Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Taner Bayram

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.352
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    15

Taner Bayram tarafından postalanan herşey

  1. Bizler burada "Turkiye guclensin" dedigimiz de bile lafimizi agzimiza tikmaya calisanlar var. Onlara da ayni soru isaretlerini gondermenizi bekliyorum! Diyarbakirli...
  2. Ben gazeteden alinti yaptim, Turk/Kurt ayirimi yapmadan suclu ve kurban kim olursa olsun boyle bir vahseti kinayalim dedim. KINAYIN!
  3. Madem oyle, madem gazetelerimiz (ki milliyet, Hurriyet, Sabah ayni baslikla gecti olayi) provoke etmekten baska sey bilmiyor, peki o zaman neden onlarin DTP, PKK, vs gibi Kurtlerin ALEYHINDE her yazdiklarina kuzu kuzu inaniyoruz da, sadece Kurtlerin leyhinde haber gectiklerinde onlara PROVOKATOR etiketini yapistiriyorsunuz? Diyarbakirli...
  4. Ha iste TRT6 acildi. Meclis'te de kendi gruplarinda Kurtce konustu DTP'liler. Bakin her kale hala ayakta ve kiyamet kopmadi Bolunmedik!
  5. 4 Turk gazetesinde de ayni baslikla verildi bu haber Alinti oldugu icin balsigini da alinti olarak verdim. Bir de FAKATsiz, AMAsiz kinasaniz iyi olurdu simdi yani! Ama yapamadiniz! Bekledigim gibi! Ne yani herkes Ahmet Turk hakkinda, Ahmet Kaya hakkinda agzina geleni soyluyor ve sesiniz cikmiyor biz sizin Turk gazetesinin tekinden baslik atiyoruz zorunuza gidiyor.
  6. Mehmet Ali Birand'tan bir analiz... Kürt sorununda epey mesafe alındı. ancak... Öcalan'ın yakalanmasının üstünden 10 yıl gçti ve Kürt sorununda en önemli uzlaşı imkanını kaçırdık. Şimdi son 20 yılda nereden nereye geldiğimize, attığımız adımlara bakacak olursak, çok mesafe aldığımızı söyleyebiliriz. Türk toplumu bu süreçte, tüm kışkırtmalara rağmen sağduyusunu kaybetmedi. Dünkü yazımda, Öcalan yakalandıktan sonraki 7 yıl süresince Ankara'nın Kürt sorunun çözümünü kolaylaştıracak veya Kürt kökenli vatandaşların beklentilerinden hiç değilse bir bölümünü karşılamak için hiçbir adım atmadığına değinmiş ve büyük bir fırsatın kaçırıldığını anlatmıştım. Türkiye, 20 yılı aşkın süredir mücadele ettiği PKK terörünü durdurabilmek için daha başka fırsatlar da kaçırdı. Ancak şu 20 yılı bir incelersek, dünden bugüne çok mesafe alındığını da görürüz. 1980'lerde Kürt kimliği tanınmazdı. Türkiye kürtlerin bulunmadığı iddia edilirdi. Özellikle askerler, Kürtlerin aslında dağda yaşayan Türkler olduklarını iddia ederlerdi. Bu yönde kitaplar, bilimsel araştırma adı altında makaleler yayınlatırlardı. Tabii bu iddiayı kimseye kabul ettiremediler. 12 eylül darbesi, Kürt sorununun derinleşmesinin başlıca sorumlusudur. Askeri yönetim, herşeyi yasakladı. Kürtçe konuşulamaz, Kürtçe şarkı söylenemez, yeni doğan çocuklara Kürtçe isim konulamaz, köylerin eski Kürtçe isimleri de Türkçeleştirilirdi. Bütün bunlara bir de Diyarbakır hapishanesindeki işkenceleri eklersek, PKK'nın nasıl kolayca geliştiğini daha iyi anlarız. Size kendimden bir örnek vereyim. 12 eylül darbesinin kitabını yazmıştım. Cumhurbaşkanı Kenan Evren kitabı sonunda okumak koşuluyla söyleşi vermeyi kabul etmişti. Nitekim yazım bitince köşke yolladım. Darbenin nedenlerini anlatırken, bana Kürt sorunundaki yaygınlaşmanın da gerekçelerden biri olduğunu söylemiş, ben de kitaba almıştım. Bir süre sonra Çankaya'dan aradılar ve Evren'in benimle görüşmek istediğini söylediler. Beni görünce ilk sözü “Ben söyledim, ancak Kürt sorunu ile ilgili bölümü çıkartırsan bu kitaba izin veririm” dedi. Evren, kitapta Kürt kelimesinin bulunmasına itiraz ediyordu. İster istemez kabul ettim ve kitap yayınlandı. İşte bu olay bana, askerin Kürt sorununa ne kadar duyarlı olduğunu ve yanlış baktığını öğretti. Bakın oralardan nerelere geldik. Bugün artık Kürtçe konuşuluyor. Kimse sorgulamıyor. Kürtçe isim verilebiliyor. Köylerin eski Kürt isimlerini tekrar almalarına imkan sağlanıyor. Kürtçe öğrenilebiliniyor. En önemlisi, Devletin resmi televizyonu Kürtçe yayın yapıyor. Sadece TV yayını dahi, Türkiye Cumhuriyetinin Kürt varlığını kabul ettiği anlamına geliyor. Yani, 20 yıl içinde “Kürt denilen bir ırk yoktur” diyen resmi politika “Kürtleri kucaklama” noktasına gelmiştir. Ancak bu adımlar öylesine zamansız atılmıştır ki, beklenen etkisini yapamamıştır. Zamanında yapılmış olsaydı, bu sorunun yarattığı bataklık çok daha kolaylıkla kurutulabilirdi. Buna beceriksizlik mi, yoksa siyasi korkaklık mı demek gerekir bilemiyorum. Bildiğim ve yıllardır bu konuyu Devletin üst noktalarında yöneten kişilerle yaptığım konuşmalardan öğrendiğim en korkunç gerçek, Ankara'daki kurumların bir Kürt politikası konusunda anlaşamamaları olmuştur. Ankara'da, asker ve Mit farklı düşünür, eskiden Köşk ve hükümetler de farklı görüşlerle ortaya çıkarlar ve bu kakafoniden hiçbir zaman ortak bir politika çıkamazdı. Hoş şu sıralarda belki durum biraz daha değişik. Hiç değilse hükümet ile köşk olaya aynı pencereden bakıyorlar, ancak güvenlik kuvvetleriyle hala harmoni oluşturabilinmiş değil. Tüm kışkırtmalara rağmen Türk - Kürt çatışması çıkmadı Bütün bu kargaşa içinde hepimizin memnun olması gereken nokta, Türk ve Kürt toplumlarının tüm kışkırtmalara, tüm saçmalıklara rağmen tahrik olmamalarıdır. Son 20-25 yıldır, defalarca bir iç çekişmenin kenarından döndük. Korkunç suikastlar yaşadık. Cenaze törenleri yürekleri parçaladı. Yine de, belirli ve bilinen Türk ve Kürt gurupların çatışmasının dışına çıkılmadı. Toplumun büyük bölümü sağduyulu davrandı. Ben bundan sonra, o eski iç savaş korkusunun gerçekleşeceğine inanmıyorum. Yeter ki, siyasi otorite ne yapacağına karar versin. Artık, ne yapılması gerektiği de hemen hemen bellidir. Türkiye, eş zamanlı olarak hem Kürt sorununun genelinde, hem de PKK'ya karşı cesur önlemler almak ve uygulamaya sokmak zorundadır. Bu çukurdan başka türlü çıkmamıza da imkan yoktur. Türk ve Kürt toplumları sağduyulu hareket ediyorlar dedikse de, karşılıklı sabırlarla fazla da oynamamak gerekir.
  7. Aldığımız eğitim ve büyütülüş şeklimiz, birbirinden o kadar farklı, görüşlerimiz ve inançlarımız öylesine derin bir uçurumla ayrılmış durumda ki, ülkemizin temel bazı sorunlarına bir orta yol bulmamıza, bir uzlaşıya varmamıza imkan yok. Bizler yapamayacağız, belki bizden sonraki kuşaklar başarabilirler. Olamadı ve bundan sonra olabileceğine de imkan görmüyorum. Türkiye'nin temel bazı sorunlarını bizim kuşak çözemedi. Bırakın çözebilmeyi bir orta yol bulma çabası dahi yok. “Acaba bir uzlaşıya varabilirmiyiz?” diye düşünmek dahi, her kampın içinde büyük tepkiler yaratıyor. Çok ayrıntıya girmeden, en temel birkaç konuya bakalım, ne demek istediğimi gayet iyi anlayacaksınız. Toplumu bölen, Laiklik-Dindarlık anlayışı... İç savaş tehlikesi dolu, Türk-Kürt tartışması... Bağımsızlık-Avrupa Birliği veya batı kampı konusundaki büyük gerilim... Devleti kim temsil eder? Asker mi, seçtiğimiz meclis mi? Bu konularda ortak bir noktaya veya uzlaşıya yakınlaşamıyoruz. Geçmişte de uzlaşamazdık. Kimimiz solcuydu, kimimiz sağcı. Demokrasinin uzlaşı ve çok sesliliğine tahammülsüzlükle maluldük. Şimdi kavramlar ve duruşlar değişti. Kutuplaşma anlayışımızı terk etmedik. Zira toplumun bir kesiminin aldığı eğitim, edindiği dünya görüşü ile diğer bir kesimin benimsediği dünya görüşü ve inançlar öylesine derin bir uçurumla ayrılmış durumdaki, araya bir köprü atabilmek imkansız. Hiç değilse, bizim yaş kuşağımız bunu başaramadı. Öylesine korkular yaratmış ve bu korkuları benimsemişiz ki, adeta bunların esiri olmuşuz. İşin daha da kötüsü, yıllar geçtikçe kavramların, insanların değiştiğine dahi inanmıyor, aksine korkuları körüklüyoruz. Laiklik-Dindarlık tartışmalarına bir göz atalım. Görüşler öylesine farklı ki, tartışma dahi yapılamıyor. Hemen kavga çıkıyor. Dindarlık adına atılan her adımı, Türkiye'ye şeriatı getirmek isteyenlerin bir oyunu olarak görüyoruz. Öylesine derin kuşkulara sahibiz ki, karşımızdakilere hiç güvenmiyoruz. Aksi ispatlanana kadar dahi sabredemiyoruz. Laikliği bambaşka algılamışız. Adeta yaşam biçimimizin yapı taşı olarak görmüşüz. Tabii geçmişteki örnekler, özellikle İran İslam Devrimi ve Erbakan dönemi de bu kuşku ve kaygılarımıza körüklemiş. Herşeyi kendi başımıza hayal etmişiz. Ancak, bunu yaparken de işleri abartmışız. Hatırlayın, Özal iktidara geldiğinde, ANAP'ı önce “Takunyelilar ülkeyi İslamlaştırma operasyonu başladı” diye suçladık. Hatta, Özal AB'ye tam üyelik başvurusu yaptığında bunun bir oyun olduğunu vurgulayan laik cephenin en önde gelen aktörlerinden Coşkun Kırca “AB'den red yanıtı geleceği biliniyor. Sırf, Avrupa reddetsin de Türkiye'yi İslam dünyasına daha kolay taşıyalım diye bu başvuruyu yaptı” tezini ısrarla sürdümüştü. Özal'a takunyeli damgasını vurdu, tahammül edemedik. Bugün mumla arıyoruz. Aslında karşılıklı kaygıları giderecek adımları atmak çok önemli.Örneğin CHP'nin “açılımları” bu açıdan önemli. Bunun bir siyasi manevra olmadığını kanıtlamak yani samimiyet testinden de geçmesi tarihi bir adım olur. Ama CHP neredeyse ağzıyla kuş tutsa inandırıcı olmuyor ya da şüpheyle karşılanıyor. Anlayacağınız, bizler başarılı olamadık. Belki sizden sonraki kuşaklar biraz daha yakınlaşabilirler. Kürt sorununda da aynı katılık içindeyiz Kürt sorunu, yine iki ayrı dünyanın birbirine karşı duyduğu güvensizliğin diğer bir örneği. Bu defa Laik-Dindar değil, neyin Türkiye için tehlike olduğu, neyin Türkiye'yi daha sağlıklı bir demokrasiye taşıyacağı konusundaki farklı görüşlerden kaynaklanıyor. Bir yanda, büyük bir korkumuz var: Batı , Osmanlıları böldü, şimdi de Türkeye'yi bölmek istiyor. Demokrasi adına, Avrupa Birliği uğruna, İnsan Haklarına saygı ve Uluslararası anlaşmalara uymak adına, Kürt sorunuyla oynuyorlar. Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar? Bu sorunun yanıtı, bizim en büyük çıkmazımız. Bölüneceğiz korkusuyla, gözümüz ne demokrasiyi görüyor, ne insan haklarını... Yine, bizim kuşağa verilen eğitim “Bölünme korkusunu ve bağımsızlığın vazgeçilmezliğini” ön plana çıkarttı. Kafalarımıza bu değerler çakıldı. Dünya değişse dahi, biz değişemedik. Ancak altını çizerim. Bağımsızlığın vazgeçilmezliği bir değerdi. Değer olmaya da devam ediyor. Ancak bize öğretilmeyen çok sesli, çok kültürlü demokrasi deneyimlerileriydi. Asıl çözüm de buradaydı. Ama bu seçeneğe de çok şans tanıdığımız söylenemez. Kürt sorununu böylesine dar bir çevçeveye sokunca, çözüm bulamaz noktaya geldik. Bundan 15-20 yıl önce kolaylıkla çözebileceğimiz bu konuyu, bağnazlığımız nedeniyle bugün artık içinden çıkılmaz bir noktaya getirdik. Askeri de böyle yetiştirdik İçimize işlemiş olan “bölünmü” ve “ itrica” korkuları öylesine yaygın ki, Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren Ordu'yu sigorta olarak kabul ettik. Ona “Sen Devletsin ve bu Devleti bölünme ve irticaya karşı koruyacaksın” diye bir görev verdik. Bugün bile KONDA'nın “Biz Kimiz” anket çalışmasına yanıt veren 7 bin denekten yüzde 48'i hala askeri bir darbeyi onaylayabiliyor. Hal böyle olunca da subayları bu göreve göre eğittik. Onlar da, verilen bu rola titizlikle sahip çıktı. Kendi kıstaslarına göre ve laik kesimin de etkisiyle üç defa darbe yaptı. Her müdahele, demokrasiye büyük yaralar açtı. Artık darbeler dönemi kapanmasına rağmen, hala ülkeyi seçilmişlere bırakmıyoruz. Hala askeri zorluyoruz. Özetle, bizim kuşağımız değişimleri hazmedemedi. Uzlaşı aramadı. Karşısındakileri anlamaya çalışmadı. Acaba bizden sonraki kuşaklar bu uzlaşıyı sağlayabilecek mi? Evet göreceksiniz, sonunda çoğunluğun istediği ağır basacak. Karşılıklı bir denge, bir uzlaşıya varılacak... Ali Kalkancı '32. Gün'de' 28 Şubat'ın sahte şeyhlerinden Ali Kalkancı yakalandı. Hem de fabrikasında uyuşturucu imal ettiği için. Haberi görünce bir an o günlere geri gittim. Emire Kalkancı'yı, Fadime Şahin'i, Aczimendi şeyhi Müslüm Gündüz'ü hatırladım. Sonrasında tüm o olayların “Ergenekon” sanığı Veli Küçük tarafından “tezgahlandığı” iddia edilmişti. Ali Kalkancı alkolik bir gençken alınıp şeyh yapılmış, şantajla Emire Kalkancı'yla evlendirilmiş, sonrasında da “Tarikat şeyhi ünlü işadamının kızını nasıl kandırdı?” diye haber patlatılmıştı. Anlaşılan aynı şeyler bizim çocukların da aklına gelmiş ve www.32gunhaber.com'a 32.Gün arşivinden Ali Kalkancı'nın tarikat dergahında o dönem çekilmiş zikir görüntülerini koymuşlar. O dönemi hatılamak isteyenler girip bir göz atabilir.
  8. Bu haberi iletmeden once sunu soylemek istiyorum. Politik, pro-Kurt ya da anti-Kurt yorumlardan ziyade ilkin bu olayi Turk Kurt herkesin siddetle kinamasini bekliyorum. Bakalim aramizdaki arkadaslarin tutumu nasil olacak bu habere! ANTALYA'nın Finike İlçesi'nde taşeron inşaat işleri yapan Van'ın Erciş İlçesi DTP İl Genel Meclisi adayı 45 yaşındaki Bişar Kaya, domuz bağıyla elleri ve ayaklarından ters şekilde bağlayıp, üzerine benzin döken iki çalışanı tarafından diri diri yakılarak öldürüldü. Gözaltına alınan şüpheliler, öldürdükleri Kaya'dan aldıkları değeri 90 bin TL'yi bulan senetleri çevre esnafın da paraya çevirip eğlence mekanlarında yediklerini söyledi. Olay, geçen cumartesi Finike'ye bağlı Hasyurt Beldesi'nde meydana geldi. Haber alamadığı amcası Bişar Kaya'yı aramaya başlayan Vedat Kaya ve diğer akrabaları, dün Kaya'nın ortağı olduğu kooperatife ait inşaat halindeki 13 katlı binanın birinci katında yangın çıktığını öğrenince hemen olay yerine gitti. Jandarma ekipleriyle birlikte binaya gelen akrabaları, Kaya'nın yanmış cesediyle karşılaştı. Vücudunun tamamına yakını yanan Kaya'nın ayaklarının ters döndüğü ve bulunduğu şekil itibariyle yanmadan önce bağlanmış olduğu anlaşıldı. Olay yerinde inceleme yapan jandarma, Kaya'nın elleri ve ayaklarının domuz bağı da denilen ters şekilde iple bağlandıktan sonra üzerine benzin dökülerek yakıldığını tespit etti. BENZİN DÖKÜP YAKMIŞLAR Soruşturma başlatan jandarma, Bişar Kaya'nın yanında çalışan ve kısa bir süredir ortalıkta gözükmeyen 19 yaşındaki Selman Çiftçi ile 18 yaşındaki Deniz Bilgiç'i yakalayarak gözaltına aldı. Sorgularında suçlarını itiraf eden şüpheliler, Bişar Kaya'nın yanında kaldıklarını söyledi. Kaya'ya ait 90 bin TL'lik senedi aldıklarını belirten şüpheliler, ayaklarından domuz bağıyla bağladıktan sonra benzin dökerek yaktıklarını itiraf etti. Şüpheliler, Kaya'dan aldıkları senetleri çevredeki esnafta paraya çevirerek eğlence mekanlarında harcadıklarını öne sürdü. Kaya'nın üzerinde bulunan saat ve yüzüğü de aldıkları anlaşılan şüpheliler adliyeye sevk edildi. Akdeniz Üniversitesi Adli Tıp Kurumu Morgu'na kaldırılan Kaya'nın otopsisinde, kesin ölüm nedeninin yanma olduğu anlaşıldı. Cesedin el ve ayaklarının da tamamen yandığı belirlendi. Bişar Kaya'nın 3- 4 yıldır Finike'de yaşadığı vurgulandı. Akif ARICI- Suat SÖĞÜT/FİNİKE (Antalya), (DHA) 2.3.2009
  9. Tunceli’de tüm eleştirilere karşın valiliğin beyaz eşya ve mobilya yardımları sürüyor. Derman ve Yeter Balca: AKP’ye oy vermeyeceğimizi söyleyince ihtiyacımız olduğu halde yardım alamadık TUNCELİ Valiliği’nin parasını Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’ndan karşılayıp dağıttığı beyaz eşya ve mobilya yardımları hız kesmeden sürüyor. Merkez Aktuluk Köyü’ndeki dağıtımı sırasında kamyonetlerin önüne kesen Derman Balca ile Yeter Balca, araçları taşlayıp, kendilerine yardım verilmemesine tepki gösterdi. Derman Balca, “AKP’ye oy vermeyeceğimi söylediğim için bana yardım yapmadılar. Bana, ‘sen o partiye oy vermiyorsun. Biz de sana yardım vermiyoruz’ dediler” iddiasında bulundu. Tunceli Valiliği’nin ‘Her eve bir beyaz eşya’ kampanyası çerçevesinde beyaz eşya ve mobil yardımları, tartışmalara rağmen tüm hızıyla sürüyor. Tunceli merkeze 5 kilometre mesafede bulunan Aktuluk Köyü Meytan Mezrası’nda kanepe yardımı dağıtan valilik görevlileri, Köy muhtarı Hüseyin Tülek ile dağıtım ekibi bugün köylü kadınların sert tepkisiyle karşılaştı. Mezrada bazı ailelere kanepe verdikten sonra ayrılan kamyonetin geçiş yoluna taş dizen ve aracı taşlayan Derman Balca, “Neden haksızlık yapıyorsunuz. Bizim de yardıma ihtiyacımız var, yardımları zenginlere veriyorsunuz" diye tepki gösterdi. Ancak Balca’nın tepkisine karşın ekipler durmayarak mezradan ayrıldı. Dağıtımın ekibini ayrılmasından sonra gazetecilere açıklamalarda bulunan Derman Balca, kendisinin AKP’ye oy vermeyeceğini söylemesi üzerine yardım verilmediğini öne sürdü. Balca, şöyle konuştu: “Ben dulum ve 5 çocuğum var, bir çocuğum da üniversitede okuyor. Benim bu çocuklara bakacak gücüm yok. Yardım yapılan evlere bakın hepsi zengin. Benim evim ise yıkık durumda buluyor. Valiliğie gidip dilekçe ile başvurdum. AKP’ye oy vermeyeceğimi söylediğim için bana yardım yapmadılar. Bana, ‘sen o partiye oy vermiyorsun. Biz de sana yardım vermiyoruz’ dediler. Bu mantığı kabul kesinlikle kabul etmiyorum. Oy vermiyorsanız, yardım vermiyoruz demeleri çok yanlış. Bu insanlar arasında ayrımcılıktır. Ne eşya versinler, ne de oy istesinler. Biz oyumuzu hakkımıza veririz.” Yardımların zenginlere verildiğini öne süren Yeter Balca, kendisinin televizyon, buzdolabı ve fırına ihtiyacı olduğunu söyledi. Durumunu kötü olduğunu ve eşyası bulunmadığını belirten Yeter Balca, “Muhtardan gelip evime bakmasını istedim ama gelmedi. Bu yardımlar kesinlikle oy için yapılıyor. Bana da ‘sen o partiye oy vermiyorsun, biz de sana eşya vermiyoruz’ dediler. Ben de bu durum karşısında berşey diyemedim” dedi. (dha)
  10. Suheda, Sahi PKK'nin ya da Apo'nun varolmasinin sebebi nedir? Yani bu tepkiyi yaratan etki nedir? - Kurtleri bastirip asimile etme cabalari degil mi? - Binlerce insanin devlet teroru ve faili mechul cinayetlerle yok edilmesi degil mi? - Bir Kurtce acilimi icin bile 2009 yilina kadar beklemek degil mi? - "Dag Turkleri vardir Kurtler yoktur" zihniyeti degil mi? PKK kac yildir var? Neden bitirilemedi ya da bitirilmek istenmedi? Oyle bir KORKU polikasi yaratilmis ki 30 senedir, tipki ABD'deki 9/11 korku politikalari gibi. Bakin ABD'nin bu yanlis politikasi geri tepti ve ABD allak bulak su an! Yani Turkiye'de yasayip ta olan bitenlere boylesine kor bir sekilde bakmak cok acayip. Inanamiyorum size! Kalksin mert bir siyaset adaminiz ve versin Kurtlere haklarini, o zaman bakin PKK gibi bir orgut yok oluyor mu olmuyor mu. Tabii unuttum ben, Turkiye'de hersey gulluk gulistanlik. Biz niye cag atlayalim, herkes cag atlasin. Biz herseyin en iyisini yapiyorus, ondan PKK hala var! Degil mi?
  11. Tekrar one sureyim gercegi: DTP Turkliye vatandaslarinin bir bolumu tarafindan meclise gonderilmis hak arayan bir siyasi partidir. Sizi Kurt halkinin iradesini temsil eden bir siyasi partiye saygilii olmaya davet ediyorum... *****
  12. Sizin taraftari oldugunuz ve ilettiginiz her fikir Turk Milliyetciligi gibi bir fanatizmin eseridir, bunu hepimiz acik sekilde goruyoruz! Sizin dilinizden bir atasozu ile elestireyim sizi: Kendi gozunuzdeki mertegi goruyor musunuz da baskasinin gozundeki copten rahatsiz oluyorsunuz! Kim fanatik degil bu ulke de onu cevaplandirin bana: - Devlet Bahceli mi fanatik bir milliyetci degil? - Deniz Baykal mi fanatik bir milliyetci degil? - "Kurt diye bir halk yok dagda yuruyen ve kart kurt seselri cikaran dag Turkleridir" diyenler mi fanatik degil? - Duymussunuzdur Bati'da: "Kurtlerin kuyrugu var" diyenler mi fanatik degil? - Meclis'te bir yemini iki halkin kardesligi icin eden, ve Kurtce eden, ki Ingilizce Frqansizca ve Almancaya hem meclis ici hem de disi adeta tapiyoruz, halkin iradesiyle secilmis milletvekillerini arabalara sokup hapsedenler mi fanatik degil? - Ahmet Kaya "Kurtce klip yapmak istiyorum" dedigi icin milleti kiskirtan ve catal kasik firlattiran Serdar Ortac mi fanatik degil? Kim fanatik degil saydiklarimdan? Soylermisiniz? Ben yine size ayni seyi soracagim: hala agzinizda Kurtlerin lehine bir tek ses cikmadi. Bekliyoruz... Diyarbakirli...
  13. ***** - DTP Kurtler tarafindan haklarini aramak icin meclise gonderilmis bir partidir. IRKCI bir Turkiye ortaminda tepki olarak Kurt Milliyetciligi yapmak kadar dogal bir sey yoktur. TEPKIYI degil ETKIYI arastirin. MHP'ler, MCP'ler, CHP'ler alasini yaparken bizlerin tepki olarak ayni seyi yapmamiz zorunuza gitmesin! Eger IRKCILIK'tan o kadar sikayetciyseniz o zaman IRKCILIGI tamamiyle YOK EDIN. Dil ayirimi, Kulturel baski, bir halki yok saymak gibi? Bugunun anayasasinda Turk milletinden ve sistem yandasi olanalrdan baska hic bir milletin ya da kisinin haklari guvence altinda degil Iste gercekler!
  14. Linki tiresiz kopyalayip yapistirin. Ya da wikipedi'ye gidip bir bakin. ABD'nin bile 40'tan fazla eyaleti olaylara soykirim diyor. Fransa var aralarinda. Almanya. Hollanda. Rusya.... Neyse... sorun zaten kimin taniyip tanimadigi da degil bizlerin olaylari adilce ve tarafsiz olarak arastirmasidir. Hepsi bu! Ama olaylarin konusulmasi dune kadar yasaklanissa ve konusanlar hapse atilmissa bunda bir bit yemigi var gibi geliyor. Anlatabiliyormuyum! Suclu olmasakta suclu konumuna getiriyorsunuz bizleri bu sacma sapan kanunlarla!
  15. Turk kaynaklarindan baska hangi kaynaklari arastirdiniz? Hayir sevmedim, ve ezberci bir tarih oldugunu itiraf ettiginiz icin tesekkurler! Beni tanimadan da tarih konsundaki bilgim hakkinda konusmak sizin ne kadar ciddi oldugunuzu gosteriyor! Tekrar ediyorum: Bir kac kaynak verin her verdiginiz bir kaynak icin ben de bir tane vereyim! Ben bilgi ve iletisim caginda Wikipedia non-profit bir siteyi TTK'nin tastikledigi her kaynaktan daha cok benimserim! Kendi tarihimizi bilmeseydik herhalde bizlerde diger azinliklar gibi ortadan yok olurduk degil mi? Sahi tarihinize gore Kurtler Turkler'in bir koluydu. Onlarca kisi, binlerce kisi bunu iddia etti. Dag Turkleriydik hani. Bakalim TRT6'ten bir kelime olsun bir sey anlayabiliyormusunuz ayni milletsek? Yok yok bizler uzaydan gelmis olmayalim?
  16. Taner Bayram

    Ermeni sorunu

    Kardesim herhalde beni anlamadiniz. Ben su sorunu tamamen cozup artik boyle islerle ilgilenmeyelim diyorum. Halkin gercekleri lehimizde de olsa aleyhimizde de olsa ogrenme hakki var! Hepsi bu! Herkes bilim cagindayken bizlerin kati kafalar yuzunden hala hak kisitlamalariyla yasamamiz bir insanlik sucudur! Su anda bile ufacik bir TRT6'i cekemeyenler var bu forumda dahi! Ve su ana kadar maalesef agzinizdan onlari elestiren hic bir sey cikmadi sayin TAYPA!
  17. Bakin kendi grubunda Kurtce konustu adam, ne oldu? Dunya yikilmadi herhalde... Ha bu arada, ulke de bolunmedi! Kurtce hizmet ve egitime TAM destek... AKp dediginiz isbirlikciler Ergenekon da dahil tum yanlislari ortaya cikarir oldu iste! Hem de ustune ustluk bir de bozuk sistem partilerini yerle bir ettiler! Ne guzel! Bir de Turkiye'nin yarisinin oyunu almis, ki buna DTP'yi de ekleyin yuzde 53-55 gibi bir rakam cikiyor, bir partiye karsi gelmek onlara yanlis seyler soylemek Turkiye halkinin yarisindan coguna karsi gelmek demek oluyor.
  18. Sayin Domuzbagi, Bakin Ibrahim tatlises gibi, sesi guzel de olsa, kisilik acisindan sifir olan birsi sirf rejime aykiri degil diye ilahlastiriliyor ama Ahmet Kaya ve Sivan Perwer gibi iki sanatcimiz surgunlerde yasayip oluyor bazen! Guzel seyler degil bunlar... Ha bu arada, Sivan'i begenmeniz de cok guzel. Hepsi bizlerin muzigi zaten oyle degil mi? Zenginlik! Ben de Turkce muziksiz yasayamam mesela!
  19. O halde sizi de degismeye davet ediyorum deniz kizi! Kati anlayislardan ve oteklisestirmekten kacinmaya davet ediyorum!
  20. Turk aydin kardesler guzel bir kampanya baslatmis bir de. Bakin kac imza var ve kimler var aralarinda: -http://www.ozurdiliyoruz.com/-
  21. Ha sorunuza bir de cevap verelim: -http://en.wikipedia.org/wiki/Recognition_of_the_Armenian_Genocide- Bakin TTK'nin dediginin aksine olaylara soykirim diyen kac ulke var Dunya'da!
  22. 16 yasimiza kadar Turkiye'nin en iki okullarinda TTK'nin ogrettigi tarihi okuduk ve biliyoruz. Bilmeden ona buna tarih kitabini acmamis etiketi takmayin. Eger tarih kitabi okumus biri olsaydiniz o zaman Ermeni olaylarinin tarihe nasil gectigini cok iyi bilirdiniz. Siz hic bir tarih kitabinin kapagini actiniz mi ki ona buna ayni seyleri soruyorsunuz? Belliki acmamissiniz! Ermeni olaylari hakkinda referans olarak kabul edilmiyor!
  23. Siz bana Turk kaynaklarindan baska bir kaynak gosterir misiniz? Su Internet'te bile size bir kac ulke'den Ermeni Olaylarini nasil anlatiyorlar gostermem cok kolay! Aralarindaki baglanti mi? Ozgurluk kisitlamalari. TRT6 bu basligin ana konusu, Ermeni olaylarina gelince, Ermeni Olaylarini elestirici her seyin yasadisi ve hapis nedeni olarak gorulmesi ucu TTK'ye dayanan en buyuk hatalarimizdan biridir. Ornek verdim sadece. Bakiyorum Ermenilerle bizler arasinda bir baglanti kurabilmek icin can atiyorsunuz! Hayirdir?
  24. Sizin gibi dusunenlerin ilk karsiti ben olayim. Sonra Mavi var, Dunyahepimizin var. Biz karsitligimizi inkar edecek insanlar da degiliz.
  25. Varolan anayasadaki Millet kavramina karsiyim. Bu millet dediginz sey icinde 20 milyonluk bir grup kendi dilleri ve kulturleriyle varsa, o zaman onlara baskalarinin dilini dayatmak dogru degildir. Milletin adini TURK koymak ta ayni seydir. Turkiye'li koyun su milletin adini da bizler de kendimiz ayni yerden sayalim ve oteki hissetmeyelim! Turkce resmi olsun ama Kurtce de yeterince serbest birakilsin ki bizler de kendimiz OTEKI hissetmeyelim! Bizler yine yuzde 50-60'ta olsa sizin dilinizi bilyoruz. Peki ya sizler tek kelime Kurtce biliyormusunuz? Hani empati? Hani kardeslik ve esitlik? Kenan Evren konusuna gelince, inanin oyle birinin adini duymak bile benim zoruma gidiyor. Az sucsuz insanimiz cekmedi beyefendinin ellerinden! Birakin kendisini kimsenin hic bir dili yasaklanmasina izin verilmemelidir. Ha bu arada bir yila yakin suredir bu forumda Kurtce yasagi hic bir zaman olmadigin savunan arkadaslar var. Iyi ki siz soylediniz de su yasagi da sizden duydular bu kez!
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.