Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AsiMeLek

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.353
  • Katılım

  • Son Ziyaret

AsiMeLek tarafından postalanan herşey

  1. Menekşe Gözlerinde Ölmek Bir dağ serinliğini vurup gönül ülkeme upuzun yollara vurdum kendimi mecalsiz üşüdü bakıp kimsesizliğime turna kuşları üşüdü börtü-böcek ve tüm dağ çiçekleri gitsem ayaklarım ıslak, başım dönüyor sevda hayatın neresinde duruyor ey yar herkes bildi sevdiğimi, bir sen bilmedin ıpıslak hayaller düşerken düşülkeme yağmur olup aktı gözlerim dünyanın üzerine ırmak olup ağladım, sel olup çağladım rüzgar olup estim çığlık çığlığa herkes duydu feryadımı, bir sen duymadın kaç yıl gözlerim yollarda seni bekledim kaç yıl oldu sensizim, avareyim, divaneyim kaç yıl oldu sözlerim dudaklarımda suskun şiirlerim dudaklarımda öksüz hayalin gözlerimde perişan gidenler dönüp geldi ey yar, bir sen gelmedin yüreğime yazdım seni ey vefasız yar aldığım nefese yazdım sen artık benim vazgeçilmezimsin bilki ömrüm yettikçe seni her gün bekleyeceğim alnım çizgi, yüzüm hüzün, saçlarıma ak düşse de yine seni delikanlı yüreğimle seveceğim Ve bir gün ölürsem de menekşe gözlerinde öleceğim... Nuri CAN
  2. Masal çiçeği ne zaman seni düşünsem bir kuş ötüşünde bahar gelir dağlara kanatlarında yüreğimi okşar ellerin bütün ağaçlar yüregimde tomurcuklanır bütün çiçekler gözlerimde bin bahar saflığına bürünür hayat Nerede seni görsem sevinç çığlıkları saçar gözlerim sokaklara güzelleşir yeryüzü nereye baksam maviye bulanır sevdaya akan bütün duygular yüzünün güzelliğiyle yıkarım yüzümü her sabah ve sen en güzel masal çiçeğim olursun nerede sesini duysam avuçları gül kokan çocukların duaları yağar üzerime. akan pınarlara sesini, öptüğün çınarlara nefesini taşırım. ne zaman ışısa vefa gögünde hilal yıldız gülücükleri dökülür denizlere çağıl çağıl ne zaman seni ansısam sevgiye bin çiçek açar yüreğim sen kokan kötülükler alır gider başını bu şehirde bir ceylan iner pınarlara su gibi yudum yudum hava gibi nefes nefes sevgin dolar her yere ellerini hissederim ellerimde sımsıcak bilirim ki aşk en güzel masal çiçeğidir gönüllerde mutlu mavi çiçekler açtıran insan hayatında bütün dillerde sevgi şiiridir masal çiçeği bütün dudaklarda sevinç nağmesi ben ki yalnız seni sevdim bu yalancı dünyada yalnız senin oldum taştıkça aşkın ırmakları seninle bütünleşti hayatımın tüm renkleri her hissetiğimde yüreğimde yüreğini sımsıcak yağmursun sen, gökkuşağısın rüzgarsın, baharsın, aşksın, hayatsın tek mümkünüsün ömrümün, tek umudumsun her güz mavi çiçekler açan bahar çiçeğimsin gök kuşağından, gün ışığından ayrılırken ben sana sarılırım yedirenk sevinçlerle her gece
  3. Gitme Kal Diyemedim Bir sevda dudağında tutsak kaldı özlemim uzun kara trenler alıp götürdü seni hasret boyu uzayan raylara döküldü gözlerim bütün insanlar ağladı sen giderken. bütün istasyonlar gözyaşlarına boğuldu bir ben ağlamadım inanki, bir ben ince bir duman gibi kaybolup gittin oysa seni sevdiğimi söylememiştim daha sensiz yaşamayacağımı, sana aşkımı anlatamamıştım gitme kal, giden ben olayım gitme kal diyemedim kahrolası gururum, kahrolası dilim arkanı dönüp giderken hıçkırıklar düğümlendi boğazıma kızdım ,bağırdım , haykırdım, isyan ettim yine de seni sevdiğimi söylemedim ardında ağlayan bir çift göz paramparça bir yürek ve dalları kırılmış bir ağaç gibi baktım ama gitme kal diyemedim kahrolası gururum, kahrolası dilim gittin hayallerim ardında yaprak yaprak düşüyordu bir çocuk üşüyordu elleri cebinde dalında bir gelincik ağlıyordu bir dağ yanıyordu içimde gitme, gidersen baharda git sonbaharda gitme yapraklar düşmesin ardında diyemedim kızdım ,bağırdım , haykırdım, isyan ettim yine de seni sevdiğimi söylemedim kahrolası gururum, kahrolası dilim gitme kal diyemedim ../ bir rüzgara açarım şimdi kalbimi bir de sulara alıp getirsinler diye sevgimi sana bir tutam sevgiydi yaşam kalbimde bir yudum hasret oldu döküldü gözlerimde tane tane gittin, bir tren garında ömrümü rayların arasında götürdün oturdum bir köşede öylece ağladım, kahroldum bir sessiz çığlığın yarayla buluşmasıydı gidişin ardından gitme kal, gözlerin yaralarımın tek merhemi diyemedim dizlerim, ellerim, yüreğim paramparça şimdi suları çekildi canağacımın asitli yağmurlar döküldü dallarıma acılar topluyorum takvim yapraklarından her gece gözlerime kan oturdu ey yar!.. her gece bekleyişler öldürür beni gelmeyişler bir de eriyişler hasretinden her gece ah! gurbet ah! sen olmasaydın ayrılık olmasaydı hasret olmasaydı ben olmasaydım sen olmasaydın aşk olmasaydı kahrolmasaydım... Nuri CAN
  4. Umutlarım Sende Saklı Mutluluk ağacımda sevinç çiçeğimdin bir zamanlar bir zamanlar bütün dudaklarda şiir bütün yüreklerde sevgi gülüydün bak çiçek, çiçek dağlar yine yudum, yudum sevda bahar, bahar umut oysa bir yaralı kekliğim şimdi ben hep uzakları arar uçurumlar büyütür gözlerim durmadan ey benim bahçemdeki sevinç gönlümdeki hasret gözlerime yağmur diye düşürdüğüm acılarıma tipi, saçlarıma kar yağmadan gel gel, kırılmadan dudağımdaki son menenekşe gel ki yüreğine sığınayım umutlarım sende saklı ey uçurum çiçeğim ay beyazım gülbeyazım gel ay koksun mutluluk yine dağlarda gel dal kurumadan solmadan yaprağım gönül haneme konuk ol gel Gün/eş/im Ol.... Eş/im Ol.. kurusun gözlerimin pınarı artık bil ki ben sensiz yaşayamam güvercinim, turnakuşum, gülgüzelim bu yürek sensiz yaralı bu can sensiz ölü bu ses sensiz bir ah! herkes duydu bu feryadı bir sen duymadın yollarda sonbahar rüzgarları esiyor artık şimdi sana gelecek ne el, ne ayak, ne de göz kaldı şimdi seni anlatacak ne şarkı, ne şiir, ne de söz kaldı ömür yorgun gönül suskun sustuğum rüzgara sesimi, baktığım uzaklara gözlerimi taşımaktan yorgunum... milyon kere çoğaltıp hüzünleri sorma, ellerim niye yanar sorma, gözlerim niye arar tek mümkünüm sensin üşüyorum, umudunu bana ödünç ver umutlarım sende saklı gel/ Gün/eş/im Ol.... kurusun gözlerimin pınarı Nuri CAN
  5. Sen Ve Ben Masalı Sen bir çiçek olsaydın sevda çöllerinde ömrümce yaş dökerdim kurumayasın diye seni yalnız güneşin aklığı güllerin sıcaklığı ile beslerdim ve mehtabın büyüsü ile süslerdim yapraklarını her sabah kızıllığında yeniden koklamak için sen bir defter olsaydın, ben kalem olurdum seni yazardım gece gündüz şiirlere, romanlara, dağlara, bulutlara, rüzgarlara elimin ulaştığı, gözümün gördüğü heryere seni yazardım dilime destan, yüreğime mühür kazardım bir ömür seninle yaşamak, seninle yaşlanmak için sen bir ceren olsaydın avcıların önünde sevgimi siper ederdim vurulmayasın diye yaralarını rüzgarın diliyle okşar güllerin eliyle sarardım ve seni dağların moruyla gizler pınarların diliyle seslerdim kem gözlerden, katı yüreklerden korumak için sen bir çoban olsaydın sürüler peşinde kalbimde taşırdım hep yorulmayasın diye ve kavalını rüzgarın nefesi ile üfler çağlayanların sesiyle dinlerdim her gece ayışığında duygularını okşamak için sen bir kardelen olsaydın dağların eteğinde ben yaprak olurdum rüzgarda titreyen dört bir yana kokular saçar dururdum her dem aşkın ile sarhoş olmak için sen bir dal olsaydın, ben toprak olurdum sen bir göl olsaydın, ben ırmak olurdum kalbine akardım gece gündüz senden uzak kaldığımda ağlar dururdum sen güneş olsaydın, ben dünya olurdum dönerdim ekseninde durmadan her sabah, her akşam yeniden buluşmak için ve saçlarını gökyüzünün mavisi ile yıkardım her dem güzelliğinden sarhoş olmak için Nuri CAN
  6. Buğulu Camlarda Kaldı Adın sendin hayatımın kaynağı algülüm, gülgüzelim, gözgülüm papatyanın akı, karanfilin alı özlemim, vazgeçilmezim seninle uçardım güvercin kanatlarında her akşam bir ipekböceği sabrı bir güvercin aklığı bir anne sıcaklığı ve bir kumru saflığıyla severdim seni bilmezdin dudağımda bir ıslıkla bin sevda masalında beklerdim seni gelmezdin her gece sevgimi göğe yıldız diye serperdim görmezdin gülüşün bahar buğusu olurdu gülüşün bir avuç su gülüşün gül gülüşün karanfil kokusu seni görmediğim gün iki damla özlem iki damla hasret çiçeği olur düşerdin yüreğime tane tane kirpiklerimin kıyısında martı olurdun susardı bütün denizler seni özlediğimde gelmezdin bir sevda masalında arardım seni bir çınarın dalında, bir gülün alında saçlarını koklardım tel tel dudağına en güzel şarkılar yakıştırırdım ayışığı dökerdim bakışlarına her gece bilmezdin güz biter kış gelir giderdi yaz biter bahar gelir geçerdi gelmezdin buğulu camlara yazardım adını yüreğime kazardım yüzünü gözlerimde sesini ruhumda saklardım görmezdin İsterdim ki, baharda toprak olayım rüzgarda yaprak olayım kırmızı balonlara yükleyip yüreğimi her gece sana yollayayım isterdim ki, en güzel aşk öyküsü olsun aşkımız yüreklere yazılsın şiir şiir dünyada bütün sevenler, sevmeyenler gelenler, geçenler hep seni okusun isterdim ki, sonsuzluğun öyküsü olsun hayatın kaynağı, sevginin bağı gülün saflığı en güzel aşk hikayesi olsun aşkımız
  7. İki Damla Rüzgar Kadife saçlarını savurunca yel vurunca hayalin gözlerime üşüyünce nergiz gülünce gül çağlayınca nehir gel gel yudum yudum, yürek yürek gel konuş benimle bu uzak dünyada sevdamı çizip mavi bulutlara her gece iki büklüm her gece iki damla gözyaşı iki damla hasret çiçeği ile bekledim seni gelmedin kardelenim, kelebeğim, meleğim öyle kırılgan, öyle titrek, öyle ince seni beklerim her gece su ve şiir rengi akar sol yanım eririm senin için hece hece sen ki, iki damla yağmur, iki damla çiy İki damla gözyaşı, iki damla sevinç olur düşersin yüreğime gizlice sen ki, iki damla rüzgar iki damla kor, iki damla öfke olur tutuşturursun bedenimi her gece ey hayatımın kaynağı ey güzel hikayem ey ölümsüzlüğün adı aşkım nerdesin gel gel ey saçlarıma düşen kar hayatıma esen rüzgar yüreğime saplanan hançer gel artık ne olursun yoksan varsın dal yetim kalsın solsun gül bülbül figan etsin hazan rüzgarları essin dört mevsim yoksan üryan düşsün ağaçlar dal kırılsın hüzün döksün gül gel gel de şiirler oku bana masallar anlat mutlu, mavi çiçekler açan Nuri CAN
  8. Dudağımdaki Gelincikler Bir yanım gül bir yanım uçurum şimdi ben ömrümü hangi seherlere bırakıp giderim sen yoksan gazel düşmüş yapraklar gibi gün olur anılarda ararım belki solmuş çiçeklerde, incecık gülücüklerde öksüz çocuklar gibi bükerim boynumu gün olur yağmur olur dökülürüm sokaklara hüzünlenirim belki dumanlı bir dağ gibi nerden bileceksinki kayıp sevdaların yurdu olduğunu yüreğimin acıyıp durduğunu bu yüzden kanayıp durduğunu bir ömür ben ki hayatın solgun gülü gözleri öksüz çocuğuyum dünyanın güvendiğim bütün dağlara kar düştü nerden bileceksinki ruhumun zindanda soluduğunu zifiri bir gecenin uğultusu olduğunu ömrümün kısılmış sevdaların sesinde unutulduğumu yaşlandığını dudağımdaki bütün imgelerin ve beni hiç bir aşk şiirinin kabul etmediğini artık nerden bileceksinki kalbinin orta yerinden ihanet kurşunları yemiş bir tarihi taşıdığımı içimde vurulduğunu sevdiğim bütün seslerin ihanetin kol gezdiği sokaklarda .../ sen en sevdiğim serçe kuşusun en sevdiğim dağ kırlangıcı al götür buralardan uzaklara sesimi rüzgarlara götür, dağlara, baharlara götür kırılgan yanımı gülüşünü ver bana gülüşüm olsun üşümesin dudağımdaki gelincikler Nuri CAN
  9. Seven Yüreğime Sor Beni Her gece kan-ter içinde uyanıyorsam eğer hasretin ateş olup giriyorsa koynuma ıslanıyorsa kirpiklerim seni her andığımda her düşündüğümde hızla çarpıyorsa kalbim sensiz bir kez olsun gülmüyorsam bu şehirde savruluyorsam sokak sokak ürperiyorsam yaprak yaprak esip geçen rüzgarlara sor beni hasret ateşleri yağıyorsa üzerime her gece kül ateş, ateş alev, alev kor olup yakıyorsa kahroluyorsa kalbim seni her andığımda ve tanımıyorsa hiç bir kural yüreğim kaçmak istedikçe sana dönüyorsam yine ölüyorsam aşkından her gün dirhem dirhem ateş - alev sevdalara sor beni seninle gözgöze geldiğimde ben lal olmuş bülbül, sen gül oluyorsan düğümleniyorsa boğazım çıkmıyorsa sesim, daralıyorsa nefesim konuşamıyorsam tek bir kelime depremsi bir titreme başlıyorsa bedenimde ve çözülüveriyorsa dizlerimin bağı deli - divane gönlüme sor beni kirpiklerimden süzülen damlalar islatiyorsa yüreğimi her gece hep bulutlarda saklıyorsam seni düşüyorsan içime tane tane her yağmur yağıdığında kirpiklerimin kıyısında martı olup uçuyorsan susuyorsa denizler seni düşündüğümde gelip seriliyorsan kıyılarıma sular gibi gelip sokuluyorsan uykularıma gelip sokuluyorsan rüyalarıma sensiz geçen gecelere sor beni damarlarımda aşk olup dolaşıyorsan şiir olup doluyorsan kulaklarıma masmavi bir coşku oluyorsan bedenimde aşkça çıkıp ırmaklarla dertleşiyorsam her gece ay gibi akıyorsan yüreğime beyaz tüller içinde yalnız yıldızlarla paylaşıyorsam seni sevdiğimi sana anlatamıyorsam bir kır çiçeği hüzün saçıyorsa gözlerime su olup akıyorsam, ateş olup yakıyorsam ve beceremiyorsam sensiz yaşamayı ve ölmeyi şu seni ölümüne seven yüreğime sor beni Nuri CAN
  10. Hoşçakal Gönlümün Nazlısı Gidiyorum buralardan yalınayak ve üzgün önümdeki uçurumlara aldırmadan varsın hayallerim kurduğum yerde kalsın o gerçekleşmeyen hayallerim. ardımda yaralı bir yürek kederli bir ömür ve yoksul anılar bırakarak çekip gidiyorum sevdiğim hoşçakal gönlümün nazlısı, bağrımın sızısı hoşçakal gidiyorum başım önümde, gözümde nem duramam artık ey aşk, ey sevdiğim hüzne ve kedere boğulduğum bu şehirde duramam hiç bir anı kabul etmiyor beni bedenim buz gibi soğuk yüreğim param parça keder kış kadar soğuk ellerim ardımda yoksul bir sevda ve bana ait ne varsa bırakıp gidiyorum sevdiğim hoşça kal anlımın yazısı, kaderimin küskünü hoşçakal bütün yaprakları dökülmüş dalları kırılmış bir ağaç gibi hıçkırarak ve bırakarak ardımdan sırtımı yasladığım çınar ağacını yaslı meçhule giden acılar yüklü bir gemide uğuldayan rüzgarlara sarıp sesimi şarkıların sustuğu, aşkların vurulduğu limanlara gidiyorum sevdiğim hoşça kal kırık sazım, sevdamın yaralı türküsü hoşçakal bir yıldız daha kaymadan gözlerimden yüreğimden bir arzu daha sönmeden gidiyorum ey aşk, ey sevdiğim bir daha yağmamalı bu ihanet yağmurları ağlamamalı bu yürek bir daha bir acıyı, başka bir acıyla sarıp alıp dağların ve yıldızların gölgesini yüzümde kış, bakışlarımda kar yorgun akan bir ırmak misali kimsesiz sokaklara bırakıp yanlızlığımı gidiyorum sevdiğim hoşça kal gecelerimin yıldızı, karlı dağların yalnız kızı hoşça kal bütün borçlarını ödedim bu sokakların, alacağımı aldım geri dönmez bir mevsimdeyim artık, duramam ey aşk bu şehre sığamam bu hüzünle yoksa acılar üşütür beni kar kavurur anılarımı donar bakışlarım üşürüm... üşürüm ey aşk sorma nereye, hangi dağın ardına? ne kadar uzağa varır yolum? kim yoldaş olur bana ? dönüp gelir miyim yine bahar geldiğinde ? çiçek açtığında mor dağlar sorma sazımdaki hüznü içimdeki sızıyı boynu bükük karanfilimi ve yüreğimin yangınını bırakıp rüzgarlara sırılsıklam yalnızlığımı alıp yanıma gidiyorum hoşça kal bağrımın ateşi, kalbimin ahı, mühür gözlü yar hoşçakal Nuri CAN
  11. Ey Denizler Kraliçesi Myra Ey gönül mihrabımda sultan ey sabah yıldızının kızı ey eşsiz dolunay ışığı ey vefa göğünde hilal denizler kraliçesi Myra ben ki gam rüzgarlarında bir geda ay bakışının dilencisi bir avareyim sen benim en güzel hayalçiçeğimsin ben senin aşkınla deli-divaneyim ey yeryüzü kraliçesi ey gökyüzü kraliçesi ey denizler kraliçesi Myra gel sevgilim ol sevgisizlikler ülkesinde mutluluk ağacında hayal çiçeğim ol dost gelişinle gel, gül gülüşünle gel uyandır beni elem uykusundan güneşim ol, ayım ol doğ ufkuma sıcaklığın sarsın dünyamı muhtacım sana gelmiyorsan, gelemiyorsan açık bırak gönül kapını yükleyip yüreğimi bir martının kanadına dalga dalga aşıp denizleri rüzgarın kanadında ben geleyim damardaki kanın, dudakdaki tadın ölümsüzlüğün adıdır adın ey sonsuzluğun hikayesi Myra seni sevmeseydim ne gülün alı olurdu ne menekşenin moru, ne de ateşin koru olmazdı yeşilin tonu seni sevdiğim için gözlerin mavi, bakışların ay denizler dalgalı seni sevdiğim için saçların yağmur rengi gülüşün gül, dudakların kızıl milyon kere tutuşsada denizler yüreğimde sorma kıyılarım niye yanar, niye ağlar martılarım umutlarım Sende saklı... beni sende seni bende çoğalt, çoğalt ki, dağlara yaslanan hayalini seveyim denizlerde dalgalanan kalbini masumluğuna yıldız gülüşüne gül düşüreyim ve ben ve ben ve ben yüzyıllarca yalnız seni seveyim... yalnız seni seveyim, seni seveyim, seveyim, seve, sev, se, s... Nuri CAN
  12. Edalı Kız Gel sen yoksun bütün sokaklarına kar yağıyor ömrümün nefesim üşüyen bir gelincik ayazı bütün geceler aysız durmadan bir ezgi savruluyor dudaklarında gecelerin hüznün uzayan saçlarında kimsesizliğim kanıyor yağmalanmıs bir ömrün ortasından sızarak yaralı gönlümün ırmaklarına doluyor gel her gece bır deprem oluyor ey çağlayan bir suda yittirdiğim şiir edalı kız seslen bana nerdesin, hangi uzak şehirdesin bir rüzgarın kanatlarına vursam duyulur mu sesim gel erişilmez uçurum diplerinde kaldı özleyişler yaralı ceylanlar sekiyor bakışlarımda tomurcuklar öksüz, serçeler dilsiz her durakta boynu bükük bir çocuk üşüyor ve ben bu yağmurlar dolusu yalnızlığımla bütün bulutlardan sana koşuyorum gel yürekler boş, bakışlar anlamıyor beni her akşam vakti el ayak sesleri çekilirken caddelerden vurup yüreğimi narlı sevdalara yıldızlara ağladığımı kimse bilmiyor kimse bilmiyor her gece dudağımda bir şiir’in kanadığını ey yavru bir kuş gibi düşlerimin arasından uçup giden uçarı kız yaşım on beş idi, yüz oldu, binyüz oldu yaşlandım yaşamadan aşkı ve baharı farkında değilim şimdi geçen günlerin değişen mevsimlerin yağan karlar altında kaldı kalbim gel geçmiş bahar sokaklarına çıkar beni bahçesi tarumar bir çiçeğin kirpiğindeyim bir kar çölünün ortasında bir insan mahşerinin içinde, yapayalnız her bakışta bir hüzün her hüzünde bir bakış kanamada bir sonsuz rüzgar başladı gittiğin yerde gel gel bahar sokaklarına çıkar beni, şiir edalı kız yıldızları sönmüş bir gecenin sayfalarında ışıksızım özlemler damıtıyorum durmadan karanlığın yapraklarına kalbimin üstüne üstüne yağıyor kar göçüp gitti kuşlar çoktan ve ben bölüp her gece iklimlere o sevda tılsımı türküleri işleyip alnımın çizgilerine tel tel kalbimi sana rehin tutuyorum gel hasret ki yolları kanamalı ağır bir hüzündür geçip giden günlerin terkisinde rüzgar koyaklarını yitirdi, sözcükler büyüsünü her mısrada çığlık çığlık yüreğim gel ömrümün bütün sokaklarına kar yağıyor şimdi Nuri CAN
  13. Destina Aşklara vurur bülbülüm, yuvalanır gönlümün gülüstanına gülüşün can sıcaklığımdır üşüdüğümde, soluğun ateş yak savur küllerimi çölüme döneyim. orman fısıltıları kulağımda, rüzgar ıslıkları yağmur tutuşmaları, sevgi buluşmaları aşkın düştüğü yer… yangın yalnızca nefesin dindirebilir volkanımı rüzgarın merhem olur yarama süründüğüm bilki derin kuyularında hasretimin suyu sensin ve nasılsan öylece gel salınışın rüzgarıyla ırmakların sesiyle ay serenatları dökülsün kulağıma dudağıma işlesin meltem meltem seher yağmurları gözlerinin içinde sönmüş bir tutam yıldız gibi kalayım uçurumlara tutsak bir rüzgarım, yağmurlarla yaralı sesim fırtınalarda çırpınan suyum, hıçkıran ışık karlı dağlarda uzak bir ses gibi solgun bir anıyım şimdi bu uzak kentte kuşların göçüp gittiği mevsimlere benziyor yüzüm ömrümün bütün dallarını silkeledi hayat umudun bütün bahçelerinden kovuldum bir acıyı aşmak için, bin acıyı sırtıma vurdum uzak düştüm saçlarıma karanfil eken yıldızlardan sahipsiz mezarlıklar ülkesinde çıplak dolaşıyorum şimdi içinden kırılmış bir gölge başka hangi duvara yaslanabilirki aşktan öte ve nasıl dayanabilirki sevinçler yoksa terkisinde çekilen acıların Ah Destina yaralı kızım, utangaç yıldızım yaslı gelinim, anadolum, sarı sızım, sorma beni baktığım her pencerede doğulu ezikliğim yurdundan kovulmuş bir coğrafyasızım çıktığım her yolculukta türküler tutuşur içimde şimdi uzak bir sızıda nar ile közlenip çoğalan yalnızlıklarla yeryüzüne dağılıyor kalbim kalbimki, zemherinin ortasında kanatları üşümüş yavru bir kuş nereye uçsun, bir umut yoksa kanadında esen yellerin bırak bende başlasın bu ateş sende bitsin aşktan öte ne varsa kalbimde savur gitsin gecelerin uzun kirpiklerine yalnızlığımı iliştirip ağlayayım ey göğsümde nar sıcağı, çığlığıma sinen duman içime soğurmuş küllerini bırak kızıl bir sabahın bırak ki, dağılsın ıstırap yüklü bulutlar ateş oflayan ormanında bu ahın gün ışığıyla işlenmiş bir çiçeği koparıp göğsümün üstüne bastırıyorum her akşam dindirsin diye yüreğimdeki sızıyı tam da usumun ortasına düşerken gülbaharülkem Ah Destina’m, kara kızım, uzun saçlı hasretim kül rengi kirpiklerinde nehirler yürüyenim gelirsen sevdiğim çiçekleri getir gönlünün güneşli bahçelerinden, nilüferlerin zülüflerinden ve derin kuyularından hasretin, su getir koca İstanbulu getir bana gelirken mis sokağını, karanfil konağı, kitapçı dükkanlarını üç beş dergi, diline dolanan bir şarkıyı, bir çınar altını mor salkımlı düşlerini getir istiklal caddesinde el ele dolaşan yeniyetme sevdalıları yıldızlarını getir bana kaygısız bir gecenin ayışığı gülüşünle sarıl içimdeki feryada aşkın ateşlerinde sınanmış bir semenderim ben. düşsüzüm düşlerine al beni, soluksuz sevişmelerine sakla dudaklarınla kapat dudaklarımı, soluduğumda uyuduğumda, alnımdan öperek uyandır beni ki, denizlerin sevgiyle köpürdüğü saatlerde şiirin yedirenk çakılları vursun kıyılarıma aşk bir yanımı alıp götürsün, özlem bir yanımı bir ömür sevgi yağmurunla ıslanayım şimdi ayışığıyla süslenmiş penceremde sen gecegözlü güvercinimsin, özlem yüklü şiir’im bırak güllere vursun gülüşün, harelensin denizlerin yüreğine yanaklarında aşkın solmayan rengi saklayıp gecelere gizini, yıldızlara uzansın mavi düşlerin Bense çevire çevire dört duvarımı, bir ömür aşkınla böyle yanar kalayım Nuri CAN
  14. Gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum Gidiyorum bütün acılarımı vurup sırtıma umutları bırakıp başucuna ıtırları, menekşeleri, kırgüllerini bırakıp şiirlerimi sarıp bohçama yüreğimin yangınına gidiyorum hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal gidiyorum gözyaşlarımı papatya diye saçlarına takıp yüreğimdeki yağmurlarla bir ırmağa akmaya gidiyorum içimde yeşerttiğim tüm çimenler sana kalsın sana kalsın baharçiğdemleri, kırgelincikleri, kırkkanatlılar gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum gidiyorum başımda gam gözlerimde nem toplayıp önüme düşen gölgelerimi bütün hatıraları bırakıp geride ardımdan çekip kapıyı usulca başımı alıp gidiyorum buralardan şafak sökmeden kimseler görmeden yağmurun yağmadığı çöllere gidiyorum sevgi dolu yüreğimi bir ıssızda yakmak için hoşça kal suyundan çimdiğim dere kana kana içtiğim pınar say ki, hiç yaşamadım bu yerlerde nazlı çiçeklerini okşamadım baharın bozguna uğramış bir bostanın hüznüyle bir yaprağın ürpertisine yazıp ömrümü çekip gidiyorum buralardan çekip gidiyorum bir bilinmeze doğru hem yol, hem yolcu olmaya acılarımla başbaşa kalmaya bütün yıldızları takıp kanatlarıma rüzgarların uğultusunda kaybolmaya gidiyorum Yüreğimin sızılarında damıttığım her şiiri bin kez öperek ve sökerek sevgiden yana ne varsa göğsümde gecelerin zifiri saçlarında çıkıp yola dağlı bir ırmak gibi çarpa çarpa kıyılara bir ceylanın gözlerinde ağlamaya gidiyorum bütün borçlarımı ödedim alacaklarımı erteledim artık ne diyecek bir sözüm kaldı sevdiklerime ne okuyacak bir şiirim gözlerimin içinde iki damla gözyaşı gibi bakmadan ardımdaki uçurumlara alıp götürüyorum yüreğimdekileri de hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal Nuri CAN
  15. Gitme Gitme figan düşer denizlere sular çekilir yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır boynunu büker kır çiçekleri kelebekler ölür gitme bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk şaşırır yönünü rüzgarlar bütün pınarların suyu çekilir solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm gitme öksüz kalır içimdeki imge dağları saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez çiçekler açmaz bahçemde ah gülüm gitme acılara mahkum olur yüreğim ardında fırtınalar kalır, ayrılıklar, anılar, yanlızlıklar boynu bükük aşklar, gözü yaşlı şarkılar alışamam yokluğuna, yokluğun ölüm gitme içimdeki bütün vagonlar devrilir bir kar yağar istasyonlara, üşürüm gitme kal sevdiğim terketme beni umutsuz çaresiz bekletme beni bütün ormanlar ateşe verilir kuşlarda gider bu kent de, ölürüm gitme kal menevşeler açsın dağlarda sevince dönüşsün gökyüzü iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm yokluğuna alışamam yokluğun ölüm gitme bütün ormanlar ateşe verilir kuşlarda gider bu kent de, ölürüm Nuri CAN
  16. Çingenem dermansız bir hasreti (sevdayı) yükleyip yüreğine gittin yazılmamış bir şiirin dizeleriydi dilinde aşk biliyorum yalancı, yapay sevdalar harcın değildi senin sen gül-i rana, sen aşkın hilesiz yanı, çingene kız daha neydi ki yaşın sarhoş masalarında kucaklarda gezdirirlerdi tamamlanmamış bir şiirin dizeleri gibi gözyaşların dizilirdi yanaklarına sıra sıra düşler ki tek avuntundu bir tek düşlere tutunurdun ceylan gülüşlünle bilemezdin ki düşleri de yakarlar Çingenem şerefin beş para etmediği yerlerde kirli sularla yıkasan da saçlarını bilirim yüreğin lekesiz , tertemizdi senin şerefsizliğin bol olduğu yerde doğdun sen namus, ar haya erbabı geçinip körpecik dudaklarında şarap içenlerin olduğu yerde üşürdün hep o küçücük pencerende bilirdim dalıp dalıp uzaklara giderdin ağlardın şiir olur dökülürdü gözyaşların ısınmak için düşlerini yakardın yalnızların donarak öldüğü gecelerde… “bir tek sen beni insan yerine koyuyorsun” derdin bilirim hor görürlerdi seni, kimsesizdin oysa sen dünyanın en güzel insanıydın dünyanın en güzel kızıydın gönlümde bir ben bilirdim içindeki güzelliği bir de yıldızlar dünyayı yakmak isterdim dokunduklarında sana yetmezdi gücüm, kahrolurdum gözyaşların kor olur yakardı içimi oturup ağlardım senin yerine senden habersiz başımız önümüze eğik şimdi nasıl bakarız yüzüne senin namussuzların yüreğini kirlettikleri yerde denemeler.n/can
  17. Kalbimde hasretin hıçkırıkları Yıllarca anlatsam sana sevgimi kalemler tüketsem bitirememki çıkarmak istesem kalbimdekini hasret ırmağına götürememki sensin bu gönlümün gülü dikeni sensin bu ömrümün sevda yelkeni aşkın hançeriyle vursanda beni gözlerim görmeden ben ölememki gönlümde acının cam kırıkları gözümde hasretin hıçkırıkları kalbine saklarsan ayrılıkları senin sevdiğini ben bilememki duy artık gönlümün haykırışını şu seven kalbimin yalvarışını kırma gönlümdeki sabır taşını ölünceye kadar bekleyememki Can Ozan ömrümce seni aradım kanadıkça kalbim hasretle sardım hep isyan ettim böyle, hep ağladım gözyaşım silmezsen ben gülememki
  18. Yürüdüm Yürüdüm yüreğimin yollarına sererek hıçkırıklarımı yağmur yağmur tomurcuklara yağdı gözyaşlarım en içli sevdalarla beslerken yüreğimi kimseler duymadı kimseler görmedi gözlerimde sel sel taşan yalnızlığı öldüm kirletilmiş gökyüzüne savurarak hayallerimi yükleyip cesedimi yüreğimin ağrılarına kayboldum korkunç uğultusunda rüzgarların yolculuklara hüzün rengi veren şiirlerle kan rengi şarkılar bıraktım kalanlara ey gecelerinde kahrolduğum hayat sokaklarında sırılsıklam ıslandığım şehir bilinki artık hiç bir şey avutmuyor beni yüregimin içini sevgi ile doldurup yakıyorum sabahın seher yellerine savuruyorum küllerini kurtulmak için prangalardan yokum artık yokumsayın beni ölmüş gibi değil, hiç doğmamış gibi 17-10-1980
  19. Yüreğimi Alıp Gittiler Aşılmaz dağlardı yüklenen yarınlarıma Yollara özlemimi yıllara ömrümü taşıdım Donan yüreğimdi dünya içine gözlerimi sakladığım Beyaz bir güvercindi oğlum Al bir tomurcuk kızım Tuttukça parçalandı soluğum Yaklaştıkça ıradı yıldızım Fırtınadan fırtınaya tutuldum Rüzgardan rüzgara Düşleri dökülen mevsimlerde savruldukça unutuldum Dilsizdim kimsesizdim Çağlayanlar akıyordu içime Kimseye anlatamazdım Benki Kalabalıkları yıllarca özlemlerimde yaşadım Yüreğimde taşıdım yalnızlıkları Kuşların kanatlarına yükleyip acılarımı her sabah Yol boyunca kanardım Yağmurlar yağdı serviler üstüne Rüzgarlar esti doruklardan Bir tutam kül oldu sevdam Dağıldı okyanuslara Bir sabah kollarımı gerip çarmıha Yüreğimi alıp gittiler sabahı uzak kentlere Bir yaprağın ürpertisine sarıp acımı Dikenli çöller içinde Kuşların suların konuştuğu yerde Ölüm sessizliğinde kaldım Nuri Can
  20. Yaşamak Adına Tut ki, bahar çiçek açmış bahçeler gonca gonca bir taraftan güneş doğmuş ufuktan bir taraftan, kokular saçılmış yeryüzü cennetine ne acı kalmış ne açlık ne korku ne de düşmanlık umutlar boy vermiş güne alıp başını gitmiş karanlık tut ki, sabah güneş pırıl pırıl kuşlar cıvıl cıvıl tabiat renk renk bir gülüş dudaklarda bir sevinç her tarafta bir sefoni bir ahenk sarmaş dolaş insanlar bacı kardeş yan yana bir türkü dillerinde yarınlar adına ne haksızlık ne sömürü ne mahpusluk ne işkence ne ayrılık ne de gurbetlik bitmiş acılar tükenmiş hasretlik tut ki, aydınlık gök mavi mi mavi umutlar ak mı ak ve sevda gönüllerde kıpkızıl bir gül adı yaşamak 1980 Nuri Can
  21. Yarasına Kurban Olduğum kardeşime Ne günler geçirdik Ah kardeşim Hüzünlü bulutlardan Sicim sicim boşalan Yağmurlar gibi Şimşek çaktıkça İnledikçe gök Uğuldardık içimızde Ulu dağlar gibi Üstbaş ıslak Saçlar dağınık İnsanlar geçiyordu Başları önünde Delik deşik yürekleri Bir ölüye ağlar gibi Bir tren kalkıyordu sirkeciden Alaman ellerine Sağır duvarları ardında gecelerin Ürkütülmüş göçmen kuşlar gibi Türküler üşüyordu bir yanımızda Bir yanımız ayrılığa yanıyordu ateşten sıcak Geride kalanlar Yürekleri gözlerinde Alev alev ağlıyordu Yıllar su gibi akıp giti Çığ düştü yollarına sılanın Varamadık bir daha sevginin seherine Tutuştu hasretin saçları Külümüzde kaldı sevgiler Soldu umudun çiçekleri Gurbetki mezarın oldu Bir daha dönemedik Şuncacıkmıydı hayat Baharının ondokuzunda Bir ağıdın sonsuz çığlığına Bırakıp gittin bizi Bir ömür ardında ağlar bırakıp Yarasına kurban olduğum kardeşim 20/ 07/ 1970 Nuri Can
  22. Ver Sesini Rüzgar Konuşsun Ver sesini rüzgar konuşsun umudu sevdalara bölen yüreğin bergüzar olsun yarınlara şavkın vursun aynalara küçüğüm sabahın gözleri güneş kokuyor gecenin gözleri korku al bu gül desenli baharı yaşamın kilimine doku sevinç sana yakışıyor küçüğüm bir gül dalısın sen yol yol düşlere uzanan aysız da olsa geceler titreme üşür, üzülür anan bir elin gün güneş bir elin özlem yoğursun umudu dik bahçene gülü senin dikeni benim olsun ABC Öğretmen Dergisi 1980 Nuri Can
  23. Vatan Haini bir Asker Gökmavisi bir çiçeğim ıssızdağbaşlarında bir rüzgarın sesini duyarım, bir de pınarların akşam olunca yüreğimde kırlangıçlar beslerim bir fısıltı gibi içime seslerim sevgilimin ismini gözleri kocaman bir göğüm ben yağmurun yağmadığı ülkelere her akşam gözlerimden billur damlaları dökerim sevgiler yeşersin diye, kin yerine benki hala çocuk yanıyım kirlenmiş dünyanın kardeleniyim, menekşesiyim rüzgarıyım, su sesiyim savaşa sürülmüş bir askerim, bir şair karıncayı incitmek istemeyen ben her çığlıkta yüreğime bin yumruk düşerim atılan her kurşunda ben vurulurum ölüm gibi işler içime açılan her yara ağlayan ben olurum, kanayan yanım benim bacım, benim anam, benim anadolum her akşam küçücük bir kuytuya gizleyip özlemlerimi içimdeki çocuğa sevda türküleri dizerim, mermi yerine sevgi yağarım pervazına yüreğimin sevda ve gül işlerim dağlara her gece gözlerime ayışığı yükleyip içimde bembeyaz çiçekler beslerim sayın komutanım ben bir askerim, bir şair her sabah rüzgarın sesi olurum hıçkırırım tenhalara üşüyerek ve utanarak severim kan düşmüş kır çiçeklerini sonra bir serçe konar dudaklarımn pervazına düşenlere yanar yüreğim, vurulanlara anaların gözyaşlarıyla yıkarım yaralarımı gün olur yüreğimi sevgilerle beslerim gün olur bütün savaşlara küserim kimseyi öldürmek istemeyen ben suçumu itiraf ediyorum vatan haini bir askerim sayın komutanım *(Askerde yazdığım bir şiir) Nuri Can
  24. Bir Bana Dokunuyor Yaşamak Bir masal çiçeği gibi yaşam açmış göğsünü bahara dallar salkım – saçak şiir sevincin ırmakları akıyor yüzünde mevsimlerin düşleri süslüyor bir bir bir çocuk dalmış uykuya yanağı gülücüklerle terli alnında gün devrişir bir ben kalmışım boynu bükük bir bana dokunuyor yaşamak
  25. Titreyen Kar Tanesiyim Ömrüm zemheride buzdağı acıdan titreyen kar tanesiyim bedenim kış yorgunluğunu kuşanmış güneş de doğmuyor artık, yıldızımda söndü bir mevsim daha ardında bıraktı gitti gözlerimi ne zaman bir çift turna havalansa bilki ben ölesiye dağlarımı özlerim bir bıraksam uykulara düşecek gözkapaklarım kapanacak gözlerim bir daha, bir daha hiç açılmayacak bir dağ isterdim başımı yaslayacak bir gök sarıp kucaklayacak bir yıldız isterdim uzaklarda ışıyacak benimkisi bir hayal işte biliyorum bunların hiç biri olmayacak bir türkü düşer dilime akşam olunca yarası kanayan acılardan seslenir sesim üşürüm gurbet olurum kendime, hasret olurum donar bakışlarım, donar haykırışlarım donar gözyaşlarım öylesine efkarlıyımki dostlar, ölesiye her sabah penceremden kovduğum hüznü her akşam kapıdan selamla karşılarım diyorumki, bir akşam kollarımı gerip çarmıha yüreğimi alıp gitsinler sabahı uzak kentlere tutup bir denize serpsinler gözyaşlarımı ki, balıklardan başkası bilmesin ey hayat ihanetin hançeri saplanınca kalbime sevda adına vur boynumu adım mezartaşım olsun adım gözyaşım bağışlamasın beni hiç bir hatıra yağmurlar yağsın serviler üstüne rüzgarlar essin doruklardan bir tutam kül olsun sevdam dağılsın okyanuslara kimseler bilmesin bir yaprağın ürpertisine sarıp acımı dikenli teller içinde yangınlı çöller içinde ölüm sessizliğinde kalayım
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.