Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ved

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    6
  • Katılım

  • Son Ziyaret

ved Hakkında

  • Doğum Günü 01-01-1977

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Erkek
  • Yer
    istanbul

ved - Başarıları

Çaylak

Çaylak (2/14)

  • İlk İleti
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde
  • İçerik Başlatan

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Admin

    ved doğum gününüz kutlu olsun!

  2. Admin

    ved doğum gününüz kutlu olsun!

  3. Admin

    ved doğum gününüz kutlu olsun!

  4. Admin

    ved doğum gününüz kutlu olsun!

  5. Admin

    ved doğum gününüz kutlu olsun!

  6. Admin

    ved doğum gününüz kutlu olsun!

  7. ved doğum gününüz kutlu olsun!

  8. bu sorullar kendi içinde çelişen sorular. Allah hakimdir abes iş yapmaz. kendinden büyük taş yapabilir mi? peki bu taşa ihtiyaç var mı? ne için gerekli. veya kendinizi örnek gösterin. siz padişahsınız. ve en büyüksünüz bütün mülk sizin. siz kendinizden büyük birini yaparsanız eğer sizin en büyüklüğünüz nerde kaldı. Allah en büyük ve herşeye gücü yetendir. ondan büyük ve kudretli biri olamayacağına göre bu sorular da abes kaçıyor. yani bu onu kim yarattı onu kim yarattı...sorularının başka bir versiyonu oluyor. mesela ben size şunu sorsam ne cevap verirsiniz 'sudan daha ıslak bir şey var mı? ya da su neden ıslak kısacası bir şey 'en' ise ondan daha 'en' olmaz, oldu mu o zaman o 'en' olur. hürmetler
  9. Bazen insanın aklına değişik sorular gelir; "Cemâl ve kemâl Sahibi'nin kendi cemâl ve kemâlini göstermek istemesi nedendir?" Bu, insanın aklına gelebilecek bir sorudur ve aynı zamanda bir sorunun da cevabıdır. Cenab-ı Hak kâinatı ve bizi niçin yarattı? Niçin şu meşhergâh-ı âlemi bir panayır gibi enzâr-ı âleme arz etti? Niye Cenab-ı Hak, ağaçların başında değişik türden sofralar hazırladı? Neden her yanı sofralar haline getirdi? Niye zemini bir çemenzâr olarak insanların seyr ü seyahatlerine müheyyâ kıldı? Yer niçin bizim için zelûl (sırtına binip gezeceğimiz bir hayvan gibi itaatkar) oldu? Bütün bunlara cevap verdiğimiz zaman, sorunun cevabını da bulmuş oluruz. Her cemâl ve kemâl sahibi, cemâl ve kemâlini göstermek istemesine binaen, Cenab-ı Hak da mutlak kemâlini ve kemâl derecesine varan mutlak cemâlini görmek ve göstermek istemiş ve bunun için kâinatı yaratmıştır. Kısaca, kâinatın yaratılması tezahür-ü Rububiyet içindir. "Cin ve insi yarattım Beni bilsinler ve Bana kulluk yapsınlar diye" (Zâriyât Sûresi, 51/56) buyuran Cenab-ı Hak, kâinatı Kendisini bildirmek, şuûnâtını göstermek ve bir de başka aynalarda Kendisini müşahede etmek için yaratmıştır. Soruda, insan aklına gelen, Cenab-ı Hakk'ın Kendisini göstermek istemesidir. Bu isteme meselesine karşı insanın içinden gelen reddiye de, insanın kendisinin görme ve görünme istediği zaman riyakârlık yapması keyfiyetidir. Allah, mahlûkata kıyas edilemez Evvela, Cenab-ı Hakk'ı mahlûkata kıyas etmek doğru değildir. Bizde su-i edep olabilecek bir kısım durum ve keyfiyetler ve akla gelen noksanlıklar -O, mülkün sahibi olduğundan- O'nda olmaz. Yani biz kalkıp "Şunu biz yaptık, şu işe sahibiz" desek, bu su-i edep olur. Çünkü biz kendi adımıza, o işin aşr-ı mi'şarına (yüzde bir) dahi müdahale edemeyiz. Ama Cenab-ı Hak, -bir kudsi hadiste de dediği gibi- "Ben melikim. Ben melikler melikiyim. Bütün meliklerin kalbi elimdedir. Bana itaat ettiğiniz zaman onların kalblerini lehinize çeviririm, isyan ettiğiniz zaman aleyhinize çeviririm. Öyleyse kimseyi değil, nefsinizi levmedin" dese bu, O'nun azametine uygun bir söyleyiş olur. Evet, Allah, yarattıklarından farklı ve yücedir. O'nun bazı sıfatları insanlarda cüz'i olarak görülse de Allah mütealdir. Nitekim Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir kudsi hadiste Allah'ın azametinden bahsederken şöyle buyurur: "Ben Allah, Melik ve Cebbar'ım! Her şeyin üzerinde mutlak saltanat ve hâkimiyetim vardır. Kimse benim taht-ı tasarrufum dışına çıkamaz. Nerede yeryüzünün melikleri ve orada büyüklük taslayanlar?" İşte bunlar, Kendisini anlatmada Cenab-ı Hakk'ın ifadeleridir. Allah Teala, Kur'an-ı Kerim'de de çokça anlatır Kendini. "Limeni'l-mülk - Mülk kimin?" diye sorar. Cevabı da çok nettir: "Lillâhi'l-Vâhidi'l-Kahhâr - Vâhid ve Kahhâr olan Allah'ın" (Gâfir Sûresi, 40/16) O, her şeyi siliyor, süpürüyor, adeta bütün mahlukat üzerine bir sünger çekiyor, sonra da "Kimin bu mülk?" diyor ve cevap veriyor: "Vâhid ve Kahhâr olan Allah'ın..." Şimdi bu arz ettiğim hususların herhangi birini bir insan söylese gurur ve kibir alameti olur. Ama Cenab-ı Hak "Kibriyâ Benim sıfatım, lazımım, benden ayrılmaz bir şeydir" manasına "el-kibriyâü ridaî - Kibriya benim ridamdır" buyuruyor. Rida, insanın sırtına giydiği cübbemsi bir şeydir. Allah, bu türlü şeylerden münezzehtir. Ama bir insan kalkıp bunları söylese kibir ve gurur izhar etmiş olur. Çünkü haddizatında insan, o mülke sahip değildir. Bir insanın, sahip olmadığı bir meseleyle ortaya çıkıp kendisini göstermesi demek olan "riya", bir kibir ve gurur alametidir. Bir insanın sahip bulunmadığı bir meseleyi duyurması, yani vaziyetini başkalarına işittirmesi "süm'a", kendisine ait olmayan bir meseleyi içinde gizleyip "ben bu güzelliğe mazharım demesi" de "ucb" alametidir. İnsan riya ile amel ederken esasen sahip bulunmadığı bir şeyi satıyor demektir. Boyu kendisi için açılan pencereye yetişmediğinden o pencereyi dolduruyor veya parmaklarının ucuna dikiliyor sayılır. hayat-ı içtimaiyede herkesin görüp görünmesi için böyle bir pencere vardır. Bir insanın boyu uzun ise, yani hakikaten kâmet-i kıymeti var ise, o eğilip bükülüp edip iki büklüm olacaktır. Onun için kâmilde kemâlin alameti tevazudur. Şayet kendisine açılan pencere kâmet-i kıymetinden yüksek ise, o da pencereyi doldurmak için uzun görünmeye çalışacaktır. Küçüklerde küçüklüğün alameti, büyük görünmektir. Kim riya yaparsa Allah, ona kime ibadet yaptığını öbür âlemde gösterecektir. Kim süm'a yaptıysa Allah onu da mele-i a'lada ilan edecek ve duyuracaktır. Mesele bu açıdan ele alınınca, Cenab-ı Hakk'ın Kendisinin sahip bulunduğu şeyleri anlatması hakkın ifadesidir. İnsan ise, Allah'a ait şeyleri ve Allah'ın lütuflarını kendine aitmiş gibi gösterdiğinden onunki riya ve süm'a olur. O bakımdan Allah'ın Kendisini göstermek istemesi gayet normaldir. Çünkü O, Mülk Sahibi'dir, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder, istediği gibi konuşur, istediği gibi beyanda bulunur ve "Benim" diyebilir. İnsana gelince o, neye "benim" diyebilir ki! Neye "benim" dese arkasından başkasına ait olduğu ortaya çıkar. Başkasına ait bir şeyle tezahür ise, Yunus Emre'nin dediği gibi, âriye gömlekle, yani başkasının elbisesiyle zifaf odasına girmek gibi olur ve onun kime ait olduğu da ertesi gün ortaya çıkar. Evet, bu meselede insanla Hâlık'ın durumu birbirinden tamamen ayrıdır. 2. paragraf için hayal kırıklığına uğradım. bu kadar çok şey yazan birinden bize yardımcı olmasını beklerdim. insanlığa bırakmaması gerekirdi. ama ben, insanlığın buna din dışında bir cevap bulabileceğini sanmıyorum. ölümü de bekleyemem gerçeği anlamak için. senin inancın sana benim ki de bana. bakalım kim haklı çıkacak. sizler gibi bütün yaraılmışları kör tesadüfe isnad etmek mi, yoksa bir şeyleri açıklamak mı? eğer sizler bir inancı eleştiriyorsanız karşısına bir inançla çıkmanız gerekir. insanlık bunların cevabını arıyor diyerek olaydan sıyrılmak olmaz. eleştirmek yerine üretmek gerekir. ona buna itiraz edeceğinize insan oğlunun kanayan yarasına bir merhem bulunuz. hadi eyvallah.
  10. "naturalist merkezli ateistler gibi bunlar zaten böyle oması gerektiği için böyleler " komik. bu mantığa inanıp da, yaratıcya inanmayanlara şaşıyorum. zor yolu seçmişler. bir eserin sahibini görmek bu kadar mı zor. Allah'ı inkar etmek bu kadar mı kolay. dünyada işler tesadüfle mi yürüyor ki, bunca varlık raslantı sonucu oluşsun ve raslantılarla devam etsin ve amacı olmasın.
  11. arkadaşlar, peygamberleri unutmayalım. peygamberler bu bilinmeyenleri açıklamak için gönderilmiştir. eğer şayet peygamberlere imanınız yoksa bu çırpınmaların sonu gelmeyecektir. biz burda ne anlatırsak anlatalım muhakka yine bir bahane bulunacaktır. çünkü akıl insanı bir yere kadar götürür, peşinden kalbin devreye girmesi gerekir. kalb ve aklın izdivacı gerçekleşti mi hakiki iman o zaman oluşur.
  12. kainat veya evren diyelim. Hiçbir şey rastlantı sonucu meydana gelmemiştir. Çünkü sistem o kadar ahenkle ve kusursuz işliyor ki, bu sisteme raslantı sonucu meydana geldi desek 10 üzeri 16 - yani katrilyonda bir- ihtimalle maddelerin rastlantı şeklinde bir araya gelerek bir cismi oluşturması gerekir. örneğin havadaki azot, oksijen miktarı, koca kütlelerin milyonlarca yıldır yörüngesinden sapmaması ve asılı durması, insan vücudunun muhteşem yapısı ..gibi. tesadüflerin bir araya gelerek oluşturamayacağı durumlar, yapılar.. Madem ortada bir sanat eseri var bu sanatın da sanatçısı yani yaratıcısı vardır. Sorun bu yaratıcıya hangi ismi vereceğimiz. Bunu belirlemek içinse insanın yine evrene ve kendisine bakması gerekir. Bunca şey neden yaratılmıştır. İnsan kendine ve diğer canlılara baktığında herşeyin kendisine hizmet ettiğini görebilir. Ağaç kendisi için faydası olmayacak meyveyi vermekte meyveyi ise çoğunlukla insan yemektedir. meyvelerin yapısına baktığımızda tam bize, midemize göre yaratılmış. Arı zehirli iğnesinin arasından kendisine faydası olmayan bal çıkarmakta ve bunun için bir arı yüzbinlerce çiçek dolaşmaktadır. Anne hamile kaldıktan 6-7 ay sonra göğüsleri süt dolmakta, ve bebek doğar doğmaz adeta bir çeşme misali memeden bebek vücüdunun en kolay hazmedebileceği ve en yararlı besin olan anne sütü gönderilmekte üstelik iki yıl boyunca. Bütün bunlar niçin? 60-70 senelik bir ömür için mi? O zaman yaratıcının maksadını öğrenmemiz gerekmez mi? neden yaratıcı diyorum da yaratıcılar demiyorum. çünkü bütün bu düzenin, sistemin ahenkle ve kusursuz bir şekilde devam etmesi tek bir yaratıcıyı gerektirir. Bir köyde iki muhtar bulundu mu o köyde muhtarlık kurumu işlemez. iki başlı, iki iktidarlı bir hükümet olamayacağı gibi birden fazla yaratıcı düşünüldü mü evrende bu kusursuz ahenk olamayacağı da düşünülmeli. Bu bilgiler çerçevesinde insanın neden yaratıldığı diğer canlılardan neden üstün olduğu, nereden geldiği ve nereye gideceği sorularına en iyi ve en mantıklı cevabı veren inanç doğru bir inançtır. O halde yaratıcının bir olduğunu kabul ediyorsak,sadece bir doğrunun da olduğunu kabul etmemiz gerekir. Birden fazla doğru düşünülemez. Ve de bizi yaratan yaratıcının kendisini de bize tanıttırması gerektiğini ve tanıttırdığını da kabul etmemiz gerekir. Şu soru aklımıza gelebilir peki yaratıcıyı kim yarattı. veya nasıl oluştu. Yaratıcı yaratıldımı o yaratıcı olmaktan çıkar. Tren örneğini vermek gerekirse, en arkadaki vagonu kim çekiyor, onun önündeki, ya onu onun önündeki.. bu böyle taa lokomotife kadar gelir ama lokomotifi kim çekiyor denemez çünkü gücü kendisinde. Dişteki bakterinin insanı tarif edemeyeceği gibi insan da yaratıcısını tarife gücü yetemez. hangimizin iyi işler yapacağını, hangimizin kendisini tanıyacağını ve sanatını göstermek için bizleri ve kainatı yaratmıştır. Ve ben ona kendisini bu şekilde tanıttırdığı için ALLAH diyorum.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.