Her gece ansızın..
Gelirsin aklıma sen..
Demir kapıların ardında..
Birgün özgürlüğümü alıp geleceğim sana..
Sakın ola beni unutma..
Unutma beni unutma..
Sakın ola unutma..
Unutulunca ölürüm yar..
Hatırla beni hatırla..
Her nefes alışında..
Güzel günler inan yakında..
Ah gençliğim ah..
Çürüyüp gittin bu yerlerde..
Dolmuş hertarafım kederle..
Umudun bile tükenip gittiği bu yerlerde..
Sakın ola beni unutma..unutma beni unutma..
Sakın ola unutma..
Unutulunca ölürüm yar..
Hz. Davud vefat ettiği zaman on dokuz oğlu vardı. Hz. Süleyman'da bunlardan biri idi. Hz. Davud oğiu Süleyman'ı çok çok severdi. Çünkü o daha küçücükken bile, insanlar arasında hüküm verirken oldukça doğru ve olgun kararlar vererek babasının gözüne girmişti. Bu yüzden oniki yaşında olduğu halde babası Hz. Davud'un vefatından sonra hükümdar olup ülkesini yönetmeye başladı.
Tahta çıkarken Yüce Allah ona:
- "Arzu ettiğin herşeyi sana vereceğim" buyurmuştu. Hz. Süleyrnan'da
- Ya Rabbi şüphe
Ve sen gidiyorsun
Yaşananları yok sayarak
Cami kapısına .... bırakırcasına
Ardına bile bakmadan gidiyorsun
Ve sen gidiyorsun
Dünümüzü silerek
Bugünümüzü kırıp dökerek
Yarınımızı yok ederek gidiyorsun
Ve sen gidiyorsun
Sensiz olamayacağımı
Yanımdayken bile seni özlediğimi
Saçının bir teline dahi kıyamadığımı
Bile bile gidiyorsun
Ben şimdi kimin gözlerinde öleceğim
Ben şimdi kimin dizlerine yatıp
Kimin ellerini tutacağım
Kabuslar gördüğüm
Karabasanlarla sarmaş dolaş olduğum
Vay be çeyrek asırlık yüreğim ne çabuk virane şehre dönmüş böyle..Yanmış,yıkılmış ve bitap düşmüş...Neresinden tutarsa tutsun hayatı hep elinde kalmış dalları... Yapraklar hazana varmadan sararmış... Bunca zamana bu kadar çile ne zaman yüklenmiş... Her geçen bir hançer saplamış yüreğime kan gölüne dönmüş... Kendi kanında boğulmak bu mudur ?
Doğan güneşi hiç görmemek,sıcaklığına yüz sürememek,karanlık bir gecenin koynunda ordan oraya savrulmak çaresizce...
Bahçemde güllerim,gökyüzünde yı
Bir sır perdesi var ardımda..Yarı aydınlık yarı karanlık…Kuytu bir ormanda çaresizce güneşi arıyor gözlerim..Sahil kenarındayım bir gece yarısı..Dalgalar her vuruşunda kıyıya , sanki yüreğime koca bir kaya oturuyor..Bir kıvılcım yetecek biliyorum yüreğimdeki koru alevlendirmeye..Gözlerim her daim ağlamaklı…Bu kadar çok yüklenmemeliydim beklide kendime..Kapalı kapılar ardına atmamalıydım yüreğimi,dipsiz kuyularda bırakmamalıydım kendimi..Belki o zaman her şey daha kolay olurdu,bu kadar çok zorlan
Kendine iyi bak” bir veda degil elveda cümlesidir çogu zaman. O üç kelimeden çok daha fazlasini gizler içinde...
"Kendine iyi bak." Çünkü bundan sonra ben yaninda olmayacagim. Olamayacagim. Istesem de istemesem de. Sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmani istiyorum. Olur da bir gün dönersem seni iyi bulmak istiyorum.“
“Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra kendinden baskasi olmayacak yaninda sana bakacak. Ben olmayacagim. Kendine iyi bak ve beni düsü
İşte Yine Sana Yazıyorum...
Deli fırtınalardan sonra sığındığım tek limanımsın...Ne kadar yol alsamda bu hayat koşuşturmasında yine sadece sana sığınıyor ve yine sana dertleniyorum...Bazen bir yudum su oluyorsun susuz kalan yüreğime,bazende sıcak bir el oluyorsun saçlarımı okşayan...Tesellilerin en güzelini sende buluyorum...Yalnız geçen gecelerime ortaksın...Uykusuz saatlerimde bir tek sen varsın düşüncelerime ortak...
İşte Yine Sana Yazıyorum...
Yağmurlu bir gecenin ardından yine s
Nazlı Bebeğim Benim...
Gül yüzüne hüzün bulutları hiç uğramasın... Elimden gelse yeryüzündeki tüm acıları silerdim sırf sen hüzün nedir bilme diye...
Her gece sen güzel rüyalar gör diye anlattığım masallardaki prensesim aslında sendin Gül Yüzlüm...
Sensiz geçen her anımda yüreğimde tarifsiz bir sızı,acı,korku var...
Sen benim Nazlı Bebeğimsin Ela Gözlüm...
Rabbime şükürler olsun ki seni bize gönderdi...
İçim acıyor..Sebep nedir bilinmez ama yüreğim içten içe kanıyor..Ruhum daralıyor...Hava kapalı belki de ondandır bu üzerimdeki belirsiz kasvet...Bakıyorumda hayatımda ne kadar çok belirsizlik var meğerse...İnsanoğlu hep bir belirsizlik içerisinde değilmidir zaten...Bana has bir özellik olmasa gerek...Ya da ben çok karamsar olduğum içindir bu belirsizliklerin nedeni..Ya da neden bulamadığım içindir...Sabah sabah bu kaçıncı kahvem ve sigaram...Gerçi artık benimle bütünleştiler,benden öte ben oldul
Sen Vurdunda Ben Ölmedim mi ?
Yokluğunda ne ateşleri hasretimle yaktım da bir seni yakamadım beni yaktığın gibi...Çölde su,mahpusta gün,oruçta ekmek gibi bekledim seni...Sense araya korkular koydun,yasaklar koydun...Bitmez tükenmez engeller koydun..Şimdi nerdesin diye sakın sorma...
Sen çağırdında ben gelmedim mi ?
Sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara,yağmurlu havalara,bu kasvetli akşamlara....Sen varken bakıp içlenmezdim tren istasyonlarında,otobüs duraklarında...Sen varken ayr
Hani derdik; hayat yalan
Ölüm bize oyuncaktı
Dünya’da tek kalsak bile
Asla yılmak olmayacaktı
Biz ne günler gördük Reis
Ne kavgalar verdik Reis
Gelen vurdu, yıkılmadık
Bu da geçer hey koca Reis
Şehitleri düşün Reis
Eğilmesin başın Reis
Neler geldi, neler geçti
Bu da geçer hey koca Reis
Kaderimiz buymuş bizim
El yaşamış, biz ölmüşüz
Kimi susmuş, kimi yitmiş
Biz aşk içinde kalmışız
O emekler hiç mi Reis
Adam olmak suç mu Reis
Bilmesinler, Allah bilir
Bu da geçer hey
Bu anlamsız,zamansız bir o kadar sebepsiz fırtınalarla baş etmek o kadar zor ki...
Gelişi güzel yazılmış bir not var elimde...'' Üzgünüm....''
Neyi ifade ediyor tahmin etmek güç değil elbet...Lakin sorguluyor insan işte benliğinin bir yerinde...
Buruşturup attım ama gözüm takılı kaldı...Tekrar aldım,düzelttim ve bir daha okudum.. '' Üzgünüm. ''
Ağlamak istedim...Delice,hıçkırarak...Sebebini bilmeden ağlamak...
Olmadı...Ağlayamadım...Yutkundum...
Bin parçaya bölsem her kel
Ben seni hiç sevmedimki...
Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim
Bir çiçeğe gülmeni Bir güle benzemeni sevdim
Birde yıldızları sevdim
Eylül akşamlarında gelip gözlerinde durdular
Ben seni Hiç sevmedimki...
Beni yola koduğunda ayrılmayı sevdim
Kurşunları sevdim beni vyrduğunda
Ağlamayı sevdim unuttuğunda
Yalnız olduğumu anladığımda ayakta kalmayı sevdim
Yıkılmamı sevdim seni her hatırladığımda
Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği
Su
Dünya Bir Gündür, O da Bugündür...
İşte geldik gidiyoruz...Zaman ne kadar da çabuk geçmiş...Ne zaman gelmişiz bu dünyaya,ne zaman büyümüşüz,ne zaman ağlamış,ne zaman gülmüşüz,ne zaman aşık olmuş,ne zaman dost olmuş,ne zaman düşman olmuşuz....Ne zaman olmuş bütün bunlar,hangi zamanda ? Bütün bunlar olurken ben mi farkında değildim yada farkında olmayan zaman mıydı ?
İşte geldik gidiyoruz...Yıllar ardı ardına ne zaman geçmiş hiç anlayamadan...Çocukluğumuzu hatırlamaya çalışırken gen
*Pers imparatorunun basveziri Buzur Mehir tarafindan 1400 yil once
tasarlanan tavla oyunu; dunyanin en populer oyunlarindan biridir. Zaman
kavramindan alinan ilhamla tasarlanan oyunun zamana boylesine direnmesi son
derece etkileyici. Senenin birligi olarak tavla bir tanedir. 4 kosesi 4
mevsimi, tavlanin icindeki karsilikli 6'sar hane 12 ayi, pullarin toplami
ayin 30 gununu ,siyah-beyaz pullar gece ve gunduzu, karsilikli 12'ser hane
gunun 24 saatini simgeler.. *
*Eski zamanlarda Hint
Bu sabah bir kez daha sendeledim...Yürürken ince nakışlı hayat yolunda...
Neresinden tutsam elimde kalıyor zaten bu köhne yalnızlık... Çıldırasıya dönüyor bu dünya etrafımda...
Sorgu odasındayım...Sorguluyorum '' BEN '' i... Cevap verecek tek bir kelime çıkmıyor işte... Duvarlardan ses geliyorda bir '' BEN '' konuşamıyorum...
Konuşursam dünya üzerime yıkılacak biliyorum...Saltanatı sefa son bulacak gözlerimde... Bu ehli dünyanın sebebi olacağım biliyorum... Ya da öteden beri sürege
Hangimizin hayatında eksik bişey yokki..Hepimizin yüreğinde bir eksiklik vardır...İçimizi sızlatan...Gözlerimizi ıslatan..Boğazımızı düğümleyen...Belli belirsiz bir yerlere dalarız sanki beklenen,beklediğimiz gelecekmiş gibi...Keskin bir hançerdir saplanan yüreğe ve damlayan kandır her gözyaşında...Derin bir nefes çeksek de masmavi gökyüzünden,ciğerimize dolan bulutlar hep yağmur yüklüdür...Yağmaya hazır yağmur bulutlarıdır bizi hüzne boğan...Yüreğimizde işte tam orada duyduğumuz bir eksikliktir
Oğul ;
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler!
Unutmaki dünya sandığın kadar büyük değildir.
İki paralık güneşe aldanıp sonra da karda, ayazda kavrulup gitme!
Güçlüsün, akıllısın, söz sahibisin!
Ama ;
Bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen,
Sabah rüzgarında savrulup gidersin.
Öfken ve benliğin bir olup aklını yener!
Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın.
Azminden dönme!
Çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil!
Her işin gereğini vaktind
BEN BU SEVDA ATEŞİNDE KAVRULDUM.
SAÇLARINI RÜZGAR SANDIM SAVRULDUM.
NE DEYİM....
FELEK YIKTI YİNE DOĞRULDUM.
SENDE BENİ BİLMEMİŞSİN
NE DEYİM.... EL BİLSİN
AĞUSTOSTA KAR İSTEDİN KIŞ OLDUM.
GEL DEDİN DE DAĞLAR AŞTIM KUŞ OLDUM.
NE DEYİM......
SEN AĞLADIN BEN GÖZÜNDE YAŞ OLDUM.
SEN DE BENİ BİLMEMİŞSİN
NE DEYİM..... EL BİLSİN
Yıldızdoğan
Biz karanlık gecelerden
Şafaklara ermedik mi?
İnandık sevda yoluna
Yürekleri sermedik mi?
Zor günlere çetin yürek
Yüreklere heyecan gerek
Bu sevdaya bir kurban gerek diyerek
Karşılıksız sevmedik mi?
Yıldızdoğan
Yosun kokularındaki denizin tadını,
Tuzlu sulardaki hayatın tadını,
Sende bulduğum yaşamanın tadını,
Unutamam sandın değil mi ?
Yaşamanın en güzel anlamını,
Sevmenin sendeki değişmeyen anlamını,
Bir yudum suda bulduğum tarifsiz anlamı,
Unutamam sandın değil mi ?
Kaybolsada gözlerimdeki ışık,
Vermese de yüreğime güneş bir damala ışık,
Olsada bu deli gönlüm karma karışık,
Unutamam sandın değil mi ?
Verilen sözler çıksada boşa,
Umudumu yitirsemde sensizliğe koşa koşa,
Ak
Çaresizlik öğrenilmiştir...
Başarılı olmak da öğrenilebilir...
Sende sandığından daha fazlası var...
Gelebileceğin en iyi yerde değilsin...
Yeni bir hayat için gereken,yeni bir akıldır...
Doğru şeyi yapmak için yanlış zaman yoktur...
Rüzgarı suçlamayı bırak yelkenleri kullanmayı öğren...
Seyirci koltuğundan sıkıldıysan sahneye çık...
Zirvede her zaman bir kişiye daha yer var...
Herşey Seninle başlar !
Başkaları yapabildiyse,sen de yaparsın...
Hayatta ya tozu dumana katarsın,
Ya da to