Zıplanacak içerik

gloria

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

gloria tarafından postalanan herşey

  1. ya sedoş gideli kaç günler oldu ben bu sayfayı daha yeni gordum iyi mi? Sedoş az kaldı gelmene diyeceğim günler de gelecek bir gun... Sedoş gelmiş diyeceğim günler deee... İnşallah. Seni çok özledimmmm tatlıımmm
  2. gloria şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
    bırak gitsin niye zorluyorsun ki... Ben aynen boyle düşünür ve aynen de boyle yaparım... Bırakırım gitsin... Zorlamanın bi anlamı yok
  3. Gecen gun bir buyugumle nefret hakkında konusuyorduk. Ben bu zamana kadar nefret duygusunu hiç sorgulamamıştım, acaba hiç o duyguyu hissetmediğimden midir nedir? Nefret duyguların en kotusu... İnsanın içini çürütüyor. İnsana zarar veriyor, mutlu olmasını engelliyor. Dedi ki bana o büyüğüm insanın birini affetmesi demek öncelikle kendisini affetmek demek... Çok güzel soyledi... O gece hep bu cumle uzerinde dusundum... İnsanın birini affetmesi demek, önce kendisini affetmesi demek... İnsanın birini sevmesi demek önce kendisini sevmesi demek... İşte bu yüzden kendisinin de dahil herkesin yaşam kalitesini yükseltir aşık insan... İşte bu yüzden güçlüdür ve artık yenilmezdir...
  4. gloria şurada cevap verdi: commandante başlık Güncel Konular
    Rica ederim
  5. gloria şurada cevap verdi: commandante başlık Güncel Konular
    Buyursunlar bakalım... BU TBMM'nde konuşulmuş, tutanaklara geçmiş bir yazıdır. İtiraz var mı yazılanlar da YOK... Hayır onlar 5000 kişiyi katletti diyor mu yazıda. HAYIR DEMİYOR... Buyursunlar bu yazıya taksınlar kulpu... Benim amacım onlarla tartışmak değil. Tartışmıyorum da zaten... Sadece emin olmadıkları yazıları buraya parantez içinde şöyle derler, böyler derler, öyle olduğunu söylüyorlar diye yazmasınlar. Araştırın diyorum... (5000 kişi olduğunu söylüyorlar) demekle olmaz.. Açın bakın, elinizin altında internet var, ansiklopedi bulamıyorsanız.. Tartışırken farazi konuşulmaz... Karşındakini etkileyemezsin...
  6. Ne tuhaf bir dünyada yaşıyoruz değil mi? Levent Kırca ve Oya Başar'ın bir skeçi vardı bilmem hatırlar mısınız? Bu ikisi yaşlanmış ve yol boyu yürüyorlar. Yürüdükleri yol boyunca birbirlerini bıçaklayanlar, kavga edenler, birbirlerine zarar verenler, karşısındaki insanın ağzını burnunu dağıtanlar... Bir sürü boyle insanın yanından geçiyorlar ama hiçbir şeyi gormuyorlar... Sonra yorulup, bir parka oturuyorlar ve tam karşılarında iki sevgili yanyana oturmuş, sohbet ediyorlar. Sonra bu iki kişi onlara donerek " bu ne terbiyesizlik, sokak ortasında" falan gibi bir takım laflar ediyorlar. Bu yazını okuyunca aklıma direk bu skeç geldi. Evet bizim birbirini seven insanlara tahammülümüz yok. Dünyada bin türlü kötülük kol gezerken ve butun bunlara gözlerimizi kapatmışken, güzel şeyleri çekemiyor muyuz, kaldıramıyor muyuz ne? Madde 1: Aşkın ne yaşı vardır ne de başı... 20'sinden sonra da 40'ından sonra da AŞK AŞKtır. 40 yaş hayatında en dogru kararları alabileceğin, en olgun dönemini yaşadığın, belki de keşkelerinin en yogun oldugu donemdir. Geriye donup bakarsın, çocukluk bitmiş, gençlik bitmiş, yetişkinliğin son dönemlerindesin, yaşlanmak üzeresin. Belki de hayatın en çok farkında olanlar onalrdır. Hayatın değerini en çok bilenler onlardır. Bir kişi 40'ından sonra aşık oluyorsa bence vardır bir bildiği... Madde 2: Bir arkadaşım var. Annesini kaybetti, babası da annenin arkasından çok üzüldü, çok yıprandı... Hayata küstü... Sonra bir gün arkadasım bana dedi ki... Babam galiba aşık. Nereden anladığını sordugumda ise değişmeye başladı dedi... Yine güzel güzel giyiniyor, parfümler sıkınıyor, eve geç geliyor, yüzü gülüyor, heyecanlı en önemlisi de acaip mutlu... Hayata bağlandığını tekrardan hissediyorum dedi.... Şimdi kendimi arkadaşımın yerine koyuyorum. Annesini kaybetmiş, babası elden gitmek üzere ve hani birşeyi kaybedersin ve tekrar bulursun ya o zaman ki sevinci hepiniz bilirsiniz. Arkadaşımın gözlerindeki o gun kaybettiği bir şeyi tekrar bulanların mutluluğuyla doluydu... Nitekim F. Amcam evlendi ve 70 küsür yaşında kendisi... Ama çok mutlu... Hayatının son demlerini boyle güzel yaşıyor işte... Madde 3: Bu insanlar vücutlarındaki hormonlar nedeniyle göründükleri gibi degil de hissettikleri gibi yaşıyorlarsa buna ne denilebilir ki? Ayrıca toplumun değer yargılarını zedeRlemiş gibi gorunseler de peki onların hayatlarını zedeleyen toplumun değerleri ne olacak? Bunu soruyorum ben de size? Madde 4: Ben çocuklarla çalışıyorum ve bu çocuklar aşık oldukları zaman gelip bana anlatıyorlar, demek ki ben onları yargılamıyor ve dinliyorum. Demekki paylaşacakları biri oldugunu biliyorlar ve paylaşıyorlar... Çocukluk aşkları en masum olanı degil midir? En temizi, günahsızı... Olabilir onlar cocuktur, Geleceği yoktur bu aşkın... Ama hangi aşkın geleceği vardır ki... Ya da nasıl bilebilirsin ki bi geleceği olup olmadıgını... Önemli olan o anda yaşamak degil midir aşkını... Yaşıyorlar işte ne olacak... Ne kadar zarar verebilirler ki birbirlerine... (Bu da aklıma Love Actually- Her Yerde Aşk filmini getirdi... Çocuk annesini kaybediyor ve uvey babasıyla beraber yaşamaya başlıyor. Morali çok kotu olan çocuk, üvey babasını endişelendiriyor bunun üzerine bir gun baba çocukla konuşmaya karar veriyor, cocuk cok onemli bir sorunu oldugunu soyluyor. Baba ne oldugunu sordugunda, çocuk aşık oldugunu soyluyor... Baba ohh be rahatladım, sorun bu muydu ben de daha önemli bir şey var sanmıştım diyor... Çocuk da aşk acısından daha önemli bir şey mi? Bundan daha önemli ne olabilir ki diyor BU filmi seyretmeyenelr varsa tavsiye ederim. Çok hoş bir filmdir... AŞK ÖNEMLİDİR... ) Madde 5: Aşk mı? Para mı? İşte bu da bu klişe aşkın klişe sorusuydu... Aşk tabiki... AŞK
  7. Resmiyet mi? Hani nerede? Hoşçakal değil beeee hoşça kal... Yani ben bi yere gitmiyorum buradayım sen de burada ve hoş kal aman ne bilimmm beee.. Ayrıca hoşgeldim... Ben bi sigaraya gidim gelimmm bee
  8. Hafta sonu Sedoş'umla konuştum. Onu unuttuğumuzu sanıyor Dedim ki "Deli misin kızım hala forumda sen olmasan da çiçeklerin gönderiliyor... Kİmse seni unutmadı... Herkes seni çok seviyor" Sedoş'um da kendisi adına hepinize çiçek yollamamı ve hepinizi çok sevdiğini söylememi istedi.. Şimdi çişçek yollayamıyorum buradan biliyorsunuz siz yolladuım varsayın. Durun ben yine bir adres vereyim, o adresten bakıverirsiniz. İkincisi de SEDOŞ HEPİNİZİ ÇOK SEVİYOR http://www.blogotype.com/img/blogbilder/orkide.jpg
  9. Sevgili Taurus, şimdi okuyabildim ve ancak cevap veriyorum. Yazdığın herşey için çok teşekkür ediyorum. Sen benim canımmm arkadaşımsınnn. Seni ne kadar sevdiğimi soylememe gerek yok sanırım. Biliyorsun zaten sen... Sevgiyle ve Hoşça kal arkadaşım
  10. Tatlımmmmm biliyorsun değil mi? Yüreklerin sıcacık olabilmesi karşındaki insanın sıcacıklığıyla ilgilidir. Sen benim tatlımmmmmsın. Sıcacık yüreğimi sana degil de kimse gostereyim ki benn? Seni çok seviyorum Gülüm...
  11. hayırdır niyekine? Ayrıca her insnaın içinde biraz psikopatlık vardır bence? Yerine göre kullanmak üzere...
  12. Sevgili Y/K doğum günün en içten dileklerimle kutlarımmmm... Mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir yıl dilerim sana... Herşey gönlünce olsun
  13. gloria şurada cevap verdi: commandante başlık Güncel Konular
    Sevgili Bilimselci, Düşüncelerini önemsiyor ve bu başlığa uygun düşecek yazılar yazmanı bekliyorum. Tartışma uzayınca yılan hikayesine dönüyor ve çekilmez oluyor artık. Kralx'in bu konudaki başarısını bilemeyen yok malumunuz... Sevgiler
  14. gloria şurada cevap verdi: commandante başlık Güncel Konular
    Kontrsağduyu, yukarda verdiğin "5000 tane olduğunu söylüyorlar" cümlesindeki 5000 rakamı neye dayanarak verdiğini merak ettim. Ne demek 5000 tane olduğunu söylüyorlar, kim söylüyor, bu bir varsayım mı yoksa gerçek mi? Ayrıca sen boyle farazi bir rakamı nasıl alıp da ustelik de bu konuda başka bir söylem varken ortaya koyabilirsin ki... Sen bu rakamı verirken kaç kaynaktan yaralandın? Kaç tür yayın okudun? Sadece Fethullah Gülen ve tarzı yazanların kaynaklarından mı yararlandın? Okudugun kaynak bile taraflı, bana boyle kanıtlayamazsın onların sana gore bu topluma yapmış olduğu kötülükleri (!!!!!!!!) Şimdi ayrıntılı bilgi için istersen aşağıda bir web sitesi vereceğim, bir ara oraya da bakarsın ama yazının şu kısmını okumanı tavsiye ederim. En azından belki sadece olaylara senin gözünle bakmayanların da düşüncelerini öğrenmiş olursun... Bu altta okuyacağın yazı T.B.M.M. Tutanak Dergisi 76. Birleşim 7.05.2003 Çarşamba I. Oturum-Başkanlığın Genek Kurula Sunuşları' ndan alıntıdır. Her cümlesini dikkatle okumanı tavsiye ederim. Bakalım Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının 5000 TANE OLDUĞU SÖYLENEN KATLETME mevzuları ile ilgili birşey var mı? AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan tam otuzbir yıl önce, 12 Mart askerî müdahale sürecinin yaşandığı günlerde, siyasî bir kararla ölüm cezasına mahkûm edilen, cezaları asılmak suretiyle yerine getirilen üç genç insan, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'la ilgili olarak tarihî bir tespit yapmak üzere söz aldım; Yüce Meclisi en içten saygılarımla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, kararı veren mahkeme bağımlı bir mahkemeydi. Karar, doğal hâkim ilkesine aykırı bir şekilde, ulusal ve uluslararası hukuk kuralları hiçe sayılarak yapılan yargılama sonucunda verilmiştir. Haksız ve hukuka aykırı karar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaşanan yoğun tartışmalardan sonra, 2.5.1972 tarih ve 1586 sayılı kararla onaylanmış, Resmî Gazetede yayımlanmasından bir gün sonra da, alelacele, 6.5.1972 tarihinde, asılmak suretiyle infaz edilmiştir. Değerli milletvekilleri, kararı veren Ankara 1 no'lu Sıkıyönetim Askerî Mahkemesi, gerçekten, bağımlı bir mahkemeydi. Hem o gün yürürlükteki Anayasamıza göre hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmış yasa hükmündeki İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 10 uncu maddesine göre, herkesin bağımsız ve yansız bir mahkeme tarafından hakça ve açık yargılanma hakkına sahip olmasına rağmen, bağımlı bir mahkemede yargılanmışlar ve ölüm cezasına mahkûm edilmişlerdir. Değerli milletvekilleri, bağımsız ve yansız bir mahkemede yargılanma hakkı, bütün dünyada, kaldırılamaz, yok farz edilemez, vazgeçilemez temel bir insan hakkıdır. Oysa, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını yargılayan mahkeme böyle bir mahkeme değildi. 353 sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Yasasına göre, mahkemenin hâkim ve savcıları o dönemdeki askerî hiyerarşi içinde atanıyor, görevden alınabiliyor, başka bir yere sürgün edilebiliyor, kadrolar kaldırılabiliyor, gerektiğinde ise mahkeme lağvedilebiliyordu. 12 Mart uygulamaları içinde İstanbul'da bir sıkıyönetim askeri mahkemesi -o günkü Genelkurmayın emir ve talimatına aykırı bir şekilde- Türk Ceza Kanununun 146/1 maddesinden idam cezası vermeyince, mahkeme lağvedilmiş, kimi hâkim ve savcılar sürülmüş, kimileri ise emekli edilmişlerdir. Hatta, yürürlükteki Anayasa ve yasalarımıza göre "mahkemelere emir ve talimat verilemez" hükmüne rağmen, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının eylemlerine benzer eylemi yapanlar, adam öldürmemiş olsalar bile, haklarında 146/1 maddesinden dava açılabileceği ve gerektiğinde idam kararı verilebileceği yolunda yorum içeren bir genelge askerî hâkimlere ve savcılara gönderilebilmişti; o nedenle mahkeme bağımlı bir mahkemeydi. İdama mahkûm edilen bu üç genç ne istiyorlardı: Ülkenin tam bağımsız olmasını istiyorlardı. Vatan topraklarının üs olarak kullanılmasına neden olan, ABD ile yapılan ikili anlaşmaların iptal edilmesini istiyorlardı. Sömürünün, soygunun bitmesini, adaletli bir paylaşımın hayata geçmesini, çağdaş ve demokratik ülkelerde var olan özgürlüklerin ülkemizde bulunmasını istiyorlardı. Demokratik, laik cumhuriyetin tüm kurum ve kurallarıyla hayata geçmesini istiyorlardı. Halkın parasını ve birikimlerini açık ve hileli yollardan çalan çetelere karşı çıkıyorlardı. "Bu Anayasayla memleket yönetilmez" diyen hükümet başkanına karşı, Anayasaya sahip çıkmak için, Samsun'dan Ankara'ya Mustafa Kemal yürüyüşü düzenliyorlardı. Hiç kimseyi öldürmemişlerdi, hiç kimsenin burnunu kanatmamışlardı; kaçırdıkları Amerikalıları, sakladıkları evde bırakarak gitmişlerdi. Sonuç olarak, onlar için şunları söyleyebilirim: Onlar, güzel bir dünya kurmak için mücadele ettiler. Taşıdıkları devrimci bayrağı hiç yere düşürmediler; onu hep yukarıda tutmaya çalıştılar. Her türlü bedeli göze alarak, ölüme, güle oynaya, yaşama sevincini bir nebze bile yitirmeden gittiler. İdam edilirken bile, hiç tereddüt etmeden çıktılar idam sehpasına "şerefimizle bir kez ölürüz" dediler. Ölürken son sözlerini "şimdi bu bayrağı Türk Halkına emanet ediyoruz; yaşasın işçiler, köylüler, yaşasın devrimciler, kahrolsun faşizm" diye bitirdiler. Bir devrimci "kırılgandır tarih; iyilikler ve umutlar alınırsa elinden, aklı kötülüğe ve zulme çalışır" derdi. Nitekim öyle oldu 1972'nin 6 Mayısında... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, tamamlayın... AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Bakın, bir yazar, nasıl anlatıyor 1972'nin 6 Mayısını: "Mayıs devlet midir? Mayıs öfke, direniş midir? Mayıs zulüm müdür? Mayıs hüzün müdür? Mayıs, bu ülkenin son masum ve lekesiz üç gencinin adı mıdır; kırılan tarih mi, yoksa hayatın kendisi midir? Nedir mayıs?" Sayın milletvekilleri, 2 Mayıs 1997'de yapılan bir televizyon programında, program yapımcısı Hulki Cevizoğlu, idam kararını veren mahkemenin sayın savcısına soruyordu: "Hiç adam öldürmemiş bir insan, Deniz Gezmiş, idam edildi. 'Bu bir hukukî karar değildir; bu bir siyasî karardır, emirle gelen, verilen idam kararıdır, idam isteğidir' deniliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?" Sayın savcı "olayı, sadece, bir Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının olayı olarak ele alırsanız, söylenenler doğrudur; ancak, olayı Türkiye genelinde gelişen hareket şeklinde ele aldığınız zaman, Türkiye genelinde topyekûn anarşik olaylar olarak mütalaa ettiğiniz takdirde, Türk Ceza Kanununun 146 ncı maddesi karşınıza çıkıyor" şeklinde cevap verir. İşte, bu noktada Sayın Cevizoğlu en can alıcı soruyu sorar: "İdam şart mıydı?" Cevap olarak "elbette idam şart değildi; ancak, biliyorsunuz, Türk Ceza Kanununun 59 uncu maddesi, sanıkların duruşmadaki tavırlarıyla ilgilidir. Duruşmada sanıklar birazcık mahkemeye saygılı olmuş olsalardı, zannediyorum Türk Ceza Kanununun 59 uncu maddesi uygulanır ve bu gençler idam edilmezlerdi. Ancak, bu çocuklar mahkemeye çok sert ve haşin davrandılar; mahkeme heyetine karşı olumlu davranış içinde olmadılar" şeklinde beyanda bulundu. Damarlarımızdaki kanı donduracak kadar etkili bu acı itiraf; Allah'ın verdiği... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Biraz daha eksüre istiyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN - Efendim, 2 dakika eksüre verdim arkadaşlara da; son cümleniz için açıyorum, lütfen... AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - ...bu üç canı, mahkemeye biraz saygı göstermedikleri için alabilenler, idam kararı verenler, tarih önünde, utançlarından hep yere bakacaklar; bir kez değil, bin kez öleceklerdir. Sevgili arkadaşlarım, lütfen hafızanızı zorlayınız, sizi biraz gerilere taşımak istiyorum. BAŞKAN - Efendim, o kadar vaktimiz yok Sayın Ketenci. AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım, yarım dakika istiyorum; yani, bu konu beş dakikaya sığmayacak kadar önemli bir konudur; onun için, yarım dakika istiyorum sizden. BAŞKAN - Özetlenebilir. HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, her gün, Tarım Bakanını yarım saat dinliyoruz, Sayın Ketenci bir iki dakika daha konuşsun. AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Bu ülkenin gençleri, geçmişte sevginin, sevdanın değil, kavgaların, çatışmaların, savaşların şiirleriyle, destanlarıyla büyütüldü; bu ülkenin aydınları, yazarları işkencehanelerden geçti; bu ülkede adaletsizlik idam sehpalarında resimleşti. Kin ve nefret tohumlarının ekildiği bir toplumda sevgiden, kardeşlikten, barıştan, demokrasiden, huzurdan, hatta istikrardan söz edilebilir mi?! 27 Mayıs Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu'yu astı; 12 Mart Deniz Geçmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'la öcünü aldı. Rahmetli Menderes ve arkadaşlarının itibarlarını bu Meclis iade etti. Şimdi, anıtlarında, dilerim, huzur içinde yatıyorlar. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edildi, kararı verenler ve infazı onaylayanlar şimdi pişmanlık duyuyorlar ve kararlarını savunmuyorlar. Bitiriyorum Sayın Başkanım. Değerli arkadaşlarım, bununla ilgili bir yasa teklifi hazırladık. Bu yasa teklifine, diliyorum ki bütün Meclis sahip çıkacaktır. Bunun iki temel amacı var: Birincisi, Türkiye'de çağdaşlaşma ve uygarlaşma yolunda demokrasi çıtasının biraz daha yükseğe çıktığının mesajını verebilmektir, Türkiye'de özgürlük alanlarının daha genişlemiş olduğunun mesajını verebilmektir. İkincisi, tarihî bir hatayı ortadan kaldırmaktır, bir yanlışı düzeltmektir; yoksa, af dilemek, af talebinde bulunmak değildir, itibar talebinde bulunmak değildir. Dileğimiz budur. Bütün arkadaşların bu yasa teklifine sahip çıkacağına inanıyor, hepinizi en yüce duygularımla selamlıyorum, Sayın Başkana da şükranlarımı sunuyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ketenci. Bu bilgi http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil1/bas/b076m.htm 'den alınmıştır. Ayrıntılı okumak isteyenler olabilir belki (!)...
  15. gloria şurada cevap verdi: commandante başlık Güncel Konular
    Arkadaşlar ben iki gun olamayacağım ama dondugumde yazacaklarınızı merakla okuyacağım. Commandante bu arada topic konun belki biraz yolundan sapmış olabilir ama buradaki paylaşımlar güzel... Ellerine sağlık Sevgiler
  16. gloria şurada cevap verdi: commandante başlık Güncel Konular
    Sevgili Bilimselci, Yazdığım yazı size ve Grejuva'ya hitaben ya da yazdığınız yazıya karşıt bir yazı degildi ... Çünkü düşünce yapım sizinkilerle benzer. Ben yazdıklarımı sadece sizin yazdıklarınızdan yapılmış olan bir alıntıyla destekledim... Komünizmin ütopik olduğunu biliyor ve kabul ediyorum... Buna rağmen belki sizin kadar bilimsel degil de biraz da duygusal yaklaşıyorum olaya... Ayrıca sizin daha onceki yazınızdan bir alıntı daha yapmak istiyorum: Tarihte monarşiden demokrasiye geçerken bahsedilen kavgalar olmamış mıdır ? Monarşi tarafları, idari şekli kolay kolay bırakmışlar mıdır ? Buyurun Fransız ihtilalini, Buyurun Atatürk Cumhuriyetini. Kolay mı olmuştur ? Keşke devrimler bu kadar kanlı olmasa... Dedim ya ben biraz daha duygusal yaklaşıyorum, Emma Goldman'ın da dediği gibi: Eğer dans edemeyeceksem devriminiz sizin olsun, bu benim devrimim değildir. ben de eğitim kurumunda çalışmaktayım, Oncelikle bunu soylemek istedim ve devamında ilk paragrafta yazdıklarına bakarsam diyorsun ki; "yazdıklarının bir bölümüne katılmamak elde degil ancak şunuı belirtmek isterim ki komünizmi bir ütopya olarak görmem nezlimde kapitalizme karşı hiç bir olumlu gelişmeye meyil vermeyecektir. insanların okul seçmelerine de karşıyım. o okul iyi bu okul kötü. peki seçme şansı olamayanlar? tabi ki aileler bu konuda çok haklı ama bence bu duruma saçma sistemimiz neden oluyor. işte solun gerekliliğini kanıtlayan bir neden daha!..." Bu paragrafta kullandıgın "ANCAK" ibaresi sanki benim soylediklerimin senin soylediklerinden farklıymış gibi bir hava yaratmış. Yazdıklarını okuyorum, benim soylediklerim ve senin soylediklerin aynııı... Ben de okul seçme işine karşıyım zaten yazımda bunu belirtmiştim. Ama bu kadar kötü bir sistemin içinde insanlar, cocukları için 60-70 kişilik sınıflarda eğitim almalarına engel olmak adına 30 kişilik sınıfları olan okullar arıyordu... Dedim ki:"Birincisi burada eleştirilmesi gereken durum, neden biz en iyi okulu bulmaya calışıyoruz. Neden bu okullar iyi degil?" Sen de diyorsun ki; "insanların okul seçmelerine de karşıyım. o okul iyi bu okul kötü. peki seçme şansı olamayanlar? tabi ki aileler bu konuda çok haklı ama bence bu duruma saçma sistemimiz neden oluyor." Nerede farklıyız, farklı düşünmüşüz anlamadım. ya da benim yazımda katılmadıgın yerler neresi merak ettim... Herşeyin özelleşmesinden nefret ediyorum... Bu ülkenin kaynakları parça parça satılıyor... Bu kapitalizmin getirisi senin de deiğin gibi... Ve senin dedigin gibi yine "komünizmi bir ütopya olarak görmem nezdimde kapitalizme karşı hiç bir olumlu gelişmeye meyil vermeyecektir."
  17. gloria şurada cevap verdi: commandante başlık Güncel Konular
    Öncelikle Bilimselci ve Grejuva diyorsunuz ki; Komünizm bir ütopyadır... Ütopya nedir sanırım diğer arkadaşların bilgisi yok açıklayayım ben, bu arada TDK'nın sözlüğünden yararlanacağım hatta copy paste yapacağım çünkü TDK şu an Türkiye'nin en güvenilir sözlüğüdür. Araştırmak, doğru bilgiyi sunmaya çalışmak hata degildir aksine doğru olan budur, tabiki kendi düşüncelerinizi de soylersiniz ama takıldığınız yerklerde sözlüğe bakar ya da ansiklopedileri de araştırırsanız iyi edersiniz. (Bu sözlerimi kim alınıyorsa ona soylemişimdir).. Ütopya gerçekleştirilmesi imkansız tasarı ve düşünce anlamına gelir... Evet komünizm hatta anarşizm birer ütopyadır. Doğru kabul ediyoruz ama kabul etmek demek, gerçekleşmeyecek birşey için boşu boşuna mücadele etmek demek anlamına gelmez bunu da sözlerime eklemeden geçmeyeceğim. Mücadele ediyoruz, çünkü bizim bildigimiz doğru budur ve herkes doğrularının peşinden koşmalıdır. Bu arada diyebilirsiniz ki yanılıyorsunuz bu bir ütopya degildir ve gerçekleştirilmiştir ama sonu hüsranla bitmiştir. Ben de diyorum ki buna cevap olarak: İnsanlık tarihi 5 temel aşamadan oluşmaktadır. Bunlar sırasıyla ilkel komünizm, köleci toplum, feodalizm, kapitalizm ve komünizm aşamalarıdır. Şu an neredeyse bütün dünyada uygulanan kapitalizmin ortadan kalkmalı ki önce komünizm yerini alabilsin. fakat kapitalizmin hemen arkasından komünizm gerçekleşemez. Öncelikle kapitalizm ve komünizm arasına bir geçiş dönemi girmek zorundadır. Bu geçiş dönemi sosyalizmdir. Sosyalizm döneminde öncelikle kapitalist sömürücü sınıf ortadan kaldırılır ve komünist toplumun temelleri atılır. İşte komünist aşamada uygulanacak olan "herkese ihtiyaca göre" kuralı ancak bolluk durumunda uygulanacağından bu aşamada özellikle üretime öncelik verilir. Bu zamana kadar oluşturulmuş komünist veya sosyalist topluluklar diyelim bu aşamalardan geçerken hazırlıksız ve temelsiz geçiş yaptıkları için başarısız olmuşlardır. Aslında enteresan olan sizin neen komünizme bu kadar düşman olduğunuzdur. Düşman olunması gereken bence tek bir sistem vardır o da kapitalizmdir. Kapitalis toplumlarda bir kısım insan elini yağ küpünden çıkarıp, bal küpüne sokarken, diğer insanlar ki eminim cogumuz boylelerini tanıyoruz balın tadını bile bilmiyorlar... Hoş olan bu mu? Yoksa haklarını arayan, eşitlik, fırsat eşitliği isteyen komünizm mi sosyalizm mi? Bilmiyorum dikkatinizi çekti mi? Geçen yıla kadar, zaten berbat olan eğitim sistemimiz içinde, cocuklarımızı okutabilmek için sevgili veliler olarak, okul okul dolaşırdık. En iyi okul hangisi, acaba hangisinde cocugumu okutursam başarılı olur diye... Birincisi burada eleştirilmesi gereken durum, neden biz en iyi okulu bulmaya calışıyoruz. Neden bu okullar iyi degil? Devam ediyorum bu sene itibariyle artık bu seçme şansımızı da elinizden aldılar ne oldu? Artık en yakınındaki okula cocugunu gondermek zorundasın. Ha bu arada en yakınında üç okul varsa onu da sen seçmiyorsun senin adına seçiyorlar. Pekiiii ben neye güvenerek en yakınımdaki okula cocugumu emanet edeceğim? En değerli varlığımı?... Bu ne demek şimdi? Açıklayayım. Kapitalizmin getirisidir bu... Kardeşim paran varsa al git adam gibi bi özel okula gönder cocugunu; yoksa o zaman elin mahkumm burada okutacaksın... Özel... Özel... Özel... BU naıl bir mantıktır. Alt yapısını kurmadan, eğitim sistemini doğru düzgün oturtmadan boyle bi kararı nasıl ve hangi yetkiyle, kime sorarak alabilirsin sen yaaa? Bu arada komünizm insanları eşitlemeye çalışmaz, fırsatları eşitlemeye çalışır. Çünkü eşitlik doğanın kanunlarına aykırıdır. Ama fırsat eşitliği, hak eşitliği olması gerekendir. Komünizm din düşmanlığı da demek değildir. Dini, dili, ırkı ne olursa olsun eğitim hakkı, sağlık hakkı gibi haklarıdan eşit bir şekilde yararlanmalarını sağlamaktır. Beş kuruş para için insanların emekli kuyruklarında ölmelerine izin vermemek, parası olmadığı için hastanede rehin kalmamak, yiyecek yemeği olmadığı iin fırından ekmek çalmamaktır. Şimdi ne demek istediğimi anladığınızı umarak tekrar diyorum ki ÜTOPİK olan komunizmden bahsediyorum, kimse Sovyetlerdekinden ya da bi başkasında bahsettiğimi sanmasın... Ne Türkiye'de ne de başka hiçbir ülkede komünizm denilen şey uygulanmamaktadır. Uygulanmamıştır... Bunlar da benim naçizane düşüncemdir. Bunun neresi yanlıştır ki?
  18. gloria şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Forum Oyunları
  19. gloria şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilmeceler ve Zeka Soruları
    bunu d amı bilmişim vayy beee bilmece dayanmıyo artık bana... Gönderin gönderin başka bilmece bulmaca falan yok mu...
  20. Tübitak'ın olimpiyat sorularıyla iligli kitapları var. Onlara bakabilirsin ama içlerinde bu soru var mı bilmiyorum. Bu arada ben de soruyu logaritma kullanarak çözdüm ama bu sorunun keisn bir cevabı oldugunu sanmıyorum.
  21. gloria şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilmeceler ve Zeka Soruları
    cevap 4 olamaz kesinlikle 3...
  22. Gece Yağmuru canımmmm yaaa cıok teşekkürler çiçeğimi yerleştirdiğin için işte bu çiçeği yoluyorum siz arkadaşlarıma
  23. Hatalarını düzeltirken, eleştiriye maruz kalırken, kırıcı olmamanı sevdim ben de senin
  24. Sevgili Y/K öncelikle başın sağolsun... Boyle zamanalrda ne dense faydasızdır. O nedenle başka bişi diyemiyorum... Allah sabır versin Sonralıkla da MUTLU YILLAR, iyiki doğdunnn... Bununla ilgili soylenecek o kadar cok sey var ki ne deesemmm boŞŞ

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.