Otobüs Mevzuları -2 -
Yağmurlu havaları çok severim. Hele sonbahar ayları en sevdiğim aylardır. Ama bütün güzelliklerin elbet bir gün sonu geliyor. Güzel olan şeyler çabuk geçiyor. Sonbahar ayları da çabuk geçiyor tabi. Ardından kabusum olan kış ayları. Hastalık hiç peşimi bırakmaz. Elimden neredeyse mayıs ayına kadar mendil eksilmez. Bir de çok üşürüm ben, üstüste lahana gibi giyinmelerim meşhurdur. Soba sürekli yanıbaşımda dursun o kadar hoşuma gider (bu arada söylemesi ayıp güzel bir soba aldım kendime, çok para verdim ama olsun) Elimde çayım olsun, yanıbaşımda kedim, sobam, tv de de güzel bir film, ohhh değmeyin keyfime.Ama bu keyfin bir de sabahı var. Bu sabahın otobüse binme eziyeti var. Bu eziyetin de binbir türlü hali var. Elimde şemşiyem, kolumda kocaman bavul gibi çantam, ayaklarımda sırık olmama rağmen kışın vazgeçemediğim topuklu çizmelerim, dizlerime kadar inen montum, boynumda atkım, kafamda şapkam ve açmakta her daim zorlandığım apartman kapısını robokop misali açmamla birlikte işte diyorum yeni maceralara yelken açıyorsun yine. Kötü havalarda nedense huy edindi bizim otobüs bu aralar hep geç geliyor. Geç geldiği içinde durakta "durak kardeşliği" diye bir şey gelişti. Hiç te sevmem aslında duraktaki insanlarla otobüsün neden geç geldiğine dair komplo teorileri üretmeyi. Aman allahım her gün aynı cümlelerle aynı insanlar aynı hikayeleri anlatıp duruyorlar. Ben ekşi gülücüğümü atıp kafa sallamaktan öteye gitmiyorum artık. O arada durakta neredeyse 30 kişi filan oluyoruz. Otobüs geldiği anda hücummmmm. Bu arada ben pek bir uyanık oldum artık otobüse binme konusunda. İlk zamanlar herkes beni ittiriveriyordu kalıyordum dışarıda. Zaten merdivenlere kadar dolu olan otobüse bir türlü binemiyordum. Ama halimi bir görseniz tam komedi. Şoför arka kapıyı da açıyor ve bir kısmımız arka kapıya doğru yöneliyoruz. Ben bir ön kapıya bir arka kapıya koşturup duruyorum ve bir bakmışım otobüse binememişim. Bir bakmışsın şoför kapıları kapatmış ve gitmiş. Sevgilisini uzak diyarlara yolcu eden aşık kız gibi bakakalıyordum otobüsün arkasından. Ama artık öylemi uyanık oldum, hiç bir kuvvet beni otobüse binmekten alıkoyamaz. Gelelim kış yolcu profillerine;
-Acayip şekilde yağan yağmurdan kendini otobüsün içine atan adamlar. Bunların elinde şemşiye vardır tabi haliyle. Genelde 20-30 lu yaşlardaki genç erkeklerdir bunlar. Şemsiye kültürleri yoktur tabi arkadaşların. Telaşlıdırlar da zaten. Karizmada çizilmiştir, üst baş ıslak, her yerlerinden su damlıyor. Şööle bir etrafa bakınırlar. Saçlarını elleriyle düzeltirler. Şemsiyenin ipini bileklerine geçirip o elleriyle yukardaki tutacakları tutarlar. Hemen aşağıdaki koltukta da genelde daha önceden yer verilmiş teyzeler den biri vardır muhakkak. Kafasına damlayan sudan rahatsız olur haliyle, fırçayı yer delikanlılar ve otobüsün en arkasına doğru ilerlerler.
-Pazardan eve dönen teyzeler. Gruplar halindedirler. Bazılarının yanında torunları filan vardır. Gürültü, heyecan ve çığlıklar bir lunaparktaki hızlı trene binen insanlardan çok daha fazladır.Anında otobüsü işgal altına alırlar. Her yerde domates, patates ve portakallar yuvarlanmaktadır artık.İşgal ettikleri otobüsteki öğrenciler artık onların esiridir. Otobüse binmelerine, torbalarının yerleştirilmesine ve otobüsten inmelerine artık hep onlar yardımcı olacaktır. Arada da bir kaç koltuk öteye giden portakalları yakalayamadıkları için fırça bile yiyeceklerdir.
-Otobüsün tam ortasında iki elini de havaya kaldırıp, tutacaklardan tutan erkekler. Suratlarında da nedense bir mutluluk ifadesi takınırlar. Aslında bunlara bir ad bulmalıyım ben. Evet evet otobüs gardiyanları olamalı onların adı. Bu tipler zaten sabah ve akşam saatlerinde yoğun olan otobüslerin iç işleyişlerinde tam bir engel teşkil ederler. Arka taraflara geçiş zordur onların yüzünden. Tabi artık bazen ben dayanamayıp, hafifçe dokunarak "beyfendi hayatınızda ilk defa mı otobüse biniyorsunuz" diye sorarım. Alacağım cevap tabii ki hayır dır. Eee o zaman neden böyle duruyorsunuz. Bakın sizin yüzünüzden herkes burdan geçmekte zorlanıyor derim peşinden. Söylene söylene aotobüsün en arkasına (fırça yiyenler köşesi ) ilerlerler daha sonra.
-Çakma sarışınlar. Bunlar çok erken saatlerde kalkıp röfleli saçlarına fön çektirirler. Büyük bir ihtimalle avon dan bir kaç çeşit parfümleri vardır. Bol miktarda da sıkılmıştır sabah sabah o ********* kokular.Upuzun tırnakları kırmızı ojelidir. Kocaman halka küpeleri vardır kulaklarında. Açık renk trençkot olmazsa olmazlarıdır. İnce topuklu ve siviri burunlu çizmeleri de vardır. Sabahları bunların hiç asık suratlısını da görmedim ben. Nasıl beceriyorlar hayret ediyorum. Otobüse bindikleri anda ilgi odağı olurlar. Herkes yer vermek yarışır. Koltuğa oturdukları andan ininceye kadar telefonla konuşurlar. Ve incecik bir ses tonları olur.Vıyk vıyk vıykkkkk diye konuşur dururlar. Sabah sabah nasıl bir enerjidir bu anlamadım gitti.
-Gözlükleri buharlaşan insanlar. Üzülürüm ben bu insanlara. Soğuktan sıcak olan otobüse bindikleri anda buharlaşır gözlükleri. Zaten üzerlerinde montları, ellerinde çantaları, şemsiyeleri filan olur. Elleri kolları doludur. Bir de gözlüklerini silmek için mendil ararken acayip bir çaba içine girerler.Kalkıp yardım edesim gelir o derece üzülürüm yani. Ama etmem çünkü koltuğu kaparlar
-Yaşlı karı-kocalar. Yer verilir. Hele bu yer verilen koltuklar önlü-arkalı koltuklarsa eğer sen otur ben oturayım kavgasını yaparlar bir ilk önce. Sonra nasıldır bilinmez genelde ön koltuğa teyzeler, arka koltuğa da amcalar oturur. Amca ikide bir teyzeyi dürter ve yolda gösterecek bir şey bulur. Teyze en sonunda bağırır amcaya ve amcanın bir daha teyzeyle diyalogu olmaz. Ama amca rahat durmaz. Etraftakilerle illa konuşacak bir şeyler bulur. Gençlere kendi gençliğinden örnekler vererek eski otobüs yolculuklarını anlatır. Hemen hemen her yolculukta böyle bir amca tipinin olması dolayısıyla bu sohbetlerden bıkan gençler , uygun adım marş otobüsün arkasında alırlar soluğu.
- Sabahları radyodan dini yayın yapan otobüs şoförleri. Hemen yanlarında asılı duran ceketlerinin yanında birde seccade gözükür. Otobüse biner binmez hacı misi kokusu gelir burnunuza. O anda anlarsınız zaten işyerine varana kadar dini sohbetler dinleyeceğinizi. Zaten uykunuz vardır, radyodaki amcada mıy mıy mıy bir şeyler anlatır. Eğer oturuyorsan masal gibi gelir muhakkak uyuklarım. Birde bu şoförler çok yavaş kullanıyor be otobüsü. Yol bitmek bilmiyor valla.
-devam edecek-
8 Yorum
Önerilen Yorumlar