Φ _asi_ Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2009 YUNUS EMRE Hak ve Halk şairi Yunus Emre,1240 (Hicri638) yılında Eskişehir’in Mihalıççık ile Sivrihisar ilçeleri arasında kalan ve bugün kendi adıyla anılan Sarıköy’de doğmuştur. Pek çok önemli şiirin içinde bulunduran Risalet-ün Nushiyye isimli mesnevisini 1307-1308 (Hicri 707) yıllarında yazdığı anlaşılmaktadır. Şiirlerini bir araya getiren Divan’ı ölümünden sonra sevenleri tarafından düzenlenmiştir. Şiirlerinden Mevlana Celalettin Rumi’nin çağdaşı olduğu onu tanıdığı, toplantılarına katıldığı ve kendi değişiyle onun “görklü nazarından” (güzel ve gösterişli bakış açısından) ilham aldığı anlaşılmaktadır. 1320 (Hicri 720) yılında Sarıköy’de vefat eden Yunus Emre, Anadolu Selçuklu Devleti’nin son yılları ile Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş yıllarına denk düşen önemli bir dönemde yaşamıştır. Türk-İslam halk düşüncesinin en önemli yapıtaşlarından birisi olan Yunus Emre, şiirlerinden de anlaşılacağı üzere, Mevlana, Ahmed Fakıh, Geyikli Baba ve Seydi Balum ile de çağdaştır. Mezarı Eskişehir Sarıköy’dedir. Demiryolu hattı, mezarının yakınından geçmesi nedeniyle 1946’da yeni bir mezar ve anıt çeşme yapılmaya başlanmış, naaşı 1949’da buraya taşımıştır. 1964’te başlayan son mezar yeri inşaatı 1970’te bitirilmiş ve naşı tekrar taşınan Yunus Emre, o tarihten beri bu anıt mezarda yatmaktadır. Ankara-Eskişehir-İstanbul hattında işleyen trenler, uzun yıllardır Yunus Emre’nin dinlenmekte olduğu kabrin önünden geçerken ona saygı selamı olarak düdük çalarlar. Bu, çok eski yıllar da tren yolunu yapan Alman mühendislerden miras kalan bir evrensel saygı duruşudur. Yunus Emre’nin tasavvuf düşüncesine girişinin anlamlı öyküleri vardır; Yoksul bir çiftçi olan Yunus, kıtlık nedeniyle keramet ve iyiliklerini duyduğu Hacı Bektaş Veli’yi gitmek üzere yola çıkar. Eli boş gitmemek için yolda alıç toplayarak heybesine doldurur. Dergaha hoş karşılanıp misafir edilen Yunus’a dönerken “Buğday mı yoksa himmet mi?” diye sorulur. Yunus buğday ister. Hacı Bektaş, “isterse alıçların her çekirdeği için bir nefes vereyim” dese de Yunus buğdayda ısrar eder. İstediğini alan Yunus, dönüş yolunun yarısında pişman olur ve geri döner. Ancak Hacı Bektaş onun kilidinin artık Taptuk Emre’de olduğunu ve onu bulmasını söyler. Taptuk Emre’yi bulan Yunus, ona kırk yıl hizmet eder. Bu süre içerisinde dergaha odun taşıdığı ve bir tek odunun bile eğri olmadığı söylene gelir…Bir söylenceye göre Taptuk Dergahı’ndan ayrılan Yunus, yıllar sonra geri döndüğünde şeyhin kapı eşiğine yatar. Gözleri görmeyen Taptuk Emre sabah namazına giderken ayağına takılanın kim olduğunu hanımına sorar. Hanımı “Yunus” der. Taptuk Emre’nin karşılığı çok anlamlıdır: “Bizim Yunus mu?”. Çok etkilenip şeyhinin ayaklarına kapanan Yunus’un böylece dil kilidinin açıldığı söylenir… Yunus Emre, İslam tasavvuf düşüncesinin inceliklerini sade bir derinlikte ve hiçbir dar kalıbın içine düşmeden anlatabilen bir halk şairidir. Şiirlerinin odak noktasında insan vardır. Türk edebiyatı’nın yapı taşlarından biri olan Yunus Emre genellikle Allah, ilahi aşk, varlık-yokluk, yaşam-ölüm gibi konular üzerinde durmuştur. Türk-İslam tasavvufunu duru, kolay anlaşılır. Ama çok derin anlamları içerecek biçimde anlatılışıyla vazgeçilmez bir ulusal ve evrensel simge olmuştur.Yunus Emre’yi şiir konusunda tartışılmaz ustalığı yanında Türk edebiyat dilinin kurucusu saymak gerekir. Aruzla da yazmasına karşın şiirlerinin önemli bir bölümünde hece ölçüsü kullanan Yunus’un tüm şiirleri çok kolay, yalın ve açık bir Türkçe ile yazılmıştır. Çok geniş halk kesimlerine hitap edebilmesinin altındaki ana fikir, halk Türkçesini güzel kullanmasıdır. Halk kavramını şiire sokması ve halkın kullandığı dili tercih etmesiyle tasavvuf düşüncesinin yaygınlaşmasında çok önemli katkıları olmuştur. Gerçekten Anadolu’nun tüm yörelerinde onun şiirleri söylenmiş, ilahiler olarak bestelenip okunmuş, halk toplantılarının ana motifi olmuştur. Ülkenin pek çok köşesinde halkın onu kendinden sayıp sevmesinde, sahiplenip kendinden saymasında Yunus Emre’nin hak olanı hak diliyle anlatmasının özel bir önemi vardır. Gerçek yurdu olan Eskişehir dışında başka il ve ilçelerde de Yunus Emre türbe ve makamlarının bulunmasının ardındaki neden budur. Gerek savunduğu görüşler, gerekse kullandığı form ve dil nedeniyle Yunus Emre şiirlerinin başka şairlerin şiirleri ile karıştırılması doğaldır. Yunus Emre gibi böylesine büyük bir sevgi değerine sahip olmak, Eskişehir’in onur duyması gereken bir ayrıcalığıdır. Gelin tanış olalım, İşi kolay kılalım, Sevelim sevilelim, Dünya kimseye kalmaz. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.