Yüreğime Dökülen Yapraklar
İçimdeki karmaşıklığı en güzel simgeleyen mevsimdi sonbahar. Birbirimize ne kadar da çok benziyorduk onunla.
Kışı bekleyen bulutlar, bulutların ardından yaprakları peşinden sürükleyen bir rüzgâr… Kışı bekleyen bulutlara ve
sürükleyici rüzgâra meydan okuyan bir güneş. Ve ansızın güneşin yenilgisini dile getiren bir yağmur…
Bu sabah yine rüzgâra yenik düşmüştü güneş. İzin vermiyordu bulutlar, yer yoktu adeta güneşe. Güçsüz yaprakları
dallarından koparıp alıp götürüyordu. Rüzgâr estikçe haykırıyordum içimden ona. Kimselere veremediğim, saklayıp raflara
kaldıramadığım hüzünlerimi de al götür rüzgâr, savur onları kalmasın içimde. Dağıtsaydın içimdeki yaprakları, birikip
gazeller oluşmasaydı. Neyi merak ediyorsun rüzgâr nedir bu sorgulaman, neden mi dökülüyor bu yapraklar içime?
İçimdeki ağaçları hangi rüzgârlar çıplak bırakmıştı, vakitsiz karlar mı yağmıştı çırılçıplak ağaçlarıma. Soru sorma rüzgâr
sadece savur yüreğime dökülen yaprakları. Yüreğimden bir şey kopmuştu dökülen yapraklara eşlik edercesine.
Aldanmıştım, aldanışım kırgınlıklara dönüşmüştü ve belki bu yüzdendi yüreğime dökülen yapraklar. Ve yağmur başladı.
Yüreğime dökülen yapraklara dayanamadı gökyüzü, kim bilir tutamadı gözyaşlarını. Her bir yağmur damlası içimi daha da
çok acıtıyordu.
Sonbahar kadar karışıktım aslında. Dökülen yapraklar inadına bir yanımda güneş açabiliyordu. Bir yanda yağmura
eşlik eden gözyaşlarım vardı benim, bir yanda güneşe gülümseyen gözlerim. Mevsim yaz olsa bile içimde bir yerlere
yapraklar dökülüyordu.
14 Yorum
Önerilen Yorumlar