Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Siz aile içinde büyüklerin 'evlenilecek kişi yedi göbek uzak olmalı', 'dayı, amca, teyze, hala, kuzen çocukları vs. vs. ile kardeşsiniz' söylemleriyle büyütülmediğiniz için size bu olay yabancı gelebilir. Bunlar kulağa küpe olup, yazılı olmayan belgeler. Öyle bilip bilmeden delilsiz ispatsız demek olmuyor işte. Aslında Dayı,Amca,Teyze,Hala Kardeş değil ama evlenilecek kişide değil doğru bu kişilerden olan çocuklar (yeni adet "kuzen") kardeş değil biyolojik olarak ama kardeş gibi sevilir ve saygı görür benim ailem ile ilgili (büyütülme şeklim) bilmediğiniz için yaptığınız yorum abestir fakat islam öncesi Türk törelerinde dayı,amca,hala,teyze çocukları ile evlenmeme diye yazılı olmayan kulağa küpe belgeler? ilginç. Dede Korkut Hikâyeleri'nde Bamsı Beyrek ile Banu Çiçek'in beşik kertme nişanlı olmalarına rağmen birbirlerini yakından tanımadıkları anlaşılıyor. Türkler arasında egzogaminin, yani dışarıdan evlenmenin daha yaygın olduğu söylenebilir. Eski Türk toplumunda, hele göçebe yaşam biçiminde kadınla erkeğin kaçgöç içinde bulunamayacakları da açıktır. Bu nedenle evlenecek kişilerin aynı toplumda yaşıyorlarsa konuşup anlaşma olmadan da birbirlerini en azından tanıdıklarını düşünmek mümkün. Manasta Levirat tipi evlilik var. Yani buna bir tür aile içi evlilik denebilir. Nedeni: Kadının sahipsiz ve korumasız kalmaması, malların bölünmemesi, çocukların aile çevresinden çıkmaması gibi bugün de az sayıda uygulanan gelenek var. Çakıp Han'ın, oğluna layık bir kız bulabilmek için Asya'nın büyük bir bölümünü dolaştığı anlaşılmaktadır. Bu da bize, Manas'ın geleneğe göre evliliğinin büyük bir ihtimalle egzogami, yani aile dışından evlilik olacağını göstermektedir. Destana yansıyan Kırgız Türklerinin evliliklerinin genellikle aile dışından ve birbirlerini görmeden gerçekleştiği, zorunlu hallerde aile içi-kayınla-evlilik olduğu, kız kaçırmaya zaman zaman başvurulduğu, erkeklerin birden fazla kadınla evlenebildikleri anlaşılmaktadır. Aile dışından evlilik, Türk boyları arasında yaygın bir gelenektir. Kız evine dünürcü gönderildiği ve bunlara "sawçı, yorığçı, yazığçı, arkuçi" dendiği belirlenmiştir. En eski Türk topluluklarından günümüzdeki göçebe Türk topluluklarına değin bütün Türk toplumlarında bazı istisnalar dışında evlilik, tek kadın almak biçiminde olmuştur. Kadın oldukça serbest, buna karşılık iffet ve namusuna düşkün. Kadınla erkek, devlet işlerini birlikte yürütüyor. Âbidelerden anlaşıldığına göre Türkler tek kadınla evleniyordu. Uygurların çoğu tek kadın alıyordu. Rasonyi, bunu Maniheizm Budizm'e bağlar. Doğu Hunlarda ve Göktürklerde bu etkilerin hiçbiri olmadığı halde, tek karılılık vardı. Rasonyi, ileri sürdüğü tezi, ikinci eş zevce için eski Türkçede Türk kökünden kelimeye rastlanmadığına bağlıyor. Kız kaçırma, dıştan evlenme, kalin vererek kız alma, babaerkillik, genellikle birkaç kuşağın bir arada yaşadığı geniş aile kayın alma (Levirat) gibi ortak özellikler gösteren Türk ailesi bu özelliklerin çoğunu sürdürmektedir. Bu özellikler İslam öncesi ve sonrası dönemlerle birleşmiş olarak bugüne kadar gelmiştir. Bunların yanında üyeler arasında saygı, sevgi, dayanışma, yardımlaşma usulüne uygun evlilik (söz kesme, nişan, nikâh, düğün, akrabalık gibi) ve sapmalardan uzak bir aile yapısı da ailede bulunması gereken uygulama ve değerlerdir. Bu kadar uzun dönem aileye ilişkin olarak belirttiğimiz bu özelliklerin bugün de sürüp gitmesi, Türklerin aile kurumuna verdiği önemi göstermektedir. Kuşkusuz her dönemde bazı yozlaşmalar ve sapmalar belli oranda görülebilir. Bugün de bu yozlaşmalar var. Ama aileye ilişkin temel öğelerin şimdiye değin değişmemesi, Türklerin aileyi toplumun temeli olarak görmeleriyle açıklanabilir. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Kuzen evliliği arap kültüründe normal görünmesi sapma imiş?.Mantık; "Yaratandan" genetik bilimini en iyi bilen kaynaktan gelmesi sebebi ile "mekruh" olması gerekir. Bunu yasaklamasada "mekruh" kategoresine sokmak gerekirdi "BİLİM" öyle gerektiriyor neden bilime göre tamamen yasaklanması gerekmez çünkü tek başına ele alındığında "kuzen" evliliğinin yanlış bir "GENETİK" sonuçlanma olasılığı çok yüksek değil,düşük. Şimdi başta kuzen evliliği "ARAP VE DİN OLDUĞU İÇİN SAPMA" üstüne,üstlük Yaratandan geldiği için mekruh (en iyi bilen olduğu için) gerekirdi.Ama "BİLİM" mekruh olduğunu söylediği halde? kuzen evliliğinin genetikle sonuçlanma olasılığını düşük görüyor burada biraz "MANTIK" sapması var madem sakıncası yoksa (genetik sonuçlanma olasılığı yüksek değil düşük) neden "BİLİM" mekruh sayıyor. Sonra geleneği nesiller boyu sürmesi "DAR BİR TOPLUMDA???" 50 senede atlas okyanusundan himalayalara uzanmış bir çok ırk ile karşılaşmış ve karışmış kuzen evliliğinin genetik sonuçlarını "VAHİM" demekte öngöremediğin inançın genetiği bildiğini ve kaynağın doğru olduğunu gösterir.Süt kardeşin bilimsel temeli belki yoktur ama "AHLAKİ" temeli vardır. “...Hem hayatın iki yüzü, yani: mülk, melekut vecihleri; parlaktır, kirsizdir, noksansızdır, ulvidir. Onun için; perdesiz, vasıtasız, doğrudan doğruya dest-i kudret-i Rabbaniyeden çıktığını aşikare göstermek için, sair eşya gibi zahiri esbabı hayattaki tasarrufat-ı kudrete perde edilmemiş bir müstesna mahluktur..... Hem hayat, bütün kainattan süzülmüş en safi bir hülasası olduğu gibi, kainattaki en mühim bir maksadı ilahi ve hilkati alemin en mühim neticesi olan şükür ve ibadet ve hamd ve muhabbeti netice veren bir sırrı azamdır...” Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Katılıyorum. Anadoluda sadece sövgülerde yaşayan, ama Orta Asya Türklerinin, müslüman olsalarda, müslümanlıklarına rağmen vazgeçmedikleri güzel bir gelenekleri var: Türkiye'de argo ortamlarda özellikle erkek okuyucular karşılaşmışlardır. "Yedi cedde", "yedi sülaleye" küfredenler olur. Hiç düşündünüz mü neden "yedi ced", neden "yedi sülale" diye? Hiç nedenini, gerekçesini düşündünüz mü? Kökleri, islam marifetiyle maalesef unutturulan eski bir Türk geleneğidir. Orta Asya Türkleri, özellikle Kazaklar ve Kırgızlar, yani islamın daha az yozlaştırabildiği Türkler, yedi kuşak akraba ile hala evlenmezler. Yedi kuşak akrabalar, "çok yakın" sayılır ve "evlenilmesi yasak olan kişiler" grubuna girerler. Orta Asya'da birisi "kardeşim" derse, hemen Türkiye'deki anlamda "kardeş" anlamayın. Bahsettiği kişi, bizdeki anlamda da kardeşi de olabilir, kuzeni de olabilir, 7 kuşaktan kuzeni de olabilir. Zira 7 kuşağa kadar herkes "kardeş" kapsamındadır. Belki, Bugünkü Türkiyenin etnik yapısının çok çeşitli olmasının kökenlerinde de bu gelenek vardı. Orta Asya'dan göçen ve çok kalabalık olmayan insanlar 7 kuşağa kadar kendi aralarında evlenemedikleri için, doğal olarak, yeni geldikleri yerde bulunan yerel halklarla evlenmek zorunda kaldılar ve bugünkü etnik zenginlik oluştu. Bilemiyorum. Türkler müslüman ca bu gelenekler kaybıolmuş. Kuzenlerle evlenmeye başlamışlar, ama ne kadar müslüman olsalar da, evlatlıkla evlenmeyi içlerine sindirememişler. Ne kadar, müslüman olsalar da, cariye edinme işini benimseyememişler. Müslüman olmakla çok şey kaybetmiş Türkler kısacası. Saygılar. Sayin Brainslapper, sizlere katiliyorum. Bilhassa, "Müslüman olmakla çok şey kaybetmiş Türkler kısacası." Nitekim, Kurandaki masallara inananlar ensest ilişkinin de normal oldugunu zannetmis olabilirler. Tabii ki Kuran da , boyle bir ayet yoktur ama Adem ve Havva'nın çocukları ensest ilişki ile çoğalmadilarsa, nüfuslarini nasil yukseltiler? Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Sayin Brainslapper, sizlere katiliyorum. Bilhassa, "Müslüman olmakla çok şey kaybetmiş Türkler kısacası." Nitekim, Kurandaki masallara inananlar ensest ilişkinin de normal oldugunu zannetmis olabilirler. Tabii ki Kuran da , boyle bir ayet yoktur ama Adem ve Havva'nın çocukları ensest ilişki ile çoğalmadilarsa, nüfuslarini nasil yukseltiler? Müslüman olmayan "TÜRKLERİN" Dünyaya ne kattıklarını öğrenmek isterim ama şu var yaşadığımız "TÜRKİYEMİZİ" Müslüman olan Türkler "VATAN" yapmıştır ve Müslüman olmayı içine sindiremeyen Türklerde? bu vatanda yaşamaktadır bilmem anlaşıldımı. İlkel çorbadan çıktıklarında ilk anda kimin dişi,kimin erkek olduğunu anlayana kadar idare etmişlermi diyelim yoksa maymundan geldikleri için her şey mübahmı idi bende anlayamadım. Alıntı
Φ Beldegah Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Müslüman olmayan "TÜRKLERİN" Dünyaya ne kattıklarını öğrenmek isterim ama şu var yaşadığımız "TÜRKİYEMİZİ" Müslüman olan Türkler "VATAN" yapmıştır ve Müslüman olmayı içine sindiremeyen Türklerde? bu vatanda yaşamaktadır bilmem anlaşıldımı. İlkel çorbadan çıktıklarında ilk anda kimin dişi,kimin erkek olduğunu anlayana kadar idare etmişlermi diyelim yoksa maymundan geldikleri için her şey mübahmı idi bende anlayamadım. Müslüman olmayı sindirememek diye bi şey yok. Kimse tarihi reddetmiyor. Türkler Müslüman olmasaydıda Anadolu'yu yurt edinecektiler eninde sonunda. Çünkü gidecekleri başka yer yok ve akın akın geliyolar. Dönemde halifelik abbasilerde ve araplar gittikçe güç kaybediyor. Bu yüzden dinsel güç onlarda kalıyor ve onlar Kurandaki yönetimin kureyşlerde kalması mucibince ima veren hükümlere dayanarak Türkleri askeri kol olarak kullanıyorlar. Yani aslına bakarsanız Müslümanlık kazanmıştır Türklerin müslüman olması ile Türkler çok bi şey kazanmamış. Kültürleri bile Osmanlı kurulana kadar hala büyük oranda KökTengri kültürüdür devamlı bugün bile devam eder. Selçuklularla aralarında kaç yüz yıl fark olmasına rağmen düşünün. Türkiyeyi Türkiye yapan Müslüman Türkler değil Türklüktür. Türkler için Müslüman olmak siyaset gereğiydi o dönemde. Ama takdir ederim şu arapların yalancılık konusunda üstlerine yok. Türkleri Müslüman yaparken nasıl Yahudiler kendilerini üstün ırk diye tanıtmışlarsa tevratta, onlarda kendilerini öyle tanıtmışlar ve akıllarınca üstün tutmuşlar. Nereden anlıyoruz? Kaşgarlı Mahmut'un Türkçenin Arapçadan daha aşağı bi dil olmadığını ve hatta daha yeteneki olduğunu ispatlamak üzere Divan-i Lugat-i Türk'ü yazmasından. Kaşgarlı Mahmut'un bu eseri vermesi bi tepki olarak değerlendirilir, Arapların kültür misyonerliğine bi tepki. Ama ne yazık ki bugün bile hala Kaşgarlı Mahmut'tan yani 1000 küsur yıl önce yaşamış bi insanın düşünce yapısından yüzlerce yıl geride düşünen insanlar var. Tabi Karamanoğlu Mehmet'i de anmak gerekir bu arada. Hala bu insanlardan daha geri kimseler günümüzde yaşıyor. Bu insanlara ulaşamamış insanlar. Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 [Müslümanlık kazanmıştır Türklerin müslüman olması ile Türkler çok bi şey kazanmamış. kazanmadılarsa neden hala müslümanlıkda kalıyor Türkler. ya da müslümanlık dedigin şey ne kazanmıştır? batıda Türk dediklerinde bu Müslüman demekdir, hala da öyle. Türkle müslümanlıgı ayı telakki etmiş batılı. hatta bazıları dahada ileri giderek ''biz müslüman degiliz'' diyen bazı Türklere şöyle demişler, '' o zaman siz Türkde degilsiniz. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Şimdi yine Allaha akıl verir gibi olacağım ama, söylemek zorundayım ki sayın Suheyla'nın gündeme getirdiği ensest sorunu din açısından çok ciddi bir problemdir. Bilindiği kadarıyla bütün canlılarda ensesti önleyen mekanizmalar vardır. Bitkilerin tozlaşmasında bile... En beğenmeyeceğiniz fareler bile kardeşlerini kokularından tanırlar ve çiftleşmezler. Bunun doğada mutlak bir kural olduğunu iddia edemeyeceğim, ama çok yaygın olduğu kesin. Peki doğada bu kadar yaygın bir kuralı, tanrı insanı yarattığında niye "anayasa bir kere delinmekle bir şey olmaz" deyip gözardı etmiş? Farelere bile reva görmediği bir davranışı "eşrefi mahlukat"a neden yakıştırabilmiş? İki Adem ve iki Havva yaratsa ne çıkardı? İnsanlar arsında ikilik olurdu derseniz zaten olmuş. Daha ilk çocukları birbirini öldürerek düşmanlık hemen başlamış (deniyor, ben demiyorum.) Filanoğulları falanoğulları diye ikilik çıkardı derseniz, kimin kimin soyu olduğunu bir süre sonra unutturmak tanrıya kolay olmalıydı. Ruhlara bile "kâlu belâ" sözünü verdiklerini unutturan tanrıya bu zor olmamalıydı. Yok yani, tek yumurta ikizi iki Adem ile yine tek yumurta ikizi iki Havva yaratmak tanrıya niye zor olsun? Ya da, habire yaratana akıl veriyorum ama, çamurdan adam yapacağına, en iyisi tut maymunların genetiğini değiştir, al sana insan! Böylece ensest sorunu da olmaz? Görünen o ki bu işi bilmeyen tanrı değil, bu dinleri uyduranlar... Alıntı
Φ Beldegah Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 kazanmadılarsa neden hala müslümanlıkda kalıyor Türkler. ya da müslümanlık dedigin şey ne kazanmıştır? batıda Türk dediklerinde bu Müslüman demekdir, hala da öyle. Türkle müslümanlıgı ayı telakki etmiş batılı. hatta bazıları dahada ileri giderek ''biz müslüman degiliz'' diyen bazı Türklere şöyle demişler, '' o zaman siz Türkde degilsiniz. Ne mi kazanmış Müslümanlık? Mesela Avrupa'ya kadar yayılmış ve 04 Kasım 2007 yılı Saat 15:00'a kadar yok olmamış varlığını sürdürmüştür Anadolu'da. Türkler Müslüman olmasaydı Müslümanlık Arap yarımadasına tıkılıp kalacaktı ve yerel bir kültür olmaktan öteye gidemeyecekti. İşte sizde söylüyorsunuz. Türkler Müslümanlığa o kadar fayda sağlamışlar ki Avrupalılar bile şaşırıp artık ikisini aynı sanmışlar. Türklük Müslüman olmakla olmuyor. Asıl Türklük KökTengri inancını benimsemekledir dersem ne diceksiniz. Müslümanlık bi arap kültürü. En olmadı Alevi veya Tasavvuf görüşlerini benimseyin o zamanda Türksünüzdür ama Sünniyseniz Araplaşıyosunuz demektir. Tabi hiç bi dinden olmayıp tanrıtanımaz olmak Türk olmaya engel değil o da ayrı. Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Ne mi kazanmış Müslümanlık? Mesela Avrupa'ya kadar yayılmış ve 04 Kasım 2007 yılı Saat 15:00'a kadar yok olmamış varlığını sürdürmüştür Anadolu'da. Türkler Müslüman olmasaydı Müslümanlık Arap yarımadasına tıkılıp kalacaktı ve yerel bir kültür olmaktan öteye gidemeyecekti. İşte sizde söylüyorsunuz. Türkler Müslümanlığa o kadar fayda sağlamışlar ki Avrupalılar bile şaşırıp artık ikisini aynı sanmışlar. Türklük Müslüman olmakla olmuyor. Asıl Türklük KökTengri inancını benimsemekledir dersem ne diceksiniz. Müslümanlık bi arap kültürü. En olmadı Alevi veya Tasavvuf görüşlerini benimseyin o zamanda Türksünüzdür ama Sünniyseniz Araplaşıyosunuz demektir. Tabi hiç bi dinden olmayıp tanrıtanımaz olmak Türk olmaya engel değil o da ayrı. ne yani müslümanlık kazandıysa türkler kazanmadı mı? araplarda 700 sene endülüsde kaldılar, kalan araplar, o araplarda müslüman müslümanlar arap yarım adasını ilk elli yılda aştı dayanakların ne kadar zayıf farkında degilmisin. 650 sene yaşamış osmanlı, osmanlıda müslüman osmanlı kaybetti müslümanlık kazandı? mı ? garip bir bakış... türklük müslümanlık derken sen kendi bakış açını söylüyorsun ben ise yüzyıllarca batının tasavvurunu söylüyorum. batı türkle müslümanı aynı saymış yıllarca, sonra aklı evvel birileri ayırmaya falan kalkmış vs.. neyse, türkün İslamlıkdan önceki tarihi ile sonrakinin kıyas edilmeyecegi muhakkakdır.. türk olmak arap olmak ya da alman olmak son tahlilde önemli degil, hem saf ırk diye bişi de yok. ırkımıza degil tuttugumuz yola egilelim.. Alıntı
Φ Beldegah Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 ne yani müslümanlık kazandıysa türkler kazanmadı mı?araplarda 700 sene endülüsde kaldılar, kalan araplar, o araplarda müslüman müslümanlar arap yarım adasını ilk elli yılda aştı dayanakların ne kadar zayıf farkında degilmisin. 650 sene yaşamış osmanlı, osmanlıda müslüman osmanlı kaybetti müslümanlık kazandı? mı ? garip bir bakış... türklük müslümanlık derken sen kendi bakış açını söylüyorsun ben ise yüzyıllarca batının tasavvurunu söylüyorum. batı türkle müslümanı aynı saymış yıllarca, sonra aklı evvel birileri ayırmaya falan kalkmış vs.. neyse, türkün İslamlıkdan önceki tarihi ile sonrakinin kıyas edilmeyecegi muhakkakdır.. türk olmak arap olmak ya da alman olmak son tahlilde önemli degil, hem saf ırk diye bişi de yok. ırkımıza degil tuttugumuz yola egilelim.. Tey tey tey. Endülüs'te ne kaldı şimdi? Ben Türklerin Müslüman olmakla ne kaybettiğini yazdım ve bu kaybedişler kültürel ağırlıkta. Eskiden Türklerde Hatun Bey'den sonra devleti yönetirdi, elçi kabul eder ve bey yoksa savaş kararı bile alabilirdi. Müslüman hangi devlette var bu? Müslüman olmadan önce Türklerde kadın ile erkek İslamın belirttiğinden daha eşitti. Bu Türklerin kültür yapısında var. Bakın çok ilginç bi tespit vericem bu bence önemli bence çok kimsede buna dikkat etmez. Bence Türkler dönemine göre Kadın Erkek eşitliğini en iyi en ileri şekilde uygulayan toplumdu ve Araplaşma bunu bozdu. Bunu dile bakarak görebilirsiniz. Bu ders vermek gibi olcak biraz açayım. Dillerde Şahıs Zamirleri İngilizcede Kadınlar için O - She İngilizcede Erkekler için O - He Arapçada Kadınlar için O - Hiye Arapçada Erkekler için O - Huve Arapçada Kadınlar için Sen - Enti Arapçada Erkekler için Sen - Ente Arapçada Kadınlar için Onlar - Hünne Arapçada Erkekler için Onlar - Hüm Japoncada Kadınlar için O - Kanajo Japoncada Erkekler için O - Kare Lehçede (Polonyaca) Kadınlar için O - Ona Lehçede (Polonyaca) Erkekler için O - On Fransızcada Kadınlar için O - Elle Fransızcada Erkekler için O - İl Almancada Kadınlar için O - Sie Almancada Erkekler için O - Er Dünyanın yoğunlukla kullanılan dillerinin hemen tümünde kelimelerin dişiliği ve erkekliği durumu gibi bi ayrım var ve dişil kelimeler daha doğrusu ekler vs. hep edilgen. Ancak Türkçede bu yok ve bunun nedeni Kadın-Erkek eşitliğine dayalı bi kültürleri olması. Biliyosunuz kültür dile birebir yansır. Yinede kadınların doğal yani seksüel olarak edilgen olmuş olmaları çiçek isimlerinin kızlara, hayvan isimlerinin erkeklere verilmesi açısından yansımış ancak toplumsal olarak kızlar ile erkekleri kesin bi ayrıma tutmamış. İşte Türkler islamiyet ile bu kültürü yitirmişler ve kadınlar toplumsal olarakta ikinci plana düşmüş. Kadına kapının eşiği gözüyle bakan ibrani kökenli anlayışa sahip olmuşlar Türkler ve bu medeniyet yolunda bulundukları noktadan geriye hemde çok geriye atılmış bi adım. Bırakın Müslümanlığı Türkler batılı olmak yolunda bile bi çok açıdan geriliğe mahkum olmaktadırlar bu başka bi konu. Sonuçta kökleri ne kadar derinde de olsa lafı şeyinden anlamak diye bi deyim sadece Türklerde var ve Türkler bu yüzden bi çok şeyi o yerlerinden anlama özelliğine sahipler, medenileşme, özgürlük, demokrasi, devrim, inanç, saygı vs. gibi kavramları hep o ters yerimizden anlıyoruz, ne yapalım bu da bizim içimize işlemiş bi kültür işte. bişi ya tam yapıyoruz yada yapacağımız işin tam tersini anlayıp yapıyoruz. Atatürkçülük anlayışımıza bakın görürsünüz, konuyu dağıtmayalım. Türklerin Müslümanlıkla kaybettiği şeylerden sadece birisidir bu kadın erkek anlayışı. Siz söyleyin Türkler Müslüman olmakla neler kazandı? Yada Türklerin Müslüman olmasıyla bedevi arap kültürü ne kazandı? Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Türkler orta asyada (İslamdan önce) 7 kuşak akrabalarıyla evlenmezmiş bu kadar delilsiz ispatsız sanki yaşamış gibi birde ortaya belge kanıt koymadan yazı yazmak zannedersem tam bir *********** ürünü. Dikkat ediyorum "DİN" karşıtı yazı yazan kişilere eleştiri yaparken kendi yazdıkları hep kişisel fikirleri yada cevabı verilmiş yanıtlarada tekrar servis edip anlam kargaşası yaratmak bu açıdan ben kendi hesabıma derimki ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın olay bitmiştir sebebide inanmayanların ortaya sürecekleri hiç bir inandırıcı gerekçeleri,delilleri yok ve olmayacak dolayısı ile... . Brain, senin yazılarını her zaman takdir etmişimdir ama bu yedi kuşakla evlenmeme olayı bana hiç pratik gelmedi. Bunun doğru bir bilgi olduğundan emin misin? Bunun pratikte mümkün olabileceğini hiç sanmıyorum. Kapsamın kuzenlerden önceye gitmesi zor görünüyor. Yedi cettine rahmet okuma işi de bu işi kanıtlamaktan uzak görünüyor. Sayın sarıgöl, ve Sayın Demirefe, Bunu sadece bir söze dayanarak yazmadım. Kazakistan ve Kırgızistan'da bulundum. Oradan biliyorum hala bu geleneğin yaşadığını. Bir Kazağın ailesi hakkında bilmesi gereken öncelikli şey yedi kuşak akrabalarıdır. Bir son ayrıntı: Kuzen evliliğinin çok ender olarak genetik açıdan mükemmelliğe doğru bir gelişme sağlama olasılığının da olduğu bilimsel olarak belirlenmiştir. Fakat bu çok düşük bir olasılık... Sayın sarıgöl, ve Sayın Demirefe, Yazdığım gelenek hala Orta Asya'da yaşamaktadır. Ancak bu gelenek güzel bir gelenek mi, kötü bir gelenek mi, buna ilişkin değerlendirmem tamamen şahsi görüşümdür. Bahsettiğim geleneğin varlığı, delilli ve ispatlıdır. Ancak, o geleneğe ilişkin yaptığım değerlendirme sadece şahsi görüşümdür. Şunu söyleyeyim, 7 kuşak uzak yabancı ile evlenmeyi ben güzel bir gelenek olarak değerlendirdim. Yani bu benim şahsi düşüncemdir, bilimsel bir temeli yoktur. Objektif değil, subjektif bir düşüncedir. Sadece ben güzel bir gelenek olarak değerlendirdim, o kadar. Zira, yakın akrabalar evlendiklerinde ve anlaşamadıklarında maalesef tatsızlıklar oluyor. Anlaşamayan insanların boşanmaları güçleşiyor. * Genetik açıdan, akraba ile evliliklerde, yabancı ile evliliklere oranla genetik bozukluk riski 2 kat fazla. Ancak, genetik bozukluk riski her iki durumda da ihmal edilebilir durumda. Genetik olarak akraba evlilikleri iyi sonuç da verebilir, kötü sonuç da veerebilir. Bu nedenle genetik gerekçelerin, akraba evliliğine olumlu veya olumsuz katkısının olabileceğini sanmıyorum. Eğer genetik risk tek sorunsa, bu artık genetik testlerle aşılabilir. Birliktelikleri genetik olarak çocuklara iyi miras bırakacak olanlar evlenirler, kötü sonuç verecek olanlar evlenmezler. Genetiği, akraba evliliğine karşı bilimsel bir kanıt olarak kullanmanın bir sakıncası daha vardır. Sorun genetik açıdan kusurlu çocukların doğma riski ise, bu durumda, üretkenlik çağını geçmiş kuzenler, hatta kardeşler evlenebilir mi? Yani bu tamamen sosyolojik bir değer yargısıdır. İyi veya kötü denemez. Varılacak sonuç bilimsellikten uzak olmaya mahkumdur. Eski Türklerin akraba ile evlilik konusundaki gelenekleri Arapların akraba ile evlilik konusundaki geleneklerinden bilimsel açıdan daha sağlıklıdır denemez. Ama şu denebilir: Eski Türklerin akraba ile evlilik konusundaki gelenekleri Arapların akraba ile evlilik konusundaki geleneklerinden sosyolojik açıdan daha tercihe şayan olarak değerlendirilebilir. Üzerinde konuştuğumuz konu, bilimsel bir kural olmadığından, sosyolojik bir kural olduğundan, varacağımız her sonuç bilimsellikten uzaktır, subjektif kalmaya mahkumdur. Saygılar. Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Sayin Brainslapper, sizlere katiliyorum. Bilhassa, "Müslüman olmakla çok şey kaybetmiş Türkler kısacası." Nitekim, Kurandaki masallara inananlar ensest ilişkinin de normal oldugunu zannetmis olabilirler. Tabii ki Kuran da , boyle bir ayet yoktur ama Adem ve Havva'nın çocukları ensest ilişki ile çoğalmadilarsa, nüfuslarini nasil yukseltiler? Sayin Sarigol bu sekilde cevap vermis: Müslüman olmayan "TÜRKLERİN" Dünyaya ne kattıklarını öğrenmek isterim ama şu var yaşadığımız "TÜRKİYEMİZİ" Müslüman olan Türkler "VATAN" yapmıştır ve Müslüman olmayı içine sindiremeyen Türklerde? bu vatanda yaşamaktadır bilmem anlaşıldımı. İlkel çorbadan çıktıklarında ilk anda kimin dişi,kimin erkek olduğunu anlayana kadar idare etmişlermi diyelim yoksa maymundan geldikleri için her şey mübahmı idi bende anlayamadım. Kuranda ki yalanci hikayelerden kacmak ve konuyu degistirmek ihtiyaci cok oluyor. Kuranda ki ensest sorusunun "Turkler" ve "Turkiye" hakkinda hic bir alakasi yok olmasini, eminim herkes anlar. Ayni zamanda Kuranda ki yalanlari mudafa etmek da oldukca zor bir gorev. O yuzden, yalanla savasmak icin yalandan kacinmak gerektigini anliyorum. Soru: Adem ve Havva'nın çocukları ensest ilişki ile çoğalmadilarsa, nüfuslarini nasil yukseltiler? Yoksa, çocuklarını çamurdan mı yapmaya devam ettiler? Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Her zaman dikkat ettiğim şey benim üzerimden bir buçuk milyar İnsanın inandığı değerlere eleştiri yapıyorum zannıyla iftira atılması ama olsun kişi kendinde olanı başkasındada var zannedermiş birde ciddi konularda İnsan entellektüel'ce tartışma yapabilmesi için bilgi dağarcığı en azından muhatabı değerinde olması gerekirki konuya katılanlarında katkı yapabilmesinin önü açılsın ve tartışanlar nezdindede polemik ve ajitasyon olmadan bilgi alış verişi olsun dolayısı ile herkes kendi yoluna. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Kazakistan ve Kırgızistan'da bulundum.Oradan biliyorum hala bu geleneğin yaşadığını. O zaman tamamdır Brain. Bilgi haznemize yeni bir bilgi kattık, teşekkürler. Ben böyle bir geleneğin olabileceğine inanmamıştım ama madem böyle önem vererek bu geleneği sürdürüyorlar, o zaman olur. Şunu söyleyeyim, 7 kuşak uzak yabancı ile evlenmeyi ben güzel bir gelenek olarak değerlendirdim. Yani bu benim şahsi düşüncemdir, bilimsel bir temeli yoktur. Olur mu, bilimsel temeli tabii ki vardır. Gen havuzu diye bir kavram var. Birbirleri ile çiftleşerek üreyen bir canlı populasyonunun bir toplam gen havuzu vardır. Bu populasyon ne derece benzer genler taşıyan bireylerden oluşuyorsa gen havuzu o kadar küçüktür, gen çeşidi azdır. Bu durumda olumsuz özellik genlerini baskılayacak gen o havuzda bulunmaz ve genetik bozukluklar kalıtlanır. Örneğin kral sülalelerinde krallığı yabancılara kaptırmamak için enseste varan yakın evlilikler yapıldığı için epilepsi yaygın olmış ve kralların hastalığı olarak adlandırılmıştır. Yine Anadolu'da bazı içe kapalı köyler belli bir genetik bozukluğun neredeyse tüm fertlerde görüldüğü toplumlardır. Çünkü gen havuzuna uzak genetikten katkı olup o geni baskılayacak bir dominant gen girememiştir. Dolayısıyla uzak genetiğin katılımı bilimsel olarak kesinlikle yararlıdır. Melezin güzel olduğunu herkes bilir. Çünkü aşırı özellikler (çok kalın dudak gibi) baskılanarak dengelenir. Bu arada çok ince dudak geni de baskılanmış oluyor tabii. Yani şahsi düşüncen doğru olmakla kalmıyor, bilimsel de... Genetik olarak akraba evlilikleri iyi sonuç da verebilir, kötü sonuç da verebilir. Bu nedenle genetik gerekçelerin, akraba evliliğine olumlu veya olumsuz katkısının olabileceğini sanmıyorum. Burada yanılıyorsun, genetik kesin belirleyicidir. Olumsuz katkı olasılığı yüksek, olumlu katkı olasılığı son derece ender. O kadar ender ki göze almaya değmez. Hiç bir sakınca ortaya çıkmaması en büyük olasılık ama dar bir toplumda gelenek haline getirilmemek şartıyla. Böyle bir gelenek dar bir toplumda olursa tam bir bir felakete yol açabilir. Eğer genetik risk tek sorunsa, bu artık genetik testlerle aşılabilir. Henüz değil veya tüm genetik bozukluklar için değil, bazıları için evet, basit bir test ortaya çıkarır. Gen teknolojisi ile tüm genetiği belirlemek için daha ayrıntılı genetik haritalama yöntemleri geliştiriliyor. Genetiği, akraba evliliğine karşı bilimsel bir kanıt olarak kullanmanın bir sakıncası daha vardır.Sorun genetik açıdan kusurlu çocukların doğma riski ise, bu durumda, üretkenlik çağını geçmiş kuzenler, hatta kardeşler evlenebilir mi? Kuzenler için sorun yok. Kardeşler için böyle bir saçmalığa kim kalkışırsa hayvanların bile kaçındığı bir şeyi yapan çok fazla aşağılık biri olmayı herhalde göze almayacaktır. Eski Türklerin akraba ile evlilik konusundaki gelenekleri Arapların akraba ile evlilik konusundaki geleneklerinden bilimsel açıdan daha sağlıklıdır denemez. Neden? Kesinlikle denir. Çünkü genetik açıdan öyle. Daha önce söylediğim gibi İslam dini akraba evliliğine en azından mekruh demeliydi, genetiği bilen kaynaktan gelmiş olsaydı. Ya Allah genetik bilmiyor, ya Muhammed. Selamlar... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Bu başlık altındaki diğer konu olan Türkler ve İslamiyet konusu hakkında da bir kaç şey söylemeliyim: Beldegah konuyu yakalamış. Tüm dillerde bulunan dişil-eril ayrımının Türkçede olmaması işin anahtarı. Hâlen bazı göçer yörüklerde öyle otoriter analar vardır ki "hökümat gibi" kadınlardır yâni. Türklerde kadının erkekten geri kalmadığı bir geleneğin olduğunun kesin göstergesi bunlar. Bu anlamda İslamiyet Türk kadınına kaybettirmiş. Ha Arap kadınına kazandırmış, on karısı olan altısını boşamış. Beldegah'ın diğer tespiti de çok güzel. Türklerin katılımı olmasa İslamiyet son derece sınırlı ve marjinal kalırdı. Araplar Haçlılar ile Moğollar arasında preste ezilir gibi ezilirdi. Yani İslam'a Türklerin katkısı olduğu kesin. Ama tabii yerleşik medeniyete geçme konusunda ve dilin zenginleşmesi konusunda da Arap ve Fars dili Türkçeye çok fazla katkı yapmıştır. Bakın Türkçede aslından gelen sözcükler çoğunlukla fiillerdir. Yani fiillerin öztürkçe olduğundan eminiz. Fiillerde de tek hecelilik çok yaygındır. Tut kaç in çık git gel yap et vur kır dök yık kes biç al sat... ilk aklıma gelenler. Bunu bir basitlik göstergesi olarak alabiliriz sanıyorum. Dildeki katkı kesin gözüküyor. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Neden? Kesinlikle denir. Çünkü genetik açıdan öyle. Daha önce söylediğim gibi İslam dini akraba evliliğine en azından mekruh demeliydi, genetiği bilen kaynaktan gelmiş olsaydı. Ya Allah genetik bilmiyor, ya Muhammed. Kuzen evliliği arap kültüründe normal görünmesi sapma imiş?.Mantık; "Yaratandan" genetik bilimini en iyi bilen kaynaktan gelmesi sebebi ile "mekruh" olması gerekir. Bunu yasaklamasada "mekruh" kategoresine sokmak gerekirdi "BİLİM" öyle gerektiriyor neden bilime göre tamamen yasaklanması gerekmez çünkü tek başına ele alındığında "kuzen" evliliğinin yanlış bir "GENETİK" sonuçlanma olasılığı çok yüksek değil,düşük. Şimdi başta kuzen evliliği "ARAP VE DİN OLDUĞU İÇİN SAPMA" üstüne,üstlük Yaratandan geldiği için mekruh (en iyi bilen olduğu için) gerekirdi.Ama "BİLİM" mekruh olduğunu söylediği halde? kuzen evliliğinin genetikle sonuçlanma olasılığını düşük görüyor burada biraz "MANTIK" sapması var madem sakıncası yoksa (genetik sonuçlanma olasılığı yüksek değil düşük) neden "BİLİM" mekruh sayıyor. Aslında başka iletiye gerek yok durum meydanda. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Bu başlık altındaki diğer konu olan Türkler ve İslamiyet konusu hakkında da bir kaç şey söylemeliyim: Beldegah konuyu yakalamış. Tüm dillerde bulunan dişil-eril ayrımının Türkçede olmaması işin anahtarı. Hâlen bazı göçer yörüklerde öyle otoriter analar vardır ki "hökümat gibi" kadınlardır yâni. Türklerde kadının erkekten geri kalmadığı bir geleneğin olduğunun kesin göstergesi bunlar. Bu anlamda İslamiyet Türk kadınına kaybettirmiş. Ha Arap kadınına kazandırmış, on karısı olan altısını boşamış. Beldegah'ın diğer tespiti de çok güzel. Türklerin katılımı olmasa İslamiyet son derece sınırlı ve marjinal kalırdı. Araplar Haçlılar ile Moğollar arasında preste ezilir gibi ezilirdi. Yani İslam'a Türklerin katkısı olduğu kesin. Ama tabii yerleşik medeniyete geçme konusunda ve dilin zenginleşmesi konusunda da Arap ve Fars dili Türkçeye çok fazla katkı yapmıştır. Bakın Türkçede aslından gelen sözcükler çoğunlukla fiillerdir. Yani fiillerin öztürkçe olduğundan eminiz. Fiillerde de tek hecelilik çok yaygındır. Tut kaç in çık git gel yap et vur kır dök yık kes biç al sat... ilk aklıma gelenler. Bunu bir basitlik göstergesi olarak alabiliriz sanıyorum. Dildeki katkı kesin gözüküyor. Aslında olay basit "hökümat" dişilmi,erilmi öyle ya "HÖKÜMATA ERİL'İ YAKIŞTIRACAKSIN FAKAT KADINA SÖYLENDİĞİNDE ERİLDEN GERİ OLMAYAN DİŞİL ANLAMINI ÇIKARACAKSIN". Türklerin İslamın sancaktarlığını yapması tarihen sabit fakat sırf araplara karşı olmak sebebi ile birde dini sebeplerden dolayı ırkçılığa varan bir söylemde objektifmi. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Sarıgöl eleştirilerinizi pek anlayamadım ama kısaca şunu söyleyeyim: Peygamber yapmış ve Allah yasaklamamış diye sakın kuzeninizle evlenmeyin, evlenmek isteyenleri uyarın. Mümkünse farklı ırktan bir eş bulmak en iyisidir. Bu, riski sıfırlamayacak ama kuzenle riskiniz kesinlikle çok daha yüksektir. Hele kuzen evliliğinin gelenekselleştiği dar bir toplum riski tavana zıplatır... Alıntı
Φ Beldegah Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Dolayısıyla uzak genetiğin katılımı bilimsel olarak kesinlikle yararlıdır. Melezin güzel olduğunu herkes bilir. Çünkü aşırı özellikler (çok kalın dudak gibi) baskılanarak dengelenir. Bu arada çok ince dudak geni de baskılanmış oluyor tabii. Yani şahsi düşüncen doğru olmakla kalmıyor, bilimsel de... Ne yani ben o yüzden mi çekiciyim Aslında olay basit "hökümat" dişilmi,erilmi öyle ya "HÖKÜMATA ERİL'İ YAKIŞTIRACAKSIN FAKAT KADINA SÖYLENDİĞİNDEERİLDEN GERİ OLMAYAN DİŞİL ANLAMINI ÇIKARACAKSIN". Türklerin İslamın sancaktarlığını yapması tarihen sabit fakat sırf araplara karşı olmak sebebi ile birde dini sebeplerden dolayı ırkçılığa varan bir söylemde objektifmi. Evet sarıgöl, şaşırma. Aynen öyle. Bak Türklerde kadının önemi şöyle, Toprağa analık vermişler Türkler, ToprakAna. Ne kadar göçebelersede toprak Türkler için herşeydir. Toprak olmadan o Eril Devlet'in Hükümet'in hiç bi anlamı kalmaz. Böyle bi hikaye de vardır , karşı komşudan elçi gelir ve sırayla hakanın atını, hazinesinden bi miktar parasını, kızını falan ister. Hakan beylere sorar ve beyler verilmemesi gerektiğini söylediği halde komşuluk için onların önemsiz olduğunu söyler ve verir. Sonra komşu devlet kullanılmayan ama sınırdaki bi araziyi ister. Beylerden bazıları verilmesini uygun görür. Ve bey der ki "Toprak boşta olsa devlet topraksız olmaz" ve o beyleri rivayete göre öldürtür, o devletle de savaşa girişilir. Yani Toprak ve Dişil'lik Türklerde kimi zaman ön plandadır hatta. Hatta Kardeşimize Penisdaş demezsiniz Karındaş deriz di mi? Hem dikkat edin Levirat'ta yok Türklerde. Ama dul bi kadının dul bi erkekle evlenebilmesi geleneği var. Buda bi eşitlik anlayışıdır. Dul bi erkekte dul bi kadına layık görülür çünkü, hala bu gelenek vardır, akrabalarımdan bilirim. Kimse ırkçılık yapmıyor. Araplara karşı olmak için dine karşı olmuşluğumda yok. Ama Araplar İslam otoritesini kullanarak kendi kültürlerini öyle empoze etmişler, bakın siz bile farkına varamıyosunuz. İşte ben buna karşıyım. Hani İslam güzellikler diniydi? Siz sırf İslam olabilmek için kendi kültürünüzde bulunan ve İslamın getirdiğinden daha güzel olan gelenekleri ve medeni güzellikleri, yüzlerce yıllık medeni kültürü bırakmışsınız, neresi mantıklı bunun? Hemde araplaşma uğruna. Arapların kadın anlayışını yazalım mı buraya? Sonra İslam'dan önceki Türklerin kadına bakışını ve İslam'dan sonraki Türklerin kadına bakışını ve bugün İslam sanarak hala KökTengri inancını yaşatan Türkmenlerin kadına bakışını yazalım. Sünnileşen ve Araplaşan Türklerin medeniyet yolunda ve kadınları açısından neleri kaybettiğini çok net görebilirsin o zaman. Medeniyet, kadına verilen değerle olmaz, çünkü bu anlayışta Eril bi anlayıştır. Medeniyet, bi kadın toplumda erkeklerle eşit olduğunu kendi bileği ile gösterebildiği kadınların yaşadığı toplumlarda mümkündür. Bacıyan-ı Rum geleneğine bakın? Mesela Amazon kadınların İskit'li kadınlar olduğu söylenir? Türklerde Kadınlar hakan ve bey yokken devleti ve obayı yönetebilirdi. Bunun yansımasını Kurtuluş savaşında görürsünüz. Karafatma, Gördesli kızı Makbule gibi kadınlar gah eşi ile birlikte gah tek başına Amazonlar ve Bacıyan-ı Rumlar gibi kadın çeteleri kurup erkeklerle eşit olduklarını söyleyebilecekleri bi kültürde yaşamışlardır o da Müslüman Arap kültürü değil, KökTengri Türk kültürü'nün yansımasıdır. Dostum ne derseniz deyin, Türkler İslamiyete geçtikten sonra kadına verilen değeri kaybetmişlerdir büyük oranda. Ama Yerleşik yaşama geçme açısından tabii ki de Müslümanlığın çok büyük yararı olmuş o ayrı. Ama sırf yerleşik hayata geçilsin diye de Oğuz Türkleri de çok şey kaybetmiş bu da bi gerçek. Bakın Türkçede aslından gelen sözcükler çoğunlukla fiillerdir. Yani fiillerin öztürkçe olduğundan eminiz. Fiillerde de tek hecelilik çok yaygındır. Tut kaç in çık git gel yap et vur kır dök yık kes biç al sat... ilk aklıma gelenler. Bunu bir basitlik göstergesi olarak alabiliriz sanıyorum. Dildeki katkı kesin gözüküyor. Evet, doğrudur. Genetik açıdan tartışılan konuya katkı yapmama gerek yok, herşeyi arkadaşlar belirtiyor zaten. Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Tey tey tey. Endülüs'te ne kaldı şimdi? meseyi fazla dallandırıp budaklandırmaya gerek yok. alakasız şeylerde yazmaya da gerek yok. sen müslümanlıgı türkler genişletmiş falan dedin ya da bu anlam bişi bende müslümanların daha ilk yıllarda kendi alanının dışına çıktıgını söyledim arap yarım adasını 23 senede kapsadılar sadece arap acem türk hiç fark etmiyor... mesela ilmi olarak arapların ulaşmış oldugu ve abbasiler zamanında ki seviye çagından çok öndeydi vb. yok sen kültürel bir takım yapıp etmeleri tartışmak istersen bu ayrı.. ama önce ilk iddiandan vazgeçmen lazım ya da düzeltme yapman... Alıntı
Φ Beldegah Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 meseyi fazla dallandırıp budaklandırmaya gerek yok.alakasız şeylerde yazmaya da gerek yok. sen müslümanlıgı türkler genişletmiş falan dedin ya da bu anlam bişi bende müslümanların daha ilk yıllarda kendi alanının dışına çıktıgını söyledim arap yarım adasını 23 senede kapsadılar sadece arap acem türk hiç fark etmiyor... mesela ilmi olarak arapların ulaşmış oldugu ve abbasiler zamanında ki seviye çagından çok öndeydi vb. yok sen kültürel bir takım yapıp etmeleri tartışmak istersen bu ayrı.. ama önce ilk iddiandan vazgeçmen lazım ya da düzeltme yapman... Size hiç bişey demiyorum sadece Arabistan'dan Endülüs'e kadar Müslümanlığın durumuna bakın ve sonra Arabistandan Orta Asya'ya ve Balkanlara kadar Müslümanlığın durumuna bakın. Araplar ne kadar ilerlemiş olsada bi o kadar da temelsiz ve çürük ilerlemiştir. Kalıcı olmamıştır. Bilimsel olarak şu var hiç bi toplum çağından çok önde bi bilim edinemez. Çağında ulaşabildiği bilimi sergileyebilir en fazla. Sizin bu söylediğiniz A.B.D.nin tekonolojiyi uzaylılardan aldığı gibi bi iddaya benziyor. Hem ben araplar bilimde geriydiler demedim ki ama kültürel ve medeni olarak Türklerden geriydiler. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Beldegah, diğer tartışmalara katılmayacağım. Sadece benim üzerinde durduğum genetik açıdan konuya bakma kısmını kısaca sürdüreceğim: Bilim her bakımdan son sözü söyler ve hükmü keser. Bilmediği konuları bilmiyorum der. Ama bildiği bir konuysa ve hükmü kestiyse söz biter, başka bir söz kalmaz. Akraba evliliği genetik olarak sakıncalıdır, tavsiye edilmez. Melez güzelliği çok kesindir. Zenci-beyaz melezler dünyaca ünlüdür. Japon-beyaz melezler de çok güzel olur. Kuzey Avrupa çiğ sarışın ırklarına göre güney halkları ile karışmış Slav ırklarının güzelliğini herkes bilir. Sizin için bir değerlendirme yapamam ama öyle diyorsanız öylesinizdir. Kadın-erkek konusunu da bilimden sorarsak bilim bize seksin tam eşit bir katılımla gerçekleştiğini söyleyecektir. 46 kromozomumuzun 23 ü yumurta hücresinden, 23 ü sperm hücresinden gelmiştir, bitti. 22/24 olsaydı tartışırdık. Hiç bir eşitsizlikten söz etmek olası değildir. Fiziki ve duygusallık bakımından farklılıklar olabilir. Bunlar nedensel olarak şartların çok uzun sürede biriktirdiği değişimlerdir. Kutup tilkisinin kürkünün beyazlamasından farksızdır. Kimse kutup tilkisi ile boz veya kızıl tilkiyi üstünlük bakımından kıyaslamaz, ha kürkçüsünüzdür, kıyaslarsınız. Yalnız bir dönem Arapların hakkını yememek lazım, Yunan eserleri önce Aapçaya, sonra Batı dillerine çevrilerek yeniden canlandırılmıştır. Sıfır kullanımı da Batı'ya Hindistan'dan Araplar aracılığı ile aktarılmıştır. Yani Arapların geçmişinde bir kültür yokken İslam sonrası bir dönüşüm yaşamışlardır, bu bir gerçek. En azından etraflarına bakmaya ve diğer milletlerle ilişkiye geçmeye başlamışlar. Kabile düzeninden millet olma düzenine geçebilmişler. Bir konuya her açıdan tu kaka, bir konuya her açıdan pir pak diyemem. Tartışma üslubunuz bence akıcı ve enteresan, takdir ediyorum. Bir küçük eleştiri: font seçiminiz biraz zor okunuyor... Alıntı
Φ Beldegah Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Tartışma üslubunuz bence akıcı ve enteresan, takdir ediyorum. Bir küçük eleştiri: font seçiminiz biraz zor okunuyor... Fontu değiştiririz. El yazısı hoşuma gittiği için seçiyordum. Ya evet, Arapların Bilime kattıkları hakkında haklarını yememek lazım. Mesela İks yani bugün bildiğimiz latin harfle X bilinmeyenide Araplar sayesinde geçmiş. Harezmi'dir bu X'i bulan. Buna Arapça Şey yani bilinmeyen demiş. cebir kitabı İspanyada çevrilirken Şey'i X diye çevirmişler. Bilirsiniz Xavier mesela Şaviye gibi okunuyor İspanyolcada. Bu telaffuzdan dolayı Şey'i X olarak çevirmişler. Yani tamam Araplar bilime ve felsefeye büyük katkılar sağlamışlar ama Kültür olarak var işte eksiklikleri ve gerilikleri. Şimdi ben bunu deyince Müslümanlığın oradan çıkmış olmasından dolayı duygusal yaklaşan ve Muhammed'in Arapları tamamen düzeltebildiğine inanan arkadaşlar olmaz öyle şey yoksa rüyamı yıktın bütün dünyamı diye tepki gösteriyorlar. Ama gerçek bu arkadaşlar. Tamam Muhammed'in kadınlar hakkındaki yasaları İslam öncesi araplardan daha iyi olabilir belki ama Türklerin İslamdan önceki kültürleride daha ileriydi İslamın getirdiklerinden. Yiğidi öldürüyoruz bari hakkını verelim. Kaldı ki Türk kültürü çoktan öldürüldü gibi zaten. Mevlana Biz bu topraklara sevgiden başka tohum ekmedik demiş reklamlarda çıkıyor bu söz hep. Niye sevgi? Niye dinlerin temelinde hep Korku varken Mevlana sevgiden bahsetmiş? Çünkü Arapların ilah anlayışı korku temelindedir. Korktukları şeylere tapınmışlar hep. Ama Türkler doğa ile hep barışıkmış. Doğayı sevmişler, sevdikçe doğanında onları sevdiğine inanmışlar. Adamlar yaşlı ulu ağaçlara bile saygı göstermişler keplerini çıkarıp. Onların sevgiden kaynaklanan ruhları olduğuna inanmışlar. KökTengri'den hiç korkmamışlar sevmişler. O yüzden Anadolu Türkünün İslam anlayışı sadece görünürde İslamdır. Temelde KökTengricilik vardır. Bugün bakın televizyonlara, kalp gözü gibi zırvalıklara. Hep korku aşılanıyor, ilahi adalet korkusu, tam bi Arap ilah anlayışı. Oysa yok böyle bişey. Türkler işte sevgiyi kaybedip araplar gibi ko rkak ve gücü ele geçirdiklerinde de caani olmaya başladılar. Yoksa dinlerle alıp veremediğim pek yok, buna tepkiliyim ben. Dinler gerçeklerle inanılmaz çelişiyor bence. Zaten dinlerin en mucizevi yönleride budur aslında. Olmayan metafizik şeylere ve gerçeklerle, maddi gerçeklerle çelişen şeylere insanları inandırabilmeleri. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Toprak ana deyimi Cengiz Aytmatov'un eserinden başka nerede geçmiş 20.yüzyılda yazılmış bir esere dayanarak İslam öncesi Türklerin toprağa verdiği önemi üstelik göçebe olduklarını söyleyerek ve dişili'de yamayarak yazıyorsun sonra Devlete eril'lik ekliyorsun ve bir rivayet anlatıyorsun o rivayet çinlerle,Türkler arasında geçmiş bende duydum zamanın çin hükümdarı Türk başbuğdan en sevdiği kızı veya hanımını,en sevdiği atını istemiş başbuğ vermiş fakat toprak istendiğinde vermemiş ve savaş sebebi saymış şimdi buradan çıkarılan sonuç toprağın dişil olduğunu nasıl hükmeder insan? toprak olmadan devletmi olur çadır bile toprağa kurulur yoksa bir çadırda devlet ilan edersin kendi ailenden başka kimse seni tanımaz. Levirat; Manasta Levirat tipi evlilik var. Yani buna bir tür aile içi evlilik denebilir. Nedeni: Kadının sahipsiz ve korumasız kalmaması, malların bölünmemesi, çocukların aile çevresinden çıkmaması gibi bugün de az sayıda uygulanan gelenek var. Destana yansıyan Kırgız Türklerinin evliliklerinin genellikle aile dışından ve birbirlerini görmeden gerçekleştiği, zorunlu hallerde aile içi-kayınla-evlilik olduğu, kız kaçırmaya zaman zaman başvurulduğu, erkeklerin birden fazla kadınla evlenebildikleri anlaşılmaktadır.Kız kaçırma, dıştan evlenme, kalin vererek kız alma, babaerkillik, genellikle birkaç kuşağın bir arada yaşadığı geniş aile kayın alma (Levirat) gibi ortak özellikler gösteren Türk ailesi bu özelliklerin çoğunu sürdürmektedir. Bu özellikler İslam öncesi ve sonrası dönemlerle birleşmiş olarak bugüne kadar gelmiştir. Penisdaş ne zaman kim söylemiş ben kardeşime öyle söylemem üstelik öğünmek gibi olmasın özümde TÜRK sözümde TÜRK üstelik Elhamdüliilah Müslümanım ve 5 kuşak ailemide bilirim evlatlarımla 6. kuşak sürdürülecek zamanımız Türkiyesinde bu özellik çok önemlidir malum. "Irkçılık;Irk esasını kabul eden, ırk davası güden, mensup olduğu ırkı diğer ırklardan üstün gören, topluluğu teşkil eden esasın ırk olduğunu benimseyen görüş.Irkçı ideolojiye göre; insanları birbirine bağlayan duygular millet olmak, aynı kültürü paylaşmak, aynı dili konuşmak, aynı dine sahip olmak değil; ırk ve kan birliğine sahip olmaktır. Bu ideolojiye göre insanları birbirinden ayıran tek fark ırktır. Kendi ırkından olanlar kusurlu da olsa onurlu, kendi ırkından olmayanlar onurlu da olsa hakir görülmektedir." Kısaca böyle fazla yazmaya gerek yok ve kimsede, kimseyi hemde sanalda araplaştı diyede itham edemez üstelik Özbeöz Türküm ve ırkımla iftihar ederim mesela Yavuz Sultan Selimi çok severim ha bak "SULTAN" dişil bir kelimemi yoksa erilmi müslüman Türklerde kadına ve erkeğede aynı isim takılıyor. Alıntı
Φ Beldegah Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Toprak ana deyimi Cengiz Aytmatov'un eserinden başka nerede geçmiş 20.yüzyılda yazılmış bir esere dayanarak İslam öncesi Türklerin toprağa verdiği önemi üstelik göçebe olduklarını söyleyerek ve dişili'de yamayarak yazıyorsun sonra Devlete eril'lik ekliyorsun ve bir rivayet anlatıyorsun Ahhah ha haa tabi tabi, benim nenem köyde Cengiz Aytmatov'un eserlerini okurmuş dam evinde yada koyun güderken falan için ondan öğrenmiş olmalı Toprak Ana deyimini. Güldürdün beni sarıgöl sende gülesin e mi? Ahha ha haahh haa. o rivayet çinlerle,Türkler arasında geçmiş bende duydum zamanın çin hükümdarı Türk başbuğdan en sevdiği kızı veya hanımını,en sevdiği atını istemiş başbuğ vermiş fakat toprak istendiğinde vermemiş ve savaş sebebi saymış şimdi buradan çıkarılan sonuç toprağın dişil olduğunu nasıl hükmeder insan? toprak olmadan devletmi olur çadır bile toprağa kurulur yoksa bir çadırda devlet ilan edersin kendi ailenden başka kimse seni tanımaz. Bak annem, ne deriz hep? Devlet Baba, Toprak Ana. Yani eserde geçmesi bi yana bu senin dilinde ve efsanelerinde var olan bişey. Mesela KayınBaba, KayınAna, KayınBirader, KayınÇo-çuğu gibi kelimelerin nereden geldiğini bilebilmek için illa bi eserde geçmesi mi lazım? Ben sana söyleyivereyim. Hani Gökten inen ışık efsanesi vardır ya annem, o ışık bi ağacın kovuğuna girer ve oradan güzel bi kız çıkar. Oğuz Kağan o kız ile evlenir. İşte o ağaç Kayın ağacıdır oldu mu? Ama tabi Cengiz Aytmatov çok sevilir bizim milletçe, babam onu okuduktan sonra öğrenmiştir dedeme KayınBaba demeyi ahahhaa ha ha. Yada şeyi söyleyim ben sana Osmanlı'da görülen Hükümdarın Tanrı'nın gölgesi olması meselesi vardır. Mete Han'ın Bilge Kağan'ın KökTengri tarafından devletinin başına oturtulmasını oku anlarsın. Yada yine Osman Bey'in rüyasında ağaç görme efsanesi vardır ne ağacıdır o, yaşlı ve ulu bir ağaç. İlla ki bi kitapta okuman gerekmez. Sen bilmem hangi uydurukçudan duyduğun rivayetlere inan hadistir diye, gel sözlü geleneğe Cengiz Aytmatov olmadan inanma. Hatta o olsa bile inanma pes ki ne pes. Levirat; Manasta Levirat tipi evlilik var. Yani buna bir tür aile içi evlilik denebilir. Nedeni: Kadının sahipsiz ve korumasız kalmaması, malların bölünmemesi, çocukların aile çevresinden çıkmaması gibi bugün de az sayıda uygulanan gelenek var.Destana yansıyan Kırgız Türklerinin evliliklerinin genellikle aile dışından ve birbirlerini görmeden gerçekleştiği, zorunlu hallerde aile içi-kayınla-evlilik olduğu, kız kaçırmaya zaman zaman başvurulduğu, erkeklerin birden fazla kadınla evlenebildikleri anlaşılmaktadır.Kız kaçırma, dıştan evlenme, kalin vererek kız alma, babaerkillik, genellikle birkaç kuşağın bir arada yaşadığı geniş aile kayın alma (Levirat) gibi ortak özellikler gösteren Türk ailesi bu özelliklerin çoğunu sürdürmektedir. Bu özellikler İslam öncesi ve sonrası dönemlerle birleşmiş olarak bugüne kadar gelmiştir. Allah Google'ı yapandan razı olsun. Yazdıklarını kopyalayıp yapıştırıp aratmak yetiyo. Penisdaş ne zaman kim söylemiş ben kardeşime öyle söylemem üstelik öğünmek gibi olmasın özümde TÜRK sözümde TÜRK üstelik Elhamdüliilah Müslümanım ve 5 kuşak ailemide bilirim evlatlarımla 6. kuşak sürdürülecek zamanımız Türkiyesinde bu özellik çok önemlidir malum. İşte bende onu diyorum. Niye kardeşinle aynı babadan geldiğini belirten Penisdaş (Türkçesini yazarsam üyelikten atılırım diye Penisdaş diyorum) yerine aynı anneden geldiğini belirten Karındaş kelimesini kullanıyorsun eğer Annelik yani dişillik ön planda değildiyse? "Irkçılık;Irk esasını kabul eden, ırk davası güden, mensup olduğu ırkı diğer ırklardan üstün gören, topluluğu teşkil eden esasın ırk olduğunu benimseyen görüş.Irkçı ideolojiye göre; insanları birbirine bağlayan duygular millet olmak, aynı kültürü paylaşmak, aynı dili konuşmak, aynı dine sahip olmak değil; ırk ve kan birliğine sahip olmaktır. Bu ideolojiye göre insanları birbirinden ayıran tek fark ırktır. Kendi ırkından olanlar kusurlu da olsa onurlu, kendi ırkından olmayanlar onurlu da olsa hakir görülmektedir." Sana gülmüyorum bile canımın içi. Demokratik Sosyalist ve Matryalist görüşte olan birisinin Irkçı olduğunu iddia etmek sana düşerdi zaten, üzerine düşen görevi yaptın sen takdir ederim. Ne yani Arapçılık aşığı olsaydım senin gibi o zaman onurlu mu olacaktım? Ben gerçekleri söylüyorum ve ırkçı falan değilim. Arapların dünya mdeniyetine yaptıkları katkıları senden daha iyi sıralarım. Kısaca böyle fazla yazmaya gerek yok ve kimsede, kimseyi hemde sanalda araplaştı diyede itham edemez üstelik Özbeöz Türküm ve ırkımla iftihar ederim mesela Yavuz Sultan Selimi çok severim ha bak "SULTAN" dişil bir kelimemi yoksa erilmi müslüman Türklerde kadına ve erkeğede aynı isim takılıyor. Al işte buyrun. Yavuz'u çok severmiş. Sen hem ırkını sev hemde Yavuz'u sev. Şaşırdım kaldım. Engin bilginle dövdün beni neyleyim. Elini öperim be ben senin. Ama ya bişey sorcam, Yavuz değil miydi Şah İsmail ile *********** yarıştırmak için onlarca Oğuzu katleden? Aaa pardon sen Türk'tün di mi? Yavuz bunu unutmuş olmalı. Sen Osmanlıyıda çok seviyosundur ve hemde Türksündür. Hani şu Türk kelimesini aşağılama sıfatı olarak kullanan ve Oğuzları yok etmek için Kürt Beylerine inanılmaz imtiyazlar veren Osmanlı hatırladın mı? Bugün Kürt Aşiretliği niçin hala yaşıyor bi düşün bakalım? Yavuz ile Hitler arasında çok fark yok, unutma, Şah İsmail'de aynı şeyin soyu, farkları yok. Sultan kelimesi Türklerde kadına ve erkeğe veriliyor, doğru. Düşün işte Arapça bir kelime içimize sinmemiş ve her iki cinsiyete kullanmışız, daha ne diyim, kendin verdin örneği. Peygamber sevgisi.Ey karanlık gecelerin aydınlık ışığı, ey yolunu şaşırmışların yol göstericisi, ey her kafilenin kıblesi, ey kervanımın klavuzu. Sen bana Musa’nın Tur’usun, sen bana İsa’nın sıkıntıları giderenisin, hem nurumun nurunun nurusun, hem Ahmed-i Muhtar’ımsın sen . MEVLANA. Not. Aslı Farsçadır. Belki bilmiyorsundur, Mevlana'nın tüm eserleri Farsçadır. Dönemin bölgedeki edebiyat dili Farsça olduğu içindir bu yanlış anlama. Farsça daha iyi bi dil olduğu için değil. Bugün bile bazı yazarlar daha çok okunmak için önce ingilizce çıkartıyorlar eserlerini, Orhan Pamuk gibi misal. Hem söylediğin şey söylediklerimi yalanlamaz. Bilirim Mevlana'nın eserlerini. Biraz anlasan onu zaten böyle çetin tartışmazdık. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.