Zıplanacak içerik

politika

Φ Süper Üye -
  • Katılım

  • Son Ziyaret

politika tarafından postalanan herşey

  1. politika şurada cevap verdi: politika başlık Mustafa Kemal Atatürk
    Neden Atatürk'ün söylemis oldugu sözü kendi ideolojinize göre degerlendirme ihtiyaci duydunuz cok ilginc.yani demek ki Atatürk yasasaydi etnik kökenlilere kimliklerini verirdi anlaminda bana soru yöneltmissiniz.Günün sartlari milleti bölmeyi gerektirmiyor.Bunu isteyenler etnik yapi üzerinden birlik ve bütünlügü bozmaya calisanlardir.Bu nedenle Atatürk'ün bir sözünü alip daha öncekileri sanki o söylememis gibi yapmak ancak tatli su baliklarini aldatmaya yarar. Kemalistler Türkiye'nin birlik ve bütünlügünü Türkiye Cumhuriyeti vatandasligi bazinda savunmaktadirlar.Kemalizm karsitlari ise Türkiye Cumhuriyeti vatandasligini reddedip,Türkiyeli gibi abuk bir kavramla daha dogrusu Türkiye Devletini sollayarak Türkiyeyi üzerinde farkli irklarin yasadigi bir Cografya konumuna indirgemek ve herkese kendi etnik kimligini tanimak cabasindadirlar ve bu cabanin arkasinda küresel emperyalizme hizmet aski yatar.Sevr bunun icin yapilmisti bugün de ayni hedefe yürüyenler halklara özgürlük adi altinda Lozan'i yok saymaktadirlar ve artik sartlar degisti Lozan'da degisebilir diyemedikleri icin sagdan soldan bir takim edebiyatla bunu anlatmaya calisiyorlar. Insanlari ayristirmak yerine insanlara hangi kökenden olursa olsun insanca yasamagd standartlarini gelistirmek,hak ve hukuku güclünün olmaktan cikarip gercek adaleti saglamak bence Türkiyek'ye yapilacak en büyük hizmettir. saygilarla
  2. Isin en komik yani ise son umutlari olan Recep Tayyib Erdogan'in hem Nazim Hikmet'i ve hem de Deniz Gezmis'i kullanmak istemesidir.Cünkü nasil olsa bir yüzde elli var beni saksaklayan ve peygamber gibi inanan diyor. saygilarla
  3. politika şurada cevap verdi: politika başlık Mustafa Kemal Atatürk
    KEMALIZM BÖLÜM 4 KEMALİZM VE KÜRT SORUNU Kemalizm, ?Kürt Sorunu?nun nedeni ve kaynağı değildir. Kemalizm, ayrımcı değil birleştiricidir. Farklılıkları değil benzerlikleri öne çıkarır. Parçalanmış coğrafyalar, etnik ve dinsel kimliklere göre bölünmüş devletler emperyalizmin ve yeni dünya düzeninin amaçlarına hizmet eder. Kemalist Kuram?a göre Türkiye?de yaşayan herkes Türk Ulusu? nun temel unsurunu oluşturur. Çünkü, Anadolu Türk kültürü, Asyadan getirilen kültür ile Anadolu kültürlerinin harmanlanmasından oluşmuştur. Anadoludaki eski kültürler ve bugünkü kültürel renkler, bu ana kültür içinde birer ögedirler. Bu farklılıklara sahip olanlar ? tasada ve kıvançta? kendilerini Türk görüyorlarsa, Ermeni, yahudi, Rum, Laz, Kürt, Arap değil, Türktürler. Türkiye Cumhuriyetine yurttaşlık bağı ile bağlı olan bazı insanların ? ben Kürdüm? ya da ?ben Laz?ım? demeleri doğaldır. Resmi bir gerekliliği olmamakla birlikte,herkesin kökenini ifade etme özgürlüğü vardır. Buradaki ?ben Kürdüm? söylemi, farklı bir kökenden geldiğini anlatır. Anlaşmazlığın, karşıtlığın, ayrımcılığın gerekçesi değildir. Bunu, bireylerin ayrımcılık amacıyla söylemesi de önemli değildir. Düşünce özgürlüğüne girer. Kürt sorunu,1970?li yıllarda ?ulusal sorun ? adı altında yoğun olarak tartışılan bir konuydu. İnsanlar, dergiler, gazeteler arasında tartışılan en önemli gündem maddelerinden biriydi. Nitekim, bu tartışmalar düşünce özgürlüğünün gereğidir, diye normal karşılanmıştır. Eğer kitleler ayrı bir devlet kurmak amacıyla ayaklanmışsa, işte o zaman gerçek anlamda bir etnik sorunumuz var demektir. Türkiye?de hiçbir etnisitenin böyle bir söylemi, Türkiyeden ayrılma istemi olmamıştır. Zaten,birbiriyle etle tırnak gibi birleşmiş toplulukları ayırmanın olanağı da yoktur. Kürtlerin çoğunluğu batı bölgelerimizde yaşıyor ve ayrımcılığı istemiyorsa, doğuda yaşayanlardan ise ancak 13-15 yaşlarındaki çaresiz çocuklar kandırılıp dağa çıkarılmışsa, arkasında emperyalizm de olsa, hareketin temeli zayıftır. Macera bir gün biter. Halka uygulanan zor ve şiddet, geride bitimsiz acılarla onulmaz yaralar bırakır. SORUNUN KAYNAĞI Bu sorun, cumhuriyetimizin ilk yıllarında da bir tehlike haline dönüşmüştü. O zaman da emperyalist güçler bu yoksul ve bilisiz halkın temsil eden feodalleri kandırmıştı. Bölgenin feodal yapısı suistimallere açık olduğu için bugün de yine bir ?Kürt sorunu? yaşanmaktadır. Bugünkü ?Kürt Sorunu? nda KEMALİST DEVRİM?in terk edilmesi, dengeli bir kalkınmanın sağlanamaması ve bölgedeki feodal yapının -karşıdevrimci- iktidarlarca korunması temel nedenlerdendir. Kemalist ideoloji? ye göre tek ulus, tek dil, tek devlet vardır. Bütün kimlikler TÜRK üst kimliği altında bir çeşitlilik oluştururlar. Türkiye?de 17 dil ,28 farklı uygarlığın kalıtı vardır.Farklı etnik gruplar yörelerinde kültürlerini yaşatmakta, yayın yapabilmekte, dillerini konuşmaktadırlar. Ancak,ulusal eğitim dili tektir. Ancak bu yolla modern ve güçlü bir ulus olarak dünyadaki yerimizi alabiliriz. Türkiye?de büyüyen bir etnik sorun varsa öncelikle KEMALİST kuralların yaşama ne denli geçirilebildiğine bakmak gerekir. Biliyoruz ki devlet Kemalizm?i terk etmiş, bölgedeki feodal yapıyı değiştirmek için yeterli çabayı göstermemiştir. Bölgenin kalkınması ve aydınlanması için gerekenleri yapmaktan kaçınmıştır. Etnik,feodal, dinsel ve coğrafik koşulların olumsuzluğu düzeltilememiştir. Siyasal ve toplumsal sorunların üzerine ?her bölgede olduğu gibi- sert bir şekilde gidilmiş, birleştirici politikalar yeterince izlenmemiştir. Yine biliyoruz ki KÜRT SORUNU, emperyalist güçlerin bölgedeki çıkarları için azdırdıkları bir sorundur. Yüzyıllardır bölge halkı, olumsuzluklar içerisinde yaşam savaşımı vermiş, bir o yana, bir bu yana savrulmuş, büyük devletlerin çıkarlarına alet olmuştur Uzun bir tarihsel süreç boyunca kederde ve kıvançta ortak olan Türk ve Kürt kavimleri ?mazlum? halklar olarak emperyalizme karşı savaşmışlar, Türkiye Cumhuriyeti?ni birlikte kurmuşlardır. ?Ne Mutlu Türküm Diyene? sözü bu birliğe ve sonra da elde edilen başarılara bir övgüdür...Sayısız uygarlığın hüküm sürdüğü, şu anda 20 dolayında dilin konuşulduğu Türkiye Cumhuriyeti?nde KEMALİZM ırksal, mezhepsel, dinsel hiçbir ayrım gözetmez. Çünkü, DÜNYANIN EN ÇAĞCIL ULUSALCILIĞI KEMALİST ULUSALCILIKTIR... İNGİLTERE DÖRDE BÖLÜNÜR MÜ? Uluslaşma sürecinde İtalya?nın, Almanya?nın Fransa?nın, İngiltere?nin çeşitli bölgelerinde dil ve ırk farklılıkları vardı. Ben ayrı bir dil konuşuyorum diyen her etnisite ayrı bir ulusal devlet kurabilseydi bugünkü Avrupa devletlerinin sayısı birkaç kat fazla olurdu.Modern uluslaşma, kabilecilik, aşiretçilik, ırkçılık üzerine kurulmamıştır... TÜRK DEVRİMİ süreci otoriter bir yönetimi zorunlu kılmıştır.Dünyadaki faşist diktatörlüklerle hiçbir benzerliği olmayan bu devrimci yapıyı ?faşist? olarak nitelemenin hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Böyle bir sav sadece iddia sahiplerinin cehaletini kanıtlar... ?Türkiye Cumhuriyeti son tahlilde emperyalisttir. Kürt ulusunu ezmiştir. Kürdistan?ı sömürgeleştirmiştir, Kurtuluş savaşı antiemperyalist değildir?, diyenler ya ülkelerini, toplumlarını, tarihlerini bilmiyorlar, ya da belli çıkarlara kulluk etmektedirler. Kemalizm?i böyle tutarsız, yalan suçlamalarla karalamaya çalışmak hem bilimsel hem de ideolojik yoksulluktur. Devrime karşı bütün kalkışmaları yok etmek devrimciliğin gereğidir. Bu kalkışmalar doğuda da batıda da olmuştur. Ve aynı kararlılıkla yok edilmişlerdir.Keşke sonraki dönemlerde de devrim -her açıdan - aynı kararlılıkla korunabilseydi. DEVLET HER YERDE AYNI Bugün bile halkımız yoksul ve cahildir. Kuzey Anadolu?nun, Torosların köyleri de doğudaki köylerimiz kadar yoksuldur, olanaksızdır... Türkiye?deki bütün köylüler jandarmadan korkarlar. Doğu ve güneydoğu köylülerinin bu konuda -olağanüstü durumlar dışında- ayrıcalıkları yoktur. Kemalizm, bütün bu olumsuzlukları giderecek kuralları ilkeleştirmiş, bir ideolojiye dönüştürmüştür. Bunların sorumlusu Kemalizm değildir. Halkın cehaletinden, yoksulluğundan, dinci gericilikten yararlanıp iktidarlarını sürdürenlerdir. Halkçı-Devletçi Kemalist çağdaşlaşma projesini terk edenlerdir.. Öyleyse KÜRT SORUNU?nun çözümü KEMALİZM?dedir. Kemalizm?e dönüştedir. Dinci gericiliğin, etnik ayrımcılığın bitirilmesinde çözüm KEMALİZM?dedir. Rüşvet, yolsuzluk, dolandırıcılık, çetecilik, hayali ihracat, hortumlama, kara para, uyuşturucu, kaçakçılık, susurluk, banka boşaltma...vb... Ve siyasete sıfır düzeyine inen güvensizlik ! Kemalizm?de asla olmaz... KEMALİST TÜRK DEVRİMİ tamamlanmalıdır..! AVRUPA BİRLİĞİ VE KEMALİZM Türkiye?nin AB ?ne üye olmasının Kemalizm?le bağdaşmadığı, üyeliğin tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik ilkelerini ortadan kaldıracağını savlayanlar olduğu gibi, Atatürk?ün de batılılaşma yanlısı olduğunu, AB?nin, Türkiye?yi eğitip demokratikleştireceğini, zenginleştireceğini söyleyenler de çoktur. Kamuoyu, yoğun bir propoganda ile etki altına alınmış ve halkımızın yüzde sekseni AB üyeliğine olumlu bakmaya başlamıştır. Bazıları AB? nin Türkiye?yi kurtaracağına bile inanmaktadır Konuya daha nesnel bakılırsa her iki yaklaşımın da yanlış olduğu hemen anlaşılır: Kemalizm son erimde uluslararası bir eşitlik, anlayış ve işbirliği çağına işaret etmektedir.Bu bağlamda öncelikle bölgesel güvenlik ve işbirliği anlaşmaları olmak üzere daha geniş örgütlenmeleri de benimser. Atatürk Döneminde bölgesel anlaşmalar yapılması ve Milletler Cemiyetine girilmesini buna örnek olarak gösterebiliriz. Hatta Atatürk, bir Balkan Birliği oluşturulması için çaba harcamıştır. Bu birliğin Avrupa Birliğine yol açmasını, böylelikle insanlığın birçok yıkımdan kurtulabileceğini düşündüğünü biliyoruz. Türkiye?nin gelişen koşullara bağlı olarak Avrupa Birliğine katılması da doğal sayılabilir.Ancak yapılacak anlaşmaların bağımsızlık ve egemenliğimize zarar vermesi de kabul edilemez. AB DEVLETLERİ BAĞIMSIZ DEĞİL MİDİR? Biliniyor ki kişiler arasındaki anlaşmalar bile kuralsız olmaz. Konulan anlaşma maddelerine tarafların uyması onların egemenlik ve bağımsızlıklarını kaybettikleri anlamına gelmez. Bu nedenle Avrupa Birliğine girersek bağımsızlığımızı yitiririz şeklindeki basit karşı çıkış doğru değildir. Avrupa Birliği devletleri de bugüne değin bağımsızlık ve egemenliklerini kaybetmemişlerdir. Sadece ortak çıkarlarını korumak amacıyla yeni bir birlik oluşturmuşlardır. Öte yandan, Türkiye AB? ne katılabilmek amacıyla ödün veremez. İçimizden bazıları bunu çok istese de Türkiye, gümrük birliği anlaşmasından gerekli dersleri almıştır. Ayrıca önemli olan Avrupa Birliğine katılmak değildir. Bütün kurumlarıyla gelişmiş demokratik bir toplum olabilmektir.Çağcıl üstün değerlere ulaşabilmektir. Türkiye?nin yapması gereken de budur. O zaman AB temsilcileri Türkiyeyi üye yapmak için çok uğraşacaklardır. O zaman, Norveç ve İsviçre?nin yaptığı gibi koşulları belirleyen taraf biz oluruz.Unutmayalım ki Avrupa Birliği kara kaşımıza, kara gözümüze hayran değildir. Üyeliğimiz onlar isterse, onlar için yararlı olursa gerçekleşecektir. Yoksa Türkiye?nin demokratikleşmesi ve kalkınmasını asla kendilerine sorun etmezler. Tersine geri kalmış, güçsüz bir Türkiye onların her zaman istedikleri bir şeydir. TÜRKİYE NE YAPMALI? AB ülkeleri bu birliği kurmadan önce gelişmelerini tamamladılar.Türkiye de gelişmesini tamamlamalıdır. AB ile ikili anlaşmalar yapılıp ilişkiler bir düzene konulabilir. Birliğe katılmak şu aşamada Türkiye için son derecede zararlıdır. Zaten uğraşmak da boşunadır. En azından on yıl daha Türkiye?nin üye olamayacağını açıkça söylemektedirler. Öyleyse uğraşacak sorunumuz yokmuş gibi konuyu her an gündemde tutmanın anlamı yoktur. Bu durum, gerçek gündemi saptırmak isteyenlerin işine yaramaktadır... Türkiye, yapacağı bütün anlaşmalarda karşılıklılık ve eşitlik ilkelerini esas tutmalıdır. Kemalizmi yeniden kendine rehber edinmelidir. Kapitalizm değişerek varlığını sürdürürdü. Sosyalist uygulamalar ?en azından şimdilik- başarısız oldu. Kemalizm ise birçok ülke için bir umut kaynağı olmaya devam ediyor... Akılcılığı, bilimselliği, evrenselliği ve devrimciliğiyle her koşulda yolumuzu aydınlatabiliyor...Tarihsel koşullarda bir üçüncü dünya (mazlum uluslar) ideolojisi olarak ortaya çıkan Kemalizm, belki de kapitalizmle sosyalizmin sentezi bir ideoloji olarak mazlum ülkeler bir yana gelişmiş ülkelerde de temel değerleriyle öne çıkabilecektir... Bu arada, sözgelimi Kemalist laiklik anlayışı koşulların değişmesiyle özgürleşecek, sekülerleşecek, öteki Kemalist ilkeler de daha çağdaş yorumlanabilecektir... Emperyalizme karşı savaş veren Kemalist Devletin, emperyalistlere karşı kendi çıkarlarını korudukça, emperyalist emeller beslemedikçe, başkalarının emperyalist emellerine, sömürülerine alet olmadıkça AB; NATO, BM, DTÖ, İLO, FAO, İnsan Hakları Mahkemesi vb. oluşumların içinde yer alması Kemalist ilkelerle çelişmez.! Karadeniz İşbirliği Örgütü, Akdeniz Birliği, Avrasya Topluluğu da Kemalizmle çelişmez. Bir tümce ile yinelersek: AB?ne katılan ülkeler ulusal egemenliklerini ve bağımsızlıklarını yitirmediklerine göre Türkiye?nin de egemenlik ve bağımsızlığını yitirmesi söz konusu olamaz. Ayrıca: AB, Türkiye?nin çıkarlarıyla çelişirse birlikten ayrılma iradesi her zaman Türkiye?nin elindedir... KEMALİST HALKÇILIK Halkçılık; öz olarak ulusal egemenliğin, halk tarafından halkın yararına kullanılmasını amaçlar... KEMALİST HALKÇILIĞIN AMAÇLARI : Halkın yönetime katılması; Yasalar önünde eşitliğin sağlanması; Toplumun dayanışma içinde geliştirilmesi; Sınıf çatışmalarnın önlenmesi; Çalışanları, üretenlerin desteklenmesi; Sosyal adalet ve sosyal güvenlik sağlanması... KEMALİST HALKÇILIK ANLAYIŞINA GÖRE : Halkın yararına olmayan girişimlere olanak verilemez. Toplum ve devlet yapısında aile, katman ve sınıf egemenliği olamaz. Güçlüler, güçsüzleri ezemez. Emek sömürülemez. Yasalar, uygulamalar halktan yana olmalıdır. Emeğiyle geçinenler, her alanda öncelikle desteklenmelidir. Sosyal adalet ve sosyal güvenlik sağlanmalıdır. Halk siyasal yönetime katılmalıdır.( Demokrasi) Görüldüğü gibi, halkçılık ilkesi halk çoğunluğunun bilinçlenmesine dayanan bir demokrasiyi içselleştirmektedir. Bu da, çağcıl bir halk demokrasisi demektir. Kurtuluş savaşı sırasında her konuda hesap soran, eleştiren bir meclis vardı. Henüz gerçek bir Türk Ulusu yoktu. Sadece gerçek bir ulus yaratma çabası vardı. Emperyalizm çağında ve bir feodal toplumda, kurtuluş savaşının bir meclis tarafından yürütülmesi dünya tarihinde ender görülen olaylardandır. Bu da ulusalcılıktan öte halkçı ve demokratik bir anlayışın ürünüdür.Bütün bu olumsuz koşullar altında yoksul ve eğitimsiz halkı güçlendirmek, eğitmek ve toplumsal dayanışmayı sağlamak zorunluydu. Bu dayanışma sağlanamazsa, kurtuluş ve kuruluş gerçekleşemezdi... ?Halkçılık, toplumsal düzeni emeğin hukukuna dayandırmak isteyen bir uğraştır...? M. Kemal?in bundan daha ünlü bir sözü var ki, sonraki yıllarda yaşanan karşı devrimci gelişmeler nedeniyle alaycı bir espriyle söylenirse de çok önemlidir : ?Türkiye?nin gerçek sahibi ve efendisi üretici olan köylüdür. Diyebilirim ki bugünkü yıkım ve yoksulluğun biricik nedeni bu gerçeği anlayamamış olmamızdır...? ( 1922 ) Ve tamamlayıcı fikir şöyle : ?yedi yüzyıldan beri dünyanın çeşitli ülkelerine göndererek kanlarını akıttığımız, kemiklerini el topraklarında bıraktığımız, emeklerini alıp savurduğumuz ve buna her zaman aşağılama ve alçaltma ile karşılık verdiğimiz, bunca özveri ve bağışlarına karşı iyilik bilmezlik, küstahlık ve zorbalıkla uşak durumuna düşürdüğümüz bu soylu sahibin önünde büyük bir utanç ve saygıyla gerçek durumumuzu alalım...? Keşke bu anlayış sürdürülebilseydi..! Halkçılık, Suna Kili?nin tanımlamasıyla da şudur : ?Atatürkçü Halkçılık, sınıf egemenliğini reddeden ılımlı toplumculuktur. Yönetimde , siyasette, kalkınmada, gelir dağılımında, devlet olanaklarının kullanılmasında halk yararının gözetilmesi demektir.? Bu arada halk ve ulus ayrımını belirtmemiz gerekiyor. Ulus, ya da halk çoğu zaman aynı anlamı verecek şekillerde kullanılıyor. Aralarındaki ince ayrımı açıklamaya çalışalım : Ulus, geniş ve soyut bir kavramdır. Halk ise somuttur. Bir yerde ve herhangi bir zamanda yaşayan yönetenler dışındaki toplumu anlatmak için kullanılır. Azınlıklar da halktandır.Yani şu anda Türkiye?de yönetenler dışındaki insanlar Türk Halkını oluşturmaktadırlar. Türk Ulusu kavramı ise, tarihsel bir geçmişe, ortak kültüre ve birlikte yaşama isteğinde olan tüm toplumu anlatır. Bunun içinde yönetenler de bulunur... Bu yüzden halk ve ulus kavramları birbirine yakın olmakla birlikte aynı şeyler değildirler. Ulusçuluk ve Halkçılık ilkelerinde anlam daha da farklılaşır. Ulusalcılık daha çok diğer uluslara karşı birlik ve bütünlüğümüzü anlatır. Halkçılık ise ülke içindeki toplumsal, ekonomik, yönetsel düzenin dayanacağı toplumsal yapıyı belirlemektedir. Halkçılık ilkesi de, Kemalizm?in öteki ilkelerinden ayrı düşünülemez ve yorumlanamaz. (devam edecek) saygilarla
  4. Milliyetcilik: Ataturk Ilkeleri arasinda son derece onemli bir ilke olan milliyetcilik, akilcilik, gercekcilik, bariscilik ve cumhuriyetcilik ilkeleriyle butunlesen ve bu ilkelerle celisen yorumlara kapali bir ilkedir. Milliyetcilik ilkesi, ulusal savasimin cikis noktasini olusturmus ve tum tutsak uluslarin kurtulus hareketlerine isik tutmustur. Ataturk'un turlu demec ve soylevlerinde aciklik kazanmis olan bu ilke, Fransiz devriminden sonra dunyaya yayilan ozgurluk dusuncesinin tarihsel gelisimi icinde her ulusun kendi kaderini cizme inancinin dogal bir sonucu olmustur. Osmanli Imparatorlugunun cokus doneminde, ulusallik niteligini yitirmekte olan dilimizin sadelestirilmesi ve dunyaya yayilmis Turk toplumlarinin arastirilip incelenmesi hareketlerinin ortak adi olarak Turkculuk akimi biciminde belirmistir. Zaman zaman butun Turk toplumlarini birlestirmeyi amaclayan Turancilik, zaman zaman da Islam Birligi kurmak gibi bir amaca yonelik Islamcilik akimlariyla karistirilmaya baslanmisti. Bugun anayasamizda da yer alan milliyetcilik kavram bir ilke olarak, Turk ulusunun egemenligini kendi iradesine aldigi surec icinde gercek anlamini kazanmistir. Akilci, gercekci, barisci ve cumhuriyetci bir nitelik aldiktan sonra Ataturk tarafindan "Turk Milliyetciligi" deyimiyle butun aciklik ve kapsamini, gercek anlam ve kilavuzlugunu bulmustur. Bugun Ataturk ilkeleri arasinda yer alan milliyetcilik, cagdas anlamiyla siyasal, ekonomik ve kulturel bir devlet sistemi olmustur. Milliyetcilik ilkesine gore, Turk ulusu buyuk insanlik ailesinin yuksek onurlu bir uyesidir. Bu bakimdan butun insanligi sever; ulusal onur ve cikarlarina dokunulmadikca baska uluslara karsi dusmanlik beslemez ve asilamaz. Milliyetcilik ilkesi, butun cagdas uluslarla uyum icinde yasamakla birlikte, Turk toplumsal varliginin ozel karakterini ve baslibasina bagimsiz kimligini sakli tutmayi esas sayar. Bu bakimdan kendi ozune aykiri akimlarin ulkeye girmesini ve yayilmasini istemez. Ataturk milliyetciligi, gerek bagimsiz, gerek baska devletlerin uyrugu olarak yasayan butun Turkleri, hangi dinden olurlarsa olsunlar derin bir kardeslik duygusuyla candan sevmek ve onlarin refah ve gelismesini candan dilemekle birlikte, siyasal sinir olarak Turkiye Cumhuriyeti sinirlarini tanir. Milliyetcilik ilkesine gore, Turkiye Cumhuriyeti icinde, Turk dili ile konusan, Turk kulturu ile yetisen, Turk ulusunun her yonden yukselmesi dusuncesini benimseyen her birey, hangi dinden olursa olsun Turk'tur. Milliyetcilik ilkesini, ulusal bilincimize Kurtulus Savasi ile percinleyen guc, Turk toplumunu birbirine baglayan en yuce bagin uluscu bag oldugu inancidir. Bu uluscu bagin en ozlu deyisi "Ulusal Birlik Duygusu"dur. Milliyetcilik ilkesi ozet olarak: "Turk ulusunun yuksek karakterini, yorulmaz caliskanligini, dogustan gelen zekasini, bilime bagliligini, guzel sanatlara sevgisini, ulusal birlik duygusunu araliksiz olarak ve her turlu arac ve onlemlerle besleyerek gelistirmek"tir. Milliyetcilik ilkesi, Turk ulusunun "butun bireylerini, kaderde, kivancta ve tasada ortak bir butun halinde ulusal bilinc ve ulkuler cevresinde toplamak" inancidir. -http://www.turkishnews.com/Ataturk/ilkeleri/ilke9.htm- Ikide bir milliyetcilik'ten bahsediyoruz kendimi buldugum bir tanimi size aktarmak istedim.Yani Türkiye topraklarinda yasayan laz, çerkez, tatar, çingen, abhaz, rum , ermeni, kürt, yahudi, alevi , sunni , ateist v.s. her kesim benim nazarimda Türktür. "Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak evvelâ bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen, bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki millî benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır." M. Kemal ATATÜRK Milliyetciligi 19.Asirla sinirlayan ve ulus devletlerin bölünmesini demokratik bir gelisme gibi gösterme hastaligi emperyalizmin elde etme yöntemlerinden biridir.Ulus devletlerde etnik kiskirticilik,ayristiricilik yaparak böl parcala yut yöntemi ile dünyayi ele gecirmek.Örnek olarak Yugoslavya'nin parcalanmasi,Irak'in parcalanmasi,hedefte ki Suriye,Iran ve Türkiye'nin parcalanmasi icimizdeki isbirlikcilerle uyumli bir sekilde yürütülmektedir.Milliyetcilikten rahatsiz olanlarin,komünist,dinci ve liberal olmalari sasirtici olmamalidir. saygilarla
  5. Iktidarin PKK'yi yüreklendirmesi ve de ayni zamanda PKK kamplarinin bombalanmasi birbirine tezat teskil edebilir yani öyle görünebilir ancak plan böyle isliyor.Bundan 1-2 yil önce PKK ile varilan anlasmalar ve kamuoyundan gizlenen imzalar geregi,iktidar "BARIS ISTIYORUZ"uyutmacasi altinda PKK'nin gövde gösterilerine sessiz kalmaktadir.Diyarbakirdaki tören acikca göstermistir ki Güneydogu özellikle Diyarbakir bilincli olarak ön plana cikarilmistir.Diyarbakir Mesut Yilmaz'in "AB YOLU DIYARBAKIRDAN GECER"Erdogan'in "DIYARBAKIR GÜNEYDOGU'nun yildizi olacak "demesi gibi yapilan anlasmalara göre TÜRKIYE KÜRDISTAN'inin bassehridir artik.PKK bayraklarinin acikca tabutlarin üzerine yayilmasi,AKP milletvekili Galip Ensarioglu'nun özel hastahanesi önündeki gönderden Türk bayraginin indirilip PKK bayraginin cekilmesi polisin bunlari sinema seyreder gibi seyretmesinin tek bir anlami vardir o da AKP hükümeti Öcalan'a verdigi sözleri yerine getiriyor demektir. Peki PKK kamplarinin bombalanmasi tezat degil mi?Evet zaten amac o görüntüyü yani biz PKK ile mücadeleye devam ediyoruz görüntüsünü vermek oldugu ve kamuoyuna birseyler vermek gerektigi icin ikide bir ucaklarimiz Kandil'i bombaladi tarzi haberler yapilarak bakin biz terörle mücadelede kararliyiz görüntüsü verilmektedir.Gercek ise PKK ile artik mücadle edilmedigi PKK ile Kürdistan'in eyalet sinirlarinin pazarliginin cok yogun oldugudur. ABD yillardir Türk kamuoyunu aldatti,zaten bizim toplumumuz aldatilmaya meraklidir.Gerci bu aldatmayi ABD kendisi direk olarak yapmadi AKP iktidari eliyle aldatti Türk millietini."PKK konusunda ABD ile istihbaratimiz var"benzeri yalanlarla Türk kamuoyu aldatildi.Gercekte ise ABD PKK'yi Türkiye'den korudu.Türk ordusu Kandil'e gidebilmek icin ABD'nin izni gerekiyordu ABD bu izni hicbirzaman vermedi. Barzani denilen terörist simdi AKP'nin yani Erdogan'in en sadik dostlarindan biridir ve PKK'nin hamisidir Barzani.Ayaginin altina kirmizi hali serilen ikinci teröristtir ücüncüsüde Öcalan olacaktir.Yasarsak bunlari birlikte görecegiz. Diger tarafta;AB üyesi olmaya calisan bir TÜRKIYE pkk ile mücadele edemez,ederse AB üyesi olamaz.Cünkü PKK bugüne kadar AB ülkeleri tarafindan korundu,beslendi,yasatildi,gelistirildi.PKK'nin yasadisi yollardan rant elde etitigini AB üyesi her ülke bildigi halde PKK'ya göz yumdular.AKP iktidarindan önceki iktidarlar döneminde TSK'nin Kuzey Irak'a yaptigi pkk operasyonlarina karsi cikan AB olmustur.Almanya,benim verdigim tanklarla PKK#yi vuramazsin demistir,Türkiye'nin almak istedigi Leopard Tanklarini Almanya Türkiye'ye satmamis gerekce olarak ta PKK'ya karsi kullanacaksiniz demistir.Iste Paris'te islenen cinayet,aslinda Fransa'ninda sucüstü yakalanisidir. saygilarla
  6. Almanya'da Alman kimligi almis olan kisi yasalar önünde Almandir.Ayni sey Türkiye icinde gecerlidir.Bir kisinin kim oldugunu belirtmek icin "Alman kökenli,Fransiz kökenli,Türk kökenli "diye aciklanir.Türkiye'de de farkli degildir.Bir Ermeni kendini Türk olarak tanitir soruldugunda Ermeni kökenliyim der. saygilarla
  7. Aslinda bu savlar tek bir amaca yöneliktir.Ülkemizde bu savlar tartisildigi icin lafi dönüp dolastirip,"HALKLARIN ÖZGÜRLÜGÜ"kisvesine sokarak birlik ve bütünlügü sabote etmektir hedef. Hak ve Özgürlük deniyor.Farkliliklardan bahsediliyor zaten ,bir millet olgusunu parcalamak ve o milletten baska milletler yaratmak. Emperyalizmin "kusbasi et"haline getirip kolaylikla yutacagi tarzda devletcikler yaratmasina , "hak ve özgürlük veya halklarin özgürlügü"semasina alet olanlar yardimci olmuslardir hep. Ulus devletler emperyalizmin gözünde birer engeldir sömürme yönünden.Fransa,Almanya,Italya,Amerika,Belcika ve digerleri bunlarin hepsi birer ulus devlettir.Sinirlari icersinde degisik etnik kökenleri barindirirlar ancak bu etnik kökenlilerin en ufak bir kipirdanmalarinda en agir sekilde cezalandirma yoluna giderler.Konu Türkiye Cumhuriyeti Devleti olunca hem bu ulus devletler hem de onlarin icimizde ki gönüldaslari,yandaslari daha dogrusu isbirlikcileri hemen "halklarin özgürlügü"tekerlemelerine baslarlar.30 yildir kan yutan kan icien bir örgütü ve onun basini bagirlarina basarlar.Cünkü efendileri olan kompradorlar onlara öyle talimat vermektedir.bu talimati alan sözde gazeteci veya Akademisyen isbirlikci (karanlik aydinlar) okuyucusuna veya ögrencisine Türkiye'nin hak ve özgürlükleri yok eden gayri mesru bir devlet oldugunu yazar ve anlatirlar.Zavalli Kürtllerin haklarini ezmistir Türkiye Cumhuriyeti,onlarin özgürlüklerini elinden almis onlari zorla Türk yapmistir gibi yaklasimlarla hep Türk olmaya,Türk'ün egemenligine karsi savas acarak dün isgalcilerin yapamadigini bugün ülkeyi yöneten iktidar eliyle yapmaya calismaktadirlar. Amac,Anayasada tüm etnik kökenlerin adlarinin gecmesidir ki buna anayasal güvence deniyor.Dolayisiyla asirlardir mevcut olan ve degisik adlarla bugüne kadar gelmis olan Türkiye Devletini devlet olmaktan cikarip kendi ideolojileri ve sapkin fikirlerine uygun bir konuma getirmektir.Türkiye bir devlet degil diyebilecek kadar sartlanmis olanlarin hak ve özgürlüklerden makaleler yazmalari gercekten komik bir durum.Türkiye devleti gayri mesru bir devlettir diyenlerle,Türkiye bir devlet degil cografyadir diyenler ayni yolun yolcularidirlar. Tabiiki Türkiye Devleti sonucta cografi bir kara parcasinin üzerindedir.Almanyada öyledir Ingilterede öyledir yani bunlar havada asili degil birer kara parcasinin üzerindedirler.Türkiye devletin yok sayabilmek icin Türkiye devlet degil cografyadir diyerek aslinda Türk kimligini tartismaya aciyor ve reddediyorlar.Bir cografyada sadece bir irk yasamaz degisik irklar yasar bu nedenle Türk adi denmesi yanlistir.Iste hak ve özgürlükcülerin amaci budur.PKK icinde hak ve özgürlük savascilari denmektedir kime karsi bu savasi veriyor PKK gayri mesru Türk Devletine karsi! saygilarla
  8. Evet sen gitsen Arap vatandasi olsan Arap olursun,etnik kökenin ne olursa olsun kimligin Araptir.Yani neyi ispatlamaya calisiyorsunuz.Türkiye'nin bölünmesini mi o zaman cikin acikca diyin ki LOZAN gayri mesrudur.korkmayin diyin bunu.Zaten demenizede gerek yok yazdiklarinizla Lozan'i gayri mesru yapiyorsunuz. Kimsenin alninda sen Türksün sen Kürtsün kazinmamis,peki zorunuz nedir o zaman,illa herkesin alnina sen Kürtsün sen Türksün kazinmasimi lazim.Nedir istediginiz ki. Insanlik sucunu Kürt fasistleri 30 yildir besleyip alkislayarak ülkede terör estienler isliyor.Benim ülkemi milletimi savunmam sizin icin Türk Milliyetciligi olabilir.Ama ben bu topraklarda büyüdüm,suyunu,havasini teneffüs ettim benim bu topraklari sevmem icin cok neden var sizin var mi. sayglarla
  9. Kelime oyunu yapmadan tartisin.Kacak güresmeyin.Türkiye Cumhuriyeti kimligi tasiyan herkes Türktür.Bu tespiti tekrarlamamdaki maksat belki anlarsiniz diye. Dolayisiyla bana kalkipta hala Türk olmayan gibi bir kelime oyunu yapmaniz amacinizi belli eder.Türkiye Cumhuriyeti kimligi tasimayan birisi zaten Türk degildir,ya turisttir ya da kacak birisi.Sizin cabaniz,herkese ayri bir kimlik verilmesi yönündedir bu nedenle Türklüge karsisiniz.Bir devletin icinde sadece o devletin vatandaslari olur.Almanya da Alman vatandasi,Ingilterede Ingiliz vatandasi,Amerika kitasinda bile Amerikan vatandasligi gecerlidir.Kimsenin ayri bir kimligi yoktur. Vatandaslik herkesi kucaklar,Türkiye Cumhuriyeti vatandaslarina Türk denerek zaten herkes kucaklanmaktadir.Türkiye bir devlettir. Siz neyi savundugunuzu bile karistirarak kendinizle celiskiye düsüyorsunuz.Türkiye Cumhuriyeti Türkler tarafindan kurulmus bir devlettir.Türk kavramini illa da irk olarak algilamak istiyorsaniz bu sizin sorununuzdur.Bizim böyle bir sorunumuz yok.Bizim icin,Türkiye'nin hangi kösesi olursa olsun orada yasayan Türkiye Cumhuriyeti vatandasi olan herkes TÜRKTÜR. saygilarla
  10. politika şurada cevap verdi: politika başlık Mustafa Kemal Atatürk
    KEMALIZM BÖLÜM 3 KEMALİST ULUSÇULUK Atatürk Ulusçuluğu, yaygın ulusçuluk akımlarına benzemez. O, yurtseverlik anlayışına dayalı bir kültür ulusçuluğudur. Bu nedenle herhangi bir ulusçuluk anlayışından daha üstün ve çağcıldır... Kemalist Ulusalcılıkta Türk Tanımı : TÜRK, Anadolu toprakları üzerinde yaşayan, keder ve kıvançta dayanışma içinde olan insanların ortak adıdır. Ne Mutlu Türküm Diyene, özdeyişi Anadolu?da yaşayan, kökeni ne olursa olsun, kazanılan utkularda payı olan herkesin ortak kimliğini anlatır. Ortak başarı, ortak bir ada dönüşür. Kemalist Ulusalcılık, çoğunluğu oluşturan Türk adı altında, varlık bilincine ulaşamamış, feodaliteden kurtulamamış toplulukları modern bir ulus olarak birleştirir, çağdaşlaşma amacına yöneltir... Kemalist Ulusçuluğun (Atatürk Milliyetçiliği?nin) özellikleri şunlardır : · Ulusal sınırlar içinde yaşayan, aynı yazgıyı, keder, ve kıvancı paylaşan herkes Türk?tür. Türkiye halkları değil, Türk Ulusu vardır.?Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir.? · Hem Asya?dan getirilen , hem de Anadolu?nun geçmişten gelen kültürlerine sahip çıkar. Bugünkü Türk kültürü bu harmanlamadan oluşmuştur. · Irkçı , saldırgan ve yayılmacı değildir, barışçıdır. Öteki uluslara saygılıdır...?Biz öyle milliyetçileriz ki bizimle işbirliği yapan bütün uluslara saygı duyar ve itibar ederiz...?. · Tüm uluslar insanlık ailesinde hakları ve ödevleri bulunan birer topluluktur. ?...Türk Ulusu insanlık aleminin içtenlikli bir ailesidir...? · Ulusların güçsüz toplumları sömürmesine karşıdır. · Kemalist ulusalcılık, insancıl, evrensel ve çağcıldır... Ulus olmak, demokrasiye geçebilmenin ön koşuludur.Aşiret, boy, kavim, ulus aşamalarını geçmeden çağdaş, ulusal bir toplum olunamaz..! Ulusçuluk, kapitalizmin getirdiği bir kavramdır. Daha önceleri inançlar, boylar,kavimler ve kabilecilikler geçerliydi. Eski Türk boylarında da bu böyledir. Bugün hepsine Türk adını verdiğimiz yüzlerce topluluk, birbirlerini kırarak varliklarını sürdürmeye çalışmışlardır. Tarihte kurulan ilk ulusal (milli) Türk devleti, Türkiye Cumhuriyetidir. Anadoluda gelişen Türk ulusçuluğu da Kemalist ulusçuluk (Atatürk ulusçuluğu) adını alır. İçte , ırkçı ve yayılmacı olmayan çağcıl bir ulus yaratmak, Kemalist ulusalcılığın ilk amacıdır. Bundan sonra; ?Dünyadaki uluslar topluluğunun eşit haklara sahip bir üyesi olmak? amacı gelir... Bunun için ?yurtta barış , dünyada barış? ilkesini benimsemek gereklidir. ?Sömürgecilik ve yayılmacılık yeryüzünden yok olacak ve yerlerine hiçbir renk, din, soy farkı gözetmeyen yeni bir işbirliği ve uyum çağı egemen olacaktır? ?Türk ulusu, ulusal duyguyu insani duyguyla yanyana düşünmekten zevk alır..? ?İnsanlar, daima yüksek, soylu ve kutsal amaçlara yürümelidirler...? KEMALİST ULUSALCILIK, bütün dünyaya örnek olacak özellikler göstermekte, çağcıl bir ulusalcılık anlayışı olarak durmaktadır. Dünyada etnik parçalanmalar, yıkımlar artarken, Kemalist Ulusalcılık ulus devletler için, aydınlık bir geleceğin temel harcını oluşturmaktadır. IRKÇILIK-TURANCILIK VE ATATÜRK Türkiyedeki bütün siyasi gruplar Atatürkü kendilerinden yana gösterme yarışındadır. Öyle ki , Atatürkü ve Kemalizmi can düşmanı olarak gören, laik düzeni yıkmayı amaçlayan bir siyasi partinin genel başkanı ?Atatürk sağ olsaydı bizim partiye girerdi? diyebilmektedir. Bu türden yalanlara herkes gülüyor. Ne var ki kimi siyasi grupların Atatürkü kendilerinden göstermeleri de amacına ulaşıyor. Kitleler, bunun ayrımına varamıyor. Bunlardan biri de temelinde ırkçı-Turancı şovenizm olan ve Nazi ordusunun Kafkasyada ilerlemesi sırasında Türkiyede güçlendirilen siyasi akımdır. Buna göre Türkiye, Almanlarla birlikte Kafkasyadan Turan?a geçerek tutsak Türkleri kurtarmalıydı. Bu, aslında Almanların planıydı. Almanlar, bu amaçla Türkiyedeki Turancıları desteklemişler, hükümetin izlediği dengeci siyaset nedeniyle amaca ulaşamamışlardı. Almanların yenilgisi kesinleşince Türkiyedeki Turancıların tasfiye edildiğini görüyoruz. Irkçı -Turancı düşünce, Z.V. Togan, İsmail Gaspıralı, Sultan Galiyev gibi öncülerce Rusyada ortaya atılmıştır. İkinci meşrutiyet döneminde, özellikle Türk Ocağı?nın kurulmasından sonra Türkiyede de yayılmıştır. Fikrin öncülerinden bazıları Türkiyeye gelerek çalışmışlardır. 20. yüzyılın başında şekillenmeye başlayan Türk ulusçuluğuna geniş anlamda Turancılık diyebiliriz. Rusyada doğmuş, Balkan ve 1. Dünya Savaşları sırasında Osmanlı yönetimini etkilemiştir. Anadoluda ulusçuluk, Kurtuluş Savaşı ve sonrasında şekillenmiştir. Bu nedenle Anadolu Türklerinin ulusçuluğu, Atatürk ulusçuluğudur. Turancılık, ?Müdafa-i Hukuk? öğretisine dayalı, ?misakı milli? ile sınırlı Kemalist Ulusçuluk karşısında tutunamadı Fakat, siyasal ve toplumsal yaşamımızda bazen etkili olmuştur. 1970?li yıllarda da, ABD emperyalizmi tarafından desteklenerek Türkiyedeki sol hareketlere karşı kullanılmıştır. 1980?li yıllardan bu yana süren PKK terörü, bu siyasi akımın daha da güçlenmesine ortam hazırlamıştır. Bugün Türkiyede, önde gelen siyasi bir güçtür. Atatürk?ün ırkçı-Turancı ( şoven milliyetçi) olduğuna ilişkin örneklere bakarak, kendilerine sosyalist diyen kimi gruplar ve Kürt şoven ulusalcıları, Atatürk?ü ırkçı, faşist, hatta sömürgeci olarak görüyorlar. Irkçı-Turancı çevreler ise zaten kendilerinden sayıyorlar. Hepsi de yanılıyor. Atatürk, şu sözleri söylemiştir: ?Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.? ?Bu vesileyle milletime şunu tavsiye etmek isterim ki, başına geçireceği insanların kanındaki cevheri anlamaktan bir an vazgeçmesin.? Bu sözlerde kastedilen,ırk ve kan farklılığı değildir. Söylenen sözler, ulusal savaşta ve kalkınmadaki başarıların sahibi olan bütün Anadolu insanlarını onurlandırmak içindir. Türkçede sözler, sadece sözlük anlamıyla değil, deyim olarak da bir anlam taşırlar. Yoksa, Türk ulusu, başına getireceği insanların kanndaki cevheri nasıl anlayacaktır? Başımıza getireceğimiz insanlara öncelikle bir DNA testi mi yaptıracağız? O dönemde bu testler de yapılmadığına, bugün bile böyle bir testten sonuç alma olanağı tam olmadığına göre sözü şöyle anlamak gerekmez mi : ?Ulusuma şunu önermek isterim ki, başına geçireceği insanların kişiliklerini, yeteneklerini, dürüstlüklerini, çalışkanlıklarını iyi değerlendirsin. Her an uyanık olsun, değerlendirmeye devam etsin. Ola ki aymazlık, sapkınlık,işbirlikçilik yapabilirler..? Yapmıyorlar mı ? Gelelim,? Bir Türk Dünyaya bedeldir? sözüne. Yine kastedilen, Türkiye sınırları içinde yaşayan yurttaşlardır. Dünyaya bedeldir, demesi ise ulusuna olan sevgisinin büyüklüğündendir. Sevdiklerimiz için hepimizin kullandığı bir deyimdir. ?Öğün,çalış,güven...? de öyledir. Osmanlı, Türk adını aşağılamak için kullanırdı. ?İdraksız Türk?, yani kafasız Türkler deyimi Osmanlınındır. Herkesin kimliğiyle övünmesi en doğal hakkıdır. Hele bu denli ezilen, sömürülen, itilip kakılan ulus bir şanlı destan yaratmışsa, övünmelidir. Başarmak için çalışmak ve kendine güvenmek gereklidir. Bu ve benzeri sözler, yüzyıllardır kendi bilincini, kendine olan güven duygusunu yitirmiş bir toplumun canlandırılmasını, ayağa kaldırılmasını amaçlayan söylemlerdir. Güzel ve yerinde söylenmişlerdir. Öteki kanıtları da gösterelim ve açıklamaya çalışalım: Atatürk Türk tarih Kurumunu kurdurmuş ve tarih araştırmaları yaptırmıştır. Bu bağlamda Hititler, Sümerler, Etrüskler vb eski uygarlıklar daTürk olarak gösterilmiştir. Tatar, Yakut, Kırgız, Kazak yok; Türk vardır, propogandası yapılmıştır. Türklerin kan özellikleri belirlenmeye çalışılmış, kafatasları ölçülerek ?Türk ırkı? nın özellikleri araştırılmıştır. Bu araştırmalar o dönemde dünyada yaygın olarak yapılıyordu. Türkiyeye özgü değildir. Türkler, hem Osmanlı, hem Araplar ve hem de Avrupalılar tarafından yüzyıllarca aşağılanmıştı. Şimdi, bağımsızlığını elde etmiş, dünyada örnek bir savaş kazanmışlardı. Ulus bilincinin ?islam? olarak bilindiği bir toplumda, gerçek bir ulusal devlet kurmak gerekliydi. Dünyada tarih araştırmaları Türklerin tarihi konusunda aydınlatıcı bir yere ulaşmıştı. Gene de Türkler, tarihsiz,beceriksiz, kaba, yıkıcı bir topluluk olarak görülüyordu. Bütün dünyada arkeoloji ve tarih araştırmalarının hız kazandığı bir dönemde kendi geçmişini araştırmak doğaldı. Ayrıca, sağlam bir ulusal bilinç için zorunluydu.Ayrıca,o güne değin, islam öncesi Türk tarihi yok sayılmıştı. Bütün bunlara karşılık, Türklerin uygarlığı orta Asyadan göçlerle dünyaya yaydığı, aslında Sumer, Hitit vb. birçok eski uygarlığın Türk kökenli olduğu şekinde savlar işlendi. Bunlar, Avrupanın tek yanlı tarih anlayışına bir tepkiydi. Aynı zamanda bir gereksinmeyi de karşılayan romantik (coşumcu) bir tarih yaklaşımı oldu. Bütün uluslaşma süreçlerinde bu türden yaklaşımlar görülmüştür.Sonradan aşırı olduğu görülen ve kanıtlanamayan bu savlardan vazgeçilmiştir. Yeri gelmişken bu tepkisel ulusçuluğun batıdan kaynaklanan nedenlerine bir göz atalım: Avrupa, batıda Pirene dağlarından Arap müslümanların, doğuda Viyana?dan sıkıştıran Türklerin baskısından kurtulunca yüzyıllardır beslediği intikam duygularını tatmin etmek için saldırıya geçti. 1683 te kurulan Kutsal İttifak, 1815 yılında yenilendi. Amaç ,Türkleri Avrupadan atmaktı. Bu bağlamda uygulanan siyasetler, yeni propogandalarla desteklendi. 19. yüzyılın sonunda İngiliz başbakanı Gladstone, Türkler konusunda şunları diyor: ?İnsanlığın tek insanlık dışı tipi Türklerdir.Türklerin kötülüklerini önlemenin tek çaresi vardır.O da yeryüzünden vücutlarının kaldırılmasıdır.? Bu söz Amerikalıların, ?en iyi kızılderili, ölü kızılderilidir, sözünü anımsatıyor. 1917 Yılında, ABD, İtalya, İngiltere,Fransa savaşyaki amaçlarını açıklıyorlar: ?..Uygar dünya bilmelidir ki müttefiklerin savaş amaçları her şeyden önce ve zorunlu olarak Türklerin kanlı yönetimine düşmüş halkların kurtarılmasını ve kesinlikle yabancı olan Türklerin Avrupadan atılmasını içerir..? 1918 ve 1919 yıllarında yine bir İngiltere başbakanı Lloyd George? un sözleri de şunlardır: ?Türkler cennet Mezopotamyayı çöle, Ermenistanı mezbahaya çevirmiştir... Mezopotamyada bir Türk ,bir Alman kadar yabancıdır.? ?..Türkler ulus olmak bir yana sürüdür. Devlet kurmalarının olasılığı bile yoktur. Yağmacı bir topluluk olan Türkler, bir insanlık kanseri, kötü yönettikleri toprakların etine işlemiş bir yaradır...? Batının böylesine aşağıladığı, Osmanlının ve Arap?ın adam saymadığı Türk?ler, dünyaya kafa tutarak ilk kez ulusçu bir devlet kurmuşlardı. İlk dönemde tepkisel ve aşırı bir ulusçuluğun görülmesi de olağandı. Önce de belirttiğimiz gibi her ulusal devletin kuruluşunda aşırı ulusal anlayışlar görülmüştür. Üstelik bu dönem, İtalyada Faşizmin, Almanyada Nazizmin yükseldiği bir dönemdir. Öte yandan,?üzerinde yaşadığımız yurt? binlerce yıldır çeşitli uygarlıkların beşiği olmuştur. Bu uygarlıkların mirasçıları, bugün anadoluda yaşayan Türk ulusudur. Afet İnan;?..Hititler ya da Urartular buradan başka yere göç etmemişlerdir. Yurdumuzdaki uygarlık yapıtlarına bugün, burada yaşayan Türk ulusu sahip ve mirasçidır. Yani bu yapıtlar, bugün burada yaşayanların atalarından kalmadır...?demektedir. Doğru mu, değil mi ? Atatürk de 1 Kasım 1936 tarihli TBMM açış konuşmasında; ?Türk tarih kurumunun Alacahöyükte yaptığı kazılar sonucunda ortaya çıkardığı 5500 yıllık nesnel Türk tarihi belgeleri...? demektedir. Yani Anadolu uygarlıklarını eskisiyle, yenisiyle Türk olarak benimsemektedir. Lise tarih kitabında şöyle yazılıydı: ? bugün ırklar arasında görülen farkların tarih açısından önemi pek azdır. Kafatası biçimi ırkların sınıflandırlmasında kullanılıyorsa da toplumsal hiçbir anlamı yoktur.? Atatürk, ?medeni bilgiler? kitabında ulusu ; ? dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı vatandaşların siyasal va toplumsal kuruluşu ? olarak tanımlar. Dikkat edin, burada ırk ögesi yoktur. Atatürkün anlayışında ırkçılığa yer yoktur. Irkçı-Turancı görüşte savaş ve savaşçılığa övgü (N.Atsız ) vardır. İlerleme savaşla olur. Kemalist görüş ise, içte ve dışta barışçıdır. Irkçı-Turancı anlayışta vatan Türklerin yaşadığı bütün alanlardır ( Rıza Nur). Orta asya bugün de yurdumuzdur. Kemalizme göre vatan, misakı milli sınırları içindeki yurttur. Irkçı_turancı görüşte Türk ırkı diğer ırklardan üstündür. Kemalist görüşte, Türk ulusu dünya uluslar ailesinin eşit bir üyesidir. Z.V.Togan, İsmail Gaspıralı, Sultan Galiyev gibi Turancı ideologlar, islamlığı hiçbir zaman temel bir dayanak olarak görmezler. Oysa bugün;?Atatürk milliyetçiliği yoktur.Türk milliyetçiliği vardır? diyerek kendisini Türk milliyetçisi sananlar arasında aslında Osmanlıcılık, İslamcılık ya da Turancılık yapanlar çoğunluktadır. Soğuk savaş döneminin ABD politikaları gereğince ırkçı-turancı milliyetçilik büyük ölçüde islamcılığı da kullanmaktadır. Osmanlıyı, İslamcılığı, ırkçılığı ve Turancılığı savunanlar gerçekte milliyetçi (ulusçu) değildirler. Sadece, tarihin bazı dönemlerini ve bazı temel kavramları yanlış öğrenerek düş görmektedirler.Uyanıp gerçek dünyaya dönmeleri gerekmektedir. Ulusal dile sahip çıkmak, Türk milliyetçilerinin görevidir. Ulus olmak, dille başlar. Atatürk, bu konudaki çalışmalara önayak olmuş, kişisel mallarından bir kısmını da TDK?na bağışlamıştır. O?nun 1927 de yazdığı ?Söylev?in dili ile 1935 te parti kurultayındaki söylevinin dilini karşılaştıranlar aradaki farka inanmakta zorlanırlar. Irkçı-Turancı milliyetçiler ise, dil konusunda Osmalıcıdırlar. Oysa, Turan denilen ülkelerde dil, Türkçe?dir. Türkçülük akımı da önce dilde başladı. Türkçeyi iyi bilmeyen,güzel kullanamayan,Osmanlıcaya özenenler milliyetçi olabilir mi ? Görüldüğü gibi Atatürk ırkçı veya Turancı değildir. Üstün ırk siyaseti güden Hitler ve Mussolini?ye karşılık yurt, dil, kültür, ülkü birliğine dayalı homojen bir ulus anlayışına sahiptir. Bu ulusçuluk anlayışı, günümüzün en uygar, en çağcıl ulusçuluk anlayışıdır. Son olarak sözleri Atatürke bırakalım: ?.Hiçbir sınır tanımayarak, dünyadaki bütün Türkleri bir devlet olarak birleştirmek,ulaşılamayacak bir amaçtır. Bu, yüzyılların ve yüzyıllarca yaşamakta olan insanların çok acı, çok kanlı olaylar ile ortaya koyduğu bir gerçektir. (...) Turancılık siyasasının başarı kazandığına ve dünyayı uygulama alanı yapabildiğine tarihte rastlanamamaktadır. Soy ayrımı gözetmeksizin bütün insanlığı kapsayan tek bir dünya devleti kurma hırslarının sonuçları da tarihte yazılıdır.Baskıncı ve yağmacı olmak hevesleri konumuzun dışındadır. İnsanlara her türlü özel duygularını ve bağlantılarını unutturup, onları kardeşlik ve tam eşitlik içinde birleştirerek, insancı bir devlet meydana getirme kuramının da kendine özgü koşulları vardır. Bizim aydınlık ve uygulanabilir gördüğümüz siyasal yöntem,?ulusal siyasa?dır. Dünyanın bu günkü genel koşulları, yüzyılların kafalarda ve karakterlerde yerleştirdiği gerçekler karşısında düşçü olmak kadar büyük yanılgı olamaz.Tarihin dediği budur; bilimin, aklın, mantığın dediği böyledir. Ulusumuzun güçlü, mutlu ve sağlam bir düzen içinde yaşayabilmesi için, devletin bütünüyle ulusal bir siyasa gütmesi, bu siyasanın iç örgütlerimize tam uyumlu va dayalı olması greklidir. Ulusal siyasa demekle anlatmak istediğim şudur: Ulusal sınırlarımız içinde, her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak varlığımızı koruyup, ulusun ve yurdun gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak. Gelişigüzel, ulaşılamayacak istekler peşinde ulusu uğraştırmamak ve zarara sokmamak; uygarlık dünyasının uygarca ve insanca davranışını ve karşılıklı dostluğunu beklemektir.? (devam edecek) saygilarla
  11. Türkiye Cumhuriyeti vatandasi olarak herkes Türktür.Bunun öylesi böylesi ancak ayristirmakla mümkündür.Vatandaslik herkesi kucaklayan bir fenomendir.Siz hep irklar üzerinden planlar yaptiginiz icin hemen her yanitinizda Türk karsiti ifadelere basvuruyorsunuz dolayisiyla asil ayiristirici ve bölücü sizin yaklasiminiz olmaktadir. Tekrar ediyorum;Türkiye Cumhuriyeti ve Anadoluda yasamis diger Türk devletlerini TÜRKLER kurmustur dolayisiyla Türkiye TÜRKLERINDIR. Ben TÜRKLER KIMLERDIR basligi altinda baslattigim fakat siz ve bir baskasinin ideolojik müdahalelerinizle saptirmaya calistiginiz bilimsel arastirmanin hemen her cümlesinde belge ve isim vererek ve kaynaginida göstererek bu yazdiklarimin bilimsel calismalar oldugunu belirtmis olmama ragmen hala benden BELGE istemek herhalde verdigim belgelerin ve isimlerin gözünüzden kacmis oldugu sonucunu cikariyor,yeniden okuyun hem ögrenirsiniz hem de belgeleri görürsünüz. Ne kadar ilginc,hayali bir millet yaratma sevdasiyla,tahminlerin ötesine gecemeyen iddialar karsisinda belgelerle sabit olan bir tarihten bahsediyoruz ama hala belge diye isi yokusa sürme cabalari var. saygilarla
  12. Sayin Gloria yine müdahale edecegim kusura bakmayin. Takdir ve Taktir ikiside dogru kelimelerdir ancak bu iki kelimeyi ayni anlamlarda kullanamayiz. Takdir kelimesi ile ilgili yazdiklariniz dogrudur. Taktir kelimesi DAMLA DAMLA anlamina gelen bir kelimedir.TDK bu sözcügü DAMITMA olarak vermektedir. Yani Taktir kelimesini Takdir anlaminda kullanamayiz,Takdir kelimesinide Taktir anlaminda kullanamayiz. saygilarla
  13. politika şurada cevap verdi: politika başlık Mustafa Kemal Atatürk
    KEMALIZM 2.BÖLÜM KEMALİZM VE RESMİ İDEOLOJİ Türkiyede, aralarında ideolojik kavga yürüten gruplar bile Kemalizm?e saldırma konusunda birbirleriyle anlaşıyorlar. Sağcısı, solcusu, dinlisi, dinsizi, ırkçısı, liberali, numaralısı... Ne zaman,nerede bir olumsuzluk görseler hemen suçluyu ilan ederler: ?-Resmi ideoloji..! ? Resmi ideoloji, doğru adı koyarsak Kemalizmdir. Kemalizm,Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ideolojisi olarak anayasalarında yer almıştır. Yolsuzluk ve yoksulluktan kurtulamıyorsak; gecekondular büyük kentleri boğmuş, sefalet görüntüleri her gün yüreğimizi acıtıyorsa; mafyatik ilişkiler devleti kuşatmış, bürokrasi batmışsa; dinciler azmış,Kürtler isyan etmişse; siyasal partiler feodal aşiretlere dönmüş, devlet iflas etmişse; dışarıdan borç bulmayı başarı, bu paraları yemeyi kalkınma sanmışsak... Nedeni, resmi ideolojidir. Yani Kemalizmdir. Kimi açıkça suçlayabiliyor. Çoğu da incelik gösterip, resmi ideolojiyi diyebiliyor. Aslında, başımıza ne gelmişse hepsinin sorumlusu Kemalizmdir onlar için. Şu Kemalizmden bir kurtulsalar herşey yoluna girecek ! Önce en kısa yoldan yanıt verelim: · · · Yakın tarihte ve bugün Türkiyede görülen olumsuzluklarla Kemalizmin hiçbir ilişkisi kurulamaz. · · · Bütün bu olumsuzluklar Kemalizmden kopmanın sonuçlarıdır. · · · Resmi ideoloji ve başka söylemlerle Kemalizme saldıranların birçoğunun, bu olumsuzluklarda rolü vardır ve bundan yarar sağlarlar. Şimdi, konumuza girebiliriz: Türkiyede Kemalizm, 1919- 1938 yıllar arasında inşa edilmiş, geliştirilmiş ve uygulanmıştır. 1938 yılından sonra ise hiçbir zaman tam olarak Türkiyenin resmi ideolojisi olmamıştır. 1938-1950 yılları arasındaki İnönü dönemine, öteki adıyla ?mili şef ? rejimine yakından bakalım: Devrimin 14 yıl başbakanlığını yapmış olan İnönü, kuşkusuz Kemalisttir.Daha önce Atatürkün yönlendirmesi ve desteğiyle başarılı olmuştu. Tek başına kalınca devrimi geliştirmek bir yana, korumakta da başarılı olamadı. Devrimci ilerleme frenlendi, durdu. Daha sonra CHP, popülist oynamaya, iktidar olmak için ödün vermeye başlayınca gericileşti. Fakat, kitleleri kazanmayı başaramadı. Karşıdevrimci cephe DP?de birleşti. Muhalefeti savaş yıllarında kontrol edebilen İnönü, savaş sırasında çekilen sıkıntıların, yoklukların, baskıların da sorumlusuydu. Halkevleri ve Köy Enstitülerinden rahatsız olanlar ?Çiftçiyi Topraklandırma Yasası? ndan sonra ?dörtlü Takrir? denilen önerilerini vererek hareketi genişlettiler. özgürlükçü demokrasi ve liberal ekonomiyi esas alan bir siyasal parti ( ! )kurdular. Bunda, İkinci Dünya savaşından sonra Batı dünyasında esen demokrasi rüzgarlarının, İnönü?nün Batı?daki gibi bir çok partili sistem oluşturma düşüncesinin rolü büyüktür. DP? nin 1950 seçimlerinden iktidar olarak çıkmasını bir demokrasi devrimi olarak görenler vardır. Kitleleri kandırıp iktidar olmak bir devrimse, bunu bir başka şekilde 12 Eylül Cuntası da yapmıştır. 1950 seçimlerinde iktidar olan halk değil, meşrutiyet döneminin ?Hürriyet ve İtilaf? partisi, 1924?ün ?Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası?, 1930?un ?serbest cumhuriyet fırkası? dır. Sadece adı ?Demokrat Parti? olmuştur. O kadar. Kazanan işbirlikçi Kapitalizm, kaybeden Kemalizmdir. Bunu ortaya daha net olarak koyabilmek için konuyu biraz daha açalım: 1940?ların ikinci yarısında CHP iktidarının gerici yüzünü görüyoruz. Kemalist devrim de o günlerden beri gözardı edilmektedir. 1947?den itibaren Köy Enstitüleri yozlaştırıldı. Tonguç ve Bakan H. Ali Yücel görevlerinden alındılar. Öğrenciler yönetime katılamaz oldular. Kız-erkek karma öğretim kaldırıldı. MEB dünya klasikleri enstitü kitaplıklarından toplatıldı.Yüksek köy enstitüsü kapatıldı. İş eğitimi kaldırıldı. Enstitülü öğretmenlere çalıştıkları köylerde toprak verilmesi güçleştirildi. Tan Olayı yaşandı. Pertev N. Boratav, Niyazi berkes, Behice Boran gibi öğretim üyeleri DTCF?den atıldılar. DP? den Menderes, 1947 yılında KİT?lerin bütçeye yük olacağını,bir milyar dolayında olan bütçenin bu yüzden iki milyar liraya ulaşacağını söyleyerek, bugünkü liberal sanılan söylemleri o zamandan başlattı. CHP?nin 1946 kurultayında devrimcilik ilkesinden ödün verildi. Kurultayda,?laiklik ve din eğitimi? başlığı altındaki tüzük maddesinde bulunan ?dini düşünceleri dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutma? tümcesindeki ?siyaset? sözcüğü tüzükten çıkarıldı. Böylece ,?dini düşüncelerin? siyasete karışması özgürleştirildi. Halkevlerine yeni bir düzen verme yoluna gidildi. Bu gidiş, 1951?de Halkevlerinin kapatılmasına varacaktır. ? Büyük Yol ? Dergisi, ?..anayasada laiklik prensibi yazılı kalırsa dinci; cumhuriyetçilik yazılı kalırsa padişahçı; inkılapçılık yazılı kalırsa muhafazakâr; halkçılık ve milliyetçilik yazılı kalırsa sınıfçı bir parti kurulabilir mi..? ? diye bütün Kemalist ilkelere karşı olduğunu yazabildi. CHP?li Necmettin Sadak da, ?...devletçilik yalnız demokrasiye değil, insanlık ve ahlaka da aykırıdır.? başlıklı yazı yayınlayarak bu saldırılara katıldı. İnönü 1950 seçimlerine giderken, 6 ok?un anayasa metninden çıkarılacağını söylüyordu. Devlet okullarında din öğretimi başlatılıyor, imam-hatip okulu ve ilahiyat fakültesi açılıyordu. Görüldüğü gibi Kemalist Devrimin kazanımları, önce devrimin partisi tarafından harcanmaya başlandı. Bunların üzerine DP propogandalarının sadece iki tanesini ekleyelim. Devlet ve demokrasi anlayışındaki yalan ve bayağılığın daha o dönemde nerelere vardığı daha iyi anlaşılsın: ?Askerlik yok, vergi yok, hürriyet var ! ? ? 6 oku mu seçersiniz, yoksa Kuranı mı ? ? Bu propogandalar bugünlere kadar benzer şekillerde sürdürüldü. Örneğin 1950?lerde ?CHP iktidara gelirse camileri ahır yapacak? denilebilmiştir. Sonunda 1950 seçimleri yapıldı. DP, ezici bir çoğunlukla iktidar oldu. Hemen Ezan?ın Arapçalaştırılmasından başlayarak ?millete mal olmuş? ve ?millete mal olmamış inkılaplar? ayrımı ile yoluna devam etti. On yıl boyunca içerde dinsel söylemlerle iktidarını korudu. Tarikatlar yeniden güç kazandılar. Toprak ağaları, şeyhler, kompradorlar ittifakı yürütüldü. Dış politikada ?tam bağımsızlık? ilkesi yerine, ABD? koşulsuz bağımlılık ilkesi benimsendi. DP iktidarı, giderek, kandırılmış kitlelere dayanan bir ?çoğunluk diktatörlüğü? ne dönüştü. Kemalizmden dönüş kesinleşti. Ve Türkiye, emperyalizmin bir ileri karakolu olarak 40 yıl boyunca sınırda nöbet tuttu. 27 Mayıs 1960 eylemi, bu gidişi seçimle engelleyemeyen Kemalist bürokrasinin iktidarı zorla ele geçirmesidir. Belki tek olumlu tarafı da gerçekten demokratik ve ileri bir anayasayı Türkiye?ye kazandırmasıdır. Kısa süre sonra toplumsal ve ekonomik yasalar yeniden kendini gösterir. Adalet Partisi, kendi küllerinden yeniden doğan efsanedeki kuş gibi DP?nin devamı olarak siyaset sahnesindeki yerini alır,iktidar olur. 12 Mart, özgürlük ortamından yararlanan aydınların, sanayi burjuvazisinin yarattığı işçilerin ve emekçilerin seslerini kesen bir başka bürokrasi hareketidir. 12 Eylül 1980 darbesi ise, 12 Martın eksiğini tamamlayan,Türkiye kapitalizmini uluslararası kapitalizme bağlayan bir harekettir. Bu kez toplumun çeşitli kesimleri arasında planlı bir şekilde yaratılan yıldırı ve anarşi ortamı gerekçe olarak kullanılmıştır. Sonucu, içerde işbirlikçi ve dinci gericiliğin yükselmesi, bütün ilerici unsurların yok edilmesi, Kemalizmin tasfiyesi, Türkiyenin koşulsuz tam bağımlı duruma düşmesidir. TSK geçen süre içerisinde -geç de olsa- yanlışını görmüştür. Bürokrasinin öteki unsurları ise daha çok bozulmuş, daha çok gericileşmiştir. 1946?dan bu yana Türk Devrimine karşı savaşım verenler, Osmanlı dönemindeki feodalitenin,ulemanın,bankerlerin,kompradorların uzantılarıdır. Tarihsel olarak gericilik ve işbirlikçilik şu ya da bu şekilde Türkiyede iktidarları kontrol edebilmektedir. Son yarım yüzyılda, Türk Devriminin bozuk para gibi harcanması bu yüzdendir. Her şeye karşın, yirmi yılda gerçekleştirilen devrim yarım yüzyılda bile henüz bitirilememiştir. Bugün karşılaştığımız her soruna dikkatlice bakarsak,nedeninin Kemalizmi inkar etmek ya da onu sömürmek olduğunu görürüz. Kemalizmin resmi ideoloji olduğu savına gelince, bunu söylemek insanı ancak gülünç duruma düşürür. Kemalizm yolu terk edileli elli yıl geçmiş. Bugün, hemen hiçbir uygulaması Kemalizmle örtüşmeyen bir ülkede, elli yıl önce ortadan kaldırılmış olan Kemalizmi sorumlu tutmak, olsa olsa bilgisizlik, kasıt ya da sorumsuzluktur. Ulus ve ülke düşmanlığıdır. Kemalizm, sorun değil çözümdür. Okuma ve yazması olan, kafası çalışan herkes bunu kolaylıkla öğrenebilir... Bütün bunlardan anlaşılabileceği gibi Türkiyede resmi ideoloji arayanlar aradıklarını bulamazlar. Bizde yaygın olan tutarsızlıktır. İdeoljisizliktir. Çok zorlarsanız, ırkçılık, dincilik, batı uşaklığı, küreselcilik, mafyacılık ve Atatürk düşmanlığının zaman zaman resmi ideoloji haline geldiğini görürsünüz. Kemalizmi göremezsiniz. Atatürkçülüğün sadece bol miktarda adı var! Kendisi yok ! Ekonomide, politikada, eğitimde ya da hangi alanda olursa olsun Kemalist bir uygulama gören varsa beri gelsin ! Çalışmadan Öğrenmeden Yorulmadan Rahat yaşamanın yollarını Alışkanlık haline getirmiş uluslar Önce saygınlıklarını Sonra özgürlüklerini Ve daha sonra da Geleceklerini Yitirmeye mahkûmdurlar ! MUSTAFA KEMAL
  14. Nazim Hikmet'i kullanmak istediler ama Nazim Hikmet Türk Milleti dedi,ondan umut kestiler, Deniz Gezmis'i kullanmak istediler ama Deniz Gezmis Bagimsiz Türkiye,Amerika defol dedi ondan da umut kestiler. Bir umutlari kaldi. Recep Tayyib Erdogan saygilarla
  15. politika şurada bir başlık gönderdi: Mustafa Kemal Atatürk
    KEMALİZM NEDİR? Kemalizm,en kısa tanımla,Türk ulusunun çağdaşlaşma ideolojisidir. Türk Devrim sürecinde izlenen yöntemler ve gerçekleştirilen eylemler; uygulamayla doğruluğu kanıtlanan kurallar olarak ortaya çıktı. Devrimin içinden süzülüp gelen bu kurallar Kemalizm?i oluşturdu. Devrim sürecinde ve devrimin önderi tarafından ortaya konulan bu kurallar Kemalizm?in ilkeleridir. İlkelere bir bütün olarak Kemalizm (Atatürkçülük) adı verilmektedir. Bir başka tanımla Kemalizm, Türk Kurtuluş Savaşında ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda temel olan fikir ve ilkelerin tümüdür. ?Kemalizm, kapitalist ve sosyalist sistemlerin analiz ve sentezinden doğmuş, anti-emperyalist bir yöntemdir? (ideolojidir) (K.Odabaşı) ?Kemalizm (Atatürkçülük) , kaynağını Türk Ulusal Kurtuluş Savaşından alır. Amaçladığı toplum ve devlet yapısı, batının usa, bilime dayalı çoğulcu, özgürlükçü demokrasi anlayışıdır.?(Suna KİLİ) Kemalizm, altı ana ilke ve bütünleyici ilkelerden oluşur : Ana ilkeler; Ulusalcılık (ulusçuluk, milliyetçilik), Halkçılık, Cumhuriyetçilik, Laiklik, Devletçilik, Devrimciliktir (inkılâpçılık) . Bütünleyici ilkeler anayasaya girmediği için , kesin sayılarını belirtmek zordur. Ayrıca Kemalizm, kuramcıların oturup yazdıkları ve sonra toplum yaşamına uygulanan bir sistem değildir.Yaşamın ve savaşımın içinden doğmuş, sonra sistemleştirilmeye çalışılmıştır.Bu nedenle bütünleyici ilkeler, değişik kaynaklarda, değişik sayılar ve adlarla belirtilmektedir. Bu durum, bütünleyici ilkelerin önemini azaltmaz. Çünkü, bütünleyici ilkeler göz ardı edilirse Kemalizm anlaşılamaz. Çoğu kez bu yanlışa düşülmüştür. Bu yüzden Kemalizmi sadece altı ilkeden ibaret sanan, onları da yeterince kavramamış insanlar çoktur. Aydınlar arasında bile..! Bütünleyici ilkeleri şöylece sıralayabiliriz : 1-Tam bağımsızlık 2-Ulusal Egemenlik 3-Akılcılık ve bilimcilik 4-Gerçekçilik 5-Çağdaşlık 6- Barışçılık 7- İnsancıllık 8- Evrensellik 9- Emperyalizm karşıtlığı 10- Eşitlikçilik 11-Ulusal birlik, 12- Ülke bütünlüğü... Önemli bir uyarı; Kemalizm?in bütün ilkelerini kafamıza göre değil, içeriğini doldurarak kavramalı ve yorumlamalıyız.İşte bu yüzden, önce iyi okumalı ve anlamalıyız. İlkelerin adlarına ve sözcük anlamlarına göre kestirmeden varacağımız yargılar bizi yanıltır. Yanlışa düşeriz. Türkiyede siyasi çevreler de bu yanlışa düşmekte, bir çok sorun, sırf bu yüzden çözümsüz kalmaktadır. KEMALİZM BİR İDEOLOJİ MİDİR? Kemalizm?i bir ideoloji olarak tanımlamıştık. Şimdi ideolojinin ne olduğunu da ortaya koyarak konuyu açalım : İDEOLOJİ (Düşünyapı), siyasal ve toplumsal bir öğreti oluşturan düşünce sistemlerinin genel adıdır. Ya da ?toplumun maddi altyapısınca belirlenen siyasal, dinsel, felsefesel,sanatsal vb... düşünce biçimlerinin tümü?dür.(Hançerlioğlu,Fels. Ans.) Hristiyanlık, kapitalizm,sosyalizm, büyük ideolojilerdir. Bunların içindeki çeşitli akımlar, ya da insanları belli bir dönem etkilemiş felsefi görüşler de orta ve küçük çaplı ideolojileri oluştururlar. Kalven?cilik, Kant?çılık, Aristo?culuk, Lenincilik, vb. gibi... İdeolojiler kendi içlerinde tutarlı birer sistem oluştururlar. Özlerini koruyarak zamanla değişebilirler.Değişmezlerse ortadan kalkabilirler de. Bilimsel değil kuramsaldırlar. Belli bir kişi tarafından oluşturulabileceği gibi bir süreç içerisinde de ortaya çıkabilirler. Kemalizm?in bir ideoloji olmadığını savlayanlar da vardır. Bunlar Kemalizm?in önceden hazırlanmış bir kuramının olmadığını, sonradan da yazılmadığını, Mustafa Kemal?in bir düşünür olmadığını, bu nedenle Kemalizm?in bir ideoloji olamayacağını söylemektedirler. Bu sav, bilgisizcedir. Bunlar, Kemalizm?in bir ideoloji olmadığını göstermez. Tersine onun özgün bir ideoloji olduğunu kanıtlar. Bilineceği gibi büyük ideolojiler masa başında oluşmaz.Bir süreç içinde gelişir. Örneğin, hristiyanlık, İslamiyet, Hinduizm vb... Kemalizm, önemli bir ideoloji olduğunu kanıtlayan özelliklere sahiptir : · · Bir düşünür tarafından yazılmamakla birlikte bütün kurallarıyla uyumlu, tutarlı bir sistem oluşturmaktadır. · · Kemalizm eylemle koşut bir gelişme izlemiştir. Değişen ve gelişen koşullara uyar, bilimsel ve gerçekçidir. İdeolojiler değişmez savı da yanlıştır. Kemalizm bu yönüyle katı ideolojilerden ayrılır.Değişen koşullara uyum sağlayan ideolojiler yaşar. Katı ideolojiler ölür. · · Kemalizm yaşıyor. Çünkü, gelişen koşullar içinde sürekli bilimsellik ve akılcılıkla yenilenme onun temel ilkesidir. · · Uygulamayla doğruluğu kanıtlanmıştır. · · Sınıfa değil, ulusa dayanır. Bölücü değil, birleştiricidir. · · Totaliter rejimlerde görüldüğü gibi yıldırı eylemleriyle kalkınma sağlamamıştır. · · Özgündür. Herhangi bir düşün sisteminden alınarak uygulanmamıştır. · · Emperyalist işgale karşı ilk ulusal kurtuluş savaşı eylemidir. Ezilen uluslara hem bağımsızlık savaşıyla hem de çağdaşlaşma çabalarıyla örnek olmuştur. Kemalizm kavramı dünya literatüründe bunun karşılığıdır. Birçok üçüncü dünya ülkesi Kemalist ilkeleri benimseyip uyguladığı için evrensel bir modeldir. Bunlara, başka nitelikler de eklenebilir. Görüldüğü gibi, Kemalizm 20. yüzyıl başlarında, emperyalizmin dünyayı paylaştığı bir ortamda ortaya çıkarak yeni ve özgün bir ideoloji olarak tarihsel işlev görmüştür. Bugün de bu işlevini sürdürmektedir. (devam edecek) saygilarla
  16. TÜRK IRKI Türk irki veya Turanid irk,Asya'nin beyaz irklarindan birisi olup,bu kitanin Mongoloid olarak bilinen sarilarindan cok baska antropolojik cizgilere sahiptir.Bilimsel anlamda ilk defa JOSEPH DENIKER tarafindan tanimlanan Türk irki,hem nüfus hem de gösterdigi yayilim bakimindan diger bütün irklarla yarisabilir.Güney Sibirya'dan cikarak ve Türkistan'i asarak Orta Avrupa'ya,hatta Fransa'ya degin sokulan Türk tipine,kuzeyden baslayarak Hindistan'a ,Iran'a ve Balkanlara kadar uzanan genis cografyanin hemen her yerinde rastlayabiliriz.Atli ve göcebe kavimlerin tarih boyunca barindiklari yurtlarda,eski Kimmer,Iskit ve Saka,Sarmat,Hun,Göktürk,Avar,Bolgar,Uygur,Macar,Pecenek,Uz,Kuman ve daha sonra katilan digfer Türk ve Tatar kavimleri icinde ,gerek sayi ve gerekse etkinlik acisindan en büyük kitleyi bu irkin insanlari olusturmustur.Bugünde Sibirya'nin güneybati steplerinde ve özellikle Altay bölümünde,Orta Asya'da,Kirgiz bozkirlarinda,Pamir yaylasinda,Kafkasya ve Karadeniz cevresinde,Anadolu ve Trakya'da,Moldova,Dobruca,Bulgaristan ve Macar ovasi'nda Türkler,büyük topluluklar halinde varlik göstermektedirler. TÜRKCE ILE SÜMERCENIN ILISKISI Sümerce,insanlik tarihinin bugün icin bilinen ilk yazi dilidir.Yazi varsa medeniyette vardir.Milattan önce üc bin yillarinda Güney Mezopotamya'da yüksek bir kültür yaratan Sümerler,ücüncü bin yilin sonlarina dogru da tarihsel ufuklarimizdan kaybolmustur. Sümerce ile baska diller arasinda akrabalik ve köken birligi üzerine pek cok calisma yapilmis olmasina karsin,simdiye dek bunlarin herhangi biri ispat edilmis degildir.19.yüzyilda Sümerce'nin Ural ve Altay dillerine özellikle Türkceye olan benzerligini ilk defa tespit eden arastirmaci JULIUS OPPERT olmustu.Fritz Hommel ise yaptigi arastirmalar sonucu eklemeli bir dil olarak Sümerce'yi Altay dilleri arasina yerlestirmeyi uygun görmüs sonralari daha da ileri giderek Sümerleri Türk dilli bir kavim ilan etmisti. Bütün bu bilgiler ve belgeler NAMI CEM IYIGÜN'ün TÜRKLERIN ETNIK KÜLTÜREL VE TARIHI KÖKLERI isimli eserinden alinmistir. saygilarla
  17. "Tesekkül eden bir millet,yasayan bir millet ölmez.Türk Milletide böyle.Türk Milleti denilen millet,Türkiye halki denolen bir halk.Bu halkin yok olmasi imkansizdir.Bugün yapilan terör,Türk Milleti'ne karsi ve Türk Milleti'ni imha etmek icin,yok etmek icin yapilan terördür.Türk milleti yok olmaz.Binaenaleyh,herseye ragmen Türk Milleti yasayacaktir.Ve herseye ragmen,biz 2.Bagimsizlik Savasindan muzaffer olarak cikacagiz." NAZIM HIKMET-1954 Budapeste Radyosu Türkiye,Ön Asya Cografyasinda bir kara parcasidir ve TÜRKLER bu kara parcasini kendilerine yurt edinmislerdir,degisik adlarla 1920'li yillara kadar gelen bu yurt,Mustafa Kemal ve arkadaslarinin vermis oldugu bagimsizlik savasindan sonra Türkiye Cumhuriyeti adi altinda bugüne kadar gelmistir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sinirlari dahilinde tek bir kimlik vardir o da Türk kimligidir. saygilarla
  18. Türkiye Cumhuriyetini TÜRKLER kurmustur tabii ki Türklere indirgenecektir. "Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulusunda emegi gecen herkes Türk vatandasidir.Mustafa Kemal" Anayasasi,sinirlari belli olan bir devletin vatandaslari kimliklerinde yazili olan ada göre vatandaslik görevlerini yerine getirmekle yükümlüdürler.Türkiye Devleti vatandaslari ayni anayasal haklara sahip esit yurttaslardir.Bunlarin birliginden Türk ulusu olusmustur.Bu birlik icersinde hicbir zümreye özel haklar taninamaz. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin etrafi tel örgülerle cevrili degildir.Herkesin seyahat özgürlügü vardir.Türkiye'deki yasamindan siyasi konumundan memnun olmayanlar kendilerine baska dünyalar bulabilirler. Ben Türk degilde Kürt olsaydim devletin yasalarina saygili olmayi bir vatandaslik görevi bilirdim.Aslinda Türkiye'de Kürt toplumunun yüzde 90'i kendini Türk vatandasi olarak özümsemistir,karsi olanlar iste PKK ve BDP'dir. Bilimsel veya ideolojik bu görüsler kisilere özel görüslerdir.Bölücülük de bilimsel degildir,ideolojiktir.Insanlari kiskirtmak,insanlari birbirine düsürmek,birlik ve bütünlügü bozma faaliyetleri ideolojik davranislardir.Böyle davranislara karsi mücadele verilir.Türkiyenin yaptigida budur. saygilarla
  19. Bir Kürt'ün Kürtlügü onun hak ve özgürlügü olabilir.Buna kimsenin itirazi olamaz.Türkiye Cumhuriyeti bir devlettir.Bir anayasasi vardir.Bu devlet sinirlari icersinde yasayan ve ayni kimligi tasiyan herkes bu anayasaya uymakla yükümlüdür.Bu kadar basit.Türkler Kürdistan diye bir devletin topraklarin gaspetmemistir,isgal etmemistir.Türkiye bir devlettir,kurulus tarihi bellidir.Bugün Türklerden hak talep etmek hak ve özgürlük degil resmen bölücülüktür.Vatandas olarak muhakkak ki devletin yaptigi yanlislara karsi mücadele verilmelidir.Vatandas olarak eger esitsizlik varsa bu esitsizligin kaldirilmasi icin mücadele verilir.Bu demokratik bir haktir.Ancak anayasasi,sinirlari,kimligi belli bir devletin icinde ayri bir zümre olarak ayri bir kimlik istemek bölücülüktür.Bunun bilimsel aciklamasida böyledir. Siz gözlemlerinize devam edin. saygilarla
  20. En son terörist temizleninceye kadar bu savas bitmeyecektir..Türkiye'nin huzura kavusmasi teröristlerin silahlarini birakip teslim olmalari ile mümkündür.Türkiye'de baris saglanmaz aksine daha cok kan dökülür.Teröristleri mesrulastirmaktan,bebek katiline taviz vermekten uzak durulmalidir.Türkiye üzerinde oynanan oyunlar.TSK'nin Nato ordusu kapsamina alinip asil görevinden uzaklastirilmasi,Türkiye'nin üniter yapisina zarar verecek bir anayasanin hazirlanmasi Türkiye'ye baris degil kaos getirir.Gerci,AKP iktidari böyle bir kaosu arzulamaktadir cünkü Türkiye'de kaos olursa AKP kazanir.Bugün PKK ile yapilan pazarliklarin perde arkasinda Erdogan'in baskanlik hayalleri vardir.Yani Türkiye'yi satarak baskan olma hevesindedir Basbakan Erdogan ve bunun adinada "analar aglamasin ambalajini sarmis"Bu milletin anasi hep aglamistir.Bu milletin anasini aglatanlar 60 yildir iktidardadir.Din sömürüsü ile,ABD'nin taseronlugu ile iktidar olarak yillardir bu milletin anasini aglatmaktadirlar. Baris getiriyoruz diyerek bu ülkenin yapisini degistirmeyi hedefleyenler ayni zamanda ilelebet iktidarda kalmayida hedeflemektedirler.Aynen ecdatlari olan Osmanli gibi,oguldan ogula bir saltanat bir dikta sultasi.Türkiye dikta ile yönetilmektedir.Tek parti tek iktidar tek Sultan hevesi Erdoganin damarlarina dolmustur.Daha simdiden milletin vergilerinden kendisine danisman olarak atadigi kizi Sümeyye'ye 50 binin üzerinde aylik vererek aile iktidari olmanin adimlarini atmistir.Memuruna emeklisine zam yapmayi kendisine zul sayan bir basbakan kizina olaganüstü bir gelir kapisi acmistir. Sevim Tanürek,ses sanatcisiydi.Erdogan'in belediye baskanligi döneminde yani 1998 yilinda,oglu Burak Erdogan Kirmizi isikta durmayarak o anda yoldan gecen Sevim Tanürek'e carpmis,agir yarali olarak hastahaneye kaldirilan Sevim Tanürek maalesef yasam savasini kaybetmistir:Kazadan hemen sonra aldiklari talimat geregi kaza mahalline gelen Istanbul Itfaiyesi kaza mahallini arazözlerle iyice yikayarak polisin elde edecegi tüm izleri delilleri ortadan kaldirmislardir.Burak Erdogan'a öldürdügü Sevim Tanürek icin 3 ay hapis cezasi veren mahkeme bu cezayi paraya cevirerek Burak Erdogan'i serbest birakmistir.Beraber yürüdük biz bu yollarda sarkisini polisle birlikte söyleyen Erdogan bugün basbakandir.Üc tane terörist icin üzülen ve aglayan Bülent Arinc acaba Sevim Tanürek'in öldürülmesini hatirlar mi? saygilarla
  21. Türkiye ne Asya kitasidir.ne Amerika kitasidir,ne Avrupa kitasidir.Türkiye bir devlettir ve vatandaslarina TÜRK denir dili Türkcedir,bayragi ay yildizdir ve Türkiye evet TÜRKLERINDIR..Bu isinize gelsede gelmesede böyledir.Türkiyede kimsenin hakki gaspedilmemistir. Türkiye Türklerindir,bunu degistirmeye calisanlari.Amerikanin ,AB'nin arkasindan kosup kahramanlik taslayanlari biz 1919'larda gördük, saygilarla
  22. Burada kimse kendini dev aynasinda görmüyor,tarihi konular üzerinde yazilar yaziliyor.bu sizi neden rahatsiz ediyor,Türk tarihinden bahsedildigi icin mi? saygilarla
  23. Bilim herseyi kanitlar,bilmiyorsaniz bu sizin sorununuz. saygilarla
  24. Kürtler veya Lazlar'i ayiran biz degiliz.Onlari bizden kimlerin ayirdiklari biliniyor,bu dünde böyledi bugünde böyledir.Kürtlerin yüzde 90'i Türk kimligi tasimaktan memnundir memnun olmayanlardir bölmek isteyenler. "Bugünkü Türk milleti siyasi ve sosyal toplulugu icinde kendilerine Kürtlük fikri,Cerkezlik fikri ve hatta Lazlik fikri ve Bosnaklik fikri propaganda edilmek istenmis vatandas ve milletdaslarimiz vardir.Fakat gecmisin bu keyfi idare devirlerinin sonucu olarak yanlis adlandirmalar,düsmana alet olmus birkac gerici beyinsizden baska hicbir millet ferdi üzerinde kederlenmekten baska bir etki meydana getirmemistir.Cünkü bu milletin fertleride genel Türk toplumu gibi ayni ortak gecmise,tarihe,ahlaka ve hukuka sahip bulunuyorlar. Bugün icimizde bulunan,hristiyan,musevi vatandaslar kader ve talihlerini Türk milletine vicdani arzulariyla bagladiktan sonra kendilerine yan gözel,yabanci gözle bakmak medeni Türk milletinin asil ahlakindan beklenebilirmi? MUSTAFA KEMAL ATATÜRK saygilarla
  25. Neyi mal etmeye calistiginizi benden daha iyi biliyorsunuz,konulari carpitarak neyi ispatlamaya calisiyorsunuz.Ben Türklerin tarihinden bahsediyorum.Yazdigim yazilarda bana bir tek cümle gösterebilirmisiniz Türklerin etnik yapisi ile ilgili?Ama biraz sabirli olun sira ona da gelecek. Bahsettiklerim bilimsel olarak kanitlanmis olan Türk tarihidir.Yani bu konu üzerinde calisan arastirma yapan yerli yabanci arastirmacilarin hemfikir oldugu bir tarih.Savlara degil belgelere dayanan bir tarih.Farkli versiyonlarin olmasi tarihi degistirmiyor. saygilarla

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.