Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AKHENATON

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    40
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Belirtmemiş
  • Yer
    Çin

AKHENATON - Başarıları

Araştırmacı

Araştırmacı (4/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

1

İçerik İtibarınız

  1. Ezbere ve amerikan batı grubunun bilim kaşesi atmadığı her şeyin yok sayıldığı dünyamızda Üniversite bitirilse ne olur bitirilmese ne olur. Katsayı sorunuyla üniversite sınavına giren varmı aranızda. ? ben Teknik Liseyi bitirerek branşımla uzaktan yakından alakası olmayan bir bölüm okudum. Burda sorun eğitim siteminin baştan aşağı yanlış olması , katsayı meselesi değil. Bu ülkenin ekonomi bakanı ODTÜ mezunu...Kafası çok çalıştğındanmı yoksa iyi ezberlediğindenmi diye düşünmek lazım.
  2. AKHENATON

    2012 ( 2009 )

    Filmin 2012 teorisiyle uzaktan yakından ilgisi olmayıp olayı güneş patlamalarına çekmek için propaganda amacıyla çekilmiş düzmece bir film, nette izlediğim kadarıyla para vermeye değmez.
  3. AKHENATON

    Mısır : Akla Gelmeyen Lanetleme

    Mısır dini imgelemi ve edebi imgelemi en fazla kışkırtılmış olan dinlerden biridir. Ortodoksin düşüncenin olgunlaşmamış fikir yanlılarının en önemli tezlerinden biri tek tanrıcılığın , XVIII hanedanın ünlü firavunu IV. Amenhotep yada ilk hanedan adıyla IV. Amenofis , kendine verdiği adala Akhenaton , XX yy medyatik ve entellektüel ve romanesk mitolojinin gözde figürlerinden biridir. I.Ahmosis’le başlayan Yeni İmparatorluğun en muzaffer hanedanıdır. En mistik-medyatik temsilci olan Akhenaton İ.Ö 1375′ten yaklaşık 1352 ‘ye kadar hüküm sürmüştür. Bu modern mitolojiye göre IV Amenofis iktidara geldiğinde , tüm Mısır panteonunun yerine tek bir tanrıyı ; Güneş Tanrısı Aton’u geçiren bir vahiy geldi. İnsanlığın başlangıcından beri değişmez kaderi olan tek tanrıcılığın ilk habercisi solgun güzel nefertitinin eşidir. Nefertiti ve Akhenaton ile birlikte bahtsız delikanlı Tutankhamon batının en fazla mürekkep harcadığı şahsiyetlerdir. Nefertiti – Akhenaton ve Çocukları Çeşitli yerlerde ona takılan maskeler arasında en anakroniği barışcı bir mistiğin maskesidir. Mistik belki ama barışcı kavramı tamamen yanlış olmanın ötesinde çağımızdan ondört yüzyıl öncesi için şaşırtıcı bir kavram ve sıfatlamadır. Akhenaton’ a tek tanrıcı dendi …hatta kısmen Hristiyan , ender olarak teoriden yoksun olarak Yahudi düşüncesine temel arayan Sigmund Freud , Mısır Prensi adlı çalışmasında Musa’ya tek tanrıcılığın vahyinin geldiğini ve İbrani halkına bunu ilettiğini ileri sürdü. Halbuki Tevrat okuyan birisi için belirli döneme kadar çoklu tanrının varlığının kabul gördüğü aşikardır. Peygamber gibi tektanrıcı yönelim, eşinin güzelliği ve vahyinin Musa' ya aktarılması , atom bombası , uçan daire fikirleri gibi bir çok bileşim Mısır’ın aydınlığından ödünç alınarak düzemece teslisler yaratılmıştır. Akhenaton’un , Yehova’nın kavramsal babası olduğunu desteklemek için Akhenaton’un kendi yarattığı bu yeni tanrıya olan şiirini alıntılarlar ; “ Senin ışıkların ! Herkese değiyor…Aşkının ikiz Ülkesini dolduruyorsun, sen onlar için uyandığında insanlar yaşıyor…Gökyüzünde senin doğman için, kendi yaratılışını seyreylemek için gökyüzünü uzaklaştırdın, sen Tek’sin , fakat sende milyonlarca yaşam var. “ Akhenaton, Mısır panteonunun yerine Aton’u geçirmiş ve bu devrim Mısır üzerinde bir bölümün başında anılmaya değer, çünkü bir tek tanrının icat edilmesi mantıksal olarak tek bir gerçek karşıtı öngörür.Eğer durum buysa İ.Ö 14 yy. İranda ki resmi doğumundan da sekiz yüzyıl önce Şeytan‘ımızla karşılaşmış oluyoruz. Tamamen barışçı ününü hemen çözümleyebiliriz ; Akhenaton otoriter bir hükümrandır ve döneminde askeri seferler hız kesmemiştir. Bir süre önce bulunan Karnak kabartması , yabancı bir düşmanı yere seren krala pala ve gürz uzatan kursun iyiliksever küçük ellerini gösterir , diye yazar Traunecker. Genelleştirmeler içinde geriye daha karmaşık olan dinsel devrim kalır. Çünkü Büyük III. Amenofis egemenliği döneminde öncelikle, Güneş tanrı RA yada RE kültünün yayılması fikri , sonra, bu panteonun birleştirici basitleştirilmesi zaten kendini dayatmıştır. Güneş İlahilerinden ( akhenaton) önce çok değişik öğelerden oluşan kutsal varlık Amon-Ra-Horakhte-Atum ‘un tek tanrı olduğu vurgulanmıştır. IV Amenofisin peygamberce sezisini bir kenara koyabiliriz. Elimizde gizemli firavunumuzla ilgili önceki tek tanrıcılık eğilimi kalır. Çok daha önceleri , Erman ve Ranke şöyle yazar , ” Çok eski dönemlerde Delta’daki Dedu şehrinde bulunan Osiris kültü bütün Mısır’ı fethedince Menfis’ ten Ptah ve Sokaris ve Abidos’tan Khenti Amentiu gibi tamamen yabancı tanrılar Osiris haline gelmişlerdir. ” Oysa bu birleştirme Mısır birliğinin inşaası ile açıklanabilirdi ; ” Bütün nomoslardan (iller) Mısırlı köylüler homojen bir halka ait olduklarının farkına vardıkça ve uzunlamasına genişleyen bu ülkenin çeşitli bölümleri arasında ilişkiler geliştikçe tanrılara tapınma da bütünlük kazanacaktır. ” Osiris ve Atum Yani bu birlik ulusal birlik üzerine inşaa edilmiştir. dahası bu ulusal bilinçte politikaya tabidir. Panteonun birleşme eğilimi XVIII hanedan koşullarında ortaya çıkıyorsa bunun nedeni bu hanedanın Mısır ‘ın büyüklüğüne özellikle katkıda bulunmasıdır. Kurucusu I. Ahmosis , Hiksosluları deltanın kuzeydoğusunda ilk ezen kimsedir, önce avaris’i ele geçirmiş onları Filistine kadar kovalamıştır.Filistinin kuşatmasının ardından Hiksosların güçlü kalesi Sharuhen’i ele geçirmiştir. Aynı Kral daha sonra , Nübye’deki iktidarına karşı çıkan komplolarla uğraşmıştır. Eserleri Amenofislerin birincisine kadar devam etmiştir. I. Ahmosis Bunlar Libya ve Nübye’deki savşlar sonucunda Mısır sınırına kadar gerilemiş, özellikle güneyde üçüncü büyük çağlayana kadar. Nil vadisi , nil kaynaklarına kadar denetim altına alındı. Dahası , ardılı I. Tutmosis imparatorluğu Fırat’a kadar genişletti. Öldüğünde ülkesi için çok iş yapmıştı : Ünlü Krallar vadiisine gömülen ilk kişi odur. Krallar Vadisi II ve III Tutmosis, II Amenofis ‘in IV Tutmosis ‘in ardından III Amenofis hükümranlıklarından sonra Mısır Antik dünyada kıyaslanamaz güçle parlamıştır. Günümüzdede hayran olunan Luksor ve Teb tapınakları , Karnak’taki çok büyük düzenlemeler gibi önemli çalışmalar dolaylı olarak desteklenmiştir. Böylece XVIII hanedanlığın bütün firavunları kendi tarzlarında , sadece tanrı-krallar değil – çünkü tanrısallık krallıkla iç içerdir, güneş-krallar oldukları kabul edilir. Din devlet diinidir ve firavunların tanrısal statülerini yüceltecektir, diğer tanrılar RA ile özdeşleşecektir. IV Amenofis yani Akhenaton’un güzel bir mirası vardır. Kendisi bu tanrının geleneksel tapınmasına değil , onun adının dile getirilişinin arkaik bir biçimine adamış : ” Dinsel dille kullanımına asla girmemiş ” terim olan Aton. Yani medyatik efsanenin aksine Akhenaton, çağdaş dilde güneş tanrısı RA’ nın tözlük-ötesiliğiyle özdeşleşmeye asla girmemiştir. Tersine güneş kursunun putatapar tarzdaki bir gerilemesidir. Britannica ‘da yeni hareketin eski harekete sıkı sıkıya bağlı olduğunu yazar. Akhenaton’un farkı arkaik esinli bir tepkidir. Dayattığı şey , Mısır panteonunun aşkın tanrısallığının simgesi – Mısır dininin tek tanrılığa yönelimini o dönemde kullanmış olan simge değil , tersine somut görünümlü Güneşe tapınmadır. Bu tuhaflığın tektanrıcı yorumlarının baz noktası Güneş kursunu ” bir tanrıdır ki dışında hiç birşey yoktur ” olarak görmesine dayanır ve tarihsel bir çarpıtmayapılır. Bu görünüşte tek tanrıcıcı bir devrim olarak görülebilir , çünkü Mısır panteonunun yıkılması anlamı taşır , fakat Judaize edilmiş batı tipi düşüncenin alt yapısını asla oluşturmaz. Çünkü Akhenaton Güneş biçimini alan bir tanrıya değil , Güneş_Tanrı’ ya , yanlızca ona tapmayı emretmiştir. Dünyanın içerdiği tüm sır , gündüz yıldızına indirgenmiştir ve bunun sonradan yaratılmış batı felsefelerinin felsefelerinin kavrayamamış olması ya epistomoloji eksikliğinden yada kasıtlı çarpıtmalardandır. Mısırlılar için tek bir hakikatin maddeleşmesinden başka bir şey değildir. Bundan çıkan sonuç , tanrısal gerçekliği yansıtan firavunun gücünün yaşamın her alanını kapsadığıdır. Akhenaton’la birlikte firavun yalnızca Güneş – Tanrı olduğunda, bu sınırlama , firavunu , tanrısallığın tezahürlerinden ve yaşamın mucizelerinden dışlar. Bu nokta önemlidir, çünkü Mısır tanrıları kavranamayan ve bilinemeyen tanrısallığın metaforlarıdır ve her yerde her zaman hazırdır. Örneğin Osiris miti, ölen ve isis ile Nephtys’in ilgisi sayesinde yeniden doğan bu tanrı, bitkiler, Nil’in taşması yada yaşam ve ölüm gibi bütün döngüsel olayları açıklamanın bir biçimidir. Mısır dini hakkındaki kötü niyetli basitleştirmeler Mısır felsefi zekasına hakaret etmekten başka bir şey değildir. Bir çok nesne tek bir gücün ortaya çıkış noktası olabilir. Bütün tanrısallığı kavramanın olanaksızlığıyla buna saygı göstermenin zorunluluğu arasında yer alan Mısır’ lı tanıyabileceği , korkabileceği ve aynı zamanda tanrısallığın tezahürlerine ibadet etmiştir. Giden ve gelen olan ve ay tanrısı Khonsu’ya yol açan izci köpek-tanrı Upuanut’a , aslan-tanrıçalar Pakhet ve Sekhmet’e gibi. Mısır Nil’den , Nil ‘de Afrikadan doğmuştur. Mısır ‘ın uygarlığı gibi dinininde Afrikadan etkilendiği yadsınamaz. Afrikanın geri kalanında olduğu gibi kutsallık duygusu doğaldır. Mısır’a göre tanrısallık yaşama içkindir ve bütün biçimleriyle yaşam tanrısallıktır. Mısır dilindeki neter sözcüğü hem tanrı hem de canlanma anlamına gelir. Tanrısallık hiç durmadan yenilenen bir şeydir. Antik Mısır’ı anlamak isteyen biri için bu temel kavramdır. Bu kavram erken dönem Batılı Mısır uzamanlarının kavraması zor olan bir düşünce yapısıydı, bunlar vahiyli bir din olmasınıda güçlükle kavramışlardır. Tanrının soy kütüğü uzun süre tartışma konusu olmuştur. Bunların totemlermi yoksa fetişlermi olduğu S. Morenz’ e kadar tartışılagelmiş ve Judaize düşünce tarafından üzerinde oldukça dezanformasyonlar yapılarak batı eğitim sitemine alınmış ve etkileri hala devam etmektedir. Mısır tanrılarının Tinit Hanedanlığı döneminde ; İÖ 3150 doğru ; ortaya çıktığı varsayılmaktadır. hayvan başlı tanrılar , Horus’ un öncüsü olan şahin başlı , Hathor ‘u duyuran inek başlı tanrılar daha o dönemde görülmekteydi , fil başlılarda vardır fakat daha sonra panteon içinde görünmez. Bu tanrılar doğadan kültüre geçişe tanıklık eder. Mısır’lı tanrılara bu hayvan başlarıyla niteleyen bireyselliklerini koruyarak bir değişim alanı yükler. Bu alan içinde aynı tanrı kimi zaman eril kimi zaman dişil olur ve sık sık rol değiştirir. Amon kimi zaman anne olur ve dünyanın yaratıcısı tanrıça Neith kadın gibi davranan bir erkek ve erkek gibi davranan bir kadındır. Çiftcinsiyetçilik yaratılmamış olan erildişilin ifadesidir. Bu anlamda Çok Tanrıcılık insanın küçümseyeceği bir ifadeden öte , yeryüzünü tanımadaki olanaksızlığının bir ifadesidir. Böylece Akhenaton , devrimci bir nitelik taşır. Çünkü büyük bir kendini beğenmişlikle sadece entellektüel olmanın ötesinde kişisel hanedanlıkla ilintili olduğunu görmek çok önemlidir. Çünkü firavun tanrısal kökenden geldiğinden Akhenaton, Güneş – Tanrı’yla özdeşleşir. Akhenaton , firavunun iki babalığı arasındaki gerilime de son verdiği varsayılabilir ; Güneş teoloji‘ sine göre gerçekte RA ‘ nın oğlu , fakat Osiris’ in temsil ettiği önceki ölmüş kralın yerine geçtiği için aynı zamanda Horus’ tur. Böylece Akhenaton güneşin tek cisimleşmişi olur. Bu kuşkuludur., çünkü bir yandan Kraliyet ideolojisinde , eski ve orta imparatorluğun güneş teolojisi, Osiris soyundan geldiği iddiasıyla, bir yana atılmadıysa da adım adım egemenlik altına alınmıştır. Diğer yandan Ra’ nın oğlundan başka biri değildir.Fakat bilinemez olan Ra’nın kendisi hiç değildir. Tek tanrıcılığın Musa tarafından ödünç alınmasına gelince , tehlikeli spekülasyonların zevkine cevap vermekten öteye gidemez. Özellikle Freud teorisi doğrudan Siyonizme hizmet etmek için hazırlanmış oldukça temelsiz ve somut kanıttan ve tarihsel çarpıtmaları beraberinde getirir. Spekülasyonlar üzerine teoriler yazılmış ve Yahudi inancına temel oluşturulmuş ve günümüze değil gerçekmiş gibi insanoğluna aktarılmıştır. Akhenaton , Tek Tanrıyı yaratmadığı gibi bizim şeytan ‘ ımızıda yaratmamıştır. Şeytan ‘ın Mısır dinindeki öncülleri itibariyle bilmek önemlidir. Mısır Dini yaklaşık 3,000 yıl ayakta kalmış , doğma içermeyip bir yorum sistematiği içerdiğinden bir çok kozmik dönüşüme uğramıştır. Uzun süre Mısır’ın iki esas tanrısı olduğu öğrenilmiştir. Biri yukarı mısır’ ın efendisi Horus diğeri aşağı Mısır ‘ın efendisi Seth . Her ikiside , Osirisle İsis’ in oğludur ve iktidar kavgasına tutuşacaklardır. Seth , Horus ‘un mirasına karşı çıkarak babası Osiris’i öldürmüştür. Horus teke tek kavgada kardeşine meydan okudu , onu yendi ve birleşmiş ülkenin hükümranı oldu. Krallık iktidarının meşru aktarımını açıkladığı kabul edilen bu Mitte Horus iyi evlat , Seth ise kötü evlattır.Bir çok anlatıdada kötü karakterdir ve Kötülük Cininin habercisidir. Horus Fakat işin aslı daha karmaşıktır. Sadece Horus mitini çözmek bile önceki mitlerin çok iyi analiz edilmesine bağlıdır. Öncelikle Horus kültü tarih öncesi dönemde deltada başladı ve tüm mısıra yayıldı, sadece yukarı-mısır tanrısı olarak değerlendirmek bir hatadır. Seth ise yukarı mısır tanrısıdır ve Ombos şehrinde hüküm sürer. O dönemde iki tanrı barış içinde Kralın koruyucusu olarak yaşarlar. V Hanedandan önce onların birlikte varlığını doğrulamak için her birine Mısırın bir bölümü verilmiştir.Ve bu kökenlerin tersine yapılmıştır. Horus ve Seth Daha sonra bu iki tanrı arasındaki karşıtlığın geç ortaya çıktığı söylenebilir, çünkü V Hanedanlığın sonuna doğru, yani İÖ 2245′ e doğru ölmüş bir Kral Osiris’ in kişiliğinde ve ardılı şayan Kral Horus kişiliğinde temsil edildi. Ancak onsan sonra Horus , Osiris ile İsis ‘in oğlu oldu. Böylece Seth , Horus’ un rakibi düşmanı oldu. Farklı bir deyişle görünürdeki İyi ve Kötü , Horus – Seth çatışması hanedanlık sorunlarının dinsel bir bağlamda aktarımıdır. Mısır dininde Hristiyan anlamda ne iyi vardır nede kötü. Kötülük , iyilik olarak kabul edilen yaratılıştaki kaos’ un ortaya çıkmasıyla üretilmiştir. V. Hanedanlıktan sonra din tarafından betimlendiği biçimiyle kötülük politik Kral’ ın düşmanıdır , bütün monarşik devlet dinlerinin şemasıdır. Mısır dini kozmos’ un yorumuna dayanan bir sistemdir ve yaratılışı korumayı hedefler. Mısır tarihi boyunca Roma işgaline kadar mitler, kuzey ve güneyde sürekli değişecek , yabancı panteonları besleyecektir. Örneğin Seth asurlular tarafından benimsenecek Baal olarak karşımıza çıkacaktır. Horus ve Osiris mitleri bu değişimlerin canlı örnekleridir. Mısır dinine göre bu dünyada iyilik ve kötülük var olamazdı ve kaos ya da Kötülük raslantısaldır, çünkü denge onu kendi alanlarına itiyordu ve itaat edebilirdi. Yeni imparatorluk dönemine kadar yöneten sistemden başka etik bir sistem olmadı ve bu sistemin temel ilkesi uyumu sağlamak ve güce başvurmayı engellemektir. Sadece yeni imparatorluk döneminde din, ahlaki duygu ile din arasında bir ilişki kurarak tanrılardan duyulan korkunun inançlı kişiyi erdemli kılacağını öne sürdü. Mısır kozmogonisinde yaratılış , Kaos ‘un hassas bir anıdır ve kendi içinde hiçbir iyi ya da kötü ilke içermez. Etik , bir kez daha , insan toplumunun bir özelliğidir, yani dünyevidir. Mısır toplumunun temel yasakları , bizim anladığımız anlamda metafizik bir iyilik ilkesi dayatmaktan değil , yaşam kaynağı olan yaratılışın sürmesini güvenceye almaktan ibarettir. Yeryüzündeki iyilik ve kötülük Kaos ile yaratılış düzeni arasındaki mücadelenin yansılarıdır ve krallık iktidarı bu mücadelenin hakemidir. Dünyevi iktidar tarafından cezalandırılan insani ihlaller , Kaos ‘ un içini dolduracağı bir boşluk yaratan ihlallerdir. Fakat sondan önce , yaratılış art arda gelen başlangıcından başka bir şey değildir. Her akşam , gün batımında gökkubbe tarafından batıda yutulan tanrıça Nut , ertesi gün , gökyüzünde yükselmek için kalçalarını ayırarak yeniden çıkar. Nut Mısırlıya göre dünya , yıldızları ve yaratılışıyla birlikte yok olacaktır. Antik Mısır eskatolojisini , yani sona ilişkin kendi bakış açısını içerir. Yunanlılar zamanın sona ererek yeni bir altın çağ başlayacağını mısırdan ithal etmişlerdir. Mısır dininde ezeli bir şeytan ve lanetli bedenlerin ruhlarının Nihai yargıdan sonra sonsuza dek işkenceye maruz kalacağı fikri bilinmemektedir. Bununla ilgili yapılan her türlü yorum ve düşünce spekülasyondan ibarettir. Herşeyin kaçınılmaz ölümü ve başlangıçtaki Kaos'a geri dönüş fikriyle biçimlenmiş mısır uygarlığı kendisini, din dahil, insan toplumunun bir yansıması olarak görür. Mısır dini , yunanla birlikte , insan varlığını ve yaratılışı karşıt güçlerle uyum içerisinde tutmayı hedefleyen son büyük dindir. Dolayısıyla şetan fikri yoktur. Tanrıların bile öldüğü bir uygarlıkta, sonsuz lanetleme düşünülemez.
  4. Madde birrrrr !!! Kürtçe diye bir dil yoktur. madde ikiiii !!!! kürt olarak adlandırılan farisi aşiretlerini anadoluya Yavuz Türkleri katletmek için getirmiştir. anadoludaki yerleşim yerleri Türkün malı olmasından isim gibi abuk istekler olmaz.
  5. Dersim bir katliam değil isyandır. provakasyon işlerinden ne zaman vazgeçeksiniz bu topraklarda bilinmez.
  6. Konuyla ilgili düşünecelerinide alabilseydik bu uzun yazının içerisinde.
  7. Merhaba;İsrail ya da Göksel Hizmetkar Cinlerden Modern Şeytana yazınızı hayranlıkla okudum..Tesbitler yerine oturmuş.. kadının şeytanın hizmetkarı anlayışı Günümüze kadar şekil değiştirilmiş versiyonuna bazı topluluklarda şahit oluyoruz (değer verilmemesi,insan yerine konmaması,kız çocuğu doğumlarının babaya verdiği,üzüntü gibi,gibi)İ.Ö kızların diri diri gömülmelerini de unutmamak gerek..Saygılar

  8. Bu ülkede insanların dürüst olamayacakları kavramış durumdayım, en azından yukarıdaki pentagon söylemlerinin derinliklerini biliyorlarsa. Biz bu filmi Türkiyenin natoya sokulma sürecinde izlemiştik. Malesef ki piyonlar her zamanki piyonlar, piyonları piyon yapanda vatansızlık özlemi. Tıpkı 1945 CİA raporu gibi. Yenilmeyeceğiz. !!!!
  9. Batı insanının resmi tarihi bir kayıpla başlar, anlatılan tüm tarih Hegelci anlamda fenomenolojik bir tarihtir. İnsanın en derin kaygısı kendine köken yaratmaktır. Bu kökenleri bilmedikleri zaman uydurmuş , yüzyıllar boyu kendini olduğu gibi kabul etmemiştir. Kitaplar olmasa insan belleği zayıftır ; bu nedenle İskenderiye kütüphanesinin yakılmasıyla başlayan süreçte ,Katolik engizisyonundan Hitler’e kadar kitaplar yakılmıştır.XX yy. ortasına kadar tiran II. Nabukodonosor’un soyundan gelen tiranın öfkesinden kaçan onbinlerce İbrani için yazılmış olan Tekvin’den başka yaratılış hikayesi yoktur. Şeytanın kurbanları olduğumuz tüm eğitim kurumları içerisinde bize öğretildi ve biz buna inandık. Atalarımız olan Adem ve Havva sıradan zevklerin bulunduğu Yeryüzü cennetinde oturur, her türlü paradoksal gerçekliğin olduğu bu yer hem doğulu hemde Rousseacu özelliği bünyesinde taşır. Panterlerle kuzular bir arada yaşar, demek’ki panterler otoburdur. Cennet (Aden) bir İbrani buluşu değildir.Aden Sümerlerden gelir ve İÖ III-II yüzyıla kadar uzanır; Akad dilinde yine Cennet demek olan Adenu’dan türemiştir. Bu yer görüldüğü kadarıyla ne İbranilere aittir nede tüm zamanlara çünkü Arkeologlar Tekvin’deki Adenu’yu sulayan tek bir koldan kaynağı olan dört ırmağın yani , Pişon , Gihon, Hidekel, ve Perat’ ın Basra körfezine döküldüğünü düşünürler. Bunlar Fırat ve Dicle’ nin iki ana kolu olmalıdır. Kısacası Cennet eskiden Irak’ta olmalıdır. Adem ve Havva masumdur daha sonra Şeytan Havva’yı baştan çıkarmış, yenik düşen Havva daha sonra Adem’i baştan çıkarmıştır.Böylece kötülüğün ne olduğunu bilmeyen ilk insanların günahlarının ağırlığını sonsuza dek taşırız.Hukuksal yönden bir suçun oluşabilmesi için Kanuni Ehliyet şartı aranırken Tanrının böyle bir ehliyet arama derdi yoktur. Peki Tekvin’de çıplak yılan olarak tasvir edilmiş olan bizim Şeytanımızmıdır.? Bahçenin ortasında bulunan ağaç meyvasından yerlerse ne adem’in nede kendisinin öleceğini ilk kadına söyleyen bu yılan Şeytanmıdır. ? Söz konusu ağaç iyiliğin ve kötülüğün sembolüdür. Dolayısıyla iyiliği ve kötülüğü bilmeyi yasaklayan Tanrısal emir tartışmaya açıktır. Tanrıya saygı , iyiliğin ve kötülüğün bilinmesini gerektirmezmi. ? Tanrı iyiliğin ve kötülüğün ne olduğunun bilinmesini yasaklamış olabilirmi. ? Dahası bu yılan meyveyi yerlerse tanrılar gibi olacaklarını söyler. Ancak ölümü cennetten çıkışta tanıdıklarından ,önceden zaten ölümsüz olduklarından Tanrı gibi oldukları ve bunun yılan kadar uyanık bir hayvana yakışmayacak mantıksızlıkta bir söylev olduğu düşünülebilir. Hakikat çok basittir : Adem ve Havva sevişmişlerdir, günah buradadır. kadın ve erkeği yaratıp bunları sıcak bir bahçede çırılcıplak bıraktıktan sonra kaçınılmaz günahı bekleyip sonrasında alevlerle tehdit etmek pek anlaşılır bir şey değildir. Kötülük ağacı bir simgedir, tıpkı bütün simgeler gibi anlamı muğlaktır, peki yılanda böylemidir. ? Bundan kuşku duyulabilir çünkü Tanrı ona yılan olarak hitap etmiştir : karnının üzerinde yürüyeceksin ve ömrünün bütün günlerinde toprak yiyeceksin. Ve şöyle devam eder : ve seninle kadın arasına ve senin zürriyetinle onun zürriyeti arasına düşmanlık koyacağım. (Zaten başka türlümüdür.?) Aden bahçesinde yılan ve insan zürriyeti mesafe yokmudur.? Dahası yılan kılığına girmiş Şeytan ise cennete işi nedir. ? Bu Tanrının kötülüğüde yaratıp cennete sürdüğü anlamıdamı taşır. ? Eğer böyleyse Adem ve Havvanın cennette oturan birinin davetine uymuş olması nasıl cezalandırılabilir. ? Cennetten kovulma , ilk gelen insanları pek etkilemez, entelektüel birikimleri ve fizikleri olağan üstü şaşırtıcıdır.Fakat dahada şaşırtıcı olanı Tanrının insanların yeryüzüne yayılmasından hoşnutsuz olmasıdır.Tanrısal hayal kırıklığının sonucunu tüm yaradılış öder ve Tufan olur. Bu yılanın bir oyunumudur yoksa kendinden daha fazla geçim maddesi biriktiren kardeşine öfkelenen Kabil’in cinayetinin bir sonucumudur. ? Bu durumda gökte uçan kuşun suçu nedir. ? Görüldüğü üzere Yahudiliğin başlangıcından itibaren kötlüğün kaynakları belirsizdir.Bununla kast edilen yazılı Yahudiliktir ; çünkü İncil mezapotamya arkeolojisi tarafından Habiru, İbraniler adı altında bilinen halkın oluşumundan sonradır.Hatta İncil çok sonradır. Çıkış sonrası , yani Kudüs’ün İ.Ö 587’de II. Nabukodonosor tarafından zaptedilmesi ve yok edilmesi , İ.Ö 538’e dek babilde Yahudilerin esir edilmesi sonrası yazılmış , farklı öğelerden oluşan bir metindir. Demek ki Tekvin Kudüs’e geri dönüşte yani V. yy başında yazılmış olmalıdır. Dahası ,Tekvin’e göre yaratıcının hayal kırıklığı ile kendi yarattığı oğullarının gürültüsüne kızan Babil’in çabuk öfkelenen yaratıcısı Apsu arasındaki benzerlik insanı etkilemez. ? Ya da Tanrı Enki ve sarhoş eşi Ninmah tarafından insanlığın eğri bacaklı ve başarısız olarak yaratıldığı yaratılış hikayesine nasıl benzemez. ? Üç durumdada yaratıcının başarısız kalmış ilk yaratılışı vardır, bu tanrısal öfkeye neden olur ve artık Şeytan ‘ a gönderilmeye ramak kalmıştır. Babil sürgününde alınan sadece yaratılış değildir, Nuh’un hikayesi Babil efsanesinde bulunur. Peki Yahudiler kendi şeytan yorumlarını nerden almışlardır.? Çünkü şeytan diye adlandırılmış olsada Cenneteki yılan Şeytanın bir taslağıdır.Babil destanında bir baştan çıkarma bölümü vardır ve buradaki terimler Tekvinde Adem’in Havva tarafından baştan çıkarılmasını hatırlatır : Tanrıça İştar ‘ın cazibesine kapılan Endiku kendini “ bilgelik ve büyük bir bilgiyle” donanmış bulur.İştar’ın sevgilisine yönelttiği sözler yılanın tanrı gibi olacaksınız cümlesiyle şaşırtıcı olarak benzer. Fakat İştar , Babil dininde özellikle bir kötülük ruhuyla özdeşleştirilmiş olmaktan uzaktır ; kuşkusuz , baştan çıkarıcı bir Tanrıçadır, çılgın ve kimi zaman acımasızdır, ancak kötülüğü temsil etmez. Tekvinin özgünlüğü şeytanın habercisi olan bu yılanı keşfetmiş olmaktır. Peki Şeytan baştan itibaren varmıdır. ? İlk bakışta Tanrının Kabil‘i azarlamasının düşündürdüğü şey budur.Kabil ilk mahsulünden elde ettiklerini Tanrıya sunduğunda tanrı bilinmeyen bir sebepten bağışı kabul etmez. “ Eğer iyi davranırsan o yükselecek mi. ? ve eğer iyi davranmazsan ,günah kapıda pusuya yatmıştır ;ve onun istediği sensin” Ortadoğuda bolca bulunan kim olduğu belli olmayan basit bir cin konusudur, fakat şeytan değildir. Bunun kanıtı meseller Kitabı’ndaki Şeytan hakkında söylenenlerden anlaşılır. “ Ve Tanrı oğulları rabbin önünde kendilerini takdim etmeye geledikleri gün vaki oldu ki, onların arasında şeytan’da geldi.Ve rab şeytana dediki : nereden geliyorsun ? Ve şeytan rabbe cevap verdi : Dünyada dolaşmaktan ve oradan gezinmekten. Ve rab şeytana dedi : Kulum Eyübe iyice baktınmı ? Çünkü dünyada onun gibisi yok ; kamil ve doğru adam…” Göksel konseyde Şeytan , tanrının yakını olarak bulunur.Bu şeytanın aşağı aşağı bir tanrı olarak, fakat yinede tanrı olarak görülmesidir. Burada , Vedacılıktan türeyen dinleri ve Triker Loki’yi çağrıştırır. tanrının onayıyla Şeytanın zavallı Eyübü sınayacak fakat her şey yoluna girecektir.Nihayetinde şeytan tanrısal istencin aletidir.Bu istençler, paradoksal biçimde , Eyüp’ün görüldüğü kadar erdemli olup olmadığını öğrenmeyi hedefler. Demek ki şeytan gözden düşmüş melek, ağzı salyalı isyancı, tanrının yeminli düşmanı değildir.Bu aynı zamanda peygamber Mikaya’nın İsrail kralı Ahab’a anlattığı hikayeden edinilen izlenimdir. Eyüp’ün hikayesinde kışkırtıcınınkine benzer bir konuşma, Mikaya’nın yürekliliği işe yaramaz : Peygamberin başı Sedecias onu tokatlar , ardından kral onu hapse atar.Demek ki Tanrı Ahab’ın yenilmesi niyeti gerçekleştirmiştir ve bunuda esrarengiz Yalan Ruhu sayesinde yapmıştır. Bu şaşırtıcı anlatılar eski bir Mısır hikayesinde görürüz : Bir generali savaşa göndermek isteyen Osiris , ona ruhları gönderir ; İki cin onun içine girdiler ve onda kalbi şenliği unuttu.Yaşam adına ,kardeşlerim, savaşmak istiyorum.! Yahudi tanrısı hiç süphesiz Osiris kurnazlığından esinlenmiştir.Dinlerdeki mitler gibi tanrısal kurnazlıklarda dinden dine geçmiştir.Bu iblisvari Ruh Tanrının müttefiki olduğunu İşaya kitabında görürüz.Mısır’la ilgili tanrısal lanetin taşıyıcısı kehanette Tanrının kabile başkanlarına kafalarını karıştıran bir ruh gönderdiği duyulur.Bunun üzerine Mısır kendi kusmuklarına basan bir sarhoş gibi sendeleyecektir. İ.Ö VIII-VI yüzyıllar arasında yazılmış İşaya kitabında Yahudiliğin ne Şeytanı nede Cinleri Tanrının düşmanı olarak değil daha çok omum hizmetkarları olarak temsil ettikleri bir kez daha kanıtlanır. “ Ve Abimelek üç yıl israile reis oldu.Ve tanrı Abimelek’e şekem erleri arasına kötü bir ruh gönderdi…” Şekemler , gerçektende yalancı ve namussuz insanlardır, Yerubamel’in yetmiş çocuğunu katederek bir kölenin oğlu olan Abimelek’i kral seçmişlerdir.Tanrısal dalaverelerin etkileri yıkıcı olmuştur. Görüldüğü gibi , İblis görevlileri Yehovanın intikamlarını kesin olarak yerine getirir.Kişisel amaçlı vasat ve sefih işlere kendileri vermediklerinde İblisler göksel kahyalardır.Yani tanrının hem hizmetkarı hemde müttefiki. Fakat I. Tarihlerde durum başka türlüdür.Şeytan yeniden ortaya çıkar , bu kez Davut’a bahtsız bir karar vahyeder : bir sayım yapmayı emreder ; oysa bu sayım vebaya yol açacaktır. “ Ve Şeytan İsraile karşı kalktı ve İsrail saymak için Davudu tahrik etti. “ Tarihler Helenistik dönemin başlangıcıdır, yani İ.Ö III yy demek ki Şeytan iki yüzyıl içinde nitelik değiştirir, artık tanrıyla işbirliği yapmamakta kendi hesabına çalışmaktadır. Yaklaşık iki yüzyıl sonrada Tanrı Konseyinin eski üyesi yine statü değiştirmiştir.Essenililer tarafından Kumranda İ.Ö II ikinci yarısında yazılmış iki Ahit arası metin olan Jübileler kitabının öne sürdüğü gibi zamanın sonunda ne şeytan olcaktır nede kötülük ve İsrail ülkesi sonsuza dek temizlenmiş olacaktır.O dönemde Ferisiler dünyaya 6 binyıl, klise babaları ise yaratılıştan itibaren 7 bin yıl vermekteydi.Kozmoloji daha sonra bu tarihleri değiştirmiştir. İbranilerin Şeytan fikri İ.Ö VI yüzyılla İ.S I. yy arasında değişir.Şeytanlar Yahudiliği İ.Ö 150 ile 300 arasında işgal etmiştir. Ölüm cini Mevet, çocuk hırsızı Lilith, veba cini Reshev, cinlerin yardımcısı Belial , ve isayı baştan çıkaran Azazel , rolü tam olarak belli olmasada Şeytan’ına bunlara ekleyebiliriz. Yahudilikte cehennem yoktur. Ölülerin gittiği Şeol bizim cehennem anlayışımızla kıyaslanamaz. Burası bir sessizlik ve unutma yeridir.Ölen bütün insanlar oraya gider.Dönüşü yoktur.Bu terimde mezapotamyadan ithal edilmiştir.Tıpkı Asur-Babillilerin Arallu’sunda yazılı olması gibi. Bu Eyüp kitabına göre tüm insanların buluşma noktasıdır.Ne cehennem vardır nede cennet, tıpkı Hristiyanlığın daha geç keşfi Araf gibi. Ruhun ölümsüzlüğü fikri eski ahitte yer almaz.İ.Ö II. yy ölülerin dirilmesinden söz eden İbrani İncilinde ortaya çıkacaktır. Eski Ahitte şeytan karşısında Yahudilerin ilgisizliği saul’un Endordaki cinci kadını ziyareti bölümüdür. Bu ziyaret olağan üstü simge şiirsellik taşır.(Samuel I ) Filistinliler İsrail üzerine saldırı için birliklerini Shunem sınırına yığdıkları dönem başlar.Saulde ordularını Gilboaya yığar. Tanrıyla irtibat kurma denemeleride sonuçsuzdur.Samuel ölmüştür ve saul cincileri ve bakıcıları memleketten kaldırmıştır. Bu bağlamda eski ahitin hiçbir yerinde yer almayan ölüler yoluyla gelecekten haber veren falcılar yada medyumlara danışmanın yasaklanmasından değil , Samuelin hayaletinin dirildiğini gören Saulun korkusundan kaynaklanmıştır.Cinci kadın samuelin hayaletini çağırarak savaşın sonucu hakkında ; savaşı baştan kaybettiğini ,üç oğlunu savaşta kaybedeceğini saula bildirir.Saul yenilir ve hikayenin devamı doğrulanır. Ortaçağ Avrupa terminolojisinde ruh-büyücü , yani Şeytanla pazarlık yapan ve sonsuz lanete mahkum kişinin medyumluk mesleği şeytansı değildir.Tam tersine dolaylı olarak Tanrının sesidir. Eski ahitte kötü ruhunun samuelden ayrılması , kötü ruhun cin olduğunu ve tanrının niyetinin bir parçası olduğunu ortaya koyar.Demek ki eski ahitte tanrı hem iyilik hemde kötülük’tür.Yani ahitte ise Şeytan daima tanrının düşmanı olarak karşımıza çıkar.Bu dünyanın prensidir.Şeytan eski ahitte kötülük değildir tanrı iradesinin gerektirdiği ıstıraptan başka bir şey değildir. Yunanlıların eşdeğer sözcüğü diabolos sözcüğüyle cevirdiği Har-Shatan yani hasım adı bizim şeytan buradan gelmiştir.Şeytan tanrının hasmı olsada onun hizmetkarıdır, tanrının kaybetmesini istemez, çünkü bu kayıp yaratılışın ve kendisininde sonu olacaktır.Bu dünyanında tanrısı olan iyilik tanrısı dünyayı denge unsuruna göre kurmuştur. Eski ahitin hayranlık veren en derin dersi , İÖ VII ya da VI yy da dünyanın efendisi olan ve kötülüğe hoşgörü gösteren bir tanrı kavramının teolojik güçlüğünü çözmüşlerdir.Bu daha sonra Gnostiklerin içine düşecekleri güçlüktür.Gnostikler bu güçlükten yapay bir kavramla çıkarlar : Biri yalnız tinsel diğeri yalnız maddi olan iyilik ve kötülük’ün üstünde yer alan gerçek yaratıcı Demiurgos. Eski ahitin tanrı –şeytan ittifakı Musanın üçüncü kitabı levelilerde görülür.Bu kitap neredeyse incildeki buyrukların yarınsı içerir.Musanın kardeşi olan ve tanrıya kurallara uygun olmayan kurban sunduğu için cezalandırılan Harun iki oğlunun ölümünden sonra tanrı musaya görünür ve şöyle der : Harun, Yahudiler için iki teke ve bir koç alacak ve tapınağa gidecektir, orada tanrı kefaretgahının üzerinde belirecektir, Harun belirli saatte orda olacak yoksa ölümle cezalandırılacaktır.Tanrının kabul ettiği tekeler ilahi bir işaretle belirlenecektir.Diğer teke Azael’ e sunulacaktır. (şeytanın kendisi değilse-yardımcısı) Bir uçurumdan aşağı atılacaktır.Bu ünlü günah keçisidir. Böylece şeytan günah keçisi haline konularak dünyada yolunda gitmeyen her şeyin yükünü çekecektir.İÖ. III yada II yy kadar Tanrının tescilli bir düşmanı olan bir şeytan varlığı yoktur.Şaşırtıcı gelsede bu tüm metinlerde böyledir.Yinede şeytan Yahudilikte vardır ve hristiyanlık şeytan’ı Yahudilikten almıştır.Tüm yeni ahit şeytan ve cinlerin kötülükleriyle doludur.İncil yazarları Eski ahite ait kısıtlı bilgiye sahiplerdir.Tüm bilgilerini Essenlilerden almışlardır. Peki şeytan ne zaman , nasıl rol değiştirmiştir. ? Değişimin habercisi Hristiyanlıktan öncedir.Şeytan ve cinlerin tanrı düşmanı olarak çıktıkları ilk metinler Enoş kitabıdır.Kısmen esenlilere ait olduğu düşünülsede karma bir kitaptır.Gnostisizmin bir çok izine raslanır.Şeytanın politik bağlamını burada anmak, tarih sahnesinde olmayan İsanın rolü ve sürecini kavramada önemlidir. Yahudi metinlerinde şeytan karşısında kararlı bir tavır takındıkları dönem Helenistik Yahudi dönemidir.Helenizm , Yahudiliği kısmen yutmak üzeredir.Yahudiler babil karanlığından tam kurtulmuşlardır ki, İskender imparatorluğunun etkisine girmişler , 1949 Filistinde Yahudi merkezi kuruluncaya kadar olan ki süreç başlamıştır. İ.Ö 175 ‘ten itibaren Helenleşmeye başlayan Yahudilik , Büyük rahip Jason kudisü tamamen Helenleştirmiş en kötüsüde ismini Antiokheia olarak değiştirmiştir.Kurumlar helenistiktir.Sünnet artık terk edilmeye başlanmıştır.jason kendisinin yerine geçen meles adlı büyük rahibin dahada Helenci olduğu kanısındadır.Ardından 2 rahibin ; Menelasın aristokrat yandaşları ile Jasonun halktan gelen taraftarları anlamsız biçimde bir birlerinin kanlarını dökerler.Filistin efendisi ve Suriye’nin selefki IV Antiokhus bu saçmalıklara çok kızar ve Yahudiliği tümden yasaklar.Buna isyan eden ; antik Yahudiliğe sadık kalan Mattatias ve altı oğlu vahşi şekilde pağan tanrılara kurban veren bir yahudiyi toplum önünde öldürür. Böylece Yahudiler ve pağanlar arasında gizli savaş başlar. 70 yılında Titus’un Kudüsü yağmalamasıyla Yahudilik tümüyle tasfiye edilmeye başnacak ve yok olma tehlikesiyle karşılaşmıştır.Kesin biçimini almayan iki buçuk yüzyıllık gerilla savaşı ve en ünlü dönem isa’ nın çarmıha gerilmesi ardından gelen süreçtir. Politik ve din savaşları beraber yapılmaktadır. Makkabiler Tora’yı canlandırmak hemde kişisel hırsları için savaşırlar. Zaferleri politik arenada sürekli bocalar.Mirascıları Yonatas Helenizmin cazibesine kapılacak ve Isparta ile dostluk anlaşması imzalayacaktır.Yine ardılı IV Alexandros İannaios ‘da Yahudi kralı olarak yunan karakterlerini para üzerlerine basacaktır.Sondan bir önceki kral II. Yohannes Hykanos Helen karşıtı Essenlileri katledecektir. Bunların tümü XX yy. yeniden yorumlanmıştır.Essenlilerin öncülü , son derece ünlü olduğu kadar gizemlide olan, adalet sahibi adıyla tanınan , vahşi şekilde çarmıha gerilerek öldürülmüştür. Assomilerin hangisinin öldürüldüğü bu yüzyılda bile hala tartışılmaktadır. Gerçek olan Helenizmin kışkırtmalarına teslim olan Helen karşıtı Makkabilerin kökeninde , kendilerine kaynaklık eden isyan ruhu tekrar alevlenir.Yahudiler artık pağan işbirlikçilerini red eder. İ.Ö II yüzyılın ortasına doğru bu öfkeyi dile getirerek bir grup essenli çöle çekilir. Helenle özdeşleşmeye çalışan gruplar tarafından küçümsenir ve aforozlar birbirini izler.Kudusün en saygın Essenlisi ilahi Gnostik abidelerinin yorumcusu Adalet sahibini ölüme Mahkum edilir ve çarmıha gerilir. Günümüzde kökten dincilik olarak adlandırılan bu eğilimle dinsel sertlik derinleşerek Eski ahitten kopma meydana gelir.Şeytan , Eyüp kitabında gördüğümüz göksel meclis üyeliğinden statüsünü resmi olarak kaybeder.Yahudi inancı Paul’ün getirdiği değişikliklerle cehennemi bir hal aldı. Pavlus , ilk havarilerin azgın muhalefetine rağmen , İsacılığı Roma Hristiyanlığına dönüştürmek için Yahudi kökeninden kopardığında ‘da bu cehennem vari halini koruyacaktır. Şeytan adı yada eş anlamlısı babil, Baal, Belial adı ne ölü deniz yazmalarında nede iki ahit arası metinlerde tanrısallıkla özdeşleştirilmeden karşımıza çıkmaz.İlahiler yazılarında damas belgesi denilen Damas ülkesindeki yeni ittifak üzerine belgede savaş üzerine yazılarda kötülük prensinin tanımlaması kesindir artık. Belial yok olmaya mahkumdur ; Işık prensinin yükselişi karşısında yok olmalıdır, kimi zaman aldatma ruhuyla karanlıklar meleğiyle özdeşleşir.Düşman olarak görünür ve tanrıdan tamamen ayrıdır.Sancak ve boru taşımayla ilgili anlatılarda (Esseniler savaşa iyi hazırlanır) ; Tanrının öfkesi Belial ve onun nasibindekilere istisnasız herkese karşı kudurmuştur. “ İki ahit arası metinler ve kurman metinlerindeki eskatolojide Şeytan rolüne ilişkin tutarsızlıklar ortadadır ; tüm yazarlar şeytanı tanrı düşmanı olduğu konusunda hem fikir olsalarda her yazar farklı fikirle yorum getirir. Tekvine kadar uzanan metinlerde yeni ayrıntı kadının şeytan müttefiki olmasıdır. Çünkü Essenlilerin temeldeki kadın düşmenlığı fırsat buldukça ortaya çıkar ve kadını şeytanın hizmetkarı olarak suçlarlar. “ Kadın kötüdür, çocuklarım, erkek üzerinde otoriteleri ve güçleri olmadığından onu kendilerine çekmek için yapmacıklıklara başvururlar…Kadın erkeği açık açık karşısına cıkarak yenemez , fahişe tavırlarıyla onu aldatır. “ İki ahit arasındaki Ruben vasiyetinde “şehvetperestlik aklınızı Çelmiyorsa Beliar size boyun eğdirmez.” Şehvetperstlik sizi tanrıdan uzaklaştırarak Beliar’a yaklaştırır. Bu oldukça raslanan düşüncedir. Essenliler evliliğe düşmandır, dahası fiziksel güzelliklerinden emin olmadan kimseyle evlenmezler. İki ahit arasında yazılan başka bir metinde “ Adem ve havanın Yunan Yaşamında “ : havanın cennete oğlu şit eşliğinde geldiği anlatılır, şit bir hayvanın saldırısına uğrar ve Havva hayvanı azarlar.hayvan şu karşılığı verir : tanrının sana yemeği yasakladığı ağacın meyvesinden yedin ve bizimde doğamız bozuldu. Burada cennetten kovulma sonrası yaşamın tüm kötülüğü ilk kadının hesabına yazılır. Essen ideolojisinde iki dönemin birleşme noktasında Yahudiliğin büyük krizi diye adlandırılan ; Essen ideolojisinde şeytan tanrının yeminli ve ezeli düşmanı olarak tanımlanmıştır. Bu evrim Essen Yahudiliğinin derinliklerinden dalga dalga yayılan mutlak ikicilik Gnostisizm akımına doğrudan yansır. Dünyanın tanrı ve şeytan arasındaki paylaşımı tamamlanmıştır. Bu ikicilik Yahudi keşfi değildir. İlk önce İ.Ö VI Mazdacılık tarafından formüle edilmiş . Zerdüşt sonrası İranlılarda evren iki temel kutup etrafında şekillenir.Tanrı –Ahura Mazda ve Şeytan –Ahriman. Pers ve medler babili işgal ettiklerinde Yahudiler orda tutsaktır ve onları pağanların elinden kurtarırlar. Yahudilere iyi davranılır, babil rahipleri katledilir. Darius ardından gelen Artakserkses zamanında Kudüs tapınağı ve duvarları inşa edilir, Ezra yine onun sayesinde Yahudanın şefi ilan edilir. Yahudilere göre persler kalıtımsal olarak iyidir. Yahudilerin Perslilere göstermiş olduğu ilgilinin politik sebepleride vardır : Babili bağımlılığa zorlayan Perslerdir.Bu dönemde Yahudilik Mazdacılığı tanıyacak zamana ulaşmıştır. Sami halklarının ölümden sonra yaşama olan eski inançları persler tarafından ölümsüzlüğe kadar götürülerek Yahudi doktrinlerine girmiştir ve bu basamaktan bir adım yukarı atarak Hristiyan teolojisini doğrudan etkilemiştir.Başka dinler gibi Yahudilikte Mazdacılık biçimi altında Zerdüşt tarafından yenilenen Vedacılıktan kaynağını almıştır. Dört yüzyıl sonra Yahudi-Pers bağları silinmemiş İ.Ö 53 yılında parthlar Romalılara yenilgi yaşattıklarında Filistin Yahudileri ,şam nabantinleri, çöl Arapları ve Palmyralılar gibi umut olarak yönlerini Perslilere cevirmişlerdir. Zerdüşt dini tek tanrılıdır ve melek denen göksel yaratıklar fikirlerini onlardan almışlardır.Ahura Mazda adının –Hakikat, adalet , Yahudiliğin son adımı essencilikte Adalet sahibi olarak kullanılması Mazdacılığın Yahudiliğe dönüşünün güçlü girişimleridir. Ancak Yahudi halkının kimliği bir çok sentezi beraberinde taşımaktadır.Umutsuzluğa düştükleri dönemde düşmanı ödünç aldıkları şeytan tasfiri ile damgalamışlardır. Essen Yahudileri arasında mezapotamya nefreti kadına atfedilen simgesel role kadar uzanır.Kadın mezapotanya mitolojisinde büyüleyici iştar adıyla cadıdan başka bir şey değildir.En korkunç silahı beyniyle birleştirdiği vajinasıdır. Başta gılgamış olmak üzere saf ve soylu erkekleri sürekli hırpalamaktadırlar.Özellikle eski ahit ve babil tutsaklığından sonra iki ahit arasında kadının tamamen gözden düştüğü görülür; bu metinlerde kadının adeta doğanın hatası düzeyine indirilmiştir. Mitracılık doğuya doğru erilleşerek gelmiş , mezapotamyada tümüyle erkek kardeşliğine dönmüştür. Mezapotamyadaki bu kadın düşmanlığı kolayca kabul görmüş geriye tekvini yazmak kalmıştır.Tüm günahlar havanın hesabına yazılarak şeytan ve kadın düşmanlığınında temelleri atılmış olur. -http://neferkaminanu.wordpress.com/2009/11/30/israil-ya-da-goksel-hizmetkar-cinlerden-modern-seytana/-
  10. Ulus devlet batı argümanıdır ve Fransız ihtilalile bağlı olarak yaratılmış olan suni milletlerin argümanıdır, tıpkı Yahudi profların uydurduğu Aryan Irkı gibi. Taraf bir gazete değil , pentagon temsilcisidir. Bakınız Yasemin Congar. Bu ülkenin eski solcularının hepsi Ajandır, eskiden yüzlerindeki persona soldu, şimdi demokratcılık eşliğinde arapların elinden çalınan petrol kuyularının korunması için Türk insanını peşkeş çekmek için etnikcilik oynuyorlar. Biz bu filmi TC ' nin Nato'ya sokulmasında görmüştük. Tarih bizim için tekerrür değil doğrusaldır.
  11. Ne olmuş dersimde ? Bu konu hakkında bilgi sahibiysen Osmanlı-Rus savaşından itibaren masaya yatıralım. !!! 16,000 kişinin kaydını senmi tuttun. !!! Önce ermeni soykırımına 300,000 dediler , sonra uluslararası küresel şebekenin bu topraklardaki emelleri sayesinde 1,5 milyona kadar kağıt üzerinde çıkıldı. Sende maşallah bölgenin Nüüfus memuru gibi 16,000 rakamını vermişsin. 17,000 faili mechulün karşılığını pkk 'nın insanları dağa çıkarmak için MOSSAD' la yapmış olduğu işbirliği sonrasında Ermenistanda diktirilen TC ordu kıyafetleriyle baskın yapanlarda arayacaksın. Apo'nun Mit ajanı olduğu , MİT 'in ise yahudilerin ele geçirdiği ve SİYON için çalıştığı kayıtlı ve tescilli bir bilgi iken hala kalkıp çocukça söylemler yapmak 1945 CİA kürt dosyasını doğruluyor.
  12. Tengeriin ; Forumlarda fazla yazmıyorum yazmamaya çalışıyorum. Malesef bu ülkede Siyaset Felsefesi ve Tarih bilinmiyor. S.Felsefesi bilen , Tarihi ; Tarih bilense S.Felsefesi bilmediği için ülke etkin politka üretemiyor. Marksizm ve Kapitalizm tartışmaları arasında bir o yana bir bu yana savrulup duruyoruz, birde arada Soroscu arkadaşların demokratikleşme masalları olmuyormu , o zaman deli oluyorum işte. Aslında bu konuyla ilgili apo son yazısında beni şaşırtırcasına benim forumlarda ki yazılarımı onaylayıcı bir açıklama yaptı. Bu ülke ne çektiyse 68 kuşağı , yani Ajan Solculardan çekti, şuanda etnik milliyetçilik yaparak devam ediyor. Ve bizi oyalayarak uluslar arenasında sömürülmemize çanak tutuyorlar, Tıpkı Kastronun dediği gibi.
  13. Yurdum Türkiyesini anlatan güzel satırlar, nede olsa herkesin katili kendince kahraman. Devrimci nedir ? kendine öldürme yetkisi tanınan kişimidir.? Yoksa dünyanın her türlü sır'ını çözmüş Yahudi ideolojisinin anti-tezini uygulayan kişiyemi denir. ? 66. SONE Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni, Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez. Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini, Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, Değil mi ki ayaklar altında insan onuru, O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış, Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru, Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş, Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene, Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın, Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, Seni yalnız komak var, o koyuyor adama. William SHAKESPEARE
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.