Zıplanacak içerik

selef_61

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

selef_61 tarafından postalanan herşey

  1. ŞEYTAN İNSANA ÖZ EVLADINI KATLETMEYİ GÜZEL GÖSTERİR وَكَذَلِكَ زَيَّنَ لِكَثِيرٍ مِّنَ الْمُشْرِكِينَ قَتْلَ أَوْلاَدِهِمْ شُرَكَآؤُهُمْ لِيُرْدُوهُمْ وَلِيَلْبِسُواْ عَلَيْهِمْ دِينَهُمْ وَلَوْ شَاء اللّهُ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ Tıpkı bunun gibi, bu düzmece ortaklar çoğu müşriklere öz evlatlarını öldürmeyi çekici göstermişlerdir ki, böylece hem fıtratlarını yozlaştırsınlar ve hem de dinlerini bozsunlar. Eğer Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları asılsız uydurmaları ile başbaşa bırak. "Enam 137 قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ قَتَلُواْ أَوْلاَدَهُمْ سَفَهًا بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُواْ مَا رَزَقَهُمُ اللّهُ افْتِرَاء عَلَى اللّهِ قَدْ ضَلُّواْ وَمَا كَانُواْ مُهْتَدِينَ "Hiçbir bilgiye dayanmaksızın, aptalca evlatlarını öldürenler ve Allah'a iftira atarak O'nun verdiği rızıkları kendilerine yasaklayanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar kesinlikle sapıtmışlardır, doğru yola gelecekleri yoktur. "En’am 140 ŞEYTAN,İŞBİRLİKÇİSİ NEFİS İNSANA ÖZ KARDEŞİNİ KATLETTİRİR فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُ فَأَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِرِينَ Buna rağmen öbür kardeş ihtiraslarına boyun eğerek kardeşini öldürdü ve böylece hüsrana uğrayanlardan oldu.Maide 30 YUSUFU ÖLDÜRMEYİ YADA KUYUYA ATTIRMAYI DAHA SONRA TEVBE EDİP SALİHLERDEN OLMAYI ÖĞÜTLER اقْتُلُواْ يُوسُفَ أَوِ اطْرَحُوهُ أَرْضًا يَخْلُ لَكُمْ وَجْهُ أَبِيكُمْ وَتَكُونُواْ مِن بَعْدِهِ قَوْمًا صَالِحِينَ قَالَ قَآئِلٌ مَّنْهُمْ لاَ تَقْتُلُواْ يُوسُفَ وَأَلْقُوهُ فِي غَيَابَةِ الْجُبِّ يَلْتَقِطْهُ بَعْضُ السَّيَّارَةِ إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ Yusuf'u ya öldürünüz, ya da ıssız bir yere bırakınız; o zaman babanızın rakipsiz sevgilileri olursunuz, arkasından da tevbe eder iyi kimseler olursunuz. Üvey kardeşlerden biri dedi ki; "Yusuf'u öldürmeyiniz; eğer mutlaka bir şey yapmak istiyorsanız, onu bir kuyunun dibine atınız da yoldan geçecek kervanlardan biri onu çıkarıp alsınYusuf 9_10 ŞEYTAN İNASANA KARDEŞİNİ ÜÇ BEŞ PARAYA SATTIRIR وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ مَعْدُودَةٍ وَكَانُواْ فِيهِ مِنَ الزَّاهِدِينَ Yusuf'u ucuz bir fiyatla, birkaç paraya sattılar. Çünkü onu bir an önce ellerinden çıkarmak istiyorlardıYusuf 20 ŞEYTAN İNSANA PEYGAMBEREDE İFTİRA ATTIRIR وَاسُتَبَقَا الْبَابَ وَقَدَّتْ قَمِيصَهُ مِن دُبُرٍ وَأَلْفَيَا سَيِّدَهَا لَدَى الْبَابِ قَالَتْ مَا جَزَاء مَنْ أَرَادَ بِأَهْلِكَ سُوَءًا إِلاَّ أَن يُسْجَنَ أَوْ عَذَابٌ أَلِيمٌ Her ikisi de -Yusuf önde, kadın peşinde olmak üzere- kapıya koştular. Kadın, Yusuf'un gömleğini arkasından yırttı; kapıda kadının kocası ile karşılaştılar. O sırada kadın, kocasına "Eşine kötülük etmek isteyenin cezası herhalde hâpsedilmekten ya da ağır işkenceye çarpılmaktan başka bir şey olamaz" dedi.Yusuf 25 ŞEYTAN,PEYGAMBERİ SUÇSUZ OLDUĞU HALDE ZİNDANA ATTIRIR ثُمَّ بَدَا لَهُم مِّن بَعْدِ مَا رَأَوُاْ الآيَاتِ لَيَسْجُنُنَّهُ حَتَّى حِينٍ Yusuf'u belirli bir süre için hapse atmayı gerekli gördüler. Oysa onun masum olduğunu kanıtlayan bunca delil gözleri önünde duruyordu.Yusuf 35 ZALİMLER ALLAHI BIRAKIP ŞEYTANI DOST EDİNİRLER وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ كَانَ مِنَ الْجِنِّ فَفَسَقَ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِ أَفَتَتَّخِذُونَهُ وَذُرِّيَّتَهُ أَوْلِيَاء مِن دُونِي وَهُمْ لَكُمْ عَدُوٌّ بِئْسَ لِلظَّالِمِينَ بَدَلًا Hani Rabb'in meleklere"Adem'e secde ediniz"dedi. Onlar da secde ettiler. Yalnız İblis (şeytan) secde etmedi. O cin kökenli idi ve Rabb'inin buyruğu dışına çıktı. Şimdi siz beni bırakıp onu ve soyunu dost mu ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. Zalimlerin yaptığı bu dost değişimi ne kötü tercihtir!Kehf 50 KİM ŞEYTANI DOST EDİNİRSE HÜSRANA UĞRAR وَلأُضِلَّنَّهُمْ وَلأُمَنِّيَنَّهُمْ وَلآمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ آذَانَ الأَنْعَامِ وَلآمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللّهِ وَمَن يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِيًّا مِّن دُونِ اللّهِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَانًا مُّبِينًا Onları yoldan çıkaracağım, asılsız kuruntulara daldıracağım, kendilerine davarların kulaklarını yarmalarını emredeceğim, Allah'ın yaratıklarını değişikliğe uğratmalarını emredeceğim " demiştir. Kim Allah'ı bırakıp şeytanı dost edinirse apaçık bir hüsrana uğramış olur.Nisa 119 ŞEYTAN SIRATI MÜSTAKİMİN ÜZERİNDE OTURMAKTADIR İNSANLAR SAPTIRMAK İÇİN قَالَ فَبِمَا أَغْوَيْتَنِي لأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَ ثُمَّ لآتِيَنَّهُم مِّن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ أَيْمَانِهِمْ وَعَن شَمَآئِلِهِمْ وَلاَ تَجِدُ أَكْثَرَهُمْ شَاكِرِينَ İblis dedi ki; "Beni kışkırtıp sapıklığa düşürdüğün için, andolsun ki, doğru yolun üzerinde pusu kurup insanların yolunu keseceğim. Sonra önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından onlara sokulacağım da çoğunluğunu şükreder bulamayacaksın.Araf 16_17 ŞEYTAN MALLARDA VE EVLATLARDA ORTAK OLUR وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَأَجْلِبْ عَلَيْهِم بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الأَمْوَالِ وَالأَوْلادِ وَعِدْهُمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلاَّ غُرُورًا Gücünün yettiklerini sesinle ayartıp siperlerinden çıkar, atlılarını ve piyadelerini nara attırarak, üzerlerine çullandır, mallarına ve evlâtlarına ortak ol, onlara çeşitli vaadler yap, şeytanın insanlara yaptığı vaadler aldatmacadan başka bir şey değildir İsra 64
  2. SÖYLENTİLER * YAYGARALAR VE İSLAM TOPLUMU ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ Hamd, Alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Salâtü Selâm Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’ın, Ehlinin, Sahabesinin ve de kıyamete kadar onları dost edinen herkesin üzerine olsun. Asılsız haberler yaymak, şahıs ve toplumları çürüten ve yıkan en tehlikeli silahlardan birisidir. Bunları yaymak; saf ve fikir birliğini çözüp parçalayacak derecede etkilidir. İslam ümmetimiz geçmişte olduğu gibi bugün de, Müslümanlar arasındaki sevgi ve birlik bilincini bozmaya yönelik düşman planları ve onlar tarafından yayılmaya çalışılan asılsız haberlerle karşı karşıyadır. Düşmanın kullandığı bu hile ve aldatmaca Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in gönderildiği tarihten itibaren süregelmiştir ve Allah’ın dilediği vakte kadar da sürecektir. Allahu Teâlâ şöyle buyurur: “Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler.” (Bakara, 2/217) O halde araçları değişse de hak ile batıl arasındaki düşmanlık ve mücadele kıyamete kadar devam edecektir. Çünkü Kur’an’ın ifadesiyle kafirlerin değişmez hedefleri “Müslümanları dinlerinden döndürmektir.” Kafirler Müslümanları dinlerinden çevirmek için sürekli olarak planlar yaparlar ve fırsatını buldukları anda bu planlarını uygulama sahasına koyarlar. Kendi batıllarını yaymak için her türlü araç ve yola başvurmaktan çekinmezler. Kafirlerin bu çabaları garip değildir. Ancak garip olan bazı müslümanların da onların bu oyunlarına alet olmalarıdır. Burada müslümanlardan kastımız sözde müslümanlar değildir. Bu kimseler zaten İslam düşmanlarının direk etkileşim alanı içindedirler ve İslam kalesini içeriden tehdit etmektedirler. Bunlar fitneye süratle icabet ederler. Bu gibi kimseleri biz zaten terk etmişizdir. Ve onlara üzülüyor da değiliz. Burada bunlardan değil bazı samimi müslümanlardan bahsediyoruz. Bunlar kimi olaylar karşısında maneviyat ve hamaset hislerine kapılıp şerî sınırları aşmakta ve böylece asılsız haberleri doğrulamak veya yaymak suretiyle çoğalan bu söylentiler çırayı hızla kavuran ateş gibi ümmetin bedeninde yayılan yaranın daha da derinleşmesine neden olmaktadırlar. Bu asılsız haber ve yaygaralar, ümmetin varlık ve dirliğini tehdit eden büyük bir tehlike olunca, özelde davetçi genelde de tüm müslüman kardeşlerimizi bu konuda uyarmak için bu mütevazi risaleyi kaleme almayı uygun gördük. Allahu Teâlâ’dan bizi söz ve amellerimizi de ihlâslı kılmasını dileriz... [1] Kastettiğimiz Asılsız Haber ve Yaygara: İnsanların doğruluğunu araştırmadan birbirlerine naklettikleri, kaynağı belirsiz ve aslında belli bir amaca yönelik olarak bilinçli bir zamanlama ile ortaya atılmış sözleri yaymaktır. [2] Tarihte Söylenti ve Çıkarılan Yaygaralar: Asılsız haberler yayma işi insanlık tarihi kadar eskidir ve insan var oldukça devam edecek gibidir. Tarihte yaygara ve söylentilerin olmadığı bir toplum yoktur. Çünkü insan nefsi İslam ile terbiye edilmedikçe buna meyyaldır. Peygamberler tarihi buna şahittir. İşte Nuh aleyhisselam; kavmi tarafından şöyle itham edildi: “Size üstün ve hâkim olmak istiyor.” (Müminun, 23/24). Benzer yaygara ve asılsız dedikodular ile Hud aleyhisselam’da muhatap olmuştur. Musa aleyhisselam ise Firavun tarafından sihir yapmak ve kendisine karşı oyun oynamakla itham edilmiş ve bu haber halk arasında yayılmıştır. Aziz’in uyguladığı aşırı gizlilik ve sansür politikasına rağmen, Yusuf aleyhisselam olayı Mısırlı hanımlar arasında yayılmıştır. Kur’an-ı Kerim’in bize aktardığı peygamberler ve salihlerin kıssalarında bu hususta daha başka bir çok örnekler mevcuttur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gelince; davetinin başlangıcından itibaren büyük bir yalan ve iftira kampanyası ile karşı karşıya kaldı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu kampanyanın Mekke ayağında delilik, sihir ve yalan gibi iftiralara maruz kaldı. Fakat Allah onların bu tavırlarını gözetlemekte olup yedi kat göklerden indirdiği ayetlerle onların yalanlarını çürütmekte ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ini dosdoğru olduğunu bildirmekteydi. Medine döneminde ise yaygara ve iftiralar, şerrin önderleri Yahudi ve Münafıklar tarafından organize bir şekilde idare edilmesiyle arttı. Eğer İslam toplumu sağlam bir bünyeye sahip olmasaydı bu iftira ve yaygara seli önünde dayanması mümkün olmazdı. Fakat toplumun İslam ile terbiye edilmiş olması, Müslümanların birbirlerine sımsıkı kenetlenmeleri ve peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e itaat ediyor olmaları, Allah düşmanlarının amaçlarına ulaşmalarına engel olmuştur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem döneminde savaş meydanlarında çıkarılan yaygaralar ise, alınacak dersler bakımından ayrı bir risale konusudur. Ki bugünde bu silah İslam düşmanları tarafından oldukça etkili bir biçimde kullanılmaktadır. [3] Söylentiler Ve Yaygaraların Kaynakları: Asılsız haber şeklindeki sözler genellikle kişiler veya basın yayın araçları vasıtasıyla yayılır. İnsanlar aralarındaki haberleri bu yollarla yayarlar. Dolayısıyla kişinin duyduğu ve bir başkasına vereceği haberin doğruluğundan iyice emin olması gerekir. Asıl olan müslümanın beraatıdır. Dolayısıyla bir müslüman hakkında gelen olumsuz bir haberi hemen tasdik etmeden önce onun doğruluğunu ve meselenin hakikatini öğrenmek gerekir. Haber açık ve kesin delillerle teyit edilmedikçe, hakkında olumsuz haber bulunan kişi tam bir beraat içindedir. [4] Söylenti Ve Yaygaraların Nedenleri: Çıkarılan yaygaraların bir çok nedenleri vardır. Bunlardan bazıları şunlardır: * Düşmanın başına gelene sevinmek: Kişi düşmanının başına gelen musibete sevinerek onunla ilgili olumsuz haberleri sağda solda yayar... Bundan Allah’a sığınırız. * Aşırı meraklılık: Her türlü yaygarayı yayan en büyük kesim ise lafa söze merak, kendilerinde adeta hastalık halini almış kimselerdir. Konuşulanları ağızları açık dinleyişleriyle hem anlatanın konuşmasını asılsız şeylerle süslemesini teşvik ederler, hem de kendileri onu başkasına anlatırken abartmaktan zevk alırlar. * Vakit öldürmek için konuşmak: Meclis içinde anlatmaya değer bir şey bulamayıp susmak durumunda kalan bazı kimseler, bunu kendileri için bir eksiklik kabul edip susmaktansa bir şeyler anlatmış, söze iştirak etmiş olmak için getireceği vahim sonuçları düşünmeden aslı astarı belli olmayan sözleri anlatırlar. [5] Söylenti Ve Yaygaraların Yayılmasının Sebepleri: * Dinleyicilerin fuzuli ve gereksiz sözleri dinlemek için istek göstermeleri. * İnsanların bu tür haberleri ilgi ile dinlediklerini gören anlatıcının, ilgi toplama merakı. * Haberin yalan olması durumunda doğuracağı vahim sonuçları düşünememe. * Söylentiyi yayan kimselerin gerekli İslami şuurdan yoksun olmaları. * İnsanların nefislerini muhasebe ve kontrol etmeleri. [6] İslam’ın Yayılan Söylentiler Ve Çıkan Yaygaralar Karşısındaki Tavrı Allahu Teâlâ şöyle buyurdu: “Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat, 49/6) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdu: “Her duyduğunu söylemesi kişiye yalan olarak yeter.” [7] İmam Malik şöyle dedi: “Bilinmez ki insanın her duyduğunu konuşması büyük bir fesattır.” Munâvi de şöyle dedi. “Dinlediği şeyin yalan veya gerçek olması ihtimalinden dolayı, insan her duyduğu şeyi konuştuğu taktirde mutlaka bazı yalanları da konuşmuş olur. Yalan, bir şeyi olduğundan başka şekilde anlatmaktır. Kişi kasten böyle yaparsa günah işlemiş olur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem her duyduğunu başkalarına nakledenler hakkında şöyle buyurdu: “Kişinin, iddiaları binek edinmesi ne kötü bir şeydir.” [8] Hadiste geçen “zeamu/iddia ettiler.” kelimesi kafirlerin sözlerindendir. Çünkü onlar ilimsiz olarak iddialarda bulunuyorlardı. Allahu Teâlâ onları şöyle zemmetti. “İnkar edenler, kesinlikle diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler.” (Tağabun, 64/7). İmam Beğavi bu ayetin açıklamasında şöyle dedi: Allah Subhanehu ve Teâlâ bu kelimeyi zemmetti. Zira bu kelime genellikle insanların dillerine doladıkları asılsız iddiaları ifade için kullanılır: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem insanların ihtiyaçlarına ulaşmak için sözlerinin başına getirdikleri “zeamu/iddia ettiler” ifadesini, maksatlarına ulaşmak için kullandıkları binek hayvanına benzetti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kişinin naklettiği haberlerin doğruluğundan emin olmasını, bu konuda ihtiyatı elden bırakmamasını ve güvenilir olmayan kimselerden hadis rivayet etmemesini emretti. İmam Abdurrahman b. Mehdi de şöyle dedi: “Kişi duyduğu şeylerden bazılarını insanlara anlatmaktan imtina etmedikçe insanların uyduğu bir imam olamaz.” [9] Söylentileri Başkalarına Aktaran Kimselerin Ne Yapmaları Gerekir? * Söylediği ve yaptığı her şeyde Allah’tan korkması, nefsini murakabe etmesi ve söylediği her kelimeden hesaba çekileceğini hatırlaması gerekir. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu: “Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler var.” (İnfitar, 82/10) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdu: “Kim bana iki sakalı ve iki bacağı arasındaki şey hususunda garanti verirse, ben de cennet hakkında ona garanti veririm.” [10] * Müslüman kardeşi hakkında hüsnü zan beslemeli ve onu kendi konumuna indirmelidir. * Aktardığı haber hususunda maksadının sağlıklı olması ve nefsani amaçlar güderek söz gezdirmemesi gerekir. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu: “Bilin ki, Allah, gönlünüzdekileri bilir. Bu sebeple Allah’tan sakının.” (Bakara, 2/235) * Mevcut söylenti hususunda öncelikle ilim ve fazilet ehli ile görüşüp onların görüşlerini almalıdır. Zira ilimleri ve tecrübeleri nedeniyle maslahatı daha iyi tespit edebilirler. * Aktardığı haberin doğruluğunu araştırması ve haberi aktardığı kimselere de bu hususu açıklayarak onların da görüşlerinden faydalanması gerekir. * Yaygarayı aktaran kişinin oturup kalktığı meclisleri iyi ayırt etmesi gerekir. Zira bir mecliste konuşulan, başka bir mecliste konuşulmaz. * Haberi aktaran kişinin dinleyicileri, bu haberi kendisinden doğru bir şekilde nakletmeleri için teşvik etmesi gerekir. Çünkü kendisi haberin ilk kaynağıdır. Bundan sonra çıkacak olan sözler hep ona mal edilecektir. Mümkün mertebe sözü olduğu gibi aynısıyla aktarmak gerekir. Eskiler şöyle derlerdi: “Haberlerin afeti, rivayet edenlerdir.” * Aktardığı haberin doğruluğunu araştırmalı ve sabit olduğu haliyle anlatmalı, anlatırken eklemeler yapmadan anlatmalıdır. * Duyduğu her şeyi hemen başkalarına anlatmak için acele etmemelidir. Eğer müslümanlar duydukları söylentileri başkalarına aktarmasalardı, toplumu yaralayan bu sözler ölmüş olurlardı. * Yalancıların, münafıkların, gıybetçilerin ve hasta kapli insanların sözlerine kulak vermemek ve onlardan yüz çevirip yaptıklarına rıza göstermemek gerekir. Bu şekilde davranıldığı takdirde asılsız yaygaraların İslam toplumuna zarar vermesi engellenmiş olur. [11] Söylenti Ve Çıkarılmış Bir Yaygara İle Karşılaşan Müslümanın Ne Yapması Gerekir. 1) Olayı aktaran kimsenin durumuna bakılmalıdır. Adil mi, fasık mı, yoksa ikisi arasında mı? Allahu Teâlâ şöyle buyurdu: “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat, 49/6) 2) Olayı aktaran kişiyi, söylediği her sözden Allah katında sorumlu olacağı ve olayı doğru bir şekilde anlatması yahut acele etmemesi yönünde Allahu Teâlâ ile korkutmalıdır. 3) Özellikle de deliller ve karineler yeterli derecede ikna edici değilse, söylenenleri hemen tasdik etmemeli ve insanlara duyurmak konusunda acele edilmemelidir. Aksi takdirde Allahu Teâlâ’nın şu hitabı ile karşı karşıya kalınacağı bilinmelidir. “Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Halbuki bu, Allah katında çok büyük (bir suç)tur.” (Nur, 24/15) 4) Yaygara özellikle hayır ile tanınan biri hakkında ise, bunun hüsnü zan üzere değerlendirilmesi ve şerî bir özrü olabileceği düşünülmelidir. Eğer şerî bir özür yok ise, bu durumda olayı aktaran kişiye, olayı yaymak yerine, dedikodusunu yaptığı kişiye nasihatte bulunması ve onu tevbeye davet etmesi gerektiği hatırlatılmalıdır. [12] Hakkında Dedikodu Edilen Kişiye Gelince: Dedikodusu yapılan kişi bilinen veya bilinmeyen bir kişidir. Eğer bilinen biri ise ve özellikle de alimlerden veya müttaki müslümanlardan ise, yaygaraları aktaran kişinin Allah’tan korkması ve bu kimselerin namusuna leke sürmemesi gerekir. Özellikle de Kur’an ve Sünnete bağlı, ilmi ile amil alimler hakkında çok dikkatli olunmalıdır. Zira onlar ümmetin önderleri ve nur kaynaklarıdır. Alimlerinin kıymetini takdir etmeyen bir toplumda hayır yoktur. “Kim yokluğunda bir kardeşinin namusunu savunursa, onu cehennemden azat etmesi Allah üzerine bir haktır.” [13] Hakkında yaygara bulunan kimse hayırlı birisi değil ise yine aktarıcının o kişi onun düşmanı dahi olsa olayı abartarak anlatmaması gerekir. Zira bu yalan ve zulüm olmuş olur. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu: “Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış)’tır.” (Maide, 5/8) Şayet şahıs tanımadığımız biri ise, gerçek şu ki tanıdığınız kimse hakkında geçerli olan hüküm aynen bu kişi için de geçerlidir. Kişi tanımadığı biri hakkında dahi olsa, doğruluğu saptanmadıkça söylentiyi yayma hakkına sahip değildir. Çünkü cehalet, nakleden kişinin ben öyle duydum türünden sözlerle sığınabileceği bir mazeret değildir. Yine bu haber o kişiye, senin hakkında falan şöyle sözler yayıyor şeklinde ulaşıp hiç yoktan düşmanlığa da sebep olabilir. [14] Söylenti Ve Yaygarayı Önlemenin Yolu: * Söylentileri yayıp, çıkan yaygaralara kapılan kimseye Allahu Teâlâ hatırlatmalı, bilmediği konulara dalmaması konusunda ve konuşulan konunun gerçek veya abartılı olması halinde doğuracağı vahim sonuçlar konusunda o uyarılmalıdır. ” ... sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat, 49/6). * Gerekli soruları sormadan veya itiraz etmeden yaygaraları doğrulamakta acele edilmemelidir. * Bu söylentileri tekrarlamaktan kaçınmalıdır. Zira tekrar edildikçe yayılır ve yayıldıkça içine bir çok yalan ve ilaveler karışır. * Yaygaranın kaynağı araştırılmalı ve sorumluları bulunup; hesap sorulmalı gerektiğinde cezalandırılmalıdır. * Söylenti duyulduğu anda, kayıtsız kalmak veya aşırı şaşkınlık göstermekten kaçınmak gerekir. Bu, yaygarayı aktaran kişinin onu yaymadan önce kendi nefsine dönmesini sağlar. [15] Söylenti Ve Yaygaraların İslam Toplumu Üzerindeki Etkileri: Bunların toplum üzerinde bir çok olumsuz etkileri vardır. Kısaca şöyle özetleyebiliriz: * Günahsız bir kimseyi haksız yere itham etmek. * Dilleri ve zimmetleri asılsız olaylar ile kirletmek. * Toplumda karşılıklı güvenin yitirilmesi. * Cahilleri sevindirmek. Özellikle de yaygaralar, davetçiler ve İslami uyanış gençliği hakkında ise, yaygaraların vahim sonuçları hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler yaygaraların başı sayılan “İfk Hadisesini” güzelce bir okumalıdır. [16] Son Olarak: Yaşadığımız yüzyılda da İslam ve müslümanlar aleyhine birçok dedikodu ve yaygaralar üretilmiş ve bunlar ümmetin varlığı ve birliği açısından büyük zararlar vermiştir. Hele bu yaygaralar, içimizdeki cahiller veya hevasına tapanlar tarafından üretildiği zaman daha da olumsuz etkileri olmuştur. İslam düşmanları da, özellikle müslüman alimler, davetçiler ve liderler hakkında çeşitli iftiralar ve yaygaralar üreterek, halkı onlardan soğutmaya ve uzaklaştırmaya çalışmışlardır. Nice alimlerin ajan, mal ve makam düşkünü olduğu yaygaraları çıkarılmıştır?! Aynı şekilde ilmî ve amelî bazı hataları tespit ederek ve bunları abartarak insanlar arasında yayıyorlar. Habbeden kubbe yapıyorlar... Allah yardımcımız olsun!.. Allah’ım genelde tüm müslümanların ve özelde de bütün alimlerin, davetçilerin ve müslüman gençliğin kalplerini birleştir ve aralarını düzelt... Onları tek bir yumruk, tek bir kelime ve tek bir saf kıl... Güzelliklerin nimeti ile tamam olduğu Allah’a hamd olsun. [17]
  3. TARİKAT RABITA VE SEYR SÜLÜK HAKKINDA ْ أَعُوذُ بِاللّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ بسم الله الرحمن الرحيم Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun. Hayırlı son, Allah'dan hakkıyla korkanlar içindir. Salat ve selam Peygamberlerimiz Muhammed'e, Onun temiz âline, üstün vasıflarla bezenmiş ashabına ve kıyamet gününe kadar Ona iyilikle uyanlara olsun. Allah’a yaklaştırma vesilesi kabul edilen fiiller ,eylemler ,ameller kayanağını Kur’an ve sünnetten almalıdır.Kaynağını Kur’an ve Sünnetten almıyan ameller batıldır, sahibide sapıktır.Delilini dinden almayan dindarlıkların, en alt basmağını bidat en üst basamağını şirk oluşturur.Önceki ümmetlerden bu hataya düşenleri Allah (cc)hu bize bildirmek suretiyle ibret almamızı istiyor.Biz her namazımızın her rekatında, kendilerine gadap edilenlerin ve sapıtmışların yoluna değil diye dua ediyoruz. Eane---yuinu---yardım etmek. Aşağıdaki ayetlerde yardım etmek manasına gelir. قَالَ مَا مَكَّنِّي فِيهِ رَبِّي خَيْرٌ فَأَعِينُونِي بِقُوَّةٍ أَجْعَلْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ رَدْمًا Zülkarneyn onlara dedi ki; "Rabb'imin bana bağışladığı güç, sizin bana vereceğiniz maldan daha hayırlıdır. Siz bana beden gücünüzle yardımcı olunuz da onlar ile aranıza aşılmaz bir sat çekeyim. "Kehf.95 وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ فَقَدْ جَاؤُوا ظُلْمًا وَزُورًا Kafirler "Şu Kur'an, Muhammed'in uydurduğu bir yalandır. Bu uydurma işinde kendisine yardım eden başkaları da vardır" dediler. Onlar gerçekten zulüm işlemişler ve yalan söylemişlerdir.Furkan Teavene---yeteavenu-yardımlaşmak.Aşağıdaki ayette yardımlaşmak manasına gelir. وَتَعَاوَنُواْ عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُواْ عَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ İyilik ve takvada yardımlaşınız, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayınız. Allah'tan korkunuz, hiç kuşkusuz, Allah'ın azabı şiddetlidirMaide2. İsteane---yestainu. Yardım istemek manasına gelir.İsmi mefulu müsteandır.EL MÜSTEAN ALLAH subhanehu ve tealanın Kur’anı kerimde geçen ismidir.(Yusuf 18 Enbiya 112)Kendisinden yardım istenecek olan sadce ALLAH’tır.İsteane manasındaki yardım,ne melekten ne peygamberden nede hiçbir mahluktan istenemez. ALLAH’tan başkasından isteanede bulunmak ALLAH’ın affetmeyeceği suçu oluşturur. إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاء وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدِ افْتَرَى إِثْمًا عَظِيمًا Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşmayı bağışlamaz. Bunun dışında kalan günahları dilediğine bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa son derece büyük bir iftira günahı işlemiş olur.Nisa 48 Biz mü’minler her namazımızın her rekatında,istisnasısz her namazımızn her rekatında ,sadece sana kulluk eder ve sadece senden YARDIM isteriz( Fatiha5 ) diyoruz.ALLAH (c.c)asgari günde beş defa onu bize söylettiriyor, her namazımızda bu ahdimizi yeniliyoruz.Darlıktada bolluktada her halükarda ALLAH’tan istiyoruz. ALLAH kendisine dua edenlere icabet edendir. وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ Eğer kullarım sana benden sorarlarsa onlara de ki; ben kendilerine yakınım, bana dua edenin duasını, dua edince, kabul ederim. O halde onlar da benim çağrıma olumlu karşılık vererek bana iman etsinler ki, doğru yolu bulsunlar. Ben onlara yakınım", "Bana dua edenin duasını, dua edince kabul ederim."Bakara 186 لَهُ دَعْوَةُ الْحَقِّ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ لاَ يَسْتَجِيبُونَ لَهُم بِشَيْءٍ إِلاَّ كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى الْمَاء لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِهِ وَمَا دُعَاء الْكَافِرِينَ إِلاَّ فِي ضَلاَلٍ Gerçek dua, yalnız Allah'a yapılandır. Allah dışında dua ettikleri putlar, onların hiçbir dileklerine cevap veremezler. Böyleleri ağzına su gelsin diye avuçlarını ona doğru açan kimseye benzerler ki, asla bu yolla ağzına su gelmez. İşte kâfirlerin çağrısı böylesine boşunadır.Rad 14 إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ Ancak sana kulluk yapar ve sadce senden yardım isteriz.Fatiha 5 وَاسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلاَّ عَلَى الْخَاشِعِينَ - Sabrederek ve namaz kılarak Allah'dan yardım isteyin. Şüphesiz bu, huşuduyanlardan başkasına ağır gelir.Bakara.45 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ - Ey müminler, sabırla ve namazla Allah'tan yardım isteyin. Hiç şüphesiz Allah, sabredenler ile beraberdir.Bakara153 قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ اسْتَعِينُوا بِاللّهِ وَاصْبِرُواْ إِنَّ الأَرْضَ لِلّهِ يُورِثُهَا مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ "Musa kavmine dedi ki; "Allah'tan yardım isteyiniz ve sabrediniz. Yeryüzü Allah'ındır. Orayı dilediği kullarına miras kılar.Akibet müttegilerindir. A’raf.128 وَجَآؤُوا عَلَى قَمِيصِهِ بِدَمٍ كَذِبٍ قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌ وَاللّهُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ Yusuf'un yalandan kana bulanmış gömleğini getirdiler. Babaları Yakub dedi ki; "Anlaşılan nefsiniz sizi kötü bir işe sürükledi, bana düşen güzelce sabırdır, anlattıklarınıza karşı kendisinden yardım istenecek olanAllah’tır.Yusuf18 " قَالَ رَبِّ احْكُم بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمَنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ ( Peygamber) dedi ki; "Ya Rabb'im hak ile hükmet, vasfettiklerinize karşıkendisinden yardım istenecek olan Rahman olan rabbimizdir.Enbiya 112
  4. sevgili şüheda paylaşımın çok güzel.veda hutbesini ben de çok seviyorum.sürekli okuyorum.ezberlemeye çalıştım.fakat bir türlü nasib olmadı.tekrar teşekkürler.allah senden razı olsun selamlar
  5. GİYSİDE ŞER’İ BİR ÖLÇÜ Hamd, Alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Salâtü Selâm Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, Ehlinin, Sahabesinin ve de kıyamete kadar onları dost edinen herkesin üzerine olsun. Her müslümanın başlıca görevi Allah Rasûlü’nü sevmek, emirlerine uyup yasaklarından kaçınarak getirmiş olduğu haberleri tasdiklemek suretiyle ona itaatte bulunmaktır. Kelime-i Şehadet ancak bu şekilde gerçek anlamına kavuşur ve kişiye sevap kazandırdığı gibi cezadan kurtulmasını sağlar. Bunun göstergesi de emir, yasak ve uygulama alanında söz, inanç ve eylem bütünlüğü içerisinde olmak, bizden önceki mü’minlerin emir ve yasaklar karşısında “İşittik ve itaat ettik” şeklinde ortaya koydukları tavrı kendimize örnek almaktır Nitekim Allah Rasûlü şöyle buyurmaktadır: “İyi bilin ki, bana Kur’anla birlikte onun misli verildi. Dikkat edin, karnı tok sırtı pek bir adamın koltuğuna yaslanarak: Kur’an size yeter. Ondaki haramları haram, helalleri helal bilin yetişir, demesi yakındır. Şüphesiz Allah Rasûlü’nün haram kıldığı da Allah’ın haram kıldığı gibidir.” [1] “Hatırlat! Şüphesiz hatırlatma, mü’minlere fayda verir” (Zariyat, 51/55) İsbal, sözlük anlamıyla “elbiseyi yere doğru uzatmak”tır. Bir kimse giysisini uzun tutar, yere salarsa “Esbele Fulanun Siyabehu” denilir. [2] Giyside Vacip ve Müstehap Olan Sınırlar İbn Ömer radıyallahu anh şöyle rivayet eder: İzarım (belden aşağıya giyilen giysi) gevşemiş bir haldeyken Allah Rasûlü’ne rastgeldim. Bana “Abdullah! İzarını kaldır” diye ihtarda bulundu. Kaldırdım ancak bu onu tatmin etmemişti “Daha da kaldır” dedi. Ben hâlâ onun dediği mikdarı araştırırken bazıları “Nereye kadar” diye sordu. Allah Rasûlü “baldırların yarısına...” diyerek karşılık verdi. [3] Huzeyfe radıyallahu anh. şöyle der: Allah Rasûlü baldır kaslarımı tutarak “İşte izarın yeri burasıdır. Daha da indireceksen aşık kemiklerini (ayak bilek kemiklerini) geçmeyecek kadar indir. Ancak izarın aşık kemiklerini (ayak bilek kemiklerini) aşmasın” buyurdu. [4] Enes b. Malik radıyallahu anh der ki: Allah Rasûlü “İzar, baldırın yarısına dek salınacaktır” buyurunca baktı ki bu, müslümanlara ağır gelmektedir. Sonra “Aşık kemiklerine (ayak bilek kemiklerine) kadar. Ancak bundan aşağısında hayır yoktur” buyurdu. [5] Allah Rasûlü “Müminin (giysi), baldır kaslarına kadardır. Bundan aşağısı ateştedir” buyurmuştur. [6] İbn Hacer şöyle der: Özetle erkekler için iki durum söz konusudur. a) Müstehab olan sınır: Bu, izarı baldırın yarısında tutmak. Caiz olan sınır: Bu, da izarı aşık kemikleri (ayak bilek kemikleri) üzerinde tutmaktır. [7] İsbali Kınayan Hadisler “Allah, izarını uzatan kimsenin yüzüne bakmaz.” [8] “İzarın aşık kemiğini (ayak bilek kemiğini) aşan kısmı ateştedir.” [9] Şüreyd der ki: Allah Rasûlü giysisini uzun tutan bir kimseyi görünce derhal yanına koşup “İzarını kaldır ve Allah’tan kork” diyerek onu uyardı. Adam: “Ben zayıfım, bacaklarımın çirkin görünmesinden korkuyorum” deyince “İzarını kaldır. Allah’ın yarattığı herşey güzeldir” buyurdu. Bu adam daha sonra hep izarını baldırının yarısına kaldırmış olarak görüldü. [10] Allahu Ekber! Şu duruma bir bakın!... Allah’ın Rasûlü davetçilerin önderi yaratılmışların en şereflisi, bir adamın peşinden koşarak ona iyiliği emrediyor, onu kötülükten alıkoyuyor... Rasûlullah’ın bu davranışı eğer bir şeye delalet ediyorsa, o da şüphesiz bu işin azameti, önemidir. Davetçilerin Rasûlullah’ın bu davranışı üzerinde durup düşünmeleri gerekmektedir. Bu işi önemsemez tavırlar takınmakta acele etmemelidirler. Eş’as b. Süleym şöyle der: “Halamı, amcasından şöyle naklederken işittim -Medine’de yürürken arkamdan birinin: - İzarını kaldır. Böylesi takvaya daha uygundur-, dediğini duydum. Baktım ki bu kimse Allah’ın Rasûlüdür. Dedim ki: -Ey Allahın Rasûlü! “Bu giydiğim değersiz bir aba’dır.” Şöyle karşılık verdi. -Ben senin için örnek değil miyim? Ona baktım, izarı baldırının yarısına kadardı.” [11] Peki, ey giysisini uzun tutan kişi!... Allah Rasûlü sana, Ben senin için örnek değil miyim? Deyince ne şekilde mazeret uyduracak ona ne şekilde yanıt vereceksin?... Allah Rasûlü şöyle buyurur: “Namazda giysisini uzun tutan kimsenin helal ve haram noktasında Allah’tan bir nasibi yoktur.” [12] Hadise göre namazda elbisesini uzun tutan kimse Allah’ın ne helal ne de haram kıldığına iman etmemiş sayılır. Allah’ın dininden nasibi yoktur. “İzarın aşık kemiklerini (ayak bilek kemiklerini) aşan kısmı ateştedir.” [13] “Allah, kıyamet günü üç kişiyle ne konuşur ne onlara bakar ne de onları temize çıkartır. Onlara acıklı bir azap vardır. Bu üç kişi: İzarını yere salan, başa kakan ve malını yalan yere yemin ile satan. Allah’ın bakmaması, merhamet etmesidir. Allah bu kimselere rahmet nazarıyla bakmaz, onlara acımaz. “Kibir ederek elbisesini sürüyen kimsenin Allah kıyamet günü yüzüne bakmaz” Allah Rasûlü’nün bu sözünü duyan Ebubekir - Ey Allah’ın Rasûlü! Giysimin bir yarısı elimle devamlı tutmazsam gevşeyip sarkıyor. Başka bir rivayette -İzarım bir yanından düşüyor. Bir başka rivayette -İzarımın bir yanı düşüyor, şeklinde halini arzedince Allah Rasûlü -Şüphesiz sen bunu kibir olsun diye yapanlardan değilsin. Başka bir rivayette -Sen, onlardan değilsin. Bir başkasında -Sen bunu kibir için yapıyor değilsin, buyurmuştur.” [14] İsbal (Elbiseyi Aşık Kemiklerini Aşacak Şekilde Uzatma) Konusunda Alimlerin Görüşleri Sahabeden hiç bir kimsenin elbisesini yere kadar uzun tutmuş olduğu nakledilmemiştir. Aksine tümü isbali büyük günahlardan ve kibirden sayarak ondan sakındırmıştır. Zira onlar Allah Rasûlünün “İsbalden sakın!... Şüphesiz o kibirdendir” [15], buyruğunu bilmekteydiler. Allah Rasûlü, isbali mutlak surette kibirden saymış herhangi bir kayıt zikretmemiştir. Giysisini kibir için uzatmadığını söyleyenlerin bu tavrı kibre kapı açmaktır. Ebu Bekir İbn’ul Arabî der ki -Bir kimsenin giysisini topuklarının üzerine düşecek şekilde tutarak -Ben bunu kibir için yapmıyorum, diye iddia etmesi caiz değildir. Zira nehyin lafzı onu da kapsamaktadır. Lafzı hüküm olarak alıp, bu hüküm beni bağlamaz; çünkü gerekçesi beni kapsamıyor şeklinde bir yaklaşım da doğru değildir. Böyle bir yaklaşım sahibinin, giysisini belirtilen hizadan aşağıda tutması bizzat bu şahsın kibrinin göstergesidir. [16] İmam Buhari, Sahih’inde şöyle bir bâb başlığı kullanmıştır. (İzarı Kibir Olmaksızın Sürünen Kimse Bâbı) Yine bu konudaki başka bir babda şu başlığı kullanmıştır. (Kibirden Dolayı Giysisi Sürünen Kimse Bâbı) Diğer bir bâb başlığı olarak da (Aşık Kemiklerini Aşan Miktarın Ateşte Olduğu Bâbı) ibaresini kullanmıştır. Bu son bâbda ateşle tehdit eden hadisleri zikrederek ayak bileklerini aşan kısmın haramlığını tasdik etmiştir. Kimilerinin Ebu Bekir hadisini, kibir kastı gütmeksizin isbalin kerahatine delil getirmesi yanlıştır. Zira Ebu Bekir radıyallahu anh elbisesini uzun tutmak kastıyla salmış değildir. Sorusu da zaten elbisesinin gevşeyip düşmesinin isbal hükmünü alıp almayacağının açığa kavuşması içindir. Ebu Bekir radıyallahu anh zayıf bünyeli bir kimse olduğundan izarı belinde durmamakta aşağı düşmektedir. Konu budur... Şüphesiz bu bir mazerettir. Zira elbisesi gerçekte kısadır. Yoksa bunda kimilerinin terziye gidip pantolonlarını aşık kemiklerini aşacak biçimde diktirmeleriyle bir benzerlik sözkonusu değildir. Böyle yapan kimse açıktan bir masiyet işlemiş, bile bile Allah Rasûlü’nün buyruğuna karşı gelmiştir. Özellikle de konuya delilleriyle vakıf olan bir kimse bu hareketinde mazur görülemez ve hadiste geçen tehditlerin muhatabı olur, Allah’ın azabını haketmiş sayılır. (Allah cümlemizi bundan korusun). Kimileri de yasağın sadece izara (belden itibaren bacakları örtecek şekilde giyilen giysi) has olduğunu diğer giyim şekillerini (şalvar, pantolon vs.) kapsamadığını öne sürmüşlerdir. Delil olarak da Allah Rasûlü’nün “İsbal, izar, gömlek ve sarıkta olur. Kim bunlardan birini yerde sürürse Allah kıyamet günü ona bakmaz” [17] hadisini almışlardır. Bu görüşü red için ilim ehlinden nakiller yapacağız. 1) Hafız İbn Hacer der ki: Giysi tabiri, izarı ve diğer tüm giyim şekillerini kapsar. [18] 2) Taberi şöyle der: Hadiste izar ve rida sözlerinin kullanımı vardır. Ancak insanlar gömlek zırh vb. şeyler giydiğinde bunların hükmü de izarın hükmüne girer. [19] 3) İbn Hazm da şunları söyler: Bu, pantolon, izar, gömlek ve giyilen tüm nesneleri için alan genel bir hükümdür. [20] 4) Şeyhulislam İbn Teymiyye der ki: Gömlek, pantolon ve diğer giyim şekillerinin uzunluğu aşık kemiğini (ayak bilek kemiğini) aşmamalıdır. Allah Rasûlü’nden sabit olan hadislerde böyle gelmiştir. [21] 5) Allâme Abdullaziz b. Baz da şöyle der: Gerek gömlekte ve izarda, gerek pantolon ve şalvarda olsun isbal haramdır ve münkerdir. Bu, aşık kemiğini aşan kısımdır. [22] 6) Asrın muhaddisi büyük alim Muhammed Nasıruddin el-Albânî pantolon ve şalvardaki isbal hakkında -Aynı şekilde caiz değildir, diyerek gerekçesini şöyle açıklamıştır. Çünkü bizatihi izar kasdedilmemiş, her türlü giyim eşyası (izar, gömlek, pantolon vs.) bu hükmü almıştır. Bir müslümanın giysisini aşık kemiklerini aşacak surette uzun tutması doğru değildir. [23] Görüldüğü gibi giysinin türü isbal konusunda önemli değildir. Önemli olan şeriatin tespit ettiği ölçüdür. Giysiler örfe, iklime ve zamana göre değişebilir. Şeriatın tespit etmiş olduğu aşık kemiklerine (ayak bilek kemiklerine) kadar inme ölçüsü giysilerde aranan asıl şarttır. Müslüman kardeşlerim!... İsbal konusu ciddi ve tehlikeli bir konudur. Sahabe nasıl onu hafife almadıysa siz de onu hafife almayınız. Hz. Ömer’in şehadeti esnasında yaşananlar bize bir örneklik teşkil edecektir. Kıssayı Buhari, Amir b. Meymun’dan aktarır... Genç bir adam gelip Hz. Ömer’e bir şeyler dedikten sonra döndü. Görüldü ki izarı yere değmektedir. Bunun üzerine Hz. Ömer genci bana çağırın dedi. Genç gelince ona -Ey kardeşimin oğlu! Giysini kaldır. Bu hem giysin için temizlik hem de Rabbin için takvalı olmaktır. Diye nasihatta bulundu. Allahu Ekber! Şu duruma bir bakın!... Hz. Ömer yaralanmış birazdan Rabbine kavuşacaktır. Ancak yine iyiliği emredip kötülükten sakındırmayı bırakmamıştır. Son nefesinde bile çabası budur. Oysa günümüzde böylesi bir durumda verilecek cevap şudur. Ümmet bunca tehlikedeyken ve dört yandan düşmanlarca kuşatılmışken bu konularla zaman harcamak gereksizdir. Nerde Ömer’in radiyallahu anh anlayışı, nerede bu anlayış!... Bu tür ictihatlar daha çok şeytanın birer giriş kapısı niteliğindedir. Allah basiret versin... Son olarak diyorum ki kibir için olsun/olmasın isbalin hükmü aynıdır. Ancak kibirle yapanın günahı daha büyüktür. Kibirden dolayı isbalde bulunanlara Allah kıyamet günü bakmayacak, onlarla konuşmayacak ve onları temize çıkarmayarak benzer acı bir azaba çarptıracaktır. Kibir olmaksızın isbalde bulunan ise aşık kemiğinden aşağısı ateşte yanmak suretiyle cezalandırılacaktır. Özetle şu hususlardan dolayı isbalin haramlığı anlaşılabilir: a) Hadislerde geldiği gibi kibir için olsun/olmasın isbalde bulunanın cehennem azabıyla tehdit edilmesi. Giysiyi baldırın yarısına veya aşık kemiklerinin (ayak bilek kemiklerinin) üstüne kaldırmakla emrolunmak. c) Giysisi baldırının yarısına gelen Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’i örnek almakla emrolunmak. d) Giysiyi yere doğru uzatmak kibre yol açar, kibre benzer. Oysa şeriat haramlara giden yollara engel koyar. (Seddü’z-Zerai) e) İsbal, kadınlara benzeyiştir. f) İsbalde israf sözkonusudur. g) İsbalde bulunan kimse giysisinin yer’e yakın kısmının pisliğe bulaşıp bulaşmadığından emin olmaz. [24] Kadınlarda İsbal Allah Rasûlü -kim elbisesini kibirle sürürse Allah kıyamet günü ona bakmaz, buyurunca Ümmü Seleme Validemiz -Peki, kadınlar elbiselerinin eteklerini nasıl yapacaklar? Diye sormuştur. Allah Rasûlü -Bir karış salarlar diye cevaplamış Ümmü Seleme Validemiz -O zaman ayakları görünür, diye görüş bildirince Allah Rasûlü -Bir zira salsınlar ve bunu aşmasınlar, buyurmuştur. [25] Hafız İbn Hacer der ki -Bu kadınların avretini örtme ihtiyacından kaynaklanan bir haldir. Zira kadınların ayakları tümüyle avrettir. [26] İsbal hakkında gelen korkunç tehditlere rağmen yazık ki müslümanların pek çoğu pantolonunu, şalvarını aşık kemiğinden aşağı olacak şekilde uzun tutup yerde sürümektedir. Oysa pantolon da, şalvar da izarın hükmünü almaktadır. “İzar türünden aşık kemiğini (ayak bilek kemiğini aşan herşey ateştedir” [27] İsbal açık bir münker ve çirkin bir haramdır. Ayrıca büyük günahlardandır. Müslüman bu konuda Allah’tan korkmalı ve tevbe etmelidir. Allah’ın gazabı ve cezasından sakınmak için elbisesini meşru ölçüden aşağıya uzatmamalıdır. Allah, tevbe edenlerin tevbesini kabul eder ve bağışlanma dileyeni bağışlar. O, tevbeleri çokça kabul eden ve çokça merhamet edendir. [28]
  6. sayın politika öncelikle şu yanlışınızı düzelterek başlamak istiyorum.her şey kuranda yazmaz.eğer yazsaydı zaten peygambere gerek kalmazdı.allah bizlere kuranda yazan emirleri yerine getirmemizi istiyor.ama sadece kurandakileri değil peygamber efendimizin söyledikjlerini de yerine getirmemizi istiyor.örneğin kuranda namazın kılınış şekli yazmaz.ama namazı kılın yazar.şimdi sadece kuran okuyan birisi namazın nasıl kılınacağı hakkında bişey bilmez.ama peygamberimiz şöyle buyuruyor.'beni nasıl namaz kılarken gördüyseniz öyle kılın.' tabiki bu emirleri tek başına aldığı kararlarla vermiyor. allah tan alıyor bu buyruklarıda.işte bu da onlardan biri.benim söylemek istediğimi tam olarak anlayamadınız galiba ben kadınların çalışması haramdır dedim. kuranda geçiyor demedim.siz anlamak istediğiniz şekilde anladınız ve beni de yalanladınız.ister inanın ister sallayın beni hiç alkadar etmez.ama doğru bu inanın. diğer bi husus ben hiç bir hocaya hiç bir tarikata hiç bir mezhebe bağlı değilim.ve hatta bunları şiddetle kınayan biriyim.bu zamana kadar kuran ve sünnetin yolunda ilerledim. bilmem ne hocanın yolunda değil.evet söylediğiniz gibi hocaların görüşleriyle yaşayanlarda çok ama inanın ben bunlardan biri değilim.hele de bunlardan biri olmadığım halde bilip bilmeden beni eleştirmenize de çok kızdım.buna hakkınız yok. allah kadın ve erkeği eşit yaratmıştır.ama erkek ve kadın her konuda eşit olamazlar.benim anlatmak istediğim bu.lütfen anlamak istediğiniz şekilde değilde benim anlatmak istediğim şekilde anlayın. tabiki kadınların da okumaya kültür sahibi olmaya hakları var.ben yoktur demedim dikkat edin lütfen.ama bi bayanın başını açıp ta başkasına saçlarını göstermesi dinimizce yasak.ama siz yok böyle bişey ben buna inanmıyorum diyorsanız ben karışamam tabiki. ya sayın politika ben önce erkek yaratılmıştır demedim.bu konu hakkında bilgim de yok zaten.ama şunu kafanıza sokun ben kadını hiç bir zaman aşşağılamam.sadece erkeğin ve kadını konuştuğu yerler farklıdır demeye çalışıyorum. sizinde dediğiniz gibi kuranda örtü ayeti dışında bir sürü emir var.ama ben bu emirlere elimden geldiğince pekala uymaya çalışıyorum.tekrar ediyorum ben kuran ve sünnetle amel ediyorum.bilmem ne hoca efendiler beni alkadar etmiyor.benim ne şekilde amel ettiğimi siz sorun ben söylerim.benim hakkımda bu şekilde yorum yapamazsınız sayın politika. selamlar
  7. ayışığı dinimizde sizin dedediğiniz gibi kadın ve erkek eşittir.ama her konuda değil eğer eşit olsalardı her ikiside aynı cinsde olurlardı heralde.her neyse ayışığı dinimiz kadına çok ama çok zorunlu kalmadığı sürece çalışmayı haram kılmışken sizin kalkıpda kadında çalışabilir kadın ve erkek her konuda eşittir demeye hakkınız yok.dinimiz bazı konularda kadın ve erkeği ayırmıştır.ama kadını hiç bir zaman hor görmemiştir.hatta yeri geldiğinde kadını erkekden üstün tutmuştur.ama kadın kadınlığını erkek erkekliğini bilmezse müslümanlık daha ne kötü noktalara gelir bilinmez. şimdi okuma meselsine gelelim tabiki tüm kızlar erkekler gibi okumalı.onların da okumaya kültür sahibi olmaya hakları var.tabi ki yüce rabbimizin istediği biçimde.ama eğer yaşadığımız zaman bu şekilde okumamıza izin vermiyorsa bu yoldan çekilmek zorundayız.saçımızın sadece bir teli bile gözükürse yetmişbinyıl yanacağız.umarım bunu biliyorsundur.tabi yanlışlıkla istemeden çokça saçımızı göstermişizdir.ama alllah tarafından bu istemeye istemeye yapılan hata affedilir. belki diğeride affedilir.bu bilinmez.ama inadına dinin kurallarını çiğneyerek illede erkek gibi davranacağım diyorsanız siz affedilmeyi unutun. tabi allahın işine karışmak olamaz. herneyse çok uzattım galiba.benim söyleyeceklerim bu kadar.gerisi size kalmış sayın ayışığı. selamlar.
  8. nightmare3d ben sadece gündemde olduğu için başörtü örneğini verdim.yoksa tabi ki sizin de dediğiniz gibi başörtüden başka şeyler de var.ve belki de başörtüden daha önemli şeyler de var.ben sadece başörtüden konuşulsun diye değil herşeyden konuşulsun diye açtım bu sayfayı. başörtüden daha da önemli bir bayanın namusudur bence.yani o olmadığı sürece ister başörtülü isterse çarşaflı olsun hiç bi anlamı olmaz.daha sonra başörtüden daha önemli olan namaz vardır.namazını kılmadıktan sonra da başörtü hiç birşeye yaramaz.ve daha buna çook örnekler verebiliriz. selamlar.
  9. selam bence müslüman kardeşler üzerine düşen görevleri yaparlarsa herşey çok güzel olur.insanların görevleri islamiyeti öğrenmek ve daha sonrada öğretmektir.ben hristiyanların yavaş yavaş dönüş yapmalarına çok seviniyorum.ne kadar güzel bişey öyle değil mi müslümanların çoğalması.ben gerçekten eğer böyle giderse daha güzel bir noktaya gelineceğine inanıyorum. sayın multi sizinde dediğiniz gibi ateistlik hızla yayılıyor.ama bunun en büyük nedeni bayanların okullara başörtüsüyle girememesi bence.arkadaşlar başörtüsüyle okuyamayınca işte böyle ateistlik hızla yayılıyor.eğer onlara da bir hak tanınsaydı okula giden arkadaşlar ateist arkadaşların da dönmelerine büyük katkıda bulunurlardı.ama ne yazıkki öyle değil. selamlar
  10. selam sayın multi içimi kararttınız şimdiden çok korkmaya başladım.ama inşallah sizin dediğiniz gibi olmaz.inşallah ahir zamanın dediği gibi olur. selamlar
  11. selamunaleyküm sessizliğin kızı çok güzel olmuş yazın ellerine sağlık bende bu konuda bişeyler yazmak istiyorum. allah bize yol gösterici peygamber göndermiş.daha sonra kutsal kitabımız olan kuranı kerimi göndermiş.buna uyalım herangi bir boşluğa düştüğümüzde bize yol göstersin diye göndermiş.ama ne yazıkki bazı insanlar kurana ve sünnete değide bilmem ne hocanın görüşlerine itaat ederek yaşıyorlar.eğer bu kişiler yani hocalar kurandan ve sünnnetten konuşuyorsa amenna.fakat bazı kişiler var ki kuran ve sünnneti bırakıp kendi görüşlerini ortaya koyuyor.bizim milletimizde acaba bu hoca doğrumu söylüyor diye açıp kurana bakmak yerine o kişiye inanıp geçiyorlar.ve bu sebeple dinimize bidatler sokuluyor.ve din çok değişik bir noktaya geliyor. bence insanların tutunacakları tek dal kuran ve sünnettir. kuranı ve sünneti anlatan hocalarda vardır tabi ki bunlara karşı saygım çok ama çok büyüktür yanlış anlaşılmasını istemem.benim bahsettiğim insanlar bişey bilmedikleri halde biliyormuş gibi yapan basit insanlardır.bence insanlar önce okuyarak kendilerini geliştirmelidirler.okumak hepsinden daha yararlı olacaktır diye düşünüyorum. allahın selamı rahmeti ve bereketi bütün kulların üzerine olsun. amin
  12. selamunaleyküm arkadaşlar yedison haklısın bir insanın mümin olup olmadığı zaten hareketlerinden anlaşılır. bana göre kadın ya da erkek hiç farketmez bir insanın yüzüne baktığında yüzündeki nur sana allahı hatırlatıyorsa o gerçek bir mümindir zaten. gerçek mümin çok fazla konuşmaz ya da boş konuşmaz.allah böyle insanlardan hoşlanmaz.bir mümin örnek olan bir konuşma tarzıyla konuşmalıdır.bahsettikleri şey insanların yararına olmalıdır.boş boş gereksiz espriler yaparak insanı sıkmamaladır. ben sohbet etmeyi seven birisiyim ama bu tip insanlarla konuşmaktan hiç hoşlanmam. insanın gerçek bir mümin olduğu hareketlerinden ve davranışlarından kolaylıkla anlaşılır.bu yüzden insan konuşmasına ve hareketlerine dikkat etmelidir bence. biliyorum az da olsa konudan uzaklaştım ama bu tip insanlar her zaman benim moralimi boduğu için biraz bunlardan bahsetmek istedim. allahın selamı rahmeti ve bereketi bütün kulların üzerine olsun amin
  13. insanlar başörtüsüyle resmi kurumlara giremiyorlar.resmi kurumlarda namazı gizli kılıyorlar.başörtüye namaza hiç birşeye izin yok yaşadığımız bu zamanda.acaba on yıl sonra müslümanlık ne duruma gelecek çok merak ediyorum. siz de benim gibi mi düşünüyorsunuz yoksa daha farklı mı? cevaplarınızı bekliyorum.
  14. sardunyam bence çok haklısın.halkın birileri tarafından uyarılması lazım.bu çok çirkin bişey evet ama bence insanlar yabancı malları sadece bu sebeple değilde hiç bir zaman almamalılar.çünkü yabancıları zengin etmek hoş değil. bu yüzden bence çok mecbur kalınmadığı sürece yabancı mallar alınmamalıdır diye düşünüyorum. allahın selamı üzerinize olsun amin
  15. selamunaleyküm arkadaşlar ya ben bu fotoğraflara niye bu kadar tepki gösterildiğini anlayamadım.hele de müslüman kardeşlerimizin bu konuda bu kadar basit olabileceklerini hiç tahmin etmemiştim doğrusu. ya arkaadaşlar ne kadar güzel yüce allahın ismi her yerde yazıyor.ne kadar hoş ne kadar huzur verici bir durum bence.ve böyle güzel şeyler oldukça insan allaha daha da çok yaklaşıyor.ama bu gibi çirkin tepkiler insanı maalesef huzursus ediyor. iyi niyetli kardeşlerimiz insanlara göstermek amacıyla çok güzel fotoğraflar koyuyor. ama insanlar ne güzel şeyler diyeceklerine böyle ********* tartışmalara giriyorlar. sessizliğin kızı sen davandan vazgeçme.güzel şeyler yapmaya devam et.arkanda senin gibi düşünen birçok müslüman var. allahın selamı üzerinize olsun amin
  16. sessizliğin kızı allaha iman eden bir insan eğer günah işlemişse cehhennemde cezasını çektikten sonra muhakkak ki cennete gider.ama eğer gerçek müslümansa yani orayı hak etmişse gider.allaha inanmayan ya da allaha şirk koşan her kimse onun için cehennemden çıkış yoktur. şirk dışında bütün günahlar affedilir eğer allah isterse.fakat eğer işin içinde şirk varsa o kişi için artık kurtuluş yoktur. umarım anlamışsındır. selamlar
  17. selamunaleyküm arkadaşlar sessizliğin kızı bu resimlerin aynısı bendede var.bende inanıyorum bunlara.hakikaten doğru.zaten allah inancı olan birisi bunları inkar etmez.sen ne güzel bişey yapmışsın ama bazı bilmediği halde bilmişlik yapan insanlar nedense bunu inkar ediyorlar.sadece sana değil başka doğrulara da bişey bulup inkar ediyorlar.halbuki sorup öğrenseler iş bu boyutlara gelmeyecek.ben bişey sormak istiyorum.bu bilmiş insanlara daha ne kadar inkar edebilirsiniz gerçekleri diye sormak istiyorum.inşallah cevaplarlar hepiniz allaha emanet olun allahın selamı üzerinize olsun amin
  18. Selamunaleykum Güzel açıklamışsınız, ancak; Ona ancak temiz olanlardan başkası dokunamaz (Vakıa-79) ayeti neyi ifade ediyor. Allah'ın selamı üzerinize olsun.
  19. Selamunaleykum Sayı mavikaradeniz konunun başında Allah adına kurban kesmekten ve Allah'tan başkası adına kurban kesmekten bahsettiniz. Rasulullah (sav) 'ın kurban konusundaki tutumlarından bahsetmemişsiniz biraz açaıklarmısınız. Allah'ın selamı üzerinize olsun.
  20. Kardeş güzel söyledin Ama biraz açsan fena olmaz
  21. Evet okunur. Kur'ana abdestsiz tutulmaz diyenler de okunur diyor bunda problem yok.
  22. Selamunaleykum Açıklamalarınız için Allah razı olsun. Bir şeyi daha açıklamanızı istiyorum, abdestsiz olarak Kur'ana tutulur mu? Çünkü tutulmaması yönünde çok telkinler oluyor.
  23. Selamunaleykum Açıklamalar için Allah razı olsun. Birde, şu Allah dosları meselesini merak ediyorum. Her kes önüne gelene Allah dostu diyor. Allah'ın dostluğu bu kadar ucuzladımı? Madem aramızda bu kadar Allah dostu var o zaman bizim dönemimiz sahabe dönemi gibi olmalı değil mi?
  24. Selamunaleykum Gerçekten tavsiye ettiğiniz kaynak kitaplar Kur'andan sonraki en güvenilir kaynaklar. Bu iki eserden yeteri kadar faydalanmıyoruz. aslında bu bizim eksikliğimiz. Rasulullah (sav) bize öğretmek istediklerini en güzel şekilde bunlardan öğrenebiliriz. Allah razı olsun.
  25. selamunaleyküm sayın mavi ben bu yazıyı alkışlarım.tek kelimeyle harika

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.