Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

çögreganlı

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    3
  • Katılım

  • Son Ziyaret

çögreganlı - Başarıları

Çaylak

Çaylak (2/14)

  • İlk İleti
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Havaalanına indiğimizde sabah olmak üzereydi. Takside ilk dikkatimi çeken bizimle Türkçe konuşan insanların kendi aralarında Rusça konuşmasıydı. Hepsi Rusça bilen ama ana dilleri Türkçe olan insanlar çok garibime gitmişti. Taksi Havaalanından çıkıp şehrin merkezine doğru yol alırken kendimi sanki başka bir yerde olup burda tekrar dirilmiş gibi hissetmiştim. Ertesi gün Bakü merkezinde gezerken kendimi adeta İstiklal Caddesi'nde sanmıştım. Bir çok Türkiyeli öğrenci buradaki kafelerde oturmuştu. Özellikle internet kafeler Azerbaycan'a yeni gelen öğrencilerle dolup taşıyordu. Hatta o kadar kafenin arasında bir yer bulmakta zorlanmıştım. Azerbaycan'da herkesin birbirinden ilginç bir hikayesi vardı. Kimi geri dönmekten bahsederken bazısıysa burayı ve yeni hayatını çok sevmişti. Evet artık her şey ikibin kilometre uzakta kalmıştı ve şimdi yeni bir hayata başlıyorduk. İlerleyen zamanlarda sunu teşhis ettim. BU YENİ HAYATA UYUM SAĞLAYAMAYAN ARKADASLAR KİNLERİNİ BAKÜ'DEN ÇIKARIRCASINA KONUŞUYORLARDI. BU DÜŞÜNCEMDEN DE DAHA ÖNCE FRANSA'DA OKUMUŞ BİR ARKADAŞIMIN FRANSA İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİNİ DUYUNCA EMİN OLDUM. Arkadaşım tek başına kalmanın zorluklarından bahsediyor, evini çok özlediğini söylüyor ve bayramda ailesiyle olamayaşına üzülüyordu. Ancak en sonunda suçu Bakü'de buluyor ve Fransa da böyle berbat bir yer diye şikayetini bildiriyordu. Bakü'de hemen hemen her dükkanda Türk Bayrağı ya da Rusya Bayrağı vardı. Ama yine de Türk Bayrakları ezici çoğunluktaydı Şehrin bir yerinden bir yerine yolun üstündeki trafiğe takılmadan gitmek yerin yüz metre altında kurulu metroyu kullanmak hoşuma gitmişti. Bakü metro istasyonlarında da Atatürk'ün resimleri asılıydı... Bakü Metrosu'nda bazı polisler tarafindan bazı arkadaslarımızdan rüşvet istemesi gibi tatsız olayların da meydana geldiğini söylemeliyim. Benim başıma iki yıldan beri böyle bir tatsız olay gelmedi. Fakat yine de bu yerin altındaki hayatın kurallarının ve sahiplerinin yerin üstündeki hayata göre farklılık gösterdiği doğruydu... Ve Bakü'de Rus mimarisi bazen kendine hayranlık uyandıracak kadar şehre güzellik katıyordu...
  2. çögreganlı

    bu adam kim ki?

    Çöhregani'nin Yükselişi Esaretin hüzünlü geçmişinin çehresini yumuşatamadığı mücadele azmiyle gelecek güzel günlere ihtiyacın şekillendirdiği yüz hatları... Zeka pırıltılarının kahverengi aleviyle sürgünlüğün acısını bir anda öfkeye dönüştüren gözler... Bütün bu görüntüyü taşıyan başka bir şey daha var belkide en önemlisi Uzun Hasan'dan Şah İsmail'e, talihsiz Kaçar Türkmen hanedanından, Stalin'nin Bakü'de trafik kazası süsü verdirerek öldürttüğü Güney Azerbaycan Başbakanı Seyid Cafer Pişaveri'ye kadar İran Türklüğü'nün zengin, karmaşık tarihi mirasını tek başına omuzlamış izlenimi veren o bükülmez duruş... O Şah'ın katil Savak'ının Araz'da boğduğu şair Samed Behrengi'nin hala nehirde dolaşan ruhundan, büyük Şehriyar'ın diyarından selam getirenlerin sonuncusu. Konuşmasında hareketlerinde bu destansı öyküyü geçmişten geleceğe taşıma misyonuyla örtüşen stratejik bir kararlılık hemen kendini dışa vuruyor. Güney Azerbaycan Milli Uyanış Harekâtı'nın (GAMOH) lideri Dr. Mahmutali Çöhregani'yle ilk karşılaşmamda belleğime kazınan çarpıcı izlenimler bunlar... İran ve Irak Türklüğü konusunda haberleri ve çalışmalarıyla uzmanlaşan gazeteci dostum Yusuf Sancak'la birlikte Çöhregani'yle İstanbul'da görüşüyoruz. Güney Azerbaycan özgürlük mücadelesinin lideri Dr. Çöhregani, sorularımı yanıtlarken "nerede kalmıştık" dercesine hemen konuya olan egemenliğini belli ediyor. Sohbetimiz uzadıkça çok önemli bilgiler veriyor, önemli analizler yapıyor. Çöhregani'nin dedesi İran Azerbaycan'ında ilk bağımsız hükümeti kuran ünlü Settar Han'ın yakın çevresinden geliyor. Şebuster bölgesinin en tanınmış önderlerinden. Yine Settar Han'ın mücadelesini izleyen Hiyabani ulusal hareketinin de en önemlisi Kızılordu'nun İran'ı işgaliyle kurulan Güney Azerbaycan hükümetinin meclisinde milletvekili ve bölge sorumlusu olarak görev yapmış dedesi. Daha sonra hükümetin Fars Şah Rıza ve CİA tarafından yıkılmasıyla yıllarca hapislerde yatmış ve 110 yaşına kadar Azerbaycan Türklüğü'nün bağımsızlık mücadelesinin liderlerinden olmanın bedelini zindanlarda yatarak ödemiş. Zaman zaman kaçmayı başararak, Türkiye, Kazakistan, Tataristan ve bazı Arap ülkelerinde siyasi mülteci olarak yaşamış. Savak tarafından evi karısı ve çocuklarıyla birlikte yakılan dede Çöhregani torununun mücadelesinde en büyük ilham kaynağı. Babası ise Türkçe öğretmeni olduğundan defalarca tutuklanıp Savak işkencehanelerinde zulüm görmüş bir yazar ve tarihçi. Çöhregani ailesinin soy kütüğü Akkoyunlu aşiretine kadar uzanıyor. "İran'daki rejim başarabilirse ellerinden gelirse bütün Ortadoğu ve çevresine İslamcı rejimi ihraç etmeye hazır" diyor.Çöhregani ve devam ediyor: "Kendilerini Allah'ın temsilcisi sayan kendi hükümlerini Allah'ın hükmü sayan bir dini yönetim var İran'da. Ne diyorlarsa o olmalıdır. Bunlara kim karşı çıkarsa hemen kafir gibi muhalif ilan ediliyor. İran-Irak savaşından sonra çoğunluğu Şii kökenli olan Iraklı Arap esirler iyice beyinleri yıkanıp askeri ve ideolojik eğitimden geçtikten sonra gizli servis ve güvenlik birimlerinde görev yapmaya başladılar. Hatta bunların arasında yine savaş tutsağı olan Iraklı Kürt Şiiler de bulunuyor. Hizbullah ve İslami cihad olarak Filistin'den Lübnan'a kadar yine bu ekip var. Son olaylarda İran'da Türkler'e saldıranlarda bunlar Özellikle Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra İran rejminin emrindeki bu terör grupları çeşitli ülkelere gizlice gönderildiler. Özellikle Beyaz Rusya ve Kazakistan'a ve Çeçenistan gibi ülkelere. Bu ülkelerden uranyumun zenginleştirilmesi nükleer bomba üretiminde kullanılacak teknik malzemelerle ekipmanı elde ettiler. Bütün çalışmalar bitmek üzere ve İran'ın atom silahını elde etmek için çok az bir zamana ihtiyacı var." Çöhregani Şah Rıza'nın döneminden bugüne kadar çok güçlü amansız bir Fars şövenizminin devlete egemen olduğunun da altını çizerek şunları söylüyor: "Kim bu İran adlı Fars ırkçılığına karşı çıkarsa başta Türkler olmak üzere öldürülmüş hapislere atılmış harcanmış. Bugün İran'da bir Türk ve diğer etnik gruba mensup olan insanların evinin dışında sokakta bile ana dilinde konuşmaya hakkı yoktur." Çöhregani'yle sohbetimizi yarın da sürdüreceğiz.
  3. çögreganlı

    ilginçlikler

    İran’da Türkler sokağa döküldü! İran’da son iki gündür Türkler’in yoğun olduğu bütün bölgelerde, kitleler sokaklarda. Tebriz, Urumiye, Zencan, Meraga, Erdebil, Halhal, Bicar, Koçan, Şiraz, İsfahan, Mahabad, Tahran ve hatta dinî merkez Kum’da patlak veren olaylar, devletin resmi haber ajansı İRNA’ya bağlı İRAN adlı gazetenin haftalık çocuk ekinde, Türkler’e hakaret içeren bir yazı ve karikatür yayınlaması ile başladı. Karikatür 19 Mayıs tarihinde yayınlandı. Karikatürde bir çocuk, bir hamam böceği ile konuşmakta. Hamam böceği olarak gösterilen Türk, ‘Ne?’ diye soruyor. Karikatürün altında ise ‘Ne yapalım ki biz de bu aşağılık hamam böceklerine dönüşmeyelim. Onların kuralsız, gramersiz ilkel bir dilleri var. Kendileri bile kendi dillerini anlamadıkları için başka dillerde konuşuyorlar. Bunların en çok barındıkları yerler tuvaletlerdir. Bunlar .ok ile beslenirler. Bunları mahvetmet için yeter ki bir kaç gün tuvaletlere gitmeyelim. Açlıktan gebersinler. Bunun yerine bahçelerdeki çiçekleri gübreleyin. Daha yararlı olur’ yazısı yer alıyor. Tepki hareketleri, çoğu üniversiteli olmak üzere gençler tarafından başlatıldı. Türk asıllı öğrenciler bir çok bildiriler yayınladılar. Bildirilerde Türklüğün İran Devleti’ne bugüne kadar olan katkıları vurgulanarak ‘Biz tarih boyunca muhafaza ettiğimiz devlet’in dönüp de Türkler’e saldırmasına müsaade etmeyiz. İçteki ve dıştaki Pan İran yanlıları ve Fars şovenleri unutmasınlar: Şah’ı kovabildiğimiz gibi, bize karşı duran diğer güçlere de cevap verebiliriz!’ deniyor. Gazete kapatıldı tepkiler sürüyor Değişik bildirilerde İran devlet kademelerinde, İran Ordusu’nda ve İran Futbol Takımı’nda yer alan Türkler’e artık uyanarak kendi haklarını savunmaları ve bunu gerçekleştiremedikleri takdirde, bu kurumlardan ayrılmaları yönünde çağrıda bulunuldu. Çoğunluğu Türkler’den oluşan İran Futbol Milli Takımı’nın Pers Yıldızları sloganının da kaldırılması istendi. Tepkilerin yoğunlaşması üzerine söz konusu gazete, İran Türkleri’nden iki defa özür diledi. Ve sonunda kapatıldı. Yöneticileri tutuklandı. Ne var ki Türk grupların sözcüleri, bu hakaretin özür ile geciştirilemeyecek kadar önem taşıdığı ve uzun yıllardır devam eden sistematik aşağılama ve baskıların bir uzantısı olduğunu belirterek başta cumhurbaşkanlığı ve kültür bakanlığı olmak üzere devlet kurumlarının da özür dilemesi gerektiğini belirttiler. Türkler’in protesto gösterilerine İran’da yaşamakta olan diğer etnik gruplardan da destek gelmeye başladı. Söz gelimi İran’daki Arap kökenlilerin oluşturduğu ARAP HALKI’NIN DEMOKRATİK CEPHESİ örgütünün sözcüsü Refik Ebu Şerif, yayınladığı bildiride ‘Biz son olayları kınayarak Arap Ulusu’nun Türkler’i desteklediğini açıklıyoruz’ dedi. Bankalar ateşe verildi Yaralılar ve ölüler var Protesto eylemleri, İran Parlamentosu’nda da yankı buldu. Türk kökenli milletvekillerinden Rıza Rahmanî, Ekber Elemî ve İşret Şaik Meclis’te birer konuşma yaparak gazetenin yayınını protesto ettiler. Konu ile ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı, Kültür Bakanlığı ve İslámî İrşad Bakanlığı’nın sorumluluk taşıdıkları ve olayın inceleme altına alınması gerektiğine işaret ettiler. Rahmanî şunları söyledi: ‘Böyle bir yazı ve karikatürün basılması bilinçli bir amaca yöneliktir. Gazete bunu kendi başına yapamaz. Olaya açıklık getirilmediği takdirde, durum kontroldan çıkabilir.’ Son olarak dün öğle saatlerinde Tebriz’de 8 banka binası ve çok sayıda benzin istasyonu ateşe verildi. Tebriz ve Urumiye’de İRAN gazetesinin büroları yakıldı. Emniyet Kuvvetleri, halkın üzerine ateş açtı. Yaralılar ve kesin olmayan haberlere göre ölenler de var. Gösterilerde kullanılan sloganlardan bazıları şunlar: ‘Haray haray men Türkem’ (Yeter, yeter ben Türk’üm)... ‘Türk’ün dili ölen değil, Fars diline çönen değil’ (Türk’ün dili ölmez, Fars diline dönüşmez)... ‘Ya Azadlık ya ölüm... Kızıldan (altın) olsa da kafesim, azadlığa var hevesim.... Ölüm olsun aparthayda (ırkçılığa)...’ ‘Türk Dili azad olmalı.’ Bugün haberi vermekle yetiniyorum. Yarın yeni gelişmelerin ışığında olayı yorumlarız. 24.05.2006
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.