Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KesKiNkAleM

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    995
  • Katılım

  • Son Ziyaret

KesKiNkAleM tarafından postalanan herşey

  1. Bizler inandığımız halde kapımızı kilitliyoruz, Allah kısmet ederse diyoruz ama çalışmaktan geri kalmıyoruz sonuçta her istediğimizi elde edemeyeceğimizi biliyoruz. Bizim ayaklarımızda yere basıyor Allah'a şükür. Sen de Flew kadar önemli bir bilim insanı ol sonra yapmış olduğun araştırmaları önemseyelim ve çıkardığın sonucu değerlendirelim. Ömür şu anda nerede biter tahmin ediyormusun? Arkadaşlarını inanırken kırıyorsan zaten yanlış yapıyormuşsun. İnanmak ya da inanmamak arkadaş kırmaya sebeb değil ki. Ne kadar gereksiz bir yazı olmuş. Cenneti ve cehennemi düşünerek yaşamıyoruz (en azından bildiğim insanlar adına) sonuçta insan sonsuzluğu zaten hayal edemez. Önemli olan bizim için nasıl yaşadığımızdır. Yaşarken çevremize verdiğimiz olumlu etkilerdir bizi mutlu eden. Sen Allah'a inanırken kendini özgür hissetmiyordun demek ki, oysa ben özgür hissediyorum, günah ta işliyorum günahtan kaçamıyacağımı biliyorum. Ama en azından ben günahkar bir insanım yani affım sözkonusu yani Allah tanımaz değilim.
  2. ERMENİ TERÖRÜ Türkiye açısından Ermeni sorununun önemli bir boyutu da, Ermenilerin Türklere karşı silahlı terör metodolojisini kullanmaya başlamalarıdır. Türk devlet adamlarına yönelik bu saldırgan strateji, ilk defa 1905'de II. Abdülhamit'e yapılan bombalı saldırı ile başlamıştır. Anadolu dışında kurulan Hınçak, Tasnak, Ramgavar, Hınçak İhtilal Komitesi, Silahlılar Cemiyeti, Ermenistan’a Doğru Cemiyeti, Genç Ermenistan Cemiyeti, İttihat ve Halas Cemiyeti ve Karahaç Cemiyeti gibi halkı silahlı ayaklanmaya sevk eden örgütlenmeler meydana getirilmiştir. Bütün bunların sonucunda binlerce Türk ve Ermeni’nin hayatına mal olan isyan hareketleri ülkenin dört bir yanına yayılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından 1965 yılına kadar sakin bir dönem geçirildikten sonra, Ermeni lobisinin desteğiyle terör hareketleri birdenbire tekrar ortaya çıkarılmış, Türk diplomatları öldürülmeye başlanmıştır. 1972 yılı sonuna kadar çeşitli ülkelerde 20'ye yakın anıt dikilmiş, basın ve yayın yolu ile karalama faaliyetleri programlı olarak uygulamaya konmuştur. Bu yeni dönemde terörü özendiren, geliştiren, hazırlayan, daha geniş alanlara yayılmasını, ve hedeflerinin çeşitlenmesini sağlayan; terör tim ve grupları oluşturan, yeni örgütlenme çabalarına destek, temas ve ilişkiler ortamı hazırlayanlar, Taşnak ve Hınçak terör örgütleridir. Bunların yanında isminden en çok söz ettiren ve Ermeni terörü ile eş anlamda kullanılan “Ermenistan'ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu” örgüt adının kısaltılmış şekli olan ASALA'dır. Geleneksel terör örgütleri içlerinden çıkardıkları terör tim ve gruplarıyla, ASALA ise terörün en acımasız ve insanlık dışı uygulamalarıyla yeni dönemin terör yaratıcıları olmuşlardır. ASALA da manevi ve psikolojik desteği, temas ve ilişkiler ortamını Hınçaklardan almıştır. Ermeni terörü, yurt dışındaki Türk görevlilerine, temsilciliklerine ve kuruluşlarına yönelik silahlı saldırılar şeklinde kısa zamanda hızlı bir tırmanış göstererek yoğunluk kazanmıştır. Bu dönemde, Avrupa ve doğu ülkeleri ile Suriye ve Lübnan'da üsler edinen Ermeniler, Kıbrıs Rumları ve Yunanistan ile işbirliği içine girerek eylemlerini gerçekleştirmişlerdir. Ermeni terör örgütleri, dış dünyanın tepkileri üzerine 1980’li yıllarda taktik değiştirerek, PKK terör örgütü ile işbirliğine girmişlerdir. 1984 yılında bölücü terör örgütü PKK sahneye itilmiş ve Asala-Ermeni terörü geri plana çekilmiştir. Ermeniler ile PKK arasındaki bağlantıyı ortaya koyan bazı somut örnekler şunlardır: · Bölücü terör örgütü PKK, 21-28 Nisan 1980 tarihini “Kızıl Hafta” olarak ilan etmiş ve 24 Nisan tarihini sözde Ermenilerin katledilme günü olarak anarak, toplantılar yapmaya başlamıştır. · 8 Nisan 1980 tarihinde Lübnan'ın Sidon kentinde PKK ve ASALA terör örgütleri ortak basın toplantısı düzenlemişler ve toplantı sonucu bir deklarasyon yayınlamışlardır. Ancak bu olayın tepki çekmesi üzerine ilişkilerin illegal alanda gizli olarak sürdürülmesi kararlaştırılmıştır. Bu uzlaşmadan sonra, 9 Kasım 1980 tarihinde Strazburg Türk Başkonsolosluğu’na, 19 Kasım 1980 tarihinde ise Roma Türk Hava Yolları bürosuna yönelik olarak düzenlenen saldırılar, PKK ve ASALA terör örgütleri tarafından ortaklaşa üstlenilmiştir. · Bölücü terörist Abdullah Öcalan, Ermeni Yazarlar Birliği tarafından “Büyük Ermenistan hayali fikrine olan katkılarından dolayı” onur üyeliğine seçilmiştir. · Ermeni Halk Hareketi’nin bünyesinde, bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi bir Kürdistan Komitesi oluşturulmuştur. · 4 Haziran 1993 tarihinde; Ermeni Hınçak Partisi, ASALA ve PKK terör örgütü mensuplarının katılımıyla Batı Beyrut'ta bulunan PKK terör örgütü merkezinde bir toplantı yapılmıştır. Ermeni-PKK ilişkisiyle ilgili bir başka çarpıcı örnek ise, 6- 9 Ocak 1993 tarihlerinde Beyrut'taki iki ayrı kilisede düzenlenen ve Lübnan Ermeni Ortodoks Başpiskoposu, Ermeni Parti yetkilileri ile 150 gencin katıldığı toplantılarda kullanılan şu ifadelerdir: · Şimdilik Türkiye'ye karşı sakin tutum gösterilmelidir. · Ermeni toplumu gittikçe büyümekte ve ekonomik yönden güçlenmektedir. · Geliştirilen propaganda faaliyetleri sayesinde, bütün dünyada (sözde) soykırım daha iyi bilinmeye başlanmıştır. · Ermenistan devleti kurulmuştur, her geçen gün toprakları genişlemektedir ve atalarının intikamını mutlaka alacaklardır. · Başta ABD olmak üzere, diğer batılı ülkeler de Karabağ'da sürdürülen savaşta Ermenileri haklı bulmaktadırlar. Bu fırsatı değerlendirmek gerekir... Karabağ'da savaşan Ermeni gençlerine yenileri katılacaktır. · Türkiye'de -PKK terör örgütü ile yapılan mücadele kastedilerek- iç savaş devam edecek, Türk ekonomisi sıfır noktasına gelecek ve vatandaşlar baş kaldıracaklardır. · Türkiye bölünecek ve bir Kürt devleti kurulacaktır. · Ermeniler Kürtlerle olan ilişkilerini iyi bir şekilde yürütmeli ve Kürtlerin mücadelelerini desteklemelidirler. · Bugün Türklerin elinde olan topraklar, yarın Ermenilerin olacaktır. Özetle; Ermeni terör örgütlerinin müşterek amacı; her fırsattan yararlanarak Türkiye'yi istikrarsızlığa sürüklemek ve sözde işgal altındaki Ermeni topraklarını kurtararak "Bağımsız Büyük Ermenistan"ı kurmaktır. Bugün devlet olma özelliğini de elde eden Ermenilerin, söz konusu isteklerinin değişik başlıklar altında devam ettiği görülmektedir. Ermeni sorunu tıklayın
  3. Berlin Antlaşması'nın imzalanmasını izleyen dönemde Ermeni sorunu iki yönde gelişmiştir. Bunlardan ilki, Batılı devletlerin Osmanlı devleti üzerindeki baskı ve müdahaleleri; ikincisi ise, Anadolu, Suriye ve Rumeli'de yaşayan Ermenilerin Anadolu'nun çeşitli yerlerinde, özellikle Doğu Anadolu ve Kilikya'da yeraltında örgütlenmeleri ve silahlanmalarıdır. İlk kışkırtmalar Rusya'dan gelmeye başlamış, Rusların bu tutumu İngiliz ve Fransızları Ermenilerle daha çok ilgilenmeye sevk etmiştir. Doğu Anadolu'daki İngiliz Konsolosluklarının sayısı hızla artmış, ayrıca bölgeye çok sayıda Protestan misyonerler gönderilmiştir. Bu kışkırtmalar sonucunda Doğu Anadolu'da 1880'den itibaren çeşitli Ermeni komiteleri kurulmaya başlamıştır. Ancak, yerel düzeyde kalan bu komiteler, Osmanlı yönetiminden şikâyeti olmayan, barış ve refah içinde yaşayan Ermeni halkının ilgisini çekmediğinden başarılı olamamıştır. Osmanlı Ermenilerini, içeride kurulan komiteler yoluyla devlete karşı harekete geçirmek mümkün olmayınca, bu kez Rus Ermenilerine Osmanlı toprakları dışında komiteler kurdurulması yoluna gidilmiştir. Böylece 1887'de Cenevre'de sosyalist eğilimli, ılımlı militan Hınçak; 1890'da ise Tiflis'te aşırı, terör, isyan, mücadele ve bağımsızlık yanlısı Taşnak Komiteleri ortaya çıkmıştır. Bu komitelere, “Anadolu topraklarının ve Osmanlı Ermenilerinin kurtarılması" hedef olarak gösterilmiştir. İstanbul'da örgütlenen ve Avrupa devletlerinin dikkatlerini Ermeni meselesine çekerek Osmanlı Ermenilerini kışkırtmayı hedefleyen Hınçakların başlattığı ayaklanma girişimlerini, aralarında siyasi mücadele başlayan Taşnaklarınki izlemiştir. Bu ayaklanma girişimlerinin ortak özellikleri; Osmanlı ülkesine dışarıdan gelen komitelerce planlanmış ve yönlendirilmiş olmaları ile örgütlenme faaliyetlerinde Anadolu'ya yayılan misyonerlerin büyük katkısının bulunmasıdır. İlk isyan 1890'daki Erzurum’da gerçekleşti. Bunu, yine aynı yıl meydana gelen Kumkapı gösterisi, 1892-93'te Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, 1894'te Sasun isyanı, Babıali gösterisi ve Zeytun isyanı, 1896'da Van isyanı ve Osmanlı Bankası'nın işgali, 1903'te ikinci Sasun isyanı, 1905'te Sultan Abdülhamid'e suikast girişimi ve nihayet 1909'da gerçekleşen Adana isyanı izlemiştir. 1906-1922 yılları arasında Anadolu’da ve Kafkaslar’da, 517.955 bin Türk, Ermeniler tarafından katledilmiştir. Sayısı tespit edilemeyenlerle birlikte bu rakam 2 milyonu bulmaktadır(1). Ermeniler, Türk halkına en büyük zararı, Birinci Dünya Savaşı sırasında giriştikleri katliamlarla vermişlerdir. Bu dönemde Ermeniler; Ruslar hesabına casusluk yapmış, seferberlik gereği yapılan askere alma çağrısına uymaksızın askerden kaçmış, askere gelip silah altına alınanlar ise silahları ile birlikte Rus ordusu saflarına geçerek, "vatana ihanet" suçunu topluca işlemişlerdir. Daha seferberliğin başlangıcında, Türk birliklerine karşı saldırıya geçen Ermeni çeteleri, büyük katliamlara girişmiş, Türk köylerine baskınlar düzenlemek suretiyle sivil halka büyük zararlar vermişlerdir. Örneğin Van'ın Zeve Köyü'nün bütün halkı, kadın, çocuk ve yaşlı demeden, Ermeniler tarafından öldürülmüştür. İsyanların Osmanlı kuvvetlerince bastırılması, dünya kamuoyuna propaganda maksatlı olarak "Müslümanlar Hıristiyanları katlediyor" mesajıyla yansıtılmış ve Ermeni sorunu giderek daha geniş çapta bir uluslar arası sorun niteliğine büründürülmüştür. Nitekim, döneme ait İngiliz ve Rus diplomatik temsilciliklerinin raporları, “Ermeni ihtilalcilerin hedefinin karışıklıklar çıkararak Osmanlıların karşılık vermesini ve böylece yabancı ülkelerin duruma müdahalesini sağlamak” olduğunu kaydetmektedir. Öte yandan büyük devletlerin diplomatik ve konsolosluk temsilcilikleri Anadolu'nun her köşesine dağılmış Hıristiyan misyonerler ile birlikte, Ermeni propagandasının Batı kamuoyuna iletilmesinde ve benimsetilmesinde büyük rol oynamışlardır.
  4. Dünya'da her millet, icraatına tahammül ettiği "Hükümetin mesuliyetine ortak" sayılır. M. Kemal Atatürk Cyrano
  5. Fransız tarihçiden ülkesine sert tepki 'Ermeni soykırımı'nı inkarı suç sayan yasa teklifine tepki gösteren Fransız tarihçi Jean-Michel Thibaux, Türk vatandaşlığına geçmek için girişimde bulundu. Fransız tarihçi, bir Türk arkadaşı aracılığıyla, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Antalya Milletvekili Mehmet Dülger'e konuyu iletti. AK Partili Dülger de Fransız tarihçinin bu talebini, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a iletti. Dülger'in verdiği bilgiye göre 'konuya sıcak bakan' Başbakan Erdoğan, söz konusu talebin, İçişleri Bakanına da iletilmesini istedi. Dülger, görüştüğü İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun, başvurunun yapılmasının ardından konunun değerlendireceğini söylediğini belirtti. "Ucuz politikaya isyan ediyorum" Fransız tarihçi Jean-Michel Thibaux'nun, Türk arkadaşına gönderdiği, vatandaşlığa geçme dileğini anlatan elektronik postada, ''altı yıl önce Türkiye'yi, Ermeni soykırımını tanımaya zorladıkları zaman onu savunmayı üstlenmiştim" açıklamasında bulundu. Thibaux "bir kere daha Fransız Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, 'Avrupa Birliğine girmek istiyorsa, Türkiye'nin bu yönde hareket etmesi gerektiğini' söylüyor. Türk dostlarıma, burada bir şantaj söz konusu olduğunu ifade etmek isterim ve 6 sene önce olduğu gibi, açıklanmamış amacı, topraklarımızın üzerinde yaşayan Ermeni kökenli insanların seçim sırasında iltifatlarına mazhar olmak olan bu ucuz politika metoduna isyan ediyorum" dedi. Türkiye'nin de Fransa'da 1789 Devrimi esnasında yapılan katliamın tanınmasını isteyebileceğini belirten traihçi, yüzbinlerce Fransızın, bu kanlı yıllar boyunca ölüme gittiğini aktardı. Fransız tarihçi, 1789 Devrimi ile ilgili olarak "özgürlük, eşitlik, kardeşlik adına insanların kafası giyotinde kesildi. Erkekler, kadınlar ve çocuklar gırtlaklandı, parça parça edildi, kurşuna dizildi, yakıldı... Meudon atölyelerinde, işkence edilen insanların derilerinden elbiseler dikiliyordu. Ölülerin yağları hapishane mutfaklarında kullanılıyordu" ifadalerini kullandı. "Bütün insanlık tarihi gözden geçirilmeli" "O zaman milyonlarca Kızılderili'yi yerlerinden ettikleri için Amerikalıları, Orta Amerika'da ve Güney Amerika'da yerli medeniyetleri ortadan kaldırdıkları için İspanyolları da itham etmek gerekir" diyen Jean-Michel Thibaux sözlerini "bu şartlarda bütün insanlık tarihi yeniden gözden geçirilmeli ve hiçbir topluluk, bunun dışında kalmamalıdır'' diye sürdürdü. Türkiye'nin kendini doğrulamaya ihtiyacı olmadığını, genç nesillerin daha iyi bir dünya özlemi içinde olduklarını ve geçmişten dolayı suçlu tutulamayacaklarını ifade eden Thibaux, ''oğullar, babaların suçlarının sorumlusu değillerdir. Artık Türkleri işaret parmağımızla göstermekten vazgeçelim. Onlar pek çok noktada bize ders verecek durumdadırlar. Türkiye'yi seviyorum ve Avrupalı entelektüeller arasında onu savunan az sayıda insandan biriyim. Eğer Türk Hükümeti onaylarsa ve beni Türk tabiyetine kabul ederse, artık Türkiye benim vatanım olacaktır'' dedi. Fransa Dışişleri Bakanlığı: "Yasa teklifi gereksiz" Fransa Dışişleri Bakanlığı, Sosyalist Parti'nin sunduğu 'Ermeni soykırımı'nı kabul etmemenin suç sayılmasını öngören yasa teklifini gereksiz bulduğu görüşünü bir kez daha yineledi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jean-Baptiste Mattei, basına yaptığı açımlamada, yasa teklifinin, 'hükümeti bağlamadığını' belirterek, ''bizim gözümüzde bu yasa teklifi gerekli değil'' ifadesini kullandı. İktidardaki Halk Hareketi Birliği (UMP) Meclis Grup Başkanı Bernard Accoyer de, UMP üyelerinin önemli bir bölümünün perşembe günü yapılacak oylamaya katılmayacağını söyledi. Siyasi gözlemciler, UMP ve Sosyalist Parti'den yasa teklifine karşı çıkan milletvekillerinin, oylamaya katılarak 'hayır' oyu vermek yerine, Ermeni seçmenlerin tepkisinden çekindikleri için genel kurula gitmeyecekleri yorumunda bulunuyor. UMP milletvekili Patrik Deveciyan'ın sunduğu, Sosyalist Parti'nin de desteklemesi beklenen değişiklik önergesi, bilim adamları, tarihçi ve akademisyenlerin konuyla ilgili çalışma ve araştırmalarının, olası yaptırımlardan muaf tutulmasını öngörüyor. Fransa Ermeni iddialarını 2001'de tanıdı Fransa, 2001 yılında kabul edilen bir yasa ile 'Ermeni soykırımı'nı resmen tanıdı. Bu kararın ardından, Türkiye ile Fransa arasındaki diplomatik ilişkilerde uzun süre gerginlik yaşanmıştı. Fransa'da zaman zaman gündeme gelen soykırım iddiaları, son günlerde tekrar tartışma konusu oldu. Son olarak muhalefetteki Sosyalist Parti, 'Ermeni soykırımı'nın inkarının suç sayılmasını öngören yasa teklifini tekrar Meclis gündemine getirme kararı aldı. Sosyalist Parti'nin yaptığı öneri doğrultusunda yasa teklifi 12 ekimde Meclis Genel Kurulu'nda tartışılarak oylanacak. Sosyalistlerin bu konuda hazırladığı yasa teklifi, geçtiğimiz mayıs ayında da tartışılmış, ancak zaman kalmadığı için yeni yasama dönemine kalmıştı. Fransa'daki Meclis sistemi, muhalefet partilerine yılda belirli sayıda yasa teklifini, ilgili komisyonun görüşüne bakılmaksızın, Meclis Genel Kurulu'na getirme hakkı tanıyor. Bu teklifler tartışılarak oylanıyor. Fransa'da Sosyalistlerin hazırladığı teklifin yasalaşması için Senato'dan da geçmesi gerekiyor. Meclis'teki oylamada teklifin rahatça kabul edilebileceğini belirten siyasi gözlemciler, hükümetin teklifin Senato gündemine gelmesine izin vermeyeceğini kaydediyor. Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, 30 eylülde iki günlük resmi ziyaret için gittiği Ermenistan'ın başkenti Erivan'da 'Ermeni soykırımı' anıtını ziyaret etmiş ve 'Türkiye'nin geçmişteki hatalarını kabul etmesi gerektiğini' söylemişti.
  6. Sayın Cyrano Yazı çok güzel ve bilgilendirici teşekkür ederiz. Benim bu konu hakkında da kafama takılan şey eğer siz bunları evrime bağlıyorsanız o zaman tavuğun ya da penguenin yavrularına karşı bu davranışları yüzlerce yıl önce farklımıydı. Bugün değişti mi? Hayvanların yavrularını tanıması içgüdüleri ile olmaz demişsiniz bu mümkünmü kokusunu alıyor, sesini duyuyor ve bunları içgüdülerine kaydediyor öyle değilmi? Sonra ki aşamalarda artık yavrusunu hep tanıyor ama bunu aklı ile yapmadığı da bir gerçek çünkü hayvanların zeka seviyeleri artış göstermiyor. Belli bir seviyede yaşıyorlar ve hep aynı güdüsel davranışları sergiliyorlar. Oysa insan coğrafik koşullara göre etkelensede konuşmasını sürekli geliştiriyor ve yeryüzünde yüzlerce farklı lisan var. Bunlarda zeka ürünü olsa gerek. Selametle
  7. KesKiNkAleM

    SADECE MERAK..

    Sayın la boheme Sardunyamın söylediğine bende katılıyorum. Kuran evrenseldir. Kendisine hitap etmesini isteyen herkese hitap eder. Siz kendinize hitap etmediğini düşünüyorsanız o başka. Hiç okudunuz mu Kuranı
  8. Konuyu taşımadım dikkatinizi çekerim sadece bir espiri yaptım. Okudum anladım sevgili boheme teşekkür ederim uyarına. İnsanları iyi ya da kötü diye ayırmıyorlar ayırmıyoruz insanlar yapmış oldukları davranışlarla topluma ve karşılarındaki insanlara gösterdikleri fayda ya da zararla bu sıfatları seçmiş oluyorlar. Bir katili ya da tecavüzcüyü olduğu gibi kabullenebilirmiyiz. Ona da iyi biri diyebilirmiyiz. İyi iyidir-kötü kötüdür bunları belirleyen de bizleriz. Yarar-zarar tutumları. Sevgiler la boheme
  9. Senin canın kızmak istiyor sanırım. Ama biz neden kızalım ki Allah'a Dünyaya sürekli müdahale etmesi ya da her hatamızda varlığını hissettirmesi mi gerekiyor inanmanız için. Bunun ne gibi bir faydası olacak bize kendimiz akıl edemiyormuyuz. Sorumluluk almamız gerekmiyormu. Size bir misal vereyim siz bir aile reisi olduğunuzu düşünün ve bazı sorumluluklarınız var ama bunları yerine getirmiyorsunuz ya da eşinize şiddet uyguluyorsunuz bu yüzden size birileri bir kaç kez bunların yanlış olduğunu söyledi ama siz aynı hataları yapmaya devam ediyorsunuz. Sonuçta kimi suçlayacaksınız. Hatayı kimde arayacaksınız. Misalin tersinide düşünün bir aile reiside bütün sorumluklarını biliyor ve hepsini yerine getiriyor. Taktir sizin.
  10. KesKiNkAleM

    Cüppesiz Ahmet Hoca,

    Ahmet Hocanın cübbesiz halini de gördük, cübbeyle daha mı iyiydi ne? Bu adamlarda nasıl bir karakter var anlamak mümkün değil. Nasıl bir düşünceleri var, cemaate yasaklıyor ama kendi istediği gibi yaşıyor. Sanırım Allah'tan izinli bunlar.
  11. Sayın Gelincik İnsanların artık bu tür düşünceleri kalmadı bedavacılıkta bir kültür oldu. Herşeyi birşeye alet etmek çok moda. Gösteriş için yapılıyor pek çok eylem. Fatih sultan Mehmet gibiler ve o terbiye ile yetişenler bilirlerdi sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmayacak. Bir insana herhangi bir konuda yardımcı olduğunuzda bunu o insanın yanında ya da uzağında dile getirmek hem ahlaken yanlıştır hem rencide edici bir davranıştır. Bu arada ben heryerde adım başı bir iftar çadırı görüyorum hepsinin kapısında hangi partinin çadırı olduğunu belirten kocaman afişler var bu bile siyasete alet etmektir. Reklamın iyisi kötüsü olmaz ya nerede olursa olsun reklam reklamdır. Ramazanda bile.
  12. Sevginin ve iyiliğin kadrini bilen sevenine nankör olmayan herkesi seviyorum
  13. KesKiNkAleM

    SADECE MERAK..

    Keşke Yorumsuz kalsaymış
  14. Sözünde duranları özledim. Gel dediğinde gelmesini bilenleri sevildiğini bilenleri sevmesini bilenleri sevgiden korkmayanları
  15. Süratsiz olmaz
  16. Sayın başbakana sordular.??? Bizde Fransızların Cezayir'de yaptıkları soykırımı meclise taşıyalım mı diye. Kendisi yine kasımpaşalı tavrı ile 'p....liği, p....likle örtmeyeceğiz' dedi. O zaman ne yapacağız bunu da sineye çekeceğiz. Öyle mi? Boykot moykot ne ise artık bir şekilde varlık gösterebilmenin zamanı gelmedi mi? Olmayan soykırımı yasalarına sokanlara karşı, belgeleri ile ispatlı soykırımların hesabını soramayan bir millet, zillet içinde yaşamaya mahkumdur.
  17. KesKiNkAleM

    ıste ırtıca!

  18. Bir başka topicte iyi bir insan nasıl olmalı diye başlık var orada da söylemiştik. İyi insan illaki bir dine mensup olacak diye bir kaide yok, ama iyi dindar iyi bir insan olmalıdır. Ancak Atatürk'ün hayatı boyunca izlediği yoldan da anladığımız kadarıyla (kalbini bilemeyiz) O bir müslümandı, namaz kıldığına şahit olanlar var, dua ettiğine şahit olanlar var, Kuran dinlediğine şahit olanlar var. Zaten birimiz öldüğünde cenaze namazında da imam sormuyor mu, merhumun inanan biri olarak yaptığı amellere şahit misiniz diye. Atartürk'ünde bütün bunları yaptığına şahit olanlar var. Ama bizimde, Ata'nın da kalbini bilen ancak Allah'tır. Bırakın artık insanların Allah ile arasına girmeyi. Atatürk ne yapmıştır, bu millete neler kazandırmıştır. İnsan olarak nasıl yaşamıştır önemli olan bunlar. Siz onu sorgularken biraz da kendinizi sorgulayın 'ben nasıl bir insanım, nasıl bir müslümanım' diye.
  19. Fiziksel çevre neden sadece insanın konuşmasını ve evrimleşmesini sağladı öyle ise. Peki bütün hayvanlar kendilerinde farklı sesler çıkartır denmişte. Bunu bilimsel cihazlarla tespit etmişler mi? Yani bir köpek Avusturalya'da, Japonya'da başka türlü mü ses çıkartıyor. Ya da şöyle sorayım Avusturalya'da ki köpek, Japonya'da ki köpekle lisan olarak anlaşamazmı? Sonuçta ikiside havlama ile anlaşmıyorlar mı? Hayvanların bir sürü yavru içinde kendi yavrusunu tanıyor olması onların içgüdüsel özelliklerindendir kokuyu iyi alırlar ve güdüleri onlara yol gösterir.
  20. Allah el-an (heran) hazır ve nazır olandır. Varlığı ezelidir ve ebedidir. Her yeri kuşatmıştır. Onu kavramaya çalışmanın ilk kuralı Yaratıcıyı mahlukatla kıyaslamamaktır. Bu çok anlamsız ve bir o kadar da yanlıştır. Her şey dengi ile ya da zıddı ile kıyasanır. Allah'a denk bişey gösteremezsiniz. Gösteremediğiniz gibi kıyaslayamazsınız. Kıyasa kalkışırsanız sadece yanılgıya sürüklenirsiniz. Selametle
  21. Sevgili la boheme İnsanları katagori etmenin yolu onları iyi-kötü diye ayırmakla olmaz. Katagori sınıflara ayırmaktır bu da sosyal konumla alakalı. Oysa burada anlatılan şey iyiliğin beklentileri ve etkileri. Çevremizde bize zararı dokunan insanların olmasını istemeyiz. Ama siz insanları bu iyidir, şu kötüdür diye ayırmak olarak anlamayın bunu. İyilikte kötülükte davranışlarla ortaya çıkar. Kişisel hatalarınız bir başkasına zarar vermediğiniz sürece sadece sizi etkiler. adrenalin arkadaş sen konuyu nereye taşımışsın öyle?
  22. İnsanların birbirlerine bazı konularda katılması neden rahatsızlık verir anlayamadım. Salt savunmak için körü körüne destek olanları da çok gördük, yanlışı örtbas edenleride çok gördük. Sardunyamın da dediği gibi takım olma ruhunu anlayamadık demekki. Zaten asıl saygın olan davranış dostlarınıza sahip çıkmayı bildiğiniz gibi haksızlığa uğrayan tüm insanlara ayırım yapmaksızın sahip çıkabilmektir. Bir yerde bir yanlışı düzeltmek için orada ki herkesin o yanlışa yanlış demesi gerekir. Yanlışı görmezden gelmenin kimseye bir faydası yoktur bilakis yanlışın büyümesine sebeb olur.
  23. Sayın Bilimselci Sayın Sardunyam bir ülke hayal etmiştir herkes bunu hayal edebilir zaten insanların idealleri önce hayallerle başlar. Ancak ne kendisinin ne de sizin ne de bir başkasının bir ülke kurmaya tek başına yeterliliği yoktur. Olmadığı gibi bunu ancak temenni edebilirler. laiklik bilimsel doğruların değişmez doğrusu kabul edilir demişsiniz, bu bize görede öyle biz laik bir cumhuriyette yaşıyoruz zaten.
  24. İyilik eline, beline ve diline sahip olabilmektir. İyi olmak için din şart değildir ama dindar olmak için önce iyi bir insan olmak gerekir. Dinin insandan beklediği şeylerin başında o insanın "iyilik" peşinde olması beklenir. Komşusunu kapısındaki aç kediyi soğuktan donan kuşları düşünebilmektir iyilik İyi olmak için sevilmek gerekir, sevilmek için sevmek gerekir. Elini tuttuğun insanları yarı yolda bırakmamaktır. Güven kaybetmemektir. Hiç kimseye ihanet etmemektir. Ve iyilik affedebilmektir. İyilik hata yaptığında bunu itiraf edebilmektir.
  25. KesKiNkAleM

    SADECE MERAK..

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.