Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

şeb-i yelda...

  • başlık
    51
  • yorum
    405
  • görüntü
    138.456

Bu blog hakkında

"Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir / Muptela-i gama sor kim geceler kaç saat"

Bu blogdaki başlıklar

Çünkü Hep O Bana Yazıyor, Şimdi de Ben Ona Yazmak İstedim.

Yani Oruç Aruoba'ya;   Geçenlerde twitter üzerinden sohbet ettiğimiz bir arkadaş (ki ortak noktamız Oruç Aruoba olan) bana; "Bu kitabı okumuş muydun?" diye sordu.     Okumaz mıyım, hem de en sevdiğim kitabı... "İLE"   Bu kitabı elime her aldığımda aklımda hep değişik imgeler oluşur, öyle imgeler ki bazen gözlerim bile dolar... Kitabı okurken oturduğum yer, beklediğim kişi, bir türlü geçmeyen zaman, sonra zaman geçer ve gelen... Sonra gelenle gittiğim...   Bu kitap, sanki benim yazd

gloria

gloria

You R MySunshine

ßugun de diğer günlerimden farksızdı, öyle geldi geçti işte... Ta ki şu anıma kadar...     Tek birşey var benim için, Berbat bir günü değiştirmeye yeten ve onu inanılmaz güzel bir gün haline dönüştüren... Geçtiğim günü bitirirken orda olup, yeni günüme başlarken de henüz gitmemiş olan, Dünü benimle bitiren ve bugüne benimle birlikte başlayan, T E K   B İ R Ş E Y ...     Şimdi hangi sebep bugünümün geri kalanında artık beni üzebilir ki? Lütfen, H İ Ç B İ R   Ş E

gloria

gloria

Nazlı Ay

İnsan mutlu olduğunda bu duygusunu içinde tutmak, hüzünlü olduğunda ise bu duygudan bir an önce kurtulmak ister ya hüzün gelip oturdu içime yine; o yüzden geldi bu yazma isteği birden… Sadece bir şarkı yetti buna, Nazan Öncel’den…   Git ona söyle Ah gücüme gidiyor yalnızlığım böyle Ah bu inadından.. ''   Eskiden Nazan Öncel dinlediğimde hep bir mutluluk hissederdim içimde, galiba onu anlamıyormuşum. Sonra sen beni terk ettiğinde ben yine dinledim Nazan’ı.. Ama o gün fark ettim ki bu kadın

gloria

gloria

Malikanem, Ben bir de Maria Callas...

Maria Callas’tan “Carmen” isimli bu parçayı ne zaman dinlesem, zaman ve mekân değiştirdiğimi farkediyorum. Kendimi bir anda 60’lı yılların ortasında buluyorum. Hani şöyle filmlerde görürüz ya yüksek tavanlı, büyük malikâne tarzı evler vardır. Bir üst kata çıkmak için geniş spiral şeklinde dönen merdivenleri olanlardan hani… Yukarıdan aşağıya taşlarla süslenmiş dev bir avize sallanır, sonra ne bileyim işte şöminesi vardır ve o şömine çıtır çıtır sesler çıkararak yanar… Şöminenin hemen sağ tarafı

gloria

gloria

Laplace'in Şeytanı

Keşke şöyle on beş yıl kadar geriye gitsem ve beni şu aşamaya getirmiş olan hiç bir şeyi yapmadan, tekrar bir 15 yıl yaşasam.   Merak ettiğim şey aslında o zaman da acaba yine burada, bu şekilde mi olurdu hayatım?   Kimbilir belki de vardır o hayatlar bir yerlerde, mutlaka yaşıyorlardır? Belki de milyon hatta milyar kez çeşitli hayatlara bölünmüşümdür.   Paralel evrenler gibi...   Bir sürü paralel evrende yapmadıklarımı yaparak hayatlarına devam eden bir sürü "ben" var mıdır acaba?   P

gloria

gloria

Peynir seni çağırıyor!

Doğup büyüyor ve sonra ölüyor olabiliriz, ne kadar düz görünüyor değil mi? Ama bence insan yolu göründüğü kadar düz değil, aksine içinden çıkılamaz bir labirent kadar karışık. (Zaten düz olsaydı o kadar da eğlenceli, maceralı ve sürprizlerle dolu olmazdı.) Her neyse işte, labirentin sonunda bir ödül olur ya genelde, klasikten çıkmayalım bizim ödülümüz de peynir olsun (ama bizim fare olma zorunluluğumuz yok baştan söyleyeyim). Peynire ulaşıncaya kadar birçok yol denemek zorundayız, çıkmazlara gir

gloria

gloria

ZİRVE

Bazı insanlar vardır, bir anda hayatlarınıza girerler. Onların hayatlarınıza bir anda girmesinden şüphelenirsiniz ama yine de yapacak bir şey yoktur, çünkü onlar artık hayatınızın ta içinde, ta ortasındadırlar, hayatınızın merkezi olmuşlardır.   Güçlüdür gelişleri, duyguları güçlüdür, tutkuludurlar, doyumsuzdurlar, enerjileri o kadar yüksektir ki çok hızlı zirve yaparlar. Siz daha yarı yola gelememişken onlar çoktan zirveyi yapıp, geriye dönüyor olurlar. Heyecanları bitmiştir, dönüş yolundad

gloria

gloria

YAĞMURLAR DİNMEDEN GEL

Akşam oluyor ve ben yalnız kalıyorum. Yalnız da kalamıyorum aslında.. Aklım sen, fikrim sen, ben sen, 1 kilometre ötem, 100 kilometre ötem sen… Kendimle bile yalnız kalamıyorum. Kafamın içi şehir trafiği gibi, kalabalık, gürültülü... Sessizliği özledim... Seni özledim...   Bütün şarkılar mı sen? Her yer mi sen oldun? Hepsini anladım da ben nasıl sen oldum?   Acıyor, dindiremiyorum bir türlü bu acıyı, sürekli dua ediyorum, zaman geçsin, en azından dinsin içimdeki fırtına... Süt liman denizle

gloria

gloria

Anladın mı?

ßen 15 yaşındaydım... Kış aylarıydı ve televizyonlar her akşam Körfez Savaşı ile ilgili haberler geçiyordu...   Teyzem gelmişti. Her kış gelirdi zaten, kışı birlikte bitirirdik ve her bahar Giresun'a ailesinin yanına geri dönerdi. Tıpkı Demeter'in kızı Persephone gibi...   Aramızda fazla yaş farkı yoktu teyzemle, zaten birlikte büyümüştük. Ondan olsa gerek bizimki teyze-yeğen ilişkisinden çok bir arkadaş, dost ilişkisi gibiydi...   Bir de kuzeni vardı teyzemin, kuzeninin de bir arkadaş

gloria

gloria

İYİLEŞMEK

Düşün ki ölüyorsun… Vücudunda seni hasta eden, her gün biraz daha öldüren bir hastalık var. Doktora gidiyorsun, seni ameliyat ediyorlar, vücudunun içine ellerini sokuyorlar, seni öldüren o şey her neyse onu çıkarıp, yok ediyorlar, bunu yaparken de derini kesiyorlar, iç organlarını açıyorlar, içindeki bir şeyleri parçalıyorlar, yani bir yerde acıtıyorlar seni, kanatıyorlar…   Hasta odanda uyanıyorsun… Çok acıyor canın, ne yaptı bu doktorlar sana? Ölecek kadar acıyor, hatta ölmeyi bu acıyı çek

gloria

gloria

Film İzleme Oyunu (Lütfen Bozmayın!)

Bunları senin için yazıyorum;   Şimdi izlediğim filmde diyor ki; "Hayattaki her şey bir doğaçlamadır, aslında senaryo yok..." Ne kadar güzel bir söz değil mi? Yani hayatı anlatmak için... Beğendim.   Filmi izlemeye devam ediyorum, esas oğlan filmin ilerleyen zamanlarında aslında hiç de gitmek istemediği, onun tarzı olmayan bir partiye götürülüyor ve oraya vardığı an "Burası pek benim tarzım değil, gitmek istiyorum" diyor ama onu partiye gitmeye zorlayan kişi; "Kendine 5 dakika ver dostum,

gloria

gloria

Yaşamımın Gizi

Şarkıda diyor ki;   “Seni bu derece yıktıkları için, yaşamının gizini vereceğim sana…”   Böyle bir gize benim de ihtiyacım var, beni bu denli yıktıkları için…   Yazayım diyorum ama aslında yazasım da pek yok. Çiçeklere su mu versem? Ölmek üzereler artık. Ama çiçekleri bile sulayasım yok! Halbuki onların ne suçu var ki?   Sadece artık içimden hiçbir şey yapmak gelmiyor.   Geçer mi acaba?   Geçer tabii, geçmeli, neler neler geçmedi ki!   Ben en iyisi çiçeklere su vereyim…

gloria

gloria

ÖLDÜRDÜK! Artık yeter!

ÖLDÜRDÜK, ARTIK YETER!   Mahallemizde bir tane televizyon vardı o da kapı komşumuzun evindeydi. Her zaman olmasa da arada bir oraya televizyon izlemeye giderdik. Gittiğimiz günlerde de sanırım televizyonda özel bir program olurdu, çünkü sadece biz değil, tüm komşular o gün televizyon izlemeye gelirdi. Sonraları bizim de bir televizyonumuz oldu… Siyah beyaz, tek kanallı bir televizyonumuz…   Çamaşır kazanlarda kaynatılırdı. Elde yıkanır ve durulanır, çok kirli olanlar ise tokaçla dövülürdü

gloria

gloria

Geç - ti.

Oruç Aruoba'dan yeni kitaplar aldım yine, bilmiyorum eksiklerim tamamlandı mı, ama tamamlanmadıysa bile neredeyse bitti...   "Geç Gelen Ağıtlar"ı okuyorum şu aralar, doyamıyor doyamıyor sonra yine, tekrar okuyorum. Bilmiyorum, sizlere ne ifade ediyor onun cümleleri, ama ben en basit gibi görüneninden bile korkunç bir haz alıyor, günlerce o kelimeleri, cümleleri kafamda evirip çevirip duruyorum. İşte bir tanesi ki; daha kitaba başlar başlamaz ilk karşıma çıkan...   Geç ti.   (Geç Gelen Ağ

gloria

gloria

SENİN AŞKIN

Canımı acıtıyor bu şarkılar, çiziyorlar sanki yüreğimi… Onlar da senin parçaların, tıpkı senin gibi acıtıyorlar… Ve onlardan da uzak kalamıyorum, tıpkı senden kalamadığım gibi… Canımı acıtıyorsunuz! Çiziyorsunuz sanki yüreğimi…   Geçer mi tüm bunlar? Hiç bilmiyorum Ama umuyorum... Ummaktan başka yapacak hiçbir şeyim de yok zaten. Geçer, geçecektir...   Aristo der ki, “Aşk, Hint kumaşı giymiş bir hıyardır. Hint kumaşını çıkarınca elinizde hıyar kalır, tuzlayın tuzlayın yiyin.” Biliyor mu

gloria

gloria

TUHAF

Ara sıra korkunç bir acı vuruyor içime, tüm hücrelerime kadar şişiyor şişiyor, şişiyor, şişiyor, şişiyor, şişiyor ve patlayacak gibi oluyorum. Sonra arkasından hissizleşiyor sanki her şey. Ve bu şekilde hissizleşebilmek psikopatça bir keyif veriyor bana. Hiçbir şey hissetmiyorum, hiç bir acı hissetmiyorum o an. Kalkıp dövme yaptırasım geliyor ya da kalkıp canıma kıyasım...   Tuhaf!!!   (ZTB)

gloria

gloria

Martılarla Gitmek İstiyorum...

Bir martı olsam ne güzel olurdu ama ben martı bile olamadım. Ee madem bir martı olamıyorum o halde ben de martılarla giderim. Nereye olursa artık.   Beni bekleme kaptan, ben bugün martılarla gideceğim. Seyir defterini de sen yazıver bugünlük, olmadı başkası yazsın. Sen de dinlen biraz, martılara simit falan at. Hem geride bekleyenin mi varmış aldırma, At kendini denize, yelken ol bugün de… Kürek ol mesela ya da dümen ol. Balık ol, su ol…   Ben bir martı olayım kaptan, sen de balık ol!  

gloria

gloria

Ortaya yazıyorum.

Bir insanın beyni ve yüreği aynı anda ne zaman hareket eder acaba? Yüreğin istediğini, beyin istisnasız ne zaman kabul eder ve ‘Evet, aferin iyi yaptın, tam da bunu yapmalıydın.’ der? Çünkü bana hiç öyle olmuyor, benim beynim ve yüreğim her daim birbirinden bağımsız ve birbiriyle düşman gibi, sanırsın biri iyi, diğeri kötü polis. Biri ister diğeri olmaz der, biri yapayım der diğeri hayır kesinlikle der, bana da beyin ile yürek arasında gidip gelmece düşer. Yazarım silerim, isterim vaz geçerim vs

gloria

gloria

Yazdım...

Yaşamında yapabilecek herşey tükendiğinde, ya da hiçbirşey yapamayacak duruma düştüğünde, yazarsın __ ancak da o zaman yazabilirsin: Yazabilmen, yapabileceklerinin tükenmesi; senin, hiçbirşey yapamayacak duruma düşmen olacak.   Hiçbirşey yapamıyorsan, yazarsın __ ancak da, o zaman...     demiş Oruç Aruoba... Ben de yazdım...   Hiçbirşey yapamıyorsan, yazarım __ ancak da, o zaman...    

gloria

gloria

Fotoğraflar yine...

Dedeannem henüz daha ikinci çocuğuna hamileyken askerde olan eşinin ölüm haberini almış. 1920’lerde… Sonra dedem doğmuş, babasız, daha doğmadan yetim yani… Babasının ismini vermişler ona.   Dedeannem, gencecik bir kadın… Hiç düşünmemiş evlenmeyi, oysa o dönemlerde iki çocuğuyla baş başa kalmış genç bir kadının yokluk başta olmak üzere daha birçok sorunla ciddi bir mücadele vermiş olması gerek. Günümüzde kadınların artık bir erkeğe neredeyse ihtiyacı yok, yalnız yaşayan, bekâr annelik yapan çok

gloria

gloria

KİM BİLİR

Kim bilir; masalınızın kahramanı, başka bir hikayenin figüranı olmaya gitmiştir belki de. Değer mi gitmesine, gitmezdi değmese... (Nazım Hikmet)  

gloria

gloria

Günlükler, kaybolmasın diye...

Yani her şey geçiyor aslında... Şu an bildiğim bu... Fakat içinde acı varken bilmiyorsun bunların geçeceğini, hep kalacaklarmış hep seni yakacaklarmış gibi... Bazılarını silmişim, bazıları duruyor, duranları ekleyeyim istedim. Unutmak istemem hiçbir şeyi. Ben anılara sadık bir insanım tıpkı Rilke'nin de dediği gibi, insanlara sadık değilim sadece...   Yanlış anlaşılmasın geçmişte yaşamıyorum, dönüp dönüp geçmişe baktığım yok, öyle ki fotoğraflara bile çok bakmam ben, sadece çekerim... Ama bugü

gloria

gloria

Bu hafta tatil ama ben çalışıyorum

Bugün pazartesi, ama ben güne güzel başladım. Öncelikle her günkü gibi sabah 6.30 da kalkıp 7 de servise binmek zorunda kalmadım. 8 de kalktım, 8.30 da servise bindim 9 da işe geldim (insani koşullarda çalışmak diyorum ben buna) sonra arkadaşlarla oturup güzel bir kahvaltı yaptım sohbet ettim tabii güzel bir müzik de bize eşlik etti.   Oturduğum yeri sevmedim bugün, hemen kapının dibinde, üstelik banko gibi her yanın çevrili, sıkışık ve dağınık, kısıtlanmış... Aldım masamı, koltuğumu, bilgisay

gloria

gloria

ALLI TURNAM

Duyduğumuz kokular bizi bazen alır da taa geçmişin bilmem hangi köşesinde sakladığımız bir hatırasına götürüverir ya hani aynısını bize şarkılar da yapmaz mı çoğu zaman? Yapar. Tıpkı bu geceki gibi… Bir şarkı dinledim ve o şarkıyla birlikte yıllar öncesinde, bir eve gittim, o yanımdaydı, ev karanlıktı, muhtemelen gece saatleriydi ve biz ışıkları yakmamıştık belli ki. Şimdi, yalnız dinlediğim şu şarkıyı o gece birlikte dinliyorduk.   “Ben çok seviyorum bu türküyü” demişti… “Al o zaman senin ol

gloria

gloria

Duraktaki Poşet

Dün sabah saat 7:00 civarlarında her zamanki gibi servisimi beklediğim otobüs durağına doğru gittim. Duraktaki bankın üzerinde bir poşet duruyordu. İçi eskimiş kıyafetlerle dolu, dertop edilerek ağzı bağlanmış bir poşet. Bir de her zaman durakta karşılaştıklarımdan farklı bir adam... Poşet adamın değil gibiydi sanki; orada unutulmuş, bırakılmış gibiydi. Adamın olsa adam poşeti elinde tutardı oraya bırakmazdı, öyle ağır bir şeye de benzemiyordu… Elinde tutmasa, yanında tutardı, ama poşet durağın

gloria

gloria

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.