Shatin tarafından postalanan herşey
-
Allah varsa nerdedir?
+1 ek olarak da evrim apaçık bir gerçektir. nasıl olur da hala inkar edilir de demesinler
-
Ateist?
Kaynak göstermen mümkün müdür ?
-
Hangi İnançları, İnanışları, Felsefeleri biliyorsunuz?
evet sen mümkün olduğunca semitik dinler diyorsun ama buraya semitik dinler başlığı altında bildiğin dinleri alt başlık halinde sıralamıyorsun/sıralayamıyorsun. Herkesin yaptığı aynı şey kimi semitik dinler diyor kimisi ilahi olduğu söylenen dinler kimisi hurafeler vesaireler vesaireler ama isim konulmaya gelince bunlara hep islam deniyor. Benim buradaki bütün arkadaşlardan istediğim islamiyetle ateizmi bir kenara bırakıp bazı saygıdeğer arkadaşların da dediği gibi objektif bilimsel evrensel bir şekilde içinde bulunduğumuz dünya üzerinde bulunan farklı şeyleri de eleştirmek. Ama görüyorum ki bunu pek beceremiyoruz. ve benim buradan anladığım şudur ki (ön yargılı olmak istemem sadece konu başlığına bakarak yorum yapıyorum) islamiyet ve ateizm, deizm gibi kavramlardan başka birşey bilmiyoruz. Hala ısrarla bekliyorum biliyorum diyen varsa buyursun anlatsın. Evrensel arkadaşımızın bir yazısı vardı "kuran neye denir" diye. orada yazılanları bütün arkadaşlar hatırlar sanırım. orada ilk kez bu konuyu bu şekilde irdelediğimi kendi içimde ifade etmiştim. Ama görüyorum ki buradaki arkadaşlar böyle kendi içlerinde yeni şeyleri irdelemeye pek açık değil. Sadece islamiyet-ateizm savaşından başka birşey yok forumda. ateist diyor ki senin dinin şöyle böyle yalan yanlış abartı hilekar gereksiz vs. vs. müslüman geliyor sen şunu şunu görmüyor musun nasıl iman etmezsin vs. vs. Ateist nedir konusu şuan güncel olarak işleniyor islamiyet konusu da güncel olarak işleniyor forumda görüldüğü gibi ama kimsenin görmediği sanırım islamiyeti yorumlayıp kendine uymadığını görenlerin kendini ateist olarak nitelendirdiği. Yani başka dinleri, inançları, kavramları, öğretileri irdelemeden. Yine diyorum yok ben biliyorum diyen varsa buyursun yazsın paylaşsın biz de onun bilgilerinden faydalanalım. Ben birkaç yazımda "neden müslümanım?" sorusunu arıyorum diye yazdım. Ama gördüğüm birçok "zayıf" ateistim diyen insan gibi kalkıp sadece islamiyeti irdeleyip ateistim demem. Bu aynı şekilde bir müslüman içinde geçerli. yani bir üst satırda yazdığım şeyi müslüman bir insan için de söylüyorum. saygılar.
-
insan neden yaşar,sonunu bile bile?
Sonunu bildiğimiz nedir? Sen belki sadece olaya ölüm olarak bakıyorsun ve "sonunu bile bile" diyorsun. Hiç şöyle düşündün mü; Ya hiç ölmezsen? Ya bundan önce bütün insanlar öldüler ama sen hiç ölmeyeceksen. Ya da bilim insanları sen çok çok yaşlandığın sıralarda ölümsüzlüğe çare bulurlarsa? Ya öyle olsa? Ya böyle olsa? Demekki aslında hiçbirşeyin sonunu bilmiyoruz. Sadece deneyimlerimiz sonucunda fikir üretebiliyoruz. Neden yaşadığımız konusuna gelince de işte bu deneyimleri kazanmak için yaşamayı tercih ediyoruz. Yeni deneyimlerin bize neler kazandıracağını ya da kaybettireceğini bilmiyoruz ama bunu öğrenmek için hayatta kalmayı seçiyoruz ve bunun için uğraşıyoruz. Sorularına sondan başladım ama kusura bakmazsın artık
-
en sevdiginiz kitap hangisi
Şuan yazarını hatırlamadığım bir kitap var "İnsanın Anlam Arayışı" adında Nazi kamplarında hayatını sürdürmüş, oradan hiç çıkamayacağına inanan bir insanın o kamptan çıktıktan sonra geçirdiği zamanları ve bu zamanlar içerisindeki düşüncelerini anlattığı bir kitap Dersane yıllarındayken felsefe öğretmenimin verdiği bir kitaptı ve gerçekten çok etkileyiciydi. Bu arada okumamış arkadaşlar varsa Nitczhe nin Nitczhe ağladığında ve Tolstoy un İçimizdeki şeytan ını tavsiye ederim kendi adıma
-
cEP TELEFONU
Shatin şurada cevap verdi: crazy_Engineer başlık Cep Telefonu, Akıllı Telefonlar, Dijital Saatler, Gözlükler ve TabletlerBen kaldırıp çöpe atıyorum. Bunun nedenine gelince eğer yeni bir cep telefonu alacaksam mutlaka eskisi arızalanmış demektir bunca yıllık bir telefon kullanıcısı olarak şunu anladım ki; Cep telefonları 24 saat açık kalınca en uzun ömürlüsü 6 ay gidiyor sonra zihinsel problemler başgösteriyor
-
Hangi İnançları, İnanışları, Felsefeleri biliyorsunuz?
öncelikle fikirlerini burada paylaşan bütün arkadaşlara tek tek teşekkür ediyorum. yalnız ilk başta söylediğim şeyle karşılaşmak açıkcası beni üzdü. Görüyorum ki Dini konular bölümüne fikirlerini aktaran arkadaşların bir kısmı ateizm i bir kısmı islamiyeti savunuyor ve başka bir konuya kendilerini açmıyorlar (tabi bu benim fikrim) benim bu konuyu açarkenki düşüncelerim islamiyet veya ateizm gibi din, öğreti, inançların yanında dünya üzerinde var olan ve bildiğiniz diğer inanç, öğreti ve dinleri yazmanızdı. Ama bunu yapan arkadaş pek çıkmamış ve konu yine her konuda olduğu gibi yine islam ve ateizm çatışmasına gitmiş. Rica etsem artık biraz olsun şu iki inanç şeklinin dışına çıkabilir misiniz?
-
Evrenin İnce Ayarı
Çok sayıda bilimadamı , evrenin tasarımı karşısında hayrete düşmüşler ve bir tasarımcının varlığından bahsedilebileceğini itiraf etmişlerdir. Sayıları iyice artan bilimadamlarına göre, doğanın kanunları ve değişmezleri o kadar �iyi ayarlanmıştır ki � , ve yaşamın varolması için o kadar çok tesadüf gerçekleşmiştir ki , evrenin , kasıtlı bir planlama ve zeka sonucunda ortaya çıktığı söylenebilir. Aslında, bu �ince ayar� o kadar belirgin, ve bu �tesadüfler � o kadar sayısızdır ki, birçok bilimadamı , evrenin insanlığı yaratmak uğruna kasıtlı ortaya konulduğunu ileri süren �Antrofik Esası� savunmaya başlamıştır. Antrofik Esası kabul etmeyenler bile, �ince-ayarı� itiraf etmekte ve evrenin şans eseri varolamayacak kadar mükemmel olduğunu belirtmektedirler. BBC bilim belgesellerinin �Antrofik Kanunu� bölümünde, günümüzün en önemli bilimadamlarından bazıları , bu sonucu destekleyen güncel bulgulardan bahsetmişlerdir. Cambridge Üniversitesi Gözlemevi�nin saygın yöneticilerinden Dr. Dennis Scania: Doğa kanunlarını biraz olsun değiştirirseniz, ya da doğanın sabitlerinde birazcık oynama yaparsanız, - bir elektronun yükü gibi - , doğanın gelişimi o kadar değişir ki , akıllı hayatların varolması imkansız hale gelebilir. Oxford Üniversitesi , Matematik Enstitüsü�nden Dr. David D. Deutsch, Bu sabitlerden herhangi birini ,herhangi bir yöne çok ufak bir oranda kaysaydı , yıldızlar, oluşumlarından sonraki 1 milyon yıl içinde sönerlerdi ve evrim için hiçbir zamanımız olmazdı. Sabitler, diğer yönde oynasaydı , bu sefer helyumdan ağır elementler hiçbir zaman oluşamazdı. Karbon olmayacaktı ve tabii hayat da..Ne kimya olabilirdi ne de karmaşıklık� Saygın yazar ve Adalaide Üniversitesi�nde teorik fizik profesörü Dr. Paul Davies: Asıl muhteşem olay, dünyadaki hayatın bıçak sırtındaki dengesi değil, tüm evrenin bıçak sırtındaki dengesidir, ve doğal sabitlerinin küçücük bir değişimi tamamiyle bir kaosa neden olacaktır. Evren, inanılması güç bir şekilde hayat için mükemmel bir ortam yaratıyor. En son gelişen bilimsel düşüncelere göre, evrenin kaynağı , �Big Bang� denilen dev bir enerji patlamasıdır. İlk başta, evren sadece hidrojen ve helyumdan oluşuyordu ve bunlar sonradan yıldızları oluşturdular. Zamanla, diğer tüm elementler yıldızların içinde oluştu. Evrendeki 4 ana , vazgeçilmez element, Hidrojen, helyum, oksijen ve karbondur. Sir Fred Hoyle, karbonun oluşumunu incelediği zaman, yaptığı hesaplamalarda , yıldızlardaki �patlayan fırınlarda , �dünyada yaşam için gerekli karbon miktarının tam olarak üretilmesinin � çok zor olduğunu ortaya koymuştur. Hoyle, gerekli karbon miktarının üretilmesi için fizik ve kimya kanunlarına , sayısız , � şansa� oluşmuş, tek defalık , belki de kasıtlı � müdahalelerin� olduğunu belirtmiştir. Hoyle, bulgularını şu şekilde özetlemektedir: Olayların mantıksal yorumu, bir denetmenin fizikle, kimyayla ve biyolojiyle ilgileniyor olması gerektiği ve doğa hakkında karanlık güçlerle ilgili hiçbir şeyin olmadığı sonucuna varır. Eldeki kanıtları inceleyecek herhangi bir fizikçinin , yıldızları inceledikten sonra, bu sonuçlara ulaşabilmek için fizik kanunlarının kasten tasarlandığını düşüneceğine inanıyorum. Dr. David D. Deutch , bu konu hakkında şunları ekliyor: Eğer herhangi bir insan evrenin özellikleri hakkında hayrete düşmediğini iddia ederse, kafasını kuma gömüyor demektir. Bu özellikler, gerçekten şaşırtıcı ve alışılmışın dışındadır� İNCE- AYARIN EVRENSEL KABULU BBC programı dışında, bilimsel yayın dünyasının en prestijli basın organları , ve onların en ünlü fizikçi ve astronomları , �ince-ayar� gerçeğini farketmişler ve bunu belgelemişlerdir. 1997 Ağustos�unda, � Bilim � dergisinin ( A.B.D�nin en prestijli bilim dergisi ) o ayki sayısında, � Bilim ve Tanrı : Birbirleriyle Barışıyorlar mı? � başlıklı bir makale yayınlanmıştı.İşte bu makaleden bir alıntı: Evrenin, organik yaşamı destekleyen birçok özelliğinin bulunması- gezegen ve yıldızlardaki fiziksel değişmezlerin kesinliği gibi- bazı bilimadamlarının , ilahi bir gücün varlığını sorgulamalarına neden olmaktadır. Stephen Hawking ( Dünyanın en ünlü kozmoloğu ) , en çok satan kitabı , � Zamanın Kısa Tarihi� nde bu durumu � dikkat çekici� olarak değerlendirmiştir. � En dikkat çeken nokta, bu sayı değerlerinin ( örneğin fiziksel sabitlerin ) , yaşamın oluşabilmesi için son derece iyi ayarlanmış olmasıdır. �. � Örneğin, eğer elektronun yükünde küçücük bir değişme olsaydı , yıldızların hidrojen ve helyumu yakmaları olanaksızlaşırdı , ya da kesinlikle patlamazlardı. Çok açık gözüküyor ki, zeka sahibi yaşamın oluşabilmesi için , doğa sabitlerinin oynayabileceği değer aralığı çok çok dar. Birçok değer, belki yine güzel bir evren oluşturabilirdi fakat bu güzelliği yaşayacak ve takdir edecek kimse oluşamazdı.� Hawking, bundan sonra, bu durumun � Yaradılış�ta ilahi gücün varlığı ve Tanrı tarafından düzenlenmiş doğa kanunlarının olası bir kanıtı � sayılabileceğini belirtmektedir. (ib � Yaradılış Ve Büyük Patlama � ve �Yaşam Bilimi� kitaplarının yazarı , Dr. Gerald Schroeder, M.I.T. fizik bölümünde çalışıyordu. Kendisi, şu örnekleri de yazılarında belirtmektedir: 1) Yüksel enerjili fizik ( evrenin erken dönemleriyle ilgilenen bilim dalı ) dalında Nobel ödülü sahibi Professor Steven Weinberg, "Scientific American" dergisinde yazdığı makalede ,doğa kanunlarının ve evrenin başlangıçtaki koşullarının , canlıların varolması için bu kadar uygun olması ne kadar şaşırtıcı olduğuna değinir . Bildiğimiz gibi , fiziksel değerlerin herhangi birindeki küçük bir değişiklik, yaşamı olanaksız kılardı. Weinberg, kendini � bilinmezci � olarak tanımlamasına rağmen, bu ince ayar karşısında şaşırmaktan kendini alıkoyamaz. Daha sonra, 0.0000000000000001 saniyelik yarı ömre sahip berilyum izotopunun bir helyum çekirdeğini bulup,onu , bu kısa bölünme zamanı geçmeden soğurması gerektiğini açıklar. Bu olay , iki çekirdek arasındaki , tamamiyle beklenmedik, çok kesin enerji uyumu sayesinde oluşmaktadır. Eğer bu olay gerçekleşmeseydi, hiçbir ağır element oluşmazdı. Karbon olmazdı, azot olmazdı , yani yaşam olmazdı. Evrenimiz hidrojen ve helyumdan oluşurdu. Fakat bu olay , of Professor Weinberg'�in evrendeki inanılmaz dengelerle ilgili tek merakı değildir. Şöyle devam eder: Bir sabitin inanılmaz küçük bir dengesi var- Yaşamın varoluşu , boşluktaki enerjilerin birbirlerini yo ketmesini gerektirmekte ve bu değerler ancak 120 rakamlık ondalık sayılarla ifade edilebilmektedir. Bu da şu anlama geliyor: Eğer Büyük Patlama�daki enerji 100000000000000000000000000000000000000000000000000 000000000000000000000000000000000000000000000000000 000000000000000000, yerine 100000000000000000000000000000000000000000000000000 000000000000000000000000000000000000000000000000000 000000000000000001, olsaydı , Weinberg�in dediği gibi, evrende hiçbir canlı oluşamazdı. Evren , ya yaşama izin vermeyen ,sürekli genişleyip sıkışan bir döngüye girecek, ya da galaksi ve yıldızların oluşmasını engelleyecek bir hızda genişleyecekti 2) Fermilab ve Chicago Üniversite�sinde astrofizikçi olan Michael Turner, evrendeki dengeleri gülümseyerek açıklamaktadır: Bu öyle bir kesinlik ki, birisinin tüm evrenin bir ucundan diğer ucuna bir ok atıp, 1 milimetre çapındaki deliği 12�den vurması gibidir. 3) Oxford Üniversitesi�nde Rouse Ball Matematik Profesörü Roger Penrose, yaradılışta evrenin kullanılabilir enerji içermesini daha da şaşırtıcı bulmaktadır.
-
Big Bang: Tanrı'sız Bir Evren
Evrenin oluşumunu araştıran bilimsel tarih , bizlere Allah�a inanma iznini veriyor. 20. yüzyılın başına kadar, astronomlar, dünyanın oluşumu hakkında 3 olası model öne sürmüşlerdir: 1. Evren, statik olabilir. Bu teoriye göre, yıldız ve gezegenlerin karşılıklı çekimleri , onları galaksiler veya güneş sistemleri haline getirmiş olabilir. Bu yıldızsal- yerküresel grupların her biri, kendi rastlantısal yörüngelerinde , uzay içinde kayıp giderler ve diğer yıldız veya gezegenlerin hareketlerinden tamamen bağımsızdırlar. Bu statik model, ateistler ve inananlar için de uygundur: Bu şekildeki bir evren, tarihin herhangi bir zamanında Tanrı tarafından yaratılmış olabilir ve Tanrı olmadan da sonsuza kadar sürüp gidebilir. 2. Evren salınıyor olabilir. Evren, sürekli genleşip büzülen kozmik bir balon olabilir. Birkaç milyar yıl boyunca şişip, sonsuz boşlukta genleşebilir. Fakat her bir yıldız ve gezegenin yerçekimsel kuvvetleri, diğerlerini etkileyerek bu işlemi yavaşlatır ve sonunda durdurup ters yönde harekete geçirebilir. Ve gezegenler eskiye geri dönerler. O ana kadar varolan herşey, büyük miktarda ısı ve ışık açığa çıkararak evrenin merkezinde sıkışır , herşeyi etrafa yeniden saçar, ve genişleme işlemini yeni baştan başlatır. Bu şekildeki bir evren de Tanrı tarafından yaratılmış olabilir ve Tanrı olmadan da sonsuza kadar varolabilir. 3.EN SONUNDA, EVREN AÇIK OLABİLİR. Evren ,hiç patlamayan bir balon olabilir. Eğer tüm yıldızların ve gezegenlerin yerçekimi kuvvetleri , başlangıçtaki genişlemeyi durdurmaya yetmezse, evren, hiçlikte genişlemeye sonsuza kadar devam edebilir. Zaman içinde, yıldızlar sönecek ve dondurucu bir karanlık perdesi, tüm varlığı gizleyecektir. Böyle bir evren, kendini hiçbir zaman yaşama döndüremez. Tarihin belli bir anında varolabilir, ihtişam içinde parlayabilir, ve sonra geri dönüşü olmayan bir karanlığa gömülür. Bu en son modelde önemli bir nokta da, bir defalık patlama gerçekleşmeden önce, evrenin tüm madde ve enerjisinin uzaydaki tek bir noktada toplanmış olması ve bu noktanın , patlamadan önce sonsuza kadar hareketsiz kaldığı varsayımıdır. Bu model bir çelişki sergilemektedir: Hareketsiz nesneler, -başlangıçtaki tek nokta gibi � dışarıdan bir kuvvet uygulanmadıkça hareketsiz kalmaya devam edeceklerdir , fakat bu ilk nokta evrenin tüm madde ve enerjisini içinde tuttuğuna göre , bunun dışındaki hiçbir şey ( en azından doğal hiçbir şey ) , bir patlamaya sebep olmayacaktır. Bu çelişkinin en basit çözümü, doğaüstü bir varlığın evrenin oluşumunu başlattığını düşünmek olacaktır. Öyleyse , evrenin açık oluşum modeli, doğaüstü bir Yaratıcı�nın -Allah�ın varolmasını - gerektirir. İZAFİYET TEORİSİ 1916�da , Albert Einstein, izafiyet teorisi hakkındaki ilk denemelerini yayımlar, ve bilim dünyası deliye döner. Einstein, evrenin en derin gizlerini ortaya çıkarmış gibidir.Formülü, bazı problemler çıkarmıştır � teknik çelişkiler, matematiksel engeller- fakat bunlar gazeteleri veya popüler bilim dergilerini bile ilgilendirecek olaylar değildir. İki bilimadamı, aksaklıkları fark eder. 1917 yılının sonlarına doğru, Hollandalı astronom Willem de Sitter, genel izafiyeti yeniden inceler ve Einstein�a ,aksaklıkları belirten ve radikal bir çözüm öneren detaylı bir karşılık gönderir: Genel izafiyet teorisi, ancak tüm evren ,tek bir noktadan patlayıp genişliyorsa doğru sayılabilirdi. Einstein, Sitter�in eleştirisini hiçbir zaman cevaplamaz. Daha sonra, 1922�de , Rus matematikçi, Alexander Friedmann kendi kendine Sitter�in çözümünü geliştirir. Friedmann, Einstein �ın teorisinin doğru olması halinde , evrenin, her yöne doğru yüksek bir hızla genişliyor olması gerektiğini öne sürer. Bu arada, denizin karşı kıyısında, Amerikalı astronom Vesta Slipher, evrenin patlamada olduğu gibi ,dışa doğru hareket ettiğini gerçek anlamda gözlemlemiştir. Arizona Flagstaff�ta bulunan Lowell Gözlem evindeki güçlü teleskopu kullanarak , Slipher, düzinelerce galaksinin , gerçekten de merkezi bir noktadan uzaklaştığını farketmiştir. 1918 � 1922 yılları arasında, de Sitter, Friedmann ve Slipher, bireysel olarak bulgularını Einstein�la paylaşmışlardı, fakat Einstein , garip bir şekilde onların çözümlerini her zaman reddetmişti. �sanki o zekasıyla, genişleyen bir evrenin teolojik anlamını da farketmişti� Einstein, prestijli bir teknik dergi olan Zeitschrift fur Physik,�e bir mektup bile yazmış, Friedmann�ın önermelerini � şüpheli � olarak değerlendirmiş ve de Sitter�e de � Genişleyen bir evren durumu beni rahatsız etmektedir � şeklinde bir not iletmiştir. Başka bir notta da , Einstein, meslektaşlarından birine � Henüz papazların eline düşmedim � şeklinde güvence vererek, Sitter, Friedmann, ve Slipher.�a atıfta bulunmuştur. HUBBLE KEŞFİ 1925�te Amerikalı astronom Edwin Hubble, evrenin statik oluşum modelini ortadan kaldırır. O zamanların en güçlü teleskopunu kullanarak, Hubble, dünyanın 6 x 1017 mil uzağında bulunan her galaksinin uzaklaştığını saptar. Einstein, inatla, Hubble�ın çalışmaları hakkında bilgi edinmeyi reddeder. Statik modeli öğretmeye 5 sene daha devam eder, ta ki Hubble�ın teklifi üzerine Berlin�den Pasadena�ya kanıtları kişisel olarak incelemek için gidene kadar. Bu gezinin sonucunda, Einstein ,isteksizce � Hubble tarafından yapılan yeni gözlemlerin , evrenin genel yapısının statik olmadığını gösterdiği�ni söyleyen bir açıklama yapar. Einstein, 1955�de öldüğünde, hala tam olarak evrenin genişlediğine ikna olamamıştır. BÜYÜK PATLAMANIN SESİ 10 sene sonra, 1965�de Arno Penzias ve Robert Wilson, New Jersey�deki Bell Telefon Labaratuvar�ında, süper duyarlı bir mikrodalga detektörün ayarlarını yapıyorlardı. Aleti nereye yönlendirilerse yönlendirsinler, alet her zaman aynı , tanımlanamayan bir ses tespit ediyordu. � sürekli devam eden, 3 derece Kelvin (3K) lik bir uğultuydu bu . Bunun üzerine, Bell Labaratuvarı�nın iki çalışanı da , Alexander Friedmann�ın öğrencilerinden birinin yazdığı genel izafiyet hakkındaki bir makaleyi inceler. Makalede, evrenin en son patlamasının kalıntılarının 5 K civarlarındaki zayıf mikrodalga radyasyonu şeklinde belirlenebileceği açıklanıyordu . İki bilimadamı, tarihin en büyük patlamasının yankılarını keşfettiklerini farkettiler: Büyük Patlama- Big Bang � . Bu keşiflerinden ötürü, Penzias ve Wilson, Nobel Ödülü kazanmışlardır. � 3K�lık uğultunun keşfi �, evrenin statik modelini yıktı. Artık sadece geriye iki model kalmıştı: Bir Tanrısız da olabilecek bir model, bir de Tanrısız olamayacak� Ortaya çıkartılan son olay şu oldu : En eski evren sonsuz sayıda mı patlamıştı ( salınım modeli ) yoksa sadece bir kez mi böyle bir olay gerçekleşmişti ( açık model ) ? Araştırmacılar, bu soruya ,evrenin ortalama yoğunluğunun belirlenmesiyle açıklık getirilebileceğini biliyorlardı. Eğer evren, her 10 feetküplük hacme karşılık bir hidrojen atomuna eşit kütle içeriyorsa, evrenin parçacıkları arasındaki çekim kuvvetleri , genişlemeyi durdurabilecek ve geriye döndürebilecek kadar güçlü demek olurdu. Böyle bir durum , zaman içinde, başka bir büyük patlama ( Big Bang ) yaratacak ve daha sonra bir başkası gerçekleşecek, ..�büyük bir gıcırtı � meydana gelebilecek ve bu böyle sürüp gidecekti. Diğer yandan, eğer , evrenin yoğunluğu bundan azsa, büyük patlamanın patlama kuvveti,tüm çekim kuvvetlerin üstesinden gelecek ve her şey sonsuza kadar hiçlik içinde yüzüp gidecek ve genişleme durmadan devam edecekti . PANİK VE YENİ BİR ÇÖZÜM ÖNERGESİ Statik modelin çöküşü, bilimsel dünyanın birçok bölümünde merakla birlikte, büyük panik yaratmıştı. Matematikçiler, fizikçiler ve astronomlar evrenin sonsuzluğunu kanıtlamak için güçlerini birleştirdiler. Dr. Robert Jastrow, zamanın en büyük astrofizikçisi ve Uzay Çalışmaları için Ulusal Havacılık ve Uzay Yönetimi�nin Goddart Merkezi yöneticisi, araştırma projesinin başına getirildi. 15 sene boyunca, Jastrow ve ekibi, salınım modelinin geçerliliğini kanıtlamaya çalıştılar fakat eldeki veriler farklı bir hikaye söylüyordu. 1978�de Jastrow, NASA�nın kesin raporunu yayımladı ve açık modelin herhalde doğru olduğunu söyleyerek herkesi şok etti. O senenin 25 Haziran� ında , Jastrow, bulguları hakkında New York Times Dergisi�nde bir makale yazmıştır: � Bu, çok garip bir gelişme�Teologlar-dinbilimcileri - dışında kimse tarafından beklenilmeyen bir sonuç! Onlar her zaman kutsal kitabın sözlerini kabul ettiler: � Başlangıçta Allah, Cennet�i ve dünyayı yarattı�� (fakat ) her zaman mantığın gücüne inanarak yaşayan bilimadamları için ,durum kötü bir rüya gibi son buluyor. O, cehaletin dağlarını aşmış, o en yüksek zirvelere ulaşmak üzere, ve tam kendini en son kayadan yukarı çekmek üzereyken, kendisini aslında yüzyıllardır orada oturan bir grup teolog karşılıyor. Virginia Üniversitesi�nde fizikçi olan Dr. James Trefil,1983�te bağımsız olarak Jastrow�un bulgularına ulaşmıştır. Sussex Üniversitesi�nde astronom Dr. John Barrow ve Tulane Üniversitesi�nde matematikçi ve fizikçi olan Frank Tipler, 1986�da benzer sonuçları yayımlamışlardır. YARADILIŞ ONAYLANDI 1990�da , Amerikan Astronomi Birliği toplantısında, NASA�nın Goddart Merkezi�nde görevli bir astrofizikçi olan , Columbia Üniversitesi�nden Professor John Mather , açık model için �o zamana kadar ortaya çıkan en dramatik destek� i sunmuştur. Konferansı ele alan Boston Globe muhabirinin haberine göre, Mathen�ın noktaları inanılmaz alkışlarla kutlanmış hatta bu kutlamalar konferans yürütücüsü Dr. Geoffrey Burbridge,�ın � Dinleyiciler galiba , Yaradılış- Bereşit -kitabından yana �en azından ilk cümle onaylanmış gözüküyor �� şeklinde yorum yapmasına neden olmuştur. 1998�de, Princeton Üniversitesi�nden Dr. Ruth Daly, Erick Guerra, ve Lin Wan , Amerikan Astronomi Birliği�ne, � %97,5 eminiz ki evren, sonsuza kadar genişlemeye devam edecektir � şeklinde bir açıklamada bulunmuştur. O senenin sonlarında, dünyaca tanınmış Washington Carnegie Enstitüsünde görevli ,astrofizikçi Dr. Allan Sandage, The New Republic�e şöyle demiştir: � Büyük patlama, en iyi şekilde , bir çeşit doğaüstü gücün başlattığı bir mucize olarak açıklanabilir.� Newsweek köşe yazarı, George Will, 9 Kasım 1998 tarihli köşe yazısına � Pek yakında, Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği veya Amerikan Yolu için İnsanlar Topluluğu , veya dava açmayı pek seven laik kesimin bir başka örgütü , Hubble Uzay Teleskobunun dine yatkın insanlara ,anayasaya aykırı şekilde rahatlık sağladığı gerekçesiyle , NASA�ya karşı dava açacaklar� şeklinde alaylı bir cümleyle başlamıştır. İNANMAYA İZİN Aynı sene, Newsweek, bir zamanlar son derece tutkulu �bilinmezcilerin� ,güncel ve beklenmedik bir fikir değişimini haber yapar: � Amerikan bilimadamlarının % 40�ı , şimdi kişisel bir Tanrı�ya inanmaktadırlar. � sadece dünyada yadsınamaz bir varlığı bulunan bir güce değil, kendilerinin de dua edeceği Tanrı�ya inanmaktadırlar.� Günümüzde Allah�a inanmayan matematikçiler, fizikçiler,astronomlar ve kozmolojistler de pek tabii ki bulunmaktadır. Birçok nedenden dolayı, daha birçok doğa kanununun keşfedileceğine ,veya şimdiki açık, yaratılmış evren modelini çürütecek yeni kanıtların bulunacağına inanmaktadırlar. Fakat, bilim dünyasındaki birçok kişi için, kanıtlar ikna edicidir. Birçoğu için, modern kozmoloji inanmaya izin vermektedir.
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
Bir yaratıcının olmadığının bilimsel bir kanıtı var mıdır? Böyle bilimsel bir veri açıklandı mı? varsa kaynak göstererek bizimle paylaşırsanız sevinirim
-
Hangi İnançları, İnanışları, Felsefeleri biliyorsunuz?
sağol sevgili evrensel kısa açıklamaların için Bilmem inanır mısın ama başka bir sayfada yine bu konular üzerine araştırma yaparken ne zamandır evrensel'in yazılarını göremiyorum diye aklımdan seni geçiriyordum. sonra bu sayfaya döndüm ve yazını gördüm çok sevindim inan kalp kalbe karşıdır derler ya bir nebze de öyle oldu sanırım. umarım diğer arkadaşlarda bilgilerini burada paylaşırlar. bu arada ben konu hakkında görüşümü yazmadım. bunun nedeni çok fazla inanç felsefe öğreti din hakkında bilgi sahibi değilim. Ama hala bu konuları çok fazla öğrenme isteğiyle araştırıyorum. Şuan İslam dinine inanıyorum. Allahın varlığına ve birliğine Hz. Muhammed Mustafa nın onun elçisi olduğuna şahadet ettim ve hala da bunu bütün kalbimle tasdik ediyorum. Bir itirafta bulunmak istiyorum bu sitede daha doğrusu bu bölüm altındaki başlıklarda gördüğüm yazıları daha önce hiç bu yönleriyle ele almamıştım. eskiden beri (ilkokul yıllarımda kuran kurslarına gittiğim dönemlerden beri) islamiyeti araştırma soruşturma içerisindeyim. Dinimin ailemden geldiğini biliyorum ama benim isteğimle devam etmesini istiyorum ve bu yüzden hep araştırıyorum. Umarım doğru olan neyse öyle devam ederim.
-
En Tehlikeli Yalan...
anlıyorum beyler sizi. saygılar,
-
En Tehlikeli Yalan...
Şuan senin yaptığın hiçbir forum ahlakına uymayan davranışlar. Senden öncelikle bir konunun nasıl tartışılması gerektiğini öğrenmeni rica ediyorum. Burada islamiyete ya da başka bir dine, görüşe inanmayan arkadaşlar var ama hiçbiri senin kadar saygısız değil arkadaşım. Yaptıkların bir tartışma ortamı yaratmaktan çok alay etmek aşağılamak hor görmek. Tartışma ortamının ne demek olduğunu bilmiyorsan mümkünse yazma birşey senden ricam budur. Bu arada hemen bana karşı da cehpe alma yok şöyledir yok böyledir falandır filandır diye. Herşeyi araştırıp öğrendiğin gibi bir forum da ya da bir tartışma ortamında nasıl konuşulacağını nasıl bulunacağını öğren lütfen. SENİN YAPTIĞIN SAYGISIZLIKLARA RAĞMEN saygılar,
-
Hangi İnançları, İnanışları, Felsefeleri biliyorsunuz?
Evet sevgili arkadaşlar konunun başlığı aslında bir süredir aklımdaydı ama bunu yazmak için yeterli bilgi birikimine sahip değildim bu güne kadar. Öncelikle belirteyim bilgi birikiminden kastım forumda (dini konular bölümünde) yazan arkadaşların din, felsefe, inanç görüşleri hakkındaki bilgi birikiminden bahsediyorum. Şimdi sanırım az çok arkadaşların görüşlerini öğrendim ve bu konuda beni ve benim gibi arkadaşları aydınlatabilecek arkadaşların olduğunu düşünüyorum. Dini konular bölümü altındaki hemen hemen bütün başlıklarda islami inanış karşısında diğer görüşler var. Benim merak ettiğim şu; Bir insanın bir felsefe edinmesi için mevcut felsefeleri bilmesi gerekir. Sonra bu felsefeler, görüşler, inanışlar içerisinden kendisine uygun olanı yol edinir. Forumdaki (dini konular bölümüne özen gösteren) arkadaşlarımdan ricam buraya bildiğiniz felsefeleri, görüşleri, inanışları, dinleri yazmanız ve size uygunluğunu ya da uygun olmadığı yerleri göstermeniz. uzun olacak biraz ama buna ufak yazılarla da katkıda bulunursanız çok sevinirim. Bu arada yazı yazacak görüş beyan edecek arkadaşlardan bir konuda ricam olacak ve umarım beni kırmazlar. Mümkünse sadece islamiyet üzerinde yoğunlaşmayın çünkü bu din (görüş, inanış, inanç, felsefe) birçok konuda defalarca yer buldu. şimdiden teşekkürler saygılar,
-
Ateistler Bir Okuyun
umarım alıntı yaptığım arkadaşlar alınmazlar. sizlerden alıntı yapmamın sebebi hemen hemen aynı görüşleri paylaşan arkadaşların aynı konu hakkında farklı düşünceleri. şimdi ben okuduklarımdan açıkcası raslantı var mı yok mu anlayamadım. Sorun bende olabilir tabi ama yazılanlara bakınca bir yerde raslantı var bir yerde yok deniyor hele hele saklıgerçek arkadaşın "birşey yoktan var olmaz vardan da yok olmaz" sözü benim tam anlamıyla tersimin döndüğü bi nokta oldu. Belki ben basit düşünüyorum ama varken yok olan ilk aklıma gelen şey dinazorlar oluyor. sen farklı bir yok oluştan mı bahsediyorsun acaba?
-
GÖZ İRİSİ VE PARMAK İZİ
Göz İrisi Halk arasında göz tanıma sistemleri dendiğinde "retina ve göz bebeği" akla gelmesine rağmen iris, gözün bu sayılanlardan farklı bir kısmını ifade eder. Göz İrisinin biyometrik teknolojilerden biri olarak kullanılmasının sebepleri olarak şunlar sayılabilir; - Dünya üzerinde bulunan her insan gözü eşsizdir. - Dünyada aynı irisin olma olasılığı 1/10 üzeri 78 'dir. - Tek yumurta ikizleri aynı DNA yapısına fakat farklı iris yapısına sahiptir. - Göz irisi genetik oluşumlardan en az derecede etkilenir. - Göz irisi kalıtımsal hastalıklardan etkilenmez. - Irk, cinsiyet, renk gibi demografik özellikler irisi etkilemez. - Gözle görülebilen ve hassasiyet ile ölçülebilen bir organdır. - Ömür boyu değişmeyen tek organdır. - İnsanın doğumun 16. ayından itibaren ölüme kadar değişmez. - Göz oluşumu itibari ile muhafazası (göz kapağı) bulunan bir organdır. - Doğal içgüdüler ile refleks olarak korunan yegane vucüt parçası olan başımızda yer alır. - Göz, insanın yaşamını yitirmesinin ardından canlılığını en çabuk (3 sn) kaybeden organdır. (1) Parmak izi Parmak izi de Göz irisi gibi tanımlayıcı bir sistemdir. Yüz yıla yakın bir süredir polis merkezlerinde güvenlik sistemlerinde kullanılan bir tanımlama aracıdır. Parmak izindeki şekiller ve detaylar, tamamen kişiye özeldir. Şu an dünya üzerinde yaşayan ve tarih boyunca yaşamış olan tüm insanların parmak izleri birbirinden farklıdır. Dahası, aynı DNA dizilimine sahip tek yumurta ikizleri dahi farklı parmak izine sahiptirler 2 A. A. Moenssens, Fingerprint Techniques (Parmak İzi Teknikleri) adlı kitabında parmak izinin her insana özel oluşunu şu şekilde değerlendirmiştir: "Şimdiye dek farklı parmaklardaki iki parmak izinden hiçbirinin birbiriyle aynı olduğuna rastlanmamıştır 3 Evet saygıdeğer arkadaşlar ben araştırdığım kadarıyla pek tatmin edici sonuçlar alamadım yani genel olarak hep aynı şeyler yazıyor yazılarda. Parmak izi her insanda ayrıdır. zarar görsede aynı şekil yeniden oluşur vs. vs. tabi göz irisi içinde aynı şeyler geçerli. Bu konuda bilgisi olan bir arkadaş bunun nasıl oluştuğunu veya oluşabileceği hakkındaki bilgilerini burada paylaşabilir mi? Kaynaklar; 1-Ergosis Güvenlik Sistemleri 2-What is a fingerprint? 3-ULTRASONIC SETUP FOR FINGERPRINT PATTERNS
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
peki neden evrimleşmeyen canlı var? evrim teorisine göre tek bir maddeden canlıdan ya da her ne deniyorsa ondan türemedik mi? milyarlarca tür yaşıyorsa yer yüzende demekki evrim hala devam ediyor. bir sorum daha olacak maymunlar neden insan olmuyor değil ama insanlar ne oluyor? yani şöyle sorayım insanın (evrim teorisine göre) son versiyonundan farklı bir versiyonu oluşuyor mu ya da günümüz insanlarında böyle bir inceleme yapılmış mı yani bi evrimleşme süreci oluşuyor mu?
-
Ateistler Bir Okuyun
çok kısa ve çok bilindik bir soru olacak ama gerçekten ne yanıt vereceğinizi ve vereceğiniz yanıtları inanarak verip vermeyeceğinizi merak ediyorum sayın raslantı ve diğer arkadaşlar. Günümüz insanı bellidir ortadadır. Uzaya çıkan bilinmedikleri araştıran inşa eden üreten tüketen vs. vs. Kafatası gibi mükemmel bir koruyucu kalkan ile çepe çevre çevrilmiz muazzam bir işletim sistemi (beyin). şimdi sorum şu: yeterli miktarda çimento, yeterli miktarda kum ve yeterli miktarda su mevcut elimizde, bunları ayrı ayrı yerlere bırakalım. bu mevcut malzemeden (cansız maddeler) empire state gibi bir binanın ortaya çıkması ne derece mümkündür? mümkünse yaptığınız olasılıkları da yazabilir misiniz?
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
sevgili nobody fikirleriniz çok hoşuma gitti daha doğrusu dünya görüşünüz diyebilirim. Bence her müslümanım diyen ya da müslüman olmaya çalışan insan neden müslüman olduğunu araştırmalı bu din nedir nerden gelmiştir eğri midir doğru mudur araştırmalı. herşeyi allaha havale ederek bi kenara çekilmemeli. bir de size birşey sormak istiyorum dna nın oluşumu hakkında çok fazla bilginiz olduğunuzu yazmışsınız. bu güne kadar olumlu olan bir mutasyon bilginiz var mı varsa bunu kaynaklarıyla açıklayabilir misiniz çok memnun olurum. saygılar,
-
Allah varsa nerdedir?
belki yaratılışcı düşünceyle evrimci düşünce arasında tam olarak kesin bir yargıya varamamış olmanızdan kaynaklanıyor olabilir bu. Bende kendimden emin bir şekilde söyleyebilirim ki bazı şeyler beni de tatmin etmiyor. bu hem yaratılışçılıkta var hem de evrimcilikte. o yüzden bu konulara bu kadar yoğun ilgi duyuyorum ve her iki tarafı da savunan ya da her iki taraf hakkında araştırma yapan herkesi her şeyi okuma öğrenme gayretindeyim. Ama şuanki görüşümü sorarsanız ben bir müslümanım yaratılışçı bir düşünceye sahibim. Aklımla şuanki düşüncelerimle içinde bulunduğum zamanın, mekanın, hayatın raslantısal olarak oluşabileceğine aklım ermiyor. Bunu yapılan bilimsel deneyler çalışmalarda destekliyor (bana göre) Yani size göre yaratılışçılar islami görüşü ya da herhangi bir dini savunan insanlar düşünmüyor ya da düşünemiyor öyle mi? eğer sizin savunduğunuz fikir doğru olsaydı şuan yer yüzünde sadece o fikir hakim olurdu. eğer sizin karşıt fikriniz doğru olsaydı sadece o fikir yer yüzünde olurdu. demekki hala bu konuda kesin bir yargıya varılabilmiş değil. bu da gösteriyor ki sizin savunduğunuz görüşlerin aksini savunan insanlarda en az sizin kadar düşünebiliyor sevgili la_bohéme ve burada olmamızdaki gaye delilleriyle örnekleriyle fikirlerimizin doğruluğunu ya da yanlışlığını göstermek. saygılar,
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
ben birkaç yerde okumuştum şimdiye kadar labaratuar ortamında yapılan mutasyonlarda ya da doğal yolla oluşan mutasyonların hiçbirinde olumlu etki olmamış Elinde mutasyondan sonra olumlu bir etkinin argümanı olan varsa sunabilir mi? ikinci olarak nobady sana birşey sormak istiyorum biraz belki konu dışı olacak ama Peygamber efendimizin mağarada bulunduğu olayı örnek göstermişsin bunun doğru olup olmadığına bile emin değilim demişsin. eğerki herşey zerre kadardan başlayıp bu hallere gelebiliyorsa böyle birşeyin olması mümkün değil midir?
-
Allah varsa nerdedir?
Ya niye çoğu insan göster şeklini anlat vs. diye çok basit sorular sorup duruyor acaba? gerçi birçok arkadaşımız gayet güzel yanıtamış bu soruları ama bende başka bir açıdan olayı ele alıyorum aslında. Şimdi birçok arkadaş diyor ki allah yok var olan şey maddedir. ezeli ve ebedi olan değişimdir devinimdir maddedir. doğa vardır vs. vs. Bir müslümana Allahı göster dersen o da (ki ben böyle gösteriyorum) bütün bilimselci maddeci arkadaşlar gibi doğayı bilimi evreni gösterir(im) Allah doğadadır, maddededir, evrendedir, yaratılıştadır, oluşumda değişimdedir, madde kendi başına bir anlam ifade etmez (ben raslantıya inanmıyorum) onu bir değişime bir devinime iten bir kuvvet vardır. Gerekli şartlar oluştuğunda raslantısal olarak herşey oluşabilir diyen zihniyet o gerekli şartların oluşumu için bir tetikleyici niye aramazlar. Allah çok geniş bir parantezdir aklımızda olan ve olmayan herşeyi içine alan bir parantez.
-
NEDEN KARA TAS?
İslam dini öğretilerine göre cennet dünya uzay evren vs. gibi nesnel bir mekan bir olgu bir kavram değildir. zaman ötesi zaman dışı bir mekandır. Eğer öyle olmasaydı benim inancım olan sonsuzluk kavramı gerçerliliğini yitirmiş olur. Bu da bana göre şunu ortaya çıkarıyor orası fiziki açıdan ele alınamaz. Aslında buna tam olarak kendi içimde fiziki açıdan da diyemiyorum çünkü birçok öğretide cennetin fiziksel yapısından bahsedilmekte ama bu çok farklı bir durum. Müslümanlar olarak oraya beden olarak gidemediğimizi biliyoruz. Ruh ve beden ayrıdır. Ölümle birlikte ruh bedenden ayrılır ve mutlak sonsuzluk içindeki yolculuğuna başlar. yani fizik dışı bir kavram olur. o yüzden fiziki olarak oraya gitmenin mümkün olabileceği konusu pek mantıklı değil.
-
Yabanci bir kelimenin Türkce`ye olusmasi
Bazı ilim adamları yurt dışına çıkıyor ilim irfanlarını daha da geliştiriyor yabancı dil öğreniyor ve ülkelerine gelip konuşurken bir kelimeyi tutup yabancıların söylediği gibi söylüyor sanki türkçede karşılığı yokmuş gibi. sonra biz bunu alıp kullanıyoruz sona o dille (fransızca intellectuel olan) entelektüel oluyoruz. sonra bu söylenimler medya yoluyla birebir iletişimle diğer insanlara aktarılıyor. Bazı aydın kesimler tarafından bu durum eleştiriliyor. Güzelim Türkçemiz dururken neden yabancı kelimeler seçiyor kullanıyoruz diye. Bizde zeki insanlarız ya hemen bir kulp buluyoruz bu duruma ve kendimizi yine o dille entellektüelitemizi kaybetmiyoruz. Ne yapıyoruz? energy yi alıp enerjimiz yapıyoruz, topic i alıp topiğim yapıyoruz. halbuki bunlar yabancı kelimeler ve türkçe çekimlerle kullanılamazlar çünkü Türkçe değiller. Yabancı topic kelimesini iyelik ekiyle çekimliyoruz. Her birimiz birer Dil profösörüyüz
-
DEJA-VU
peki her konuda bilgi her iki lobdan da geçer mi? yani şöyle söyleyeyim gözümüzü kapattık olduğumuz yerde birkaç tur bir sağa bir sola döndük ve yönümüzü tamamıyla kaybettik diyelim. sonra birden gözümüzü açtık ve gözün karşısında bulduğu bilgileri beyne iletirken her iki loba da ayrı ayrı mı iletiyor? bir ikinci sorum; eğer öyle birşey varsa dejavu nun her zaman ya da çok sıklıkla yaşanması gerekmez mi? ama bu bazen oluyor