
bysteve
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
19 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
bysteve tarafından postalanan herşey
-
Bilim ve Gelecek dergisi bu ay Erdoğan'ı çok kızdıracak
bysteve şurada cevap verdi: irinçköl başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
bu yazılar çok ağır siyaset için allah dostu padişahları kullanıyorlar bu nasıl iş -
istanbuldaki istanbullu sayısının çok az olduğunu öğrendim doğru mu bu?
-
yeni demek ne olduğu belirsiz demek değil yaşı 70 olanlar var çömezleri sevmeyen tanışmak anlaşmak çok zor değil daha öğreneceğin çok şey var bu çömezden
-
sevmeli mi seni anlamadım nedir türkçeden çalma bu kelimeler ingilizce yaz bari anlayalım sefil mi diyor yoksa sevil mi bu kelimeler
-
Gezi Parkı'nın ödüllü animasyon filmi: Tornistan
bysteve şurada yorum gönderdi irinçköl'nın video içinde Gezi Parkı Direnişi
-
evet tanımadığım kişi çok tanımak istemiyorum diye bişey yok amacım latife yapmak idi interlockta bunu anlayacak kapasite yok sadece şaka yapmak istemiştim kimseye taktığım felan yok,kimseyi tanımadığım zaten aşikar interlockun amacı başka galiba
-
kurufasulye varsa hertürlü pirinç pilavı götürür
-
sen bu forumda benim tanımadığım birisin
-
Evcilik Oynar mısın? "Piyale Madra ve Piknik"
bysteve şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Düşündüren Resimler - Karikatürler
pek anlayamadım ama sanırım güzel -
Bu resimde kaç kişi var?
bysteve şurada cevap verdi: mescere başlık Düşündüren Resimler - Karikatürler
işsizlik başa bela arkadaş -
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Toplumsal Kişilik
bysteve şurada cevap verdi: evrensel-insan başlık Psikoloji - Psikoloji Forumu
fark derken ne demek istediğini anlayamadım açıklarmısın -
Erkeği ve kadının kalbi nasıldır?
bysteve şurada cevap verdi: mescere başlık Düşündüren Resimler - Karikatürler
at kalbi nasıl acaba onoda bir çizin -
Öğrencinin bitmeyen çilesi
bysteve şurada cevap verdi: mescere başlık Düşündüren Resimler - Karikatürler
çok güzel olmaz gülmekten öldüm -
Resimlerle 1980ler
bysteve şurada cevap verdi: sleepwalker başlık Düşündüren Resimler - Karikatürler
30 yıl sonra da "2000 lerde yaşamayı çok isterdim" diyecekler zamanınızın kıymetini bilin -
Biber Gazı Sıkan Polisler. !..
bysteve şurada cevap verdi: Siyah_Beyaz başlık Düşündüren Resimler - Karikatürler
emir aldıktan sonra, biber gazı kullandıkları için, polislerin açığa alınmalarını ya da ceza görmelerini isteyen ve düşünen zihinlere acırım vesselam!!!!! -
RADYA BEN BUNLARIN CEVAPLARI İÇİN BAYA DÜŞÜNÜRÜM AMA SENDE BU SORULAR İÇİN BAYA DÜŞÜN MÜŞ OLMALISIN
-
GEZİNİN VE TOPLUSAL DÜZENSİZLİĞİNİN BİR AMİR MEKTUBUNA YANSIMASI
bysteve şurada bir başlık gönderdi: Gezi Parkı Direnişi
Bir amirin başbakana gönderdiği mektup "Sayın Başbakanım; Ben rütbeli bir polisim ve Polis Akademisi mezunuyum. 1999 yılında başladığım meslek hayatımda 13 yıldır aktif olarak polislik yapmaktayım. 4 yıldır 'Cinayet Büro Amiri' unvanıyla hizmet ediyorum ülkeme... Gecem yok, gündüzüm yok, özel hayatım yok! Sabah 08.00'de işe gelip akşam mesai bitince 17.00 ya da 18.00'de eve gitme gibi bir lüksüm yok! 18.00'de, 19.00'da eve gitsem bile; yanı başımda sürekli 'zırıl zırıl' öten bir telsizim ve 24 saat açık olmak zorunda olan 2 adet telefonum var! Her gün gece 01.00, 02.00'ye kadar ayaktayım ve telsizden geçen muhabereye kulaklarımla bağlıyım! Bunun Cumartesi'si de Pazar'ı da yok, o günlerin tek özelliği sabah 08.00'e kadar değil de, saat 10.00'a kadar uyuyabiliyor olmam, o kadar! Uyuduğum süre zarfında da mesleğimden kopabilme lüksüm yok; bazen uyuduktan 1 saat sonra çalan bir telefonla yeniden uyanabiliyorsunuz... Ya da gecenin 03.00'ün de, ya da sabaha karşı 05.00'de... Telefondaki polis memuru "Amirim, bir cinayet vakası var, silahla yaralama oldu, birisi kendisini astı!" diye sizi uyandırıyor, kalkmak ve cevap vermek zorundasınız! Bazen sıkıştıkları, anlamadıkları, tıkandıkları bir konuyu size sormak ve talimatınızı almak için arıyorlar sizi, yine kalkıyorsunuz... Yastığa başımı koyduğumda; eşimi, ailemi, gezip göreceğim yerleri, çocuklarımın geleceğini düşüneceğime, meydana gelen ve fâili meçhul ya da firar olan adlî bir olayın şüphelilerini, neler yapmamız gerektiğinin plânlarını düşünüyorum! Sağlıklı gibi görünsem de bir nevi 'paranoyak' oldum artık... Eşimle konuşurken bir yandan algılarımın bir kısmını telsizde geçen muhabereye yönlendiriyorum. Bazen çocuğumun 'babacığım!' hitabını duyamıyorum! Eşimi ve çocuklarımı ihmal ediyorum, daha doğrusu ihmal etmek durumunda kalıyorum. Haklı olarak 'Sen beni dinlemiyor musun?!' şeklinde eşimin ikaz ve uyarılarına maruz kalıyor, yeri geliyor 'Canım, kısar mısın şu telsizin sesini!' diyor sıklıkla bana... 'Sessiz olun biraz!' diye çocuklarımı azarladığım oluyor çoğunlukla... Çok affedersiniz; tuvalet ihtiyacıma giderken bile muhabereyi takip etmek adına o telsizi tuvaletin eşiğine koyduğum oluyor! Bunu da affınıza sığınarak ve çok mahreme girmiş olacağım belki ama 'bazı şeyleri bilin artık' adına söyleyeceğim utana sıkıla; eşimle birlikte olurken bile telsize kulak vermemden dolayı sıkıntı yaşadığım anlar oldu! Zaten yorgun-argın eve düşmekten o işi de düşünemez hâle geldik çoğunlukla! Bu meslekî şartlar altında amirlerimden fırça yiye yiye, her şeyi göze alarak bir de 'yüksek lisans' yaptım düşünün! Şimdi de acaba bir şekilde 'doktora' yapabilir miyim diye düşünüyorum! Amacım yetişmiş ve kültürlü bir polis amiri olarak topluma ve insanlara nasıl daha iyi katkı yapabilirim, onun sancısını çekiyorum! Bütün bir yılınızın bu tempoda geçtiğini düşünsenize... Sizce bu tempoda çalışan bir polis amiri ne derece 'sağlıklı' olabilir! Beden sağlığımız yerinde olsa bile ruh sağlığımız 'asla' sağlam ve yerinde değildir emin olun! Her türlü olumsuz şarta rağmen; gecemizi-gündüzümüze katarak, vatan-millet-devlet diyerek fedakârca görevimi yapmaya çalışıyor, birileri gibi devletime ve o devleti yöneten hükümetime küfür ve hakaretler etmiyorum! Çünkü şahıslara değil ülkeme 'hizmet' ettiğimi biliyorum! Normal yakıtın (aldığımız maaş) etkisi bittiğinde gaz (manevî duygularımız) devreye giriyor çoğunlukla ve beni ve benim gibi çalışan polisleri ayakta tutuyor! Bütün olumsuzluklar yetmezmiş gibi kanunların yetersizliklerinin doğurduğu olumsuz neticelerin hesabını da biz veriyor vatandaşa... "Abi, bizim böyle bir şeyi yapmaya kanunen yetkimiz yok!" dediğimizde sizi anlamıyor o vatandaş! Polis her şeyi yapar-yapmalıdır diye düşünüyor kendince... Haklı olduğu kadar haksız yere de şikâyet ediliyoruz, adlî ve idarî davalarda yargılanıyoruz, kolunu tuttuğumuz vatandaş 'onun bunun adamıyım!' diye tehdit ediyor bizi.. Yazılı ve görsel basındaki haberlere bakıyoruz; herkes polisin aleyhinde çalışıyor! Olumlu bir tane haber okuyamıyoruz medyada! Köşe yazarları hep aleyhimize yazıyor! Çok değerli bir görevi ifâ eden milletvekillerimizin çocukları bile 'polisle' didişiyor ve polisi yıpratıyor! Artık caddenin-sokağın ortasında alenen saldırıya uğruyor ve darp ediliyoruz! İş bu boyuta geldi... Bu şartlar altında çalışan bir mesleğin mensubu olarak; ne yaparsam yapayım dâima standart maaşım neyse onu alıyorum yine... Ek görev paramız yok, döner sermayemiz yok! Kendini paralayan da yan gelip yatanda 'aynı' parayı alıyor! 10 saat çalışan da benim gibi sürekli 'canlı ve hizmete hazır konumda' olmak zorunda olan da 'aynı' parayı alıyor! Ben inanın 'PARA' için bu yazıyı yazmadım, 'Allah'a şükürler olsun, geçinip gidiyoruz!' diyebilen insanlardanım, ama bazı şeyler inanın 'GURURUMUZA' dokunmaya başladı artık! Muadillerime bakıyorum haklı olarak, hatta 'asla muadilim olamayacak mesleklere'... Muadilim olamayacaktan kastım, çalışma şartları ve yapılan işin önemi-süresi-zorluğu bakımından... Başka bir niyetim yok! Meslek adı zikretmek istemezdim ama; 1) Ben bir öğretmen gibi; Cumartesi-Pazar, bayram-seyran, yaz tatili gibi bir çalışma saati rahatlığına sahip değilim. Günde 3 saat dersime girip evime gidip yatamıyorum! Elimde telsiz-telefon olmadan dolaşamıyorum! Eğitim-Öğretim sezonu başlarken 'bilmem ne parası' altında ek ödeme alamıyorum! 2) Ben bir doktor gibi; 3.000 TL normal maaşımsa 3.000 TL'de 'döner sermaye'den alıp ekonomik olarak kendimi rahatlatamıyorum! Bir gün nöbete kaldığımda nöbet için ekstra para almanın yanında, 2 gün de istirahat edemiyorum! Saat 19.00'da başlayan görevi gece boyunca devam edip sabah 08.00'de görevinden çıkıp öğleden sonra 16.00'da oynanacak futbol maçı ile ilgili saat 12.00'de yeniden görev almak zorunda olan polisleri düşünün bir de, elinizi vicdanınıza koyun! Aylık geliri 10.000 TL'yi bulan 'aile hekimleri'nin olduğunu duymak zorumuza gidiyor! 3) Ben bir asker gibi; ayda 4.000 TL maaşı alıp da kışlada, tugayda, bölükte ekmek elden-su gölden misâli yaşayamıyorum! Sıcak savaş ortamının olmadığı ülkemde 30 yıldır terörle mücadele edip de sonuç alamayan (!) bir kurumdan bahsediyorum! Sabahın 08.00'in de geldiğim görevimden akşam 17.00'de özel servis araçlarıyla kalmakta olduğumu lojmanıma bırakılmıyorum! Emekli olduğumda devletimden 40.000 TL, OYAK'tan 200.0000 TL para alamıyorum! Aldığım para devletimin verdiği ikramiye ne ise o! 4) Ben bir itfaiyeci gibi; bir gün çalışıp salt işi sadece 'yangını söndürmek' olan bir meslekte çalışmıyorum! Çalıştıktan sonra da 3 gün boyunca evimde yatamıyorum! 5) Ben bir tapu memuru gibi, bir nüfus memuru gibi, bir kâtip gibi, bir Valilik çalışanı gibi mesai saatleri standartımı bilemiyorum! BEN TÜRK POLİSİYİM! Kendimi 'sahipsiz' hissediyorum ne yazık ki! Benim teşkilâtımın başına bile BENİM gibi Polis Akademisi mezunları bile değil de VALİ atanıyor EMNİYET GENEL MÜDÜRÜ olarak... Böyle bir teşkilâtta çalışıyorum ben!.. Ve ne yazık ki AN itibariyle, bana POLİSE değil de, yine ve yeniden ASKERE zam yapıldığının haberlerini okuyorum yazılı ve görsel basından... Allah beni evime, çoluğuma-çoçuğuma nasip etmesin ki PARA İSTEMİYORUZ sizlerden... Sadece ADÂLETİ sağlayın; GURURUMUZA DOKUNUYOR bize revâ gördükleriniz ve ZORUMUZA GİDİYOR! Belki 'polise karşı' sizde de bir 'önyargı' olabilir, siz de hayatınızın bir anında bir şekilde 'olumsuz bir polis hikâyesi' yaşamışsınızdır kendiniz ya da bir yakınınız olarak... Trafikte ceza yemişsinizdir, bir kavgada, bir toplumsal olayda coplanmış ya da biber gazı mağduru olmuşsunuzdur! Ama EMPATİ yapın lütfen ve bu ön yargılarınızdan (eğer varsa) sıyrılın ve sesimize kulak verin! Pire için yorganı yakmayın, kurunun yanında yaşı da yakmayın; MARİFET BUDUR! Allah için SADECE ve SADECE BU ADÂLETSİZLİĞE BİR AN ÖNCE SON VERİN; kul hakkına giriyorsunuz en basit haliyle, onu derim size sadece! Ben 'futbol kulüplerinin bir futbolcuya trilyonları verdiği bir ortamda' TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN BİR POLİSİ OLARAK BİR KURUŞ PARA ALMADAN SAATLERCE AYAKTA DİKİLİP 'YORGUN SAVAŞCI' MİSÂLİ EVİME KENDİMİ ZAR-ZOR ATMAK ZORUNDA MIYIM? Hem de yukarda da belirttiğim gibi 12 saatlik bir gece görevinin ardından... Ya da 16.00'da başlayıp 18.00'de biten bir maç görevinden sonra saat 19.00'da görev birimine giderek bir de burda 12 saat çalışmak zorunda mıyım onca yorgunluğun üzerine?.. Soruyorum size! Elinizi vicdânınıza koyarak cevap verin bizlere! Emekli olan polislerin 'ne kadar' yaşayabildikleri ile ilgili yapılan bilimsel bir çalışma yazısı vardır bilmem okuyabildiniz mi?.. Okuyun bir vaktiniz varsa! Lütfen! Yaptığımız işi ASLA para ile pulla ölçmüyoruz, ölçemeyiz de! Kutsal bir görev ifâ ettiğimizin farkındayız! Bir garibanın, bir masumun, bir yaralının yardımına koşmanın, onu koruyup gözetmenin, bir fâili meçhul olayı aydınlatıp bir fâili firarı yakalamanın zevkini ve hazzını para ile pulla izah edemezsiniz zaten, o zevki ve hazzı yaşamanız gerekir! Bu duygularla ve yazımda da belirttiğim GAZ ile yâni Allah rızası, vatan-millet-devlete hizmet etmenin manevî hazzı ile ayakta duruyoruz BUNDAN EMİN OLUN! Sıkıntılarımızı daha kısa bir yazıyla dile getirebilmek isterdim ama bu mümkün değil! Emin olun bu bile sıkıntılarımızın binde biri belki de! Bu yazıyı okur musunuz bilemem ama eğer okur da beni ve bizleri ANLARSANIZ ve bunu kamuoyu önünde deklare ederseniz o mutluluk bile bizlere yeter! En azından 'kıymetimizi bilen ve hâlimizden anlayanlar da var!' deriz gönül rahatlığıyla! SAYGILARIMLA!..? Ne dersiniz bu polis haklı mı haksız mı? Bu konuda kararı, bu yazdıklarımı okuyan siz dostlar verin olmaz mı?.. NOT: POLİSİN BUNCA FEDAKÂRLIĞINA RAĞMEN AK PARTİ İKTİDARI VE SAYIN RECEP TAYYİP ERDOĞAN SON 1 YIL İÇERİSİNDE 2. KEZ ASKER'E ZAM YAPTI. POLİSE İSE ADETA KÜFREDER GİBİ, 09 NİSAN 2012'DE TAM DA POLİS HAFTASI İÇİNDE BİR ZAM. DİĞERİNİN ÇALIŞMASI DA ŞU GÜNLERDE HALA DEVAM ETMEKTE. %20 CİVARINDA BİR İYİLEŞTİRME DAHA OLACAK! ORDUDAKİ MUADİLLERİMİZİN BAYA BİR GERİSİNDE KALDIK! POLİS AKADEMİSİ MEZUNUYUZ, YÜKSEK LİSANS YAPTIK. 4 YILDIR AKTİF OLARAK GÖREVLİ OLDUĞUM İLDE CİNAYET BÜRO AMİRLİĞİNE BAKIYORUM, GECEMİZ GÜNDÜZÜMÜZ YOK. ŞARTLAR MALUM. SİZ NE TAVSİYE EDERSİNİZ BİLEMEM AMA BEN BUGÜN BİR DELİLİK YAPTIM VE YUKARIDAKİ METNİ İŞ YAPACAKLARINA İNANDIĞIM 88 AK PARTİ MİLLETVEKİLİNİN E-POSTA ADRESİNE GÖNDERDİM. BAKALIM NE OLACAK? Önder AYTAÇ / Rotahaber SADECE EYLEMCİLERİN HAKLI OLDUĞUNU DÜŞÜNENLERE GELSİN CANLAR -
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Toplumsal Kişilik
bysteve şurada cevap verdi: evrensel-insan başlık Psikoloji - Psikoloji Forumu
Öncelikle ne mutlu Türküm diyene sözü halkı Türkleştirmek için söylenmemiştir. daha önce denenen İslamcılık , Osmanlıcılık , vb. akımları halkı birleştirememiş aksıne müslüman olmayanları ayırmış ve dış güçlerin kışkırtmasıyla Osmanlıda ki milletler ayaklanmıştır . Atatürk'te bu durumu görmüş ve insanları Türklük adı altında toplamayı hedeflemiştir. peki başarılı olmuş mudur? Mantıken Osmanlıcılık daha çok işe yaramalıydı çünkü o zamanlar Osmanlı devleti altında yaşayan herkes Osmanlılı sayılırdı . Ama bunu milletler kabul etmediler . Türkçülük ise işe yaramıştır bunu da şimdi ki kendisini Türk sayan ermenilerden gürcülerden lazlardan anlayabiliriz .