bu arada gerçekten kendimi tavuk gibi hissetmeye başladım...Buğday arayan açıkmış bir tavuk....Bık bık....Bıdaaak... Aslında içimde garip bir mutluluk var....Herşeyi birden unutup bir avuç buğday için İstanbul'u dolaşmak içten içe hoşuma gidiyor....Zaten onu bu yüzden seviyorum galiba....Bana da sıçrayan bir tılsımı var....Her şey bombok giderken nooluyosa bir şey oluyo...Onun yarttığı illüzyona dalıp oyun oynuyorum.... Çocukmuşuz biz....o mısır saçlı,habire sümüğünü çeken afacan bir kız, ben dizleri yara içinde afacan bir velet....Dünyanın zillerini çalıp kaçıyoruz..... Şimdi ne kadar alıcam ki ben buğdaydan....Bir kilo yeter mi acaba?...Evde tarım yapacak diil ya karı, yeter herhalde.... Anlarmış gibi buğdayları karıştırıken yakaladım kendimi....İyilerini seçicem sanki....Neyse aldım işte...Bir kilo buğdayımız oldu...Yanına da ufak bir rakı....******ğım ... ben...Bariz *****ğım.... "Geldi mi buğday?" diye sordu...Gözleri ışık ışık..... Meraktan çatlıyorum ama belli etmeden "ıhı" diye torbayı uzattım.... Cadı!...Alıp torbayı masanın üstüne koydu... Noolucak şimdi buğday?.......Sormıycam ama.... "Naaptın?" dedi... Elinin körü....Sabahtan beri buğday arıyoruz herhalde...."Toprak mahsülleri ofisine gittim canım.......Taban fiyattan buğday alımı yaptım"... Gülüyor... Her şey o gülsün diye zaten... Bence onun kadar güzel gülebilen yoktur.... Ama bu gerçek yanii.....Çok gülen insan gördüm ben...İşim gereği.....Hakkaten bakın bu konuda otorite sayılırım.... Ben sizinle geyik çevirirken o kayboldu.... Birazdan,elinde bembeyaz bir güvercin...."Bak şimdi" dedi...."Bu senin dilek güvercinin....Ona avucundan buğday yedireceksin, sonra gagasından öpeceksin ve bir dilek tutup gökyüzüne bırakacaksın".. Dedim ya...Tılsımı var onun...Aniden güvercinde çıkarır, tutup yaşamınızı bir saniyede masala çevirir.... Bitmesin istersiniz... "Bitmesin" diye dilek tutup, güvercini gagsından öptüm... Balkona çıktık sonra...Pıt pıt kanat sesi...Pıt pıt iki çocuğun yüreği....Balkona yıldız tozları mı yağdı? Çok mu güldük?...Peki çok gülmek iyi değil midir gerçekten?...Ağlar mı sonra insan? Babaannem Deli Fadime'nin dediği gibi "Dünyanın düz muradı yok" mu?..."Çok muhabbet tez ayrılık" mı peki? Noolur öyle diilmiş olsun....Noolur, bitmesin...Yüreğim.....Gece.....Yemin ederim yıldız tozu yağıyor.... Ertesi sabah Kadriye oldu....Espri olsun diye bahar temizliğine girişti.... Kadriye....Onun masal kahramanlarından biri.... Söylediğim gibi yaşam bir oyun onun için.....Gerçekle dalga geçer hep, sevmez sanki... İlk Kadriye olduğunda yeni tanışmıştık...Yine işe telefon edip yufka ve çökelek istemişti...Buğday gibi diil onları daha kolay buldum ve eve gittim...Kapıyı çaldığımda yerleri siliyordu....."Ayağını çıkar kocacığım" dedi...."Yeni sildim"...Çok güldüm.... Yufkayla çökelekten "Yanmaz tavada sana böreği"yaptı...Yedik....Sonra eline bir tığ alıp dantel örüyormuş gibi yapmaya başladı...."Delirdi" diye baktım.... Saçlarına bigudi tuttururken "Naapıyosun yaa?" diye sordum....."Nooluyo kızım?"...Garfield gibi gözlerime baktı....."Yarın eltimgil gelecek" dedi...Sonra güldü....Nasıl güldüğünü biliyorsunuz....O gün bana "annesi gibi" olmuştu....Ya da benim annem gibi....Oynuyordu.....Başka birşey...Herkesin "gerçek" diye bildiği şey onun için sonuna kadar sahte ve saçmaydı....Komikti ama ürkütücüydü....Yani hep oynanmazdı ki....Eninde sonunda hayat "bööle bişeydi" işte...Yoksa diil miydi.... O Kadriye olup "çekirdek aileyle" dalga geçmeye başlayınca bende rolümü alırdım....."Fehmi" diye bir herif oluyordum.....Çizgili pijamalarımı ayağıma geçirdiğim gibi biraları içip televizyonun karşısında zapping yapıyordum... Gülüyorduk sonra.... Kadriye ve Fehmi rolünden çıkıp "biz" oluyoduk...Pıt pıt iki çocuğun yüreği...Onun masal kahramanları bir tane değildi ki.... Bazen Müge ve Furkan olurduk....Aslında onlar bizim arkadaşımızdı....Ama o Müge ile Furkan'ın ilişkilerini sahte ve anlamsız bulurdu....."Kola alır gibi işte, birbirlerini ve herşeyi tüketiyorlar....O kadar"... Müge olduğu zaman "Eskeyp'e gidelim mi,Trafo'ya zıplayalım mı" diye sorardı...Ama asla gitmezdik...Onun dünyasından çıkamazdım...Ben çıkmak ister miydim peki?...O zamanlar bu soruyu kendime hiç sormadım...0 "dışardakiler"i öyle iyi biliyor ve anlatıyordu ki ara sıra "dışarı kaçtığımda" bile onunla oyun oynuyormuşuz o bana gerçeğin masalını anlatıyormuş gibi oluyordum.... Ha birde en önemlisi "öpücük balığı" vardı.....Onun en yalın ve sevimli hali...."Ben öpücük balığıymışım" deyip yanağıma bin tane masum öpücük konduruyor,dakikalarca öpüyordu...Öpücük balığı.... Masallar biter mi peki...Biter işte....Arasına reklam girecektir....Güzellik maskesi takılacaktır....Savaş vardır birileri öldürülecektir..... Birini kör bırakacaksınızdır...... Birinin yüreğini söküp atacaksınızdır....Zehirlenecek denizler,ağlatılacak çocuklar....İşiniz vardır yani....öyle önemli öyle vazgeçilmezdir ki.... üstüne gelinceye dek..... Bu şarkıdan iki şarkı sonra... Hiç bir keresinde bırakmazdı beni... İyi tamam oynadık bitti.... Dönüşte yine Bir gün bana "gitme" dedi... Ama hep böyle derdi... Yelkovan dokuzun oynarız...Dinlemezdi..... "Bak şimdi...Bu çerez tabağını dökücez....Leblebiler saatmiş,üzümler dakika...Fındıklar günmüş ama...Sayalım o kadar sonra git"...Pazarlık ederdim...."Fındık gün diilmiş...Leblebi saat...Ona tamam"...."Peki" derdi...Sonra nerden bulduğunu bilmediğim tek şamfıstığını çıkarıp "Peki bu yılmış...Yıl olsun" deerdi...."Yüzyılmış tamam mı...Ölüm gelinceye kadarmış" Üzümleri leblebileri filan sayardık sonra...Tek şamfıstık......O yüzyıldı...O ölümün geldiği zamandı....Onu pek tartışmazdık....Onu açar yarısını yer yarısını bana verirdi.... Sonra... sonra öpücük balığı ve ayrılık... "Ben gidiyim" dedim..... Sesi boğuktu..."Gitme" dedi..... Ama söyledim...Hep öyle derdi..... "Gitme" dedi.... Gözlerinde yaş tomurcukları birazdan duracak dünyalar sanki ölücez hepimiz.... "Bu kez gitme"..... Gitmesem olur sanki..... "Ama bunun sonu yok ki" dedim.... "Sonu yok işte salak" dedi.... "Hep sonunu istiyorsun...Sonu...Bittiği yer....Tükendiğim zaman....Yerine yenisini tüketmeye başladığın zaman.... Bu kez gitme işte... Gitme...... Atilla Atalay
  23. helin

    hikayeler

    DOST BİRİKTİRMEK.. Herhalde bir gösteriş, birine, aynı cinse, kadınsan erkeğe, erkeksen kadına karşı kendini beğendirme çabası, bir moda, bir gelgeç ruh hali değil. Sempati! İlgi! Bağlılık! Yüceltme! Taçlandırma! Sorumluluk duyma! Yürekten algılama! Bakışlarla anlaşma! Ses tonuyla destek verme! Kesintisiz ilişki! Kayıp olmaz, yitmez. Yoktan var olmaz bir duygu. Bunların hepsi bir araya gelip, zaman içinde gıdım gıdım birikerek dostluğun çimentosunu oluşturuyor. Gazetelerde okuyoruz. TV'lerde seyrediyoruz. Sağda solda konuşmalarda adı geçiyor: Güzel yemek yeme dostu! Edebiyat dostu! Türk Sanat Müziği dostu! Çocukların dostu! Halkın dostu! Dostluklar nasıl oluşuyor? Unuttuk! Bu hızlı kent hayatı dostluk duygusunu aklımızdan aldı, yüreğimizden çaldı. Nasrettin Hoca bir Cuma günü camide cemaate namaz kıldırmak üzere ezan okunsun diye bekliyormuş. Bir adam gelmiş"Hocam" demiş! "Eşeğimi yitirdim." Hoca da adama; "Su namazı kıldıralım, senin eşeğinin çaresine bakarız" demiş.Hoca namazı kıldırmış, vaazını vermiş ve cemaate dönmüş: "İçinizde hiçbir dostuyla bir bardak çay içip saatlerce konuşmamış, dostuyla sekiz saatlik yürüyüşe çıkıp hiç konuşmadığı halde sıkılmadan yürüyüşünü tamamlamamış ve komşunun kızına kem gözle baktı diye dost bildiği arkadaşını arkadaşlıktan silmiş biri var mi?" diye sormuş. Arka sıralarda saf, sümsük tipli biri parmağını kaldırıp, "Ben varım Hocam..." demiş. Hoca eşeğini yitiren adama dönmüş, "Al bu adamı git, bundan büyük eşek olur mu? Yitirdiğin eşeğin yerine kullanırsın" demiş. Olumsuz düşünür Sokrates'e öğrencileri sormuş: Dostluk nedir? Sokrates de onlara su yanıtı vermiş: "Çocukluğumdan beri arzuladığım bir şey vardır. Kimi insan atları olsun ister, kimi insan köpekleri! Kimisi altını,kimisi de şan şerefi; bense bir dostum olsun isterim!" İnsan biriktiren yaratık. Şan şöhret biriktiriyor. Süper zenginse boğazda villa biriktiriyor. Tablo biriktiriyor. Repoda para kasalarında naftalin kokulu döviz, antika biriktiriyor. Gençse plak, kaset, cd biriktiriyor. Bazıları da Kuledibi' nde, Çukurcuma'ya; Üsküdar'da, Eskiciler Çarşısı'na; Aksaray'da Horhor'a gidip, antika lambalar, cam şişeler, eski koltuklar, tesbihler, tombaklar biriktiriyor. Alimse kitap biriktiriyor. Cahilse kin biriktiriyor. Dost biriktirmeyi içimizde kaç kişi deniyor? Evet kabul ediyorum, insan birçok kişiyle beraber mükemmel dost olamaz, tıpkı aynı zamanda birçok kişiye aşık olamayacağı gibi. Fakat biz dost biriktirmeyi unuttuk. İyi halt ettik.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.