ihgg tarafından postalanan herşey
-
Kul İster ALLAH Saptirir
((: sen maç izlerken bu yorumu yaptın galiba ha? burada resmen ALLAh ile Kul u çekisen iki rakip gibi göstermissin gözüm. sana diyorum ya Kul dusunmekte özgür ALLAH karismaz dusuncesine lakin dusuncesinden dolayi sonra ondan hesap sorar olay budur. yani senin gibi mac izlenimleri anlatmak degil ...
-
Kul İster ALLAH Saptirir
anlamiyormusun anlamak mi istemiyorsun ? sen sorumu yanitla bi
-
TERSİNE EVRİM GERÇEKLEŞTİ... (Bilimadamları, bir fareyi zaman içinde 500 mılyon yıl geriye götürdüler...)
((: Elime Aldim Tanrilarin Massalri diye bir kitap okudum sirf gulmek için bide ne göreyim yav anam bizim darwin Abinin Laflarini Zeus,Athenavs.. onlar yapiyormus megerse evrim Mitolojinin eseriymis Bilimin degil HAHAHA... inanmayana kitain cıktgi yayin evinide verim Yurt Kitap Yayın Tanrilarin Masallari... alin okuyun
-
Kul İster ALLAH Saptirir
niye anlayamiyormusun yada anlamak mi istemiyorsun?
-
İade
sorun ayetleri görmekte degil sorun ayetleri anlamakta sizin gibiler ise anlamayi birak okuyamiyor bile
-
Pascal Diyor Ki
“Tanrı, varoluşumuzun müşküllerini bizim tarafımızdan anlaşılmaz kılmayı isteyerek, (bu müşküllerin birleştiği) düğümü o kadar yükseğe veya daha kesin bir şekilde, o kadar aşağıya gizlemiş ki, biz ona bütünüyle ulaşamayız. Sonuç itibariyle gerçekten kendimizi bilebilmemiz aklımızın kibirli faaliyeti yoluyla değil, ancak onun sade teslimiyeti yoluyla olur. O halde insan, ne tür bir hilkat garibesi! Ne kadar tuhaf, ne kadar korkunç, ne kadar karmaşık, ne kadar paradoksal, ne kadar harika! Her şeyin hakimi, zayıf bir yer solucanı, hakikat ambarı, şüphe ve hataya batmış, evrenin şerefi ve süprüntüsü! O halde kibirli insan, kendi kendine nasıl bir paradoks oluşturduğunu bil. Aciz akıl, mütevazî ol. Zayıf doğa, sessiz ol. İnsanın sonsuz biçimde insanı aştığını öğren, senin tarafından bilinmez olan hakiki durumunu efendinden işit. Tanrı’yı dinle.” Pascal
-
SAID-I NURSI mi SAID-I KÜRDI mi?
Kendini Bir sey Sanip Ne Söyledigini Bilmeden Konusan Tiplere Kil Oluyorum.. malesef ki dunyada o tip insan cok hemde azimsanamayacak kadar ...
-
turan dursun ve psikolojisi
yav hain evlatlar adam babasini korumazmi yav? ayip ayip
-
"TASAVVUF İSLÂMI"NA DİKKAT EDELİM/Zübeyir YETİK
((: Sufisizm Sihattan gelir butun alimlerde bunu savunur. kalbini dunyadan ve ahireten kurtarmak yanlzı yaraticiya vermek.
-
Rahman kimdir ?
Hak söz demiş ki ben kafama göre Islami Yorumlarim diye: " Onalr dilini yamultarak derki bunlar Hak katindadir Oysa O Hak'tan degildir Vay O'nu Söyleyenlerin Haline" "Vay onlarin Haline ki Kitabin Yarisini Alip Yarisini Boslarlar" abi Kendini Helak Etmissin baskalarinin ne sucu var?
-
Kul İster ALLAH Saptirir
Onlara şu kimsenin haberini de oku: Biz ona âyetlerimizi vermiştik. Ama o bundan sıyrılıp çıktı. Sonra şeytan onu peşine taktı; böylece azgının biri olup çıktı. Dileseydik, onu âyetlerimizle yüceltirdik. Lâkin o yere saplandı ve heveslerinin peşine düştü. A’râf Sûresi KUR’ÂN-I KERİM, birçok âyetinde hidayetin de, dalâletin de Allah’ın iznine bağlı olduğunu bildirir; Allah’ın dilediği kimseyi doğru yola eriştirdiğinden, dilediğini de saptırdığından söz eder. Bu beyanların öncesini, sonrasını ve arka planını dikkate almayanlar için bunun anlamını çözmek zordur. Böyle durumlarda “Allah dilediğini doğru yola iletiyor, dilediğini de saptırıyorsa, sapan kulun bunda ne günahı var?” sorusu akıllara gelir. Kur’ân âyetleri bir bütün olarak alındığında ise, bu tür soruların cevapları da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Çünkü Kur’ân’ın âyetleri birbirine bakar, birbirini açıklar, birbirini tamamlar. Bizim tek başına ele aldığımız âyetler, işte böyle bir bütünden kesitlerdir. Bu kesitleri, ait olduğu bütün ile birlikte incelediğimiz zaman herşey yerli yerine oturur ve rahatça anlaşılmaya başlar. İşte, A’râf Sûresinin bu âyetleri de, Allah’ın dilediği kulunu neden saptırdığı konusuna açıklık getiren âyetler arasındadır. Burada, doğru yoldan sapmış bir kimsenin hikâyesi kronolojik bir sıra içinde nakledilmekte ve bu sapma olayı içinde kulun iradesinin de, Allah’ın iradesinin de yeri açıkça belirlenmektedir. Âyetin haber verdiğine göre, hikâyenin kahramanı, başlangıç itibarıyla Allah’ın pek büyük lütuflarına erişmiş bir kişidir. Bu kişinin kim olduğu önemli değildir; bu konuda sahih bir rivayet bulunmuyor. Her zamanda ve her toplumda böyle kimselerin var olabileceğini göz önüne alarak, dikkatimizi geçmişteki bir hikâye kahramanının kişiliğine değil, yaşamakta olduğumuz hayatta bu rolü üstlenmiş olanlara yöneltmeliyiz. Hikâyenin başlangıcı için “Biz ona âyetlerimizi vermiştik” buyuruluyor. Bu cümlenin öznesi olan “Biz” sözcüğü Allah’a işaret etmektedir. Yani, sapmadan önce, bu kişinin, Allah’ın lütfuna erişmiş olduğu bildirilmektedir. Hadisenin bundan sonraki aşaması, “O bundan sıyrılıp çıktı” cümlesiyle ifade edilmiştir ki, bu cümlenin öznesi de “O”dur, yani hikâyenin kahramanı olan kimsedir. Üçüncü cümlede şeytan devreye giriyor ve Allah’ın âyetlerinden sıyrılıp çıkan kişiyi peşine takıyor. Dördüncü cümle ise hikâye kahramanının vardığı noktayı özetliyor: “Azgının biri olup çıktı.” Bu ifadeler gayet açık bir şekilde gösteriyor ki, sözü geçen kişinin sapmasındaki sorumluluk, tümüyle kendisine aittir. Zira o, Allah’ın kendisine lütfettiği bir nimeti kendi iradesiyle reddetmiş, kendi bilinçli çabasıyla o nimetten uzaklaşmıştır. Allah’ın nimetini eliyle tepen kimsenin, bundan sonraki halinden dolayı Rabbini suçlamasına imkân bulunmadığı gibi, sorumluluğu şeytanın üzerine yıkıp kurtulması da mümkün değildir. Zira şeytanın yararlanmasına elverişli zemini bizzat kendisi hazırlamıştır. Bu durum, daha başka âyetlerde şöyle ifade edilmiştir: İman eden ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde şeytanın hiçbir gücü yoktur. Onun gücü, ancak onu dost edinenlere ve Allah’a ortak koşanlara yeter. Evet, şeytan onu peşine takıp azdırmıştır; ancak bu fırsatı şeytanın eline veren de onun kendisinden başkası değildir. Özellikle, “Allah’ın âyetlerini vermiş olduğu” bir kimsenin bunu çok iyi bilmesi gerekirdi. Bundan sonraki âyetin ilk cümleleri ise bu hikâyeyi özetleyen cümlelerdir: “Dileseydik Biz onu âyetlerimizle yüceltirdik. Lâkin o yere saplandı ve heveslerinin peşine düştü.” O ne kadar Allah’ın âyetlerinden sıyrılıp çıkmak istese, şeytan da onu azdırmak için ne kadar çaba harcasa, Allah dilemedikçe o da, şeytan da istediklerini yapamazdı. Zira kendi dilediği şeyi Allah’a zorla kabul ettirecek, Allah’ın dilemediği birşeyi gerçekleştirebilecek bir kudrete kimse sahip değildir. Azmak isteyen de ancak Allah’ın ona fırsat vermesi halinde azgınlaşabilir. Onun için, azmakla, nankörlük etmekle, isyan etmekle kimse Allah’a karşı bir zafer elde ettiğini düşünmemelidir. Allah dileseydi, elbette o azgın kişiyi yine âyetleriyle yüceltirdi. Ancak bunu dilememiştir. Çünkü o kişi, semâvî olan şeyi bırakmış, arzî olana, yani dünyanın menfaatine saplanmış, kendi heveslerinin peşine düşmüştür. Bu tercihi bilinçli bir şekilde yapan kul ise, Allah’ın lütuflarına lâyık olmadığını kendi iradesiyle ortaya koymuş, yüce Allah’ın iradesi de o kula istediği ve lâyık olduğu şeyi vermek şeklinde tecellî etmiştir. Bu hikâye, daha başka dersler de içermekle birlikte, kronolojik seyri itibarıyla şunu ortaya koyuyor ki, kulun doğru yolu bulması gibi sapması da tamamen Allah’ın iradesine tâbidir, ancak kulun kendi özgür seçiminin bir sonucudur. Bu hakikat daha başka âyetlerde, özetlenmiş şekilde tekrarlanır—bundan iki âyet sonrasında olduğu gibi: Allah kime hidayet verirse, işte o doğru yoldadır. Kimi saptırırsa, onlar da hüsrana düşmüş olanlardır. İşte, Kur’ân’ın bu beyanlarını okurken, onların böyle bir arka planının bulunduğunu hatırlar ve bu ifadeleri öncesi ve sonrasıyla birlikte dikkate alırsak, onları doğru bir şekilde anlamakta zorlanmayız
-
Cevaplayinda Görelim
Cennet Dedigin üç beş huri üç beşk köşk bana seni gerek seni Rabbani nin O sözü nerede söyledigini gösterirsen sevinecem ha Arabinin sözü ise Bizden Olmayanlar (bize inanmayanlar bizi Bid'atci sayanlar) Kitaplarimizi Okumasin Demistir.
-
Cevaplayinda Görelim
((: ben sana bana inan demedim ki oradaki Ustdalarin yazilarini oku dedim ha titresim dedigin olay elle tutuluyor gözle görülüyor demek ha? bunuda duyduk hadi neyse... dedigim gibi eger dinsel boyuttan alacaksan sen oradaki üstadlari oku yok bilimsel abzda alacaksan onun daha cok delili var siralayayim istersen
-
İman...nedir?
Cok Okudugun belli Oluyor Dusune Dıusune Kursat Otcuya Dönmüsün be abi
-
KUR’AN HAKKINDA BATILI AYDINLARIN BAZI SÖZLERİ
saol kardes guzel olmus..
-
Cevaplayinda Görelim
Bilimsel Olarak Bilim Adamlarinin Sözleri Söyle: B. Russel ve L. Wittgeinstein örneğin bir limonun gerçekten var olup olmadığı ve nasıl bir süreçle var olduğu sorulamaz ve incelenemez. Limon, sadece dille anlaşılan tat, burunla duyulan koku, gözle görülen renk ve biçimden ibarettir ve yalnız bu nitelikleri bilimsel bir araştırmanın ve yargının konusu olabilir. Bilim, nesnel dünyayı asla bilemez Birde Deney Olarak Kanitlalan Olay: Bilim yazarı Rita Carter, Mapping The Mind isimli kitabında, "görmek için gözlere ihtiyaç yoktur" diyerek, bilim adamları tarafından gerçekleştirilen önemli bir deneye yer vermektedir: Deneyde görme özürlü kişilere, video resimlerini titreşimlere dönüştüren bir cihaz takıldı. Bu kişilerin gözlerinin yanına takılan bir kamera ise uyarıları bu kişinin beynine gönderiyordu. Böylece bu kişi sürekli olarak görsel dünyadan uyarı alabiliyordu. Hastalar bir süre sonra gerçekten görüyormuş gibi davranmaya başladılar. Örneğin, cihazlardan birinde görüntüyü yaklaştırmak için bir lens vardı. Bu lens hasta uyarılmadan çalıştırıldığında, hasta görüntü büyüyerek üzerine geliyormuş gibi gördüğü için iki kolu ile kendini koruma ihtiyacı hissetmiştir Dinsel Kanitlara Geciyorum: Dunya Cennet Ve Cehennemin Bir Gölgesidir.. Biz Cennet Ehline Meyevler İkram Ettigimizde onlar Biz Bunu DUnyada Yemistik Diyecekler Oysa Yememistiler... Ve Hadis Olarak Bu: Insan Oglu Uykudadir Öldügü Vakit Uyanir. Ve Alimlerin Görüsü: İmam-i Rabbani "Var olan Allah idi, onunla bir şey yoktu. Vaktaki, saklı kemalatının zuhura gelmesini murad etti(açığa çıkmasını istedi); isimlerinden her birine bir mazhar (görünme yeri) talep etti. Ta ki, o mazhara, kemalatını tecelli ettire. Onun vücud mazhariyetini ve tevabiini ise, ademden (yokluktan) başka bir şey kabul etmedi. Çünkü... vücudun (varlığın) mukabili ve mübayini (tersi), yalnız ademdir (yokluktur). Mana üstte anlatıldığı gibi olunca, Sübhan Hak, kemal-i kudreti ile, adem (yokluk) aleminde isimlerden her bir isim için mazharlardan bir mazhar tayin etti. Ve onu, his ve vehim mertebesinde yarattı. Hem de dilediği vakitte ve istediği şekilde... Alemin sübutu (sabitliği), his ve vehim mertebesinde olup hariç mertebede değil dir... Hariçte (dışarıda) dahi, yüce Vacib Zat'ın (Allah'ın) zat ve sıfatlarından başkası da sabit ve mevcud olmaya..." İbn-i Arabi: Biz diyoruz ki, bilmelisin ki, Hak'tan başka varlıklar, yahut alem adıyla anılan şey, Hak'ka nispetle bir şahsın gölgesi gibidir. Böyle olunca masiva, yani Allah'tan başka olan varlıklar, Allah'ın gölgesidir... Gölge şüphesiz histe mevcuttur. Ve En Öenmli Olanlarindan Biri Geliyor : El-Hac Mehmed Nuri Semsüddin El-Naksi Bendi Hazretleri Miftah-Ul Kulub Risalelerinde Derki: Cenab-i Vacib-ul Vucud Mümkün-ül Vucudu Yoklut Mertebesinde Yarattiktan sonra Onlara Vucuda Gel Dedi ama Acizliklerinden Vucuda Gelemediler Ve Cenab-i Hak Kendini Esyanin Suretine Koydu Demekki Putperestler Put a Taparken Aslen HAK'a tapardi ama Put'a Hak manasiyla degil Put manasiyla Taptiklari için Helak Oldular.
-
Bilim adamlarından evrime büyük darbe
saol kardes emegine saglik ama unutma Allah Kur'an da derki: Biz Onlara Bir Kapi Acip Cennet Ve Cehennemi Götersek Onlar Bunlar Sihirdir Süphesiz Biz Büyülenmis Bir Toplumuz Diyecekler" iste ayet aciktir kimse Görmek istemeyen Kadar Kör Olamaz.
-
Darwin Yanlış Mıydı..?
((: sen ne zaman Darwinin zirvalarindan bikarsan bizde Harun yahyadan bikariz gözüm... sizde HY Yan etki yapiyor ama ne yaparsiniz iste adam sizin tüm dayanaklarinizi cürütüyor calisiyor calisiyor ....
-
Cevaplayinda Görelim
Delil İstiyorsun ama nasil bir delil Bilimsel mi olsun? Dinsel mi? Onu söyleki sana oradan delil sunayim
-
Darwin Yanlış Mıydı..?
Muta Kardes Emegine Saglik Harika olmus. hala Bilim Ve Evrrim Diye Yaratani İnakr edenler Anlamamazliktan gelecekse söylenecek laf yok.
-
Tasavvuf
sakli gercek tutturmusun bir yol nereye gittigini ve nereden basladigini bilmiyorsun... Tasavuf ta Peygamber Döneminden beri avrdi sadece isim Degistirldi bunu iyi anla...
-
Cevaplayinda Görelim
ben sana derim ki Beyinde degil Zihinde yasarsin Zihindde Madde Degildir... ikinci olarak derim ki Biz Gölgeye Madde diyemeyiz oysak Dunya Sadece Gölgeden İbaretir Gercekte Sabitligi yani Vucudu Yoktur. Gunese Bakiyorsun degil Gunbese Baktigini hayal ediyorsun ki Gunesi Senin Gördügün Sekilde Benim Gördügümden Eminde Olamazsin...
-
Cevaplayinda Görelim
Dunya mi İnsanin içinde İnsan Mi Dunyanin? Dunyada Madde Varmi? Vehim Ve Algi veya Diger Adiyla Akis e Biz Madde Diye Bilirmiyiz? Aslina Ulsamadigimiz Bir Seye Aslinda Vardir Ve Tahminimdeki ile Tamamen Aynidir Diye Bilirmiyiz?
-
Tasavvuf
sakli gercek dostum sen önce islami anla sonra tasavufla uyusmaz de ((: ya en kil oldugum sey bilip bilmeden atip tutmalardir.
-
Darwin Yanlış Mıydı..?
Darwinist iddia, bugün yaşayan modern insanın maymunsu birtakım yaratıklardan geldiğini varsayar. 4-5 milyon yıl önce başladığı varsayılan bu süreçte, modern insan ile ataları arasında birtakım "ara form"ların yaşadığı iddia edilir. Gerçekte tümüyle hayali olan bu senaryoda dört temel "kategori" sayılır: 1— Australopithecines (Australopithecuslar) 2— Homo habilis 3— Homo erectus 4— Homo sapiensEvrimciler, insanların sözde ilk maymunsu atalarına "güney maymunu" anlamına gelen "Australopithecus" ismini verirler. Bu canlılar gerçekte soyu tükenmiş eski bir maymun türünden başka bir şey değildir. Australopithecuslar'ın çeşitli türleri bulunur; bunların bazıları iri yapılı, bazıları ise daha küçük ve narin yapılı maymunlardır. İnsan evriminin bir sonraki safhasını da evrimciler, "Homo" yani insan olarak sınıflandırırlar. İddiaya göre Homo serisindeki canlılar, Australopithecuslar'dan daha gelişmiş canlılardır. Bu türün evriminin en son aşamasında ise, Homo sapiens, yani günümüz modern insanının oluştuğu öne sürülür. Evrimci yayınlarda ve ders kitaplarında yer alan ya da medyada zaman zaman adı geçen "Java Adamı", "Pekin Adamı", "Lucy" gibi fosiller de üstte saydığımız dört türden birine dahil edilirler. Bu türlerin de kendi içlerinde alt türleri olduğu kabul edilir. Ramapithecus gibi bir zamanların çok iddialı ara form adayları ise, sıradan bir maymun olmalarının anlaşılması üzerine, insanın hayali soy ağacından sessiz sedasız çıkarılmışlardır 1. David Pilbeam, "Humans Lose an Early Ancestor", Science, Nisan 1982, ss. 6-7.