cerenimoo tarafından postalanan herşey
-
HOŞGELDIM,SEFA GELDİM
cerenimoo şurada cevap verdi: ÇENEM DÜŞTÜ başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımBir insana yaptığı yanlışı anlatmanın en iyi yolu;oyununa katılmaktır...
-
HOŞGELDIM,SEFA GELDİM
cerenimoo şurada cevap verdi: ÇENEM DÜŞTÜ başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımAaa...düşündü.. Şaka bir yana umuda bağlanmak umutsuzluktur demiş sevdiğim bir şahıs... Yalanlarını kaldıran olalım madem...
-
HOŞGELDIM,SEFA GELDİM
cerenimoo şurada cevap verdi: ÇENEM DÜŞTÜ başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımUmudun çoksa cellat olabilirim...
-
HOŞGELDIM,SEFA GELDİM
cerenimoo şurada cevap verdi: ÇENEM DÜŞTÜ başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım... Emin değilim ... Ama bilimin söylediklerinin arkasındayım...
-
anne ve babanız kişiliğinizi ve hayatınızı ne ölçüde etkiledi
Kendi adıma söyleyeyim Berceste... Az kaldı..Az...
-
HOŞGELDIM,SEFA GELDİM
cerenimoo şurada cevap verdi: ÇENEM DÜŞTÜ başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımTabiki değil... Mesela sen çok konuşuyorsun ama aynı zaman da düşünemiyorsun da...
-
HOŞGELDIM,SEFA GELDİM
cerenimoo şurada cevap verdi: ÇENEM DÜŞTÜ başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımEvet... Hipotez yerini bulmadan çürütülmüştür... Bu ikinci sorun oluyor bu arada... Cevaplayayım... Düşünme yetileriyle ilgili olarak düşünemezler...
-
anne ve babanız kişiliğinizi ve hayatınızı ne ölçüde etkiledi
Hele bir kendi zihniyetimizde başlayalım da yıkıma... 'Keşkeler' bize kalmasın...
-
HOŞGELDIM,SEFA GELDİM
cerenimoo şurada cevap verdi: ÇENEM DÜŞTÜ başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalımyav Hindistan'ı çok gezmedim,bilemicem... Evet bu cümlende çürüteceğim iki şey var... 1.si demek ki;çok gezmiyormuşsun... Ve;çokta bilmiyormuşsun... Bana sorduğun soruya gelirsek... Pek bir iddaalı değilim çok bildiğim konusunda ama... Görünüre bakarsak İngiltere'den tutalım Türkiye'ye kadar,bayağı bir kişi Bush'un gömleğini ütülüyor... Hem de yalanarak...
-
anne ve babanız kişiliğinizi ve hayatınızı ne ölçüde etkiledi
Kabullendirme çabası... ---------- Herkes kendince doğrusunu zorlanmadan yaşamalı derim... Elbet bir noktada kesişir kabul görülen doğrular da 'gerçek olan nedir',ortaya çıkar...
-
HOŞGELDIM,SEFA GELDİM
cerenimoo şurada cevap verdi: ÇENEM DÜŞTÜ başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımÖncelikle savaş düşünen aptalların işi olduğu için,emin ol;insan beyninden başka bir ordu oluşturamaz ABD... Sana gelince... Konuyu saptırma... Sorum hala geçerlidir...
-
anne ve babanız kişiliğinizi ve hayatınızı ne ölçüde etkiledi
Yanında sevildiğini bildiğin bir kalp olsun yeter,değil mi Berceste... Bu şekilde arkanda gene de olmasınlar... Çünkü arkamda bildiğim anne ve babam,aslında çoktandır önümde duruyorlarmış... Ancak farkediyorsun....
-
HOŞGELDIM,SEFA GELDİM
cerenimoo şurada cevap verdi: ÇENEM DÜŞTÜ başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalımhele çeneni topla bir sen... ... Çok biliyormuş... Sana soru o zaman... İkiz kulelerin yıkılması üzerine,Amerika Birleşmemiş Devleti hangi ırktan 'geçmiş olsun' niyetli inek yardımı görmüştür....
-
anne ve babanız kişiliğinizi ve hayatınızı ne ölçüde etkiledi
Görünüre bakılırsa herkes kabul etmiş;anne-babanın çocuğun hayatını birçok yönde şekillendirebileceğini... Lakin benim 'geçmişe dönük' hayallerimde yatan;anne ve babam şöyle olsaydı da,sınırlarım bu noktadan çizilseydi litarütürleri değil... Sınırlarımızı çizen aile kavramının dışarısında bir;geçmişe iç çekiş... Ayaklarım üzerinde durduğum gün,bana ne yapmak istiyorsan gidip yapsana hatırlatmasını yapan bir anne-baba profili mesela... Ayaklarım üzerinde durmaktan kastım;birçok anne baba zihniyetinde yatan ekonomik bağımsızlık endişesi de değil... Yürüyebileyim,tutabilecek,kavrayabilecek bir gücüm olsun yeter... İşte ancak bu gerçekleştiğinde,sınırlarım çizilmeyecek...'Özgür','özgürlüğü satılan' da olmayacağım... Çünkü 'sınır','özgürlük';hafızamı meşgul eden kavramlar olmaktan çıkacak...
-
İlk merhaba...
cerenimoo şurada cevap verdi: __mavi_siyah__ başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalımsen hoşgeldiğinin farkına varanlardansın öyleyse... merhaba diyelim sana...
-
İlk merhaba...
cerenimoo şurada cevap verdi: __mavi_siyah__ başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımHoş gelmişsin mai siyah... Katılımını beklerim...
-
SİVAS KATLİAMI 13.YILI
Sivas... Ve öncesinde Solingen... İnsan(lığın) yakıldığı iki kent... Bu iki kentin baş harflerini yan yana getirirsek, neyle karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır; ss!.. ---------------------------------------------- Yedi kova su yeterliydi Sivas'taki ateşi söndürmek için.. Oysa her biri devlet dairesindeki kovaların Üstünde yazılı altı harfli bir sözcüktü;YAN IN. 'G' harfi boştur kovaların.. Ki okununca dolu olanları ortaya çıkar.. Madımak oteli'nin merdivenlerinde kurtulmayı bekleyenler için verilen karar: YAN IN......... SUNAY AKIN..
-
insan neden yaşar,sonunu bile bile?
İnsanız çünkü...... Güzel... ----------------------------------------------- Yaptığından pişmanlık duyupta geri dönenler gördüm... Yaptıklarının pişmanlık duyulası yanlışlarla dolu olduğunu farkedememişler de gördüm... Vicdanım çokça rahatsız oldu... Klavye başında geçirdiğim vakite istinaden hak etmektedir de hala bunu... ---------------------------------------------- Gene de yaşamak sonu bilememektendir derim... Birçoğumuzun biliyor rolü yapması da,bunun endişesini taşımasından değilmidir zaten... -------------------------------------------------- Ölümsüzlüğe gelince... Yaşamı sonsuzlaştıran olgular bilindikçe,hepimiz birer ölümsüzüz zaten.... Kimlikli ölüler...
-
insan neden yaşar,sonunu bile bile?
Asıl sorulası vahim yer şurası ki;sonunu bile bile neden ''böyle'' yaşar...
-
TÜRKİYE'YE BÜYÜK TERBİYESİZLİK!
Merak eden arkadaşlar için.... 'Olay'( ) vidyoyu buradan seyredebilirsiniz... Şarkının anlayacağımız dildeki sözleri... Kutsal dağları duyabiliyor musun? Yalancı, Katil, Şeytan Aras Nehri'ne dön Biri hepsini kana boyayın dedi... öldürün dedi onları Yalancı, Katil, Şeytan Aras Nehri'ne dön Özgürlük, Özgürlük, Özgürüz, Özgürüz Onların hepsi geri döndü Dağın yamacında dinleniyorlar Öğrendik ki sizde hiç Gurur yokmuş, katiller, ipneler! Aras Nehri'ne dönün Onların hepsi geri döndü Dağın yamacında dinleniyorlar Öğrendik ki sizde hiç Gurur yokmuş, katiller, ipneler Aras Nehri'ne dönün Özgürlük, Özgürlük, Özgürüz, Özgürüz............
-
KÖYLÜLERİ NİÇİN ÖLDÜRMELİYİZ...
Bu başlık daha önceden açılmış... Affola...
-
ÜNLÜLERİN SON SÖZLERİ...
"Ölmek üzere miyim, yoksa bugün yasgünüm mü?" Lady Astor - Ingiliz Parlamentosunun ilk kadin üyesi. Ölüm döşeğinde tüm ailesini çevresinde görünce... "Neden olmasın, ne de olsa kendi malı." Charles Chaplin Ölüm döşeğinde iken çağrılan papazın "Tanrı ruhunu bağışlasın" demesi üzerine... "Ben piyanistim." John Fields(1872-1837) - Ingiliz piyanist ve besteci. Ölüm döşeğinde papaz cağırmak isteyenlerin mezhebini öğrenmek icin sordukları, "Baptist misiniz, yoksa Kalvenist mi?" sorusu üzerine... "Son sözler yeterince konusamamış ahmaklar içindir." Karl Marx "Neden seninle konusayım ki, biraz önce patronunla konusuyordum." Wilson Minzer - Amerikali yazar ve ünlü kumarbaz. Ölüm döşeğinde bir an kendine gelip üzerine eğilmiş papazı görünce söylemiş... "Bir adım daha öne gelin delikanlılar, bu şekilde daha kolay olacak." Robert Erskine Childers(1870-1922) - İrlandalı yurtsever.İngilizlerle anlaşma yanlısı birliklerce kurşuna dizilirken...
-
KÖYLÜLERİ NİÇİN ÖLDÜRMELİYİZ...
Az önce bir sitede rastladım bu şiire... Yorumsuz...Lakin... Ve susmada bile sözler vardır.... TASSO Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz? Çünkü onlar ağırkanlı adamlardır Değişen bir dünyaya karşı Kerpiç duvarlar gibi katı Çakır dikenleri gibi susuz Kayıtsızca direnerek yaşarlar. Aptal, kaba ve kurnazdırlar. İnanarak ve kolayca yalan söylerler. Paraları olsa da Yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır. Herşeyi hafife alır ve herkese söverler. Yağmuru, rüzgarı ve güneşi Birgün olsun ekinleri akıllarına gelmeden Düşünmezler... Ve birbirlerinin sınırlarını sürerek Topraklarını büyütmeye çalışırlar. Köylüleri niçin öldürmeliyiz ? Çünkü onlar karılarını döverler Seslerinin tonu yumuşak değildir Dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler. Gazete okumaz ve haksızlığa Ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar. Adım başı pınar olsa da köylerinde Temiz giyinmez ve her zaman Bir karış sakalla gezerler. Çocuklarını iyi yetiştiremezler Evlerinde, kitap, müzik ve resim yoktur. Birgün olsun dişlerini fırçalamaz Ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar. Köylüleri niçin öldürmeliyiz ? Çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler. Birbirlerinin evlerine ancak Ölümlerde ve düğünlerde giderler. Şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır Ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar. Binlerce yılın kalın kabuğu altında Yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır. Aldanmak korkusu içinde Sürekli birbirlerini aldatırlar. Bir yere birlikte gitmeleri gerekirse Karılarından en az on adım önde yürürler Ve bir erkeklik işareti olarak Onları herkesin ortasında azarlarlar. Köylüleri niçin öldürmeliyiz ? Çünkü onlar yanlış partilere oy verirler Kendilerinden olanlarla alay edip Tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar. Devlet; tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir Devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar. Yiğittirler askerde subay dövecek kadar Ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır- Ezim ezim ezilirler. Enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler Cami duvarı, kahve ya da bir ağaç gövdesine yaslanıp Onbir ay gökyüzünden bereket beklerler. Dindardırlar ahret korkusu içinde Ama bir kadının topuklarından Memelerini görecek kadar bıçkındırlar Harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez Şehre giderler !.. Köylüleri niçin öldürmeliyiz ? Çünkü onlar otobüslerde ayaklarını çıkarırlar Ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara Herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden Kızlarının talihsizliğini ve hayırsız oğullarını anlatırlar. Yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde Bunun, tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar. Ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta Gizli bir övünçle, uzak şehirdeki Zengin bir akrabalarından söz ederler. Kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar Ama sokağa çıkar çıkmaz sünküre sünküre Yollara tükürürler... Ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine Şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar. Köylüleri niçin öldürmeliyiz ? Çünkü onlar ilk akşamdan uyurlar. Yarı gecelerde yıldızlara bakarak Başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur. Gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa Ve yaz güneşleri ekinlerini yetirirse severler. Hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe -Bu verimi yüksek bir tohum bile olsa- Sonuçlarını görmeden inanmazlar. Dünyanın gelişimine bir katkıları yoktur. Mülk düşkünüdürler amansız derecede Bir ülkenin geleceği Küçücük topraklarının ipoteği altındadır. Ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden Zamanın derin ırmakları önünde... KÖYLÜLERİ, SÖYLEYİN NASIL NASIL KURTARALIM ?.. Şükrü Erbaş
-
NÜKLEER SANTRAL(SİLAH) TEHDİDİ...
Bu günlerde ''hüküm et'' enerji politikalarının rıskını yedirmek üzere,yeni bir projenin eklenmesi hazırlığı içersinde.Ancak bu sefer ki,projenin yanlışlığı yanlışlıktan da öteye bir boyut taşımakta.Çünkü sonuçları tarihe leke düşürecek ölçüde karanlık... Geçtiğimiz günlerde Başbakan ve Enerji Bakanı Hilmi Güler Sinop'ta nükleer santral kurulacağına dair bir açıklama yaptı.Açıklamalarının arasına bir de;nükleer enerjinin,ucuz,temiz ve güvenilir olduğunu sıkıştırıverdiler. Şimdi durup 'gerçekten böylemidir'i tartışalım bir... Radyoaktif atıklar çevreye telafi edilemez zararlar vermekte.Peki ülke buna dur diyebilecek güçte mi?Daha geçtiğimiz günlerde tuzladaki zehirli varilleri temizleyememiş bizler,bakalım buna nasıl dur diyeceğiz... Peki nükleer enerji güvenilir midir?En gülünç olan yer de burası olsa gerek.Nükleeer enerji kontrolü günümüzde teknolojik açıdan ne derece kontrol edilebilir acaba?..Zamanında sözde ülke yararına kurulmuş nükleer santrallerin sonuçlarına bir bakalım... İngiltere'de kurulmuş askeri amaçlı santrallerden yüksek radyasyon kaçağı...japonya'da santral hattı sızıntısı ve 37 işçinin radyosyona maruz kalması...Çernobil'de reaktörde patlama sonucu yakıtın %70'inin dünyaya yayılması..Gene japonya'da radyasyon sızıntısı sonucu 49 işçinin radyosyana maruz kalması ve yaklaşık 300 bin kişinin evinden dışarı çıkamaması... Evet,sözde istihdam yaratan nükleer enerjinin kayıpları hafızada kalır ölçüde bunları yaratmış geçmişte.ve günümüzde de etkisini göze gösterilmeyen ölçüde taşımakta...Çernobil faciasından sonra doğu ve karadeniz bölgelerinde insanlar hala kansere yenik düşmekte.Koyun,kuzuların anne karnından iki başlı çıkmasını da elbet duymuşsunuzdur.Lakin duymadığımızda,duyurmadıkları da var ki.Facianın boyutları onlarca sakat çocuğun da dünyaya gelmesidir.Tıpkı insanlarda gerçekleşen sakat doğumların,hayvanlar üzerinden örtülmesi gibi.. Şimdi nükleer enerji 'ucuzmudur'u tartışalım.Santral yapımı kurulumundan tutalım,işletmesine kadar büyük ölçüde yatırıma ihtiyaç duyan bir enerji türüdür.Oysa,bugün ülkenin enerji kaynağının büyük çoğunluğunu güneş enerjisinden aldığı bilinmektedir.Yola çıktığımızdada sıkça rastladığımız trafik lambalarından tutalım,telefon kulübelerine kadar,hepsi güneş enerjisiyle çalışmaktadır.Ki bu ülkenin enerji ,ihtiyacının sadece rüzgar enerjisinden karşılanabileceği de yetkili kurumlarca bilinmektedir... Öyleyse akıllarda yeni bir soru oluşmakta şimdi...Nükleer santral kurulmasının altında yatan gerçekler???Elbetteki yatırımın ucuzluğundan tutalım güvenirliliğine kadar bütün rakamsal değerleri,bu işe kalkışanlar bizden çok daha iyi bilmekte.İşin doğurabileceği ve geçmişte de doğurduğu acı boyutların düpedüz farkında... Lakin hedefleri de bunları unutturacak kadar çıkarlarına hizmet etmekte.Bu hedeflerin en başında yatan da şu gerçektir ki;nükleer santral kurulmasının altında yatan niyet;'nükleer silahlardır'.Nükleer santral,nükleer silahın ham maddesi olan plütonyumun üretilmesini sağlar.Tüm bu 'ucuz,güvenilir elektirik için nükleer santral' yalanlarının asıl niyeti de nükleer silah üretimini meşru kılmaktır... Almanya bugün nükleer santrallerinden sızan radyoaktif atıkları,sömürge döneminde topladığı klan ülkelerine boşaltmakta.. Nükleer sahibi olan ülkeler,birkaç saniyede milyonlarca insanı yok edebilecek tehdit barındırmakta.Bu da geçmişe dönüş ölümler geleceğe dönüş yeni katiller anlamına geliyor.Hiroşima'da ve Nagasaki'de on binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan olayda;ABD'nin nükleer silahı ile Japonya'yı vurması yatmaktaydı.Öyleyse soruyu şimdi buradan sormak gerekiyor.Türkiye kimi vuracak?...Hangi nükleer enerji sahibi ülkeyi?...Pakistan mı,Hindistan mı,İran mı...Hangisi? -------------------------- Ve son olarak eklemek istediğim birşey de var ki;Yakın çevrelerden az duymuyorum,''Aman Sinop'a kuruluyor nasıl olsa,bize ne'' aldırmazlığını..İsyanı buradan çekmek gerek öyleyse..Sinop halkını değil,insanlığı vuracak çizgiden... ''Nükleer stop Sinop'' değil...! Yeni Çernobillere merhaba demeyelim...
-
PAULO COELHO
İYİ VE KÖTÜ Leonardo da Vinci 'Son Akşam Yemeği' isimli resmini yapmayı düşündüğünde büyük bir güçlükle karşılaştı... İyi'yi İsa'nın bedeninde, Kötü'yü de İsa'nın arkadaşı olan ve son akşam yemeğinde ona ihanet etmeye karar veren Yahuda'nın bedeninde tasvir etmek zorundaydı... Resmi yarım bırakarak bu iki kişiye model olarak kullanabileceği birilerini aramaya başladı. Bir gün bir koronun verdiği konser sırasında, korodakilerden birinin İsa tasvirine çok uyduğunu fark etti. Onu poz vermesi için atölyesine davet etti, sayısız taslak ve eskiz çizdi. Aradan 3 yıl geçti. 'Son Akşam Yemeği' neredeyse tamamlanmıştı, ancak Leonardo da Vinci henüz Yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı... Leonardo'nun çalıştığı kilisenin kardinali, resmi bir an önce bitirmesi için ressamı sıkıştırmaya başladı. Günlerce aradıktan sonra Leonardo vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam buldu. Paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmıştı. Leonardo yardımcılarına adamı güçlükle de olsa kiliseye taşımalarını söyledi çünkü artık taslak çizecek zamanı kalmamıştı. Kiliseye varınca yardımcılar adamı ayağa diktiler. Zavallı, başına gelenleri anlamamıştı. Leonardo adamın yüzünde görülen inançsızlığı, günahı, bencilliği resme geçiriyordu... Leonardo işini bitirdiğinde, o zamana kadar sarhoşluğun etkisinden kurtulmuş olan berduş gözlerini açtı ve bu harika duvar resmini gördü. Şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi: 'Ben bu resmi daha önce gördüm...' 'Ne zaman?' diye sordu Leonardo da Vinci, o da şaşırmıştı. 'Üç yıl önce' dedi adam.. 'Elimde avucumda olanı kaybetmeden önce. O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum, pek çok hayalim vardı, bir ressam beni İsa'nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti...' İyi ve Kötü'nün yüzü aynıdır... Her şey insanın yoluna ne zaman çıktıklarına bağlıdır... Paulo Coelho