metehan38 tarafından postalanan herşey
-
Kürt Sorununu Kürtler Yaratmadı....
Öğrenmenin yaşı yoktur ama önemli olan öğrendim dediğin şeyi gerçekten anlayarak hayatında kullanabilmeyi başarabilmek ve bir parçan olmasını temin edebilmektir. Bu sebeple kendi tercihlerim ve paylaşılmasında fayda olduğunu değerlendirdiklerim konusunda forumun genel durum tespiti ve değerlendirmesi safhasında şahit olduğum tutarsız fikirlerinizden ötürü ( ÖRNEK; ifade ve yazı şekli ile yazım hataları dahil size ait; ''Ama ister terörö konuusnda olsun ister diger talepler konuusnda olsun secilenler halki temsil etmiyorlar. hakkini arayanlarda derhal "bölücü ve vatanhaini" olarak fisleniyorlar.'' derken ardından; ''Kürt'ler de, Alevi'lerde, Cerkez'lerde, .... Türk'ler gibi bu ülkenin esit vatandaslari. Tümüne ayni yakinlikta olamayan bir devlete sahip cikilmaz, ancak yikilip yerine halki savunan bir devlet kurulur.'' diyorsunuz. Hukuk anlamında hangi devlet kanunlarını incelerseniz inceleyin şu ifade ettiklerinizi eyleme dönüştüren kişilerin tamamı suç işlemiş kabul edilir. Aksini söyleyebilir misiniz? Diğer bir örnek; ''Devlet tabiiki hapimizin ve sahip cikmamiz gerekli.'' diyorsunuz ardından ''Kürt sorununu yaratan Türkiye Cumhuriyet devletidir. Onlarin sayesinde PKK gibi bir terörö örgütüde 30 yili askin yasamini sürdürdügü gibi zaman zaman koskoca bir ordunun korkunc rüyasi dahi olabiliyor. Sorgulanmasi gereken noktada burasi.'' diyorsunuz. Sizin yaptığınıza ''Bu ne perhiz ne lahana turşusu'' derler galiba.) Bu sebeplerle sizinle konuyu devam ettirmeye gerek görmüyorum. İnşallah daha farklı bir konuda ama bilgi ve belgeye dayanarak yazışma fırsatı buluruz.
-
Kürt Sorununu Kürtler Yaratmadı....
Metnin başında ben, konu olarak ''Kürtçülük'' demedim dikkat ederseniz. Ana konu ''Kürtçülük meselesi ile ilgili idi'' dedim. Çünkü o ana kadar yazılmış bu düşünceyi destekleyen veya desteklemeyen görüşlerin bende yarattığı genel izlenim bu idi. Ancak tarafınızdan yine eksik ve yanlış anlaşıldım nafile. Neyse ben yine açıklamamı yapayım da konu istenmeyen noktalara gitmesin. Öncelikle şunu ifade edeyim ki;benim yazımda belirttiğim bu başlık sizin tarafınızdan sorun olarak ifade edilen sözde Kürt sorunu ile buna bağlı tüm yaşamsal,ekonomik ve hukuksal düzenlemelerin tamamını içerir.O sebeple; ana başlık ve buna bağlı maksadı bütünlüğe zarar vermeden ben de farklı bir şekilde ifade etmiş oldum. 33 Mehmedin katledilmesi konusu ise sizin ifade ettiğiniz şekli ile yeterli bilgiye sahibi olmadığınızı, kulaktan dolma laflar ile kanaat sahibi olduğunuzu göstermektedir ki bu hususta bilgiye dayalı asgari müşterek oluşmadığından konu hakkında karşılıklı fikir beyan etmek gereksiz olacak ve fikir alışverişi kör dövüşüne dönecektir. Bu sebeple ayrıca bir açıklama yapma ihtiyacı duymuyorum,yaşayan birisi olarak düşüncemi ifade ediyorum İktidara karşı sizin,benim kısacası hepimizin hakkını muhalefet denilen grup korumakla görevlidir. Dolayısı ile legal ve temsil hakkının bulunduğu bir ortamda hakkımızı arayabilme ve bölücü - vatan haini denilmesini önleme imkanına sahibiz. Öte yandan Sivil Toplum Örgütleri de yasal sınırlar içinde kalmak kaydı ile her türlü fikri seslendirmek ve tepki koyabilmek imkanına sahiptir. Ancak siz de takdir edersiniz ki bunda da başarılı olduğumuzu söylemek çok mümkün değil.O sebeple; sorunumuza önce biz sahip çıkmalıyız galiba. Ancak bundan daha da kötüsü sizin yazınızdan anlaşıldığı üzere bu imkan ve kabiliyetin farkında olmamaktır ki bu çok daha vahimdir. Günümüz koşullarında kaynakların her gün azaldığı,nüfusun arttığı,çevre kirliliğinin nerede ise önlemez boyutlara geldiği bu noktada mevcut bir devleti yıkmak ve yeniden yapılandırmaya çalışmak, bu kaynakları ele geçirmeyi hedef alan ülkeler için bulunmaz bir fırsat oluşturacaktır.Çünkü o ülkelerin varlıklarının devamı bu fırsatlardan istifade etme prensibine dayanmaktadır. Diğer yandan bu yeniden yapılanma esnasında oluşturduğunuz yeni devletin temelini yine bugün olduğu gibi bu topraklarda yaşayan benzer özelliklere sahip ve birbirlerine çeşitli sebep ve şekillerle bağlanmış o insanlar oluşturmayacak mı? Umarım bir başka gezegenden canlı getirmeyi düşünmüyorsunuz? Ee, hal böyle olunca kurmayı düşündüğünüz tüm hukuksal ve yapısal sistemin bu insanlardan bağımsız olması da düşünülemez. O zaman şartlar aynı kalacak ise ülkeyi geliştirmek ve sorunlarına çözüm bulmaya çalışmak yerine niçin yıkmaya çalışıyoruz? Ne kazanacağız? Unutulmamalıdır ki;hangi sistem olursa olsun onu yaşayacak ve yaşatacak toplumda aranacak ilk ve en önemli husus bu sistemin asgari müştereklerinde mutabakatın sağlanmış olmasıdır. Sizce evlilikte aynı değil midir? Ancak bu konunun da zat'ı alinizce pek anlaşılabilmiş olduğu söylenemez. Terör veya Gari Nizami Harp Unsurları ile yapılan mücadelenin ne kadar zor ve maliyetli bir iş olduğu herkesce bilinmektedir. Bunun için yakın dünya tarihinde o kadar çok örnek olmasının yanı sıra bugün dahi canlı örneklerin bulunduğu bir gerçektir. Konuyu size basit bir örnek vererek izah etmeye çalışacağım. Bugün bahse konu bölge dışında herhangi bir şehir içinde asayişin tam olarak sağlanabildiğini, tecavüz, gasp, soygun,adam öldürme veya yaralama, beyaz kadın ticareti,çocuk suçları,uyuşturucu kaçakçılığı vb. suçların önlenebildiğini söyleyebilir misiniz? Ama bölge terör bölgesi değil,insanlar bu tip suçları işleyenlere karşı hassas,daha eğitimli,kamera ve MOBESSE sistemleri mevcut. Emniyet teşkilatımız bu tip suçlara hazırlıklı ve organize olmuş.Telefonlarla her noktaya ulaşabilmek mümkün. Yolunuz, hastahaneniz, elektriğiniz, suyunuz, aracınız var. Kimsede kontrol dışı yüksek nitelikli patlayıcı ile çeşitli tip ve çapta silah yok. Öyle ise bu suçlar neden önlenemiyor? Bu sorunun cevabını vermek istediğiniz zaman ''koca ordu'' meselesini çözmüş olursunuz. Umarım bu sefer anlatabilmişimdir.
-
Kürt Sorununu Kürtler Yaratmadı....
Yanlış bilmiyorsam ana konu Kürtçülük meselesi ile ilgili idi. Ancak meselenin özünden saparak ve bütünden bir cümleyi alıp cevap vermek işin galiba en kolay yolu. İfade edilenleri bir bütün halinde kabul ederek anlayınız lütfen. Daha sonra da baştan sona hayattan gerçek kesitler olan bu yaşananların bir tanesini inkar edebilir misiniz, düşününüz. Öte yandan değerlendirmenizde sözünü ettiğiniz Cem evi bahsine paralel olarak işin manevi boyutunu da takdirlerinize bırakıyorum. Devlet o 33 askeri katledenleri yakaladı ve kendi kuralları içinde cezalandırdı. Ama bizler o teröristleri destekleyen ve sonuna kadar aynı fikirde olduklarını ifade eden , yapılanı da haklı gören bazı yakınlarını ise ( hatta o düşünceyi taşıyanlardan cezaevinden çıkardıklarımız bile var ) milletvekili seçtik, sizden ve benden kesilen vergiler marifeti ile maaşlarını geçmiştede ödedik şimdide ödemekteyiz ve buna da demokratikleşme dedik. Bu konuda benim ifade etmek istediğim husus; bu katliamın hiçbir haklı gerekçesi olamayacağı ve buna ben haklarımı savunuyorum gerekçesinin oturtulamayacağıdır. Benim olupda o ifade edilen gruba yasak olan bir kanun düzenlemesini söyleyebilir misiniz? Yok böyle bir şey. Diğer yandan Sevgili Kardeşim, Devlet bir başka dünya veya farklı bir canlı türü değil. Sizsiniz, benim, benim veya sizin amcanızın, halanızın, dayınızın oğlu, kızı. Siz ifadelerinizde, sizden oluşan bir devletin yerine hangi devletten bahsediyorsunuz anlamadım. Ortada problem var ise bu probleme ortaklık boyutunuzu gözden geçirmenizi tavsiye ederim. Birileri haksız bir işlem ile karşılaştığında susuyor, bunu işin doğası olarak kabul ediyor ( Bal tutan parmağını yalar anlayışı şeklinde ) halk olarak gerekli yasal haklarımızı kullanmıyor isek kimseden şikayet etmeye hakkımız yok. Sırayı ihlal ederek bankaya para yatırmaktan tutunda, tanıdığın vasıtası ile torpilli olarak işimizi görmek veya gördürmek, tapuda veya belediyede hergün yaşanan çirkin olaylar, hastahanede memurun hakaretlerini sineye çekmek veya minibüsçünün trafik kurallarını ihlal etmesine seyirci kalmak ve sonunda ülke yönetimi konusunda yanlış değerlendirmeler yaparak seçtiklerimizden şikayetçi olmak, güldürmeyin Allahınızı severseniz. Bir sistem ya vardır ya yoktur. Yok olduğunu iddia ediyorsanız düzeltmek için bireysel olarak değil toplumsal olarak ne yaptığımızı sorgulayalım isterseniz.Siz meselelerinizin peşine düşmezseniz kim düşecek. Cem evleri için gerekli ödeneği vermeyen yine sizin seçtikleriniz ve onların emrinde çalışanlar değil mi? Tüm ülkede çalışanların hepside aksi düşüncede miydi? İçlerinde hiç sizin gibi düşünen,etkili olabilecek makam ve mevki sahibi olan ve oyunu kullanmış vatandaş yok muydu? Şikayetçi kitle olarak geçmişten günümüze bu kadar uzun süredir sıkıntı duyduğunuz bu konuda ne yaptınız? Ama onlar her dönem geldiler ve yine bildiklerini okudular sizlerde olanı biteni seyrettiniz ve yine aynı şekilde oylarınızı verdiniz değil mi? Aksi olsaydı bu durumdan halen şikayetçi olmazdınız. Sonuç olarak;Devletimize, ailemize sahip çıktığımız gibi sahip çıkmaz isek şikayetçi olma ve durumdan memnun olmama hakkımız olamaz. Sevgi ve saygılarımla.
-
Kürt Sorununu Kürtler Yaratmadı....
Türbanın başörtüsü olduğundan hareketle masum bir istek şeklinde ortaya atılan talep ve buna destek veren düşüncelerin sonucunda nereye geldiğimiz herkesin malumlarıdır. Benzer düşüncelerin şimdilerde bu konuda da sempati ile karşılanması hayret vericidir. Atatürk'ün de sıkça ifade ettiği eğitim birliği(dil,kültür vb. kapsayacak şekilde) ve laiklik devletin vazgeçilemezleri arasındadır. Bunlar toplumun tamamı tarafından yaratılmış değerlerdir ve bu konuda kötü niyete hoşgörü ile bakılamaz. Bu çerçevede; 1984 yılında Marksist düşünceyi savunuyorum diye ortaya çıkan ve ilk eylemlerini Eruh'ta gerçekleştiren bir düşüncenin 1991 yılından sonra SSCB faktörünün ortadan kalkması ve ABD nin de etkisi ile ortaya çıkan bir Kürt yutturmacasına nasıl dönüştüğünü bilgi ve belgeye dayalı olarak kimse açıklayamaz. Kimse bana Elazığ-Bingöl yolu üzerinde şehit edilen 33 Mehmedimin açıklamasını yapamaz. 1997 yılında Köye Dönüş projesi kapsamında oturulacak meskene ait dört duvarın inşaası ve eksperin onaylaması şartı ile Ziraat Bankasınca kefil olmaksızın aile başına verilen benim vergilerimden toplanan 2 milyon Tl.nin ilgili bölge vatandaşlarınca alınarak Adana,Mersin,Antalya,İstanbul vb. bölgelere göç edilmesini ve harcanmasını kimse açıklayamaz. Yine 1995'li yıllarda Diyarbakır'ın Amed lisesi adı altında bir liseye sahip olduğunu,Belediye sarayının Kürdistan Devlet Konuk evi olarak, Valiliğin ise Hükümet sarayı olarak ilan edildiğini bana mantıklı olarak kimse açıklayamaz. Bir önceki seçimde aşiretinin desteği ile DYP den milletvekili olup bir sonraki seçimde AKP den milletvekili olan ancak halkının yaşam şartları umurunda olmayan, kendisine tabi olan halkının da bunu çok takmadığı bir anlayışı bana kimse açıklayamaz. Yüksekova Bölgesinde İran dan aldıkları kaçak mazotu pazarlayan,biri İranlı biri bölge halkından olmak üzere iki kadın ile yaşayıp bakamayacağı kadar çocuk sahibi olan ancak kerpiç evlerinin önünde son model arazi aracı ve Toyota Avensis bulunduranların açıklamasını bana kimse açıklayamaz. Arkadaşlar,nezaket bir yere kadar olur. Bu ülkenin evlatları ile sabah yaptığı kahvaltıdan sonra öğlen cenazesini kucaklayan ve 20 yaşındaki gencecik fidanı ailesine verirken hissedilenleri hiç kimse bana işin felsefesi ve hümanist düşüncesine bağlı kalarak açıklayamaz. Önce neden ve nereden nereye geldiğinizi sorgulayın sonra çözüm önerilerinizi sıralayın. İster bölge vatandaşlarından göç edenlerden olun isterse bölgede hiç yaşamamış olun ŞARK SORUNU kavramını irdelemeden Batıda oturup Doğu ile ilgili çözüm önermek veya olanları sempati ile karşılayıp bunu da olgunluk olarak nitelemek maalesef şimdilerde Babıalinin işidir. Bilgi ve belgeye dayanmadan yapılan tüm tespitlerin subjektif veya temenniden ibaret olacağını, vatandaş olarak tesir altında kalmadan yapacağımız değerlendirmeler sonucunda ulaşacağımız noktada ortaya koyacağımız ve yasal sınırlar içerisinde kalacak tepkilerle soruna çözüm bulmak zorunda olduğumuzu hatırlatır saygılar sunarım.
-
YENİ ANAYASA
Bu kadar süre bugünkü etkinlikle karşılaştırıldığında sessiz kalan iktidarın şimdi bu konuyu gündeme taşıması neden acaba, fikri olan var mı? Sizce,bu yeni durum gücünü halkın iradesinden (ortada böyle bir irade varsa ) aldığını söyleyen iktidarın demokrasi anlayışından mı kaynaklanıyor?