Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Allah, dünya da yaşayan insanların huzurunu temin için yine insanlar içinden seçtiği Peygamberler göndermiş, bu Peygamberlerle gönderdiği kitaplarla da insanlara iyiyi, kötüyü, doğruyu, yanlışı, kısaca insan ve toplum için yararlı ve zararlı şeyleri öğretmiştir. Biz bu ilahi öğreti sistemine DİN diyoruz.

 

Kişiyi kendi hayatında tam bir mutluluk, uyum ve barış içinde geçirebileceği mükemmelliğe ulaştırabilecek ve toplumda barış ve adalete dayalı bir yapı oluşturabilecek mükemmel bilgi (tümel akıl) Allah tarafından gönderilmiş Hak (doğruya, adalete dayalı) DİNDİR.

  • Cevaplar 59
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

din aslında insanın yaptığı herşeyin iyiliğin ve kötülüğünün karşılığını alması demektir.ayette dini yalanlayanı gördün mü derken de bu kastedilir.yani ben istediğimi yaparım yaparım bişey olmaz diyenlerdir.yevmid din olarak geçen kavram ise dinin vaki olacağı gündür.yani din günü.kısacası din ne yaparsanız size geri döneceğini bilerek yaşamak diyebiliriz.

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Gelenegin ne oldugunu anlayan biri yeni bir Dinin sahip oldugu ilk saflık ve mükemmellikten zaman geçtikçe kaçınılmaz olarak uzaklaştıgını da anlar.Çöken veya hatta ölen Dinin ruhu degil, onun beşeri bir topluluktaki görünür halidir. Hayati kıcılcım hiçbir zaman sönmez ve dünya durdukça onda bulunmaya devam edecektir. Fakat bazı zamanlarda bu kıvılcım nispeten gizlenir, bazı zamanlarda da pırıl, pırıl parlar. Gizli zamanlardan biride şimdiki zamandır.Kıvılcımın yerini tayin etmek zor olsada, onu dikkatlerden kaçırmak veya yaydıgı ışıkları emmek yoluyla 'örten' bazı bulutların mahiyetini ortaya çıkarmak zor degildir.

Dinin temelinin saglam olması, ışıgının yokedilemez olmasıdır.Saf din degil lakin dini düşünüş bir çöküş yaşayabilir.Her zamanın bir düşünüş ve yaşayış zirvesi vardır.Zamanlara göre bu zirve düşüş ve çıkış göstersede devamlı sürette hareket halindedir.

Saptırma ise aktif bir inkarı içerir, çöküşü zayıflama, gücün azalması olarak degerlendirirsek, saptırma da niyet bozuklugudur.Dini saptırma Dini inkardan daha etkilidir.İnkar tanımı geregi etkisizdir, saptırma ise etkilidir çünkü Dinin tabiatını degiştirerek istikameti zayıflatma amacı taşımaktadır.

Kur'an'a baktıgımız da Dini/Tanrısını kökten reddedenleri fazla muhatap almadıgını görürüz. Muhatap alınan kitle öncelikle müşrikler ve ehl- Kitap sahipleridir.

Saptırılma her zaman içerden olan ve tehlikesi dışardan gelen inkarlardan daha yıkıcı olabilmektedir.Allah'sızlıktan ziyade Yanlış Allah inancı önem olarak her çagda kendisini göstermektedir.

Gönderi tarihi:
vardır .

 

Sen "öyle istediğin" için mi var Hak Din?

 

Neden Hak din olamayacağını, kralx ile yaptığımız bir tartışmada, gösterdim, sen de katılabilirsin o tartışmaya. Bir Tasarımcı/Tanrı varsa bile, bu tasarımcı'nın/Tanrı'nın tasarımı hakkında insanlara yanlış bilgi vermeyeceğini, veya Tasarımı hakkında yanlış bilgiye sahip olmayacağını kabul edersin herhalde.

 

1. A'raf-179: Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.

 

Şimdi bu ayette, hiç mecaz ifade kullanılmış falan gibi kaçış yolu bırakmayacak şekilde, ANLAMA organının KALP olduğu söyleniyor. Mecaz yok, çünkü, ayette sıralanan diğer organlar da kendi işlevleri ile anılmışlar.

 

Şimdi söylermisin bana, eğer Tasarımcı peygamber gönderiyorsa, bu ayette, tasarladığı herşeyi bilen Tasarımcı mı yanılmış, yoksa, Tasarımcı'dan bilgi almadığı halde, Tasarımcı'dan bilgi aldığını iddia eden insan (Muhammed) mi?

 

2. Yâsîn-40: Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.

 

Şimdi bu ayette, güneş ve ayı'ın birbirine yetişemedikleri söyleniyor. Yani aynı yörüngede oldukları veya birbirlerini yakalayamadıkları halde kovaladıkları iddia ediliyor. Ama bilim Güneş ve Ay'ın yörüngelerinin birbiriyşe alakalı olmadığını, yetişme gibi bir durumun olmadığını gösterdi, herhalde itirazınız yok.

 

Şimdi söylermisin bana, eğer Tasarımcı peygamber gönderiyorsa, bu ayette, tasarladığı herşeyi bilen Tasarımcı mı yanılmış, yoksa, Tasarımcı'dan bilgi almadığı halde, Tasarımcı'dan bilgi aldığını iddia eden insan (Muhammed) mi?

 

Bu soruların iki cevabı vardır:

 

1. Tasarımcı/Tasarımcılar/Tanrı/İlahlar vardır, ancak Muhammed'e yanlış bilgi vermiş/ler/dir, yani yalan söylemiş/ler/dir.

 

2. Tasarımcı/Tasarımcılar/Tanrı/İlahlar Muhammed'e bili vermemişlerdir, Muhammed, zamanında yaygın olan inançları/bilgileri kullanmıştır. Yani kendi inisiyatifi ile hareket etmiştir, vahy almamıştır. Yani Hak Dİn Yoktur.

 

Hangisini diyorsun, Tanrı/İlahlar yalancı mı diyorsun, hak Din yoktur mu diyorsun?

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Sapma ve saptırma ;

İnkar edilenin tabiatını tersyüz etmek, bu yüzden inkarın sonuçları daima inkar ettigi şeyin ters bir imajı gibidir.

İnkar boş olmasından dolayı hiçbir zaman tam olamayacagı için bir benzerlik de asla tam olmayacaktır, bu nedenle imaj, daima bir taklit veya karikatür gibi birşey olacaktır.....

Sahte dinler Dinin ve onun en yakın takipçilerinin tümüyle karşısındadır.

 

Sahte, saptırılmış dini hareketlerin sayısı ve çeşidi öyle çoktur ki hemen hemen her mizaç ve yönelişteki insanların şartlarına uyan bir hareket bulunmaktadır.Bunların tüm destekçileri ve mensupları yaptıkları ve inandıkları şeyin dogru olduguna inanmaktadır. Bu işin trajik yönüdür, bir aldatılma sendromu.Aldatılmış olan aldatmış olan kadar yerilemez, bu aldatılma geçici ve yüzeyseldir.

Modele yakın benzeşimler gösterdikleri için saptırmanın farkına varmak güçtür, hariçte saptırma mümkün oldugu gibi içerden de saptırma mümkündür.Geleneksel otoritenin zayıfladıgı ve Dinin görünürlerinin anlamının içlerinin boşandırıldıgı zamanlar da bu saptırmanın olması kaçınılmazdır.

Gönderi tarihi:
Sen "öyle istediğin" için mi var Hak Din?

 

Hangisini diyorsun, Tanrı/İlahlar yalancı mı diyorsun, hak Din yoktur mu diyorsun?[/b]

 

Saygılar.

Yok ben istegim için degil sadece Hak Din vardır. Dinler vardır ve bunların sonuncusu da İslam dır. Diger İlahi dinlerde aynı kaynagın ışıklarıydı....

 

Araf Süresi..

177. Ne kötü misaldir ayetlerimizi yalanlayan ve sırf kendilerine zulmeden o kavmin durumu!

 

178. Allah kime hidayet ederse, o doğru yolu bulur; kimi de saptırırsa, hüsrana düşenler de işte onlardır.

 

179. Andolsun ki, cin ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, onunla gerçeği anlamazlar, gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır ama onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvan gibidirler, hatta daha şaşkındırlar. İşte o gafiller ancak bunlardır.

180. Oysa en güzel isimler Allah'ındır. Onun için siz O'nu onlarla çağırın ve O'nun isimlerinde sapıklık eden mülhidleri bırakın. Yarın onlar yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.

 

181. Yine bizim yarattıklarımızdan öyle bir topluluk vardır ki, hakka rehberlik ederler ve onunla adaleti yerine getirirler.

 

182. Ayetlerimizi yalanlamakta olanları ise, bilemeyecekleri yönlerden yavaş yavaş yuvarlayacağız.

 

183. Ve Ben onlara mühlet de veririm, çünkü benim kahrım çok çetindir.

 

Ayetlerde bir sorun yok ( haşa).

Onların kalbleri vardır. Kendilerine duyacak bir kalb verilmemiş ve fıtrattaki misaka bağlanmamış degillerdir. Ama bu kalblerle Fıkıh etmezler, işi derinden derine anlamazlar. Kendi vicdanında duyulası ve farkına varılamsı gereken şeye dikkat etmezler, geregi gibi duyup anlamazlar.

İnsanın dünya hayatınında merkezi olan kalb, Kur'an'ın asıl kullanımıyla ruhun merkezi olarak , gerçek hayatın kaynagıdır.İmanında inkarında asıl merkezi kalbdir.

 

Allah size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde süsledi; küfrü, yoldan çıkmayı ve isyanı size çirkin gösterdi.( Hucurat;7).

Bedeviler: "İman ettik." dediler. De ki: "Siz henüz iman etmediniz, fakat henüz iman kalplerinizin içine girmemiş olduğu halde "İslama girdik" deyin. (Hucurat;14)

Kalplerinde bir hastalık vardır. Allah hastalıklarını artırmıştır ve yalancılık ettikleri için bunlara pek acı bir azap vardır. (Bakara;10)

Allah, sizleri ağız alışkanlığıyla yaptığınız yeminlerden dolayı cezalandırmaz. Ancak gönüllerinizin bilinçli yaptığı yeminlerden sorumlu tutar. Allah, çok bağışlayıcı, çok halimdir. (Bakara;225).

 

KaLeBe kökünden gelen fiiler, degişim, durum ve şekil degiştirme, dönüşüm gibi anlamlar ifade eder.Her türlü manevi faaliyetin merkezi kalbdir.Allah (cc) insanları kalplerindekine göre sorumlu tutacagından, insan zaman zaman degişimler gösterdiginden dolayı , kalbe kalb denmiştir.Kalb devamlı degişim göstereceginden dolayı müminler devamlı şu şekilde dua ederler;

Ey Rabbimiz, bizleri doğru yoluna erdirdikten sonra kalplerimizi yamultma ve bize katından bir rahmet ihsan et. Şüphesiz, çok bağış yapan yalnız sensin. ( Al-i İmran;8).........kimin ne olacagı belli olmaz.

 

Kalbin dışa açılan iki pencerisi vardır ; bu iki pencere göz ve kulaktır.İlgili ayetlerde geçen kalbin işitmesi ile alakalıdır.Bir şeyi duymak ayrıdır duyulanı anlamak, kavramak yerini ve niteligini tespit etmek başkadır.

Ve işitmedikleri halde "İşittik!" diyenler gibi olmayın! (Enfal;21).

De ki: "Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum; ama sağırlar ne kadar uyarılsalar çağrıyı işitmezler. (Enbiya ;45).

 

Kalbin bir diger penceresi görmektir.Buna kalbgözü anlamında basiret denir.Bakmak bir şeyin ne oldugunu kavramaya yetmez,sadece dış görünüşünü kendine göre algılar ve bir sonuca varır.Eşyanın hakikatini görme, gölgelerin, hayallerin ötesindeki gerçeklere, asıllara varmak ise kalbin basiretiyle mümkün olur.

Allah, nurlarını gideriverip kendilerini karanlıklar içinde bırakır. Artık bunlar görmezler. (Bakara;17)

 

Siz onları doğru yolu göstermeye çağıracak olsanız işitmezler. Onların sana baktıklarını görürsün, ama görmezler. (A'raf;198)

 

Kalb bir bakıma Ruh'la özdeştir, yani kalble gören, işiten, anlayan, düşünen Ruh'tur. Kalb ruhla görür, işitir ve düşünür.

 

Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfledi ve sizin için işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı. Siz çok az şükrediyorsunuz!

 

Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfledi ve sizin için işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı. Siz çok az şükrediyorsunuz!( Secde; 9)...

saygılar...

Gönderi tarihi:
Onların kalbleri vardır. Kendilerine duyacak bir kalb verilmemiş ve fıtrattaki misaka bağlanmamış degillerdir. Ama bu kalblerle Fıkıh etmezler, işi derinden derine anlamazlar. Kendi vicdanında duyulası ve farkına varılamsı gereken şeye dikkat etmezler, geregi gibi duyup anlamazlar.

İnsanın dünya hayatınında merkezi olan kalb, Kur'an'ın asıl kullanımıyla ruhun merkezi olarak , gerçek hayatın kaynagıdır.İmanında inkarında asıl merkezi kalbdir.

...

..Her türlü manevi faaliyetin merkezi kalbdir.Allah (cc) insanları kalplerindekine göre sorumlu tutacagından , insan zaman zaman degişimler gösterdiginden dolayı , kalbe kalb denmiştir .Kalb devamlı degişim göstereceginden dolayı müminler devamlı şu şekilde dua ederler;...

 

Kuran'da durmadan kötülenen Firavun da senin gibi düşünüyordu. Kırmız yerleri kırmızı yerle, mavi yeri de mavi yerle karşılaştır.

 

Mısırlılara göre, beyinden ziyade, kalb, "ib", insan erdeminin kaynağı, duyguların ve hafızanın merkezidir. Akıl, kişilik ve hafıza ile görünen bağından dolayı o (kalp), iç organların en önemlisi olarak tasavvur edilmiştir. ölümden sonra bile bir insanın gerçek karakterini göstereceğine inanlıldığından, mumyalama işlemi sırasında kalp çıkarılmaz, ölünün vücudunun içinde bırakılırdı. Mahşerde iyilerin ve kötülerin ayrılması için kalpler tartılırdı. Kalbin tartılması işlemi sırasında, ölünün kalbi Düzen, Gerçek ve Doğruluğu temsil eden ilahe Ma'at'ın elindeki tüye karşı tartılırdı.

 

mah351er1.jpg

 

Kalb bir bakıma Ruh'la özdeştir, yani kalble gören, işiten, anlayan, düşünen Ruh'tur. Kalb ruhla görür, işitir ve düşünür.

 

Kalp nakli yaptıran adam, bu şekilde ruh nakli de mi yaptırmış oluyor? :stuart:

Ateist birinin kalbi, bir müslümana takılınca, müslüman bu yeni "anlama/kavrama/inanma" organı nedeniyle, ateist mi oluyor? :devil:

 

Yok ben istegim için degil sadece Hak Din vardır. Dinler vardır ve bunların sonuncusu da İslam dır. Diger İlahi dinlerde aynı kaynagın ışıklarıydı....

 

Eğer bir Yaratıcı/Yaratıcılar varsa, o Yaratıcı/Yaratıcılar, yarattıkları insanın hangi organının hangi işlevi gördüğünü bilmiyorlarmıydı?

 

Tek bir açıklama var: Allah ile varsa o Yaratıcının bir alakası yok. Yani Allah, sadece bir görünmez put. Görünmez bir puta atfen oluşturulan din de Hak Din olamaz.

Gönderi tarihi:
Kuran'da durmadan kötülenen Firavun da senin gibi düşünüyordu. Kırmız yerleri kırmızı yerle, mavi yeri de mavi yerle karşılaştır.

mah351er1.jpg

Kalp nakli yaptıran adam, bu şekilde ruh nakli de mi yaptırmış oluyor? :stuart:

Ateist birinin kalbi, bir müslümana takılınca, müslüman bu yeni "anlama/kavrama/inanma" organı nedeniyle, ateist mi oluyor? :devil:

Eğer bir Yaratıcı/Yaratıcılar varsa, o Yaratıcı/Yaratıcılar, yarattıkları insanın hangi organının hangi işlevi gördüğünü bilmiyorlarmıydı?

 

Tek bir açıklama var: Allah ile varsa o Yaratıcının bir alakası yok. Yani Allah, sadece bir görünmez put. Görünmez bir puta atfen oluşturulan din de Hak Din olamaz.

 

mısırlıların da düşünmesi neyi ifade eder ki.

 

senin bahsettigin '' et parçası '' yani yürek :)

 

bir yaratıcı hangi organın hangi işlevi gördügünü tabi ki mutlak manada bilir, dönüp düşünmesi gerekenler beşerler dir.

 

tek bir mutlak açıklama var :

Allah tabiki görünmezdir.haklısın. görünmez olması dinin hak olmasına zarar degildir.

Gönderi tarihi:
mısırlıların da düşünmesi neyi ifade eder ki.

 

Şunu ifade eder:

 

Örneğin 7 kişiye:

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, a, b, c, d diye say dediniz.

 

1. kişi: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, a, b, c, d

2. kişi: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, b, c, d, 10, a,

3. kişi: a, b, c, d, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10,

4. kişi: 1, 2, c, 3, d, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, a, b,

5. kişi: 1, 2, c, 3, d, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, a, b,

6. kişi: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, a, b, c, d, 9, 10,

7. kişi: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, a, b, c, d

 

Şimdi burada dikkat çeken birşey var.

Doğru sayan 2 kişi var. "iyi öğrenmişler" deriz.

Diğerleri yanlış saymış. Olabilir deriz.

Ama dikkat çeken birşey var: 4. ve 5. kişi aynı yanlışı yapmışlar.

 

Yani herkesin hata yapması normal olabilir. Ancak aynı hatanın yapılması normal değildir. Bir kopyacılık vardır burda. Tarihleriş de bildiğimiz için, kimin kimden kopya çektiği ve yanlışı sürdürdüğü görünüyor.

 

Örnek:

Mısırlılar anlama, kavrama, düşünme,vicdan, korku ve cesaret kalptedir diyor.

Türkler, vicdan ve cesaretin ciğerde olduğunu düşünüyor.

Avrupa toplumları mesela cesaretin testislerde olduğunu düşünüyor.

Kuran'ın ilahı da kavrama, düşünme,vicdan, korku ve cesaret kalptedir diyor.

Bilim ise anlama, kavrama, düşünme, vicdan, korku ve cesaret beyinde gerçekleşir diyor.

Aynı yanlışı yapan Mısırlılar ve Kuran'ın ilahı veya yazarı, Muhammed.

 

bir yaratıcı hangi organın hangi işlevi gördügünü tabi ki mutlak manada bilir, dönüp düşünmesi gerekenler beşerler dir.

tek bir mutlak açıklama var :

Allah tabiki görünmezdir.haklısın. görünmez olması dinin hak olmasına zarar degildir.

 

Hak Din konusundaki itiraz noktam zaten görünürlük görünmezlik değil.

Bilim'in ispat etmiş olduğu gerçeğin, Kuran'ın Allah'ı tarafından bilinmemesi.

Dolayısı ile diyoruz ki, Kuran'da Allah adı verilen ilah, kralx'in inandığı Tasarımcı Tanrı değildir.

Çünkü Tasarımcı, tasarladığı beyinin ne işe yaradığını, kalbin ne işe yaradığını bilir.

Eğer bilmiyorsa, Allah adı verilen ilah, -varsa- gerçek Tanrı değildir, kendine Tanrı süsü veren bir puttur.

Dolayısı ile bir puta atfedilen din de Hak Din değildir.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Mısırlılar anlama, kavrama, düşünme,vicdan, korku ve cesaret kalptedir diyor.

Türkler, vicdan ve cesaretin ciğerde olduğunu düşünüyor.

Avrupa toplumları mesela cesaretin testislerde olduğunu düşünüyor.

Kuran'ın ilahı da kavrama, düşünme,vicdan, korku ve cesaret kalptedir diyor.

 

Bilim ise anlama, kavrama, düşünme, vicdan, korku ve cesaret beyinde gerçekleşir diyor.

Aynı yanlışı yapan Mısırlılar ve Kuran'ın ilahı veya yazarı, Muhammed.

Hak Din konusundaki itiraz noktam zaten görünürlük görünmezlik değil.

Bilim'in ispat etmiş olduğu gerçeğin, Kuran'ın Allah'ı tarafından bilinmemesi.

Dolayısı ile diyoruz ki, Kuran'da Allah adı verilen ilah, kralx'in inandığı Tasarımcı Tanrı değildir.

Çünkü Tasarımcı, tasarladığı beyinin ne işe yaradığını, kalbin ne işe yaradığını bilir.

Eğer bilmiyorsa, Allah adı verilen ilah, -varsa- gerçek Tanrı değildir, kendine Tanrı süsü veren bir puttur.

Dolayısı ile bir puta atfedilen din de Hak Din değildir.

 

Saygılar.

Sayın BrainSlapper:

 

-İnanç neyi tanımlar, içeriği nedir. Nasıl Kavranır. İnançın kavramları hangi özelliktedir.

-Bilim neyi tanımlar, içeriği nedir. Nasıl Kavranır. Bilimin kavramları hangi özelliktedir.

 

Not: Soruyu cevaplarken "Bana göre" tanımını bir kenara bırakınız. Yukarıdan bakın ve ona göre tanımlayın. Size göre inançların yada dinlerin gerçek olup olmaması değil sormak istediğim. Eğer kastettiğim şekilde cevaplarsanız çok faydalı olacak.

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Sayın BrainSlapper:

 

-İnanç neyi tanımlar, içeriği nedir. Nasıl Kavranır. İnançın kavramları hangi özelliktedir.

-Bilim neyi tanımlar, içeriği nedir. Nasıl Kavranır. Bilimin kavramları hangi özelliktedir.

 

Not: Soruyu cevaplarken "Bana göre" tanımını bir kenara bırakınız. Yukarıdan bakın ve ona göre tanımlayın. Size göre inançların yada dinlerin gerçek olup olmaması değil sormak istediğim. Eğer kastettiğim şekilde cevaplarsanız çok faydalı olacak.

 

Saygılarımla...

 

İnanç, yani Dini İnanç: Var olduğunu iddia ettiği ilahlardan özel mesaj aldığını iddia eden şahısların oluşturdukları Hem maddi dünyayı, Hem de maddi dünyadan sonra varolduğunu iddia ettiği metafizik dünyayı düzenlemeyi amaçlayan düşünce sistemidir. Tek kaynağı, Tanrı'dan özel mesaj aldığınanı iddia eden insanlardır. Maddi dünyaya ilişkin söyledikleri dışındakileri test etmeye imkan yoktur.

 

Bilim: Her insan katkıda bulunabilir. Gözleme, ölçmeye, test etmeye dayanır. Test edilemeyen şeylerden de, benzer olaylara bakarak, karşılaştırma, benzetme, tümevarım/tümdengelim "teori" adını verdiği sonuçlar çıkarar. Teorinin özelliği, doğrulanmamış, ancak doğrulanabilecek verilerin az veya çok bulunmasıdır. yeterli veri olduğunda test edilir, teori yanlışsa, başka teorilere bakılır.

 

"Dünya düz müdür, yuvarlak mıdır" sorusunu ele alalım.

Bilim düz der veya yuvarlak der.

Sonra bu teorileri test eder. Geminin dumanı, geminin bacası, geminin kendisi örneğini verir.

Teknoloji gelişince de, gider uzaydan fotoğrafını çeker dünyanın. Noktayı koyar.

 

Din insanın düşünme, kavrama, hissetme organı kalptir der.

Bilim beyindir der.

Bilim bunu ispatlamak için, kalp nakli yapar ve kalp nakli yapılan insanın düşüncelerinin, zeka seviyesinin, duygularının değişmediğini gösterir.

 

Bilim, yağmur şöyle, şöyle, şöyle olur der.

Din, Mihail yağdırır der.

Bilim yağmuru, yapay ortamda yağdırır. Hatta yağmurun yağma prensibinden hareketle, damıtma adını verdiği yöntemle sıvıları saflaştırır, içkileri saflaştırır, ayırırı vs. vs. yararlanır bundan. Prensibi bildiği için, bulutları doğal olmayan yollardan soğutur ve yağmur yağmasını sağlar.

 

Din şu soruyla karşı karşıya kalır. Ya "Kafirler, Mihail'in iradesine müdahale edebiliyorlar" diye kabul edecektir. Yada "yağmuru Mihail yağdırır" hurafesinden vazgeçecek, kendini sadece bilimim "gazabından" koruyacağı "öte dünyaya" yani maddi olmayan dünya işlerine çekilecektir.

 

Bilim için herşey araştırmaya değerdir. Dinin hurafeleri bile araştırmaya değerdir. Ağrı dağında Nuh'un gemisini arar. hatta insanın 5 duyu organının "kapasitesini" genişleten, miroskop, teleskop, radar, sonar, vs gibi araçları kullanarak ruh, cin bile yakalamaya çalışır. Ama henüz bu konuda başarılı olamamıştyır.

 

Din dogmadır, doğruları tartışılmaz. O nedenle yapısı itibarıyle totaliterdir, despotizme iyi zemin hazırlar.

Bilim'de kutsal yoktur. Herşey tartışılabilir. O nedenle demokrasiye zemin hazırlar.

 

Yeterlimi şimdilik sayın boşig, neyere geleceksiniz?

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
İnanç, yani Dini İnanç: Var olduğunu iddia ettiği ilahlardan özel mesaj aldığını iddia eden şahısların oluşturdukları Hem maddi dünyayı, Hem de maddi dünyadan sonra varolduğunu iddia ettiği metafizik dünyayı düzenlemeyi amaçlayan düşünce sistemidir. Tek kaynağı, Tanrı'dan özel mesaj aldığınanı iddia eden insanlardır. Maddi dünyaya ilişkin söyledikleri dışındakileri test etmeye imkan yoktur.

 

Bilim: Her insan katkıda bulunabilir. Gözleme, ölçmeye, test etmeye dayanır. Test edilemeyen şeylerden de, benzer olaylara bakarak, karşılaştırma, benzetme, tümevarım/tümdengelim "teori" adını verdiği sonuçlar çıkarar. Teorinin özelliği, doğrulanmamış, ancak doğrulanabilecek verilerin az veya çok bulunmasıdır. yeterli veri olduğunda test edilir, teori yanlışsa, başka teorilere bakılır.

 

Yalnızca bunları söylemeniz yeterli idi... Diğerleri zaten tartışılan konular. Aşağı yukarı o konularda ne düşündüğümü biliyorsunuz, tartışmıştık. Yalnız iletinizin devamında gördüm ki birbirimizden pek bir şey kapmamışız... :sweatingbullets:

 

Neyse, gelmek istediğim yere gelelim:

 

Ben size "Din" yada "İnanç" tanımını bu açıdan sormamıştım... Bilim tanımınız doğru bir tanım ancak İnanç tanımınız eksik...

 

İnanç: Temelde bireyseldir. Bundan öte, İnanç dediğimiz olgu, adı üstünde "Soyut" bir dünyayı ele alır. Gözle görülemeyen, dokunulamayan, ölçülüp tartılamayan bir dünyayı ele alır. Dünya hakkındaki nitelemeleri ise Bilimsel değildir. Sadece genelde gözleme dayalıdır. Çünkü Bilimsel veriler vermek gibi bir kaygısı yoktur. Bu dünyadaki yaşam ne kadar önemli olsada, asıl olarak diğer Soyut dünyayı tanımlamaya yönelmiştir. Ve ancak bu Manevi bir dünyadır. Maddi bir dünya değildir. Bu yüzden "Duygu"lara yoğunlaşmıştır. İnanç için "Duygu"lar "Kalp"tir. Bilim için ise Bilgiler "Beyinsel"dir. İnançlar diğer dünya ile ve soyut kavramlar (matematiğin soyut kavramları değil tabii ki) ile ilgili yargıları kalp ile değerlendirmeyi istemiştir.

 

Peki sizin dediğiniz yanlış mı? Bakın Hz. Musa Mısırda, Osiris Rahiplerince eğitilmiş bir insandır. Yani bu Kalp ile Düşünme görüşü oradan gelir. Ve Musa'nın bu bilgisi Yahudilikte de vücut bulmuştuır. Oradan yine bir Yahudi olan İsa'ya geçmiştir bu bilgi ve Hıristiyanlıkta da vücut bulmuştur. Yine hem Yahudilikten, hem Hıristiyanlıktan Müslümanlığa geçmiştir bu bilgi. Bu açıdan bir ayrılığımız yok öyle değil mi? Ancak ben biliyorsunuz ki, tüm dinlerin aynı Tek Dini yada İnancı nitelediğini düşünüyorum... O yüzden bu geçişte herhangi bir sakınca görmüyorum. Burada neyin nasıl anlaşılması gerektiği önemli... Kalb'ten kasıt "Ameller" yani "Sezgi"... Yani "Vicdan" gibi şeyler işte... Bunu bir diğer konuda tartışmıştık hatırlarsanız... Tekrar etmeye gerek yok sanırım...

Gönderi tarihi:
Allah, dünya da yaşayan insanların huzurunu temin için yine insanlar içinden seçtiği Peygamberler göndermiş, bu Peygamberlerle gönderdiği kitaplarla da insanlara iyiyi, kötüyü, doğruyu, yanlışı, kısaca insan ve toplum için yararlı ve zararlı şeyleri öğretmiştir. Biz bu ilahi öğreti sistemine DİN diyoruz.

 

Kişiyi kendi hayatında tam bir mutluluk, uyum ve barış içinde geçirebileceği mükemmelliğe ulaştırabilecek ve toplumda barış ve adalete dayalı bir yapı oluşturabilecek mükemmel bilgi (tümel akıl) Allah tarafından gönderilmiş Hak (doğruya, adalete dayalı) DİNDİR.

 

bu yazıları gördükçe vede tartışmaları;iyiki hintli değilim diyesim geliyor...

 

330 milyona yakın tanrıları var adamların...tartış tartış bitmez..:D

 

birde ek olaraktan;ilk defa insanlığı doğa tanrılarından uzaklaştırıp,dogmatik zihin yapılı bugünkü dinlerin temelini atan,artı

 

değerin farkına varıp bir seher vakti kalkıp tanrılar adak istiyor diye çığırtıp sınıfsal toplumunda ilk temellerini atan sümer

 

rahiplerini huzurlarınızda sevgi :chris: ile yadetmek ister bu virane gönül...

Gönderi tarihi:
Kuran'ın ilahı da kavrama, düşünme,vicdan, korku ve cesaret kalptedir diyor.

Bilim ise anlama, kavrama, düşünme, vicdan, korku ve cesaret beyinde gerçekleşir diyor.

.

.

 

Saygılar.

 

Akıl ;

İlimle insanı koruyan, kale içine alan ve helak edici yollara sürüklemeyen kalbi/ruhi bir kuvvettir.Kaynagı kalptir, madenei kalpdir.

 

Ya o yerde niye bir dolaşmadılar ki, kendileri için akıllanmalarına sebep olacak kalpleri ve işitmelerine sebep olacak kulakları olsun;çünkü gerçek şudur ki, gözler körelmez, ancak sinelerdeki kalpler körelir. ( Hacc;46).

 

Aklın kaynagı kalb olmakla birlikte, ışıması zihindedir.Yani akıl bütünüyle kalb degil, belki kalbin fonksiyonlarının en önde gelenidir.Akıl şuurun içerigini tefekkürle tahlil eder, birleştirir, özünü alır ve burdan haraketle ilgili bulundugu gerisindeki gerçek ve gerekliliklere ulaşır. Nisbet şuurundan başlayan akıl önce 'butlan', ayniyet, gayriyet, tenakuz ve izafet' kanunlarından hareket eder. Şuurun içerigi nefse gelir ; kalması hıfz denilir, hıfz kalıcı, ama yanılabilirde. Hafızada kalan şeyin ikinci kez şuura getirilmesi hatırlamadır. Şuurlar arka arkaya gelerek birleşir ve zihni tasavvurları oluştururlar. Sonunda ''yakinle'' birlikte ''ilme'' varılır.

İşte bütün bu faaliyetlerin başı akıldır. Aklın duragı kalp, ürünü ise ya ''ilim'', ya da '' hayaldir'' Gerçek akıl sahipleri gerçek ''alim'' olanlandır.

 

İşte bu misaller var ya, Biz onları insanlar için getiriyoruz; fakat onlara ilim sahiplerinden başkasının aklı ermez. (Ankebut;43).

 

Akletmek nedenle nedeni bulunan, eserle müessir arasında ki ilgiyi idrak edip, eserden müessire veya müessirden esere ya da iki eserin birinden digerine varılmaktır ki, hissedilen eserden hissedilmeyen müessire ulaşmaktır.

 

Beyin, yürek ve benzerlerini sadece '' et '' olarak görmek yanıltıcıdır. Can/ruh olmayınca bunlar iki günde çürür giderler.

 

Şimdi Rabbinden sana indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen bir kimse, kör olan kimse gibi olur mu? Fakat bunu ancak akıl ve vicdanı temiz olanlar idrak eder.(Rad;19)

 

saygılar..

Gönderi tarihi:
Akıl ;

İlimle insanı koruyan, kale içine alan ve helak edici yollara sürüklemeyen kalbi/ruhi bir kuvvettir.Kaynagı kalptir, madenei kalpdir.

 

Ya o yerde niye bir dolaşmadılar ki, kendileri için akıllanmalarına sebep olacak kalpleri ve işitmelerine sebep olacak kulakları olsun;çünkü gerçek şudur ki, gözler körelmez, ancak sinelerdeki kalpler körelir. ( Hacc;46).

 

Aklın kaynagı kalb olmakla birlikte, ışıması zihindedir.Yani akıl bütünüyle kalb degil, belki kalbin fonksiyonlarının en önde gelenidir.

...

İşte bütün bu faaliyetlerin başı akıldır. Aklın duragı kalp, ürünü ise ya ''ilim'', ya da '' hayaldir'' Gerçek akıl sahipleri gerçek ''alim'' olanlandır.

 

Yukarıda söylediğin şeyler çerçevesinde, kalp nakli yaptıran veya yapay/plastik kalp taşıyan insanların durumunu anlat bana. Nasıl düşünüyorlar, nasıl inanaıyorlar. Kalp naklinden önceki ve sonraki düşünceleri ve inançlarında ne gibi dğişiklikler oluyor.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Beyin, yürek ve benzerlerini sadece '' et '' olarak görmek yanıltıcıdır. Can/ruh olmayınca bunlar iki günde çürür giderler

 

Beyin ve yürek olmayıncada, can/ruh anında yok olur.

 

Kalbin görevi, kan dolaşımını sağlamak. Kalp nakli yapılan bir insanın aklının ve ruhunun değişmediği bunun en büyük delilidir. Günümüzde yapay kalp çalışmaları yapılmaktadır, kalp ameliyatı yapılan bir insanın, kalbi devre dışı bırakılıp yapay olarak kan pompalanır, ameliyat bitince kalp tekrar eski işlevine döner ve insan normal hayatına devam eder. Ama beyin ameliyatı yapıldığında, beyni hiçbir şekilde devre dışı bırakamazsınız, çünkü bütün akıl hafıza bilinç oradadır, en ufak bir yanlışlıkta, hafıza ve akıl kaybı olabilir, hatta hasta bir daha hayata döndürülemeyebilir. Ameliyatta, beynin belli bir yerine bir hata uyguladığınıza, insanın aklını yitirmesine, yada hafızasını yitirmesine sebep olabilirsiniz. Ama kalpte böyle bir durum yoktur, kalp yerine bir makina bağlasanızda, insan ruh sağlığını kaybetmez.

 

Ayette, kalp sizin belirttiğiniz mecaz anlamlarda kullanılmıyor !!! o ayetler ayrı. Ama bu ayette şöyle diyor (araf 179, hac 46)

 

gözleri vardır görmezler, kulakları vardır işitmezler, kalpleri vardır anlamazlar(akletmezler, düşünmezler), yani organlar, gerçek görevleriyle birlikte verilmiştir. Mecaz anlam yoktur.

 

Kur'an da, akıl ve düşünceden bahsedildiğinde, beyinle ilgili hiçbir cümle olmadığı için, bu kavramlarda sedece kalp kullanıldığı için, kalbin görevinin yanlış bilindiğine en iyi delildir.

Gönderi tarihi:
Yukarıda söylediğin şeyler çerçevesinde, kalp nakli yaptıran veya yapay/plastik kalp taşıyan insanların durumunu anlat bana. Nasıl düşünüyorlar, nasıl inanaıyorlar. Kalp naklinden önceki ve sonraki düşünceleri ve inançlarında ne gibi dğişiklikler oluyor.

 

Saygılar.

 

sen anlat ben bilmiyorum

Gönderi tarihi:
Kur'an da, akıl ve düşünceden bahsedildiğinde, beyinle ilgili hiçbir cümle olmadığı için, bu kavramlarda sedece kalp kullanıldığı için, kalbin görevinin yanlış bilindiğine en iyi delildir.

 

Kur'an beyinsizlerden bahseder bir kaç yerde geçer bu kavram.

Kur'an yürekten de bahsetmez ama kalpden bahseder.

Beyin yerine akl, aklaetme . bunlar aynı şeyler siz görünürlere takıldınız kaldınız .

doguştan deliler akıl/aklaetme den yoksun oldugu için mükellef tutulmazlar, ama ruh/can larıda yok degildir....Tamam organ olarak beyinleri vardır,

 

İnsanlardan beyinsiz takımı: "Bunları bulundukları kıbleden çeviren nedir?" diyeceklerdir. De ki: "Doğu da batı da Allah'ındır. O, dilediği kimseyi doğru bir caddeye çıkarır. (Bakara;142)

Gönderi tarihi:
İnanç: Temelde bireyseldir. Bundan öte, İnanç dediğimiz olgu, adı üstünde "Soyut" bir dünyayı ele alır. Gözle görülemeyen, dokunulamayan, ölçülüp tartılamayan bir dünyayı ele alır. Dünya hakkındaki nitelemeleri ise Bilimsel değildir. Sadece genelde gözleme dayalıdır. Çünkü Bilimsel veriler vermek gibi bir kaygısı yoktur. Bu dünyadaki yaşam ne kadar önemli olsada, asıl olarak diğer Soyut dünyayı tanımlamaya yönelmiştir. Ve ancak bu Manevi bir dünyadır. Maddi bir dünya değildir. Bu yüzden "Duygu"lara yoğunlaşmıştır. İnanç için "Duygu"lar "Kalp"tir. Bilim için ise Bilgiler "Beyinsel"dir. İnançlar diğer dünya ile ve soyut kavramlar (matematiğin soyut kavramları değil tabii ki) ile ilgili yargıları kalp ile değerlendirmeyi istemiştir...

...

Kalb'ten kasıt "Ameller" yani "Sezgi"... Yani "Vicdan" gibi şeyler işte... Bunu bir diğer konuda tartışmıştık hatırlarsanız... Tekrar etmeye gerek yok sanırım..

 

Sayın boşig, kalb nakli ile duygularda yaşaşan dğişimi sana da sorayım, madem diğer dünya ile ilgili "duygular"ınmerkezi/kaynağı kalp imiş, kalp nakli yaptırınca bu duygular değişiyıor mu? Kalbin belirlenen tek fonksiyonu vardır. Kan dolaşımını sağlamak. Köpekten korktuğun zaman kalbin çarpar, çünkü beyin bacaklara kaç, kollara savunmada kullanacak bir şey ara, gözlere kulaklara dikkat oranını arttır, kalbe de, bu fazla faaliyetleri besleyecek fazla kanı pompala der. Bu nedenle kalp daha hızlı çalışır ve daha hızlı atar. Yazınızdaki kırmızı işaretli yere ilişkin cevabım aşağıdaki başlıkta.

 

Ben de sana diyorum sayın boşig, bu islami düşünce değil, sen de müslüman değilsin diye.

 

İslami inanç, göğün kaç kat olduğuna karışır, yağmurun nasıl yağdığına karışır, Güneş ile ayın aynı yörüngede birbirlerini kovaladıklarını iddia eder, evrenin ne kadar sürede oluştuğu hakkında bilgi vermeye kalkar, ne renk don giymemiz gerektiğine karışır, Mekke-Medine-Akabe-Küdüs-Şam yolu üzerindeki eski uygarlıklara ait kentlerin neden yıkıldığına ilişkin açıklamalar ileri sürer, yani dünyada "maddi" hayatta karışmadığı alan yoktur dinin.

 

Peki sizin dediğiniz yanlış mı? Bakın Hz. Musa Mısırda, Osiris Rahiplerince eğitilmiş bir insandır. Yani bu Kalp ile Düşünme görüşü oradan gelir. Ve Musa'nın bu bilgisi Yahudilikte de vücut bulmuştuır. Oradan yine bir Yahudi olan İsa'ya geçmiştir bu bilgi ve Hıristiyanlıkta da vücut bulmuştur. Yine hem Yahudilikten, hem Hıristiyanlıktan Müslümanlığa geçmiştir bu bilgi. Bu açıdan bir ayrılığımız yok öyle değil mi? Ancak ben biliyorsunuz ki, tüm dinlerin aynı Tek Dini yada İnancı nitelediğini düşünüyorum... O yüzden bu geçişte herhangi bir sakınca görmüyorum.

Bu geçişteki sakınca, yanlış olan bilginin geçmiş olmasıdır. Putperest bir inançtan geçmiş olmasıdır. Yanlış bilgidir, varsa bir Yaratıcı, ondan alınan bilgi değildir. Tüm dinler aynı kökenli değildir. Birbileriyle ieltişimi olmayan kültürlker farklı dini kültürler geliştirmiştir. Çün dinleri ile Ortadoğu/semitik dinler birbirine hiç benzemez.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
sen anlat ben bilmiyorum

 

Sevgili TARAFSIZ sen sormadan önce cevabını vermiş.

 

Kalbin görevi, kan dolaşımını sağlamak. Kalp nakli yapılan bir insanın aklının ve ruhunun değişmediği bunun en büyük delilidir. Günümüzde yapay kalp çalışmaları yapılmaktadır, kalp ameliyatı yapılan bir insanın, kalbi devre dışı bırakılıp yapay olarak kan pompalanır, ameliyat bitince kalp tekrar eski işlevine döner ve insan normal hayatına devam eder.

 

Kalp nakli ile, insanın inancında, düşüncelerinde, kavrama yeteneğinde değişiklik olmaz.

 

Saygılar.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.