Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

tekturk

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    73
  • Katılım

  • Son Ziyaret

tekturk tarafından postalanan herşey

  1. Anlayana sivrisinek saz.... Birinci Büyük Millet Meclisinde saltanatın hilafetten ayrılıp kaldırılması tartışmaları yapılıyordu. Meclis üyelerinden bir gurup( hocaefendilerden oluşan bir gurup), Atatürk’ü odasında ziyaret ederek hilafetin saltanattan ayrılamayacağı görüşünü ileri sürdüler. Atatürk son olarak söz aldı ve şöyle dedi: “ Efendiler, hakimiyet ve saltanat hiç kimseye ilim icabıdır diye müzakere ile, tartışma ile verilmez. Osmanoğulları Türk milletinin hakimiyet ve saltanatına zorla sahip olmuşlardı ve bu hakimiyet ve saltanatlarını 600 yıldan fazladır sürdürdüler. Şimdi de Türk milleti bu saltanatı mütecavizlere hadlerini bildirerek, isyan ederek hakimiyet ve saltanatı bilfiil eline almış durumdadır. Şu anda tartışılan şey millete hakimiyeti bırakacak mıyız, hadisesi değildir. Bu bir emri validir, zorla olmuştur. Burada buna katılanlar, meclisve herkes bunu anlayabilirse sorun yoktur. Aksi takdirde hakikat usulü uyarınca yerine getirilecektir. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.” saygı ve selamlarımla... Atatürk’ün ülkemize getirdiği uygulamaların ve Atatürk ilkelerinin sonuna mutlaka bir “ izm ” ilave etmek gerekirse buna “ Realizm “ kelimesi en uygun olurdu. Ancak batılılar hep bir ağızdan “ Kemalizm “ dediler. Kendi yaptıkları için bir tanımlama yada isim koyma için pek de çaba göstermeyen Mustafa Kemal mecliste bunu şöyle anlatıyordu: “Davranış özellikleri itibarı ile düşündüğümüz zaman bizler hayatını ve geleceğini kurtarmak için çalışan zavallı bir halkız. Mahiyetimizi bilelim. Kurtulmak ve yaşamak için çalışan, çalışmaya mecbur olan bir halkız. Her birimizin hak ve yetkileri vardır fakat bu hak ve yetkileri ancak çalışmak sayesinde elde ederiz. Yoksa arka üzeri yatarak hayatını çalışmadan geçirmek isteyen insanların bizim toplum hayatımızda yeri yoktur. Hakkı yoktur. O halde ifade ediniz efendiler. Halkçılık, sosyal düzeni emeğin hakkına isnat etiiren bir sosyal düzendir. Efendiler. Biz bu hakkımızı ve istiklalimizi koruyabilmek için, toplum ve milletimizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yok etmek isteyen kapitalizme karşı hep birlikte mücadeleyi caiz gören insanlarız. Bu esasların hepsinin toplum bilimi açısından temel ve dayanakları vardır. Fakat ne yapalım ki bu demokrasiye benzemiyormuş, sosyalizme benzemiyormuş., hiçbir şeye benzemiyormuş. Efendiler biz benzememekle ve benzetmemekle iftihar etmeliyiz. Çünkü biz bize benziyoruz efendiler.” O dönemde Avrupanın zalim emperyalist siyasetine boyun eğmeyen Atatürk çok defa rejim şekli bahsi geçtikçe, “Bizim rejim şeklimiz bize mahsustur, şu veya bu milleti taklit etmiyoruz.” demiştir. Bu konuda anlamlı bir aktarımda Yakup Kadri den: Atatürk CHP’nin ilkelerini gözden geçiriyordu. Dedim ki; Paşam, CHP her bakımdan bir inkilap partisidir. İnkilap partisi bir ideolojiye, bir doktrine dayanmaksızın yürüyemez. Atatürk gülümseyerek cevap verdi: “O zaman donar kalırız”. Atatürk demek istemişti ki, “ Ben, hür düşüncemi ve hür irademi paslanmış demir kafesler içine hapsedemem. Bu hatayı milletime karşı işlersem milletime ve kendime karşı daima ileriye gitme ve yaratma gücünü kaybettirmiş olurum.” Ancak onun ölümünden sonra Atatürk’ ün partisi CHP yabancı soylu bir söylem olan Kemalizm’ e dört elle sarıldı. Ve tıpkı Atatürk’ ün dediği gibi 1938 de dondu kaldı. Değerli arkadaşlar, Atatürkçülük Atatürk ilkelerini sonuna değin savunmak, yaşamak ve yaşatmakdır, bunun için mücadele etmektir. Atatürkçülüğü bir ideoloji haline getirmeyin lütfen. İdeoloji haline getirilen Atatürk ve Atatürkçülük hem dinamizmini kaybeder, hemde toplumda her zaman kendine karşı mücadele eden kutuplar oluşturur. Selam ve saygılarımla...
  2. NASIL BİR BİRLİKTELİK ? Nasıl bir birliktelik ? Günümüzün en önemli sorusu bu. Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyada gün geçmiyor ki ülkemizi ve ülkemizin geleceğini ilgilendiren yeni bir gelişme olmasın… Bir gün bakıyorsunuz ülkemizi bölünmüş gösteren haritalar yayınlanıyor, bir gün bakıyorsunuz AB yetkilileri ülkemizin kaderi hakkında kararlar alıyor, yöneticilerimize ve meclisimize dikte ettiriyor. Gözümüzün içine baka baka güney sınırımızda Kürdistan kuruluyor, ülkemizden tek bir ses çıkmıyor, üstelik AKP ve CHP li vekillerimiz kol kola resmi ziyarette bulunuyorlar, pasaportlarına Kürdistan damgası vuruluyor. Emperyalist güçlerin ülkemiz içindeki versiyonları gün geçmiyor ki yeni gelişmelere imza atarak anayasamızdaki, ceza kanunlarımızdaki ülkemizi koruyan kanun maddeleri ile oynamasınlar. Sayın başbakanımız Türk’lüğe hakaretten dava edilen bir zanlıya telefon ile geçmiş olsun derken, şehit ailelerine geçmiş olsun telefonu çekmekten imtina ediyor. Ülkemize karşı gelişen tüm komploların baş mimarı ABD iken yine sayın başbakanımız kamuoyuna hiçbir malumat verme gereği duymadan sayın Bush ile görüşme yapmaya gidiyor. Bir gün Rum başpiskopos’u, bir gün Ermeni ruhani lideri kendi haklarının artırılması konusunda demeçler vermesinler. Bu manzarayı uzatmak istersek sayfalar boyunca yazabiliriz. Nasıl bir birliktelik ? Günümüzün en önemli sorusu bu. Günümüz Türkiye sinde tıpkı 1919 da olduğu gibi bir kargaşa ve karmaşa hakim. Yurdum insanı her zamanki iyi niyeti, devlete olan saygı ve sadakati ile beklemede. Ülke içinde her yerde, internetde lokalize tepki organizasyonları var. Ama iyi niyetle doğru amaçla kurulmuş bu organizasyonların her biri tek başına bütüne ulaşacak boyutta değil. Nasıl bir birliktelik ? Günümüzün en önemli sorusu bu. Günümüz Türkiyesinde tıpkı 1919 da olduğu gibi yurdum insanı önceden beri sahip yada ait olduğu alt guruplara ait kalıntıları atamıyor. Yıllardır saf tuttuğu siyasi yada sosyal örgütlenmelerin yanlışlarını gördüğü halde doğruyu yapacak gücü kendisinde bulamıyor. Önceki siyasi yada sosyal örgütlenmelere liderlik yapanların zaman zaman vatan hainliğine ulaşan yanlış davranışlarına bir mazeret aramaya çalışıyor. Hala onlardan medet umuyor. 1938 den bu yana devletçiliğe sarılanların devleti halktan uzaklaştırdıklarını, kapitalizme sarılanların ülkeyi yabancı çok uluslu güçlerin sömürge cenneti haline getirip borç batağına soktuklarını, solcuların modası geçmiş birkaç parlak söylemden başka hiçbir çözüm üretemediklerini, basiretsizliklerini, miliyetçilik kisvesi ile ortaya çıkıp Türk - İslam sentezi diye yeni bir kavram yaratmaya çalışanların milliyetçiliklerinin sadece lafta kaldığını, Türk İslam sentezini ise kendilerinden başka kimsenin ciddiye almadığını, kendilerine islami kılıf giydirenlerin gerçek amaçlarının bu kılıf altında ülkemizi yabancı güçlere peşkeş çekmekten başka hiçbir şey yapmadıklarını görüyorlar. Ama acaba başka ne yapılabilir sorusuna cevap bulamadıkları için hala bu gurupların kuyruğunda kalarak doğru olanı yaptıklarını sanıyorlar. Kimileri ise çaresizlik içinde dünya nimetlerinden vazgeçip ührevi alemlere dalarak huzuru cemaat ve tarikatlerde arıyorlar. Nasıl bir birliktelik ? Günümüzün en önemli sorusu bu. Günümüz Türkiyesinde tıpkı 1919 da olduğu gibi yurdum insanı kendine güvenemiyor. Ne yapacağını bilemiyor. Daha doğrusu herkes başkalarından bir şeyler bekliyor. Herkes biri çıksa da bizi kurtarsa diye bekliyor…. Devamı var….
  3. tekturk

    NASIL BİR BİRLİKTELİK ?

    NASIL BİR BİRLİKTELİK (1.Bölüm) Nasıl bir birliktelik ? Günümüzün en önemli sorusu bu. Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyada gün geçmiyor ki ülkemizi ve ülkemizin geleceğini ilgilendiren yeni bir gelişme olmasın… Bir gün bakıyorsunuz ülkemizi bölünmüş gösteren haritalar yayınlanıyor, bir gün bakıyorsunuz AB yetkilileri ülkemizin kaderi hakkında kararlar alıyor, yöneticilerimize ve meclisimize dikte ettiriyor. Gözümüzün içine baka baka güney sınırımızda Kürdistan kuruluyor, ülkemizden tek bir ses çıkmıyor, üstelik AKP ve CHP li vekillerimiz kol kola resmi ziyarette bulunuyorlar, pasaportlarına Kürdistan damgası vuruluyor. Emperyalist güçlerin ülkemiz içindeki versiyonları gün geçmiyor ki yeni gelişmelere imza atarak anayasamızdaki, ceza kanunlarımızdaki ülkemizi koruyan kanun maddeleri ile oynamasınlar. Sayın başbakanımız Türk’lüğe hakaretten dava edilen bir zanlıya telefon ile geçmiş olsun derken, şehit ailelerine geçmiş olsun telefonu çekmekten imtina ediyor. Ülkemize karşı gelişen tüm komploların baş mimarı ABD iken yine sayın başbakanımız kamuoyuna hiçbir malumat verme gereği duymadan sayın Bush ile görüşme yapmaya gidiyor. Bir gün Rum başpiskopos’u, bir gün Ermeni ruhani lideri kendi haklarının artırılması konusunda demeçler vermesinler. Bu manzarayı uzatmak istersek sayfalar boyunca yazabiliriz. Nasıl bir birliktelik ? Günümüzün en önemli sorusu bu. Günümüz Türkiye sinde tıpkı 1919 da olduğu gibi bir kargaşa ve karmaşa hakim. Yurdum insanı her zamanki iyi niyeti, devlete olan saygı ve sadakati ile beklemede. Ülke içinde her yerde, internetde lokalize tepki organizasyonları var. Ama iyi niyetle doğru amaçla kurulmuş bu organizasyonların her biri tek başına bütüne ulaşacak boyutta değil. Nasıl bir birliktelik ? Günümüzün en önemli sorusu bu. Günümüz Türkiyesinde tıpkı 1919 da olduğu gibi yurdum insanı önceden beri sahip yada ait olduğu alt guruplara ait kalıntıları atamıyor. Yıllardır saf tuttuğu siyasi yada sosyal örgütlenmelerin yanlışlarını gördüğü halde doğruyu yapacak gücü kendisinde bulamıyor. Önceki siyasi yada sosyal örgütlenmelere liderlik yapanların zaman zaman vatan hainliğine ulaşan yanlış davranışlarına bir mazeret aramaya çalışıyor. Hala onlardan medet umuyor. 1938 den bu yana devletçiliğe sarılanların devleti halktan uzaklaştırdıklarını, kapitalizme sarılanların ülkeyi yabancı çok uluslu güçlerin sömürge cenneti haline getirip borç batağına soktuklarını, solcuların modası geçmiş birkaç parlak söylemden başka hiçbir çözüm üretemediklerini, basiretsizliklerini, miliyetçilik kisvesi ile ortaya çıkıp Türk - İslam sentezi diye yeni bir kavram yaratmaya çalışanların milliyetçiliklerinin sadece lafta kaldığını, Türk İslam sentezini ise kendilerinden başka kimsenin ciddiye almadığını, kendilerine islami kılıf giydirenlerin gerçek amaçlarının bu kılıf altında ülkemizi yabancı güçlere peşkeş çekmekten başka hiçbir şey yapmadıklarını görüyorlar. Ama acaba başka ne yapılabilir sorusuna cevap bulamadıkları için hala bu gurupların kuyruğunda kalarak doğru olanı yaptıklarını sanıyorlar. Kimileri ise çaresizlik içinde dünya nimetlerinden vazgeçip ührevi alemlere dalarak huzuru cemaat ve tarikatlerde arıyorlar. Nasıl bir birliktelik ? Günümüzün en önemli sorusu bu. Günümüz Türkiyesinde tıpkı 1919 da olduğu gibi yurdum insanı kendine güvenemiyor. Ne yapacağını bilemiyor. Daha doğrusu herkes başkalarından bir şeyler bekliyor. Herkes biri çıksa da bizi kurtarsa diye bekliyor…. Devamı var….
  4. tekturk

    Kardeşlik Türküsü

    Değerli marcus... Söylemlerin kulağa çok hoş geliyor ancak ne yazık ki katılmıyorum...Çünkü doğru tespitlere dayanmıyor... Bir kere senin parçalanma korkusu olarak tanımladığın şey, keşke sadece korku olsa...Birkaç ay önce U.S.A Army dergisinde yayınlanan harita, bugün gazetelerde akşam haberlerinde Kürtdistan liderlerinin odasında millevekillerimizn karşısına çıkarıldı (bizim vekillerin orda ne işi vardı diye sorarsan oda başka bir aymazlık), bir de baktık ki aynı gün NATO brifinginde Amerikan üst düzey subayları tarafından Türk subaylarının karşısına çıkarıldı. (Bkz.27.09.2006 Akşam habet bültenleri). ABD tarafından AKP nin iktidara getirilmesi, AB nin tüm ulusal koruma kalkanlarımızın kaldırılması üzerine yaptığı aşırı baskılar, batı ülkelerince soykırımı kabul et baskıları. Sence sadece bir korku ku bunlar? Bir tesadüf mü, yoksa ben mi kuruntulu biriyim ? Kardeşlik türküsü, müzik olarak kulağa iyi geliyor da, Kürt ve Ermeniler için böyle bir türkü yapabilmek mümkün mü ? Bir Türk olarak Roj TV nin kapatılmaması için Danimarka başbakanına mektup yazan 54 belediye başkanı, güneydoğuda büyük şehirlerde dükkanlarını kapatan binlerce esnaf kardeşlik türküsünü söylerken seninle aynı akordu tutturabilirlermi acaba ? Bu insanlarla aramızdaki ayrılığı din yada gönül bağı lehimler mi sence ? Bu insanlarla 1000 yıldır aynı ekmeği paylaştığın masalı da bir hurafeden ibaret. Ermeniler yüzyıllardır Osmanlının koltuk altında palazlanıp, yabancı soylu idareciler olarak Türk halkını horlayıp, aşağılamadılar mı ? Hangi ekmeği paylaştık onlarla ? Atatürk Amasya da, Sivas da, Erzurum da boynunda idam fermanı ile çabalarken, Ermeniler İngiltere ve ABD yetkilileri ile ABD güdümlü Ermenistan görüşmeleri yapmıyorlar mıydı ? Yoksa büyük önder Nutuk'ta yalan mı söylemiş bize ? Kürtler bizimle hangi ekmeği paylaşmış, ulusal kurtuluş savaşına girme nedenlerini tarih kitapları yazmıyor mu ? Mustafa Kemal ile olan şartlı birlikteliklerinin nedenleri tarih kitaplarında yok mu ? Hamidiye alaylarının kuruluş gerekçeleri nelerdir ? Dersim isyanı niçin olmuştur ? Hangi ekmeği ne zaman beraber yedik onlarla söylermisin ? Çakal dediklerin sana çakal, onlara hami farketmiyormusun ? Sana tavsiyem onlardan birini mahrem bölgene sokma, sonra sen zararlı çıkarsın. Bir dost tavsiyesi. Son olarak büyük önderin Bursa Nutkunu bir daha okumanı tavsiye edeceğim. Orada kardeşlik Türküsünü birlikte söylemen gerekenleri tarif etmiş sana ? Ama ben illa da onları istiyorum, Kürtler ve Ermeniler olmadan bu türküyü söylemem diyorsan, o zaman bende senile birlikte söyleyemem bu türküyü, hiç kusura bakma. Bir sözümde mimiğini bol keseden kullanan arkadaşlarımıza. Büyük önderin Bursa nutkunu ve aşağıda yer alan sözleri bir okuyun lütfen. Büyük önder üşenmemiş yazmış, hepsi sizler için. BİZ DOĞRUDAN DOĞRUYA MİLLİYETPERVERİZ VE TÜRK MİLLİYETÇİSİYİZ. BEN HERŞEYDEN ÖNCE BİR TÜRK MİLLİYETÇİSİYİM. BÖYLE DOĞDUM, BÖYLE ÖLECEĞİM. CUMHURİYETİMİZİN DAYANAĞI TÜRK TOPLULUĞUDUR. BU TOPLULUĞUN FERTLERİ NE KADAR TÜRK KÜLTÜRÜ İLE DOLU OLURSA, O TOPLULUĞA DAYANAN CUMHURİYET O KADAR KUVVETLİ OLUR. YETİŞECEK ÇOCUKLARIMIZA VE GENÇLERİMİZE, GÖRECEKLERİ EĞİTİM NE OLURSA OLSUN, EN EVVEL, HER ŞEYDEN EVVEL TÜRKİYE'NİN İSTİKBALİNE, KENDİ BENLİĞİNE, MİLLİ ANANELERİNE DÜŞMAN OLAN BÜTÜN UNSURLARLA MÜCADELE ETMEK LÜZUMU ÖĞRETİLMELİDİR. TÜRK ÇOCUĞU ECDADINI TANIDIKÇA DAHA BÜYÜK İŞLER YAPMAK İÇİN KENDİNDE KUVVET BULACAKTIR. TÜRK ÇETİN İŞLER BAŞARMAK İÇİN YARATILMIŞTIR. TÜRK AYDINLARININ KENDİ KENDİSİNİ BİLMEMESİNDEN VE BAŞKA MİLLETLERDE ŞU VEYA BU SEBEPLE ÜSTÜNLÜK OLDUĞUNU SANARAK, KENDİNİ ONLARDAN AŞAĞI GÖRMESİ. BU YANLIŞ GÖRÜŞE SON VERMEK İÇİN TÜRKLÜĞÜMÜZÜ BÜTÜN ASALETİ VE TARİHİ İLE TANIMAK VE TANITMAK ŞARTTIR. MİLLETLERİ YÜKSELTEN BU HUSUSA BİR AMİL DAHA İLAVE EDEYİM, MİLLETLERİN KALBİNDE İNTİKAM HİSSİ OLMALI. BU ALELADE BİR İNTİKAM DEĞİL DEĞİL, HAYATINA, İSTİKBALİNE, REFAHINA DÜŞMAN OLANLARIN ZARARLARINI ORTADAN KALDIRMAYI ESAS TUTAN BİR İNTİKAMDIR. BÜTÜN DÜNYA BİLMELİ Kİ, KARŞIMIZDA BÖYLE BİR DÜŞMAN OLDUKÇA ONU AFFETMEK ELİMİZDEN GELMEZ VE GELMEYECEKTİR. DÜŞMANA MERHAMET ACİZ VE ZAAFTIR; BU İNSANİYET GÖSTERMEK DEĞİL İNSANLIK HASSASININ YOK OLDUĞUNU İLAN ETMEKTİR. ULUSAL VARLIĞIMIZA DÜŞMAN OLANLARLA DOST OLMAYALIM. MİLLİ BENLİĞİ BULUNMAYAN M,İLLETLER, BAŞKA MİLLETLERİN AVI OLACAKLARDIR. BİR TÜRK CİHANA BEDELDİR. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE. TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR. Selam ve Saygılarımla....
  5. Değerli Nail Amudi Yılmaz Erdoğan ile bir yakınlığın yada akrabalığın falan varmı ? Söylemlerin birebir örtüşüyor da ? Selam ve saygılarımla...
  6. Değerli cyrano, Atsız'ın vasiyet yazısını okudum, buna aracı olduğun için teşekkür ederim. Ancak elmalar ve armutları yanlış küfelere koyma. Ben Atsızın Layiklik, Türkiye Cumhuriyeti, Türk İslam sentezi, nurcular konusundaki yaklaşımlarını elma yani doğrular olarak albileceğimizi söylemeliyim. Ama yazında belirttiğin ırkçı yaklaşımlar (Atatürk'ün, Ziya Gökalp'in Türkçülüğünü aşan) da armut yani yanlışlar olmalı. Bir önceki mesajda belirttiğim gibi, önemli olan ben Türk'üm demek yada diyebilmek. Bir daha söylüyorum, Tektürk Atatürk dışında hiçbir kimseyi, hiç bir düşünce akım yada odağını, hiçbir ideolojiyi, kısmen yada tamamen sahiplenmiyor. Doğruları varsa alır kullanırız, ama yanlışlarınıda söyler reddederiz. Bir ideolojiyi sahiplenme zorunluluğu varmı sence ? Ya da varsa niçin ? Gelelim ana konumuza... Haber bültenlerinde izlemişindir. 26.09.2006 tarihinde Diyarbakıda 54 belediye başkanı hakkında dava açılmış. dava nedeni Roj TV nin kapatılmaması için Danimarka başbakanına mektup yazmışlar, ve Türkiyeyi şikayet etmişler. İzlerken sen aklıma geldin. Adamların dava nedeni ve mahkemeye gelişleri v.b hiçde senin sunduğun %20 lik mazlum bir topluluğa benzemiyordu. Sanki ben sizim babanızım, ben dersem o olur havasındaydılar. Selam ve saygılarımla...
  7. Teşekkürler seyrekler... Türk islam sentezcileri ile Alperenlere... Seyreklerin ürününü iyi okuyun... Sizede yazık birileri fena aldatmı yada aldatıyor sizleri... Ama aldatan Atatürk değil emin olun.. Selam ve Saygılarımla....
  8. Değerli Cyrano, Bir gevşetip bir sıkıyorsun. Tamam o zaman...Ciddi olalım... Benim Kürtler diye bahsettiğim, senin % 20 diye tanımladığın gurup. Ancak burda yanılma payın çok yüksek. Ben % 20 oranına katılmıyorum. 40 yıldır yaşadığım her ortamda sayıları o kadar çok ve amaçlı olarak o kadar çoğalıyorlar ki. Davranışlarının hiç de iyi niyet taşımadığı o kadar da açık ki. Mesleğim icabı o insanlara ayrım yapmadan çok hizmet ettim, hala da ediyorum. Ama onların birçoğu senin o iyimser yaklaşımlarını hiç haketmiyorlar, yada suistimal ediyorlar gibi geliyor bana... Atsız dan aldığın söylemi ilk kez duydum. Doğru ise söyleyeni bağlar. Tektürk'ün yaklaşımı şu. Biz kimseyi kayıtsız şartsız sahiplenmeyiz. Doğruları varsa eyvallah, yanlışı varsa da kabul etmek zorunda değiliz. Benim eş dost akraba düzeyinde bildiğim her kafakas kökenli vatandaş (çerkes, abaza,çeçen) kendisini Türk olarak gören, bilen ve bu ülke için her an canını feda edebilecek düzeyde Atatürkçü ve gerçek Türk milliyetçisi insanlardır. Bu şartlarda yine söylüyorum, eğer Atsız'ın bu söylemi gerçek ise, elmalar ile armutları karıştırdığı da bir gerçek öyle değil mi ? Selam ve saygılarımla...
  9. Nasıl bir Türkiye istiyoruz ? Güzel bir soru...Cevap vermeden olmaz... Ben tüm insanlarının ülkenin tüm sorunları ile ilgili, başlarında akıllı insanların olduğu, dinin siyasete alet edilmediği, toplumsal yaşamı kısıtlamadığı, her Türk'ün insanlık onuruna uygun tarzda yaşadığı ve ülke sınırları içinde yaşayan herkesin ülkesi için feda edecek birşeylerinin olduğu bir ülke istiyorum. Selam ve saygılarımla...
  10. Değerli cyrano, Sen benim ne dediğimi anladın da geyik yapıyorsun. Ben de yarım kan abazayım, onların içinde büyüdüm. Bu güne değin sizlere hatırlatma ihtiyacı bile duymadım. ancak bir akraba yada hemşerimle kendi aramdaki dostça konuşmalarda çerkez tavuğu, abısta, pasta pişirip yerken hatırlarız abaza olduğumuzu. gençliğimde zaman zaman içinde olduğum Kuzey kafkas kültür derneklerinin tarihinde ayrımcılık yapılmadı. Yapıldı yapılıyor diyen varsa buyursun. Kimse abhazca serbest bırakılsın demedi, kimse bu ülkeyi yıkmak için uzun vadeli planlarda her türlü emperyal düşman ile işbirliği yapmadı. Gürcüler, lazlar, boşnaklar ve diğerleri sen duydun mu hiç. Kim bu kürtler ya, bu hakkı kim veriyor onlara. Bu ******* Atatürkten bu yana kendilerine uzatılan her türlü eli tırmalayan, ısıran yabaniler, hainler. Türk' ün örfünden gelen, töresinden gelen her türlü insani vasfı suistimal etmek hususunda üstlerine yok. Ama unuttukları bir şey var ki, onu Çanakkalede, İstanbulda ingilizler, İzmirde Yunanlılar da unutmuştu bir zamanlar. Hatırlatmanın zamanı geliyor galiba...
  11. Değerli Cyrano, İlk anayasamızda ne yazıyordu. T.C devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan her insan Türktür. Bu devletin sınırları dahilinde hiç bir vatandaşın, ben Kürt'üm demeye hakkı yoktur. Diyorsa iyi niyetli yada takım elbiseli vb söylemleri palavradır. Ben Kürt' üm diyen kişi, açıkça söylesede, söylemesede PKK ya, Barzaniye, Talabaniye tabidir. Onları destekliyordur. Ben de bu devletin sınırları dahilinde yaşıyorum, o halde ben de Türk'üm desin, başımın üzerine çıksın... Ama Atatürk'ün vermediği payeyi onlara nasıl verebiliriz. Bu hangi Atatürkçülük kitabında yazar... Selam ve saygılarımla...
  12. Değeli Nail Amudi, Sence Türkiyedeki Kürtler, PKK nın tuzağına düşmüş gibi mi görünüyorlar, yoksa Türkiyedeki Kürtlerin büyük kısmı tarafından desteklenerek onların şiddet içeren duygularının sözcülüğünü mü yapıyorlar, ne dersin ? Saygı ve selamlarımla...
  13. Değerli arkadaşlar, Sizi gayet iyi anlıyorum ve size hiç kızmıyorum. Tam tersine sizlerin tüm vatanseverliğinizle birşeyleri korumaya çalışmanızdan inanın gurur duyuyorum. Bu arada sizlerin söylemlerinize rehber olan davranış özelliklerinide biliyorum. Şöyle ki bu vatanı çok seviyorsunuz, bu vatan için bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz. Ama Atatürk'ten sonra bizim ve sizin duygularımıza cevap verecek bütünlükte bir lider çıkmadı henüz. 68 yıllık toplum tarihimizde çıkan toplum liderleri, yada lider adaylarının hep bir bacağı yada iki bacağı eksik. Buna karşın biz ne yapıyoruz, o eksik bacakları görmek istemiyoruz. Bu bir çocuğun babasındaki eksiklikleri ve zaafları görmemesi, yada görmek istememesi ile eşdeğer. Bu açıdan sizlere hak veriyorum gerçekten... Üstte yayınlanan yazılar Deniz'in Samsun yürüyüsündeki demeci, bunu herkes biliyor. Ancak Deniz'in yaşamı süresince sonraki yıllar boyunca köprülerin ardından çok sular aktı ve Deniz gelmiş olduğu ( Kemalist geleneğin etkisinde zaman zaman kalsa da) bir düşünürün de dediği gibi zamanının bir Öcalan prototipi olan Hüseyin, ve Yusufun etkisi ile tam bir sosyalizm sevdalısı oldu. Sizler görmek istemeyebilirsiniz amane yazık ki bu böyle. Papanın fıkrası gibi, ölmeden önceki son sözlerinde yaşasın....kardeşliği, sözünün neresi Atattükçülüğe karşı diyorsun. Bu sözlerden saniyeler önce söylediği yaşasın sosyalizm kelimesini niçin pas geçiyorsun. Her üçününde son sözleri arasında Atatürk' e bir gönderme var mı allahaşkına. Bu onları belki kötü insan yapmıyor, hemen gard almayın, ama ne yazık ki Atatürkçü de yapmıyor... Saygı ve selamlarınla. Not: Bu konuda bir daha yazmayacağım...
  14. Değerli Cyrano, Hazırlık dahil tam 8 sene Hacettepe Üniveritesi Tıp Fakültesinde Tıp okudum. 6 sene OMÜTF de ihtisas yaptım biraz ayıp olmuyor mu ? Ben tıp eğitimim boyunca mesleki vb latince dersi almadım. Daha öncede söylediğim gibi anatomi dersinde epeyce latince kelime ezberlemiştik zilli sınavlarla, ama daha sonra bunların en fazla % 5 inin güncel tıpta kullanıldığını gördük. Geri kalan terminoloji, uluslararası platformda ingilizce, ülkemiz sathında ise büyük kısmı Türkçe idi. Sadece bazı enteller daha fazla İngilizce kelime kullanmaya gayret ediyorlardı o kadar. Bacak, kol, karaciğer, akciğer, boyun,karın, barsak, meme, bunlar türkçe değil mi. daha sayayım mı ? İstanbul ve birkaç ildeki azınlık yada kilise kökenli birkaç okul değildi anlatmak istediğim. Özellikle öncelikle TED bünyesinde açılan ve Anadoluya yayılan kolejler, daha sonra ise devamı olan Anadolu liseleri vb idi anlatmak istediğim. Atatürkün bu ülkede kurduğu ilk 2 lise Ankara Gazi lisesi ve Atatürk Kız lisesidir, kolej değil. Hayatı boyunca milli eğitim ve okullarda okutulan ders programlarını zaman zaman kendisi dikte ettiren Atatürk'ün milli eğitime ne derece inandığı, Türk Dil Kurumunu, Türk Tarih Kurumunu niçin kurduğunu unutmayalım.
  15. Değerli Seyrekler, Ben Deniz'i ve arkadaşlarını kötülemedim, bu ülke için feda edecekleri bir şeyleri olan düzgün insanlardı dedim. Peşin hüküm falanda vermedim. Ancak Deniz'i tam olarak tanımayan yada THKO yu tanımayan gerçekten sizlersiniz. İnternetten ulaçabileceğiniz linkler var, adminin izni ile vereceğim mecburen, reklam amaçlı değil. -http://www.marksist.com/Bellek/Deniz-Huseyin-Yusuf.htm- -http://www.kurtuluscephesi.com/kurcep1/deniz2.html- -http://www.derkenar.com/kitapkurdu/erdaloz.shtml- Oldukça düzgün siteler, bir bakın THKO bildirisinin, yada Denizin neresinde Atatürkçülük. Kemalist orijinden geldiğini, zaman zaman kendiside ifade ediyordu, İşte Deniz Gezmiş’in başını çektiği meşhur Samsun Ankara yürüyüşü dolayısıyla kaleme alınan bildiriden bir kaç satır: “Büyük Türk Milleti! Atatürk için toplanalım! Mustafa Kemal’in Milli Kurtuluş idealini yaşatmak için, Mustafa Kemal devrimine saldıran karanlık güçlere dur demek için, Milletçe yabancı uşaklığına düşmekten kurtulmak için, Tam bağımsız gerçekten demokratik Türkiye için, Gazi Mustafa Kemal’in Milli Kurtuluşçu saflarında toplanalım.! Yaşasın Türkiye! Yaşasın yarının bağımsız Türkiyesi için mücadele! “ Ancak ulaştığı son noktada, hele hele artık bu dünyadan ayrılmasına 5 kala söylediği sözlerdeki yaşasın sosyalizm, yaşasın Kürt halkı söylemleri ( Halit Çelenk ten nakledildiği gibi) Deniz' in Atatrkçü olduğunu mu gösteriyor. hele hele Ertuğrul Kürkçü'nün yayınlanmış söyleşisinde yer alan şu sözler nedir. Deniz aslında Kemalist bir gelenekten de geldiği için, Kemalistler Deniz'i o şekilde hatırlamamızı isterler. Son sözlerini unutmak eğilimindedirler. Dedim ya önemli olan son sözdür. Deniz'in tam olarak ne dediği ancak 80'lerden sonra açıkça yazılıp konuşuldu. O zaman tam ne dediğini savcı tutanağa geçirmedi. Bunlar yasak sözlerdi ve orda bulunan avukatlarca yazıldı. Ben o sözlerin her 6 Mayıs'ta arkadaşların bize hatırlatıyor olmasını bir kazanım olarak görüyorum. Deniz'lerin mücadele arkadaşı Ertuğrul Kürkçü, 34 yıl geçmesine rağmen Deniz'lerin son sözlerinin gizlenmeye, unutturulmaya çalışıldığını belirtti. Kürkçü, dönemin savcısının Deniz'lerin sözlerini tutanağa geçirmediğini, avukatlar aracılığıyla, ancak 1980'den sonra o sözleri öğrendiklerine dikkat çekerek, Kemalistlerin ısrarla, o son sözleri unutturmaya çalıştıklarını söyledi. Kürkçü, o sözlere çok önem verdiğini belirterek, 'Ben o sözlerin her 6 Mayıs'ta arkadaşların bize hatırlatıyor olmasını bir kazanım olarak görüyorum' dedi. Savunmasında geçen şu sözler, “Samsun’dan Ankara’ya Gerçekler örtülmek isteniyor. Mustafa Kemal’e gerçekten sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz. Onun İstiklal-i tam prensibini, ve onun istiklal-i tam Türkiye idealini yalnızca biz devam ettiriyoruz. Denizin Atatürkçü olduğunu mu gösteriyor. Şunu açıkça söyleyeyim, ben THKO'nun devamı olduğunu iddia eden bir hareketin içinde uzun süreler bulundum. İnanın o günlerde, o ortamlarda Atatürk'ün adı bile anılmazdı. Eğitim çalışmalarında Dimitrov ile başlanır, das kapital ile biterdi. Enver Hocaya övgüler düzülürdü. Deniz bizim ilahımızdı, ama Atatürkçü Deniz olarak değil, sosyalist Deniz olarak. Hatta Denizin Kemalist orijini, burjuva kökenli temiz aile çocuğu olmasına bağlanır ve daha sonra özeleştirisini yaparak kendini aştığı belirtilirdi. Bu bilgileri o yıllara ışık tutan bir çok kaynaktan yada şahıstan ulaşabilirsiniz. Değerli arkadaşlar, sizlerde sosyalist olabilirsiniz, kominist olabilirsiniz, Kemalist olabilirsiniz, saygı duyarım, ama ne olur Atatürk'ü karıştırmayın. Niçin Atatürk'ü karıştırma ihtiyacı duyuyorsunuz, onsuz olmuyor değil mi ? Peki Atatürk' ün halkçılığı, devrimciliği yetmiyormu size ? Atatürk'ün kendisini özdeşleştirdiği bir söylem var mı ? Beni savunanlar, beni yaşatanlar sosyalist - kominist devrim yapsınlar mı demiş. Nutuk diyorsunuz, Nutuk da hangi satırlar sizi haklı kılıyor, lütfen söyleyin... Bakın hamasi söylemlerle beni eleştiriyorsunuz, Deniz kendi yolunda kendi düşüncesini savunarak kahramanca öldü. Bunu söylemek başka şey. Deniz Atatürkçü demek başka şey. Benim üzerimde hiçbir elbise yok Atatürkçülükten başka. Denizinde yoktu, mam onun elbisesi sosyalizmdi. Birde Nazım Hikmet Ran'ın şiirine sahte diyorsunuz, sizin şiiriniz Nazım'ın ulusal kurtuluş savaşı döneminde yazdığı bir şiir, benim ki ise SSCB deki günlerinde polit büroya övgüler düzdüğü dönemde yazılmış. hadi şiir sahte, ordan yazdığı mektuplar da mı sahte, orda gazetelere verdiği yayınlanmış demeçlerde mi sahte. Yapmayın arkadaşlar, onun şairliğine birşey söylemek haddim değil. Ama adamın görüşleri değişmiş işte, ister kabul edin ister etmeyin.
  16. Atatürk, bu meseleyi bir komleks haline getirmediği için. Cumhuriyetin yeni nesil aydınlarının eğitilmesi için berline göndermiş ve almanca eğitim almalarını sağlamıştır. Sizler hala Bilim alanında, ulusal değerler ve kültür gayretleri arıyorsunuz. Oysa bu alan bunun için yoktur ve yeri değildir. Bilimde tek esas vardır ileri ve başarılı olmak. Bunun içinde hangi araç uygunsa o tercih edilir. Bilimin dilinden sömürge vs sonuçları çıkarmak işi abartmaktır. Bilimin dili bu gün ingilizceyse bunun sebebi, sömürgecilik değil, İlgili alanlarda o dili konuşan ların başarısı ve kulliyatı onların oluşturmasıdır. Bu gün Tıbbın dili latincedir. Ama hiç bir millet kalkıp tıp terimlerini kendi dillerine çevirmekle uğraşmamışlardır. Tekrar söylüyorum. Bu gün Bilim adamları eserlerini herkesin direkt faydalanabilmesi için belli bir dilde yazıyorsa. Sizin kullancağınız kaynakların hemen hemen hepsi belli bir dilde varsa. Sizin yapacağınızda bellidir. Ulusal değerler ve kültür başka bir alan. Bilim başka bir alandır. Değerli cyrano, Yazılarını ilgi ile okuyorum, ama bazen iddiami illaki savunmam lazım tezi ile doğruyu kaçırıyorsun, yada tam bilmediğin şeyleri iddia ediyorsun. Bilim alanında ulusal değerler aramak yada yaratmaya çalışmak tam da Atatürkçüye yakışan vakur bir davranıştır. Atatürk'ün yurt dışına birçok insanı gönderme amacı eğitim,ve ülkemizde kendi dallarında eğitilmiş bir çekirdek kadro oluşturmaktı. Atatürkün sağlığında ülkemizde kolej yada yabancı okullar açmak gibi bir hedefi yoktu, kendisine yapılan teklifleri hep reddetmişti. Ülkemizde yabancı dil seferberliği 1938 den sonra ABD nin baskısı ile İnönü aracılığıyla başlamıştır. Bilmin amaçlarını çevrendeki bir bilim adamına sorarsan seni aydınlatabilirler, bu uzun bir konudur. Ama bilmin amaç ve araçları arasında dil kavramı varmıdır bir sor bakalım. Şimdi Bir Türk doktorunun Türkiyede Türkçe konuşup yazarak başarılı olma şansı yok mu sanıyorsun. Biliyorum ki yanılıyorsun. Ama şu nu da unutma. Birçok Türk doktorunun bilimsel makalelerini koca koca jürili dergiler sudan sebeplerle reddederken, aynı dergilerde tuvalet kağıdı yerine kullanılacak kalitesizlikte birçok makale bilimsel sıfatı ile yer alıyor. İstersen bunlarada tek tek örnekler verebilirim. Bunlar emperyalizm değil de nedir. Tıp dili latınca falan değildir, latince tıp tarihinin dilidir. Bugün tıp terminolojisinde latince terim sayısı çok çok azdır. Hatta latinceden fazla türkçe terim vardır. Aynı şekilde ABD de İngilizce, Fransada fransızca vb, latince terimlerin yerini çoktan almıştır. Değerli cyrano, Lütfen bildiğin konularda yaz, bazen çok güzel şeyler yazıyorsun. ama lütfen her konuda mutlaka birşeyler yazmaya mecbur hissetme kendini. Sen Windows'u yaz, Domain'in Türkçe karşılığını bul v.b. Selam ve saygılarımla...
  17. Değerli Seyrekler... İzin verirsen yazılarının altındaki resim için bir şiir gönderiyorum, resme uygun olsun diye. Trabzon''da bir motor açılıyor Sahilde kalabalık, Motoru taşlıyorlar, Son perdeye başlıyorlar ! Burjuva, Kemal''in omzuna binmiş, Kemal kumandanın kordonuna, Kumandan kâhyanın cebine inmiş, Kahya adamların donuna, Uluyorlar, Hav..Hav..Hak..Tu... Yoldaş unutma bunu, Burjuvazi ne zaman aldatsa bizi, Böyle haykırır, Hav..Hav...Hak..Tu Nazım Hikmet RAN Ne dersin, büyük şairimiz tam bir Atatürkçüdeğil mi ? Saygı ve selamlarımla...
  18. Değerli Seyrekler... Bu gençler (senin tabirin) hakkında en azından güzel insanlar olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü vatan için feda edecek bir şeyleri vardı ve ettiler. Ama o kadar. Haklarında bildiklerim duyumdan öte şeyler. Özellikle Hüseyin İnan' ın ölümünden hemen önce kaleme aldığı, Mamak B Bloktaki hücesinde yıllar sonra ortaya çıkan ve tamamı o dönemki Halkın Kurtuluşu yöneticilerince parti bayrağı dergisinde yayınlanmayan Türkiye raporunu, rahmetli İnan'ın kendi hareketlerini eleştiren son yazısını ilk okuyan iki kişiden birisi olarak söylüyorum bunları. Sen Mustafa Kemali okumayan bir hareketi Atatürkçü olarak nasıl tanımlarsın. Onlar kendilerini Atatürkçü olarak tanımlamıyorlardı ki. Bu söylediklerini eğer sağlıklarında söyleseydin ilk önce seni atarladı THKO dan. Eğer gerçekten bilmek istiyorsan onların Atatürk ve Atatürk hakkındaki değerlendirmelerinide yazarım bir daha ki sefere... O gençlerin hatası neydi biliyormusun. Mustafa Kemali okumamak. Dimitrov'u, Marx'ı, Engels'i, Lenin'i okurken, Mustafa Kemal'i okumamak. Tıpkı yıllardır resmi tarih olarak bizlere okutulan resmi Mustafa Kemal gibi, o zamanki lider müsveddelerince kendilerine dikte ettirilenleri okumak, ama gerçek Mustafa Kemal'i okumamak, onu untmak. Eğer okusalardı onca vatanseverliklerine karşın kominizmin, daha doğrusu ABD ve SSCB'nin ikili Emperyalist kıskacına düşüp, onların ekmeklerine birer kaşık yağ da onlar sürmezlerdi. Ancak onları kınamıyorum, çünkü o dönemde kendi tarihini, kendi Atasını bilmeyen binlerce genç gibi bizlerde kominizmin, yada milliyetçilik adı altında sunulan Türk İslam sentezinin kucağına düştük hepimiz. Kırdık birbirimizi, neden kırdığımızı bilmeden. Hepimiz vatanseverdik, verecek bir canımız vardı seve seve verirdik, çoğumuz verdi de... Ama doğru değildi yaptığımız. Hiç bakmadık Anıtkabire doğru. Okumadık Mıstafa Kemali. Yüzümüz ya Lenine çevrili idi, ya Maoya, yada Enver Hocaya. Kırdıklarımız da sokakalarda en iyi uluma yarışmaları yapıyorlardı, başbuğlarına saygı göstermek için. Onlarda bi haberdi Mustafa Kemalden bizler gibi... Bizim orak çekicimiz gibi başbuğlarının 9 ışığı yetiyordu onlara... İşte bu yüzden, en azından onlara olan saygımız yüzünden Mustafa Kemali iyi okumalı, önümüze sos ve baharatlarla tekrar sunulan bayatlamış emperyalist menüyü reddetmeliyiz. Geçmişi orda bırakmalı, geçmişte yapılan yanlışlardan ders alarak ülkemizi bugünkü emperyalist kıskaçtan çıkarmak için bütün Türk ulusu olarak birleşerek, tek bir yürek, tek bir yumruk gibi hareket etmeliyiz. Saygı ve selamlarımla...
  19. Değerli ulusal10, Yukarda bir arkadaş Mustafa Kemalin kaydedilmiş bazı sözlerine yer veriyor. Kominizm üzerine söylediği başı ezilmelidir lafı bencede şüpheli bir laf, çünkü hem Mustafa Kemalin bu sözü kayıtlı bir söz değil, bir rivayet, hemde Mustafa Kemal kişilik olarak bu kadar çiğ bir söz söyleyecek insan değil. Ancak Mustafa kemalin sosyalizm ve kominizm üzerine Türk ulusunun toplum yapısına uymayacağı ve bu sistemlerin Türk ulusunun yaşadığı coğrafyada uygulanamayacağı, bunun en önemli nedeninin de Türk ulusu için çok önemli bir şey olan mülkiyet kavramı olduğu yönünde kayıtlı söylemleri var. Ancak senin alıntı yaptığım tariflerinin toplumbilimi açısından ne derece bilimsel olduğu şüphe götürür. Mesela ön asyadaki türki cumhuriyetler senin açından mazlum milletler değil mi, değilse neden ? tıpkı Kemalistlere göre Kürdüm demek demokratlık olurken, Türküm demenin ırkıçılık kabul edilmesi gibi bir şey. Şimdi Irakta ezilen Türkmenleri savunmak emperyalizm, azerileri çeçenleri, gagavuzları, kırım türklerini sahiplenmek ırkçılık yada emperyalist milliyetçilik, İspanyadaki baskları, Fransadaki siyahları sahiplenmek demokratik milliyetçilik, öylemi. Bu hangi toplum bilim kitabında yer alıyor. Tıpkı Engin Ardıç' ın tanımlamalarına benziyor. Emperyalist yada demokratik milliyetçilik ne demek biraz daha açıklarmısın Bu açıklamalarda bilimsel verilere de yer verirsen sevinirim. En azından eğitilmiş oluruz. Bu tür forumların bir amacı da birbirimizi eğitmek değil mi ? Saygı ve selamlarımla...
  20. Sevgili Ali, Hayalleri olmayan insanlar, ***** insanlardır. Ütopya değil, uğrunda uğraşılması, mücadele edilmesi gereken bir konudur, eğitim. Sonuçta insan mühendisliğidir. Tolumları yönetenler nasıl bir insan tipi istiyorlarsa o yönde bir eğitim öngörürler. Ne yazıkki yıllardır ülkemizi yönetenlerinin istedikleri insan tipi hiç değişmemiştir. Solcu ve sağcı iktidarlar hep kuzuları koyun yapacak eğitim şekillerini benimsemişlerdir birlikte. Ama bu hep böyle sürer mi ? İşte o sana bağlı, bana bağlı, bize bağlı... Sevgi ve saygılarımla...
  21. Değerli arkadaşlar, Değerli Profesörümüzün yazısını okudum. Satır aralarında haklı olduğu noktalar çok. Ancak esas sorunu ve bağlayacağı yerleri kaçırmış. Sayın profesörümüzün muhtemelen üniversitedeki odasından hiç çıkmadığı, tatillerini Türkbükünde mavi yolculukta yaptığını, ülkesi hakkında tüm bildiğinin odasının penceresinden gördüğü manzara olduğunu sanıyorum. Bu özellği onun doğru düşündüğü bir konuyu yanlış anlatmasına neden olmuş. Şöyle ki; Türk milliyetçiliğinin, Atatürkçülüğün, Türkçülüğün belini kırmak amacı ile Ilımlı islam adı ile ülkemize ihraç edilerek, kurulmak istenen ümmetçi ideolojinin karşısında olmak her Türk insanının görevidir. Ama bunu türban simgesi ile yorumlamak da, elitçi zihniyetin bir ürünüdür ve esas mücadeleye de en büyük zararı bu verir. Zatem islamcı düşünce de proferörümüz gibi elit aydınlarımızın halktan kopuk söylemleri nedeni ile bugünkü konumlarına ulaşmışlardır. Saygılarımla...
  22. Değerli arkadaşlar, Çok çabuk dolduruşa geliyoruz. Yine elmalarla armutlar karıştı birbirine. Yinr unuttuk Atatürk'ü. 1960 larda Avrupada başlayan gençlik hareketlerini ülkemize kırmızıya boyayarak sokan, onun karşısına da Türkeş'in Türk- İslam sentezini koyan ABD değilmidir. Her iki gurubu birbirine kırdırıp, on binlerce vatan evladını katledip, dünya konjoktürü değişince herşeyi 12 Eylül ile bir gecede bitiren ABD değilmidir. Daha sonra BOP projesine zemin hazırlamak için Ilımlı İslam'ı ülkemize ihraç eden ABD değilmidir. Anti şahvelinin emek vererek aktardığı tüm örgütlere güç veren vatansever Türk insanları da, yıllarca bu cenah ile mücadele eden ülkücü milliyetçiler de ne yazık ki gerçekte senaryosunu ABD nin yazıp, ABD nin sahneye koyduğu bir oyunun konu mankeni olmuşlardır. Ülkemizin bugün karşı karşıya olduğu sorunların hepsinin arkasında ABD vardır. Lütfen düşmanımızı iyi bilelim. Saygı ve Selamlarımla...
  23. Değerli arkadaşlar, Bugünkü (07.09.2006) tarihli Vatan gazetesinde ilk sayfada çok büyük bir resim vardı. İstanbul' da Fatih-Çarşamba semtinden bir caddenin görünümünü yansıtıyordu ve yeni çekilmişti. Üzerinde konuşmaya hiç gerek yok, resim kendisini anlatıyordu, isteyen ilgili gazete sitesinden bakabilir. benim lafım, güncel başlığındaki, "yeniden özgür düşünceye" adlı alt başlığı açan ve yazan Bozan arkadaşıma, ve de onun başlığına damgası vuran arkadaşlarıma. Bu resme lütfen iyi bakın, aynı yazıları yeniden kaleme alabilir misiniz ? Bazı yerlerini daha değişik yazarsınız her halde. O konuya cevap yazacaktım ama o resim cevabımı o kadar iyi anlatıyordu ki, yazarak resmin anlamını bozmayayım istedim... Saygılarımla...
  24. Değerli arkadaşlar, Bir sazan balığı gibi gibi kafamızı ne kadar çamura gömersek gömelim, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yıllardır hep bizimle olan, bekli de bizden sonraki kuşaklara aktaracağımız, ve hep önümüzde olacak bir sorun, coğrafi söylemle doğu bölgesi sorunu, toplumsal yada sosyolojik söylemle Kürt sorunu, ideolojik yada siyasi söylemle PKK sorunu… Osmanlının son günlerinde İngiltere tarafından hazırlanan ve parçalanan Osmanlı toprakları üzerinde doğu Anadolu illerini kapsayan bağımsız Ermenistan planına ABD’nin de katılımı sonrasında, doğuda ABD – İngiltere güdümlü yarı bağımsız Ermeni Devletinin ilanına karar verilmiştir. Bundan korkan o zamanki Kürt toplum liderleri’nin Mustafa Kemal ile Misak-ı Milli hudutları çerçevesinde yaptıkları mutabakat sonrası, Kürtler Türk Ulusal Kurtuluş savaşına destek vermişlerdir. Savaş sonrasında Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş aşamasında, Kürt liderler Cumhuriyetin ilanına otonomi talebi ile karşı çıkmışlar, Kürt toplumun otonomi talebi o zamandan bugüne değin azalmaksızın süregelmiştir. Bunlar tarih kitaplarında yer alan ve herkes tarafından bilinen tarihi gerçeklerdir. Cumhuriyetin ilanından bugüne değin doğu Anadolu da yaşayan Kürtlerin ekonomik ve sosyal durumlarındaki bugünkü görünümünün esas nedeni, TC devleti değil, Kürt toplumunun ülkenin yeniden yapılanma sürecine katılımda bulunmamaları ve kendi tabi oldukları ağalık yani feodal kast sistemidir. Ne ilginçtir ki bu ağalık sistemini en çok da kendileri savunmakta ve bir gün olsun yakınmamaktadırlar. Çünkü bu durumun sürmesinden en çok faydalananlar kendileri olmuştur. Yıllardır bölgede yapılmaya çalışılan toprak reformu ve halkın toprak sahibi edilmesine hep karşı çıkmışlar, bir şekilde bunu engellemişlerdir. Bu durum bugün de sürmektedir. Her şeye rağmen TC devleti özellikle son 30 yıldır bu bölgeye ülkenin diğer yörelerinden hiç de az olmamak kaydı ile kaynak aktarmaktadır. Kamu görevlisi sıfatı ile yıllarca oralarda bulunan birisi olarak, TC hazinesine kişisel katkıları olmadığı halde yapılan kaynak aktarımı sonrası bölge halkı, sürekli isteyen ve TC devletini bir diyetin borcunu öder gibi, sürekli vermek zorunda olduğunu söyleyen bir yapı içerisine girmiştir. Anadolu’yu gezen her Türk vatandaşı, Anadolu’nun diğer yörelerinde, büyük şehirlerimizin burunlarının dibindeki Türk yerleşim birimlerinin çoğunda devlet yatırımları ve sosyal yaşantının onlarınkinden hiç de farklı olmadığını, hatta çoğu yerde daha kötü olduğunu bilmektedir. Şimdi yapılacak olan şey nedir. Bir kere yapılacak şeyin ekonomik gelişme olmadığı açıktır. Zaten ağalık sisteminden yakınan ve kopan, buna karşı olan Kürtler zaman içinde Anadolu’nun birçok yöresinde ve Avrupa’ da yerleşmiş, kendi düzenleri kurarak ekonomik gelişimlerini sağlamışlardır. O zaman bugünkü sorun nedir ? Kimi doğu – güneydoğu sorunu desin, kimi Kürt sorunu desin, kimi PKK sorunu desin, ortada bir sorun olduğu ve bu sorunun ekonomik olmadığı aşikardır. İster görelim, ister sazan balığı gibi kafamızı çamura gömerek görmezden gelelim. Bir cumhurbaşkanının, ya da bir başbakanın, ya da bazı bakanların, yada birçok zengin işadamının, sanatçının, yazarın, v.b Kürt olması, bu sorunun mevcut olmadığını hiçbir şekilde belirtmez. Bu sorunun çözümü ne Türk – Kürt kardeşliği söylemi , ne de Türk İslam sentezidir. İsteyelim ya da istemeyelim, gerçekte bu sorunun iki şekilde çözümü mevcuttur. Bu iki çözümü her Türk, tıpkı her Kürt gibi bilmekte ama dillendirememekte, tıpkı bir kedi gibi, sorunun üzerine toprak atarak, üzerini örttüğü şeyin hiç açılmayacağını sanmakta, ama ne yazık ki üzerini örttüğü şey hemen akabinde açılmaktadır. Sorunun üzeri kimi zaman mal, kimiz zaman can, kimi zaman oy ve son zamanlarda da AB ve ABD korkusu ile örtülmeye çalışılmaktadır. Peki nedir bu dile getirilmeyen çözümler : 1- Önce Kürtlere 86 yıldır istedikleri otonomiyi vermek, daha sonra da bu otonom yapının nihai hedefleri olan güneydeki bağımsız Kürdistan’ a katılımını sağlamak. 2- Atatürk’ün koyduğu Misak-ı Milli sınırlarına sahip çıkarak, Türkiye Türklerindir lafındaki inceliği kavrayarak ve TC devletinin tüm olanaklarını kullanarak otonomi isteyen yapıyı ortadan kaldırmak. Dikkat edin insanları değil, yapıyı ortadan kaldırmak diyorum. Bunu yapabilmek için T.C sınırları içinde yaşayan ve TC devleti vatandaşı olan herkesi Türkiyeli değil, tam da Atamızın dediği gibi Türk olmaya davet etmek, davete icabet etmeyenler ile de, göstermelik değil, devletin tüm olanakları ile mücadele etmek gereklidir. Konuyu daha fazla sulandırmaya, bulandırmaya, laf cambazlığı yaparak bu günü atlatmaya gerek yok. Bu gün yukarıdaki iki çözümden birini seçerek saflarımızı belli etmeli, en azından gelecek nesillerimizin de bu sorun ile karşı karşıya olmamaları için gerekeni yapmalıyız. Çünkü sömürgeci güçler ve özellikle de ABD, bu sorunu yıllardır TC devletini zayıflatmak, kaynaklarını heba etmek, bölgede güçlenmesinin önüne geçmek için kullanmışlardır. Bu gün de aynı sorun ABD nin BOP projesini hayata geçirmek için araç olarak kullanılmaktadır. Bu gerçeği görmeli ve artık gerekeni yapmalıyız. Değerli arkadaşlar… Genç yaşlarda kaymakam olmak, genç yaşlarda bakan olmak, başbuğ olmak, yıllarca bu ülke yönetiminde söz sahibi olmak, ülkücü olmak, alperen olmak, devrimci olmak, Kemalist olmak, dürüst insan olmak, hırsız olmamak, iyi insan olmak, yakışıklı olmak, kibar ve centilmen olmak yetmiyor…Ülkemizin bu önemli sorununu kimseden korkmadan, AB ve ABD yalakalığı yapmadan, politik gelecek hesapları olmaksızın, can ve mal kaygısı taşımadan kim dile getiriyor, açık açık ne yapılması gerektiğini kim söyleyebiliyor, kim haykırabiliyor. İşte gerçek Atatürkçü, gerçek Vatansever, gerçek Milliyetçi, gerçek Başbuğ, gerçek Türk ona derim ben. Gerisini tek geçeceksin… Saygılarımla…
  25. Değerli Cyrano, İlk bakışta haklı gibi görünüyorsun, ama temelde bazı yanlışların var. Şöyle ki; Hani on bin metre yarışının finişteki son düzlüğünün gösterildiği, özet görüntüleri seyredip yarış hakkında karar veriyorsun. Bildiğim kadarı ile kendi alanımdan örnekler vereyim. Osmanlıya modern tıp prusya ekolü ile askeri hekimlerle girmiştir. O zamanki tıp dili Almancadır. Baktığın zaman o dönemde dünyada hakim güç Avusturya-Alman İmparatorluğudur. Daha sonra tıp dili Fransızca olmuştur. Ülkemizdeki Cumhuriyetin birinci kuşak hekimleri hep Fransız ekolü ile yetişmişler, tüm dünya hekimleri ile birlikte Fransızca kitaplar okumuşlar, bilimsel yayınlar yıllarca hep Fransızca yapılmıştır. İkinci dünya savaşı sonrası tüm dünya Amerikan emperyalizmi hakimiyetine girerken, yavaş yavaş tıp dili de değişmiş, ülkemize Hacettepe ekolü olarak giren Amerikan tıbbı, giderek ülkemizin tüm tıp eğitimi veren kurumlarına yerleşmiştir. Tabbi bu gelişme ABD nin dünya genelindeki emperyal hakimiyetine paralel seyretmiştir. Çok değil 1970-1980 li yıllarda bu ülkede tıp fakültelerinde Fransızca terimlerle dersler veriliyordu. Hatta bazı muhafazakar hocalar ihtisas sınavlarında İngilizce terminoloji kullanan gençlere kızıyor ve kınıyorlardı. Şimdi bizler bugün bilimsel terimler İngilizce diye kültür emperyalizmine tüm kapılarımızı açalım mı ? Bilimsel dilde sadece bu gün için haklı olabilirsin. Ancak bilim ile uğraşan kişi kendisine gerekli tüm donanımlar gibi İngilizceyi de bir şekilde öğrenecektir. Bu öyle büyütülecek ve yıllarca zorunlu ders olarak okutulacak bir konu değil. Her zaman eleştirdiğimiz ABD de insanlar hayran oldukları Paris ve Roma'ya tatile gelmek için, tatil öncesinde üç ay içinde sadece dinliyerek şakır şakır Fransızca ve İspanyolca öğreniyorlar. Bizler eğitimin her tarafında olduğu gibi, dil eğitimini de yanlış yaptığımız için İngilizce diye, İngilizce dilbilgisi ve edebiyatı öğretmeye çalışarak gençlerimizin yıllarını çalıyoruz. Sonra yıllarca beyni yıkanarak İngilizcenin allamei cihan birşey olduğunu sanan bir Türk genci de kendi dilini unutabiliyor. Daha sonra da pastane yerine patiseri demeyi çok faziletli bir iş yapmış zannederek yapıyor. Benim 6 yaşındaki oğlum okuma yazma bilmediği halde, bilgisayardan sadece görsel öğrenme ile kendine gerkli bilgisayar bigisini sağlayabiliyor. Onun eğitiminin çok ileri basamaklarında gerkli olabilecek bilimsel kelimeleri yada metinleri takip edebilmesi için yıllarca kültür emperyalizminin etkisi altında yoğrulmasına izin vermeyeceğim. Gerektiğinde kendine gereken donanımı sağlayacaktır zaten. Diğer yandan sosyolojik ve toplumsal olaylar bir insan ömrünün tamamını içine alabileceğinden, belki izlemek her kes için güç olabilir. Ancak biz kendi benliğimize sahip bağımsız bir güç olarak ağırlığımızı dünya genelinde hissettirmeye başlarsak, işte o zaman senin "save" de kayıt, olur "domain" de köken yada başka bir kelime olur. Bu bir ütopya değildir. yeterki hayal etmesini bilelim. Saygı ve sevgilerimle...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.