Işık

Işık
Cezaevi isyanı tüm şiddetiyle sürüyordu. Mahkumlar ele geçirdikleri ana kapıdan girişi engellemiş, güvenlik güçleri direnişin en kuvvetli olduğu yerden, iş makınalarıyla deldikleri dış duvardan içeri gaz bombaları atıyordu birer birer. Delikten dışarıya cılız silah sesleri yükseldi. Tüm mücadele isyanın kalbine açılan bu dar delikte yoğunlaştı. Aynı anda farklı yerlerden başlatılan operasyonlardan yükselen dumanlarla görünmez haldeydi cezaevi. İçeride kargaşa büyüktü. Göz gözü görmüyor, kimin kime saldırdığı belli olmuyordu. Ateşe vermiş kendini koşuyordu, kimi. Sisin gölgesinden yükseldi çığlıklar, haykırışlar, patlamalar ve o ağır yanık kokusu.
Seyrettiğim filmden irkilerek uyandım "doktor doktor" diye bağıran acı feryatla. Hiç göremediğim koridorlardan koşuyordum. Bazen bastığım yumuşak bir şey, bazen bir alevdi hissetmemi sağlayan. Yanan gözlerime öksürükler ve çığlıklar rehberlik etti görünmez siste. Bir köşede buldum onu yatarken, kanla boyalı yanmış simsiyah bedeniyle. Cankurtarana aldığımda yapışık teni ile bütünleşmiş elimi bırakmadı hiç. Donuk gözlerindeki cansız ışık alevlendi birden, acıyı duymadan gülümsedi endişeli yüzüme. Hayatının son dakikasında olduğunu saklayamadım, anladı gözlerimden. Elimi sıktı ve fısıldadı yavaşça sirenin içinden. "İçeride doktor derlerdi bana" sözleri döküldü ağzından, göz pınarından süzülen yaş akarken. Kavrulmuş diğer elini sokup çıkarttı usulca verdi o beyaz ışıklı muayene kalemini cebinden. "İşe yarasın bari" son sözü oldu, dudaklarında gülümseme ile giderken ölüme. Kapılar açılıp cansız bedeni uzaklaştığında, hayatımın anlamıydı anladığım ışığıyla elimde.
Domuzbağı
18 Yorum
Önerilen Yorumlar