gönlümde akşamları karşılıyorum bugün…sevdiğim!
gözyaşına yeminlim!...
sen ağlıyorsun ya, sen sahte sevdalara intizarsın ya…
kalamam sende, bırak gideyim…
sen mutlu ol!...
bekleyenim bir kara haberse, durma önümde!...
bırak!...kurşunlara geleyim!
ben seni sevdim!...anladım ki! kederlerden ölüm seçtim!...
ne zaman ki seni görsem, ne zaman ki gözlerime düşsen, ağlarım!
ben seni sevdim! gözyaşıma hesap sorarım!...
olmayacaksın ya!...kalsan da bende! ölüm
Evi beyaza boyattım
Kapısına seni yazdım
Erkenden uyandım
Yağmurlara baktım
Yağmurlara baktım
Daldım oyalandım
Güller açılınca, gülüyorsun sandım
Kuşlar uçuşunca, biliyorsun sandım
Hadi geliver, hadi gülüver
Mini mini minnacık
Hadi geliver, hadi gülüver
Mini mini sevdacık
Evi beyaza boyattım
Kapısına seni yazdım
Derdime de dayandım
Mazimize baktım
Mazimize baktım
Daldım oyalandım
Güller açılınca, gülüyorsun sandım
Kuşlar uçuşunca, biliyorsun sandım
Hadi geliver, hadi gülüve
Yine saçlarını toplamış gidiyor güneş
Deniz gidip gelip eteğini öpüyor sahillerin
Uzaklardan, çok uzaklardan görmesi zor tekneler geçiyor
Hayallerim iç cebimde
Ağır ağır yola çıkarım ben de seninle
İsmin hece hece çınlar içimde
Seni her düşündüğümde
Güzel şeyler gelir aklıma her nedense
Süzülür uçurtmalar gibi hatıralar
Uçurtmanın ipi kaçar elimden
İpi kaçar uçurtmanın
Uçurumun kenarında bulurum kendimi birden
Uçurumun kenarında
Kelebeğin şansını seyrederken
Kelebeğin
Ne zaman tanıdım seni diye düşündüm dün gece
Bulamadım
Sanki hep vardın bir yerlerde
Saklanmış
Ve bir anda
Ortaya çıkmıştın
Sen Zamanda bulamadığımsın...
Ne kadar seviyorum seni
Sevgi... Aşk...
Tutku... Hayal...
Sanki hepsinden de öte
Kalbimde
En derinde
Bir Duygusun Sen
Adını Koyamadığımsın...
Bitecek ve gideceksin bir gün
Biliyorum ama önemi yok
Sen bende sonsuza kadar kalacaksın
Ama
Ben sende olacak mıyım
Bir soruyum
Sen de
Cevabını bulamadı
Ben seni nedensiz sevdim.
Bir rüyaydı uyanmak istemediğim.
Ama bir tek seni sevdiğim bir rüya...
Tek sevdiğin ben olmadığımı bile bile sevdim seni...
Yangına körükle gittim belki,
Sevdim seni diyerek.
Ama dost olayım istedim sana,
Zor gününde başını yaslayacak omuz olmak istedim.
Senin olmak imkansız olduğu içindi belki...
Ben, ben olmak isteseydim...
Sen benim ol ebedi,
Bir beni sev isterdim.
Omuzuma gömdüğünde başını,
Nefesinle boğulmayı sevdim.
Kucaklam
Biliyorum, konuşacak bir şeyimiz kalmadı, paylaşacak hiçbir şeyimiz yok ortada. Yine de yüreğimden, gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum, seninle konuşuyorum. Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım, sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum. Cümlelerimi kısalttım, kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen evlat dudaklarımda. Bir ihtimal gelişine sığındığımı fark ettiysem de, engel olmadım gurursuz ama umutlu ve sabırlı hasretine. Anlık hayaller anlık mutluluklara gebe kalıyo
yüreğini eline alarak çıkacaksın bu yola
seni sen yapan ne kaldı söyle ?
beynin ! yüreğin ! düşüncelerin ! ideallerin ...
gem vurmadığın ne kaldı ?
düşüncelerini mi söyleyebiliyorsun özgürce,
yoksa gelecekle ilgili mutlu hayaller mi kurabiliyorsun ?
ya da beynini mi geliştirebiliyorsun.
özgürce yaşayabiliyormusun sevdalarını.
çılgınca haykırabiliyormusun sevdiğine "seni seviyorum" diye.
hangisini yapabiliyorsun.
söyle seni diğer insanlardan ayıran ne kaldı ?
anlat bana; ayş
Acilmiş sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
En görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
Rüzgar uzak karanlıklara surmuş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
Herlerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir yerlere yıldırım düşüyorum
Ayrılığımızı hisettigim an demirler eriyor hırsımdan
Ay ışığına batmış karabib
Yuregimi aldin sevgili, oylesine aldin ki. Utandim onceki asklarimdan
kendimden. Anladim ki anlarida, kendimide kandirmisim. Ve hepsi silindi sen
gelince. Simdi kalan izlerden utaniyorum. Butun kapilari kapandi yuregimin.
Sen geldin. Yuregimi oylesine aldin ki sevgili. Senden once yapilan aptalca
kurlardan, konusmalardan, gecelerden utandim. Ogrenememisim, becerememisim.
Anladim senden oncesinin yalan oldugunu.
Yuregimi oylesine aldin ki sevgili...
Uzaklasiyordu dusuncelerim ve yur
Bir Hasret Mektubu (iki gözüm)
Bilirim ki aşkın bahçesinden bir gül koklayan, şeyda bülbül olurmuş. Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen, ömrünce sarhoş gezermiş. Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlayı ağlayı kör olurmuş.
Biliyor musun, iki gözüm; bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz? Bahar mı, kış mı, sonbahar mı, yaz mı; inan farkında değilim. Sıla ne yana düşer, gurbet ne yanda? Nerdeyim, nasılım? Bilmiyorum.
Derdim, kederim ne ? Biliyor musun yanıtını?... Neşemi,
Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde,
Yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,
Dağlara dönmeli yüzünü insan.
Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak;
Yeni insanlarla 'tanışmalı, yeni keşifler yapacak....
Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, Gerçekleştirmeyi denemeli!
Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir,
Kendisinin bir sal olup da, O dursa da yolculuğu
Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan da
Varlığın, yokluğuna özdeş şimdi…
Yazıyorum birkaç dakika ağlamışlığın ve gözyaşının üstüne…
…
Sen bulanıklaşsan da, gözüm hep ufuktaki yalnız haberciyi gördü… Buğulanmış cama çarparken yağmur damlaları, ben çizdim bir kâlp içine iki bedeni…
Zamanın bilmem hangi köşesindeydik hatırlamıyorum. İşime gelmeyen buluşmalardan kaçmadım sen varsın diye… Çam diplerinde petunyaları kuruturken ellerimizde, sen bana SENİ SEVİYORUM derken bile bakamıyordum gözlerine. Utancımdan … alışık olmadığımdan b
Otuz beşime bastım geçen hafta...
İlk yarı bitti: Hayat: 1 - Ben: 0!..
Ama belliydi böyle olacağı…
Nicedir başlamıştı belirtiler:
Yolda çocuklar "Amca şu topu atıversene" diye seslendiklerinde kuşkulanmıştım ilkin…
Sonra saçlarımdaki beyaz teller tescilledi yarı yolun ufukta göründüğünü,
Baktım; lise fotoğraflarım sararmış, sınıf arkadaşlarım yaşlanmış.
Eş dost sohbetlerinde sağlık ve çocuk konuşulur olmuş, seyahat ve aşk yerine...
Gök gibi gürlemeye alışkın müzik setimin ses düğmesini k
(Ne zaman rüzgar esse
Onu çarpar yüzüme
Ve ne zaman ağlasam...)
İliklerime yağardı .
Ne şemsiye para ederdi,
Ne ağaç gölgesi,
Ne dam...
Sevdiğim bir yağmurdu.
Islatırken ıslanan...
Birbirimize giyinmezdik biz
Birbirimize soyunurduk
Ve koşmazdık asla birbirimizde;
Dururduk
Beyin hücrelerimiz
Yetişip yazamazdı yaşantımızı.
Evrim’in tekerine sokardık çomağı;
Darwin utanırdı
Hiçbir tarihe yazdırmadık adımızı,
Ne yeryüzü, ne gökyüzü.
O bende kaldı.
Penceresi önünde karanfil saksı
Oturmuş yazar yarim birine yazı
Kimi sever bilinmez dumanlı başı
Zalim olma sevgilim taşdan değilim
Batmam elin üstüne diken değilim
Zalim olma sevgilim taştan değilim
Kaldır başını bir bak haram değilim
Penceresi önünde üzümlü asma
Benden başka birini aklına takma
Benimkide yürek canım üstüne basma
Zalim olma sevgilim taştan değilim
Batmam elin üstüne diken değilim
Zalim olma sevgilim taştan değilim
Döndür başını bir bak haram değilim
Suskunuz... Hem de çığlık çığlığa bir suskunluk bizimkisi...
Bu konuşacak bir şeyimiz olmadığından değil. Konuşmaya çalıştığımız şeylerin,
alıştığımız yalnızlığımızdan uzaklaştırması aslında bizim korkumuz...
İkimizde cesaret edemiyoruz. Öylesine alışmışız ki içimizde büyüttüğümüz
yalnızlığımıza. Seviyoruz onu. Bekli de yaşandığında yok olacağı korkusu bizi
tereddütte düşüren. Kaybetmekten korkacağımız bize ait bir şey oluşturma
kaygısı...
Sen yapamadığın hamlenin, hayatın
VATAN HAİNİ
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne,
kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz de
OTOBİYOGRAFİ
1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşında Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova komünist üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insanlar otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tat
NÂZIM HİKMET RAN
15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. Heybeliada Bahriye Mektebi'ni bitirdi. Hamidiye Kruvazörü'nde güverte subayı iken, sağlık nedeniyle askerlikten ayrıldı, bu arada ilk şiirlerini yayımladı. 1921 başlarında Kurtuluş Savaşı'na katılmak için Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmen olarak görevlendirildi. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'ne (KUTV) yazıldı. Burada siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1924'te yurda döndü. Aydınlık Gazete
Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var. Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.
Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında
Eğer ;
O'nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O'ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz,
Sevgilim
Yeşıl eriğim benim
Ben içine hapsolmuş çekirdeğinim senin
Hapiste günler ağır geçer diyordun
Olsun be ben vazgeçtim zurriyetimden
Yeterki yetim bir çocuk gibi bırakma beni
Zira sensiz bu can bir yüktür yüreğime
Kaldır öpülesi alnını ve bak bana
Gordünmü gülüm bir tek gözlerim değişmedi gene
Bır tek gözlerim
Açılır açılır gözleri gülümün
İçlerinde yeşil çam ağaçları
Uyanışların en tazeleri
Odamızdan geçer gülüm seninle
Feriğim fidanım feryadım
Hey benim zizil parmak