Taner Bayram tarafından postalanan herşey
-
PKK'nin bir numarasi Karayilan'dan baris cagrisi...
Artik Ermenileri dislayarak ya da Kurtleri Ermenilerle eslestirerek bir takim seyleri uzerini kapatip gercekleri ortadan kaldirma yontemi bu... Asala nerede PKK nerede Allah askina... Artik karar verin AKP mi, Asala mi, ABD mi yoksa AB mi PKKnin ortagi?
-
PKK'nin bir numarasi Karayilan'dan baris cagrisi...
Neden kuruldu PKK ve kimler buna sebeb verdi acikladik iste. Biliyoruz da acikliyoruz! Diyarbakirli...
-
Turkiye Koruculuk sistemini tartisiyor...
Teslim filan degil. Adamlar zaten yillardir bas bas bagiriyor ve belki yuz defa ateskes ilan ettiler. Ama devletin basindakiler buna hic yanasmadilar. Ve bitiremediler de. Cinku bitirmek o kadar kolay olsaydi, 30 senedir devam etmezdi. Ama iste guzel bir acilim var Sayin Gul ve Erdogan'dan. Umarim sonucta bu sorun cozulur ve bizlerde artik barisiriz. Umutluyum... Cozumlensin bu olay da artik onumuz acilsin ve Turkiye Dunya'daki hakkettigi yere ulassin. Bunu hepimiz gonulden arzu ediyoruz. Diyarbakirli...
-
ECELSİZ VE KEFENSİZDİ ÖLÜMÜN HALEPÇE!
Keske Turkiye de herkes sizin gibi dusunebilse ve barisa ve sogurlugu zaruri oldugu ya da dayatildigi icin degil de GONULDEN inanabilse. Iste o zaman hic bir sorunumuz kalmazdi. Sizi yaptiginiz yorumdan dolayi gonulden tebrik ediyorum. Umut isigi yaktiniz icimde. Diyarbakirli...
-
Duvarlarımız...
Sayin Avsar, Konu duvarlarin ve onyargilarin yikilmasi. Zira Turk olmayan milyonlari dislamissiniz ki yakismaz bu! Devletimizin basina herseyden once bir INSAN gerek. Ve sayin Abdullah Gul son yaptigi ilimli aciklamalarla ne kadar iyi bir devlet baskani oldugunu kanitladi...Sizden itina bekliyoruz. Diyarbakirli...
-
Gül'den çarpıcı Kürt mesajları
Gül'den çarpıcı Kürt mesajları - 09 Mayıs 2009 Cumartesi 13:55 Cumhurbaşkanı Abdullah Gül açık ve net konuştu. Kürt sorunu konusunda cesur mesajlar verdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin en önemli sorununun Kürt sorunu olduğunu söyledi. Gül, "İyi şeyler olabilir, fırsat kaçırılmamalı" dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Prag'dan dönüşünde önemli mesajlar verdi. Gül, Kürt sorunu için "İster terör, ister Güneydoğu, ister Kürt meselesi deyin. Bu, Türkiye'nin birinci meselesidir. Mutlaka halledilmeli" dedi. Cumhurbaşkanı Gül, bu konunun devlet içinde eskiye göre daha açık konuşulduğunu belirtti. Gül, "İyi gelişmeler olması lazım. Herkes, işin, çok daha farkında. Böyle bir ortamda iyi şeyler olur. Bu fırsatın kaçmaması lazım" ifadesini kullandı. DTP, Gül'ün Kürt mesajından umutlu Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkanı Ahmet Türk, Mardin Bilge köyüne taziye ziyaretinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "Kürt sorunu çözülmeli, fırsat kaçırılmamalı" sözlerini, "Sorununun ismini açıkça ortaya koyarak gündeme getirmenin zamanıdır. Umutluyum" dedi.
-
Turkiye Koruculuk sistemini tartisiyor...
Turkiye'de ki Kurt asiretlerine servet yagdiran kimler Suheda? Sirf oy icin sizin siyasi partileriniz feodal sistemi ayakta tutmadi mi yillarca? Bir arastirin hangi Kurt asireti ne zaman hangi partiye ne sebeple oy vermistir... CHP'nin ise onyillardir Kemalism maskesiyle Alevi vatandaslarimizin oyunu kazanmis olduklari da bir gercektir. Gerci son zamanlar Alevi vatandaslarimiz da olaylarin farkina vardi ve CHP'ye oy vermez oldular ama o da ayri bir olay! Sonra bir de dini istismar edip oy arayan partileriniz cikti ortaya. Bana istismar etmeyen, kullanmayan bir partinizi gosterirmisiniz? Diyarbakirli...
-
Turkiye Koruculuk sistemini tartisiyor...
Adamin eline silahi veren kim? Koca Turkiye Cumhuriyet'i uc bes diye niteledigi PKK'yi cozmek icin boyle bozuk yollara basvuruyorsa o zaman devletin gucunden ve samimiyetinden suphe duymamiz gerekir! Bir baska konu basliginda PKK'nin nasil baris teklifinde bulundugunu yazdim ve siz hemen "yazan adam kim biliyoruz" deyip fislediniz adami! Yani size gore bariscil bir diyalogtan sa silah dagitip milleti birbirine kirdirmak ve atese barutla gitmek daha cazip geliyor maalesef! Asil yanlis degerlendir me o iste! Mardin'de ki vahset devletin silah dagitip koruculuk sistemini olusturmasi nedeniyle olmustur. Diyarbakirli...
-
Küçük 'Yeşil Pasaport' istedi, Emniyet 'Yurtdışı Yasağını' hatırlattı
Bu ulkenin basbakanindan yazarina, milliyetcisinden cumhurbaskanina hemen herkes gecmiste bir takim hatalar yuzunden Kurt Sorunu'nun ortaya ciktigini artik kabul ediyor!! Diyarbakirli...
-
Turkiye Koruculuk sistemini tartisiyor...
Teror dediginiz seyin sebebi de derin devlet, koruculuk gibi demokratik bir ulkeye yakismayan sistem! 12 Eylul cezaevelerinden, iskencelerinden haberiniz var mi?
-
DTP ve demokratik sistem
Sayin Biji Turkiye... Gercekler boyleyken, Kurtlerin kimliginin, kulturel haklarinin, dillerinin yasaklanmasi biraz tuhaf kacmiyor mu sizce? Nasil oluyor da okullarimiz da bizleri isgal eden Fransizlarin, Ingilizlerin dillerine tapiyoruz, ve bu dilleri meclisimiz de dahi konusuyoruz da bu ulkenin evlatlari Kurtlerin dillerini yasaklayabiliyoruz? Akil almaz bir sey degil mi bu? Olayi ekonomiye baglayanlar var... Onlara tek lafim ise su: Kuzey Irak'taki Turk sirketlerinin ticari hacmini goze alsinlar... Kurtcenin gerekliligi ortaya cikar ticaret acisindan!
-
PKK'nin bir numarasi Karayilan'dan baris cagrisi...
Artik kendikendimizi elestirebilelim... PKK Turkiye'deki yanlis politikalarin ve 12 Eylul cezaevlerinin bir sonucudur!
-
PKK'nin bir numarasi Karayilan'dan baris cagrisi...
Baris yanlisi yorumunuz icin tesekkurler... Ancak sunu da soyliyeyim: ABD Dunya'nin en guclu ordusuyla dahi daha bir Taliban ya da El Kaide olayini, ya da yakin tarihte bir Vietnam'da ki gerilla savascilarini durduramamistir... PKK'nin yok edilebilinecegini dusunmek gercekci bir olay degil bana sorarsaniz. Zira ABD'nin Kurtleri kendine muttefik etme cabalari da acikca ortadadir.. Bence boyle isler siddet degil de uzlasiyla halledilmelidir! Saygilar... Diyarbakirli...
-
PKK'nin bir numarasi Karayilan'dan baris cagrisi...
Kardesim MUHATTAB kelimesi hangi kavrami cagristirir? KIBIR ve GURUR kavramlarini. Bizlerin GURUR ya da KIBIR gibi seylere karnimiz tok! COZUM istiyoruz! Olumlerin bitmesi mi onemli yoksa o KIBIR ve GURUR mu onemli sizce? Neden bu kadar kati yaklasiyorsunuz? 30 yildir bitirilemedi su PKK olayi. Binlerce insan oldu her iki taraftanda! "Silah birakilsin" diyen, "Dagdan insinler" diyen sizler degilmisiniz?
-
PKK'nin bir numarasi Karayilan'dan baris cagrisi...
Yine ERMENI ilan edildi adamcagiz! Pes vallahi! :)Defalarca dedim, dogmatik bir sekilde herseyi kendi aklinizca TERORIST ilan etmeniz gercekci degil.
-
DTP ve demokratik sistem
Siz terorist diyorsunuz ve milyonlarca Kurt bu hareketi de bagrina basiyor! Subjectif bir olay! Ama sunu da unutmayin DTPsiz ve Kurtlersiz bir cozum olamaz Turkiye'de ki Kurt Sorunu'na! Buna hic bir Kurt asla musade etmez!
-
CYDD Genel Baskani Turkan Saylan yazdi: Ah şu Milli Eğitim Bakanlığı(!)
Guzel yazi olmus ama sayin Saylan'in uzerine dokunmak istemedigi bir sorun var. Cagdas Yasami Destekleme Dernegi genel baskaninin, sayisi milyonlari bulan Kurt halkinin etnik degerlerini, dilini, kimligini YOK sayan bir Milli Egitim Bakanligi'na yaptigi bu cagdisiliktan dolayi TAVIR koymasini beklerdik! Ama bu da samimiyet ister iste! Turkiye'de cagdaslik maalesef sadece egemen olan Turk halkina isliyor! Kurtlere, Alevilere, Ermenilere, bu topragin yegane evlatalrina islemiyor! Saylan'in samimiyetinin ne derece gonulden oldugu ve ne derece sahte oldugu ortada degilmidir bu konulara deginmedigi surece? Diyarbakirli...
-
Küçük 'Yeşil Pasaport' istedi, Emniyet 'Yurtdışı Yasağını' hatırlattı
Simdi bizlerin dedikleri hep ayni. HAK HAK HAK! ***** Diyarbakirli...
-
CYDD Genel Baskani Turkan Saylan yazdi: Ah şu Milli Eğitim Bakanlığı(!)
Ah şu Milli Eğitim Bakanlığı(!) Zorunlu eğitim liseleri de kapsamalı. Böylece evlenme yaşı 18 sonrasına çekilecek, erkekler 14 yaşında sokaklara düşmekten, kızlarsa 14 yaşında evlendirilmek, berdel, kuma edilmekten kurtulacak TÜRKAN SAYLAN Yıllardır Bakanlık kararları ve bazı cemaatçi yönetici ve öğretmenlerin yaptıkları ve de yapmadıkları aklımızı şaşırtır. Hiç aklımdan çıkmayan ve bir kadın olarak beni de son derece yaralamış olan bir davranış şöyle: Erkek yönetici, ön sıralarda oturan pantolonlu kadın öğretmenlere “Hepiniz dar pantolonlusunuz, benim aklım oraya takılıyor, anlatacaklarımı toparlayamıyorum (basından, sonucu ne oldu, bilinmiyor)”. Türkiyemizde zorunlu eğitimin, okul öncesi dahil kesintisiz 12 yıla çıkarılması ve böylece kızların 12 yaş yerine 16’sında okul dışı kalmaları büyük bir mücadele içinde oldu (1995 ANAP hükümeti dönemi) Kadın sömürüsü Oysa yapılması gereken zorunlu eğitimin liseleri de kapsamasıdır. Böylece evlenme yaşı 18 sonrasına çekilecek, erkekler 14 yaşında sokaklara düşmekten, kızlarsa 14 yaşında evlendirilmek, berdel, kuma edilmekten kurtulacaktır. Bu konu defalarca yazıldı, söylendi hiçbir sonuç alınmadı. Yineliyorum: Çocuk ve gençlerin zorunlu eğitimi lise sonu da kapsamalıdır. Tam da bu sırada, liseli kızlara nişanlanma olayının tartışmaya girmesi ne kadar önemli değil mi? Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), sanki hiç başka işi yokmuşçasına yine bir kadın sömürüsüne onay vermek için formül arıyor. Liseli kızlar arasında bizim dönemde bile birkaçı gizli sözlü olarak bilinirdi ama sadece bir ikisi. Biz onları, “ileride ne olacaksın?” sorusuna, utana sıkıla “Anne olacağım, aile kuracağım” yanıtını verdiklerinde anlar, bu yaşta, bu çalışkanlıkta neden bu yolu seçtiklerini anlamaya çalışırdık. Hiç de bir yasal, disiplinel konu olmazdı. 40 yıl sonra konunun resmiyete dökülüşünü hayret ve utançla karşılıyorum. MEB bu kadınlık konusuyla uğraşacağına Nevşehir’in traktörcü köylülerin kız-erkek çocuklarını, mallar bölünmesin diye dokuz yaşında, Afyon’un Dinar ilçesi Çobanlı köyünde yedi yaşında nişanlamaları, çocukların parmaklarında yüzükle dolaşması, kız öğrencinin omzuna dokunan öğretmenine, nişanlısının böbürlenerek “hey, o benim nişanlım, çek elini” diye kabarması ile ilgilenmeli? Bir fiyasko Yine MEB, okul öncesini zorunlu kılmak varken, bir gecede liseleri dört yıla çıkarıverdi. Birkaç dişli lise dışında yabancı dil zorunlu eğitim yılları iptal edildi. Uygulandığı ilk yılda, meslek liseleri branşlarına ayrılamadığı için fiyaskoyla sonuçlandı. Benim Kandilli Kız Lisesi’nden mezun olduğum yıl (1953), Bakan Tevfik İleri (hiç unutmam adını) bizim yaşamımızın bir yılına el koydu ve liseleri 12’ye çıkarıverdi. Hem de program değişikliği falan yapılmadan, dersler o bir yıla da kaydırılarak. Sonra sözcüklerin öztürkçelerinin yerine Arapça ve Farsçalarına dönüş yapıldı. Örneğin Türkiye Büyük Millet Meclisi, artık ‘Meclisi Mebusan’ olmuştu. ‘Sözcük’ ‘kelime’ye, ‘ilerleme’, ‘terakki’ye dönüşmüştü, diğerlerini söylemek yazmak yasaktı. Birçok Osmanlıca sözcüğü bu dönemde öğrendik. En komik olanı da ‘olay’ yerine ‘fenomen’ diyebilirdik (!) Tevfik İleri’nin bu uygulatması tam iki yıl sürdü, sonra bir gün “kalktı” dediler, o sırada, felsefe, sosyoloji ve mantık derslerimiz de yok edilmişti. Kaynak zor değil Tekrar ediyorum, MEB bu inadından içtenlikle vazgeçmeli, oraya ayırdığı olanakları, okul öncesini resmileştirmeye yönlendirmelidir. Bu konuda kaynak bulmak da çok kolaydır. Köylerde okullar olduğu düşünülürse, çocukların eğitimlerini 6-11 yaşına kadar köyde sürdürüp 6. sınıfa yatılı ilköğretim okuluna (YİBO) gelmeleri, 6. 7. 8. sınıfı ve 3 yıla inmiş liselerini de burada yatılı okumalarıyla çok büyük bir yurt kapasitesi ortaya çıkacaktır. (Ref. Prof. Dr. Servet Özdemir, Gazi Üniversitesi) Kuşkusuz MEB bir kez daha yaş ve karma oluş tartışması açacaktır. Benim okulum da 6. sınıftan lise sona kadardı. Birçok okul da böyleydi ve akıl takılmazsa gül gibi gidiyordu ama sizin aklınız fikriniz, kızların göğüs düğmelerinde, etek boylarında olursa konuyu saptırmanız da kolay olur. Yanlışlardan dönülmesi, yanlış yapılmaması kadar erdemliliktir, unutmayalım. MEB hemen hemen masrafsız şekilde, yanlışlarından döner ve okul öncesi dahil 12 yıl zorunlu eğitimi gerçekleştirirse belki ileride hayırla anılacaktır, yoksa en önemli icraatı çağdışı önlemleri ve çocuklara tek yönlü olarak HY kitaplarını sunmasıyla tarihe girecektir ki bunu ne MEB’ciler ne de Türkiye Cumhuriyeti bireyleri kabul eder. Prof. Dr. Türkan Saylan: ÇYDD Genel Başkanı
-
Turkiye Koruculuk sistemini tartisiyor...
'Devlet ***** adamın eline silah verirse…' Radikal - 07/05/2009 *Kardeş çocuklarının birbirini vurduğu Bilge köyünde fitili, yıllar önce kan davası yüzünden göçüp gidenlerin bıraktığı araziler ateşledi. Çelebiler malları paylaşırken kavga çıktı *Husumetin eksik olmadığı köyde herkesin devlet malı bir Kalaşnikof'u vardı. Silahlar, Sevgi ile Habib'in yanı sıra Halil ile Emine'nin de nişanlandığı 'berdel' gecesi konuştu MESUT HASAN BENLİ MARDİN - Zamanında yaşanmış bir kan davası. Bu yüzden göçüp gidenlerin bıraktığı arazi yüzünden amca çocuklarının birbirine kurşun sıktığı bir mal kavgası. Herkesin elinde devletin verdiği bir Kalaşnikof. Çoluk çocuk 44 kişiyi öldürdükten sonra eve gidip uyuyan insanlar. Berdel... Mardin’de 44 kişinin öldüğü ‘nişan’ gecesi aydınlanırken, ortaya çıkan manzara tüyler ürpertiyor. Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyü dün güne, ‘hayatta kalanların’, evlerin hemen aşağısında açılan mezarlığa akın etmesiyle başladı. Kadınlar, mezar taşlarına sarılarak Kürtçe ağıtlar yaktı. Katliamda kaybettikleri yakınlarının isimlerini teker teker sayan kadınların ağızlarından “Bilge köy, Filistin olmuş...” feryatları yükseldi. Mezarlığın ilk ziyaretçilerinden biri Vedat Çelebi’ydi. Rahatsızlığı nedeniyle Ankara’da tedavi gördüğü için ölmekten kurtulan Vedat Çelebi, kaybettiği yakınlarının başında “Vuranlar teyze çocuklarımız. Nasıl yaptılar bunu anlamıyoruz” diyerek gözyaşı döküyordu. Mezarlığın erken ziyaretçilerinden biri de 13 yaşındaki Abdullah’dı. Babası Veysi, annesi Nedime ve kız kardeşi Ayşe Çelebi’yi kaybetmişti. Olay günü köyde olmadığı için kurtulan bir diğer şans-lı kişiydi. Kimsesiz kalan Abdullah, mezarların başında bir süre oturdu, ağıt yakan kadınlara baktı, ağladı. ‘Keleş’in sesini tanıdım’ Gün ilerdikçe, köyün üstüne çöken acı da ağırlaştı. Her evden ağıtlar yükseliyordu. Köyün erkekleri taziye çadırını kurarken bir yandan ilginç ayrıntılar anlatılmaya başlandı. Muhtar Hacı Halim Çelebi’nin oğlu Abdulrahim Çelebi, nişana gitmemişti: “Silah seslerini duyunca şimşek çakıyor zannetim. Daha sonra ‘Keleş’in sesini tanıdım. Yılardır koruculuk yapıyoruz, silahı sesinden bilirim. Eve koştum. Gördüğüm manzara dehşet vericiydi. Herkes ölmüştü. Bir babam sadece elini kaldırabildi. Onu aldım hastaneye götürmek için yola çıktım. Ancak yolda hayatını kaybetti.” Abdulrahim Çelebi’in anlattıkları bizi yeniden 44 kişinin öldürüldüğü pazartesi gecesine götürürken, ‘berdel’ hikâyesini de ortaya çıkarıyor. O gece evde çifte nişan vardı. Habib ve Sevgi’nin yanı sıra Halil ve Emine de nişanlanıyordu: “Halil yeğenimdi, vekil öğretmenlik yapıyordu. Açık Öğretim’de okuyordu. Halil, Habib’in kardeşi Emine ile nişanlanacaktı. Habib de Sevgi ile. Eve girdiğimde zaten ilk Halil’in cesediyle karşılaştım.” Abdulrahim Çelebi’ye göre yakın saldırganlarla hiçbir sorunları yoktu: “Saldırganlar halamız Berfu Çelebi’nin çocukları. Onlarla olaydan bir saat önce konuştuk. Beraber göreve gidiyorduk, okey oynuyorduk, neden böyle bir şey yaptılar bilmiyorum. Nişan için onları da davet etmiştik, ama gelmediler. Demek ki planlamışlar. Şahit bırakmamak için herkesi öldürdüler sonra terör saldırısı diyeceklerdi.” Son nefes: Yeğenler yaptı Osman Çelebi, muhtar Halim Çelebi’nin ağabeyi: “Ağabeyim önce yaralanmış, oğlu apar topar hastaneye kaldırıyor ve yolda diyor ki ‘Vasiyetimdir bizi tarayan, öldürenler öz yeğenlerimizdir. Kimsenin günahını almayın.’ Saldırganlar olaydan sonra 50 metre uzaklıktaki evlerine gidip, soyunup yatmışlar.” Cengiz Çelebi, camdan atlayıp kurtulmuş: “Babamın yanında namaz kılıyordum. Taramaya başladılar, hemen camdan atladım, karanlıkta izimi kaybettirdim. Saldırganların yüzleri açıktı.” Saldırıdan sonra Çelebi ailesinin en yaşlısı olarak geride 47 yaşındaki Osman Çelebi kaldı. O da eve geç geldiği için nişana katılmamış: “Dokuz kişi gelmişler. Dört kişi eve girmiş, beşi dışarıda beklemiş. İkisi kadınların, ikisi de erkeklerin bulunduğu kısma yönelmiş. ‘Bakalım kim sizi kurtaracak’ diye ateş açmış. Yüzleri açıkmış.” Vali: Husumet, menfaat Bu arada olayda kullanılan silahların, devletin koruculara verdiği silahlar olduğu da dün açıklandı. Mardin Valisi Hasan Duruer de saldırıyı, ‘Kavga, kan davası değil, husumet, menfaat ve kıskançlık kavgası’ sözleriyle yorumladı. *** Devlet kime silah veriyor? Taziye için komşu köyden gelen ve isminin yazılmasını istemeyen bazı köylüler ise iki aile arasında küçük de olsa husumet olduğunu söylerken koruculuk sistemini de eleştirdi: “Bilge köyü, kadınlı erkekli silahlıdır. Devlet herkesin eline silah vermiş. ***** adamın eline devlet silah verirse bu tür olaylar normaldir. Bu katliamı yapmasının nedeni, aileyi silahsız yakalamış olmalarıdır. Çünkü geride kimse kalmasın diye kökünü kazımak istemişler. Devlet kimlere silah verdiğini iyi bakmalı.” Göçen ailenin topraklarını paylaşırken kavga Aynı köylülere göre köyde 1985 yılında Çelebi ailesi ile ‘Şeyh ailesi’ olarak bilinen aile arasında kan davası vardı: “O zamanki kan davasında, bu saldırıyı yapanların babası Şeyhmuz Çelebi öldü. Kan davası başlayınca Şeyh ailesi buradan Bursa’ya göç etti. Onlardan kalan toprağı, balık çiftliklerini de Çelebi ailesi kendi aralarında paylaştı. Ancak saldırganların ailelerine bu toprak ve balık çiftliklerden az pay düştüğü için husumet yaşıyorlardı.” *** İmamın evi için kurşun 24 saat gözaltında kaldıktan sonra yeğeni Mustafa’yla birlikte dün serbest bırakılan Ahmet Çelebi ilginç iddialarda bulundu: “Savcı bana şunu şunu sen öldürdün dedi. Kabul etmedim. Olay saatinde başka yerde olduğumu ispat edince bizi bıraktılar. Diğerleri de olayla ilgileri olmadığını ispatlayacaklar. Elimizde devletin yetkililerinin görevlendirme belgesi vardı. Onun için serbest bıraktılar. Bunu Osman Çelebi yaptı. Dokuz yıldır muhtara kini var. Geçen seçimde muhtara ‘Fazla yaşıyorsun’ dedi.” Kendilerine köyden ayrılmak için üç gün verildiğini ve ‘köyden ayrılınca konuşacağını’ söyleyen Ahmet Çelebi, katliamdan önce boş bir eve, kendisi de nişan gecesi ölen imamın yerleşmesi konusunda silahlı kavga çıktığını öne sürdü: “Köyden daha önce göç eden birinin evi vardı. Biz o eve imamı yerleştirmek istedik. Ölen Muhittin ve Fesih Çelebi buna karşı çıktılar. Muhittin, ‘evde benim de payım var ben yerleşeceğim’ diyordu. Ben imamın yerleşmesini istiyordum. Bana kurşun sıktılar. İmamın kendisi jandarmayı arayıp ihbar etti. Ama bunu biz yapmadık.” *** ‘Karşı taraf’ göç ediyor: Bizim erkeklerimiz yapmadı Köyde halen ölenler ile öldürülenlerin aileleri bir arada. Tutuklanan kişilerin yakınları olan 12 aile, köyden göç etmeye başladı. Zanlıların ve yakınlarının oturduğu toplam 12 evin çevresinde olası saldırıya karşı jandarma devriye geziyor. İlçe Jandarma Komutanlığı, olayların ardından Bilge köyünde geçici karakol oluşturdu. Berfu Çelebi’nin ailesinden sekiz kişi tutuklanmış. Evleri, saldırılan eve 15 metre mesafede. Tutuklanan 14 yaşındaki çocuğun da annesi olan Feride Çelebi nişana kendilerini çağırmadıklarını savundu: “Yeni sofradan kalmıştık, silah sesini duyduk. Hemen kapımızı kapattık. Bir süre sonra oğlumu eve gönderdim ‘gidin bakın’ dedim. Gitti geldi ‘Anne herkesi öldürmüşler’ dedi. Zaten biraz sonra Jandarma geldi, oğlumu da aldılar. Evin bütün erkekleri tutuklu.” ‘Kız meselesi değil’ Feride Çelebi, olayın kız meselesi yüzünden çıktığı iddialarını da reddederek, “Bizim erkeklerden evlenecek yaşta olan kimse yok. Bir oğlum var, o da zaten 14 yaşında. Taziye gittiğimizde bizi evden kovdular, ‘Niye geldiniz?’ dediler. Şu anda evimizin bütün erkekleri tutuklandı. Olayın bizimle alakası yok” diye konuştu. Zanlılardan Abulkadir Çelebi’nin eşi Neslihan Çelebi de iddiaları “Olay olduğunda Abdulkadir kamyondaydı, eve geldiğinde zaten olay olmuştu. Nişana gitseydik bizi de öldüreceklerdi ama çağrılmadığımız için gitmedik. Erkeklerimizi suçsuz günahsız alıp götürdüler” diyerek reddetti. Tutuklananlardan Süleyman Çelebi ’nin eşi Makbule Çelik, iftiraya uğradıklarını ileri sürdü: “Kendilerinin zengin olduğunu, bizim de fakir olduğumuzu söyleyip, mallarında gözümüz olduğunu söylüyorlar. Biz fakir değiliz, benim evimde her türlü eşyam var. Benim kocam, kayınbiraderlerim para için böyle şeyler yapmaz. Bunu kim yapmışsa ortaya çıkarsınlar. Kocam evde otururken jandarma alıp götürdü. Köyde diğer korucular görevi gitmiş, bir tek evde kalanları alıp götürdüler. ” Katliamın ardından köyde taziyelerin kabul edilmesi için üç çadır kuruldu. Köyde beşinci sınıfa kadar eğitim verilen, 22’si kız 40 öğrencili ilköğretim okulunda da pazartesi gününe kadar eğitime ara verildi. Sultan: ‘Hiç kimse sağ kalmasın’ diye bağırdılar Nişanda damat tarafı Arı ailesinden dört kişi ölürken, kızları 13 yaşındaki Sultan Arı katliamdan sağ çıktı. Ağabeyi Habip, annesi Kafiye, babası Mithat ve kardeşi Ruhşen’i toprağa veren Sultan, nişan evinde erkeklerin ve kadınların ayrı ayrı yerlerde olduğunu söyledi. Kendisi de gelin Sevgi Çelebi ile ayrı bir odada bulunan Sultan, o anları anlattı: “Birden silah sesleri geldi. Odada bulunan büyüklerimiz hemen bizi başka odaya götürüp odanın ışığını kapatıp, televizyon ve elektrikli ısıtıcının fişini çekti. Odada yatak ve battaniyelerin konulduğu bir yer vardı. Biz oraya saklandık. Bir süre sonra silah sesleri kesildi. Ama tekrar adamlar eve gelerek ‘her yeri arayın hiç kimse sağ kalmasın, herkesi öldürün’ diye bağırdılar. Bazı adamlar ayaklarıyla yerde yatanların ölüp ölmediğini kontrol ediyordu. Ölmeyenin üzerine ateş açtılar. Benim yanımda ablam ile köyden bazı çocuklar vardı. Biz sesimizi çıkarmadan orada saklandık. Sonra eniştem odaya gelince biz çıktık. Bize, ‘Allah’a şükür siz ölmemişsiniz. Ama herkes ölmüş’ dedi.” ‘Kardeşimi alnından vurmuşlar’ Daha sonra gizlendiği yerden çıktığını söyleyen Sultan, “Bana babamların namaz kılarken öldürüldüğünü söylediler. Annemin olduğu odaya gittiğimde beş yaşındaki kardeşim Ruhşen yerde yatıyordu. Onu alnından vurmuşlardı. Gözleri açıktı. Daha sonra ablam polisi ve jandarmayı aradı, ama vaktinde gelmediler. Biz yine gelecekler diye bir süre evden çıkamadık. Askerler geldikten sonra çıkabildik” dedi. Annesiz babasız kalan 70 çocuk ne olacak? Katliam kurbanı köyde aralarında süt emen bebeğin de olduğu 70 çocuğun öksüz ve yetim kaldığı belirlendi. Bu çocuklara Kürtçe bilen psikologlarca destek veriliyor. Mardin Sosyal Hizmetler İl Müdürü Fevzi Hamidi, köylülere sosyal destek vermek amacıyla ekip oluşturduklarını belirterek, şunları söyledi: “Saldırı nedeniyle 35 çocuğun hem annesi, hem de babası ölmüş. Ayrıca annesi ölen 20, babası ölen 15 çocuk tespit ettik. Biz köyde Kürtçe bilen bir psikolog görevlendirdik. Kadın ve çocuklara yönelik rehabilitasyon çalışması başlattık. Anne ve babasını kaybeden çocukların yakınları kabul ederse devlet koruması altına alacağız. Kabul etmezlerse her çocuk için ailelere 350 TL para yardımında bulunacağız.” Ancak çocukların devlet koruması altına alınma teklifine ailelerin sıcak bakmadığı öğrenildi. ‘Kardeşlerimle mezarlıktan ayrılmıyoruz’ Mezarlıkta dua eden 12 yaşındaki Sıddık Çelebi, olayda annesi Arife Çelebi ile, iki amcası ve iki dayısını kaybettiğini belirterek, “Annem nişana gitmişti. Biz kardeşlerimizle evdeydik. Silah sesleri duyduk. Muhtarın kızının sesi geldi. Eve gittiğimizde çok yaralı vardı, her yer kandı. Babam ve diğer köylüler, herkesi arabalara koydu. Hastaneye götürdüler. Sonra kara haber geldi. Annemin öldüğünü duydum” dedi. Saldırı mağduru çocuklardan biri de 11 yaşındaki Muhammet Selim Çelebi. Saldırganların şaşırtmak için önce trafoya ateş açtığını söyleyen Muhammet Selim Çelebi, annesi, ablası ve yeğenini kaybetmiş. 11 yaşındaki Canan Çelebi de artık annesiz ve babasız: “Biz ortada kaldık. Teyzem bizi yanına alacağını söyledi. Durumumuzun ne olacağını bilmiyoruz. Kardeşlerimle birlikte mezarın başından ayrılmıyoruz.”
-
PKK'nin bir numarasi Karayilan'dan baris cagrisi...
Kandil Dağı’nın eteklerindeki iki odalı köy evindeki dört saatlik sohbetimizde sordum: “Başbakan Erdoğan hükümetine bir çağrınız varsa, bunu bir, iki, üç, dört diye satırbaşlarıyla nasıl özetlersiniz?” Durdu, bir süre konuşmadı. PKK’nın beş kişilik Başkanlık Konseyi üyeleri Bozan Tekin ve Sozdar Avesta’yla göz göze geldi. Biraz başka konulara değindi. Kafasında evirip çevirecek kadar zaman kazandıktan sonra tane tane konuşmaya başladı Karayılan. Not defterimden aktarıyorum: “(1) Hükümet, sorunu yeniden askere havale etmesin. Kürt sorununda silahları devre dışı bırakabiliriz. Devlet de anlayış göstermeli. (2) Askerde eskiye göre biraz daha farklılık var, değişiklik var. Ama buna karşılık siyaset eksiği var, liderlik eksiği var. (3) Hükümet bir açılım yaparsa, biz de gerekeni yaparız. Keşke bir adım atılsa... ‘DTP’ye yapılan siyasi katliam’ (4) Bizim sorumlu bir duruşumuz var. Başkanımız halen hapistedir. 4 bin PKK’lı da hapistedir, bunu unutmayın. (5) Biz yerel seçimlerle birlikte bir yumuşama beklerken, tam tersi oldu. DTP’ye dönük operasyon, bastırma başladı. Bu bir ‘siyasal katliam’dır. Olmaz böyle şey. Oysa, biz yumuşama beklentisiyle 1 Haziran’a kadar uzattık eylemsizliği, ateşkesi... 29 Mart seçimlerinin mesajı demokrasidir. (6) Başbuğ, PKK’yı bitirmek için bu yılın bir şans olduğunu söylüyor. ‘Uluslararası konjonktür de müsait PKK’yı bitirmek için’ demek, gerçekleri görmemektir. Biz siyaset diyoruz. Bakın, 1999 şokunu, (Öcalan’ın yakalanması, HC) yaşayan bir PKK bir daha bitmez. PKK hem dağa dayanır, hem kitleye dayanır çünkü... (Biraz durup devam ediyor) Ne yani şimdi Amerika gelip bizi dağda mı bitirecek? ‘Empati, evet biraz empati...’ (7) Kürtleri asimile etmeye dönük politikalar başarılı olmadı. PKK’yı bitirmeye dönük politikalar başarılı olmadı. Bitmedi PKK... (8) Şimdi siyasal çözüm şansı vardır, koşullar olgunlaşmıştır. Bu fırsatı kaçırmayalım. Yeni bir savaş süreci açılmasın, barış süreci açılsın. Batı’daki, bölgedeki bazı ülkelerin Kürt sorununda çözümsüzlüğe oynayan politikaları Türkiye’nin zararınadır. Kürt sorununu çözen bir Türkiye, bölgede lider olur. Bunun için toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç vardır. (9) Hani ne diyorlar, empati... Evet biraz empati! Artık ne asker ölsün, ne biz ölelim. (10) Uzattığımız el havada kalmasın!” Karayılan’ın çağrısı böyle.
-
Küçük 'Yeşil Pasaport' istedi, Emniyet 'Yurtdışı Yasağını' hatırlattı
Kendi gazetelerinizin verdigi sekilde alinti ettim! Kardesim gelin bir goz atalim gercege: Kurt-Turk catismasi yok mu bu ulke de? Insanlarin yakilmasi, kuyulara atilmasi, linc edilmeleri olmadi mi hic bu ulke de? Kucucuk cocuklarimizin kemikleri kirilmadi mi kameralar isliyorken? Bir suru aydinimiz iceriye atilmadi mi senelerce, zira aralarinda Kurtce iki kelime edip baris yemini icenler bile var bu aydinlarimizin? (Leyla Zanalar, Musa Anterler, vs, vs.) Binlerce insan cezaevlerine tikilmadi mi? Iskence gormedi mi? Ama insanimiz olduruldu, arabalari az mi taslandi insanlarimizin? Gidin gazetelerinizi elestirin! Zaten bugune kadar yazamadilar, ya da yazmak istemediler, simdi de yazadiklarinda da ya tiraj icin yazip ya da camura bulastirip yaziyorlar!
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Kardesim, siz isterseniz bir on yil daha konusun ve inkar edin. Kurt sorunu VARDIR ve DTPsiz ve Diyarbakir'siz asla ve asla cozulemeyecektir! Bunu da boyle bilin! Bizlerin kaderini MHPliler ya da CHPliler belirleyemez!
-
DTP'li adayi diri diri yaktilar
Dun bize KANKA diyip daha bu yazinizda "onlarin araplardan farki yok" diyen siz degilmisiniz?
-
Zaman - "Baydemir cevap verdi"
Hadi Mavi kalk biz de "Eh Turkiye cok guzeldir, Kurtce hic bir zaman yasak olmadi, haklarimiz hic cignenmedi" diyelim! Madem boyle devam etmek moda! Allah Allah! Yani hersey artik TVlerinde, meydalarinda o bile yetmiyor. Hala YOK SAYIM! Gokten Allah inse bu adamlarin dusunceleri degismez yaw! Cidden degismez!