Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

nicomedias

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.085
  • Katılım

  • Son Ziyaret

nicomedias tarafından postalanan herşey

  1. nicomedias

    PAULO COELHO

    Aslan ve Kediler Aslan derin bir konuşmaya dalmış bir grup kediyle karşılaştı. “Onları yiyeceğim,” dedi kendi kendine. Ama birden bire tuhaf bir sükunet çöktü üstüne ve kedileri yemek yerine, konuşmalarını dinlemeye karar verdi. “Sevgili Tanrım,” dedi kedilerden biri, aslanın varlığından habersiz: “Bütün gün gökyüzünden üzerimize fare yağdırman için dua ediyoruz.” “Ve hiçbir şey olmuyor,” dedi bir başka kedi; “Belki de tanrı yoktur!” Gökyüzünden hiçbir cevap gelmedi. Ve kediler inançlarını kaybettiler. Aslan yattığı yerden kalktı ve kendi yoluna giderken düşündü: “Kim bilebilirdi ki? Orada dikilmiş o küçük yaratıkları öldürmeye hazırlanıyordum ve Tanrı beni durdurdu. Oysa kediler sadece istedikleri şey başlarına yağmadı diye yüce varlığa inanmaktan vazgeçtiler. PAULO COELHO
  2. Serdar Turgut'un dediği gibi; ZOMBİLERİN DÖNÜŞÜ
  3. Bugün yalnızım ne yapıcam aslında neşem yerinde olsa neler yapardım daa... hiç tadım tuzum yok(ama yemek için tuzumuz az da olsa var),çizgi film izlerken bile ağlıyorum bu aralar en iyisi bişey izlememek yemek yapıyim dedim. ne yapıcaz tavuk sote yapalım ne varsa atın evde bulduğunuz sebzelerden domates ,biber,soğan sarımsak,soğandan kaynaklanan az da gözyaşı iyi tat veriyoo...(tavuğuda atın tabi ) ama yaptım da... yokk iştahım yok. yaptım, yaparken doydum afiyet olsun.
  4. e bi daha tebrik ediyorum ben seni Love Don't Cost A Thing (ben bayaaa maydanoz oldum özür diliyorum bi daha yazmam burayaa ve başka ilgili konulara...)
  5. ilk önce dogville cesaretine hayran kaldım... evet seviyosan saklamaya gerek yok içinden geleni yazmışsın. adrenalin kızar veya mutlu olur onu bilemeyiz ama bravo yanii yinede burada konuşulanlar geyik olarak adlediliyor.yıpratma kendini ve ayrıca benden sonra bir mesaj yazarsan sevinirim yoksa forum index sayfasında: adrenalini seviyorum... ---------------------------- nicomedias olarak kalıcak o zaman durum kötü olur hehehehe
  6. şair veya yazar değeil ama ...eklemek istedim..kusura bakmayın. intihar mektubu da değil... PATRICE LUMUMBA'NIN ÖLDÜRÜLMEDEN ÖNCE KARISINA YAZDIĞI SON MEKTUP: "Sevgilim, Bu mektubu yazarken sana ulaşıp ulaşmayacağını ya da ulaştığında hâlâ hayatta olup olmayacağımı bilemiyorum. Ülkemin bağımsızlığı için yürüttüğüm mücadele boyunca, ben ve arkadaşlarımın uğrunda hayatlarımızı verdiğimiz kutsal dâvânın zafere ulaşacağına hiç kuşku duymadım. Ama bizim ülkemiz için istediklerimiz; onurlu bir yaşam, parlak bir saygınlık, kısıtlanmamış bir özgürlük gibi vazgeçilmez değerler, o güvendiğimiz ve yardım istediğimiz BM'deki önemli görevliler tarafından asla istenmedi. Çünkü farkında olsun ya da olmasınlar, doğrudan ya da dolaylı olarak Belçika ve batılı dostlarının sömürgeciliğini destekliyorlardı. Yalnız değiliz... Afrika'da, Asya'da ve bütün dünyadaki özgür insanlar, bu topraklarda bir tek sömürgeci ve paralı asker kalmayana kadar savaşacak olan milyonlarca Kongolunun hep arkasındalar... Ayrıldığım ve bir daha asla göremeyeceğim çocuklarıma anlatılmasını istiyorum ki; Kongo'nun mükemmel bir geleceği olacak. Bağımsızlık ve egemenliğimizi tekrar kazanmak görevi kendilerinin ve bütün Kongolularındır. Saygınlık olmayan yerde özgürlük yoktur. Adalet olmayan yerde saygınlık yoktur. Bağımsızlık olmayan yerde ise tek bir özgür kişi yoktur. Hiçbir barbarlık, hiçbir acı ve hiçbir işkence, beni merhamet dilemeye zorlamadı. Başım dik olarak, sarsılmamış bir inanç ve ülkemin kaderine dair derin bir güvenle ölmeyi, kutsal ilkelerimizin küçümsenmesini izleyerek yaşamaya tercih ederim. Tarih bir gün sözünü söyleyecek. Brüksel, Paris, Washington ya da Birleşmiş Milletler'in öğrettiği tarih değil; bizim sömürgecilik ve kukla hükümdarlarından kurtulmuş, özgürleşmiş ülkelerimizde öğretilecek tarih... Afrika kendi tarihini yazacak, sahranın kuzeyinde ve güneyinde, bu zafer ve saygınlığın tarihi olacak. Ağlama sevgilim; Biliyorum ki benim çok acı çekmiş ülkem kendi bağımsızlık ve özgürlüğünü savunacak. Yaşasın Kongo! Yaşasın Afrika!"
  7. güzelmiş eline sağlık
  8. Woody Allen'ı düşünüyorum ölüm üzerine güzel bi sözü aklıma geldi
  9. Tanrılar Sisyphos'u bir kayayı durmamacasına bir dağın tepesine kadar yuvarlayıp çıkarmaya mahkum etmişlerdi; Sisyphos kayayı tepeye kadar getirecek, kaya tepeye gelince kendi ağırlığıyla yeniden aşağı düşecekti hep. Yararsız ve umutsuz çabadan daha korkunç bir ceza olmadığını düşünmüşlerdi, o kadar haksız da sayılmazlardı. Homeros'a bakılırsa, Sisyphos ölümlülerin en bilgesi, en uyanığıydı. Başka bir söylentiye göre de haydutluğa eğilim gösteriyordu. Ben bunda bir çelişki görmüyorum. Ruhlar dünyasının yararsız işçisi olmasına yol açan nedenler konusunda kanılar farklı. İlkin tanrıları biraz hafife alması başına kakılıyor. Onların gizlerini açığa vurmuştu. Jüpiter, Asope'un kızı Egine'yi kaçırır. Kızın babası bu kayboluşa şaşar, Sisyphos'a dert yanar. Bu kaçırmayı bilen Sisyphos, Korent kalesine su vermesi koşuluyla Asope'a bilgi vereceğini söyler. Suyu tanrıların öfkesine rağmen yeğ tutmuştur. Ruhlar ülkesinde bundan dolayı cezalandırılır. Homeros bize Sisyphos'un Ölüm'ü zincire vurduğunu da anlatır. Pluton ülkesini ıssız ve sessiz görmeye katlanamaz. Savaş tanrısını yollar, o da Ölüm'ü kendisini yenenin elinden kurtarır. Sisyphos'un ölmek üzereyken, önlemsizlik edip karısının aşkını denemek istediği de söylenir. Cesedini alanın ortasına atmasını ister. Sisyphos kendisini ruhlar ülkesinde bulur ve burada insan aşkına öylesine karşıt olan bu söz dinlemeye kızar, karısını cezalandırmak üzere yeryüzüne dönmek için Pluton'dan izin alır. Ama bu Dünya'nın yüzünü yeniden görünce, suyu ve güneşi, sıcak taşları ve denizi tadınca, ruhlar ülkesinin karanlığına dönmek istemez artık. Çağırmalar, öfkeler, gözdağları, hepsi boşa gider. Daha birçok yıllar, körfezin eğrisi, pırıl pırıl deniz ve yeryüzünün gülümsemeleri karşısında yaşar. Tanrıların bir karar vermesi gerekmektedir. Mercure gelip pervasızın yakasına yapışır, sevinçlerinden kopararak zorla ruhlar ülkesine götürür onu, burada kayası hazırdır. Sisyphos'un absürt kahraman olduğu şimdiden anlaşılmıştır. Tutkularıyla olduğu kadar sıkıntısıyla da absürtdür. Tanrıları hor görmesi, ölüme kin duyması, yaşam tutkusu, tüm varlığı, hiçbir şeyi bitirmemeye yönelttiği bu anlatılmaz işkenceye malolur. Yeryüzünün tutkuları için ödenmesi gereken pahadır bu. Ruhlar ülkesindeki Sisyphos konusunda hiçbir şey söylenmez bize. Söylenenler imge gücümüzle canlandırılmak için yaratılmıştır. Burada yalnız kocaman taşı kaldırmak, yuvarlamak, yüz kez yeniden başlanan bir yokuşu tırmanmasını söylemek için gerilmiş bedenin tüm çabası görülür; kırışmış yüz, taşa bastırılmış yanak, balçık kaplı kitleyi yüklenen bir omzun, onu indiren bir ayağın desteği, kollarla yeniden toparlama, toprağa batmış iki elin tümüyle insansı güveni görülür. Göksüz uzamla, derinlikten yoksun zamanla ölçülen bu uzun çabanın en sonunda, amaca ulaşılmıştır. Sisyphos o zaman taşın birkaç saniyede bu aşağı dünyaya inişine bakar, yeniden tepelere doğru çıkarmak gerekecektir onu. Gene ovaya iner. Sisyphos bu dönüş, bu duruş sırasında ilgilendirir beni. Böylesine taşlarla didinen bir yüz, taşın kendisidir şimdiden! Bu adamın ağır ama eşit adımlarla sonunu göremeyeceği sıkıntıya doğru inişi gözlerimin önüne geliyor. Bu saat, bir soluk alışı andıran, tıpkı yıkımı gibi şaşmaz bir biçimde geri gelen bu saat, bilincin saatidir. Tepelerden ayrıldığı, yavaş yavaş tanrıların inlerine doğru gömüldüğü saniyelerinin her birinde, yazgısının üstündedir. Kayasından daha güçlüdür. Bu söylen 'trajik'se, kahraman bilinçli olduğu içindir. Gerçekten de, her adımda başarma umuduyla desteklenseydi, neden kederli olacaktı? Bugünün işçisi yaşamının tüm günlerinde aynı işlerde çalışır, bu yazgı da absürtlükte bundan aşağı kalmaz. Ama ancak bilinçli olduğu ender anlarda 'trajik'tir. Sisyphos, tanrıların paryası, güçsüz ve ayaklanmış Sisyphos, düşkün durumunun tüm enginliğini bilir: inişi sırasında bunu düşünür. Bunalımını oluşturan açık görüşlülük aynı zamanda yengisini de tüketir. Horgörünün aşamadığı yazgı yoktur. Kimi günlerde dönüş böyle acı içinde geçiyorsa, sevinç içinde de geçebilir. Bu sözcük fazla değil. Gene Sisyphos'u kayasına dönerken getiriyorum gözlerimin önüne, acı başlangıçtaydı. Yeryüzünün görüntüleri usa fazla takıldığı zaman, insanın yüreğinde keder yükselir: kayanın yengisidir bu, kayanın ta kendisidir. Bunlar da bizim Gethsemani gecelerimizdir. Ama ezici gerçekler tanındılar mı yokolurlar. Böylece Oidipus da ilkin yazgıya bilmeden boyun eğer. Bildiği andan sonra, trajedyasi başlar. Ama aynı anda, kör ve umutsuz durumda, kendisini dünyaya bağlayan tek elin bir genç kızın eli olduğunu anlar. Ölçüsüz bir söz çınlar o zaman: 'Bunca acı deneyimime karşın, ilerlemiş yaşım ve ruh büyüklüğüm her şeyin iyi olduğu yargısına götürüyor beni.' Dostoyevski'nin Kirilov'u gibi Sofokles'in Oidipus'u da absürt yenginin formülünü verir böylece. İlkçağ bilgeliği çağdaş kahramanlıkla birleşir. Bir mutluluk kitabı yazma isteğine kapılmadıkça, absürdü bulamaz insan. 'Daha neler! Böylesine dar yollardan mı..' Ama bir tek dünya var yalnızca. Mutluluk ve absürt aynı yeryüzünün iki oğlu. Birbirlerinden ayrılamazlar. Yanlışlık mutluluğun ille de absürdün bulunuşundan doğduğunu söylemek olur. 'Her şeyin iyi olduğu yargısına varıyorum,' der Oidipus, bu söz kutsaldır. İnsanın vahşi ve sinirli evreninde çınlar. Her şeyin tükenmediğini, tüketilmediğini öğretir. Bu dünyaya doyumsuzluğumuz ve yararsız acılardan hoşlanmamız yüzünden gelmiş bir tanrıyı kovar bu dünyadan. Yazgıyı bir insan işi yapar, insanlar arasında sonuçlandırılacak bir işe dönüştürür. Sisyphos'un tüm sessiz sevinci buradadır: yazgısı kendisinindir. Kayası kendi nesnesidir. Aynı biçimde, absürt insan da sıkıntısı üzerinde gözleme başladığı zaman, tüm putları susturur. Birdenbire sessizliğine bırakılmış evrende, yeryüzünün binlerce hafif, hayran sesi yükselir. Bilinçsiz ve gizli seslenişler, tüm yüzlerin çağrıları, bunlar işin kaçınılmaz ters yüzü ve yenginin pahasıdır. Gölgesiz güneş yoktur. Ve geceyi tanımak gerektir. Absürt insan evet der, çabası hiç dinmeyecektir artık. Kişisel bir yazgı varsa, üstün alınyazısı yoktur, hiç değilse tek bir alınyazısı vardır, onu da kaçınılmaz bulur ve küçümser. Gerisine gelince, günlerini istediği gibi geçireceğini bilir. İnsanın kendi yaşamına yöneldiği bu yüce anda, Sisyphos, kayasına dönerken, kendisince yaratılan, belleğinin bakışı altında birleşen, hemen sonra da ölümüyle kapanan yazgısı olan bu bağımsız eylemler dizisini seyreder. Böylece, insansal olan herşeyin tümüyle insan kaynaklı olduğunu gösterir, görmek isteyen ve karanlığın sonu olmadığını bilen kördür, hep yürümektedir. Kaya hala yuvarlanır durur. Sisyphos'u dağın eteğinde bırakıyorum! Kişi yükünü eninde sonunda bulur. Ama Sisyphos tanrıları yadsıyan ve kayaları kaldıran üstün sadıklığı öğretir. O da her şeyin iyi olduğu yargısına varır. Bundan böyle, efendisiz olan bu evren ona ne kısır görünür, ne de değersiz. Bu taşın ufacık parçalarının her biri, bu karanlık dağın her madensel parıltısı, tek başına bir dünya oluşturur. Tepelere doğru tek başına didinmek bile bir insan yüreğini doldurmaya yeter. Sisyphos'u mutlu olarak tasarlamak gerekir. Albert Camus
  10. "gözüm" --nefret ederim duyduğum an her an herşey olabilir. "moruk" "hacı" gider böyle...........
  11. şu garibimin günahı varmı kalsın şurda. varmı bir sorun beğenmezsen kaldırıyim bak....
  12. yaa bi de biz o koğuşlarda uyuyoduk topic mixer ben oldum şimdide ....pardonn
  13. aklıma gelmişken şemsiye olayıda çok güzel.Yani ben aynı şemsiyenin altında yürümezsen onunla ne anladım o işten.bende şu anda o durumdayım ıslanıyorum beee herkes şemsiyesini aldı gidiyo... :D Heheh aşka geldim yazıyorum.
  14. teşkürrr ederim
  15. güzel...böle bişey varmı acaba olar mı gerçekten. ama güzeldi ya böle gözler yaşlandı birazz aman dedim napıyon tut kendini ....heheheheh
  16. heheheh lahana çorbasımı ıyyyy... böyle zayıflanırmı yaaaa.... yiyosunuz yiyosunuz sonra lahana çorbasından medet umuyosunuz(kesin burdan bana birkaç taş gelir ) lahana bee buu...havaya uçurur adamı birara askerde hergün kapuska çıkıyodu inanılmaz... koğuşlar savaş alanı gibiydi patapata ..yani anlayacağını herkes Prens Philip gibi pırlatıyodu.. ayy ben çok iğrencim heheh.
  17. nicomedias

    PAULO COELHO

    KÖRDÜ AMA... Arjantinli yazar Jorge Luis Borges 80 yaşında Meksika'yı ziyarete gitti.Editörü bana Borges'in günlerce süren konferanslar,seminerler ve kutlamaların ardından bir öğleden sonra serbest kalıp Yucatan'daki Aztek piramitlerini ziyaret etmek istediğni söyledi. Editörün anlattıklarına göre piramitlere gitmek taksi,uçak ve jeep gerektiren son derece yorucu bir yolculuk olacaktı.Anacak Borges'i vazgeçirmek mümkün değildi,sonuçta Uxmal'a gidebilmesi için gereken herşey ayarlandı. Yorucu bir günün sonunda Borges hava kararırken gideceği yere vardı.10. yüzyıladan kalma piramidin önüne oturdu ve hiç konuşmadan yarım saat kadar oturduğu yerde kaldı.Sonunda ayağa kalktı ve kendisine eşlik edenlere teşekkür etti:"Bu öğleden sonra ve bu unutulmaz manzara için teşekkür ederim." Bildiğimiz gibi,Borges kördü.Ama bu durum,çevresindekileri ruhuyla görüp anlayabilmesini engellememişti. PAULO COELHO
  18. karşı komşu mualla teyzenin güzel kızı :D yok ciddi yazim barii... 1-Bob Marley (ölürümmm) 2-Manu Chao (Mano Negra clandestina,Peruano clandestino,Africano clandestino,Marijuana illegal) 3-İliç Ramirez Sanchez(yoksa salim muhammet nuri mi? yoksa başka bi isimmi yok yok en iyisi Çakal Carlos diyim de anlaşılsın.Bence o da bilmiyo artık kim olduğunu)
  19. bir erkek cevaplayamaz.ama kadınlar aslaaaa cevaplayamaz belkide freud bu soru yüzünden öldü.... ne istediklerini bilseler !(dicem kızacaklar ) yok ya işin şakası genelleme yapmak yanlış Ayşe ayrı bişey ister Fatma ayrı her insan farklıdır. iyi de erkekler ne ister.....???????
  20. "yaş problemi" adı üstünde tamamen probleme dönüşmüş nereden nereye götürmüş konuyu.Ama güzel bir yere,İŞTE BU GÜZEL ŞİİRE getirmiş konuyu... şiir için teşekkürler. ve son cümlenede aynen katılıyorum. booşverrrr yaşı.........
  21. nicomedias

    PAULO COELHO

    HOLLANDALI KIZ 1982 yılında bir plak şirketinde iyi bir işim olmasına ve şarkı sözü yazarlığında çok para kazanıyor olmama rağmen çok mutsuzdum.daha kötüsü,hayat bana iyi davrandığı için kendimi suçlu da hissediyordum.Bu sebeple herşeyi bir kenara atıp hayatın anlamını bulmak amacıyla dünyayı dolaşmaya karar verdim. Bu dolaşmalarım sırasında bir dönem Holanda'nın Amsterdam şehrinde yaşadım,burası benim için her anlamda tam ve sonsuz bir özgürlüğü sembolize ediyordu.Orada benim gibi insanların bir araya geldiği bir çeşit kulüp olan Kosmos'un müdavimi olmuştum. Bir gece orada Hollandalı bir kız bana Brezilya'nın nasıl bir yer olduğunu sordu. Ona orada yaşadığımız problemleri anlatmaya başladım:Askeri rejimin baskısını,sosyal eşitsizlikleri,acıyı ve şiddeti. "Ama sen dünyanın en güzel yerinde yaşıyorsun" diye ekledim sonunda."Her sabah Cennet'te uyanmak nasıl bir duygu peki?" Hollandalı kız önce uzun bir süre sessiz kaldı ve sonra şöyle cevap verdi: "Korkunç.Buradaki herşey o kadar doğru ve düzgün ki,meydan okuyacağın,savaş vereceğin hiç bir şey ve hiç bir duygu yok.Keşke sizin problemleriniz bizde olsaydı-o zman kendimi tekrar insanlığın bir parçası gibi hissedebilirdim." PAULO COELHO
  22. nicomedias

    PAULO COELHO

    Evimden on bin kilometre uzaktaki şehirde geziniyorum,aradaki tek fark deniz manzarası.Bunun dışındaki diğer her şeyde iki şehir birbirinin aynı ve ben iki aydır evimden uzakta,buralarda ne yaptığımı merak ediyorumSantiago de Compostela'ya yaptığım hac yolculuğunun 20.yıldönümünü rüzgar beni nereye götürürse diyerek ve araya beni şu anda yaşamakta olduğum gibi eve geri dönme hissine kapılma tehlikesinden koruyacak profesyonel ziyaretlerde sıkıştırarak çıktığım 90 günlük bu yolculukla kutlamak istemiştim.Yanlış bir kara mı verdim,fazla mı radikal davrandım?Tekrar otele dönüş yolundayım,bir kez daha gidip bavulumu toplayacağım,bir kez daha arkadaşlarıma veda edeceğim.yine hava alanında güvenlik kontrolünden geçeceğim ve beni aşağı yukarı aynı şeylerin beklemekte olduğu bir başka büyük şehire gideceğim. Odama gidiyorum ve bilgisayaramı açıp bu yolculuk için oluşturduğum blog'u ziyaret ediyorum.Okuyucularım yorumlar göndermişAralarından biri bugün tüm gün boyunca hissettiklerimi tahmin etmiş gibi görünüyor,çünkü bana bi hikaye yollamış: "Bir zmanlar Ali adında, fakir ama çok cesur bir adam vardı.Zengin ve yaşlı tüccar Ammar için çalışıyordu.Bir kış gecesi Ammar şöyle dedi:'Kimse böyle bir geceyi dağın tepesinde,battaniyesiz ve yiyeceksiz geçiremez.Ama sizin paraya ihtiyacınız var ve eğer aranızdan bunu başarabilecek bir çıkarsa ona büyük bir ödül vereceğim.Eğer başaramazsa,o zaman 30 gün boyunca para almadan çalışacak.' Ali bu teklife cevap verdi:'Yarın bu sınavı vereceğim!' Ama tüccarın dükkanından ayrıldıktan sonra Ali dışarıda buz gibi bir rüzgar estiğini gördü ve içini bir korku kapladı.Bunun üzerine en yakın arkadaşı Aydi'ye böyle bir iddiayı kabul etmekle delilik edip etmediğini sormaya kara verdi.Aydi onu dinledikten sonra bir süre düşünüp cevapladı:'Ben sana yardım edeceğim.Yarın dağın tepesine çıktığında tam karşıya bak.Ben de seninkinin hemen karşısındaki dağın tepesinde olacağım ve bütün geceyi senin için yakacağım ataeşin başında oturarak geçireceğim.Ateşe bak ve dostluğumuzu düşün -bu seni sıcak tutacaktır.Geceyi başarıyla geçireceksin,sonrasında ise ben senden bunun karşılığında bir şey isteyeceğim.' Ali iddiayı kazandı,para ödülünü aldı ve arkadaşının evine gitti:'Benden bir karşılık istediğini söylemiştin'dedi.Aydi arkadaşını omuzlarından tuttu ve 'Evet,ama istediğim para değil' diye devam etti;Bana söz vermeni istiyorum,ne zaman benim hayatımda buz gibi rüzgarlar esse dostluk ateşini benim için yakacaksın.''' Okuyucum hikayesini şu yorumla bitirmiş:"Şu anda nerede olursanız olun, bizi ziyaret ettiğiniz için teşekkürler.Ülkemize tekrar gelmeye karar verirseniz bilin ki,dostluk ateşi her zaman sizin için yanıyor olacaktır" Yolculuğun verdiği yalnızlığı hala ruhumda taşıyor olsamda,şimdi neden burada olduğumu çok daha iyi anlıyorum. PAULO COELHO
  23. genellikle burada herkes cnbc-e izleyin diyo bende öle diyorum My Names Earl ü izleyin çok süper karma üzerine gırgır iylik yap iyilik bul(bizdeki karşılığı iyilik yap üstüne işesinler) bi de How I Met Your Mother komik ama çok duygusa aslında izleyin be... Seinfeld---o bi efsaneeee Stacked-izlemeyin gözünüz bozulur :D
  24. GGGGGGGOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOLLLLLLLLLLLLLLLLLLLLLLLLLL isveçe bütün çiçeklerr
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.