
Admin tarafından postalanan herşey
-
Galeri Bölümü açılmıştır...
Merhaba, Yeni bir özellik daha, hemen diyeceksiniz daha blog özelliğini bile kullanmaya başlamadan bu ne oluyor şimdi. Öyle demeyin bu özelliğide çok seveceksiniz eğer üye iseniz kendinize ait küçük bir fotoğraf albümü oluşturabilirsiniz veya başkalarınız albümlerine bakabilir ve iletişim kurabilirsiniz. Dileriz hoşunuza gider bu özelliği kullanmak için üye olmanız gerekmektedir. Ayrıca en üstte GALERİ linkine tıkladınız mı bu sizi galeri bölümüne götürür...
-
Yeni Yılınız Kutlu Olsun...
şuna kadar
Biz Turkish-Media.Com Ailesi Olarak Bütün kullanıcılarımızın yeni yılını en içten dileklerimizle kutluyor ve esenlikler diliyoruz.. Turkish-Media.com -
Hakkuş ve Recai
sevgili hakkuş, mektubunu aldım.gelmesi ne denli sevindiriciyse de okuduklarım o denli üzücüydü...demek asker gittiğinden beri çavuşun size özellikle de sana yapmadığı kalmamış."suçum olsa yanmam" diyorsun.sana inanıyorum dostum.olur olmaz seni dövdüğüne göre, yazdığın gibi o herif asker ocağına yakışmayan sadistin teki...sen sivilken ağzına kötü söz almazdın.adamın beşiğinden mezarına kadar nesi varsa içinden sövdüğüne göre gerçekten çok sinirlenmişsin.ama haklısın.ben de olsam ondan nefret ederdim.oysa hepiniz aynı vatanın evladısınız.neden ayırım yapıp en ağır işleri sana yaptırıyor ki???..senin gibi aklı başında, sorumluluklarının bilincinde olan insana böyle davranmak için çok adi birisi olmalı.zaten "adinin teki" demişsin.neyse hakkuş, vatan borcu bu...herşeye,insanlıktan uzak olan çavuşuna bile, katlanıp vazifeni yerine getirmelisin.sen yine elinden geldiğince iyi asker olmaya çalış.beni de mektupsuz burakma.mektupları dışardan yollamakla iyi ediyordun.çavuş iti okursa bir de mektuplar için dayak yersin sonra. özlemle gözlerinden öperim. ....................... __dostun recai__ ulan recai iti, ben sana ne zaman mektup yazdım da o allahın belası mektubu gönderdin??mektuplarımızın okunduğunu bildiğin için bu adiliği yaptın di mi köpek??senin yüzünden gül gibi çavuşumun bana yapmadığı kalmadı.tonla dayak...bir hafta da hapis cezası yedimçavuş beni bölüğün önüne çıkarıp "KARŞINIZDA ORDUMUZUN EN ****** ASKERİ DURUYOR." dedi.ne dediysem, senin nasıl adi bir yaratık mektubunun da o eşşek şakalarından biri olduğuna inandıramadım.bir daha mektup falan yazma...zaten, ilk izne gelişimde ellerini un ufak edeceğim.birkaç yıl eline kalem alamayacaksın.en kısa zamanda başına bir kaza gelmesini, sürüm sürüm sürünmeni dilerim ..................................... __hakan__ merhaba hakkuş, yanında olamadığım,sorunlarını ve acılarını paylaşamadığım için kahroluyorum. mektuplarını okudukça içim kan ağlıyor. manyak çavuş iyice azdı ha...vay sadist vay...bir de adam bilip çavuş yapmışlar.böylelerinin eline hiç yetki vermemeli...sonra ne oldum delisi oluyorlar."sivil olsam yapacağımı bilirdim" diyorsun.ama haklıısın hakkuş.sinirlerine hakim ol..askerlikte üste saygısızlık olmaz.adama askerliği bitirtmezler vallahi...uyma o hayvana dostum.zor ama sayılı günler gelir geçer.buralar bildiğin gibi eksikliğini hep hissediyoruz.en güzel günler seninle olsun... ................................ __kardeşin recai__ recai denen hayvan, lan sana hayvan demek iltifat, hayvanlara hakaret olur, oğlum sen çıldırdın mı? çavuş fıttırdı...adamın bir ağzıma yapmadığı kaldı. "yazmadım konutanım." diyorum, yemin billah ediyorum dinlediği yok. ah ulan eşşoğlueşşek yaktın beni...askerliğim şimdiden bir ay uzadı.her gece tuttuğum 8-5 nöbetleri, günde yalnız başıma tam teçhizat 20km koşu, iki çuval ıspanak ayıklamak imanımı gevretiyor.yeter artık recai!...şakanın çıkacak suyu muyu kalmadı.cımcılık oldu.bu gidişle biraz zor ya, izne gelirsem kendine kaçacak delik ara. tüm kemiklerini kıracağım. allah belanı versin... ...................... __hakan__ hakkuş'cuğum, yooo, yazdıklarına inanamıyorum.bu kadarı da olmaz ama... artık o ****** çavuşun sana yaptıklatını insan yamaz.nedir bu eşşoğlueşşeğin sana çektirdiği? yani afedersin ama insan sokaktaki uyuz ite bbiledaha iyi daha merhametli davranır.bak hakkuş, sakın benden gerçekleri saklama, yoksa görevden mi kaytarıyorsun? eninde sonunda ikiniz de bu vatanın evladısınız.böyle yapması için ya kafadan sakat ya daa soysuz olmalı..ne diyeyim hakkuş? sabredeceksin.allah sevdiği kuluna çektirirmiş. seni de seviyor olmalı ki çavuş gibi bir namussuzu başına bela diye salmış __candostun recai__ .................. recai soysuzu stop! sayende askerliğim bitmeyecek stop!.. firar ettim stop!.. seni parçalamaya geliyorum stop!..
-
Bu Özelliğe Bayılacaksınız...!
Merhaba, Zaman içinde çok değişeceğinden emin olabilirsiniz. Bu bir başlangıç... şimdilik en basit şekilde korumayı düşünüyoruz ama ileride daha yeni yönleri ile karşınıza çıkacak...
-
Blog (günlük) - Blogınızı Oluşturdunuzmu? Tıklayın Oluşturun.
Blog (Günlük) Eklemek için bir hesabınızın olması gerekmektedir. Eğer hesabınız varsa Kontrol panelinize girerek Blog ayarlarınızı açmak zorundasınız. Bunu yaptıktan sonra Blogınıza kendi istediğiniz kategoriler ekleyerek günlük gibi kullanmaya başlayabilirsiniz. Blog oluşturmak için basamaklar: 1. Hesabın yoksa hesap aç 2. Kontrol paneline gir 3. Blog (günlük) ayarlarını aç 4. Bir blog (günlük) oluştur 5. Blogının özel veya herkese açık olmasına karar ver. 6. Blogında olmasını istediğin dizinleri oluştur. 7. Kendin hakkında bölümünü oluştur (isteğe bağlı). 8. Blogının nasıl görüneceğine karar ver (sağda veya solda) 9. Ne zaman istersen ayarları değiştir.... Kendi blogını görüntülemek için: 1. En üstteki benim blog linkine tıklamanız yeterli olacaktır... Diğer kullanıcıların bloglarına bakmak için: 1. En üstte bulunan Blog (lar) (Günlükler) linkine tıklayınız 2. Size açık bulunana blog listesi gelecektir. Buradan istediğiniz blog seçiniz 3. İsterseni arama yapabilirsiniz. 4. Eğer bir kullanıcının blogını arıyorsanız. Onu profiline bakarak, Profilinde eğer bir bloga sahipse o linke tıklayarak blogına yönlenebilirsiniz. Hepsi bu kadar kendinize ait bir günlüğünüz olsun istiyorsanız hemen başlayın... Bu hizmet bedavadır.
-
Neden ? - Nasıl? - Niçin?
Aç olduğumuz konular olan felsefe alanında daki dizinlerimiz açılmıştır. Bu bölümlerin ihtayıcımız olan bölümler olduğunu düşünmekteyiz. Diliyoruz ki ilginizi çekecekler ve güzel tartışmalar ve paylaşımlar yaşayacağız...
-
Ramazan Bayramı
şuna kadar
Ramazan Bayramı -
Blog (günlük) - Blogınızı Oluşturdunuzmu? Tıklayın Oluşturun.
Forum bölümümüze Blog (Günlük) bölümünü eklediğimizi haber vermek istedik. Blog nedir? Blog forum üyeleri için kendilerine ait bir günlük veya daha açıkçası bir safyalık dinamik olarak oluşturulan web sayfası olarak tanımlanabilir. Bu bölümü kullanabilmeniz için forumda üye olmanız gerekmektedir. Üye olduğunuzda kontrol panelizden bu bölümü oluşturmak için komutlara ulaşabilirsiniz. Diğer üyelerin Blog larına bakmak istiyorsanız en üste Blog (lar) (Günlükler) linkine tıklayınız. Kendi Blog'ınıza ulaşmak için Benim Blog (Günlük) tıklamanız yeterlidir. http://www.turkish-media.com/forum/blogs/ - Ne duruyorsunuz hemen blogınızı oluşturun...! Daha sonra daha geniş bilgi vereceğiz... iyi eğlenceler
-
Atatürk'ü Anıyoruz...
Mustafa Kemal Atatürk'ü anıyoruz....
-
Yeni Türk Lira'sına Hazırmısınız?
Yeni Türk Lira'sına hazır değilseniz işte test alın ve öğrenin.... http://www.turkish-media.com
-
Klip Dinlemek için gerekli programlar
Merhaba, Bu bölümde size editörler veya kullanıcılar tarafından önerilen müzikleri dinlemek için bilgisayarınızda o kliplerin saklandığı dosya uzantılarının çalıcısısının olması gerekmektedir. Bunlar genelde ik uzantı ile çalışmaktadırlar. Real veya Windows Media Player. Eğer klip linklerine tıkladığınızda çalışmıyorlarsa bu o programın sisteminizde olmadığını gösterir. Bu programları yükleyebileceğiniz linkleri aşağıya çıkarıyoruz: Real Media Player - Çalıcısı Windows Media Player Çalıcısı
-
Piyanist - The Pianist (2002)
Piyanist - The Pianist (2002) Polonyalı piyanist Wladyslaw Szpilman yaşam öyküsünü anlatan bu film inanılmaz güzel bir film. Epik bir anlatımı var fakat sizi müzik ve seslerin içsel güzelliğine taşıyor. Başrolde Adrien Brody oynuyor ve bu rolü ile Oskarı almıştı ayrıca Oskar töreninde Halle Berry dudaklarından öperek sansasyon yaratmıştı... Film ikinci dünyas savaşı sırasında Nazi işgali altındaki Polonyada bir piyanistin yaşama devam etmek için verdiği olaylar üzerine kurulmuş. Müzik yeteneğini kullanarak yaşama devam etme şansı bulan Adrian bunu en iyi şekilde kullanacaktır... Sakın kaçırmayın derim... Ayrıca yönetmen de Roman Polanski oda cabası Yönetmen: Roman Polanski Oyuncular: Adrien Brody, Emilia Fox, Michal Zebrowski, Ed Stoppard Famed Polish concert pianist Wladyslaw Szpilman (Adrien Brody, who won an Oscar for the role) struggles to survive the onslaught of Nazi tyranny during World War II in this autobiographical film. Already lauded at the time for his talents as a musician, Szpilman spent those years holed up in Warsaw, subsisting on scraps of food and barely able to stay alive. Grace comes in the form of a second chance -- at music, at freedom, at life. Director: Roman Polanski Cast: Adrien Brody, Emilia Fox, Michal Zebrowski, Ed Stoppard Film hakkında bir alıntı:
-
Neden forum az kullaniliyor?
Aslında sorun yazma alışkanlığında... Genel konularda fazla yazmaya alışkın değiliz gibi geliyor. İnsanların en çok ziyaret ettiği forum ve yazı yazdıkları bölüm eğlence ve Fıkra gibi başlıklar. Bizde sadece bu iki başlık altında sınırlı kalmak istemiyoruz. Biz kullanıcılarımıza şunu vermek istiyoruz, yazmasınızda böyle bir başlığın varlığını unutmayın o burada var ve kullanabilir ve bilgi edinebilirsiniz. Serviler
-
Link Verin
Selam, Öneri için çok teşekkürler ama bunu sizin yapmanız bizim için daha uygun. Çünkü eğer kullanıcılarımız gittikleri yerlerde bizimle iligili iz bırakırlarsa bu bize daha güzel ve hoş geliyor...
-
Site çok güzel
Güzel sözler için çok teşekkür ediyoruz...
-
Selam :)
Admin şurada cevap verdi: angelrabbit başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımNe diyelim sefalar getirdin...
-
"NLP; Farkı Yaratan Fark"
"NLP; Farkı Yaratan Fark" Dünya Kupası'nda A Milli Futbol Takımı'nın danışmanlığını yaparak, kazanılan bu önemli başarıda etkin bir rol oynayan Turgay Biçer, sadece spor değil, iş ve eğitim dünyasında mesleki ve kişisel gelişime yönelik NLP orijinli seminerler veriyor. Çeşitli dergi ve gazetelerde köşe yazıları yazan ve TRT 2'de Başarı Basamakları adlı programı yapan Biçer'in NLP Kişisel Liderlik, Doruk Performans ve Kazanmak Beyinde Başlar isimli kitapları bulunuyor. Gerek ulusal gerekse uluslararası spor ve iş çevrelerinde, NLP, mentörlük ve spor psikolojisi alanlarında etkili bir isim olan, birçok profesyonel sporcu ve takıma danışmanlık yapan, iş dünyasında doruk performans, karizmatik liderlik, etkili iletişim, NLP ve stres yönetimi seminerleri veren Turgay Biçer’le söyleştik... NLP nedir ve neyi amaçlamaktadır? NLP bir değişim, gelişim ve insanın kendini yeniden yaratma sürecine katkıda bulunan bir teknikler bütünü, düşünce sistemi, eylemler sürecidir. NLP, Neuro Lingustic Programming kelimelerinin baş harfleridir. Dünyayı algılarken beş duyu organımızı ve sinir sistemimizi kullanıyoruz. İçsel faktörlerimizi ve onları nasıl beyine kodladığımızı algılıyoruz. Bu açıdan Neuro önem taşıyor. Lingustic ise sözcüklerle ve sembollerle insanlara kendimizi ifade etmemizi içeriyor. Düşünürken bile dil kullanıyoruz. Dil, olaylara bir anlam veriyor. Beynimizi ve sinir sistemimizi nasıl şekillendiririz ki hedefimize giden bütünsel bir davranış ortaya çıksın. Programlama ile de bunu yapmaya çalışıyoruz. İnsanın içeriği değişirse ortaya koyduğu davranışlarda değişir. NLP kişisel bir teknik olması açısından çok önemli bir faktör. NLP hangi temeller üzerine kurulu bir yöntem? NLP dört temel üzerine kurulmuştur. Bir tanesi iç uyum ve kişisel bütünlüktür. Bunu geçemeyen ikincisini yapamaz. NLP’nin ikinci kısmı ne istediğini bilmektir. Üçüncü boyut sezgisel dünyadır, insanın sahip olduğu sezgileri ve duyguları rahat kullanabilmesini içerir. Dördüncü boyutu ise hoşgörülü olmak, yapamadığınız bir şey olsa bile farklı seçenekler aramak, pes etmemek gibi duygu ve düşünceleri içerir. Düşünmek, değişmek ve gelişmek, üretmek için gerekir. Bunlar olmadan NLP sizin hayatınızda bir değişiklik yaratmaz. Gelişime açık olmalısınız. Her şeyi bir çocuk gibi merak etmelisiniz. NLP’yi doğru olarak kullanan insanlar bir fark yaratıyor. Kullanamayan insanlarsa insanları bağımlı kılmaya ve kendilerini bir şey ilan etmeye doğru gidiyorlar. Oysa bu yanlıştır. Bir toplumda ne kadar çok zayıf insan varsa bu insanlar güçlülere yarar. Oysa ki NLP buna karşıdır. Bu nedenle de Kişisel Liderlik adında bir kitabım var. NLP herkesin kendisinin lider olmasını ister. NLP’nin sadece spor dünyasında değil, çok farklı alanlarda da etkili bir yöntem olduğunu söyleyebilir miyiz? Spor psikolojisi ve spor yönetimi alanında çok çalıştığım için NLP’yi bu konularda çok kullanıyorum. Bunların dışında binlerce, on binlerce insana iş dünyasında eğitim verdim. On binlerce öğretmen eğittim. Ben okulda başarısız öğrenciler olduğunu düşünmüyorum. Yetenekleri ve becerileri doğru saptanmamış ve ortaya çıkartılmamış çocuklar olduğunu düşünüyorum. Kulüplerde de pek çok antrenör ve sporcuya konuştum. Çalıştırdığım onlarca takım var. Bunun dışında NLP iş dünyasında da çok geçerli bir yöntemdir. Eğitim alanında da iş dünyasında da NLP çok büyük fark yaratır. NLP insan hayatında da çok önemli. İnsanın gelişimine katkıda bulunuyor, yetenek ve becerilerinin ortaya çıkmasına ve gelişmesine yardımcı oluyor. İnsan nerede varsa, NLP de orada vardır. Her teknik gibi NLP’nin de sınırları doğru kullanımıdır. NLP’nin sınırları kişinin hayal gücüyle orantılıdır. NLP her alanda kullanılabilir. Politikacılar için de çok geçerli bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Örneğin birçok insan hayatın zorluğundan şikayet eder. Oysa ki hayatta zorluk yoktur. Biz zorlaştırıyoruzdur veya biz yeteneklerimizi kullanamıyoruzdur. Bu paradigma ve bakış açısı değişirse hayat farklı bir boyuta doğru gitmeye başlar. Bazı insanlar hayatı bir yarış olarak algılarken bazıları oyun olarak algılıyor. Doğru ve geçerli olan hayatı bir oyun olarak algılamaktır. İnsanın kendisinin farkına varması için bir uyanış olarak yorumluyorum NLP’yi. Bence bu 21. yüzyılın önemli bir keşfi. Türkiye’ye baktığımızda bu kaynakla yapılanan yüzlerce insan oldu. Mevlana, Pir Sultan Abdal, Aşık Veysel, Atatürk... Tanımadığımız ve hayranlık duyduğumuz yüzlerce insan kullandı. NLP’de karşınızdaki insanın kişilik özelliklerine göre daha çok verim aldığınız oluyor mu? Eğer insan merak etmiyorsa ve öğrenmek istemiyorsa o insanı değiştirmek ve o insan üzerinde etkili olmak çok zor. İngilizlerin ‘Tango iki kişiliktir’ diye güzel bir sözü var. Siz sihirbaz da olsanız karşınızdaki kişiyle iletişiminizi istediğiniz gibi yönlendiremezsiniz. Çünkü bu bir ahenktir. Ancak insanları etkileyebilirsiniz ve onlara ilham verebilirsiniz. Öğrenmek, değişmek ve gelişmek isteyen insan için her şey çok daha kolaydır, çünkü onlar buna hazırdır. Bu noktada problem olmuyor çünkü beraber bir enerji yaratabiliyorsunuz. 2002 Dünya Kupası’nda yer aldınız. Kamp sırasındaki çalışmalarınızda daha çok hangi teknikleri kullandınız ve nasıl bir performans aldınız? Yalnız NLP’yi değil spor psikolojisi alanında da yer alan pek çok tekniği kullandım. NLP ile spor psikolojisini sentezledim, kendi metotlarımı yarattım ve bunları kullandım. Örneğin şunu doğru saptamak lazım: Duygusallık kötü bir şey değil. Herkesin duyguları var. İnsanların duygularının olması onların kötü olduğu anlamına gelmiyor. Duygular güzeldir, insanın duygusal olmasında hiçbir sakınca yok. Korku, kaygı ve endişe gibi duygulardan arınması gerekir ve buna karşı sistemler geliştirilmelidir. NLP bu konuda seçenekler sunar. Özgüveninizi kazanabilirsiniz. Güçlü bir özgüveniniz olduğunda korkularınızdan da kurtulursunuz. Kendini ifade etmeyi öğrendiğiniz zaman anlaşılmamak gibi bir kaygınız olmaz. Performansınız doruğa çıktığında kaygılarınızdan kurtulur ve keyif duyarsınız. Herkesin yeterli kaynakları vardır. Bunları kullanma becerisini geliştirmek gerekir Kaynak:efeslight.com.tr
-
CV YAZARKEN YAPILAN BÜYÜK HATALAR
CV YAZARKEN YAPILAN BÜYÜK HATALAR İş başvurularında CV'lerin önemi büyüktür. Çoğu iş başvurusu sırasında işveren başvuran kişiyi hiç görmeden, tanıyamadan CV'si ile karşı karşıya gelir. CV, ilk izlenim açısından çok önemlidir. Mutlaka CV'de yazılanlar, o iş pozisyonuna uygun olmak da önem taşır ama yine de CV'nin biçimi ve sunumu dikkatten kaçmaz. Çünkü CV, işe başvuran kişinin vitrinidir ve onun hakkındaki temel ipuçlarını taşır. CV yazarken yapılan kimi hatalar, işverenlerde haksız yere kötü izlenimler yaratabilir. Bu hataları yapmamak için, o hataların ne olduğunu görmek şart. Profesyonellikten Uzak Olmak Siz bir profesyonelseniz, CV'niz de öyle olmalı. Düzensiz bir biçimde, kareli bir kağıda pembe keçeli kalemle yazılan bir CV'yi düşünebiliyor musunuz? Eğer ciddi bir pozisyona başvuruyorsanız, CV'nizin de profesyonel görünmesi şart. Bunun için ise bir parça özen yeterli. CV'ler genellikle A4 boyutunda beyaz düz kağıtlar üzere basılmalıdır. Karakterlerde ve başlıklarda gri, siyah, lacivert gibi tonlar kullanılabilir. Gereksiz süslemelerden kaçınılmalı. Kağıdın her yanında eşit boşluk bırakılmalı, gerekirse sade, ince bir çerçeve de atılabilir. CV'nizde kullanılan karakterlerin okunaklı olmasına da özen gösterin. CV bir düğün davetiyesi değildir, bu nedenle kimse kaligrafi görmeyi beklemez. CV'nizin bütününde tek bir font ve aynı boyda font kullanmanız iyi görünebilir. Bilgi kısa ve kolay okunaklı biçimde yazılmalıdır. Çeşitli internet sitelerinde hazır CV formatları CV yazma işini kolaylaştırır. Bunlardan birini bilgisayarınıza indirip, kendi bilgilerinizle yeniden düzenleyerek profesyonel görünen bir CV elde edebilirsiniz. Dikkatsizlik CV'nizde gramer ve dizgi hataları bulunmamalı. Aksi takdirde karşınızdakine daha ilk bakışta dikkatsiz, özensiz ve umursamaz bir insan olduğunuz izlenimini verirsiniz. Karşınızdaki kişi çok dikkatli bir okur olmayabilir, yine de hemen göze çarpan yazım ve ifade bozukluklarını yakalayabilir. Bu durum anlama zorluğu ve anlam karışıklığı da yaratabilir. Dizgi hataları, yanlışlıkla yer değiştirmiş harfler de sizin ayrıntıları gözden kaçıran biri olduğunuz mesajını taşıdığı için tehlikelidir. Aşırı Şirinlik Ve Zeka Oyunlarına Başvurmak Aşırı şirinlikler çocuklar içindir. Ancak CV'lerde hoş karşılanmaz. Bu nedenle CV'nizi asla üzümlü dosyaların arasına koymayın, süslü mektup kağıtlarına ve zarflara basmayın. Ayrıca CV'nizde gereksiz özlü sözler kullanmaktan da kaçının. CV okuyan insanlar eğlence aramazlar. Çok zekice sözler sarf etmeniz de kimi zaman ukala olduğunuz izlenimini yaratacağı için hoşa gitmeyebilir. Bu nedenle CV yazarken ölçülü olmak, dolaysız bir biçimde net ifadelerle kendini anlatmak gereklidir. Gereksiz Bilgiler Vermek CV okuyan kişilerin zamanı kısıtlı olabilir. Bu yüzden onlara aradıkları yanıtları vermek, sorduklarını yanıtlamak gerekir. Bunu da açık ve öz bir biçimde yapmak gereklidir. Eğer başvurduğunuz pozisyon için önemli olan üniversite eğitiminiz ve bitirdiğiniz bölüm ise, gittiğiniz ilköğretim okulunun adını CV'nize yazmanız kimseye bir şey katmayacaktır. Hobilerinizden de söz etmeniz gerekmez. Çok iyi bir tenis oyuncusu olmanız, dünyanın en etkileyici plak koleksiyonuna sahip olmanız bir akşam yemeği için çok iyi konuşma konuları çıkarabilir ama bir şirkete bilişim müdürü olarak başvuruyorsanız, karşınızdakiler için pek anlamlı bulunmayabilir. Bu nedenle ilgilendiğiniz pozisyonla alakası olmayan yönlerinizi CV'nizde belirtip gereksiz kalabalığa yol açmamalısınız. Belirsizlik ve Anlaşılmazlık Yaratmak CV'nizde sadece eski işyerlerinize özgü ve yeni başvurunuzda anlaşılamayan kısaltmalar ve jargon kullanmak kaçınmalısınız. İş deneyimlerinizin önemli olduğu bir başvuru yapıyorsanız, belirsizlik yaratmadan en son iş yerinizde tam olarak neler yaptığınızı, kaç kişilik bir departmanda çalıştığınızı ve hangi projeleri tamamladığınızı belirtmelisiniz. Yalan Söylemek CV'nizde asla yalan söylemeyin. İşe alınırsanız ve yalan açığa çıkarsa, dönülmez bir noktaya gelebilirsiniz. Gerçekleri saptırmayın, olduğu gibi yazın. Daha önceki deneyimlerinizi abartarak vermeyin. Neyseniz, o olun. Ancak kendinizi hafife de almayın. CV'niz özgüven yansıtsın. Aşırı Kişiselleşmek Başvurduğunuz pozisyon doğrudan özel hayatınızla ilgili değilse, CV'nizde kişisel bilgilerinize fazlaca yer vermeyin. Eğer mankenlik gibi bir meslek için başvurmuyorsanız, kilo ya da boyunuzu CV'nize yazmanıza gerek yok. Genelde CV'lerde ad, adres, telefon numarası ve doğum tarihi yeterlidir. Erkekler askerlik durumlarını da yazmalılar. Bunun dışında medeni hal, çocuklar sayısı, evcil hayvanlar gibi bilgiler kimseyi ilgilendirmez. Kaynak:efeslight.com.tr
-
GÖZ ÖNÜNE ALMANIZ GEREKEN ÜÇ KRİTER
KARİYERİNİZE BAŞLARKEN GÖZ ÖNÜNE ALMANIZ GEREKEN ÜÇ KRİTER Genç bir insansınız, üniversiteden yeni mezun oluyorsunuz. Hangi bölümü bitirmiş olursanız olun, ilk başta ülkenizdeki koşullarla, çevre koşullarıyla bir kere yüzleşiyorsunuz. Ülkenin genel şartları elbetti herkesi, hepimizi, özellikle de kariyerlerinin henüz başındaki gençleri etkiliyor. Ancak, akıntıya, rüzgara kapılmamak şart. Türkiye gelişme yolunda büyük adımlar atabilen, büyük bir ülke. Hem de dünyanın neresinde olursanız olun, sağlam bir kariyer için en önemli şartlar kişinin kendi içinde yerine getirmesi gereken hususlar. Ne istediğini bilmek Üniversite gibi okullardan mezun olan insanlar eğer okurken ne tür bir işte çalışacağına karar verememişse ve eğitimini aldığı dalda çalışmayı tercih etmiyorsa, ortaya gerçek bir karar verme sorunu çıkıyor. Bu, daha çok Türkiye'ye özgü bir sorun gibi de görünebilir. Çünkü araştırmalar öyle gösteriyor ki, 1990'larda pek çok genç eğitimini aldığı branşın dışında işlerde çalışmayı tercih ediyor. Bu, biraz da mali koşullar, iş olanakları ve üniversite seçme ve yerleşme sistemimizle ilgili. Bu tür durumlarda en iyisi, diplomayı alıp kara kara düşünmeye başlamadan bir yönelim belirlemek ve bunda kararlı olmak. Sürekli iş değiştirmek, branş değiştirmek belli bir alanda kalifikasyon edinmenizi önler. Çok yönlü bir çalışan olabilirsiniz ama kendinize ana bir yönelim noktası belirlemeniz sağlam bir kariyer kurmanız için gerçek bir ön koşul olacaktır. Eğitiminizle yeteneklerini kesiştirebilecek, gelecek vaad eden bir alanda karar kılmaya çalışmalısınız. Kariyer hayatınızı bir yap boz tahtasına çevirmemelisiniz. Kendini iyi değerlendirmek Kuşkusuz herkes kendisini iyi mevkilerde, en üstlerde görmek ister. Ancak kariyer hayatında ilk anda en tepeden başlamak farklı koşulların biraraya gelmesiyle görülebilen, nadir durumlardandır. Merdiveni alt basamaklardan ağır ve temkinli bir biçimde tırmanmak daha iyi bir yol sayılabilir. Basamakları hazmederek, merdivenin nasıl yükseldiğin saptayarak ilerlerseniz, tökezleme ve düşme riskiniz azalır. Nasıl, apartmanda kendi dairenize çıkarken otomat söndüğünde ayaklarınız sizi merdivende ilerletebilecek alışkanlık ve bilgiye sahip olabiliyorsa, siz de iş alanınızı öylesi kanıksayıp gözü kapalı ilerleyebilecek duruma gelebilirsiniz. Bu duruma gelmek de emek, zaman, nitelik, çalışkanlık, özveri ister. Kendinizi iyi, doğru, gerçekçi bir biçimde değerlendirmeli, kendini ne hafife almalı, ne de dev aynasında görmelisiniz. Başkalarının değerlendirmelerini kendiniz için tam bir kriter olarak görmeyin ama güvendiğiniz insanların kariyer önerilerine hep kulak verin. Eğitim toplantılarında çevrenizi gözleyin ve kendinizi öteki çalışanların performanslarını da gözönüne alarak değerlendirin. Ülke koşullarını göz ardı etmemek Kariyerinize gerçekçi bir yaklaşım geliştirmek istiyorsanız, iş ortamınızı Türkiye gerçekleriyle değerlendirmeniz şart. Belki sizin kariyer alanınız bu ülkede çok gelişkin ya da ön planda değil. Belki çok gelişmeye açık bir alan, gerçekten gelecek vaad ediyor. Belki geriliyor. Bu hususları göz önünde bulundurun ve buna göre önlemler alın. Gelişmeye açık bir alanda kariyer yaparken, ilk baştaki olumsuzluklara göğüs germeniz gerekebilir. Sabırlı olun ve gelecek için yatırım yapın. Gerileyen ya da bu ülke şartlarında gelişmesi zor bir alanda kariyer yapıyorsanız, o alanın daha iyi durumda olduğu ülkeleri araştırabilirsiniz. Ya da beklentilerinizi mevcut koşullarla sınırlayabilirsiniz. Kaynak:efeslight.com.tr
-
İŞE BAŞLARKEN VEYA BAŞLADIĞINIZDA
İŞE GİRDİĞİNİZİN İLK AYINDA İŞİNİZE SAHİP ÇIKMANIN YOLLARI Genellikle işverenler işe aldıkları kişilere bir deneme süresi verirler. Türkiye'de bu süre yaygın olarak bir aydır. Bu bir ayın sonunda kendini kanıtlayan kişiler, işlerinde kalırlar. Bu süre çalışan kişinin iş yeri ortamında kendisini ispatlaması ve iyi bir intiba bırakması açısından da tam bir test süresidir. İlk ayda gelişen ilişkiler, sonrasında çiçek açacak tohumlar gibidir ve günün birinde kariyerinizde bunların meyvesini toplayabilirsiniz. Bu nedenle bir aylık "balayı" süresini iyi değerlendirmeniz şart. İşyerinizdeki insanları tanımaya çalışın İşe girdiğiniz ilk iki haftayı özellikle gözleme ayırın. Birlikte çalışacağınız kimseler nasıl insanlar, bunu değerlendirin. Sonra da en azından iş yerinin boyutuna göre üç-dört kişiyle yakınlık kurmaya çalışın. İş yerlerindeki işten çıkarma olaylarının pek çoğunun nedeni iş ortamına uyum sağlayamamaktır. İş yeri kültürünü kavrayın ve işinizi korumak istiyorsanız, buna göre davranın. İş performansınız kadar uyumlu tavırlarınız da kariyerinizin sağlamlaşmasından etkili olacaktır. İyi iş ortaklıkları, takım arkadaşlıkları, uzlaşmacılar olmak elinizdedir. Performansınızı nasıl gördüklerini soruşturun Bunu duruma göre açık açık yöneticinize de sorabilirsiniz. Ama çalışma arkadaşlarınızın izlenimlerini de öğrenmeye çalışın. Performansınızı yetersiz buluyorlarsa, hemen kendinize yeni bir çalışma temposu ayarlayın ve sizden beklenen konumun hakkını verin. Yöneticilerinizin sizi uyarmalarına fırsat vermeyin. Onlardan önce, sorundan siz haberdar olmalısınız. Performansınızı düşük buluyorlarsa, endişe etmeyin, yükselişe geçin. Böylece sizdeki ilerlemeyi artı değer olarak görürler ve sizin iş konusunda istekli ve gayretli olduğunuzu anlarlar. Üstelik işinizi iyi yapma gibi bir endişeniz olması yöneticilerinizi mutlu edecek, size güvenmelerini sağlayacaktır. İş yerinde neler yaptığınızı listeleyin İş yerinde neler yaptığınızı kağıda dökün. Bakalım bunlar sizin beklentilerinizi yansıtıyor mu, bakalım bunlar size önerilen konuma uyuyor mu? Eğer sizi işe alma nedenleri o an yaptığınız işlerle uyuşmuyorsa, ortada bir problem vardır. Eğer kapasitenizin altında çalışıyorsanız, bunu ilk ay içinde fark etmeniz şart. Belki de işe alınma nedeniniz ile üzerinize verilen işler birbirinden çok farklı. Bu er geç bir sıkıntı yaratacaktır ve bunu önceen belirleyip ona göre kendinize bir yön çizmek sizin yararınıza olacaktır. Kendi gelişmiş yönlerinizi ortaya koyan işlere girişin Böylece yerinizin kolay doldurulamaz olduğunu kanıtlarsınız. İmzanızı atabileceğiniz projeler üretin. Üretkenlikten kaçınmayın, o iş yerine varlığınızla bir şey kattığınızı gösterin. Özellikle müşteri ilişkileri gibi alanlarda çalışıyorsanız, yeni ilişkiler kurun ve şirketinizi yükseltmeye yönelik girişimleriniz olduğunu belirtin. Siz kendi üstün yönlerinizi göstermez, gösteren projelere girişmezseniz, iş yerinde silik kalırsınız ve kimse sizin takdir edilesi özelliklerinizden haberdar olamaz. Takım arkadaşları edinin Başkalarıyla uyumlu bir biçimde iyi işler çıkarmaya gayret edin. Kapasitesiyle size yakın olan iş arkadaşlarınızla ortak çalışmalar yapabilirsiniz. Sinerji yaratabilmek de başlı başına bir beceridir. Bu yönünüzü ortaya koyun, paylaşmacı yanınız daha kolay takdir edilmenizi sağlayacaktır. Rekabetten kaçınmayın Çok hırslı biri olabilirsiniz ama bunu çok açığa çıkarmayın. Hiç hırslı olmayabilirsiniz, bunu da... Dengeli davranın. İş yerindeki rekabetin sinirlerinizi bozmasına izin vermeyin ama ayağınızın kaydırılmasına da seyirci kalmayın. Her işinizi belgeleyebilecek biçimde yapın, ikili tartışmalardan ve söz oyunlarından kaçının. Herşeyden son haberdar olan da siz olmayın. Herşeyi bilen kişiler arasına girin, kısacası radarlarınızı açın. Dengeli bir hayat sürün Hayatınızın düzeni doğal olarak çalışma performansınızı etkiler. Yeterli uyku uyumaya, dengeli beslenmeye dikkat edin. Kendinize özen gösterdiğinizi herkes bilsin. Siz kendinize, hayatınıza değer vermezseniz, başkaları hiç vermez. Dinlenmeye, tatil yapmaya zaman ayırın ve her iş gününe taze bir başlangıç yapın. Kaynak:Efeslight.com.tr
-
İZNE ÇIKMAK İSTİYORUM
"İZNE ÇIKMAK İSTİYORUM" Çalışma hayatının en güzel yanlarından biri de yıllık izni kullanma zamanının gelip çatmasıdır kuşkusuz. Özellikle yaz ayları yaklaştığında izin dönemleri konuşulmaya başlar. Ancak, çalışanların hemen hepsi yaz aylarında izin kullanmak isterlerse, ortaya kimi sorunlar çıkabilir. Dinlenme, çalışma hayatının önemli bir parçası, kariyerde başarının anahtarıdır. Doğru zamanlama ile doğru bir izin dönemi, sizi zinde tutacak ve verimliliğinizi arttıracaktır. Ancak, arkanızda rahatsız bir ortam bırakmamalı, aklınızın işte kalmaması için özen göstermelisiniz. İzin kullanmak kadar izne hazırlanmak da önemlidir. Zamanı iyi ayarlayın... İzne çıkma zamanınız genellikle iki faktöre bağlıdır. İlk olarak siz hangi dönemde izninizi kullanmak istiyorsunuz, ikinci olarak da ofis arkadaşlarınızın size bu dönemde acil ihtiyacı var mı? Zamanı öyle bir ayarlamalısınız ki, hem işlerinizin yoğunluğu az, hem de tatil için uygun bir dönem olsun. İş yerinizde sizin işlerinizi takip edebilecek bir kişinin bulunması da çok önemli bir konu. Eğer belirtilen kişi sizinle aynı dönemde izne çıkmak istiyorsa, bunu kendi aranızda halletmeli, kesinlikle üstlerinize taşımamalısınız. Ayrıca şirkette fazla insanın izin kullandığı dönemde sizin de çıkmanıza izin verilemeyebilir. Bu durumda önceden harekete geçmeli, izin döneminizi iyi ayarlamalı ve öncelik için uğraşmalısınız. En uygun dönemler hiç şüphesiz Temmuz ve Ağustos ayları. Ancak sonbaharda da çok keyifli bir tatil yapmanız mümkündür. Bu nedenle izinden beklentilerinize göre uygun bir dönemde karar kılmanız şart. İşlerinizi erken bitirin... Şirketinizin size izin için ne yönde süre vereceği değişebilir, fakat siz işlerinizi önceden bitirmeye çalışın. İzin hakkınızı kullanmadan en az 1 ay önce, asgari olarak bir haftalık fazladan çalışın. Bunun için fazladan mesai yapmayı bile göze alabilirsiniz. Bunun planını da iyi yapmalısınız. Haftalık işlerinizi belirli bir sistematiğe göre dizin. Belki izine çıktığınız zaman işlerinizi yapabilecek veya yerinizi doldurabilecek başka bir eleman olmayacaktır. Bu durumda izin kullanmadan önce işlerinizi bitirmek ya da tatildeyken de çalışmak zorunda kalabilirsiniz. Tatilinizi iyi planlayın... Bir çok insan senelik iznini kış aylarından itibaren planlar. Mutlaka izininizde nereye gitmek istediğinizi daha önceden belirleyin. Ona göre önceden işlerinizi ayarlayabilirsiniz. Ayrıca otel rezervasyonu, para durumu gibi bazı durumları gözden geçirmelisiniz. En önemli konulardan bir tanesi de mali durum. Kış aylarından itibaren izin bütçenizi düşünmelisiniz. Bu da tabii aldığınız maaşa ve tatil kapsamına bağlı. İzne çıkmadan önce mutlaka harcamalarınızın bir çizelgesini çıkartın ki, sonradan maddi darboğaz gibi kötü durumlarla karşı karşıya kalmayın, tatiliniz zehir olmasın. Eğer her şeyi daha önceden iyi planlarsanız ve uygun dönemde izninizi kullanırsanız, daha güzel bir tatile çıkabilirsiniz. Yaz aylarında izin herşey demek değil Yaz aylarında iş yerinizden kopamadınız, izin alamadınız ya da almak istemediniz. Dert etmeyin. Büyük kentlerde de rekrasyon olanakları oldukça fazla. İş çıkışlarında havuzda yüzmenin, geceleri müzik festivallerin, konserlerin, hafta sonları doğa yürüyüşlerinin tadını çıkarabilirsiniz. Üstelik yazın kentler daha tenha olduğu için trafik, gürültü gibi sorunlar yaşamayacaksınız. Komşularınız tatile gitmişse, demoralize olmayın, televizyonun sesini geç saatlere kadar açık tutabileceğinizi, müzik setinizde rahatlıkla müzik dinleyebileceğinizi, evde arkadaşlarınızla parti verebileceğinizi düşünün. Eğer yaz aylarında izin durumunuz yoksa, kendinizi boş yere strese sokmayın. Sonbahar aylarında izin alıp, hem tenha, hem de hesaplı olan Akdeniz'e uzanabilirsiniz. Kış aylarında ise kayak yapmaya gidebilirsiniz. Kaynak:efeslight.com.tr
-
GÜNLÜK YAZMAK İNSANI GELİŞTİRİR
GÜNLÜK YAZMAK İNSANI GELİŞTİRİR Brigitte Jones'un Günlüğü filminin ikincisinin çekildiği şu günlerde, yine günlükler gündeme geliyor. Günlükler kilitli hatıra defterlerinden, sanatsal değer taşıyan yayınlara, çizgi dizilerden online web sitelerine pek çok farklı konseptin ilgi alanı ve kilit konusu halinde, hala. İnternette yayınlanan günlükleri, evet, ünlülerin değil, sıradan kimselerin günlüklerinin bile büyük ilgi gördüğü düşünülürse, günlük tutmanın öylesine yapılan bir eylemden farklı değerlendirilmesi gerektiği anlaşılır. Hem, bakın uzmanlar günlük yazmanın kişi için geliştirici ve organizasyonu kolaylaştırıcı bir yanı olduğunu da söylüyorlar... Doktor Phil Rich gibi pek çok uzman, her gün duygu ve düşünceleri yazılı olarak kaydetmenin kişiler için çok geliştirici ve yönlendirici olduğunu savunuyor. Duygu ve düşüncelerinizi kaydederken, kendinizi yeniden gözden geçirebiliyorsunuz. Günlük yazarken Günlük yazmak kendini ifade etme,geliştirme ve keşfetme yolunda oldukça etkili ve güçlü bir yol. Bir günlük insanın en derin düşüncelerini, hislerini, fikirlerini, kuşkularını ve kaygılarını iletmek ve daha sonradan yeni baştan incelemek için bir yer sağlamakta. Başka koşullarda zor olabilecek bir yolla insanların konuşmak ve kendilerine karşı dürüst olma konusunda bir yer sağlıyor. Günlükler insanların görünen yüzlerinin arkasında parçalarıyla iletişime geçmesini sağlıyor. Kendini ifade etme Kendini dışa vurmak bilinmenin ve açılmanın bir yolu. Bir kere kafanızdan çıktı mı kelimeler hislerinize ve düşüncelerinize bir açıklık kazandırmakta ve bazen onların yarattığı sıkıntıdan kurtulmanızı sağlamakta. Peki hislerinizi açıklamak neden bu kadar önemli? Bizi etkileyen şeyler hakkında konuşmak etrafımızdaki dünyada pek birşey değiştirmiyor ve insanların "Eğer hiçbirşeyi değiştirmiyorsa o zaman bunun hakkında konuşmanın yararı ne?" diye konuştuklarını pek sık duymuşsunuzdur. İşin aslı şu ki kendini ifade etme - olan şeyler hakkında konuşma - dünyayı değiştirmiyor. Ama kendini ifade etme kendinizi ve dünyayı görüp tecrübe etme yolunu değiştirme gücüne sahip. Hislerinizi kelimelere dökmek onlara bir şekil ve anlam kazandırmakta. Bu sizin hislerinizi ve düşünceleriniz çevrenizdeki dünyaya sokmanıza izin veriyor ve bu yolla çevrenizi ve etrafınızdaki insanları birbirine bağlama şansına sahip oluyorsunuz. Kaynak:efeslight.com.tr Ne şekilde ve nasıl günlük kullanmak gerekiyor Eğer günlük yazma işini ciddiye alıyorsanız, yazmak gününüzün belli bir zamanını ayırmanız gerekiyor. Her gün yazmak sizin kendizi daha çok yansıtmanızı ve günün belli bir kısmını nasıl hissettiğinizi düşünmenize yol açacaktır. Günlük yazma işi önemli bir görüşme veya olaydan önce işe yarar bir hale geliyor. Bunun sebebi konuşmak istediğini konular hakkında düşünmenize ve düşünceleriniz ve hisleriniz hakkında daha açık olamanıza yol açması. Kendinizin farkında olamnız ve açık olmanız gereken her durumda daha önceden günlüğünüze yazmanız bazı hislerin ve duygularınızın netleşmesine yardım ediyor. Kendinizi rahatlatmak Günlük tutmaya alışkın olmuyor olabilirsiniz ve belki de nasıl başlamanız gerektiğini bilmiyorsunuz. İlk önce hangi koşulların ve çevrenin sizin günlük tutmanıza en uygun olduğuna karar verin. İşte sizin için bu işi daha rahat ve kolay yapabilmenin bir kaç yolu; Gün içinde düzenli bir yazma zamanı belirleyin, bu zamanın sizin en taze ve en çok enerjiye sahip olduğunuz bir zaman olmasına dikkat edin Yazarken molalar vermeyi ihma etmeyin. Bacaklarınızı uzatmak, aklınızı dinlendirmek için bir fırsat olabilir Duygusal olarak rahat olduğunuz bir çevre yaratın. Arka planda sizi rahatlatan bir müzik olmasına özen gösterin. Güneşli aydınlı bir odayı mı, yoksa mumlarla aydınlatılmış bir odayı mı tercih edersiniz? Fiziksel olarak da rahat olmaya özen gösterin. Bir çokları için yazmak üstünüzde rahat bir giysi ve sevdiğiniz bir sandalyenin üzerinde daha fazla verim getiren bir iş haline gelir. Yazmak ve okumanın sizin için ruhsal olarak da rahatlatıcı olduğu bir yer seçin. Sessiz özel bir yeri mi, insan içinde yazmayı mı seviyorsunuz? Bir yazıyı tamamladığınızda onu tekrar okuyun. Yazdıklarınızı okumak size yeni fikirler kazandırabilir. Kendiniz için yazın Günlüğünüzün hep aynı şey, yani sadece bir günlük olduğu gerçeğini unutmayın. Günlüğünüzü sadece kendiniz için yazdığınızı aklınıdan çıkarmayın. Yazdıklarınızı daha sonradan başkalarının okuyabileceği gerçeğinden etkilenmeyin. Günlüğünüzü daha sonradan okuyacak olan biri için değil, sırf kendiniz için yazın. Düzenli ve dürüst bir şekilde yazarsanız günlüğünüz yaşam içindeki yolculuğunuzun ayrılmaz bir parçası haline gelebilir. "Düşüncelerimi yazdığımda onlar benden kaçmıyorlar. Bu da bana kendi güçümü hatırlatıyor." Isodore Ducasse
-
VÜCUT DİLİ İLE KARŞINIZDAKİNİ ETKİLEYİN
VÜCUT DİLİ İLE KARŞINIZDAKİNİ ETKİLEYİN İnsanın varoluşu milyonlarca yıl öncesine dayanıyor. Dil denen iletişim mucizesi ise insanın varolmasından bir hayli sonra gelişti. Bu durumda insanların birbirleriyle iletişim kurmaları için tek yol vardı, o da vücut dili kullanmaktı. vücut dili günümüzde ise bambaşka bir önem taşıyor. İnsan insanı sadece ağzından çıkan sözlerle değil, vücut hareketleriyle de değerlendiriyor ve yargılıyor. İnandırıcılık derecesi artık sadece sözlerimiz ve sözlerin anlamında öte, sözleri hangi hareketlerle sunduğumuza da bağlı. Önemli olan bir insanın ne söylediği değil, nasıl söylediğidir. Vücut dili ile ilgili kurslar ve kitaplar bile var. Dolayısıyla vücut dilini öğrenmek artık bu yüzyılda herkesin bilmesi gereken bir iletişim sanatı haline geldi… Vücudunuzu kontrol altında tutun Psikologların yıllarca üstünde çalışmalar yaptıkları vücut dili kullanımına göre ikiye ayrılır: İstemsiz vücut dili ile istemli vücut dili. Her insan karşısındakine bir şeyler anlatırken ellerini, kollarını, kaşlarını, göz kapaklarını, ağzını hatta bacaklarını farklı şekillerde hareket ettirir. Bu aslında beynimizin vücut organlarımıza gönderdiği sinyallerle ilgilidir. Bu tamamen istemsiz gelişen bir durumdur ve buna istemsiz vücut dili denilir. İstemli vücut dilinde ise insan bir taraftan konuşurken, diğer taraftan da karşımdakini nasıl daha iyi ikna edebilirim ya da etkileyebilirim düşüncesiyle yola çıkarak bilerek ve istemli olarak vücut dilini kullanması durumudur. Her ikisi de çok önemlidir, çünkü bir taraftan hem istemsiz vücut dilimizi kontrol altında tutmaya çalışmalı, diğer taraftan da daha etkili vücut dili kullanmanın püf noktalarını öğrenmeliyiz. Etkileyici bakın Vücut dili için en önemli organlar sırasıyla gözler, eller, ağız, omuzlar ve bacaklar. Bunun dışında burun kıvırtmak, dil çıkartmak, göğüs bölgemizi hareket ettirmek gibi küçük detaylar da çok önemlidir. İnsanın en anlamlı organı gözlerdir. Gözler her şeyi anlatır zaten, dolayısıyla vücut dili için gözler ilk sırada gelir. Kısık gözlü bakışlar insana şüpheyi, açık gözler merakı, derin bakışlar dikkati, eğik bakışlar üzüntüyü anlatır. Göze bağlı olarak kaşlar da hareket edecektir. Kaş çatmak insana kızdığınızı anlatır, kaşlarınızı bir hilal şeklinde kaldırmak karşınızdakine meraklı olduğunuz izlenimini bırakır. Dikkat etmeliyiz, gözlerimiz karşısındakini dinlerken veya siz karşınızdakine bir şey anlatırken asla boş bakmamalıdır. Karşınızdakini gözlerinizle çok iyi etkileyebileceğinizi asla unutmayın. Eller çok önemli Ellerimizi ikinci derecede çok önemlidir. Gözlerine ve bakışlarına fazla güvenmeyen insanın başvurduğu bir yoldur, elleriyle karşısındakini etkilemek. Bu konuda dikkat etmeniz gereken bazı noktalar var. Ellerinizi kontrollü hareket ettirmelisiniz ve karşınızdakine dinleme fırsatı tanımalısınız. Toplumda ellerini kollarını fazlaca savuran kişiler pek dikkate alınmazlar. Fazla el kol hareketi yapmak karşınızdaki insanın güvenini de kırabilir. vücut dilinde elden çok parmak aktif bir rol oynar. Uyarı niteliğindeki işaret parmağını kaldırmak en çok kullandığımız parmak hareketlerinden birisidir. Bunun dışında anlatmak istediğiniz bir şeyi vurgulamak için ellerimizle büyük daireler çizeriz. Bu da oldukça etkileyici bir vücut hareketi. Parmağınızı burnunuzun altında tutmak ise iyi bir dinleyici olduğunuzun kanıtıdır. Yine parmağınızı çenenizin altında tutmak, kendinize çok güvenen biri olduğunuzu gösterir. Kendinize güvendiğinizi gösterin Omuzlarınızın da oldukça önemli fonksiyonları vardır bu konuda. Şaşırmış izlenimini bırakmak içi omuzlarımızı kaldırırız. Karşınızdakinin sözlerini dikkate almak istemediğinizi vurgulamak içinse omzumuzu hafifçe dalgalandırırız. Otururken bir omuzu, diğerinden yüksekte tutmak ise güç ifadesidir. Karşınızdakine kendinize güvendiğinizi vurgulamak için omuzlarınızı daima dik tutun. Düşük omuzlar her zaman kaybetmenin işaretidir. vücut dili için diğer bir önemli organ ise bacaklardır. Bacak üstüne atmak kendine güvenin işaretidir. Kadınlar bacak bacak üstüne attıkları zaman ayaklarını salladıklarında, bu bir kendine güven anlamı taşıyabilir. Bacakları birleşik tutmak karşınızdaki insan tarafından zayıflık göstergesi olarak algılanabilir. Bacakları uzatıp, ayakları birleştirmek rahatlığın ifadesidir. İş görüşmelerinde en uygun pozisyon bacak bacak üstüne atmaktır. Asla iş görüşmesi yaparken bacaklarınızı birleşik tutmayın ve bacaklarınızı uzatmayın. Kaynak:efeslight.com.tr
-
İŞ YERİNİZDE RAHATLIK
İŞ YERİNİZDE RAHATLIK Bazı biyolog, arkeolog ve bili madamları insanoğlunun çalışması ile ilgili önemli araştırmalarda bulunmuşlar. Sonuçlar ise çok ilginç : İnsan dünyaya çalışmak için gelmemiş. Yani bili madamları insan metabolizmasını incelediklerinde, kesinlikle bu metabolizmanın çalışmak için yaratıldığına inanmıyorlar. Elbette bu şimdilik sadece bir tez ama kim istemez ki yan gelip yatmak. Dünya düzeni ise buna izin vermiyor. Bizi besleyecek birileri olmadığından (bu çoğu insan için geçerli), çalışmak bizim için bir zorunluluk. Öyleyse en azından rahat çalışmak bizim en doğal hakkımız olsun... Yaptığınız her işten sonra 10 dakika dinlenin... Günümüzde yoğun çalışmak herkes için geçerli. Aralıksız birkaç saat çalışmak ise herkesin sağlığını bozar. Öyleyse her yarım saatte bir duraksamak, boş boş oturmak bize faydalı gelebilir. Böylece gözlerimiz, zihnimiz ve bedenimiz dinlenmiş olur. Eğer patronunuz buna izin vermiyorsa, bunun kendiniz için ne kadar gerekli olduğunu ona anlatın. Düz oturun... Masa başında çalışan çoğu insan arkasına yaslanarak çalışmayı çok sever. Bunun kendisini rahatlattığını düşünür. İlk bakışta bu mantıklı gelebilir fakat tamamen yanlış. Çünkü omurumuz düz durduğu takdirde daha iyi dinlenir. Ayrıca eğik oturarak kendinizi ilerisi için tehlikeye sokmuş da olabilirsiniz. Bel kayması, bel fıtığı gibi rahatsızlıkları önlemek için iş yerinizde mümkün olduğunca düz oturmaya çalışın. Ayrıca oturduğunuz yerin fazla yumuşak olmamasına ve sırtınızı yasladığınız bölümün de fazla alçak olmamasına dikkat edin. Masaj yaptırın... Masajın artık insan için faydalı olduğu kanıtlandı. Bu hem sinirlerinizi gevşetir, hem de sizi psikolojik anlamda çok rahatlatır. Iş yerinizde samimi arkadaşlarınıza masaj yaptırabilirsiniz. Eğer göze battığını düşünüyorsanız bu işi akşama bırakmak da bir çözüm. Fakat şunu asla unutmayın, her şeyden önce sizin sağlığınız önemli. Rahat giyinin... Çalışırken rahat giyinmeye çalışın. Erkekler için kumaş pantolon mükemmel bir rahatlık. Üstelik pantolonunuzda gabardin kumaşı kullanıyorsanız, elektriklenmeyi de önlemiş olursunuz. Kemerinizi de çok sıkmayın. Kravatınızı çok sık bağlamayın. Kendinizi nasıl rahat hissediyorsanız öyle giyinin. Kadınlar ise mümkün olduğunca alçak topuklu ayakkabılar giymeli. Topuklu ayakkabı varise yol açabilir. Bacak kaslarınızı fazla çalıştırdığından rahatsız olabilirsiniz. Şık olmak için rahatsız giyinmek gerekmez. Bunun için en iyi çözümü yine siz kendiniz bulacaksınız. Giyimde rahatlık çok önemlidir. Dostlarınızla sık sık muhabbet edin... Diyalog insan için çok önemli. Işinize çok yoğunlaştığınız anda biraz ara verin ve iş arkadaşlarınızla sohbet edin. Bu size hem keyif verecektir hem de zihninizi dinlendirecektir. Fakat iş arkadaşlarınızla mümkünse iş hakkında fazla konuşmamaya çalışın. Bu sizin aklınızı dağıtmaktan çok, daha da karmaşıklaştırır. Kaynak:efeslight.com.tr
-
İŞ YERİNİZDE SOSYAL İLİŞKİLER
İŞ YERİNİZDE İLİŞKİLER Haftanın neredeyse %70'ini çalıştığımız iş yerindeki insanlarla geçiriyoruz. Haftanın 5-6 günü, en az 45 saat onlarla aynı ortamı paylaşıyoruz. İş arkadaşlarımız bu bağlamda bizim bir ikinci ailemiz bile sayılabilir. Dolayısıyla ikinci ailemizle geliştireceğimiz diyaloglara ve ilişkilere büyük özen göstermeliyiz. İş yerinizdeki yoğun tempoyu, sıkıntılı saatleri, yorgunlukları dengeleyecek olan bu ilişkilerdir, dolayısıyla yaptığımız iş kadar, iş arkadaşlarımızla olan ilişkilerimiz de oldukça önem taşır... En yakın iş arkadaşınızla... En yakın iş arkadaşınız, en yakın arkadaşınız değildir belki, fakat iş yerinde herkesin mutlaka öyle birisine ihtiyacı vardır. İşlerimizde zorlandığımız anda, moral depolamamız gerektiğinde yada işleri başka birisinin üstüne yıkmak istediğimizde onlara gerçekten çok ihtiyacımız vardır. İş arkadaşlarımızla aynı zamanda özel hayatımızda da samimiysek, o zaman ortaya çıkan dostluk gerçekten mükemmel olur. Çünkü iş yeri kadar sıkıntılı bir yerde, her zaman iyi bir dosta ihtiyacınız olacaktır. Patronunuzla... İş yerinizde bir üst mevkide bulunan herkes sizin patronunuz sayılır. Yani bir iş yerinde birden fazla patronunuz olabilir. Bunların hepsiyle farklı şekilde ilişkiler kurarız fakat en önemli şey burada saygı ve mesafe faktörüdür. Patronlarınıza karşı saygı demek aslında onlarla kurduğunuz mesafeyi de gösterir. Yani kısacası patronunuzla olan ilişkilerinizi iyi kontrol altında tutmalısınız. Patronunuzla bir konuyu konuşurken laubali olmamalısınız fakat ilişkinizi samimiyet ile resmiyet arasında bir çizgide tutmayı da becerebilmelisiniz. Departmanınız dışındaki insanlarla ilişkiler... Eğer büyük bir şirkette çalışıyorsanız şirkette mutlaka farklı departmanlar vardır. Çok departmanlı şirketlerde insanların hepsi birbirlerini tanımak zorunda değildir ve hatta bir sene bir şirkette çalıştıktan sonra yüzünü ilk kez gördüğünüz bir iş arkadaşınız çıkabilir. İş dostluğu her ne kadar departman içi kalsa da, başka birimlerdeki insanlarla anlaşmak ve onlarla ilişkiler kurmak da oldukça büyük önem taşır. Şirkette yeni tanıştağımız her insana karşı yakın davranmalı ve onlarla olan diyaloglarımızı geliştirmeye çalışmalıyız. Bir iş yerinde ne kadar çok dostunuz var, o kadar çok krediniz var demektir. Çalışanlarımızla... Eğer bir şirkette patronsanız yada pozisyonu sizden küçük insanlarla çalışıyorsanız, unutmamamlısınız ki bu durumda da saygı faktörü oldukça önemlidir. Bilgisayar çağında yaşadığımız şu günlerde patron-çalışkan ilişkileri önceki senelere oranla daha samimi hale gelmiştir çünkü. Bu hem motivasyon açısından çok önemli, hem de çalışanın da size göstereceği saygıyla doğrudan ilgilidir. Patron olsanız bile çalışanınıza her zaman gereken ilgiyi göstermelisiniz. Onunla zaman zaman bir dost ilişkisi bile kurabilirsiniz yalnız bunu kendi lehine çevirmemesine dikkat etmelisiniz. Her zaman, her yerde koltuğunuza göz diken insanlara rastlayacaksınız, bunlarla hiç ilişki kurmamak yada ilişkiyi belli seviyede tutmak en doğru çözüm olacaktır. Kaynak:efeslight.com.tr