-
Ahzab Suresi 72. Ayet. Sizce Allah’In Bizlere Verdiği EMANET Nedir?
Değerli dostlarım bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim, çok önemli bir ayet var. Bu ayet üzerinde düşündüğümüzde, gerçekten biz insanların SORUMLULUK BİLİNCİNDE olmadığımızda, neler yapabileceğimize çok güzel bir örnek. İnsanların Allah’ın verdiği emanetin bilincinde olmadığında, nasıl ZALİMLEŞECEĞİ hatta akıl ve şuurdan yoksun hayvandan daha beter nasıl CAHİL olacağını bizlere anlatıyor. Makalemin konusu Ahzab suresi 72. Ayet. Bu ayeti iki farklı tercümeden özellikle yazmak istiyorum. Ahzab 72: BİZ EMANETİ (SORUMLULUĞU) GÖKLERE, YERE VE DAĞLARA SUNMUŞTUK DA ONLAR BUNU YÜKLENMEKTEN ÇEKİNMİŞLER, (SORUMLULUĞUNDAN) KORKMUŞLARDI. ONU İNSAN YÜKLENMİŞTİ. ŞÜPHESİZ Kİ O (İNSAN), ÇOK ZALİMDİR, ÇOK CAHİLDİR. (Mehmet Okuyan) Ahzab 72: İŞİN GERÇEĞİ BİZ EMANETİ GÖKLERE, YERE VE DAĞLARA SUNDUK VE ONLAR EMANETİ TAŞIMAKTAN KAÇINDILAR, ONDAN DOLAYI TEDİRGİN OLDULAR, NİHAYET ONU İNSAN YÜKLENDİ: NE VAR Kİ, O DA ZALİM VE CAHİL BİRİ OLUP ÇIKTI. (Mustafa İslamoğlu) Rabbimiz bu ayetinde, bizlerin çok önemli bir konuda dikkatimizi çekiyor ve biz emaneti göklere yere ve dağlara sunmuştuk da onlar bunu kabul etmek istemediler diyor. Ayetin verdiği bu örnekler elbette mecazi anlamda bir benzetmeyle anlatılarak verilen bir örnek. Boyutu ve yüceliği belki de sonsuz olan güçlerin bile kabul etmek istemediği bir emanetten bahsediliyor. Bizim anlamaya çalışmamız gereken önemli konu, BU EMANETİN NE OLDUĞUDUR. Çok ilginç olan ve üzerinde düşünmemiz gereken konu ise bu emaneti, insanın yüklendiği konusudur. Özellikle iki tercümeden yazmak istememin nedeni bu kısmıydı. İlk yazdığım ayette şüphesiz insan çok zalimdir ve cahildir diye tercüme edilmiş ikincisinde ise ne var ki Oda zalim, cahil biri olup çıktı diye tercüme edilmiş. Bu ayetin bizlere neler anlattığını doğru anlayabilmemiz için, her zaman yaptığımız gibi yine emin olmadığımız bilgilere değil en emin kaynak Kur’an’dan yardım alarak ayeti anlamaya çalışalım. Şunu önce söylemek isterim. Allah bizlere emaneti teslim ederken zorla vermedi. Bizler kabul ettik. Hangi konuda olduğunu anlamaya çalışalım. Rabbimiz biz insanları yaratırken, imtihanımız gereği hangi özelliklerde yarattığımız konusunda bizlere bilgi verirken, hangi bilgileri veriyordu, önce onları hatırlayalım. 1-TARTIŞMAYA MEYİLLİDİR. 2-ACELECİ TABİATTA YARATILMIŞTIR 3-ZAYIF YARATILMIŞTIR. Bu özelliklerde yaratılan bir insanın çok önemli özellikleri olmalı ki, bu yanlışları yapmasın. Biz insanları Allah, diğer canlılardan farklı ve daha üstün yaratmış, hatta cinleri ve melekleri insana saygı duymasını istemişti hatırlarsanız, Hz. Âdem kıssasında. Sırası gelmişken Hz. Âdem ve eşini, İblisin nasıl kandırdığını hatırlayınız. Allah Âdem’e sen ve eşin cennet bahçesine girin ve dilediğinizi yiyin için ama şu ağaca yaklaşmayın, zalimlerden olursunuz demişti. İblis Âdem ve eşini nefsi ile aldatıp sonsuzluk, ebedilik bir yaşamın, bu ağacın meyvesinden yemektir diyerek aldatmıştı. Sanırım insanoğlunun en önemli imtihanı burada başlıyor. NEFSİNİN, İRADESİNİN YÖNETİMİ, ÇOK DAHA ÖNEMLİSİ SORUMLULK BİLİNCİ. Allah yasaklıyor ama o yasağı insanın nefsi delebiliyor. Onun için Allah Ahzab suresi 72. Ayetinde, bizleri çok önemli bir konuda uyarıyor ve hiç kimsenin kabul etmediği EMANETİ İNSANOĞLUNA VERİYOR AMA BU EMANETİ BİZLER GÖNÜLLÜ ALIYORUZ. Peki, bu emanet ne olabilir? Genelleme yaparsak, ALLAH’IN BİZLERE VERDİĞİ BU CANDA BİZLERE EMANETTİR. BU EMANETİ NASIL KULLANACAĞIMIZ DA ÇOK ÖNEMLİDİR. Çünkü bu emanetle Allah, insanoğlunu yaratılmış tüm canlılardan daha üstün kılıyor. Çok kısaca söylemek gerekirse AKIL, ÖZGÜR İRADE, NEFİS VE VİCDAN’IN GETİRDİĞİ SORUMLULUK BİLİNCİ diyebiliriz. Tabi tüm bu özelliklerle birlikte, fıtratımızın gerektirdiği gerçekleri görmek çok önemli. Çünkü aklı, özgür iradesi olmayan bir kişiye EMANET verilmez. Şunu da söylemek isterim, dikkat ettiyseniz Allah EMANET diyor. Emanet geçici verilen bir şeydir. Demek ki öyle bir zaman gelecek ki, bunun hesabını soracak ve diyecek ki Rabbimiz, emanetimi sapasağlam bana getirdin mi? LÜTFEN BU KONUYU HİÇ AMA HİÇ UNUTMAYALIM. O çetin gün, Allah’a emanetini geri vereceğiz. ACABA ALDIĞIMIZ GİBİ, SAPA SAĞLAM VEREBİLECEK MİYİZ? Emanet kelimesini Kur’an’a baktığımızda iki anlamda kullanıldığını görüyoruz. Birisi maddi, görsel, beşeri anlamında diğeri de manevi verilen söz yapılması gerekenler anlamında kullanılıyor. Konumuzla ilgili örnekleri hatırlayalım. Nisa suresi 58. Ayetinde bakın ne diyor. “ALLAH SİZE, MUTLAKA EMANETLERİ EHİL OLANLARA VERMENİZİ VE İNSANLAR ARASINDA HÜKMETTİĞİNİZ ZAMAN ADALETLE HÜKMETMENİZİ EMREDER.” Bu ayette çok açık beşeri anlamda bir emir verip, kendi yöneticilerinizi seçerken, bu görevi yapabilecek beceriye sahip olan ehil insanları seçin sizleri yönetme EMANETİNİZİ, onlara öyle verin diyor. Şimdide manevi konuda bahsedilen EMANETE gelelim. Bakın Allah bu konuda bizleri nasıl uyarıyor. “EY İMAN EDENLER! ALLAH’A VE ELÇİ’YE İHANET ETMEYİN; (SONRA) BİLEREK KENDİ EMANETLERİNİZE İHANET ETMİŞ OLURSUNUZ.” (Enfal 27) “ONLAR, EMANETLERİNE VE SÖZLERİNE UYANLARDIR. ONLAR, BÜTÜN İBADETLERİNİ KORUYANLARDIR. İŞTE ONLAR, GERÇEK MİRASÇILARIN TA KENDİLERİDİR. ONLAR FİRDEVS CENNETLERİNE VARİS OLURLAR. ONLAR ORADA EBEDÎ KALACAKLARDIR.” (Müminun 8-9-10-11) “ONLAR, EMANETLERİNE VE SÖZLERİNE UYANLARDIR.“ ( Müminun 8 ) Ayetlerden de çok açık anlaşıldığı gibi, bu ayetlerde bahsedilen EMANET, biz iman edenlerin iman ederken verdiğimiz sözü yerine getirmemiz ile ilgilidir. Yani bizler iman ettik Allah’ım, senin bizlere Resulün aracılığıyla emanet ettiğin Kur’an’ı her zaman baş tacı yapacağız, onun asla sınırlarını aşmadan yalnız onun ipine sarılarak batıl ve hurafeden uzak senin dinini yaşayacağız diye söz vermiş ve gönüllü olarak ALLAH’IN EMANETİ KUR’AN’I TESLİM ALMIŞTIK. Biz Müslümanlar bu SORUMLULUK BİLİNCİYLE yaşarsak, Allah’ın emanetine de ihanet etmemiş oluruz. İman eden bir Müslüman, inancının gereğini yerine getirip sözünde durursa, Ahzab suresi 72. Ayette, insanoğlunun üstlendiği bu emaneti gereği gibi korumuş olur. Yok, eğer Allah’ın EMANETİ KUR’AN’I ATALARININ İNANCINA FEDA EDEREK SINIRINI AŞAR, BATILA YÖNELİRSE, Ahzab suresi 72. Ayetin sonunda bahsedilen ZALİM VE CAHİLLERDEN OLMAMIZ, KAÇINILMAZ OLACAKTIR. Şunu tekrar söylemek isterim, biz iman edenler Allah’ın emaneti Kur’an’ı zorla almadık. GÖNÜLLÜ OLARAK ALDIK VE İMAN ETTİK. Değerli dostlarım, Allah biz insanlara çok önemli bir EMANET olarak KUR’AN’I vermesinin nedeni, imtihanımız gereğidir. Bu emaneti vermesinin de elbette bir nedeni amacı vardır. Rabbimiz her topluma böyle emanetler vermiş ve sınamıştır. Örneğin geçmişte Allah, Yahudilere verdiği emaneti taşıyamadıkları için yoldan sapmışlardı. Bugünde Yahudiler, atalarının izinden gitmeye devam ediyorlar ve ALLAH’IN EMANETİNİ TAŞIYAMADIKLARINDAN, EMANETE İHANET EDEREK NASIL ZALİM OLDUKALRINA, ÇOK ACIKLI BİR ÖRNEĞİNİ GÖRÜYORUZ. Lütfen bizlerde aynı yanlışları yapmayalım ve Allah’ın EMANETİ KUR’AN’I baş tacı yapalım, onun yanına başka emanetler koymayalım. İnanın hem zalimlerden olacağımız gibi, CAHİL VE NE YAPTIĞINI BİLMEYEN, YAPTIĞI YANLIŞLARI FARK ETMEYEN ADETA ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARDAN OLURUZ. Bu hatayı bizler ne yazık ki çok fazla yapıyor ve Allah’ın emanetine ŞİRK koşuyor, rivayetleri sanı bilgileri adeta Kur’an’ın önüne geçirip, bunlar olmadan Kur’an anlaşılamaz deme cehaletini gösteriyoruz. Allah boşuna, emanetini taşıyamayanlara onlar ZALİM ve CAHİL oldular demiyor. Gerçekten de bizler hem zalim hem de cahil olduk ama bunun hala farkında değiliz. Dilerim bu yanlışımızın farkında olan ve ALLAH’IN EMANETİNE SIKI SIKI SARILAN, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Nahl Suresi 44. Ayetin Anlamını Çarpıtarak, Gerçekleri Gizleyenlere!
Allah’ın dini İslam’ı yaşayabilmek adına Kur’an’ın açık, detaylı ve yeterli olamayacağını ısrarla savunanlar, ayetleri Kur’an bütünlüğünden ayırıp, adeta kelimelere öyle farklı anlamlar veriyorlar ki, farkında olmadan Kur’an’da elleriyle çelişki yaratmaya çalışıyorlar. Lütfen batılı, atalarının dinini aklamak ve yaşayabilmek adına bu yanlışı yapmayalım, hesap günü inanın çok pişman olanların safında oluruz. Kur’an’ın açıklanmaya muhtaç olduğunu savunanlar, rivayet inançlarını yaşayabilmek için birçok ayete yaptıkları tahrifatı, yanlış mana verme çabalarını, NAHL suresi 44. ayete de yapıyorlar. Bu ayeti birçok makalemin konusu yaptım ve anlatmaya çalıştım. Bu makalemde de tekrar gündeme getirmek istiyorum. Çünkü bu yanlış inancımız bizleri, büyük hatalara sürüklüyor. Bu ayeti üç farklı mealden özellikle yazmak istiyorum. Daha sonra birlikte düşünelim. Nahl 44: (O peygamberleri) APAÇIK BELGELER VE KİTAPLARLA GÖNDERDİK. İNSANLARA, KENDİLERİNE İNDİRİLENİ AÇIKLAMAN VE ONLARIN DA (ÜZERİNDE) DÜŞÜNMELERİ İÇİN SANA BU KUR’AN’I İNDİRDİK. (Diyanet meali) Nahl 44: [Onlar size, kendilerini] APAÇIK DELİLLERLE VE HİKMET DOLU İLAHÎ KİTAPLARLA [DESTEKLEDİĞİMİZ PEYGAMBERLERİN ÖLÜMLÜ ADAMLARDAN BAŞKA KİMSELER OLMADIĞINI SÖYLEYECEKLERDİR]. VE BİZ SANA DA BU UYARICI KİTABI İNDİRDİK Kİ, İNSANLARA, BAŞINDAN BERİ İNDİRİLE GELEN MESAJIN ASLINI OLANCA AÇIKLIĞIYLA ULAŞTIRASIN VE ONLAR DA BÖYLECE BELKİ DÜŞÜNÜRLER. (Muhammed Esed meali) Nahl 44: AÇIK DELİLLERLE, KİTAPLARLA GÖNDERDİK. SANA DA BU ZİKİRİ/KUR’AN’I VAHYETTİK Kİ, KENDİLERİNE İNDİRİLENİ İNSANLARA AÇIK-SEÇİK BİLDİRESİN DE DERİN DERİN DÜŞÜNEBİLSİNLER. (Yaşar Nuri Öztürk) Bu ayet örnek gösterilip, bakın Allah Elçisine indirilen Kur’an’ı AÇIKLAYASIN diyor, demek ki Kur’an açık ve detaylı değil, demek ki Resulün ayetleri açıklama görevi var. Resulün hadisleri olmasaydı Kur’an anlaşılamazdı deme gafletine düşüyorlar. Buna inandığımızda, bu konuyla ilgili Kur’an’da ki yüzlerce ayete iman etmiyoruz, görmezden geliyoruz demektir, hatırlatmak isterim. Çok ilginçtir ayetin daha başında Allah, böyle akıl dışı söylemlere inanmasın kullarım diye, APAÇIK BELGELERLE KİTABI GÖNDERDİK DİYOR. Ayetin devamında bu bilginin tam tersi olan bir düşünceden bahsedip açıklanmamış, açık olmayan Kur’an’ı sen açıkla kullarıma der mi? Devamında ise kullarım ayetlerin üzerinde düşünsünler diyor. Demek ki Resul görevi gereği, neden görevi gereği dedim? Çünkü Allah Resulünün görev tanımını yaparken ne diyordu? “RASULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) Demek ki Allah’ın Resulü Allah’tan, muhkem bir şekilde aldığı vahyi, olduğu gibi açık seçik tebliğ edecek ki, biz Allah’ın kulları ayetler üzerinde düşünüp hayatımıza geçirebilelim. Demek ki ayette geçen, indirileni açıklaman için gönderdik sözünden, açık olmayan bir konuyu açık hale getir anlamında değil AÇIKÇA, KUR’AN’DA DETAYLI AÇIKLADIĞIMIZ ŞEKLİYLE, ULAŞTIR AÇIK SEÇİK TEBLİĞ ET ANLAMINDADIR. Ali İmran 187. ayetinde Allah, kendilerine kitap verilenlerden şöyle bir söz almıştı diyerek bir ayet indiriyor. Lütfen ayete dikkat edelim, aynı kelimeyi burada da kullanıyor ama hangi anlamda. Ali İmran 187: HANİ ALLAH, KENDİLERİNE KİTAP VERİLENLERDEN, “ONU (KİTABI) MUTLAKA İNSANLARA AÇIKLAYACAKSINIZ, ONU GİZLEMEYECEKSİNİZ” DİYE SAĞLAM SÖZ ALMIŞTI. FAKAT ONLAR VERDİKLERİ SÖZÜ, ARKALARINA ATIP ONU AZ BİR KARŞILIĞA DEĞİŞTİLER. YAPTIKLARI BU ALIŞVERİŞ NE KADAR KÖTÜDÜR! (Diyanet meali) Bu ayet tüm iman edenlere sesleniyor, Resule değil hatırlatırım. Bakın bu ayette, aslında açıklamak sözüyle Allah, ne anlatıyor daha iyi anlaşılıyor. Demek ki Allah’ın kitabı açık ve anlaşılır ki, mutlaka çevrenize bu açıklığıyla anlatacaksınız diyor, yoksa ben açıklamadım iman edenler kendileri açıklayıp, çevresine anlatsın demiyor. Bizler iman eden Allah’ın kulları olarak, Allah’a şu sözü veriyoruz. Allah’ım senin bizleri sorumlu tuttuğun ve bizlere apaçık detaylı yol gösterdiğin kitabı, atalarımızın sanı inançlarının etkisinde kalmadan, TÜM AÇIKLIĞI İLE ÇEVREMDEKİ İNSANLARA ANLATACAĞIM, KİTABIN İÇİNDEKİ HİÇ BİR BİLGİYİ, BAŞKA İNANÇLARIMIZIN ETKİSİYLE GİZLEMEYECEĞİM, ONLARA KUR’AN’IN TÜMÜNÜ TEBLİĞ EDİP ULAŞTIRACAĞIM DİYE SÖZ VERİYORUZ. KUR’AN’A İMAN ETTİM DERKEN, ALLAH’A BU SÖZÜ BİZLER VERİYORUZ. Yoksa biz iman edenler olarak, Allah’ın kitabı açık ve anlaşılır değil de, bizler ya da Allah’ın Resulü açıklayıp, anlaşılır hale getiriyor değil. Aynı konuya Maide suresi 15. ayeti de örnek verebiliriz. Ayette kitap ehline seslenilerek, “KİTAPTAN GİZLEDİKLERİNİZİN ÇOĞUNU, AÇIKLAMAK ÜZERE SİZE GELDİ” DİYE GEÇER. BU ATYETTE DE BAHSEDİLEN AÇIKLAMA, ELÇİMİZ SİZE GEREKEN TÜM BİLGİLERİ BENİM VAHYİMDEN TEBLİĞ EDİYOR, KİTAPTA SİZLERE BİLDİRİYOR ANLAMINDADIR. Şimdide Kur’an’a göz atalım, bakalım Allah Kur’an’ı açıklanmamış, detaysız bir şekilde gönderip, onu Elçisinin mi açıklamasını detaylandırmasını istemiş, onu Kur’an’ın diğer ayetlerinden anlamaya çalışalım. “BİZ ANLAYAN BİR TOPLUM İÇİN AYETLERİ, AYRI AYRI AÇIKLAMIŞIZDIR.” Enam 98 “BİZ KİTAPTA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK.” Enam 38 “AND OLSUN Kİ, SANA APAÇIK AYETLER İNDİRDİK.” Bakara 99. “ANDOLSUN, BİZ AÇIKLAYICI AYETLER İNDİRDİK.” Nur 46. “SANA BU KİTABI; HER ŞEY İÇİN BİR AÇIKLAMA, DOĞRU YOLU GÖSTEREN BİR REHBER, BİR RAHMET VE MÜSLÜMANLAR İÇİN BİR MÜJDE OLARAK İNDİRDİK.” Nahl 89. “ANDOLSUN BİZ, KUR’AN’I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK.” Kamer 17. “ONLAR SANA HİÇBİR MİSAL GETİRMEZLER Kİ (BUNA KARŞILIK) SANA GERÇEĞİ VE EN GÜZEL AÇIKLAMAYI GETİRMİŞ OLMAYALIM.” Furkan 33. “SONRA KUR’AN’I AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR.” Kıyame 19. “İŞTE ALLAH SİZE AYETLERİNİ BÖYLE APAÇIK BİLDİRİYOR Kİ, DOĞRU YOLA ERESİNİZ.” Ali İmran 103. “EĞER DÜŞÜNÜRSENİZ, SİZE AYETLERİ AÇIKLADIK.” Ali İmran 118. Tüm bu gerçeklerden sonra, bunca ayeti görmezden gelip, Kur’an açık ve anlaşılır değildir, Kur’an’ı Allah’ın Resulü açıklamıştır demek, ALLAH’IN BİZLERE EMANET ETTİĞİ KUR’AN’A İHANET ETMEKTİR. Bizleri Allah ile aldatıcılar, Kur’an’ın dışından dine öyle ilaveler yapmışlardır ki, onları Kur’an’da göremediklerinde, bakın bu detay Kur’an’da yok diyerek, adeta Kur’an eksik ve detaysız gösterilmiştir topluma. Halbuki Allah sizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğim, Kur’an’ın sınırlarını sakın aşmayın dememiş miydi? Zikir ehli şunu çok açık bilir ve iman eder. ALLAH’IN KUR’AN’DA EMRETTİKLERİ ALLAH’IN DİNİ İSLAMDIR, BAHSETMEDİKLERİ DİN DEĞİLDİR. EĞER KUR’AN’A TERS DÜŞMÜYORSA, GELENEKTİR DİYEBİLİRİZ. TÜM BU ALDATMACALAR YAHUDİ OYUNLARIDIR VE DİNİMİZE SOKTUKLARI NİFAK TOHUMLARIDIR. FARK EDEBİLENE NE MUTLU. Lütfen hatırlayınız, Allah’ın Elçisi Kaf suresi 45. ayetinde yoldan sapanlara, KUR’AN İLE ÖĞÜT VERME GÖREVİ ALMIŞ. Enam 50. ayetinde, BEN BANA VAHYEDİLENE UYARIM DİYEREK, YALNIZ KUR’AN İLE YAŞADIĞINI GÖRÜYORUZ. Allah’ın elçisi ümmiydi, lütfen unutmayalım. Daha önce ehli kitaba tabi olmadığı için din ve iman adına ne öğrendiyse Kur’an’dan öğrendi, hayatına geçirdi ve yalnız Kur’an’ı tebliğ etti. Aynı surenin 51. ayetinde de, YALNIZ KUR’AN İLE UYARDIĞINI DA GÖRÜYORUZ. Maide 49. ayetinde de tüm Müslümanlara, Allah’ın Resulünün KUR’AN İLE HÜKMETTİĞİNİ de açıkça tebliğ aldığımız halde, hala nasıl olurda Kur’an açık anlaşılır değil, her bilgi Kur’an’da yoktur deriz. AÇIK VE ANLAŞILIR OLMAYAN, DETAYSIZ OLAN BİR KİTAPLA NASIL HÜKMEDİLİR? ALLAH DETAYSIZ VE ANLAŞILMASI ZOR BİR KİTAPTAN, NASIL SORUMLU TUTAR BİZLERİ, BUNUDAMI AKIL EDEMİYORUZ? İsterseniz konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, neredeyse her yazımda hatırlattığım Allah Elçisine nasıl yetki ve sorumluluk vermiş ona bakalım. Acaba indirdiğim ayetleri sen açıkla öylemi tebliğ et demiş yoksa….? İsterseniz bu sorumuzu da Kur’an’a danışalım. Bunca açık kanıtı gördüğümüz halde, lütfen inkâra devam etmeyelim. “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) Diyanet meali. “BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) Diyanet vakfı meali “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Diyanet meali. “BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9 ) Diyanet meali. Allah’ın Elçisine verdiği görev ve yetkiyi bunca açık ayetlerle gördüğümüz ve iman ettiğimizi söyleyip, Kur’an’ın hiçbir gerçeğini gizlemeyeceğimize söz verdiğimiz halde, hala Kur’an’ı herkes anlayamaz açık ve anlaşılır detaylı değildir, onu Resulün rivayet hadisleri açıklamıştır demeye devam ediyorsak, lütfen şunu unutmayalım, ALLAH’A VERDİĞİMİZ SÖZÜ, RİVAYETLERİ YAŞAYABİLMEK VE AKLAYABİLMEK ADINA TUTMUYORUZ, ALLAH’IN EMANETİNE SAYGISIZLIK YAPARAK, ALLAH’IN AYETLERİNİ GİZLİYORUZ DEMEKTİR. Enam 114: ALLAH, SİZE KİTAB’I (KUR’ÂN’I) AÇIKLANMIŞ OLARAK İNDİRDİĞİ HALDE, ONDAN BAŞKA BİR HAKEM Mİ ARAYAYIM? KENDİLERİNE KİTAP VERDİKLERİMİZ, O KUR’ÂN’IN, GERÇEKTEN RABBİN KATINDAN HAK OLARAK İNDİRİLMİŞ OLDUĞUNU BİLİRLER. O HALDE SAKIN ŞÜPHE EDENLERDEN OLMA. (Elmalı Hamdi meali) Değerli kardeşlerim, lütfen bu ayet üzerinde çok ama çok dikkatle düşünelim ve görmezden gelmeyelim. Allah sizlere Kur’an’ı açıklanmış, detaylı olarak indirdiği halde ondan başka bir hakem mi arayayım dememizi istiyor. Yani diğer ayetlerde uyardığı gibi, bizlerin yalnız Kur’an’a sarılmamızı istiyor. Ama bizler bunca açık ayetleri gördüğümüz ve iman ettiğimiz halde, batıl inançlarımızı yaşayabilmek adına bu ayetleri görmezden geliyoruz. ALLAH KUR’AN’DAN BAŞKA, HAKEM ARAMANIN YANLIŞ OLDUĞUNU SÖYLEDİĞİ HALDE, BİZLER KUR’AN’I DETAYSIZ VE AÇIKLANMAMIŞ BİR KİTAP İLAN EDİP, KENDİMİZE RİVAYET VE SANIDAN OLUŞAN KİTAPLARI İNANCIMIZDA HAKEM, KANIT, DELİL KABUL EDİYORUZ. BU YANLIŞLARI YAPMAMIZIN VE KUR’AN’I DOĞRU ANLAYAMAMAMIZIN ASIL NEDENİ, NAHL SURESİ 98. AYETİ HAYATIMIZA GEÇİRMEDİĞİMİZ İÇİNDİR. Tüm bu yanlışlar küfre sapmak, Allah’ın yolundan çıkmaktır hatırlatmak isterim. İSLAM DİNİNDE HAKEM, ALLAH’IN UYARDIĞI GİBİ, YALNIZ KUR’AN’DIR. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Kendi Batıl İnançlarını, Kur’an’a Söyletmeye Çalışanlara!
Sizlere sorsam ve desem ki, Kur’an’ı tercüme edenler, neden ayetleri çok farklı tercüme ediyorlar? Hani Allah muhkem ayetleri anlayalım diye, kolaylaştırılmış ve nice örneklerle açıklayarak göndermişti. Bu soruma nasıl cevap verirsiniz. Dünya üzerinde, insanların yazdığı hiçbir bilimsel kitaba karşı alınmayan tavır, ne yazık ki Allah’ın kitabı Kur’an’a karşı alınmıştır. ÇÜNKÜ DİNİ KULLANANLAR YÜZLERCE YILDIR, HİÇ ÇALIŞMADAN ZORLUK ÇEKMEDEN İNSANLARI İNANÇLARI İLE SÖMÜREREK GEÇİNİYORLARDA ONDAN. Bunu bilen Rabbimiz bizleri uyarıyor ve SAKIN SİZLERİ ALLAH İLE ALDATMASINLAR DİYOR. İnsanlar bu gerçeklerle buluşmasın diye birileri elinden geleni yapıyor ve Allah’ın kitabından insanları uzak tutmaya çalışıyorlar. Yani din günümüz dünyasında, çok geçerli bir geçim kaynağı oldu. Toplumun kafasını karıştırarak adeta ayetlerin, toplum tarafından anlaşılmaması için, sayısı bile bilinmeyen farklı tercümeler yapılmıştır. Hiçbir bilim adamının yazdığı bir kitabı, başka dile tercüme ederken yapılmayanlar, sizce neden Kur’an’a yapılıyor olabilir? ALLAH’IN KİTABINA KARŞI SAYGIDAN’MI, YOKSA ALLAH’IN KİTABININ GERÇEKLERİNİN ÜSTÜNÜ ÖRTMEK, ANLAŞILMAMASINI SAĞLAMAK VE BÖYLECE ATALARIN İNANCINI YAŞAMAYA DEVAM ETMEK İÇİN YAPILIYOR OLMASIN. Elbette gerçeklerin ortaya çıkmaması için. Günümüzde İslam toplumu olarak bizler, SÖYLENTİLERİ DİN YAPTIK, ALLAH’IN KİTABINI ANLAŞILMASI ZOR İLAN EDİP, O SÖYLENTİLERLE, RİVAYETLERLE KUR’AN’I ANLAMAYA ÇALIŞTIĞIMIZ İÇİNDE, ORTAYA ONLARCA KUR’AN MEALİ, TERCÜMESİ ÇIKTI. Her ne hikmetse, Kur’an Arapça olduğu için, Türkçeye tam doğru çevrilemeyeceğini söyleyenler, ayetleri bizlere Türkçe anlatabiliyorlar. Sanırım akıl devre dışı kalınca, sorgulamakta olmuyor. Arapça olan rivayet hadisler dilimize doğru çevriliyor ve itiraz eden olmuyor. Rivayet edilen hadislerde Arapça, bunlar nasıl doğru çevriliyor, Kur’an neden çevrilmiyor diye soran bile yok. Kur’an ile ilgili bir İlahiyat Profesörünün, çok dikkat çekici sözlerini sizlere hatırlatmak istiyorum. Kendi batıl inançlarının açığa çıkmasından korkanlar, bakın toplumu Kur’an ile buluşmasını engellemek için ne diyorlar. ”KUR’AN’IN DİLİ ALLAHCADIR, ONUN İÇİN KUR’AN’I ARAPÇA OKUMALIYIZ.” İşte toplum böyle ALLAH İLE ALDATILIYOR. Bunu söyleyen İlahiyat Profesörü, hatırlatırım. Doğrusu Kur’an’ın dili ALLAHCADIR SÖZÜNÜ İLK DEFA DUYMUŞTUM. Daha neler duyacağız bakalım. Daha önce gönderilen kitapların Arapça olmadığını, o günkü toplumun dilinden olduğunu ya bilen yok, ya da bildiği halde toplum sorgulamaktan korkuyor. Bu iftiralarının nedeni, toplumu kendilerine yönlendirebilmek adınadır, bu tuzağa lütfen düşmeyelim. Bir bilim adamı buluşunu kitaplaştırıp, her dile çeviriyor ve dünyada tüm okullarda öğrenciler bu bilgileri, kendi dillerine çevirip okuyup öğreniyorlar ve bilim adamı oluyorlar. Hiç kimse, bu kitabın orijinali Arapça, Japonca, İngilizce bizim dilimize tam olarak çevrilemez, anlamı değişir demiyor okuyor faydalanıyor. Arapça yazılmış ama farklı dillere çevrilmiş o kadar çok kitap var ki, hiç birisini çevirirken farklı çevirmemişler. Ama iş Allah’ın kitabı Kur’an’a gelince, KUR’AN HER DİLE ÇEVRİLEMEZ, BİR KELİMENİN BİRÇOK ANLAMI VARDIR SİZ BİLEMEZSİNİZ, GERÇEK KUR’AN ARAPÇA OLANDIR, ÇEVİRİSİ ASLA KUR’AN OLAMAZ DİYEREK, TOPLUMUN KUR’AN İLE BULUŞMASINI ENGELLİYORLAR. BÖYLECE KENDİ BATIL İNANÇLARINI, KUR’AN’A SÖYLETMEYE ÇALIŞIYORLAR. Onun içinde onlarca, yüzlerce Kur’an tercümesi ortaya çıkıyor ve herkeste kendi tercümesinin en doğru olduğuna inanıyor. ASLINDA MÜSLÜMANLAR, KUR’AN’I TERCÜME ETMEYE ÇALIŞMIYOR, KENDİ İNANÇLARINI KUR’AN’A SÖYLETMEYE ÇALIŞTIKLARI İÇİN, FARKLI KUR’AN TERCÜMELERİ ORTAYA ÇIKIYOR. Batıl inançlardan kurtulamadığımız sürece, Kur’an yanlış tercüme edilmeye devam edilecektir. Bunun tek bir nedeni var, batıl inançlarının açığa çıkmasını istemeyenler, Kur’an’ın kendi batıl inançlarına izin vermediğinin ortaya çıkmasını gizlemek adına, bu çabanın yapıldığı çok açıktır. Hatırlatırım Allah Kur’an hakkında şüphesi olanlara, HADİ BİR BENZERİNİ GETİRİN BAKALIM DİYE, MEYDAN OKUMUŞTU. Ama bizler eşi benzeri olmayan, Allah’ın Nuru Kur’an’ı herkesin anlayamayacağı, her dile tam çevrilemeyeceği, çevrildiğinde onun Kur’an vasfını kazanamayacağı söylenerek, adeta toplum içinde kuşkular yaratıldı. Bu kuşkuyu Arapça olan, insanların yazdığı bir kitap için yapmıyorlarsa, BURADA ALLAH’A BÜYÜK BİR İFTİRA OLDUĞU GİBİ, ART NİYET VAR DEMEKTİR. Art niyetlilerin amacı da, Kur’an gerçeklerinin ortaya çıkmasını engellemektir. İmamı Azam Ebu Hanife, bu konuda bakın neler söylemiş yüzlerce yıl önce. “İMAMI AZAM GÖRÜSÜNÜN HANEFİ FUKAHASINCA AYRINTILANAN GEREKÇESİ SÖYLE ÖZETLENİR. KURAN KÂĞITLARDA YAZILMIŞ VE BİZİM OKUDUĞUMUZ LAFIZLAR DEĞİLDİR. ESAS KUR’AN O LAFIZLARIN TAŞIDIĞI MANADIR Kİ, BİR KELAM-İ NEFSİ ( ALLAH’IN ZATİ İLE VAR OLMAYA DEVAM EDEN SÖZ ) OLARAK KALIPTAN KALIBA DÖKÜLÜR. O KALIPLAR SONRADAN YARATILMIŞ ( MUHDES ) VARLIKLARDIR. OYSAKİ ESAS KUR’AN, MAHLÛK OLMAYAN BİR MANADIR.” Kur’an’a saygılı olalım derken, aslında saygısızlık yaptığımızın farkında olamadık. Kur’an’ın tercümesi yapılamaz dedik, ama kendimizce bir isim koyup, bir şeyin varacağı yer ve gaye manasına gelen MEAL dedik. Bu konu ile ilgili günümüz cemaat ve tarikatların kabul ettiği düşüncelerinden örnek vermek istiyorum. ÇÜNKÜ BU DÜŞÜNCE VE İNANÇ SAYESİNDEDİR Kİ, İSLAM TOPLUMU HALA KUR’AN İLE BULUŞAMIYOR. “KUR’ÂN-I KERİM’İN TERCÜME EDİLEBİLECEĞİNİ SÖYLEYENLER DE, ONUN TEFSÎRÎ TERCÜMESİNİ KASTETMİŞ, ASLA HARFÎ TERCÜMEYİ KASTETMEMİŞLERDİR. KUR’ÂN’IN HARFÎ TERCÜMESİNİN YAPILAMAYACAĞI HUSUSUNDA İSLÂM ÂLİMLERİ İCMÂ İLE İTTİFAK HALİNDEDİRLER. ÇÜNKÜ KUR’ÂN’IN LAFIZ, EDEBÎ ÖZELLİKLERİ VE İ’CÂZINDAN DOLAYI, İNSAN GÜCÜ BUNA YETMEZ VE DİĞER DİLLERİN ONU OLDUĞU GİBİ KARŞILAMASI DA MÜMKÜN DEĞİLDİR. AYRICA BU, HARFÎ TERCÜMENİN ASLININ YERİNE GEÇME İDDİASI TAŞIMASI SEBEBİYLE KUR’ÂN’IN YERİNE KONMASI İHTİMALİNİ DE TAŞIR. OYSA KUR’ÂN’IN BENZERİNİ MEYDANA GETİRMEK, YİNE KUR’ÂN’A GÖRE MÜMKÜN DEĞİLDİR…” Önce şunu söylemek isterim. Tefsir açık olmayan, anlaşılmayan bir şeyi açıklamak demektir. Kur’an’ı Allah biz açıkladık diyor. BİR İNSANIN GÜCÜ, KUR’AN’I FARKLI DİLLERE DOĞRU TERCÜME ETMEYE YETMİYORSA, KUR’AN EVRENSEL DEĞİL DEMEKTİR Kİ, BU DÜŞÜNCE ALLAH’IN AYETLERİNE TERS DÜŞER, KUR’ANA’DA SAYGISIZLIKTIR. Adı üstünde dinin anası olan ayetler, MUHKEM yani şüphe duyulmayacak kadar açık, anlaşılan anlamındadır. Bakın bu konuda âlim İmamı Azam ne diyor, günümüz cemaat ve tarikatların FIKIH inancı neler söylüyor. Bu düşünce ve inanç, Kur’an’ın onlarca hatta yüzlerce ayetine ters düşer. Hatta buna inandığımız andan itibaren, İslam dininde olmamasına rağmen, kendimizi Kur’an’ı en iyi anlayan anlatan, din âlimi ilan etmiş RUHBANLARA TESLİM ETMEMİZ GEREKİR. Hatırlatırım Allah, ben size şah damarından daha yakınım derken, benim ile aranıza sakın hiç kimseyi sokmayın diyor. İslam dininde Allah, ruhban sınıfı olmadığını söylüyor, bu söylenenlere inanırsak, bu durumda Kur’an’ı kimden öğreneceğiz. NE YAZIK Kİ BİZLERİ ALLAH İLE BAŞBAŞA BIRAKMAK, RABBİMİZLE BULUŞTURMAK İSTEMİYORLAR. ÇÜNKÜ BU ONLARIN ÇIKARLARINA, BATIL İNANÇLARINA TERS DÜŞÜYOR. LÜTFEN BU TUZAĞA DÜŞMEYELİM. Hani Allah dinin anası temeli olan MUHKEM ayetleri, YEMİN EDEREK KOLAYLAŞTIRDIĞINI, kimseye muhtaç olmayalım diye açık, seçik anlaşılır nice örneklerle gönderdiğini söylüyordu, yoksa bu ayetlere iman etmiyor üstünümü örtüyoruz. İman ediyoruz ama özde değil, sözde iman ediyoruz. Bunları söyleyip bizleri kendilerine muhtaç bırakanlar, ALLAH’IN AYETLERİNİDE TERCÜME EDERKEN, ELBETTE KENDİ BATIL İNANÇLARINI AYETLERE DÂHİL EDEREK TOPLUMA ANLATACAKLAR Kİ, HÜKÜMRANLIKLARI DEVAM EDEBİLSİN. Bu durumda onlarcasını bırakın, YÜZLERCE KUR’AN TERCÜMESİ, MEALİ ORTAYA ÇIKACAKTIR. Allah Nahl 98. Ayetinde, Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, kafanızdaki şeytanın ve şeytanlaşmış insanların batıl bilgilerinden, onların dayatmalarından kurtulup, ONDAN SONRA YALNIZ ALLAH’A GÜVENİP DAYANARAK, KUR’AN’I OKUMAYA BAŞLAYIN DİYOR. Konuyla ilgili makalemin linkini veriyorum. https://hakyolkuran1.blogspot.com/2019/07/nahl-suresi-98-ayet-uzerinde-dikkatle.html Değerli dostlarım kardeşlerim, tekrar ediyorum Kur’an’ın farklı mealleri/tercümeleri, lütfen sizleri korkutmasın. Eğer gerçeklerle buluşmak ve Allah’ın sünnetini, kanunlarını batıldan uzak tebliğ almak istiyorsak önce sabırla, daha sonrada var gücümüzle araştırmaya devam etmeliyiz. Ama bir Kur’an mealine/tercümesine bağlanmadan, farklı tercümelerden istifade etmeliyiz. Belki de okuduğunuz her Kur’an mealinde yanlış ve hatalı tercümeler görebilirsiniz. Ama Allah aklını kullanan kulları için, bilerek ya da bilmeyerek yanlış tercüme edenlerin hatalarını anlaşılsın diye, AYNI KONUYU KUR’AN’DA BİRÇOK AYETİNDE ÖZELLİKLE TEKRAR ETMİŞTİR. Düşünen aklını kullanan kullarının doğru bilgiyle buluşmasını ve şeytanlaşmış insanların tuzağına düşmesini, böylece engellemiştir. Allah boşuna ayetler üzerinde düşün, aklını kullan ey kulum demiyor. TABİ BİZLER GÖREVİMİZİ YAPAR VE HİÇ KİMSEYE SORGUSUZ TESLİM OLMADAN, ARAŞTIRIP GERÇEKLERLE BULUŞMA ÇABASINDAYSAK, BU TUZAĞA DÜŞMEYİZ. Hatırlatırım Allah’ın Resulünün devrinde de, Kitap Ehlinin durumu günümüzde yaşanan acı gerçeklerden farklı değildi. Allah Resulünü bizlere örnek göstermiştir. Peki, hangi konularda örnek göstermişti? DOĞRULUK, DÜRÜSTLÜK, GÜVENİLİRLİK, ADALETLİ OLUŞUNUN YANINDA, BATIL VE HURAFEDEN UZAK, ALLAH’IN GERÇEKLERİNİN ARAYIŞINDA OLMASIYDI. ONUN İÇİN KİTAP EHLİNE TABİ OLMAMIŞTI. Bizlerde korkmadan sabırla, Kur’an’ı çok farklı tercümelerden dikkatle düşünerek okuyalım, araştıralım. Çünkü başka Resul ve uyarıcı Kitap gelmeyeceği için, Kur’an Allah’ın korumasındadır. ONUN İÇİN GÜVENEBİLECEĞİMİZ TEK KAYNBAK, YALNIZ KUR’AN’DIR. Bu çabayı gösteren, Allah’ın gerçekleri ile mutlaka er ya da geç buluşacaktır. ALLAH CÜMLEMİZİN YARDIMCISI OLSUN. DİLERİM EMANETİMİZİ TESLİM ETMEDEN ÖNCE, BATILIN TUZAKLARINA DÜŞMEDEN, ALLAH’IN RESULÜNÜ ÖRNEK ALIP, KUR’AN GERÇEKLERİNİN ARAYIŞINDA OLAN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARINDAN OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Biz İnsanlar Hz. Âdem Ve Eşinden Mi Çoğaldık? Kur’an Bu Konuda, Nasıl Bilgiler Veriyor.
Bu makalemde sizleri, çok farklı bir konuda düşünmeye davet etmek istiyorum. Sizce Allah ilk önce Hz. Âdem’i ve eşini yaratıp insanlığın çoğalmasını, onlardan mı sağladı? Bunu söyleyip inandığımız zaman, insan ilk neslinin aile içi evlilikten, ensest ilişkiyle çoğaldığını söylemiş ve inanmış oluruz ki, bu düşüncede Kur’an’ın birçok ayetine ters düşer ve Kur’an bunu yasaklamıştır. Sizce Allah’ın yasakladığı bir ilişkiyle, insanlığın çoğaldığını söylemek ve inanmak büyük yanlış olmaz mı? Bu inanç Yahudi inancıdır ve ne yazık ki bizim inancımıza da Yahudilerden girmiştir. Makalemin detayına girmeden, sizlere hatırlatmak istediğim bir konu var. Kur’an bizleri ilgilendiren birçok konuda, çok açık bilgiler bizlere vermesine rağmen, kendi katından çok fazla detay vermemiştir. Yani kendi katı ile ilgili birçok GAYBİ bilgiler vardır. Bizlere düşen O bilgileri rivayet ve sanı bilgiler ışığında değil, KUR’AN’DA AÇIKLANAN BİGİLER IŞIĞINDA, DÜŞÜNÜP ANLAMAYA ÇALIŞMALIYIZ. Hz. Âdem ve ilk insanın yaratılma konusu da, kısmen açıklanmış çok fazla bilgi verilmemiş bir konudur. Gelin birlikte Kur’an’dan bu konuyu araştıralım, anlamaya çalışalım Nisa 1: EY İNSANLAR! SİZİ BİR TEK NEFİSTEN YARATAN VE ONDAN DA EŞİNİ YARATAN, İKİSİNDEN BİRÇOK ERKEK VE KADIN ÜRETİP YAYAN RABBİNİZE İTAATSİZLİKTEN SAKININ. ADINI ANARAK BİRBİRİNİZDEN DİLEK VE İSTEKTE BULUNDUĞUNUZ ALLAH’A SAYGISIZLIKTAN VE AKRABALIK HAKLARINA RİAYETSİZLİKTEN DE SAKININ. ŞÜPHESİZ ALLAH SİZİN ÜZERİNİZDE GÖZETLEYİCİDİR. (Kur’an yolu Diyanet işl.) Allah ayetinde tüm insanlara hitaben, sizi tek bir nefisten yaratıp çoğalttım diyor. Bakın ayette şunu söylemiyor, önce Âdem’i yarattım daha sonrada Âdem’i yarattığım gibi eşini de aynı şeyden yaratıp, tüm insanları onlardan çoğalttım demiyor. KUR’AN’IN HİÇBİR YERİNDE DE, BÖYLE BİR HÜKÜM YOKTUR. Ayette çok önemli bir konuya da açıklık getiriyor. Âdem’i ve eşini yarattığımız gibi, aynı nefisten yani ikisini nasıl yarattıysak, BİRÇOK ERKEK VE KADINI DA YARATIP, DÜNYA ÜZERİNE YAYDIK DİYOR. Tekrar hatırlatıyorum, bu ayette asla sizleri Âdem ve eşinden çoğalttık demiyor. İkisinden birçok erkek kadın yarattık derken, bu ikisini nasıl hangi mayadan, özden yarattıysak, aynı topraktan balçıktan yarattık diyor. Ayetler tercüme edilirken bazen, rivayet hadislerin etkisinde yapılıyor ve yanlış anlaşılabiliyor. Çok önemli bir ayeti sizlere hatırlatmak istiyorum. “İNSANLAR BİR TEK ÜMMET İDİ. SONRA ALLAH, MÜJDECİLER VE UYARICILAR OLARAK NEBİLER İNSANLAR ARASINDA HÜKÜM VERMEK İÇİN GERÇEĞİ İÇEREN KİTABI İNDİRDİ.” (Bakara 213) Ayette konumuzla ilgili çok önemli bir bilgi veriyor ve insanlar önceleri tek bir ümmetti, aralarındaki anlaşmazlıkları yüzünden Nebiler ve onların aracılığıyla kitaplar gönderdi dediğine göre, ilk insanın Hz. Âdem olması mümkün görünmüyor ama bizler, ilk Resulün uyarıcının Hz. Âdem olduğunu biliyoruz. Ali İmran 33. Ayetinden bunu anlıyoruz. Buradan şunu çıkartabiliriz, Allah Hz. Âdemden önce insanlar yarattı, daha sonra onlara uyarıcı olarak ilk Nebi/Resul olarak görevlendirdi. Hatta Bakara suresi 30. Ayeti de bu bağlamda düşünebiliriz. “HANİ RABBİN MELEKLERE “BEN YERYÜZÜNDE BİR HALİFE (SORUMLU) GÖREVLENDİRECEĞİM” Hucurat 13: EY İNSANLAR! DOĞRUSU BİZ SİZİ BİR ERKEK VE BİR KADINDAN YARATTIK VE BİRBİRİNİZİ TANIYIP KAYNAŞASINIZ DİYE SİZİ MİLLETLERE VE KABİLELERE AYIRDIK. ŞÜPHESİZ ALLAH KATINDA EN ÜSTÜN OLANINIZ, ALLAH’A EN ÇOK SAYGI DUYANINIZDIR. ALLAH HER ŞEYİ BİLENDİR; HER ŞEYDEN HABERDAR OLANDIR. (Bayraktar Bayraklı) Bu ayette de Rabbimiz dikkat ettiyseniz tüm insanlara hitaben, Ey insanlar sizi bir erkek bir kadından yani çift yarattık diyor. Sizleri Âdem ve eşinden çoğalttık asla demiyor. Devamında da tanışıp kaynaşasınız diye milletlere kabilelere ayırdık diye de açıklama yapıyor. DEMEK Kİ İLK İNSAN YARATILDIĞINDA BİR ÇİFT DEĞİL, BİRÇOK ÇİFT OLARAK YARATILDIĞI ANLAŞILIYOR. Konumuzu Kur’an’dan araştırmaya devam edelim. Fatır 11: ALLAH SİZİ TOPRAKTAN, SONRA EMBRİYODAN YARATTI. SONRA SİZİ ÇİFTLER KILDI. O’NUN BİLGİSİ OLMADAN HİÇBİR DİŞİ NE GEBE KALIR, NE DE DOĞURUR. BİR CANLIYA ÖMÜR VERİLMESİ DE, ONUN ÖMRÜNDEN AZALTILMASI DA MUTLAKA BİR KİTAPTADIR. ŞÜPHESİZ BUNLAR, ALLAH’A KOLAYDIR. (Fatır 11) Bakın bu ayette de biz insanların yaratılışı konusunda, daha detaylı bilgi veriyor ve sizin ilk mayanız toprak yani balçıktır diyor. Bakın yine sizleri Âdem ve eşinden çoğalttım demiyor. Hz. Âdem topraktan, balçıktan yaratıldıysa, Hz. Âdem’in ve eşinin yaratılış mayasının, özünün bu dünyamızdaki toprak olduğunu söylememizde, sakınca olmaz sanırım. Ayetin devamında ilk yaradılış bilgisini verdikten sonra, sizleri birçok çift olarak çoğalttık diyor. Nuh suresi 17. Ayetinde de aynı konuda bilgi veriyor ve bakın ne diyordu. “ALLAH SİZİ YERDEN BİTİRİP YETİŞTİRMİŞTİR.” Şimdi yazacağım ayet üzerinde dikkatle düşündüğümüzde, bahsettiğimiz konu çok açık anlaşılacaktır. Araf 10-11: DOĞRUSU SİZİ YERYÜZÜNE YERLEŞTİRDİK VE ORADA SİZE GEÇİM VASITALARI VERDİK. NE KADAR DA AZ ŞÜKREDİYORSUNUZ! ANDOLSUN SİZİ YARATTIK; SONRA SİZE ŞEKİL VERDİK; SONRA DA MELEKLERE, “ÂDEM’E SECDE EDİN” DİYE EMRETTİK. İBLÎS’İN DIŞINDAKİLER SECDE ETTİLER. O SECDE EDENLER ARASINDA YER ALMADI. (Kur’an Yolu Diyanet işl.) Allah daha önce de açıklandığı gibi, insanları yaratmış ve yeryüzüne yerleştirmiş olduğunu bu ayetten de anlıyoruz. Dünyada insanlar topluluklar halinde yaşıyor ama bakın ayetin devamında Allah, hangi konuya geçiyor ve bizlere nasıl bir bilgi veriyor. Rabbimiz meleklerine ve cinlerden olan ama sonunda İblis olana bakın nasıl bir emir veriyor. “ÂDEM’E SECDE EDİN DİYE EMRETTİK.” Konuyu uzatmadan özet olarak söylemek gerekirse, İblis secde etmiyor yani Âdem’e saygı duymuyor ve ben ateşten yaratıldım diyerek büyüklük taslıyordu. Devamında Hz. Âdem ve eşini cennet bahçesinde kandırıp, yasaklı meyveyi yemesinden sonra Hz. Âdem eşi ve İblisi Allah bakın nasıl cezalandırıyor. “ALLAH, DEDİ Kİ: “BİRBİRİNİZİN DÜŞMANI OLARAK İNİN (ORADAN). SİZE YERYÜZÜNDE BİR ZAMANA KADAR YERLEŞME VE YARARLANMA VARDIR.” (Araf 24) Bahsi geçen bu yer, tam olarak yaşadığımız boyutta değil, bizlerin göremediği ama bizlere çok uzak olmadığına inandığım, başka bir boyutta oldukları anlaşılıyor. Hatırlarsanız bir başka ayetinde Allah, görev verdiği meleklerinin her an sağımızda ve solumuzda olduğunu söylediğine göre, Allah’ın katı ve bizim yaşadığımız dünya, adeta iç içe ama farklı bir boyutta diyebiliriz. Allah buradan onları uzaklaştırıyor ve İNİN ORADAN diyor, peki nereye inecekler YERYÜZÜNE ELBETTE. Sizce bu dünyada hiç kimse yok yalnız Âdem ve eşinden çoğaldı diyebilir miyiz? Mümkün değil çünkü, Hz. Aden Nebi/Resul olarak görevlendiriliyor. Daha önceki ayetlerde, yeryüzünde birçok çiftler yaratıldığı bilgisini veriyordu Allah. Araf suresi 16. Ayetinde, konumuza açıklık getirecek önemli bir bilgi var, hatırlayalım. “İBLÎS DEDİ Kİ: “BUNDAN BÖYLE BENİM SAPMAMA İZİN VERMENE KARŞILIK, ANT İÇERİM Kİ, BEN DE ONLARI SAPTIRMAK İÇİN SENİN DOĞRU YOLUNUN ÜSTÜNE OTURACAĞIM.” Bakın İblisin bu sözlerinden anlıyoruz ki, indikleri mekân yeryüzü ve burada birçok insanlar yaratılmış. Hz. Âdem bu topluma ilk Nebi/Resul olarak görevini yapacak ama İbliste bu toplumu aldatmak ve kandırmak için verdiği sözü yerine getirmeye çalışacak. Sanırım konumuz açığa çıkmış ve anlaşılmıştır. Bir örnek daha verelim. “ŞÜPHESİZ ALLAH, ÂDEM’İ, NÛH’U, İBRAHİM AİLESİNİ VE İMRAN AİLESİNİ BİRBİRİNDEN GELMİŞ BİRER NESİL OLARAK SEÇİP, ÂLEMLERE ÜSTÜN KILDI. ALLAH, HER ŞEYİ HAKKIYLA İŞİTENDİR, HAKKIYLA BİLENDİR.” ( Ali İmran 33-34 ) Ayeti dikkatle okuduğumuzda şunu söylemiyor, saydıklarım Âdemin soyundan geliyor demiyor, saydıkları Resulleri ayrı ayrı sayıyor ama Resul olarak ilk önce Hz. ÂDEM’İ SEÇTİK diyor. Çok daha önemlisi saydıkları Resulleri, ÂLEMLERE ÜSTÜN KILMAK İÇİN SEÇTİK DİYOR. Yani Allah seçmiş, seçilmesi için de birçok insan arasından seçilmesi gerekir, kendi kendisine Resullük yapması mümkün değil. Bu durumda Hz. Âdem’de bulunduğu yerden yeryüzüne indirildiğinde de çok fazla insan olmalı ki, Allah Resul olarak Hz. Âdemi ilk Resul olarak seçtiğini anlıyoruz. Mümin un 12 ve 13. Ayetinde Allah insanı yaratırken, bakın nasıl yarattık diyor. “AND OLSUN Kİ, İNSANI SÜZME ÇAMURDAN YARATTIK. SONRA ONU AZ BİR SU (MENİ) HÂLİNDE SAĞLAM BİR KARARGÂHA (ANA RAHMİNE) YERLEŞTİRDİK.” Dikkat ettiyseniz hiçbir zaman ilk insanın yaratılmasını anlatırken, ilk önce Âdem’i yarattık diye geçmez. Lütfen benzeri ayetleri Kur’an’dan okuyunuz. Araf suresi 189. Ayetinde, yine konumuza ışık tutacak bir bilgi veriyor Rabbimiz ve bakın ne diyor. “SİZİ BİR TEK CANDAN/NEFİSTEN YARATAN, KENDİSİYLE MUTLU OLSUN DİYE ONDAN DA EŞİNİ YARATAN O’DUR.” Bakın hiçbir zaman sizi Âdem ve eşinden çoğalmanızı sağladık demiyor. Çünkü Hz. Âdem yeryüzüne indirildiğinde, insanlar eşleri ile yaratılmıştı. Değerli dostlarım, yazdıklarım benim Kur’an’dan anladıklarımdır, yani benim imtihanımdır yalnız beni bağlar. Sizlere düşen yazdıklarımı dikkatle okuyup, ayetler üzerinde düşünerek anlamaya çalışmak olmalıdır. Bende bir insanım hata yapabilirim. Benim Kur’an’a uymayan bir yanlışımı görürseniz Lütfen, BENİ KUR’AN İLE UYARINIZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Sahih Ve Kutsi Hadis Konusu Üzerine, Birlikte Düşünelim.
İslam toplumunda, özellikle Mezheplerin FIKIH inancının kabul ettirdiği, çok kullanılan bir kelime vardır SAHİH. Bu sözün anlamı, KUSURSUZ, GÜVENİLİR, HİLESİ OLMAYAN, ŞÜPHESİZ DOĞRU ANLAMINDADIR. Sahih kelimesi, Allah’ın Elçisinin sözleri yani rivayet edilen hadislerinin, özellikle bir kısmı için kullanılır. Yani tasnif edilen bu hadisler, tıpkı Kur’an gibi şüphe götürmeyecek kadar doğru ve güvenilir olarak kabul edilir. Sizce Kur’an ile doğruluğundan emin olamayacağımız beşeri rivayet bir sözü, bilgiyi aynı güvenilirlikte, doğrulukta tutabilir miyiz? Ne yazık ki bu sözleri, hadisleri aynı değerde tuttuğumuz içindir ki, Kur’an’dan kolaylıkla saptık ve yetmedi Kur’an’a şirk koştuk. Ama bunun farkında bile değiliz. KUR’AN İLE AYNI GÜVENİLİRLİKTE, KUSURSUZ HİÇBİR BİLGİ, SÖZ, HADİS YOKTUR İSLAM İNANCINDA KUR’AN’A GÖRE. Allah hadi bir benzerini getirsinler bakalım derken, sizce nelerden bahsediyordu? Elbette Allah’ın indirdiği kitabın dışından, atalarının inançlarını rivayet ve sanı bilgileri din diye yaşayanlara, Allah’ın bir uyarısıydı bu sözler. Allah Enam suresi 19. ayetinde Elçisin, şunu söylemesini istiyor bizlere. “BU KUR’AN BANA, ONUNLA SİZİ VE ERİŞTİĞİ HERKESİ UYARAYIM DİYE VAHYOLUNDU.” diyorsa, sizce Kur’an’ın dışından, manası Allah’a sözü Resule ait başka söz/hadis olabilir mi? Hatırlatırım biz kitapta hiç bir eksik bırakmadık, tamamladık diyordu. Sahih şüphe duyulmayacak kadar doğru anlamındadır ki, BU KELİMEYİ DİNİ KONULARDA KUR’AN’IN DIŞINDA, HİÇBİR SÖZ/HADİS İÇİN KULLANAMAYIZ. Çünkü yanılmayan yalnız Allah dır. Beşer her zaman şaşabilir. Onun içinde Allah’ın Elçisi sağlığında kendi sözlerinin, yanlış aktarılma riski olduğundan, din adına naklini yasaklamış, kayda aldırmamış ve yalnız bir birinize Kur’an’ı nakledin, anlatın demiştir. BİZLER İÇİN GEREKLİ OLSAYDI BU BİLGİLER, HADİSLER ALLAH’IN ELÇİSİ KUR’AN’IN YANINDA, BU SÖZLERİ/HADİSLERİDE KAYDA ALDIRIRDI. Sahih Hadis inancı sayesinde, İslam inancına hurafe ve batıl çok rahatlıkla girmiştir. Ayrıca özellikle Yahudiler İslam’a, bu yolla inançlarını çok kolay sokmuşlardır. Dine sokulan fitne ve hurafe inançları korumak, BU BİLGİLERİN DİN İÇİNDE DEVAMINI SAĞLAMAK ADINA, KUR’AN’DAN DELİL BULAMADIKLARINDAN, BUNLARDA KUR’AN GİBİ ŞÜPHE DUYMAYACAĞIMIZ ALLAH’IN SÖZLERİDİR, HADİSLERİDİR ALLAH’IN KORUMASINDADIR düşüncesiyle toplum aldatılmış, kandırılmıştır. EĞER ÖYLE OLSAYDI, ALLAH SİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYORUM DERMİYDİ? Dini bölenler, parçalayanlar İslam dini içinde hükümranlıklarını sürdürmek isteyenler, sahih hadis çatısı altında, birde bunlara öyle bir güç öyle bir paye vermişlerdir ki, hiç kimse sesini bile çıkaramaz olmuştur. Bu hadislere KUTSİ hadis, yani kutsal hadisler adını vermişlerdir. Kutsi hadislerin ne olduğunu anlatanlar, bu hadislerin MANASI ALLAH’A İFADESİ, SÖZLERİ ALLAH’IN ELÇİSİNE AİT OLDUĞU söylenmiştir. Bunu duyan Müslüman’ın, eğer Kur’an ile bağı kesilmiş ise, İslam’ı birilerinden öğrenip yaşıyorsa din ve iman adına birilerine tabi olmuşsa, elbette bu sözleri/hadisleri kabul etmesine şaşırmamak gerekir. Onun için Allah veliler edinmeyin, güvenilecek veliniz yalnız benim, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın diyor. Kur’an’ı birkaç kez anlayarak ve üzerinde düşünerek okuyan bir Müslüman, bu söylenenleri asla kabul etmez. Çünkü Allah bizleri yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı ve emin olmadığımız bilgilerin, asla ardına düşmememizi emretmiştir. Allah Zuhruf 44. ayetinde, SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUYORUM DİYORSA, bunları duyan bir Müslüman, Kur’an’da tek kelime bile bahsedilmeyen konularda, hükümler verilen ve adına SAHİH, KUTSİ hadis dedikleri sözlerin, bilgilerin doğru olacağına asla inanmaz, kabul etmez. Allah hem sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum diye hüküm verecek, daha sonrada bizleri kutsi, sahih adı altında Kur’an’da olmayan, rivayet edilen bilgilerden hesap mı soracak, ne dersiniz? Sizlere hatırlatacağım ayet üzerinde, lütfen dikkatle düşününüz. Enam 115–116: RABBİNİN SÖZÜ, DOĞRULUK VE ADALET BAKIMINDAN TAMAMLANMIŞTIR. O’nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir. Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. ONLAR ZANDAN BAŞKA BİR ŞEYE TÂBİ OLMAZ, yalandan başka söz de söylemezler. (Diyanet vakfı meali) Aslında bu ayet bizlere, çok şeyler anlatıyor. Kur’an gerçeklerini din kardeşlerimize anlattığımızda, yüzlerce yıldır milyonlarca Müslüman buna inanmış kabul etmiş, sizin sözlerinizi çok az bir azınlık söylüyor, neden size inanayım düşüncesine, çok güzel bir cevap bu ayet ve diyor ki, ÇOĞUNLUĞA UYARSAN, SENİ ALLAH YOLUNDAN SAPTIRIRLAR. Allah ayetin başında, Rabbin sözü yani Kur’an, doğruluk ve adaletle tamamlanmıştır diyor. Bunu duyduktan sonra, Kur’an’ın asla bahsetmediği başka bilgilerin ve sözlerin, Allah katından olduğuna nasıl inanırız. Dikkat çekici ve uyarıcı olanda, bu çoğunluğun, zandan yani doğru bildiğini zannederek, kesin olmayan bilgiye, rivayete bu çoğunluğun tabi olduklarını söylüyor. Bunu yapanlarında, yalandan başka söz söylemedikleri uyarısını yapıyor. Tüm bunları gördüğümüz halde, hala Kur’an’ın dışından bazı sözlerin rivayetlerin, zan bilgilerin, Allah katından olduğuna inanmak, Allah’ın yolundan sapmak olduğu çok açıktır. Bu yola bizleri sürükleyen Mezheplerin FIKIH inancına, çok dikkatle yaklaşmalıyız. Allah Nisa suresi 87. ayetinde, SÖZ BAKIMINDAN ALLAH’TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR DİYOR. Araf 185. ayetinde, O HALDE KUR’AN’DAN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR, diye uyarıyor. Ankebut 51. ayette, KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BİR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYORMU, diye ikaz ediyor. Aynı soruları sormak istiyorum. Allah’ın indirdiği kitabı aramızda, yeterli bulmayanlar mı var da Kur’an’ın dışından SAHİH, KUTSİ bilgiler sözler arıyoruz? Yetmiyor Allah’ım, her konuda Kur’an’da açıklamayı bizler bulamıyoruz diyenlere hatırlatırım, düşünmeden söylediğimiz sözlerin hesabı çok çetin olacaktır, lütfen unutmayalım. Sahih kutsi hadis konusu, o kadar tehlikeli ve risklerle doludur ki, bunlara inanmak bizleri Allah korusun dinden saptırır, şeytanlaşmış insanların oyuncağı yapar. Doğruluğundan şüphe duyulmayan, sahih kutsi hadislere, öyle anlamlar veriliyor ki, bunlara inanmak bir Müslüman’ı şirk batağına sokar. Bakın neler söyleniyor. —Sahih, Kutsi hadislerin manası ve sözleri Allah katındandır. —Bu hadisler Allah’a nispet edilmiş ve Kutsi yani ilahi ve Rabbani diye nitelendirilmiştir. Allah Lokman suresi 6. ayetinde bakın bizleri nasıl uyarıyor. Lokman 6: BAZI İNSANLAR VARDIR Kİ, CAHİLLİKLERİ YÜZÜNDEN BAŞKALARINI ALLAH YOLUNDAN SAPTIRMAK VE O YOLU EĞLENCE VESİLESİ EDİNMEK İÇİN BOŞ LAF SATIN ALIRLAR. İŞTE ONLAR İÇİN AŞAĞILAYICI BİR AZAP VARDIR. (Bayraktar Bayraklı) Ne dersiniz, bu uyarı sizler üzerinde bir etki yaptı mı? Eğer bizler Kur’an’dan habersiz İslam’ı yaşıyorsak, birileri gelir bizleri boş sözlerle(hadislerle) yolumuzdan saptırırlar. Bizlerde farkında olmadan, Allah’ın huzurunda gülünç duruma düşeriz, Allah korusun. Dine fitne ve batıl sokanlar, inançlarına Kur’an’dan kanıt göstermek adına, ne yazık ki Allah’ın uyarısında bizleri uyardığı yöntemi kullanıyorlar. İnançlarını aklamak adına, ayetlerde geçen kelimelerle oynayarak, farklı anlamlar vererek, ayetlerin asıl anlamlarını değiştirip, hatta gizleyip kendi batıl inançlarını ayete monte etmeye çalışıyorlar. NE YAZIK Kİ BİZLERDE BU TUZAĞA DÜŞÜYORUZ. Çünkü bizlerin Kur’an ile bağımızı kestiler. Sizler Kur’an’dan anlayamazsınız, hüküm çıkartamazsınız dediler. Bizlerde sorgusuzca inandık. İşte sonucunu da görüyoruz. Parçalanmış ve birbirine düşman olmuş Müslüman toplumlar olduk. HATIRLATMAK İSTERİM ALLAH’IN RESULÜ ÖRNEK İNSAN HZ. MUHAMMED, BATIL VE HURAFELERLE YAŞANAN KİTAP EHLİNE TABİ OLMAMIŞ AMA GERÇEKLERİN SÜREKLİ ARAYIŞINDA OLDUĞU İÇİN ALLAH, ONU GÜVEN ELÇİSİ SEÇMİŞTİR. BUNDAN ALACAĞIMIZ ÇOK BÜYÜK İBRET VARDIR. TABİ DÜŞÜNENE, AKLINI KULLANANA. Allah Bakara suresi 42. ayetinde, çok dikkat çekici bir uyarı yapıyor ve bakın ne diyor. Bakara 42: HAKKI BATILLA KARIŞTIRIP DA, BİLE BİLE HAKKI GİZLEMEYİN. (Diyanet meali) Eğer bizler sorumlu olduğumuz, Allah’ın koruması altındaki Kur’an’ın yanına, bunlarda Allah’ın hükümleri, kuşku duymayacağımız sözler(hadisler), bunları da Allah koruması altına almıştır dersek, Allah korusun HAKKA BATIL KARIŞTIRMIŞ OLURUZ. Lütfen unutmayalım, Allah Kur’an’da birçok ayetinde yalnız Kur’an’a sarılmamızı ve onun dışına asla çıkmamamızı emreder. Eğer tüm bu uyarıları dikkate almıyor ve hala Kur’an’ın dışından sözlerin/hadislerin ardı sıra gidiyorsak, bataklığın içine batmışız demektir. TÜM BUNLARA İNANANLARA SORMAK İSTERİM, ACABA BU SÖYLEDİKLERİNİZ İNANDIKLARINIZ, NEDEN KUR’AN’DA YOK. Neden Allah yalnız Kur’an’ı koruduğunu söylüyor. Kur’an’ın ipine özellikle sarılın diyor. Neden yalnız Kur’an’dan hesap soracağım diyor. Bu sizleri tedirgin edip, düşündürmüyor mu? İLGİNÇTİR BATIL VE HURAFE İNANÇLARINI AKLAYABİLMEK ADINA, KUR’AN’I ALİM VE VELİ KİŞİLERİNDE KORUDUĞUNA, ALLAH’IN BU GÖREVİ ONLARADA VERDİĞİNE İNANMAK İÇİN, BAZI AYETLERİ TAHRİF EDEREK, ANLAMLAR VEREREK, KENDİLERİNE BÖYLE KANITLAR BİLE YARATMAKTADIRLAR. Kur’an Furkan suresi 1. ayette FURKAN ismiyle anılır. Çünkü FURKAN, eğriyi doğrudan ayıran demektir. Bakın Kur’an’ı ne için indirmiş Allah. Furkan 1: ÂLEMLERE BİR UYARICI OLSUN DİYE, KULUNA FURKAN’I İNDİREN ALLAH’IN ŞANI YÜCEDİR. (Diyanet meali) Allah onlarca, yüzlerce ayetinde bizleri yalnız Kur’an’ın ardı sıra gitmemizi emreder, çünkü bu ayette de açıklandığı gibi, yalnız Kur’an tüm âleme UYARICI ikaz edici, yol gösterici olsun diye indirilmiştir. Sormak isterim, bunca uyarı ayetlere gözlerimizi kapatıp, ayetlerin üstünü örtüp, hala Kur’an’ın yanında, tıpkı Kur’an gibi güvenebileceğimiz, SAHİH VE KUTSİ yani ilahi kutsal bilgilerin, sözlerin/HADİSLERİN olabileceğine nasıl inanırız. Kur’an’ın onaylamadığı, hatta Kur’an’ın yüzlerce ayetine ters düşen, sahih kutsi hadis inancını asla kabul etmemeliyiz. Bizlere Kur’an’ın dışından nakledilen her bilgiyi ve sözü mutlaka Kur’an’ın onayını aldıktan sonra kabul etmeliyiz. Bunun tersini yapan, sorgusuzca söylenenlere inanan, İMANINI ÇOK BÜYÜK RİSKE ATMIŞ OLUR, BUNUDA HATIRLATMAK İSTERİM. Lütfen şu soruyu kendimize soralım. BU SAHİH, KUTSİ HADİSLER MADEM ALLAH’IN EMRİ, NEDEN RESUL SAĞLIĞINDA KUR’AN İLE BİRLİKTE KAYDA ALDIRMADI? Madem söyledikleri gibi bu bilgiler, hadisler olmasaydı Kur’an’ı anlayamazdık ve dinimizi yaşayamazdık, namazımızı bile kılamazdık. Allah’ın Elçisi bu sahih kutsi hadisleri kayda almayarak, haşa görevini eksik mi yaptı? Tam tersine Kur’an dışından hiç bir sözünün/hadisinin nakledilmesini, yazılmasını yasakladı. Tekrar soruyorum. Allah’ın Elçisi HAŞA bu bilgilerin önemini düşünemedi de, ölümünden 200-250 yıl sonra, birilerinin bu bilgilerin önemli oldukları aklına geldi de, kayıt altına mı aldırdı? Buna inanıyor musunuz? Lütfen araştırınız, dört halife devrinde bile, hadis nakletmek yasaktı, çünkü Allah’ın Elçisi yasaklamıştı. Bizler hala bu bilgilerin, sahih mi değil mi tartışmasını yapıyoruz. Karar sizlerin. Hepimiz kendi imtihanımızı, kendimiz vereceğiz. Lütfen unutmayalım, imtihanımızda YALNIZ KUR’AN’DAN OLACAK. “SANMAKİ ÖNÜNDE SEÇENEKLERİN ÇOK. YA KUR’AN YA HÜSRAN, ÜÇÜNCÜSÜ YOK.” Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
İbrahim Suresi 48, Araf 24 Ve 25. Ayetler. Kıyamet Koptuktan Sonra, Tekrar Nerede Dirileceğiz?
Bu makalemde sizleri, üzerinde düşünmeye davet etmek istediğim ayetler, İbrahim suresi 48 ve Araf 24,25. Ayetler olacak. Bu ayetlerde sizce Allah kıyametten bahsederken, bizlere nasıl bilgiler veriyor, onu Kur’an bütünlüğünde anlamaya çalışalım. Önce İbrahim suresi 48. ayeti yazalım. İbrahim 48: O GÜN YER, BAŞKA BİR YERE, GÖKLER DE BAŞKA GÖKLERE DÖNÜŞTÜRÜLÜR VE İNSANLAR BİR VE KAHHAR (HER ŞEYİN ÜZERİNDE YEGÂNE HÂKİM) OLAN ALLAH’IN HUZURUNA ÇIKARLAR. (Diyanet meali) Ayette kıyamet gününden bahsediyor dikkat ettiyseniz. O çetin gün olacaklardan örnek verirken BU DÜNYADAN BAHSEDEREK, YER BAŞKA BİR YERE, GÖKLER BAŞKA GÖKLERE DÖNÜŞTÜRÜLÜR diyor. Demek ki her şey bu dünyada oluyor ama ÇOK ÖNEMLİ DÖNÜŞÜM YAŞANIYOR kıyamette bu dünyada. Yaşadığımız yeryüzü başka bir yeryüzüne dönüşecekmiş. Çünkü bu dünyada ki yeryüzü yıkılacak yerle bir olacak. Peki, bizim yerimizin ve gökyüzümüzün başka bir yere ve gökyüzüne dönüşmesinden, bizler ne anlamalıyız? İsterseniz bu konuyu doğru anlayabilmek için, Kur’an’dan yardım alarak anlamaya ve düşünmeye çalışalım. Hatırlarsanız Allah Hz. Âdem eşi ve Cinlerden olan İblisin kıssasında, İblisin ve meleklerin Hz. Âdem’e secde etmesini yani saygı duymasını istemişti, ama İblis karşı gelmiş ve itiraz etmişti. Sonucunda Rabbimiz hepsini bulundukları yerden çıkartıyordu. Peki, nerede bulunuyorlardı da oradan çıkartıldılar? Bazı kişilerin tercüme ettiği ve söylediği gibi cennetten mi? Bunun mümkün olmadığını biraz düşünen anlayacaktır. Çünkü cennet isyan edip Allah’ın sözünü dinlemeyenlerin yeri değildir. Cennet dersek İblisin cennette ne işi var diye sormamız gerekir ki, buda Kur’an’ın özüne ters düşer. Demek ki burası, sorgu sualin sonunda ödül olarak verilecek cennet olmadığı çok açık. Bakara suresi 35. Ayetinde Allah, Hz. Âdem ve eşine bakın ne diyor. Önce şunu hatırlatmak isterim, ayette cennet kelimesi geçiyor ama cennet kelimesi çok güzel BAHÇE anlamındadır. Allah’ta bizlere mükâfat olarak, birçok örneğini verdiği cennetini mükâfat olarak vereceğini söylüyor. Konumuzla ilgili ayeti yazalım. Bakara 35: ŞÖYLE DEMİŞTİK: “EY ÂDEM! SEN VE EŞİN ŞU BAHÇEYE YERLEŞİP, DİLEDİĞİNİZ YERDEN BOLCA YİYİN! ŞU AĞACA YAKLAŞMAYIN; YOKSA KAYBEDENLERDEN OLURSUNUZ.” (Mehmet Okuyan) Ayette bahçe diye çevrilen kelime, orijinalinde cennet diye geçer. Lütfen ayete dikkat edelim, Allah Hz. Âdem’i, eşini ve cinlerden olan İblisi sınıyor imtihan ediyor. Bakın Allah hayallerimizi süsleyen, her meyvenin çiçeğin, akarsularının olduğu bir bahçeden bahsediyor ama Allah, bir sınır koyuyor nedenini söylemeden, sakın bu ağacın meyvesini yemin diyor. Tabi cinlerden olan İblis Hz. Âdem ve eşini kandırarak, yasak olan meyveden yemelerini sağlıyor. Yediklerinde ne oluyor burası önemli, bakın ne olmuş. “BU SURETLE ONLARI KANDIRARAK YASAĞA SÜRÜKLEDİ. AĞAÇTAN TATTIKLARINDA KENDİLERİNE AVRET YERLERİ GÖRÜNDÜ. DERHAL ÜZERLERİNİ CENNET YAPRAKLARIYLA ÖRTMEYE BAŞLADILAR.” Bu bilgiler ışığında birlikte düşünelim. Hz. Âdemin ve eşinin hatta İblisin yaşadığı yer, bizlere ödül olarak verilecek CENNET olmadığı çok açık. Peki, burası neresi olabilir. Hz. Âdem ve eşi İblisin oyununa gelince Allah, madem sözümü dinlemediniz HEPİNİZ İNİN YA DA ÇIKIN OLARADAN diyor. Bizlere ödül olarak verilecek cennetten, öyle gelişi güzel ne girilir nede çıkılır. Peki, nereye iniyorlar? “ALLAH, DEDİ Kİ: “BİRBİRİNİZİN DÜŞMANI OLARAK İNİN(ORADAN). SİZE YERYÜZÜNDE BİR ZAMANA KADAR YERLEŞME VE YARARLANMA VARDIR.” ALLAH, DEDİ Kİ: “ORADA YAŞAYACAKSINIZ, ORADA ÖLECEKSİNİZ VE ORADAN ÇIKARILACAKSINIZ.”( Araf 24–25) Demek ki yeryüzüne iniyorlarmış. Ayetin devamını dikkatle tekrar okurken, makalemin başında sizlere yazdığım, İbrahim suresi 48. Ayeti de lütfen birlikte anlamaya çalışalım. Birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin diyor. Son cümle çok önemli. “ORADA YAŞAYACAKSINIZ, ORADA ÖLECEKSİNİZ VE ORADAN (MAHŞERE) ÇIKARILACAKSINIZ.” Demek ki bizler bu dünyada yaşayıp öldükten sonra, yine tekrar bu dünyada dirilecek ve mahşer bu dünyada olacakmışız. Tekrar hatırlayalım. “ORADAN (MAHŞERE) ÇIKARILACAKSINIZ.” Makalemin başında yazdığım ayeti tekrar hatırlayalım ki, bu konuyu daha doğru anlayabilelim. “O GÜN YER, BAŞKA BİR YERE, GÖKLER DE BAŞKA GÖKLERE DÖNÜŞTÜRÜLÜR.” Dikkat eder misiniz lütfen, başka bir yerden mekândan bahsedilmiyor. Dünya yerle bir olmuş yer gök birbirine karışmış ama aynı yer ve gök en güzel şekle DÖNÜŞTÜRÜLECEĞİNİ SÖYLÜYOR. Dünya aslınca bizler için cennet bahçeleri ile dolu ama bizler kıymetini bilmediğimiz için BU DÜNYAYI CEHENNEME dönüştürmeye devam ediyoruz. Allah’ın Kur’an’da verdiği tüm bu bilgilerden sonra, şöyle söyleyebiliriz. Her şey bulunduğumuz dünyada olacak, ama bizim yaşadığımız boyut ile Allah’ın örneğini verdiği boyut çok farklı. Detayını Allah bilir, bizlere düşen verilen örnekler üzerinde düşünmek, anlamaya çalışmak olmalıdır. Örneğin Allah’ın boyutunda, Hz. Âdem ve eşinin yaşadığı cennet bahçesinde, sanki avret yerlerini kapatmak için giyim kuşama ihtiyaç yok, normal şartlarda görünmediği anlaşılıyor. O yasak meyveyi yediklerinde, Hz, Âdem ve eşinin avret yerleri birden görünür oluyor, çok ilginç değil mi? Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. ALLAH’IN KATINDA YAŞAM BİZİM BOYUTUMUZA, YAŞADIĞIMIZ DÜNYAYA GÖRE ÇOK FARKLI. Hz. Âdem ve eşi tabi İblis Allah’ın kanun ve kurallarına itaat etmedikleri için bu dünyaya, bizim boyutumuza gönderiliyor. Detayını Allah bilir. Bizlere düşen Allah’ın emrettiği gibi, ayetler üzerinde dikkatle düşünüp kıssadan hisse alarak, dersler çıkarmalıyız ve Allah’ın Kur’an’da emrettiği hiçbir hükmü göz ardı etmeden, Allah’ın sınırını aşmadan, aldanmadan aldatmadan, hayatımıza geçirmeliyiz ki, ALLAH’IN SEVGİLİ KULLARINDAN OLABİLELİM. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Enam Suresi 159. Allah Dinde Sakın Bölünmeyin Dedikçe, Bölündük. Acısını Da Çekiyoruz.
Değerli dostlarım, bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Enam suresi 159. Ayet olacaktır. Bu ayette Rabbimiz Resulü aracılığıyla bizleri çok önemli bir konuda uyarıyor. Kur’an’ı bir bütün olarak okuyan ve ayetler üzerinde dikkatle düşünen kardeşlerim bilir, Allah özellikle daha önce kitap ve Resul göndermiş toplumların, Kur’an’ın büyük bir çoğunluğunu yapılan yanlışlar konusunda uyarmak için ayırmıştır. Ben de birçok makalemde, bu konular üzerinde duruyorum ki aynı yanlışları bizlerde yapmayalım. Önce ayeti yazalım, daha sonra Kur’an bütünlüğünde üzerinde birlikte düşünelim. Enam 159: DİNLERİNİ PARÇA PARÇA EDİP, GRUPLARA AYRILANLARLA, SENİN HİÇBİR İLİŞKİN YOKTUR. ONLARIN İŞİ ALLAH’A KALMIŞTIR. SONRA ALLAH, ONLARA YAPTIKLARINI HABER VERECEKTİR. (Bayraktar Bayraklı) Rabbimiz bu uyarıyı, ikazı Resulüne yapıyor ve diyor ki Kitap Ehlinin yaptığı yanlışları hatırlatarak, dinlerini parça parça edip dinde bölünenlerle, senin hiçbir işin olmaz. RESULÜN DİNDE BÖLÜNENLERLE İŞİ YOKSA BİZLERİN OLUR MU? Yani bizler Allah’ın dinde sakın bölünmeyin, tek yumruk olun hükmüne uymayıp, BÖLÜNMEKTE ZENGİNLİK, BEREKET VARDIR DİYEREK, MEZHEPLERE BÖLÜNEBİLİR MİYİZ? Zerre kadar Kur’an’dan nasibini alan, bu sorunun cevabını bilir. Sizce biz Müslümanlar, Allah’ın bu ayette yaptığı ikazı uyarıyı dikkate alıp, aynı hataları yapmadık mı? Yani bizler Allah’ın indirdiği İslam dininde tek bir yumruk olup, Kitap Ehlinin yaptığı gibi bölünmedik mi? Biliyorum bu satırları okuduğunuzda, tebessüm ettiniz. Lütfen dikkat edelim, Allah bu uyarıyı özellikle Resulüne hitaben yapıyor ki, bugün günümüzde bazılarının yaptığı gibi, Allah’ın Resulünün ismini kullanıp kendi batıl inançlarını Resule söyletmeye çalışarak, Allah’ın bu emrinin tam tersini yaşayıp, HATTA DİNDE BÖLÜNMEKTE ZENGİNLİK, BEREKET VARDIR DİYEREK ALLAH’IN HÜKMÜNE, ADETA KARŞI BİR İNANÇ YARATMADIK MI? Lütfen ayetin devamını okuyunuz, Allah Resulünü uyarıyor ve sakın sende, O kitap Ehlinin yanlışlarına düşme. ÇÜNKÜ BENİM EMRİME MUHALİF BİR İNANÇ YAŞAYARAK DİNDE MEZHEPLERE, GRUPLARA, CEMAAT VE TARİKATLARA BÖLÜNENLERLE, SENİN HİÇ BİR İLİŞKİN YOKTUR DİYOR. Allah’ın Resulünün Allah’ın dininde bölünenlerle işi yoksa, bizlerin işi olabilir mi? Elbette olamaz, çünkü Allah Resulünü bizlere örnek gösteriyor. İman ettim diyen bir kişi, kendisine ben Müslümanım isminden başka hiçbir isim koyamaz, yani ben Hanif’iyim, Şii’yim, Hambeli’yim, aleviyim ya da farklı bir isimle kendi inancını isimlendiremez, çünkü bu dinde bölünmektir Allah bunu yasaklamıştır. RESULÜN OLMADIĞI YERDE, BİZLERİNDE İŞİ OLAMAZ. Bizler ne yazık ki bu konuda olduğu gibi, her konuda bu bölünmüşlüğü yaşadığımız için, Allah’ın emirlerini ayetlerini de bir kenara koyup, hatta duymazdan gelerek, çok büyük yanlışları Allah’ın dini diye yaşamaya hiç korkmadan devam ediyoruz. ÇÜNKÜ İSLAM TOPLUMUNUN, ALLAH’IN KİTABI KUR’AN İLE BULUŞMAMASI İÇİN HERŞEY YAPILDI. Müslümanlar HAK olan ile BATILI ayıramadığı için, yani FURKAN ile buluşamadıklarından, gönül rahatlığıyla her söylenen batıla, hurafeye inanmakta sakınca görmüyorlar. Aynı konuda yani, dinde bölünmenin Allah tarafından yasaklandığına dair Rabbimizin hem Kitap Ehlini, hem de biz Müslümanları nasıl uyardığına bakmaya devam edelim, belki Furkan ile buluşamayan kardeşlerimize faydamız olabilir. Enam 153: İŞTE BU, BENİM DOSDOĞRU YOLUM. ARTIK ONA UYUN. BAŞKA YOLLARA UYMAYIN. YOKSA O YOLLAR SİZİ PARÇA PARÇA EDİP O’NUN YOLUNDAN AYIRIR. İŞTE SİZE BUNLARI ALLAH SAKINASINIZ DİYE EMRETTİ. (Diyanet meali) Mü’minun: AMA İNSANLAR, ARALARINDAKİ İNANÇ BAĞLARINI KESEREK, GRUPLARA AYRILDILAR. HER KESİM KENDİ İNANCINI BEĞENMEKTEDİR. ( Kur’an yolu Diyanet işl.) Rum 32: DİNLERİNİ PARÇALAYAN VE GRUPLARA AYRILANLARDAN OLMAYINIZ! HER GRUP, KENDİLERİNDE OLAN İLE BÖBÜRLENMEKTEDİR. ( Bayraktar Bayraklı ) Sanırım başka örneğe gerek yok. Eğer bizler, Allah’ın bu uyarılarını okuyup tebliğ aldıktan sonra, gereğini yerine getirmiyorsak, işte o zaman şunu lütfen unutmayalım, bizler MÜŞRİK OLMUŞ, ŞİRK BATAĞINA SAPLANMIŞIZ DEMEKTİR. Allah’ın emrine göre yaşamıyorsak, ben Müslümanım diyemeyiz. Ali İmran suresi 103. Ayetinde, bakın yine aynı konuda Allah bizleri nasıl uyarıyor. “HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE SIMSIKI YAPIŞIN, BÖLÜNÜP PARÇALANMAYIN.” Rabbimiz dinde sakın bölünmeyin dedikten sonra, bakın bizlerin hangi bilgilere kaynağa sarılmamızı istiyor. “YALNIZ KUR’AN’A SIMSIKI SARILIN.” Bizler iman ettik Allah’ım diyerek, bu hükmün gereğini yerine getirip, yalnız senin emrettiğin gibi Kur’an’a mı sarılıyoruz. Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, kendimize aklın mantığın ve Kur’an’ın kabul etmediği deliller kanıtlar yaratarak, İSLAM KUR’AN VE RESULÜN SÜNNETİ YANİ ONUN RİVAYET HADİSLERİ, MEZHEP İMAMLARININ İÇTİHATLARI İLE Mİ YAŞANIR DİYORUZ, ne dersiniz? Değerli dostlarım bu hataları yapıyor ve dinde sakın bölünenler gibi olmayın diye uyaran, Allah’ın hükmünün tam tersi bir inanca kendimizi teslim ediyor BÖLÜNÜYORSAK, İNANIN MAHŞER GÜNÜ İBLİSİN, ALLAH’IN İHLASLI KULLARI HARİÇ, ALLAH’A BANA MUHLET VER, BEN DE YERYÜZÜNDE ONLARA KÖTÜ DAVRANIŞLARI SÜSLEYECEĞİM, yani batılı HAK gösterip onları yoldan saptıracağım hükmünü, haklı çıkaranların safında buluruz kendimizi. ALLAH, SAKIN DİNDE BÖLÜNMEYİN DİYORSA, ASLA BÖLÜNEMEYİZ. Rabbimiz yalnız Kur’an’ın ipine sarılın sizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğim hükmünü veriyorsa, BİZLER İSLAM’I ALLAH’IN DİNİNİ YAŞARKEN, ASLA KUR’AN’IN SINIRLARINI AŞARAK ONUN YANINA, BAŞKA BEŞERİ BİLGİLER KİTAPLAR KOYAMAYIZ. Bunu fark etmek içinde, mutlaka ön yargılardan atalarımızın rivayet inançlarından kurtulup, Kur’an’ı anlayarak ve dikkatle ayetleri düşünerek Kur’an’ı okumalıyız. Dilerim bu gerçeklerin farkında olan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Mahşer Günü Sizler, İblisi Mi Yoksa Allah’ı Mı Haklı Çıkaranlardan Olmak İstersiniz?
Bu makalemde sizleri çok önemli bir konuda düşünmeye davet etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, Hicr suresinde Allah’ın İblise Hz. Âdeme secde et yani saygılı ol emrini verdiğinde, bildiğiniz gibi kendisini üstün gördüğünden, Allah’ın emrine itaat etmemiş ve Hicr 33. Ayetinde nasıl bir cevap vermişti Rabbimize? “İblis dedi ki: “BEN, KURU BİR ÇAMURDAN, ŞEKİLLENMİŞ BALÇIKTAN YARATTIĞIN İNSAN İÇİN SAYGI İLE EĞİLEMEM.” Çünkü İblis dediğimiz yoldan sapmış kişi cinlerden olup, ateşten yaratılmıştı. Onun için ben ateşten yaratıldım, çamurdan balçıktan yaratılandan üstünüm diye böbürlenip öğündüğünden, Allah’ın emrine uymak istememişti. Ne yazık ki bizlerin içinde de bazen kendilerine, gerek makamından gerekse zenginliğinden dolayı çok güvenerek üstünlük taslayan, insanlara topluma saygısızlık ve eziyet edenleri görüyoruz. Lütfen unutmayalım üstünlük YARATICIDADIR, yaratılanlar arasındaki üstünlükte, yalnız TAKVADADIR. lütfen bunu unutmadan yaşayalım ve şunu düşünelim, kendisini küçümsediğimiz bir kişi, ileride benden daha güçlü bir makamda olabilir. Konumuzla ilgi ayeti önce yazalım. “İBLİS: “RABBİM! ÖYLE İSE ONLARIN TEKRAR DİRİLTİLECEKLERİ GÜNE KADAR BANA MÜHLET VER” DEDİ. ALLAH’TA, “O HÂLDE, SEN VAKTİ (YALNIZCA BENİM TARAFIMDAN) BİLİNEN GÜNE (KIYAMETE) KADAR MÜHLET VERİLENLERDENSİN” DEDİ. İBLİS DEDİ Kİ: “EY RABBİM! BENİ AZDIRMANA/KIŞKIRTMANA KARŞILIK BEN DE YERYÜZÜNDE ONLARA KÖTÜ DAVRANIŞLARI SÜSLEYECEĞİM VE İHLÂSLI KULLARIN HARİÇ ONLARIN HEPSİNİ MUTLAKA AZDIRACAĞIM!” (Hicr 36-37-38-39-40 ) Sizce Allah İblise, neden bu konuda izin vermiş olabilir? Lütfen bunu çok iyi düşünelim, çünkü imtihanımız gereği insanları doğru yoldan saptıran CİNLERDEN VE İNSANLARDAN YOLDAN SAPMIŞ İBLİSLER, HER AN YANI BAŞIMIZDA OLABİLİR. Bu ayet üzerinde çok ama çok dikkatli düşünelim, çünkü düşünmez de Allah’ın yolundan İblisin vesvesesi ya da onun saptırdıkları insanların aldatmacalarına uyarsak, İNANIN ŞEYTANI/İBLİSİ ALLAH’IN HUZURUNDA SÖZÜNDE DURAN, YANİ BİZLERİ SAPTIRARAK BAŞARILI OLAN, BÖYLECE ÖVÜNEN BİR İBLİS OLARAK GÖRÜRÜZ. Değerli dostlarım hangimiz, şeytanı/İblisi haklı çıkaranların safında olmak ister? Elbette hiç birimiz istemeyiz, ama bu sözle olmaz elbette, yaşayarak olur. Hepimiz Kur’an’dan biliyoruz ki, Allah geçmişi ve geleceği ben bilirim diyor. Bu durumda İblisin sözünde durup duramayacağını bilmez mi? Elbette bilir. Peki, neden Rabbimiz sizce İblise mühlet vermiş olabilir? Ayette geçen bir konuya da açıklık getirmek isterim. İblis ayette beni azdırana, kışkırtmana karşılık diye geçiyor. Allah asla boş yere azdırmaz, kışkırtmaz. Her yaratılan kendi öz iradesi ile yapar. Allah’ın zorla yaptırdığı bir şeyden, nasıl sorumlu oluruz. Burada bahsedilen, İblisin Allah’ın emrine itirazına karşılık, hemen onu cezalandırmayıp, nedenini yalnız Allah’ın bildiği bir zamanı, ona tanıması şeklinde anlamalıyız. Allah Kur’an’da onun için birçok ayetinde, kullarım aklınızı kullanın düşünün, Kur’an’ın ipine sarılın, hala düşünmeyecek misiniz uyarılarını sıkça yapıyor. Uyarıyor ki kulunun söyleyecek sözü bahanesi kalmasın. Peki, İblis hangi konuda biz iman edenleri yoldan saptırıyor olabilir, burası önemli. Lütfen ayetin bu kısmına dikkat! İHLASLI KULLARIN DIŞINDA KALANLARI AZDIRACAĞIM DİYOR. İhlaslı kul sözünden ne anlamalıyız? Kısaca söylemek gerekirse, her türlü batıldan, hurafeden ve kötülükten UZAKLAŞMIŞ ARINMIŞ, SAFLAŞMIŞ VE ARI DURU ALLAH’IN EMRETTİĞİ GİBİ YAŞAYAN ANLAMINA GELİR. Sizce bizler, Allah’ın ihlaslı kullarından mıyız? Eğer değilsek inanın, iblisin oyuncağı olmuşuz da, haberimiz bile yokmuş dersek yanlış olmaz. Zaten Allah şeytanın/İblisin bizlere zarar veremeyeceğini, ancak yoldan sapmış kişilere vesvese vereceği örneğini verir. Vesvese kelimesi herhangi bir konuda, kuşku yaratmak anlamına gelir ki, kuşku emin olunmayan bilgilere sahip olanlarda olur. Ayrıca vesveseyi genelde, bizlerin göremediği İblisler değil, onların yoldan çıkardığı insanlarda verir. Allah hem cinlerden, hem de insanlardan olan yoldan sapmışlara şeytan, İblis diyor. Demek ki İblisin saptırdığından olmak istemiyorsak, bizlerde İHLASLI Müslümanlardan olmamız gerekiyormuş. Tekrar sormak istiyorum, bizler İblisin asla kandıramayacağı, saptıramayacağı İhlaslı kullarından olabildik mi? Onu da birazdan anlayacağız. Buraya kadar şunu anladığımızı söyleyebiliriz. Rabbimiz emrine uymayan İblise, belirli bir zamana kadar izin vermesinin nedeni, BİZLERİN İMTİHANIMIZIN EN ZOR KONUSUDUR DİYEBİLİRİZ. Allah bizleri bu iblisle sınıyor ve diyor ki, bakalım hangi kulum benim vahyime, emirlerime uyacak, kimler nefsinin etkisinde kalarak batılın, hurafenin atalarının inancının peşi sıra gidecek diye İBLİS VE NEFSİMİZLE ALLAH BİZLERİ İMTİHAN EDİYOR. Her zaman yaptığımız gibi, gelin bu konuda kendimizi sorgulayalım. Bakalım İBLİS bizleri de Allah’ın yolundan saptırıyor mu, yani bizler Allah’ın huzurunda İblisi haklı çıkaranların safında mı olacağız, ona bakalım. İhlaslı iman eden bir Müslüman, YAŞADIĞI DİNİN ALLAH’IN DİNİ OLDUĞUNU BİLDİĞİNDEN, ONUN SINIRLARINI AŞMADAN, ONA HAS ARI-DURU HALİS KATIKSIZ BİR İNANÇ ÜZERİNDE OLUR. Yani Allah ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, diye hüküm verdiyse Kur’an’da, İhlaslı bir Müslüman Allah’ın hükümlerine tabi olur, İslam’ı Allah’a HAS yaşar. Örnek verelim. Zümer 2: (Ey Muhammed!) ŞÜPHESİZ BİZ O KİTAB’I SANA HAK OLARAK İNDİRDİK. ÖYLE İSE SEN DE DİNİ ALLAH’A HAS KILARAK O’NA KULLUK ET. (Diyanet meali) Lütfen ayete dikkat! Rabbimiz Resulünü bakın nasıl uyarıyor. Biz sana indirdiğim Kur’an’ı, HAK olarak indirdik diyor. Hak kelimesi hakikat uygun, gerçek olan anlamına gelir. Özellikle Rabbimiz sana indirdiğimiz Kur’an haktır, gerçektir onun dışında hak ve gerçek olan sakın aramayın diye özellikle uyarıyor. Bu konuda yapılan onlarca, Allah’ın uyarı ayetlerini mutlaka okumuşsunuzdur, fazla örnek vermeye gerek yok. Ayetin sonunda, sende sakın unutma yani Kitap ehlinin ısrarlarına sakın kanmadan, DİNİ ALLAH’A HAS KILARAK YALNIZ ALLAH’A KULLUK ET DİYOR. Çünkü Kitap Ehli özellikle Allah’ın Resulüne baskı yapıyor, sana inanalım ama sende şu konuda kendin hükümler ver diyorlardı. Tabi Allah bu ısrarı yapanlara ayet indirip, SİZE İNDİRDİĞİMİZ KUR’AN YETMİYORMU diye kızıyordu. Yani din adına ne yaşayacaksan, sana indirdiğim Kur’an’dan yaşayacaksın diyor Allah, bunu dinlemeyenler inanın yanında, iblisi arkadaş olarak edinir ama farkında bile olmazlar. Şöyle diyebiliriz Kur’an’a göre KİMİN HÜKÜMLERİNE UYUYOR HAYATINA GEÇİRİYORSAN, ONU İLAH EDİNİYORSUN DEMEKTİR. Örneğin Allah bizleri yalnız Kur’an’dan sorumlu tutacağına hükmedip, bizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı istiyor da, bizler bunun tam tersini yaşayarak, YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, ALLAH RESULÜNÜ POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ DİYEREK, ALLAH’IN BİZLERE HAK OLARAK İNDİRDİĞİ KUR’AN’DA HİÇ BAHSETMEDİĞİ HÜKÜMLERİDE RESULÜ VERMİŞTİR DİYEREK, DİNİN EMRİ KABUL EDİYORSAK, İNANIN BİZLER İBLİSİN TUZAĞINA ÇOKTAN DÜŞMÜŞ, ALLAH’IN RESULÜNÜDE İLAH EDİNMİŞ, MAHŞER GÜNÜDE İBLİSİ HAKLI ÇIKARANLARIN SAFINDA OLACAĞIMIZ, KEŞİNLEŞMİŞ DEMEKTİR. Dilerim İblisin tuzaklarına Kur’an’a sarılarak düşmeyen, Allah’ın İHLASLI halis kulları arasında oluruz ve mahşer günüde İBLİSİ değil, ALLAH’I memnun edenlerin safında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Ali İmran 81. Ayet Ve Allah’a Verdiğimiz Söz.
Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Ali İmran suresi 81. Ayet olacak. Lütfen makalenin sonuna kadar okuyup dikkatle düşünelim. Bu ayet gerektiği gibi doğru tercüme edilmediği ve bizlerinde Kur’an bütünlüğünde üzerinde düşünmediğimiz için, bazı Müslümanlarda kafa karışıklığı oluyor. Böyle olunca Allah’ın dinine nifak tohumları sokmaya çalışanlar görevini çok rahatlıkla yaparak, batıl inançlarını topluma kabul ettirebiliyorlar. Ayeti iki farklı tercümeden yazmak istiyorum. Ali İmran 81: HANİ, ALLAH PEYGAMBERLERDEN, “ANDOLSUN, SİZE VERECEĞİM HER KİTAP VE HİKMETTEN SONRA, ELİNİZDEKİNİ DOĞRULAYAN BİR PEYGAMBER GELDİĞİNDE, ONA MUTLAKA İMAN EDECEKSİNİZ VE ONA MUTLAKA YARDIM EDECEKSİNİZ” DİYE SÖZ ALMIŞ VE “BUNU KABUL ETTİNİZ Mİ; VERDİĞİM BU AĞIR GÖREVİ ÜSTLENDİNİZ Mİ?” DEMİŞTİ. ONLAR, “KABUL ETTİK” DEMİŞLERDİ. ALLAH’TA, “ÖYLEYSE ŞAHİD OLUN, BEN DE SİZİNLE BERABER ŞAHİT OLANLARDANIM” DEMİŞTİ. (Diyanet meali) Ali İmran 81: ALLAH NEBİLER (ARACILIĞIYLA KİTAP EHLİN)DEN; “EĞER VAHİYDEN VE HİKMETTEN SİZE BİR PAY VERDİKTEN SONRA SİZE ELİNİZDEKİNİ TASDİK EDEN BİR ELÇİ GELİRSE, KESİNLİKLE ONA İNANMALI VE YARDIM ETMELİSİNİZ” TAAHHÜDÜNÜ ALDIĞI ZAMAN SORDU: “İŞTE BU ŞARTA DAYALI AHDİMİ ALIP KABUL ETTİNİZ Mİ? “KABUL VE TASDİK ETTİK!” DİYE CEVAP VERDİLER. ALLAH BUYURDU: “O HÂLDE ŞAHİD OLUN! BEN DE SİZİNLE BİRLİKTE, BU SÖZÜNÜZE ŞAHİT OLANLARDANIM!” (Mustafa İslamoğlu) Ayetin özü, tüm iman edenlerin Allah’a verdikleri bir sözden bahsediliyor. Gelin birlikte, özellikle ilk cümlesinde geçen verilen sözden, neyin kast edildiğini anlamaya çalışalım. Önce şunu hatırlatmak istiyorum. İlk tercümede Peygamber diye çevrilen kelime NEBİ diye geçer. Daha sonra peygamber diye yazdıkları kelime ise RESUL yani elçi diye geçer. Gelelim ayetin ilk cümlesine. Allah Nebilerden, bir söz alındığından bahsediyor. “SİZE VERECEĞİM HER KİTAP VE HİKMETTEN SONRA, ELİNİZDEKİNİ DOĞRULAYAN BİR PEYGAMBER GELDİĞİNDE, ONA MUTLAKA İMAN EDECEKSİNİZ VE ONA MUTLAKA YARDIM EDECEKSİNİZ DİYE SÖZ ALMIŞTIK.” Tekrar hatırlatırım, ben diyanetin tercümesini aynen yazdım, hâlbuki size elinizdeki kitabı doğrulan bir RESUL geldiğinde ona iman edip, yardım edecekleri konusunda söz alındığından bahsediyor. Günümüzdeki tahrif edilmiş İncil ve Tevrat’ı okuduğunuzda bile, daha sonra gelecek Resuller hakkında bilgi verir. Örneğin Tevrat’ta Kur’an’da da geçtiği gibi Hz. İsa kast edilerek, bir MESİHİN geleceği bilgisi verilir, ama Yahudiler Hz. İsa babasız dünyaya geldiği için, onun birçok özelliklerini delillerini gördükleri halde, Mesih olarak görmedikleri için, Resul olarak ta kabul etmediler. İncil de de Hz. İsa benden sonra benim söylediklerimi doğrulayacak, tasdikleyecek bir tebliğcinin geleceği müjdesini verir. Daha açıkçası Kur’an’da belirtildiği gibi, Allah göndereceği Resulleri daha önceki kitaplarında bahsetmiştir ki, geldiklerinde tanınsın ona yardımcı olunsun. “Yuhanna incilinin Bab 16 ayet 13 de, şöyle geçer. “Ama Faraklit (ELÇİ) gelince sizi tüm gerçeğe yöneltecektir. Çünkü kendiliğinden konuşmayacaktır. Ne işitirse onu söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir” Ayeti anlamaya devam edelim. Sizce bu sözü yalnız Allah’ın Nebileri vermiş olabilir mi? Ayeti dikkatle hatta Kur’an’ı bir bütün olarak okuyan ve üzerinde dikkatle düşünen, yalnız Nebilerin söz verdiğini söylemesinin, mümkün olmadığını görecektir. Kur’an’dan bir örnek. “Maide suresi 70. ayetinde bakın Allah ne diyor bu konuyla ilgili. “Gerçek şu ki, biz İsrâiloğulları’ndan KESİN BİR SÖZ ALDIK ve onlara Resuller gönderdik. Ne zaman bir Resul onlara nefislerinin arzu etmediğini getirdiyse, bir kısmını yalanladılar” Yine Maide suresi 14. ayette de sözünde durmayanlardan bahsediyor. “Biz Hıristiyanlarız” diyenlerden de SAĞLAM SÖZ ALMIŞTIK. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular.” Sanırım Ali İmran 81. ayetinde, hem Nebilerim hemde iman edenlerin söz verdikleri anlaşılıyor. Gelin bu konuyu Kur’an bütünlüğünde, birlikte anlamaya devam edelim. Bu ayetin bahsettiğimiz ilk cümlesini anlatırken, Süleymaniye vakfı başkanı, Allah Nebiden söz almış ama Nebi tebliğ ettiğinde, Resul lük görevini yapmıştır dedikten sonra, Resul lük bitmemiştir kim bu ayetleri kavrar/anları gidip Müslümanlara anlatırsa, oda Resuldür diyor. Bu kitabın yani Kur’an’ın kendisi resuldür, onu anlatanlarda resuldür diyor. Çok ilginç, önce şunu hatırlatmak isterim RESULLÜK yani ELÇİLİK görevini verecek yalnız Allah’tır. Adı üstünde Allah’ın Elçisi. Kur’an’ın kendisi Resul/elçi değil Allah kelamıdır, mesajıdır. Kur’an Resul/Elçi olsaydı, Allah aramızdan Elçi görevlendirmezdi. Bunu söylersek, her cemaat ve tarikat lideri kendisini Resul ilan eder. Bunu söylemek çok büyük hata olur. ALLAH RESULLERİNİ SÜREKLİ KONTROL EDİP, EN KÜÇÜK HATASINDA UYARIYOR YANLIŞINI DÜZELTİYORDU. Bu durumda Kur’an’ı anlattığını zannedenlerin yanlışını kim düzeltecek, Allah diyebilir misiniz? Rabbimiz sakın benden başka VELİ edinmeyin, benim tebliğime Kur’an’a uyun diye boşuna uyarmıyor. Konumuza devam edelim. Bakara 40. Ayetinde Allah İsrail oğullarının verdiği söz konusunda bakın ne diyor. Bakara 40: EY İSRAİLOĞULLARI! SİZE VERDİĞİM NİMETİ HATIRLAYIN. BANA VERDİĞİNİZ SÖZÜ YERİNE GETİRİN Kİ BEN DE SİZE VERDİĞİM SÖZÜ YERİNE GETİREYİM. YALNIZ BENDEN KORKUN. (Diyanet meali) Demek ki tüm İsrail oğulları Allah’a bir söz vermiş ve Allah bu sözünüzde durun ki, bende sözümde durayım diyor. Verilen sözde zaten çok açıktır, Yalnız Resulümün sizlere tebliğ ettiği vahye uyun onu hayatınıza geçirin, batılı ve hurafeyi terk edip yalnız Allah’a kulluk edin, onun hükümlerinin dışına çıkmayın. Allah Kur’an’da da bizlere tüm bunları hayatımıza geçirmemizi istiyor ve iman ettim diyerek bu sözü Allah’a vermiş oluyoruz. Ali İmran 81. Ayeti anlamaya devam edelim. Aslında ayet bu konuya açıklık getiriyor ve diyor ki, bir Resul/Elçi geldiğinde ona iman edeceğiz ve mutlaka yardım edeceğiz diye söz verildiğine göre, AYNI ANDA İKİ RESUL BİRLİKTE OLMAYACAĞINDAN, bu sözü yalnız Nebilerin/Resullerin vermesi asla mümkün değil. DEMEK Kİ GÖREVLENDİRİLMİŞ NEBİLER VE RESULLÜK GÖREVİNİ YAPARKEN ONUN TEBLİĞİNE İMAN ETMİŞ TÜM İNSANLARIN, BU SÖZÜ VERDİĞİ ÇOK AÇIK ANLAŞILIYOR. Bu satırları okuyan bazı arkadaşlarımız, şöyle söyleyebilir. Taha suresinde Hz. Musa Nebilik görevini yaparken, 29. Ayetinde Allah’tan, kardeşi Harun’u kendisine yardımcı olarak görevlendirilmesini istedi, demek ki aynı anda Resul oluyormuş diyebilirsiniz. Bu ayette ve devamındaki ayetlerde asla Hz. Harun’un Resul olarak gönderildi diye geçmez. Bakın nasıl geçer. “AİLEMDEN DE, BANA BİR VEZİR TAYİN ET.” Vezir kelimesinin anlamı yardımcı, sorumluluk sahibi anlamındadır. Taha 36. Ayetinde de Allah şöyle cevap veriyor. “ALLAH BUYURDU: “EY MÛSÂ! DİLEĞİN KABUL EDİLDİ.” Onun içindir ki, Ali İmran 81. Ayetin ilk cümlesinde Allah’ın Nebilerden bir söz aldı hükmünü, Nebinin Resul lük görevini yaparak, tüm iman edenlerden bir söz aldığı şeklinde anlamalıyız. Bu söz bundan sonra, elimizdeki bize tebliğ edilen vahyi onaylayacak bir başka Resul geldiğinde, ona da uyacağız ve ona da sana yardım ettiğimiz gibi, yardım edeceğiz diye söz verildiği anlatılıyor. Kur’an’ı bir bütün olarak okuyan her Müslüman bu gerçeği görecektir. Bir ayet örnek verelim. “KENDİLERİNE KİTAP VERDİKLERİMİZ ONU, KENDİ OĞULLARINI TANIDIKLARI GİBİ TANIRLAR. YİNE DE İÇLERİNDEN BİR GRUP BİLE BİLE GERÇEĞİ SAKLIYORLAR.” (Bakara 146) Bakın Ali İmran 81. Ayette Allah, daha sonra gelecek Resullerini nasıl tanıttığını ve açıkça delillerini kanıtlarını gördükleri halde, sözlerinde durmadıklarını söylüyor. Yani Kitap Ehli aslında, Hz. Muhammed’in Resul/Nebi olarak gönderildiğini çok iyi biliyorlar, çünkü onlara daha öncede size indirileni tasdik edecek Resul gelince, ona da uyun diye söz vermişlerdi, ama sözlerinde durmadılar diyor. İMAN EDEN HER MÜSLÜMAN, SENİN İNDİRDİĞİN KİTABA İMAN ETTİM. ONU EKSİKSİZ HAYATIMA GEÇİRECEĞİM VE YALNIZ SENİN SÜNNETİNİ TAKİP EDECEĞİM, SENİN KOYDUĞUN SINIRLARI AŞMAYACAĞIM DİYE SÖZ VERİYOR. Sizce bizler bu sözümüzü tutuyor muyuz? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Allah görev verdiği tüm Resulleri aracılığıyla kullarını uyarmış ve sizlere gönderdiğim Nebiler, Resuller gibi daha sonra uyarıcı Resuller göndereceğim, onlarda sizlere daha önce gönderdiklerimi onaylayacak diyerek, tüm iman eden kullarından, yani geçmiş tüm kitap ehlinden bir söz aldığından bahseder, hatta daha sonra gelecek Resullerin kabulünü kolaylaştırmak için ön bilgiler verir. Kur’an’da da çok açık ve net Ahzab 40. Ayetinde, BUNDAN SONRA HİÇBİR NEBİ GÖNDERMEYECEĞİNİ Hz. Muhammed’in, nebilerin sonuncusu olduğunu bildirir. Her Nebi tebliğ görevini yaparken Resuldür. Nebi gelmeyecek Resul gelecek dersek büyük hata ederiz, Nebilik makamın adı Resul lük görevidir. Bundan sonrada hiçbir resul/nebi gelmeyeceği için, Kur’an’da bundan sonra gelecek bir Resulünden bahsetmediği gibi, tarifini dahi yapmamıştır, hiçbir bilgi vermemiştir. Birkaç örnek verelim ki Ali İmran suresi 81. Ayette geçen ilk cümleden, neyin kast edildiği daha açık anlaşılsın. “ALLAH’A VERDİKLERİ SÖZÜ SÖZLEŞTİKTEN SONRA BOZANLAR, ALLAH’IN BİRLEŞTİRİLMESİNİ (GÖZETİLMESİNİ) EMRETTİĞİ ŞEYLERİ KESENLER (TERK EDENLER) VE YERYÜZÜNDE BOZGUNCULUK ÇIKARANLAR VAR YA, İŞTE ONLAR KAYBEDENLERİN TA KENDİLERİDİR.” (Bakara 27) “YİNE ALLAH İLE SÖZLEŞME YAPTIĞINIZDA, SÖZÜNÜZE SADÂKAT GÖSTERİNİZ; BİR DE YEMİNLERİNİZİ İYİCE KESİNLEŞTİRDİKTEN SONRA BOZMAYA KALKMAYINIZ! UNUTMAYINIZ Kİ ALLAH’I KENDİNİZE KEFİL KILMIŞTINIZ: ZİRA ALLAH YAPTIĞINIZ HER ŞEYİ BİLİYOR. (Nahl 91) “ANDOLSUN Kİ DAHA ÖNCE ONLAR, SIRT ÇEVİRİP KAÇMAYACAKLARINA DAİR ALLAH’A SÖZ VERMİŞLERDİ. ALLAH’A VERİLEN SÖZ, MESULİYETİ GEREKTİRİR.” (Ahzab 15) Bakın bu ayetler özellikle Kitap Ehline söylenip uyarılmıştır. Konumuzu özetleyelim. Tüm bu ayetlerden de anlıyoruz ki iman eden insanların hepsi, Allah’a farklı konularda ama özünde, ALLAH’IN VAHYİNE UYACAKLARINA DAİR SÖZ VERMİŞERDİ. Ali İmran 80. Ayette de verilen söz yalnız Nebilerin verdiği bir söz asla değil, tüm iman edenlerin verdiği sözdür. Çünkü tüm iman edenler şu sözü veriyor Allah’a. Size Allah katından HAK olarak gelen kitap ve hikmetten sonra, çok daha sonraları sizin elinizdeki vahyi tasdikleyen bir elçi gelirse, ona mutlaka inanacak ve yardım edeceklerine dair söz aldığını söylüyor Rabbimiz. Bu sözü yalnız Resulün vermesinin mümkün olamayacağı çok açıktır, çünkü söz veren Resul vefat etmeli ki, ondan sonra yeni bir Resul uyarıcı vahiy getirsin. Resul vefat ettikten sonrada, zaten istenilen yardım görevini yapamaz. Değerli dostlarım, ayetleri tercüme ederken bazen yanlış anlaşılacak cümleler kurulabiliyor. Bunu bilen Rabbimiz, Kur’an’da birçok kez bizlerin aklımızı kullanmamız, ayetler arasında bağlantı kurup düşünmemizi emrediyor ve aynı konularda da birçok örneklerle tekrarlıyor. İnanın kafamızda batıl ve hurafe baskın değilse, gerçekleri görmek zor olmuyor. Dilerim bu çabayı gösteren, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Allah’ın Sünnetine, Beşeri Sünnetler İlave Edenler, Allah’ın Yolundan Sapanlardır.
Değerli dostlarım biz Müslümanlar, yaşadığımız İslam’ın ne derece şirk bataklığında yaşadığımızı bir farkına varsak, inanın gece gündüz yaptığımız yanlışlarımız için Allah’a dua ederiz. Bu makalemde de yine birçok kez anlatmaya çalıştığım bir konuyu, ısrarla gündeme getirmek istiyorum. Çünkü bu yanlışımız bizlerin Kur’an ile buluşmamıza engel olduğu gibi, Allah ile aldatılmamıza da neden oluyor. Bir Müslümanın asla unutmaması gereken anahtar niteliğinde ki ayetini önce hatırlatmak isterim. “GERÇEK OLAN, RABBİNDEN (GELEN)DİR. SAKIN ŞÜPHELENENLERDEN OLMA!” (Bakara 147) Rabbimiz bizlerin yalnız Kur’an’dan sorumlu olduğumuzu Kur’an’da apaçık muhkem bir şekilde anlatmaya çalışırken ne diyordu? “DOĞRUSU BU KUR’AN SANA VE ÜMMETİNE BİR ÖĞÜTTÜR, ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ.” (Zuhruf 44) “HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE SARILIN VE AYRILIĞA DÜŞMEYİN” (Ali İmran 103) Bunlara benzer onlarca ayetinde Allah, bizlerin yalnız Kur’an’a sarılmamızı onun istediği yoldan, yani Allah’ın Kur’an’da emrettiği SÜNNETİNİ izlememizi emrediyor. Şimdilik daha başka örnek vermek istemedim, çünkü Kur’an’ın tek bir ayetinin hükmüne ters düşüyorsak, o yanlış bizleri ŞİRK batağına batıracağından, diğer inandıklarımızın hepsi sözde kalacak, O iman kalplerimize asla yerleşmeyecektir. Yazdığım ayetlerde Allah, bizlerin emrettiği İslam dinini yaşayabilmemiz için izlememiz gereken sünnetini ve kaynağını çok açık bildirmiş. Hatırlatmak isterim Kur’an’da sünnet kelimesi İZLENMESİ GEREKEN YOL anlamında birçok ayette geçer ve Allah bizlerin yalnız Allah’ın Kur’an’da emrettiği sünnetine, yani onun istediği yolu izlememizi emreder. Sizce Allah Kur’an’ı hayatımıza geçirebilmemizin yolunu yöntemini, Kur’an’da açıklamadan bizlere göndermiş olabilir mi? Bunun mümkün olamayacağını zerre kadar düşünen bilir. Peki, Allah’ın Resulü de yalnız Kur’an’ın yolunu sünnetini mi izlemiş ve ümmetine tebliğ etmiş, yoksa bazı konuları açıklanmamış bulduğu için, kendisi de ümmetine açıklamalar yapmak zorunda mı kalmış, burası önemli. Bakın Allah, Resulünün bizlere ne söylemesini istiyor. “DE Kİ: “HANGİ ŞAHİDİN ŞAHİTLİĞİ DAHA GÜVENİLİRDİR?” DE Kİ: “BENİMLE SİZİN ARANIZDA ALLAH ŞAHİTTİR. BU KUR’AN BANA, HEM SİZİ HEM DE ULAŞTIĞI HERKESİ ONUNLA UYARMAM İÇİN VAHYEDİLDİ.” (ENAM 19) Aslında sizce başka bir örneğe gerek var mı? Açıklanmamış izah edilmemiş bir kitapla, nasıl uyarılır Müslümanlar? Bunuda mı akıl edemiyoruz? Allah Resulüne şunu söyle kullarıma diyor. Bakın inancımız ve imanımız adına en güvenilir kaynak, mahşer günü bizlerin şahidi olacak bilgiler neredeymiş? Deki kullarıma diyor Allah şahittir ki, “BU KUR’AN BANA, HEM SİZİ HEM DE ULAŞTIĞI HERKESİ ONUNLA UYARMAM İÇİN VAHYEDİLDİ.” Lütfen dikkat! Allah’ın Resulü, bana Kur’an’ın indirilme amacı sizi ve ulaştığı herkesi ONUNLA yani Kur’an ile uyarmam için bana vah yedildi diyor. Buraya kadar sorsanız bütün Müslümanlar, elbette Resul yalnız Kur’an’ı tebliğ etti ama Kur’an’ı herkes anlayamaz, Allah’ın Resulü en iyi anladığı için O ayetleri açıkladı ve anlaşılır hale getirdi diye ne yazık ki inandırıldık. Yetmedi İSLAM DİNİN KAYNAKLARI KUR’AN VE SÜNNETTİR diyerek, adeta Allah’ın eşi benzeri olmayan nuru Kur’an’ı açıklanmamış, her okuyanın anlayamadığı bir kitap ilan ettik. Böyle olduğuna inanınca Kur’an’ı yüksek bir yere koyduk, ona saygımızı öyle gösteriyoruz. ALLAH’IN KORUMASINDAKİ KUR’AN’I ANLAYABİLMEMİZ İÇİN, BİZLERİN DOĞRULUĞUNDAN ASLA EMİN OLAMAYACAĞIMIZ, RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN, BEŞERİ RİVAYET SÖZLERE/HADİSLERE MUHTAÇ OLDUĞUMUZU DA KABUL ETTİK NE YAZIK Kİ, ÇÜNKÜ AKLIMIZI KUR’AN’I DEVRE DIŞI BIRAKTIK TA ONDAN. Bakın günümüz İslam toplumun genel çoğunluğu bu konuda nelere inanıyor, onları da yazalım ki, konumuz daha iyi anlaşılsın. “SÜNNET, KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA BİRİNCİ DERECE KAYNAK OLDUĞU GİBİ, ŞERÎ HÜKÜMLERDE DE KUR’AN’A EŞİT BİR DELİLDİR. KUR’AN’LA HADİSİN DERECELENİŞİ, İTİBARÎDİR. KİTAPLA SÜNNET, HÜCCET OLMA AÇISINDAN EŞİTTİRLER. KUR’AN VE SÜNNETİ BİRBİRİNDEN AYIRMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR. ZİRA YÜCE ALLAH, DİNİ HÜKÜMLERİN İLK YARISINI KUR’AN’DA BELİRTMİŞ, İKİNCİ YARISINI İSE ELÇİSİNİN SÜNNETİ İLE TAMAMLAMIŞTIR. AYRICA KUR’AN’DA KAPALI OLAN AHKÂMI SÜNNET TEFSİR ETMİŞTİR. ÖTE YANDAN KUR’AN HÜKÜMLERİNİN TAMAMININ UYGULANMASI DOĞRUDAN ELÇİ KANALIYLA GERÇEKLEŞMİŞTİR. BUNLARA İLAVETEN, KUR’AN’IN SUSTUĞU SAHALARDA HÜKÜM KOYMA YETKİSİ SÜNNETE BIRAKILMIŞTIR. SÜNNET HEM KUR’AN GİBİ MÜSTAKİL HÜKÜM KOYAR HEM DE KUR’AN’DAKİ BİR ASLA DAYANARAK KIYAS, İCTİHAD VE İLHAK YOLUYLA YENİ HÜKÜMLER İSTİNBAT EDER.” İŞTE BUNA ALLAH, BANA ŞİRK KOŞUYORLAR DİYOR HATIRLATIRIM. Ne dersiniz bu yaşanan İslam inancı, Kur’an’dan onay alıyor mu sizce? Kur’an’ı açıkladığına inandığımız, Resulün rivayet hadisleri yani Resulün sünnetinin KUR’AN’A EŞİT DEĞERDE OLDUĞUNA BU TOPLUM NE YAZIK Kİ İNANDIRILDI. Bunun şirk olduğunun hala farkında değiliz. ŞİDDETLE HATIRLATIRIM BU ŞİRKİN AFFI YOK. Buna inandırıldığımız için İslam toplumu çok büyük acılar çekiyor. Sizce gerçekten Allah’ın bizleri sorumlu tuttuğuna hükmettiği ve dinin anası temeli olan MUHKEM ayetleri, her aklı başında kulunun anlayacağı şekilde göndermeyip, yani açıklamayıp Allah göndermiş olabilir mi? İnanın bunu söylemek ve inanmak başlı başına Allah’a ve onun kitabına saygısızlık olduğu gibi, Allah’ın affetmeyeceği büyük günah ŞİRKTİR. Gelin birlikte bakalım Allah biz Kur’an’ı açıklamadık, onu Resulüm sizlere açıklayacak mı diyor. Hud 1-2: ELİF LÂM RÂ. BU KUR’AN ÂYETLERİ, HÜKÜM VE HİKMET SAHİBİ (BULUNAN VE HER ŞEYDEN) HAKKIYLA HABERDAR OLAN ALLAH TARAFINDAN MUHKEM (EKSİKSİZ, SAĞLAM VE AÇIK) KILINMIŞ, SONRA DA ALLAH’TAN BAŞKASINA KULLUK ETMEYESİNİZ DİYE AYRI AYRI AÇIKLANMIŞ BİR KİTAPTIR. (DE Kİ:) “ŞÜPHESİZ BEN SİZE O’NUN TARAFINDAN GÖNDERİLMİŞ BİR UYARICI VE MÜJDELEYİCİYİM.” (Diyanet meali) Sizce başka örneklere gerek var mı? Rabbimiz hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, Kur’an’ı biz açıkladık diyor. Resulüm açıklayacak demiyor ama bizler Allah’a değil, güvendiğimiz Veli kişilere inanıyoruz. İşte bizler İslam’ı böyle yaşıyoruz. Resulü açıklamış olsaydı, Kur’an’a geçirirken açıklanmış şekilde yazardı ki, bu açıklamalarda hata yapma riski her zaman olabilirdi, çünkü Allah’ın Resulü bende sizler gibi bir beşerim yani her zaman hata yapabiliri diyor. Hatta bazı konularda Kur’an’da, Allah’ın Resulünü uyardığını görürsünüz. Enam suresi 97. 98. Ayetlerin de “ELBETTE BİZ BİLEN BİR TOPLUM İÇİN AYETLERİ, GENİŞ GENİŞ AÇIKLADIK” demiyor muydu? Ahkaf suresi 27. Ayetinde aynı konuyu üstüne basa basa nasıl söylüyor. “BELKİ DOĞRU YOLA DÖNERLER DİYE, ÂYETLERİ TEKRAR TEKRAR AÇIKLADIK.” Kıyame suresi 19. Ayetinde, bakın bu konuda kullarım Allah ile aldatılmasın diye nasıl açıklama getiriyor. “SONRA ONU AÇIKLAMAK DA, BİZE AİTTİR.” (Kıyame 19) Kusura bakmayın ama Rabbimiz Kur’an’ı açıklamak bizim görevimizdir, anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye Kur’an’ı biz açıkladık diye uyardığı halde, hala batıl hurafe inançlarımızı yaşayabilmek için İSLAM YALNIZ KUR’AN İLE YAŞANMAZ, RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ KUR’AN’I AÇIKLAR DİYORSAK, İNANIN MAHŞER GÜNÜ AFFEDİLMEYECEK BİR DURUMLA KARŞILAŞMAMIZ KAÇINILMAZ OLACAKTIR. Değerli dostlarım din Allah’ın dinidir ve Allah ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyorsa, sorumlu olduğumuz Kur’an’ı da nasıl yaşayacağımızın yolunu, yani SÜNNETİNİ bizzat kendisinin açıklaması gerekirdi ki, zaten Allah Kur’an’ı biz açıkladık diyor. Açıklanmamış olsaydı asla Rabbimiz, tüm kullarını sorumlu tutmazdı. Eğer öyle olsaydı dinde mezheplere, cemaatlere hatta tarikatlara bölünmez, tek yumruk olurduk. Allah’ta zaten bizlerin böyle olmamızı istiyor ve bölünmemizi yasaklıyor, sakın emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin diyordu. Bir an diyelim ki Kur’an’ı, Resulün rivayet hadisler açıklamıştır. Müslüman toplumlarını bir hatırlayınız lütfen. Her mezhebin doğru kabul ettiği rivayet hadisler farklıdır. Biran kendimizi, mahşer günü Allah’ın huzurunda olduğumuzu hayal edelim. Eğer Allah Kur’an’ı sizler anlayamazsınız, onu Resulüm sizlere anlatacak onun hadislerinden öğrenin dediğini düşünelim. Hesap günü Allah’ım ben senin dediğini yaptım, bana anlatılan Resulün rivayet hadislerinden Kur’an’ı böyle anladım, bana böyle ilettiler demiş olsa haklı çıkardı. Allah’ın böyle bir şey yapacağına nasıl inanırız. Allah’tan başkasının sözlerine inanmayın diye, Kur’an’ı biz nice örneklerle açıkladık diyor ki, hesap günü böyle itirazlarda bulunan çıkmasın. YANİ ALLAH KUR’AN’I DOĞRU ANLAYIP DOĞRU YAŞAYABİLMEMİZ İÇİN, BUNUN YOLUNU/SÜNNETİNİDE KUR’AN’DA AÇIKLADIĞINI VE HİÇ BİR ZAMAN DEĞİŞTİRMEDİĞİNİ ÖZELLİKLE SÖYLÜYOR. Bu konuyla ilgili ayetleri de hatırlayalım ki, bizleri Allah ile aldatıp kendilerine davet edenlerin tuzağına düşmeyelim. Fetih 23: ALLAH’IN SÜNNETİ, GEÇMİŞTEN BUGÜNE HEP BÖYLEDİR VE SEN ALLAH’IN SÜNNETİNDE BİR DEĞİŞME BULAMAZSIN. (Mustafa İslamoğlu meali) İsra 77: BU, SENDEN ÖNCE GÖNDERDİĞİMİZ BÜTÜN RESULLERİMİZ HAKKINDAKİ SÜNNETİMİZDİR. BİZİM SÜNNETİMİZDE HERHANGİ BİR DEĞİŞME GÖREMEZSİN. (Elmalı Hamdi) Ahzab 38: ALLAH’IN KENDİSİNİ MECBUR TUTTUĞU BİR HUSUSTAN DOLAYI NEBÎ’YE HİÇBİR SUÇ İSNAT EDİLEMEZ. ALLAH’IN BU SÜNNETİ, DAHA ÖNCE GELİP GEÇMİŞ OLAN (NEBÎLER) İÇİN DE GEÇERLİYDİ: SONUÇTA ALLAH’IN EMRİ ÖLÇÜLÜP BİÇİLDİĞİ GİBİ GERÇEKLEŞMİŞ OLDU. (Mustafa İslamoğlu) Ahzab 62: ALLAH’IN DAHA ÖNCEKİLER İÇİN GEÇERLİ OLAN SÜNNETİ BUDUR VE SEN ALLAH’IN SÜNNETİNDE HİÇBİR DEĞİŞİKLİK BULAMAZSIN. (Mustafa İslamoğlu) Kur’an’ı dikkatle düşünerek anladığı dilden okuyan ve Kur’an’ı bir bütün olarak anlamaya çalışan, şu gerçeği açıklıkla görecektir. Rabbimiz bizlerin sorumlu olduğu Kur’an’ı anlayalım ve hiç kimseye muhtaç olmayalım diye nice örneklerle açıklayıp yemin ederek kolaylaştırdığını ve bizlerin Allah’ın yolunu yani sünnetini nasıl izlememiz gerektiği konusunda, gereken tüm açıklamaları yaptığını söylüyor. İsteyen inanır isteyen inanmaz, isteyen kendisine Allah’ın berisinden, farklı sünnetler yani yol ve yöntemler bulur onu izler. Rabbimizin sünnetini yol ve yöntemini izleyene ne mutlu, çünkü Onun Resulü de Allah’ın sünnetini izlemiş, tek kelime ilave etmemiş Allah’ın güven elçisi olmuştu. “O ELÇİ BİZE ATFEN BAZI SÖZLER UYDURMUŞ OLSAYDI, BU NEDENLE ELBETTE (ONU ÖNCE) GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE YAKALARDIK. SONRA DA BU NEDENLE CAN DAMARINI KESERDİK.” (Hakka 44-45-46 ) (Onlara) “SİZE VERDİĞİMİZ KİTAB’A SIMSIKI SARILIN VE ONUN İÇİNDEKİLERİ HATIRLAYIN Kİ, ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINASINIZ” DEMİŞTİK. (Araf 171) Dilerim kafamızdaki batıl, hurafe atalar inancından sıyrılıp, yalnız Allah’ın ipine sarılan, Onun halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Kalem Suresi 44. Ayete Dikkat! “Sen Bu Sözü/Hadisi Yalan Sayanı Bana Bırak.”
Değerli dostlarım, bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim, çok önemli bir ayet var. Allah’ın Resulü Kitap Ehline, Allah’ın sözlerini/hadislerini yani ayetlerini tebliğ ederken, bazı zorluklarla karşılaştığını ve Allah’ın sözlerini ayetlerini kabullenmekte nazlandıklarını Kur’an’dan görüyoruz. Hatta bir kısmı, tamam senin tebliğ ettiğin Kur’an’a inanırız ama bizim atalarımızın inançları da var, bu konularda da hükümleri sen veriver dediklerinde, Allah’ın çok dikkat çekici ve uyarıcı ayetler indirip, “SİZLERE İNDİRDİĞİM KUR’AN YETMİYORDU” diye ikaz ettiğini biliyoruz. Bu makalemin konusu olan ayeti önce yazalım, daha sonra birlikte, ayetin öncesi ve sonrası ayetlerle birlikte düşünerek, bu ayetten günümüzde bizlerin alacağımız, kıssadan hisseye birlikte bakalım. Kalem 44: SEN BU SÖZÜ/HADİSİ, YALAN SAYANI BANA BIRAK! BİZ ONLARI, BİLEMEYECEKLERİ BİR ŞEKİLDE, YAVAŞ YAVAŞ AZABA DOĞRU ÇEKECEĞİZ. (Kur’an yolu. Diyanet işl.) Gördüğünüz gibi ayette özellikle ALLAH’IN HADİSİ diye geçiyor. Ayeti tercüme edenler Allah’ın hadisi yani sözü Kur’an olduğu için, direk Kur’an diye çevirenlerde var. Ayette çok önemli bir uyarı, ikaz yapıyor Rabbimiz Kitap Ehline. Benim hadislerimi yani ayetlerimi tebliğ ederken inanmakta nazlanan, hatta yalan sayan Kitap Ehli için Allah Resulüne, sen hiç üzülme seni dinlemeyen, inanmak istemeyenleri bana bırak diyor. Allah bu uyarıyı ikazı, Kitap Ehline yapıyor. Hz. Muhammed, Allah’ın vahyini Kitap Ehline tebliğ ederken, atalarının inancına ters düşen, bazı ayetleri inkâr edip kabul etmek istemiyorlardı. Çünkü onlar tıpkı bizlerin yaptığı gibi, YALNIZ ALLAH’IN VAHYİ İLE DİNİN YAŞANMAYACAĞINA İNANIYORLARDI. Allah’ta onları bana bırak, yavaş yavaş onlara azap edeceğiz diyor. Ne dersiniz aynı yanlışları bizler, Kur’an’ın tümüne iman ettik dedikten sonra, ALLAH’IN APAÇIK HÜKÜMLERİNİN TAM TERSİNE, atalarının ya da batıl mezhep inançlarını yaşayabilmek için, bazı ayetleri görmezden, duymazlıktan geliyor, hatta hükmünün kalktığını bile söyleyenleri duymuyor muyuz? Bu ve benzeri ayetleri okuduktan sonra, bazı kardeşlerimiz şunu söyleyebiliyorlar. “BU AYETLER BİZE DEĞİL KİTAP EHLİNE SÖYLENİYOR, BİZİ BAĞLAMAZ.” Bunu söylediğimiz andan itibaren, Kur’an’ın neredeyse tamamına iman etmemiş, Allah’ın hadislerini/sözlerini/ayetlerini de inkâr etmiş hayatımıza geçirmemiş oluruz. ÇÜNKÜ KUR’AN’IN TAMAMI ZATEN, ALLAH’IN VAHYİNDEN SAPMIŞ KİTAP EHLİNE İNDİRİLMİŞTİ, DOĞRU YOLA DÖNEBİLSİNLER DİYE. Bu ayetten alacağımız, çok önemli kıssadan hisseye gelince. Bu uyarıların tamamı Allah’ı inkâr edenlere değil, tam tersine daha önce Allah’ın gönderdiği Resullerine ve kitaplarına iman ettiğini söyleyen, Kitap Ehline söyleniyor ve onlar uyarılıp ikaz ediliyor. Peki, ne yapmışlardı da Kitap Ehli bu konuda uyarılmıştı, lütfen bunu Kur’an bütünlüğünde dikkatle düşünelim. İsterseniz bu ayetin öncesine bir göz atalım, bunun nedenini anlayalım. “SİZE NE OLUYOR, NASIL HÜKÜM VERİYORSUNUZ? YOKSA ELİNİZDE OKUDUĞUNUZ BİR KİTAP VAR DA ORADA İSTEDİĞİNİZİN SİZİN OLACAĞI MI YAZILI? YAHUT BİZDEN, HER NE HÜKMEDERSENİZ MUTLAKA ÖYLE OLACAĞINA DAİR KIYAMETE KADAR SÜRECEK KESİN SÖZLER Mİ ALDINIZ? SOR ONLARA: İÇLERİNDEN KİM BUNA KEFİL OLUYOR? YOKSA ONLARIN ORTAKLARI MI VAR? DOĞRU SÖYLEYENLER İSELER, HAYDİ GETİRSİNLER ORTAKLARINI! O BÜYÜK KORKU VE DEHŞET GÜNÜ GELİP DE SECDEYE ÇAĞRILDIKLARINDA BUNU YAPAMAZLAR; O SIRADA GÖZLERİNE KORKU ÇÖKMÜŞ, PERİŞAN OLMUŞLARDIR. HÂLBUKİ ONLAR, YAPABİLECEK DURUMDA İKEN DE SECDEYE ÇAĞRILMIŞLARDI.” (Kalem 36- 37-38-39-40-41-42-43 ) Kalem suresi 44. Ayetin öncesine baktığımızda, ne yazık ki biz Müslümanların yaptığı yanlışlar gibi, Allah’ın Resulleri aracılığıyla Kitap Ehlini uyardığını görüyoruz. Peki, hangi konularda ona bakalım. Dini konularda hüküm vermeye çalıştıklarında, Allah onları uyarıyor ve diyor ki, benim dinime iman ettiğiniz halde, DİN ADINA VERDİĞİNİZ HÜKÜMLER BENİM İNDİRDİĞİM KİTAPTAN DEĞİL. Yoksa siz bana iman ettikten sonra, benim vahyimi terk edip, kendinize hüküm verici başka kitaplar edinip, istediğiniz hükümleri oralardan mı veriyorsunuz diye ikaz ediyor. Ne dersiniz Kitap Ehlinin yaptığı bu yanlışı okurken, aklınıza BİZLERDE AYNISINI YAPIYORUZ DİYE GELMEDİ Mİ? Biliyorum geldi. Çünkü bizler bu ayetleri muhatap almadık, bizi değil Kitap Ehlini uyarıyor Allah diyerek, farkında değiliz aynı hataları yapmaya bizlerde devam ediyoruz. Kitap Ehlinin, Kur’an’ın özellikle bazı ayetlerini YALAN saymalarının nedeni, kendi batıl inançlarına ters düştüğü için kabul etmiyorlardı ve Resule bazıları “SEN BU KONUDA DERLEYİP BİZE BİLDİRİVERSEN OLMAZ MI”, gibi isteklerini Kur’an’dan çok açık görüyoruz. Günümüz İslam yaşamımızdan küçük bir örnek. Allah Kur’an’da, şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı O günden sakının, sakın kendinize veliler edinip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek Veliniz yalnız benim diye Kur’an’da bizleri uyardığı halde Allah, bizler neler söylüyoruz? Velisi olmayanın Velisi şeytandır. Resulün şefaati, bizlerin büyük günahlarına olacaktır. İŞTE BU YANLIŞ İNANCIMIZ, APAÇIK ALLAH’IN AYETİNİ YALANLAMAKTIR. Hâlbuki Allah büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızı affederim diye uyardığı halde, büyük günahları da Resulüne affettirmenin yolunu ararken, ALLAH’IN AYETLERİNİ GÖRMEZDEN DUYMAZDAN GELEREK YALANLADIĞIMIZIN, FARKINDA BİLE OLAMIYORUZ. Rabbimiz, bu batıl inançlılara sor diyor. İçlerinden kim buna şahit? Hemen bizlerde kendimize bu uyarıdan sonra soralım. Allah yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, yalnız ondan sorumlu tutulacaksınız, Allah hükmüne hiç kimseyi ortak etmez diye uyardığına iman ettiğimiz halde, YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ OLMASAYDI KUR’AN KAPALI KALIRDI ANLAŞILAMAZDI DİYE İNANLARA SORALIM. ALLAH’IN RESULÜNE AİT OLDUĞU SÖYLENEN BU RİVAYET HADİSLERİN, RESULÜN BİZZAT SÖYLEDİĞİNE KEFİL OLACAK, ŞAHİTLİK EDECEK VAR MI ARAMIZDA? Elbette hiç birimiz buna KEFİL olamaz şahitlik edemez, hepsi bir rivayete göre diye başlıyor. Bizlere düşen Resule atfen söylenen her hadisi, Kur’an onayından geçirip onayını alıyorsa kabul etmek, onaylamıyorsa reddetmek olmalıdır. Uyarının devamına bakalım. Rabbimiz yoksa onların ortaklarımı var diye soruyor. Peki, hangi konudan bahsediyor? Yahudilerde, Hristiyanlarda Resullerini hatta edindikleri veli, âlim kişileri adeta kutsallaştırmışlardı. Küçük bir örnek, Hristiyanlar Allah’ın Resulünü Allah’ın oğlu yaptılar yetmedi, O bizim yerimize bu dünyada azap çekti, bizler mahşer günü azap çekmeyeceğiz cennete gideceğiz dahi dediler. Tabi Yahudilerde aynı hataları yapmaya devam ediyorlar. Bu satırları okuyunca hemen, aynı yanlışı yapan biz Müslümanlar geldi aklınıza biliyorum. Peki, bizler adeta onlarla yarışırcasına neler söyledik? Belki Kur’an bu konuda uyardığı için bizler Hz. Muhammed’i Allah’ın oğlu yapmadık, ama ondan farksız şeyler söyledik. Örneğin Allah’ın, Resulüm sen olmasaydın bu KÂİNATI yaratmazdım diyebileceğine, ne yazık ki bu toplum inandırıldı. Yetmedi mahşer günü haşa HZ. MUHAMMEDİN ŞEFAATİYLE, ONA İMAN EDENLERİ ALLAH’IN CEHENNEM AZABINDAN KURTARABİLECEĞİNE BİLE, ÇOĞUNLUK MÜSLÜMANLARI İNANDIRDILAR. İlginç değil mi, Allah’ın affetmediğini Resulüne affettirdik. Rabbimiz bizleri ve Kitap Ehlini kendisine secdeye çağırırken, YANİ KENDİMİZE VELİLER, EFENDİLER EDİNMEDEN YALNIZ ALLAH’A KULLUK ETMEYE ÇAĞRILDIĞINDA, NE YAZIK Kİ ÖNCE UYUP DAHA SONRA TÜM KİTAP EHLİ BUNA BİZDE DÂHİLİZ, SÖZÜMÜZDE DURMADIK. Biz Müslümanlar namazımızda, Allah’ım yalnız sana kulluk edip, yalnız senden yardım dileriz diye söz verdiğimiz halde, namazın bitiminde dua ederken, ŞEFAAT YA RESULALAH diyorsak, bizim için söyleyecek söz kalmamış demektir. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Allah’ın Cenneti İle Mükâfatlandırılmak İstiyorsak.
Bizler öyle bir din inanç yarattık ki kendimize, Allah’ın indirdiği Kur’an’dan uzak yaşayıp gidiyoruz. Çok daha kötüsü kendi inancımızdan, imanımızdan o kadar eminiz ki, karşımızdaki farklı inançları dinsiz hatta kâfir ilan etmekten çekinmiyoruz. Halbuki Allah, kimin en doğru yolda gittiğini yalnız ben bilirim diye, uyarmıyor muydu? Daha doğrusu bizler, KENDİ İNANCIMIZDA, FARKLI İNANÇLARI YOK SAYACAK KADAR KAYBOLUYORUZ. BÖYLE YAPTIĞIMIZ İÇİNDE, HAKİKAT GERÇEK NAMINA ÇOK ŞEYİ KAÇIRIYORUZ. BU HATAYI YAPTIĞIMIZDAN, GERÇEKLERİ HAK OLANI GÖREMİYORUZ. YANİ DİNİMİZİ ANA KAYNAKTAN ÖĞRENMEDİĞİMİZDEN, OBJEKTİF BAKAMAMIYORUZ BÖYLECE HAK OLANI, BATILDAN AYIRAMIYORUZ. Biz Müslümanlarda Kitap Ehlinin düştüğü hatalara düştük. Allah’ın indirdiği vahiyden uzaklaştık ve gerçeklerin farkında olamadığımızdan HAK İLE BATILIDA ayıramıyoruz. Bu hatayı yapmaya devam edersek, mahşer günü hakkımızda verilecek hükümden de hiç memnun olmayacağımızı, lütfen unutmayalım. Kitap Ehli kendilerinden olmayanların, cennete gidemeyeceğini söylüyorlardı, bugün biz Müslümanlarda aynı yanlışı tekrar ediyoruz ve diyoruz ki, Müslüman olmayan cennete giremez. Sanki cennetin sahipleri bekçileriymişiz gibi, kendimizi temize çıkartıp avunuyoruz. HÂLBUKİ KİTAP EHLİNE İNDİRİLEN DİNİN ADI DA İSLAM. Allah’ın indirdiği İslam’ı kimler Allah’ın istediği gibi yaşarsa, onlar cennet ile mükafatlandırılacaktır. Rabbimiz biz kullarından nasıl bir insan olmamızı istiyor, onu öncelikle öğrenmemiz gerekirken, atalarımızın rivayet inançları ile avunup duruyoruz. Özet olarak şunu söylemek isterim. Bu mükafatı hak etmek istiyorsak, Kendimizi temize çıkarmadan, karşımızdaki hiç kimseyi kötülemeden, Hükmü yalnız Allah’a bırakarak, yalnız ALLAH’IN KURALLARINA UYUP rivayetlerden batıldan uzak durup, yalnız Allah’ı VELİ edinip, ona KULLUK EDEREK ancak cenneti hak edebiliriz. Bizlerin düşünmesi gereken en önemli konu, Allah’ın biz kullarından öncelikle ne istiyor onu Kur’an’dan öğrenmeliyiz, bu gerçeği öğrenmediğimiz sürece, inanın cennetin yüzünü asla göremeyiz. Allah Resulünü bizlere örnek gösteriyor Kur’an’da. Demek ki öncelikle onun gibi olun diyor. Peki, Hz. Muhammed nasıl bir insandı Resul olmadan önce, Kur’an nasıl anlatıyordu Resulünü, bu konu çok önemli. Bu bilgileri rivayet kaynaklardan değil, Allah’ın kitabından mutlaka öğrenmeliyiz ki aldatılmayalım. Allah Resulünü Kur’an’da tanıtırken, onun ÜMMİ olduğunu söyler. Peki, Kur’an ÜMMİ’NİN anlamını nasıl açıklıyor burası önemli. Bazılarının söylediği gibi okuma yazma bilmeyen anlamında mı? Elbette hayır, bu gerçeğin farkında olmayalım diye bu iftira Resule atılmıştır. Kur’an Kitap Ehline tabi olmayanlara, o günkü toplumun ÜMMİ dedikleri bilgisini veriyor. Hatta bu konuda Allah Resulünü bizlere tanıtırken, bakın inancı bakımında ne diyordu Şura 52. Ayetinde hatırlayalım. “SEN KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN.” Seni doğru yola biz ilettik diyor. Bakın Allah Resulünde öyle güzel özellikler görmüş ki, herhangi bir dine tabi olmadığı halde onu özellikle GÜVEN ELÇİSİ seçiyor ve onu doğru yola iletiyor. Sizce nasıl bir örnekliği vardı bizler için başka, bunu Kur’an’dan araştırdınız mı? Her şeyden önemlisi, belki batıl hurafe ve atalarının inancı ile yaşayan Kitap Ehline tabi olmamış ama sürekli gerçeklerin doğruların arayışında olup, Allah’a gerçekleri görebilmesi için dua ediyormuş. İşte size, Resulün en önemli örnek davranışı. BATIL VE HURAFEYE TABİ OLMAKTANSA, ONDAN UZAK DURUP GERÇEKLERİN HAK OLANIN ARAYIŞINDA OLMAK, ALLAH KATINDA EN DOĞRU DAVRANIŞ OLDUĞUNU ANLIYORUZ. Kur’an Resulünü örnek gösterirken, başka hangi özelliğini örnek gösteriyor ona bakalım. Allah’ın Resulünü örnek almak isteyen, onun nasıl bir davranış içinde olduğunu, insanlara nasıl davrandığını Kur’an’dan örnek almalıdır. Allah’ın Resulünün insanlara karşı SABIRLI, HOŞGÖRÜLÜ, GÜVENİLİR, ADALETLİ, YARDIM SEVER olduğunu Kur’an’dan anlıyoruz ve Allah diyor ki ayetinde, “ŞÂYET SEN, KABA VE KATI YÜREKLİ OLSAYDIN, HİÇ ŞÜPHESİZ, ETRAFINDAN AYRILIP GİDERLERDİ.” Bizler Allah’ın Resulü nün bu davranışını hangimiz örnek alıp, hayatımıza geçiriyoruz? Allah’ın Resulü, Allah’ın hazineleri benim yanımda değil, bende sizler gibi bir insanım. Ben yalnız Allah’ın vah yettiğini hayatıma geçiririm ve tebliğ ederim dediği halde, bizler Allah’ın Resulünün bu örnekliğini Kur’an’dan almayıp batıl ve rivayetlerden aldığımız için, akla gelmez olayları, davranışları, yanlış bilgileri, olağan üstü olayları, Allah’ın Resulüne nispet etmekten çekinmiyoruz. Hz. Muhammed’i Kur’an’dan tanımış olsaydık, bu anlatılan rivayetlere asla inanmazdık. Allah’ın Resulünün tek rehberi Kur’an’dı. Elbette böyle olunca, bazı kişiler Allah’ın Resulünün örnek oluşunu, Kur’an’dan değil, rivayetlerden öğrenmek isteyecek, onlara Kur’an yetmeyecektir. Şimdide gelelim Allah ayetlerinde, bizlerin kurtuluşa ererek cennet ile müjdelenecek davranışlarımızın nasıl olmasını istiyor konusuna. Bakın Allah kullarının nereye ve nasıl iman etmesini istiyor. Maide 68-69: DE Kİ: “EY KİTAP EHLİ! TEVRAT’I, İNCİL’İ VE RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENİ (KUR’AN’I) UYGULAMADIKÇA HİÇBİR ŞEY ÜZERE DEĞİLSİNİZ.” ANDOLSUN Kİ SANA RABBİNDEN İNDİRİLEN BU KUR’AN, ONLARDAN ÇOĞUNUN TAŞKINLIK VE KÜFRÜNÜ ARTIRACAKTIR. ÖYLE İSE O KÂFİRLER TOPLUMU İÇİN ÜZÜLME. İMAN EDENLER, YAHUDİLER, SÂBİÎLER VE HIRİSTİYANLAR, (BUNLARDAN) ALLAH’A VE ÂHİRET GÜNÜNE İNANIP DÜNYAYA VE ÂHİRETE YARARLI İŞLER YAPANLARA KORKU YOKTUR VE ONLAR ÜZÜLECEK DE DEĞİLLERDİR. (Diyanet meali) Bu ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah Kitap Ehlini çok önemli bir konuda ikaz ediyor ve diyor ki, SİZLER ÖNCE HURAFEYİ VE BATILI BIRAKIN, SİZLERE İNDİRDİĞİM KUR’AN’A UYUN. BUNU YAPMIYORSANIZ BENİM NAZARIMDA, HİÇ BİR ŞEY YAPMIYORSUNUZ DEMEKTİR DİYEREK UYARIYOR. Devamında yine Kitap Ehli konusunda, bizlere çok önemli bir bilgi veriyor ve diyor ki, onların içinden ahiret gününe inanıp, bu dünyada yararlı işler yaparak insanlara yardım ediyor, toplumda örnek bir insan oluyorsa, onlara hem bu dünyada hem de ahirette korku yoktur ve onlar üzülecek değillerdir diyerek, bizler için en önemli bilgiyi veriyor. DEMEK Kİ ALLAH’IN NEZDİNDE İNSANLAR ARASINDA YARARLI İŞLER YAPARAK TOPLUMDA SEVİLEN, SAYILAN BİR İNSANSAN, ALLAH’IN HUZURUNDADA O SAYGINLIĞI GÖRECEKSİNİZ DİYOR. Demek ki ne Kitap Ehlinin, nede biz Müslümanların kendimizi temize çıkartıp, Yahudi ya da Hristiyan olmazsan cennete gidemezsin ya da biz Müslümanların söylediği gibi Müslüman olmayan cennete gidemez dememiz, Allah katında geçerli değilmiş. Bakın Allah Kitap Ehli konusunda Kur’an’da neler söylüyor. Ali İmran 75: KİTAP EHLİNDEN ÖYLESİ VARDIR Kİ, ONA YÜKLERLE EMANET BIRAKSAN ONU SANA ÖDER. ONLARDAN ÖYLESİ DE VARDIR Kİ ONA BİR DİNAR VERSEN, DEVAMLI OLARAK BAŞINA DİKİLMEDİKÇE ONU SANA ÖDEMEZ. ONLAR, “CAHİLLERE KARŞI BİZE BİR SORUMLULUK YOKTUR” DEDİKLERİ İÇİN BÖYLE YAPIYORLAR VE ALLAH’A KARŞI BİLE BİLE YALAN SÖYLÜYORLAR. (Bayraktar Bayraklı meali) Ali İmran 113–114: KİTAP EHLİNİN HEPSİ AYNI DEĞİLDİR. ONLARIN ARASINDA, GECE BOYUNCA ALLAH’IN AYETLERİNİ OKUYAN VE SECDEYE KAPANAN DOSDOĞRU İNSANLAR DA VARDIR. ONLAR, ALLAH’A VE ÂHİRET GÜNÜNE İNANIRLAR; DOĞRU OLANI EMREDER, EĞRİ OLANDAN ALIKOYARLAR VE HAYIRLI İŞLERDE BİRBİRLERİYLE YARIŞIRLAR. İŞTE BUNLAR ERDEMLİ İNSANLARDANDIR. (Bayraktar Bayraklı meali) Demek ki Allah’ın cenneti ile müjdeleyeceği kullarının hangi toplumdan olduğu önemli değilmiş. Önemli olan insanların bizzat davranışları yaptıklarıymış. GÜVENİLİR OLMAK, DÜRÜST OLMAK, ALLAH’TAN BAŞKASINA KULLUK ETMEMEK, ALLAH KATINDA ÖNEMLİYMİŞ. Bizler ne yazık ki kendimizi temize çıkartıp, Müslüman olmayan cennete gidemez diyoruz ama her tülü kötülüğü, adaletsizliği, hırsızlı yapmaktan çekinmiyoruz. Çok ilginçtir Müslüman ülkelerindeki vatandaşlarına bir bakın, neden hepsi Avrupa ülkelerine gitmek için çabalıyor? Kusura bakmayın cennetin anahtarını almak isteyen önce, ALLAH’IN KISTASLARINA, ÖLÇÜSÜNE KURALLARINA UYACAKTIR. Uymayanın gideceği yerde cehennemdir. Bakın Allah hem Kitap Ehlini, hem de biz Müslümanları bu konuda nasıl uyarıyor. Nisa 123: İŞ, NE SİZİN KURUNTUNUZA, NE DE KİTAP EHLİNİN KURUNTUSUNA GÖREDİR. KİM KÖTÜ BİR İŞ YAPARSA, ONUNLA CEZALANDIRILIR. O, KENDİSİNE ALLAH’TAN BAŞKA NE BİR DOST, NE DE BİR YARDIMCI BULABİLİR. 124: MÜ’MİN OLARAK, ERKEK VEYA KADIN, HER KİM SALİH AMELLER İŞLERSE, İŞTE ONLAR CENNETE GİRERLER VE ZERRE KADAR HAKSIZLIĞA UĞRATILMAZLAR. (Diyanet meali) Anlayana anlamak isteyene KUR’AN YETER. Hala anlamamakta direnenlere elbette Kur’an yetmeyecektir, çünkü o yaptığı yanlışları affettirecek ve kendilerinin nefislerini avutacak bilgilere kaynaklara ihtiyacı olduğundan, şeytanlaşmış insanların tuzağına düşerek, bataklığa battıkça batacaktır. Dilerim Kur’an gerçekleri ile buluşan, kendi inancını Kur’an ile sorgulayarak HAKKIN YOLCUSU OLAN, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Enam Suresi 135, Bakara 170, Araf 203. Ayetlerden Ders Almayanlar, Aynı Hataları Yapmaktan Asla Kurtulamazlar.
Bu makalemde sizlerin düşünmenize vesile olmak istediğim ilk ayet, Enam suresi 135. Ayet olacak. Bu ayette Allah biz kullarını her zaman olduğu gibi, Resulü aracılığıyla uyarıyor ikaz ediyor örnekler veriyor ki, kendimize gelelim. Peki Kitap Ehli ve biz, Allah’ın ikaz ve uyarılarından dersler aldık mı? Hiç sanmıyorum. Peki neden Allah ısrarla Resuller ve kitaplar gönderip uyarıyor o zaman? Çünkü Allah kullarını bu dünyaya gönderme nedenini açıklarken, İMTİHAN OLDUĞUMUZU SÖYLÜYOR. Yani kimler bu uyarı ve ikazlarından dersler alacak, onun imtihanını yapıyor. Bir başka neden olarak şunu söyleyebiliriz. Hesap günü geldiğinde Rabbimiz bizi neden uyarmadın demeyelim diye uyardığının, açıklamasını da özellikle yapıyor. Gelelim konumuzla ilgili ayete, önce yazalım. “DE Kİ: “EY HALKIM! SİZ KENDİNİZE DÜŞENİ/YAKIŞANI YAPIN! BEN DE GÖREVİMİ YAPIYORUM VE NASIL OLSA ZAMANI GELİNCE ANLAYACAKSINIZ, KİMİN MUTLU SONA ULAŞACAĞINI!” KESİN OLAN ŞU Kİ, ZALİMLER ASLA İFLAH OLMAYACAKLAR .” (Enam 135) Ayetin sonunda Rabbimiz iflah olmayan yani laf dinlemeyen zalimlerden bahsediyor, sizce kim bunlar? Allah kendisine şirk koşanlara, yani Allah’ın hükmünü tebliğ aldığı halde, bu hükümleri görmezden gelip açıkça Allah’ın hükmünü çiğneyip batılı ve hurafeyi Hak olan Allah’ın hükmünün yerine koyanlara, yani Allah’ın sınırına aşanlara Allah, ZALİM OLDULAR DİYOR. Tabi insanlara zarar verenlere de zalim deniyor ama Kur’an’ın özellikle zalim kelimesini, Allah’ın kitabına ihanet edenler için kullanıyor. Lütfen ayete dikkat edelim. Demek ki Allah’ın Elçisi Kur’an’ı tebliğ ederken bir itiraz ya da tartışma var ki, toplum uyarılıyor. Allah Elçisini uyarıyor ve şunu söyle kullarıma diyor. Ey halkım/kavmim, ben size Allah’ın vahyini tebliğle görevlendirildim ve bu görevimi yapıyorum. Benim tebliğime ister inanır, ister inanmazsınız. SİZ KENDİNİZE YAKIŞANI YAPIN, BENDE BANA YAKIŞANI YANİ BANA VERİLEN TEBLİĞ GÖREVİMİ YAPIYORUM DİYOR. Devamında ise toplumdan gelen bir karşı çıkış var ki, Rabbimiz bu itaatsizleri özellikle uyarıyor. Aslında çok önemli bir konuya da açıklık getiriyor. “DİNDE ZORLAMA YOKTUR, BENİM GÖREVİM SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” Bakın Allah’ın Elçisi hiç zorlamıyor tehdit, hakaret etmiyor. Bugün aynı kitaba inanan bizlerin, birbirimize karşı yaşadıklarımızı hatırlayın, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Allah, boşuna Resulünü örnek göstermiyor. Bakın Hz. Muhammed O örnek insan, hiç sinirlenmeden belki üzülerek ben bana verilen görevi yapıyorum diyor ve çok önemli bir uyarıda bulunuyor, tabi bu uyarıları Allah’ın Resulünün özellikle söylemesini istiyor, bunu lütfen unutmayalım. Uyarıya bakar mısınız lütfen. “NASIL OLSA ZAMANI GELİNCE ANLAYACAKSINIZ, KİMİN MUTLU SONA ULAŞACAĞINI!” Demek ki Allah’ın Elçisine itiraz edenlere, gelecekte olacaklardan çok önemli hatırlatmalarda bulunuyor. İleride benim söylediklerimin doğru, sizlerin inançlarının yanlış olacağını göreceksiniz diyerek, gelecek uyarısını yapıyor. Tekrar hatırlatmak istiyorum, ayetin son cümlesinde Allah, Elçisinin tebliğine uymayıp, atalarının batıl hurafe inançlarına inanlara Allah, onlar ZALİMDİR diyor. Ayrıca zalimlerin asla mutlu bir sona ulaşamamaları, onların da hiçbir zaman gerçekleri göremeyeceklerini, çünkü bu inatlarından dolayı onlar, gözlerinin perdelediği kulaklarına ve kalplerine ağırlıkların yerleştirildiğini ve bundan dolayı İFLAH olmayacakları açıklaması yapılıyor. Bu konuyu pekiştirmek daha iyi anlayabilmek için, bir örnek daha vermek istiyoruz. Acaba Allah Elçisi kanalıyla, hangi konuda itiraz edenlere bunu söylemesini istiyor ona bakalım. “ONLARA, “ ALLAH’IN İNDİRDİĞİNE UYUNUZ” DENDİĞİNDE, “HAYIR, BİZ ATALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ ŞEYE UYARIZ ” DERLER.YA ATALARI AKILLARINI KULLANAMAMIŞ, DOĞRUYU DA BULAMAMIŞ İDİYSELER DE Mİ?” (Bakara 170) Lütfen dikkat! Uyarı ve ikazların tamamı Allah’a ve daha önce gönderilen Resullerin tebliğ ettiği kitaplara iman edenler, yani Kitap Ehline yapılıyor. Peki, Kitap Ehlinin bir kısmı, neden Resulün tebliğine uymak istemiyor? Çünkü bir kısmı iman edip Müslüman olanlar, ama diğerlerinin itirazları var. Bakın Hz. Muhammed onlara, tek bir tebliğde bulunuyor. “ALLAH’IN İNDİRDİĞİNE UYUNUZ .” Dikkat ettiyseniz, onun yanında benim sözlerime/hadislerime de uyun, çünkü benim hadislerim ayetleri açıklar, onlar olmadan ayetleri anlayamazsınız asla demiyor. Peki, Kitap Ehli hangi konuda itiraz ediyor? Hayır diyorlar, sen atalarımızın inancını kabul etmiyorsun, bizlerin bu inancımızı reddetmemizi istiyorsun, bunu asla kabul etmeyiz diye itiraz ediyorlar. Konumuzla ilgili bir ayeti hemen hatırlayalım. “ONLARA HERHANGİ BİR DELİL GETİRMEDİĞİN ZAMAN, “ONLU DA SEN DERLEYİP GETİRSEYDİN YA!” DERLER DE Kİ: “BEN SADECE RABBİMDEN BANA VAHYEDİLENE UYUYORUM. BU (KUR’AN), RABBİNİZDEN GELEN ÖNGÖRÜLERDİR; (AYRICA) İNAN BİR TOPLUM İÇİN YOL GÖSTERME VE MERHAMETTİR.” (Araf 203) Çok ilginç değil mi Allah’ın Resulü, ben yalnız bana vah yedilen Kur’an’a uyarım diyor, bizler Allah’ın Resulünü örnek almamız gerekirken tam tersine inanıp , YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ diyebiliyoruz. Daha da kötüsü, Resule ait olduğu iddia edilen ve Kur’an’da hiç bahsedilmeyen rivayetleri de, sorgulamadan din diye yaşamakta bir sakınca görmüyoruz. Allah’ın Resulü yalnız vahye uyuyor, bizler vahyin dışında Resule ait olduğu iddia edilen ama asla onun sözleri/hadisleri olduğunu kanıtlayamadığımız hadislere uymakta, bir sakınca görmüyoruz. İşte onun için Allah, aklını kullan ey kulum diye bizleri birçok kez uyarıyor. AKLINI KULLANMAYA ÇALIŞANLARIDA ENGELLEMEK İÇİN, AKILLA KUR’AN ANLAŞILMAZ DİN YAŞANMAZ DİYEREK, TOPLUMUN GERÇEKLERLE BULUŞMASI ENGELLENİYOR. Lütfen bizlere kurulun bu tuzağın artık Kur’an ile farkında olalım. Bu ayette yine Kitap Ehlinin yaptığı çok önemli bir yanlışa dikkat çekiyor ki, bizlerde aynı yanlışı yapmayalım. Kitap Ehline Hz. Muhammed Kur’an’ı tebliğ ederken, bir kısmının itirazlarında ki en önemli neden, bu ayette çok daha iyi anlaşılıyor. Çok daha önemlisi Kitap Ehli, Resulün getirdiği ayetler içinde, atalarının inancını göremediklerinde, bakın Allah’ın Resulüne nasıl bir teklifte bulunuyorlar. “ ONU DA SEN DERLEYİP GETİRSEYDİN YA!” Yüce Rabbime şükürler olsun, öyle güzel ayetler, örnekler vermiş ki, zerre kadar ayetler üzerine düşünerek, geçmişte yapılan hatalardan dersler alanlar, aynı hataları yapmaz. Ama Kur’an ile hiçbir bağ kuramadıysak ve de Allah’ın mesajlarını ayetlerini anlamadığımız dilden okuyorsak, İNANIN KİTAP EHLİNİN DÜŞTÜĞÜ O BATAKLIĞA BİZLERİNDE DÜŞMESİ, KAÇINILMAZ OLACAKTIR. Allah’ın Resulü Kitap Ehlinin istediği konularda, kendince ayetler hadisler söylemeyip, bakın onları nasıl uyarıyor. “BEN SADECE RABBİMDEN BANA VAHYEDİLENE UYUYORUM.BU (KUR’AN), RABBİNİZDEN GELEN ÖNGÖRÜLERDİR;(AYRICA) İNANAN BİR TOPLUM İÇİN, YOL GÖSTERME VE MERHAMETTİR.” Zerre kadar aklını kullanıp ayetler üzerinde dikkatli düşünen gerçekleri görecektir. KİTAP EHLİNİN DÜŞTÜĞÜ YANLİŞLARDAN DERS ALAMADIĞIMIZ İÇİN, BİZLERDE AYNI BATAKLIĞA DÜŞTÜK ZALİMLERDEN, İNKÂRCILARDAN OLDUK. Çünkü bizlerde aynı hataları yapıyoruz Kitap Ehli gibi. Çünkü Allah’ın vahyi ile yetinmedik. Hâlbuki Kur’an’da birçok kez Allah’ın Resulü bu ayette de olduğu gibi, ben sadece Kur’an’a uyarım ve yalnız sizlere Kur’an’ı tebliğ etme görevi aldım. Yol gösteren ışık, rahmet, gönül gözü yalnız Kur’an’dır. Sakın Kur’an’ın sınırları aşmayın yalnız onun ipine sarılın diye uyarıldığı halde, bizlerde Kitap ehlinin Hz. Muhammed’e itirazda bulunup, yalnız Kur’an ile olmaz bizim atalarımızın inancı da var dedikleri gibi, neler söylüyoruz hatırlayalım. “YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. KUR’AN ÖZET BİLGİ VERİR VE DETAYLI DEĞİLDİR, AYRICA KUR’AN’I HERKES ANLAYAMAZ. RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ VE İSLAM FİKHI ÂLİMLERİNİN İÇTİHATLARI OLMASAYDI İSLAM’I YAŞAYAMAZDIK, KUR’AN ANLAŞILMAZ KAPALI KALIRDI DEMİYOR MÜYÜZ?” Bu konuşulanların, Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlardan ne farkı var. Onlarda yalnız Allah’ın vahyini yeterli görmemiş, atalarının inancını Allah’ın dinine ilave edip yaşamışlar, bizlerde yalnız Kur’an’ı Allah’ın dininde yeterli görmeyip, atalarımızdan rivayet yoluyla ulaşan ve asla doğruluğundan emin olamadığımız, Resule ait olduğu iddia edilen rivayetlere inanıyoruz. Değerli dostlarım, lütfen kendimize gelelim batıldan hurafeden kendimizi kurtarıp, ALLAH’IN EMRETTİĞİ GİBİ YALNIZ KUR’AN’A SARILALIM. Yoksa inanın onca yaptığımız çabalarımız boşa gider ve dualarımız karşılık bulmaz. Çünkü Allah bunu yapanlara, bana şirk koştular diyor. Dilerim bu can bu bedenden ayrılmadan önce, Kur’an gerçekleri ile buluşan, Allah’ın azınlık halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Kur’an Başka Bir Boyuttan, Evrenden Bahseder Mi?
Bu makalemde sizleri çok farklı bir konuda, düşünmeye davet etmek istiyorum. Yazacaklarım kesin bilgiler olmayıp, Kur’an ayetlerini okuduğumda Allah’ın, düşün aklını kullan uyarısının bende ki tezahürüdür, sonucudur dersem yanlış olmaz. Değerli dostlarım, günümüzde özellikle televizyonda ve internette çok karşılaşmışsınızdır, BAŞKA BİR BOYUT YA DA PARALEL EVRENDEN BAHSEDİLİR. Sizce Kur’an’ı dikkatle ve düşünerek okuduğunuzda, sizler böyle bir şeyin olabileceğini hiç düşündünüz mü? Sorumu daha netleştirmek isterim, acaba bizlerin yaşadığı evrende yani dünyada, başka bir boyut ve yaşam olabilir mi? Makaleme geçmeden önce şunu söylemek isterim. Kur’an birçok konuda apaçık bilgiler verdiği gibi, bazı konularda da işaretler ve küçük ayrıntı bilgiler verir. Böylece bizleri düşünmeye davet eder ki, HER ÇAĞDA YAŞAYAN İNSANLAR, KENDİ ÇAĞLARININ ULAŞTIĞI BİLİM ÖLÇÜSÜNCE O işaret ve küçük bilgilerden yola çıkarak buluşlarını gerçekleştirip, Allah’ın kâinatını keşfedebilsinler. Kur’an’da Rabbimiz kast edilerek O, ÂLEMLERİN RABBİDİR DİYE GEÇER. Yani âlem kelimesi, yaratılan tüm varlıklar için kullanılır. Çoğul olarak kullanıldığına göre, bizim dışımızda birçok âlem bizden farklı yaşayan topluluk var demektir. Ama bizim içimizde farklı boyutta, ama farklı gezegenlerde. Düşünün lütfen bizler Allah’ı bile hayal edemiyorsak, onun yarattığı evreni de kolay kolay hayal edip, keşfetmemiz mümkün olmayacaktır. Bu konuyla ilgili Kur’an’da ilk gözümüze çarpan, İNSANLAR, MELEKLER VE CİNLERİN farklı bir âlem olup, farklı bir boyutta yaşadıklarını, bizlerin onları göremediğimizi anlıyoruz. Kim bilir daha bizlerin bilmediği, keşfedemediğimiz kaç tane âlem, topluluk vardır. Konumuzun dışına çıkmadan, bizlerin Kur’an’dan öğrendiğimiz bilgiler ışığında, düşünmeye devam edelim. Kur’an’da Allah Zariyat 56. Ayetinde, CİNLERİ VE İNSANLARI ANCAK BANA KULLUK ETSİNLER DİYE YARATTIM DİYE GEÇER. Peki cinler neredeler, bizim içimizde mi yaşıyorlar? Bu konuda detaylı bir bilgi olmasa da bizlerin yaşadığımız bölgenin içinde, ama bizlerin göremediği başka bir boyutta olduklarını Kur’an’dan anlıyoruz. Onlar hakkında uydurulan öyle yanlış bilgiler vardır ki, cinlerin pis ve virane yerde yaşadıklarından tutun, insanların artıklarından yediğine kadar uydurma, aslı astarı olmayan şeyler anlatılır. Hâlbuki onlarda insanların imtihanda olduğu gibi, kendi boyutlarında imtihan olduklarını, hatta onlara da uyarıcı Elçiler geldiğini, onların içinde de iman eden ve etmeyenlerin olduğunu, yine Kur’an’dan öğreniyoruz. Onun içinde bizlere sunulan nimetlerin, onlar içinde sunulmadığını söylemek, ancak iftira olur. Rabbimiz bakın, bu konuda nasıl bir bilgi veriyor. Enam 130: (Allah) “EY CİN VE İNSAN TOPLULUĞU! İÇİNİZDEN SİZE AYETLERİMİ ANLATAN VE BU GÜNÜNÜZLE KARŞILAŞACAĞINIZA DAİR SİZİ UYARAN ELÇİLER GELMEDİ Mİ?” (DEYİNCE), ONLAR “KENDİ ALEYHİMİZE ŞAHİTLİK EDERİZ.” DEMİŞ OLACAKLARDIR. DÜNYA HAYATI ONLARI ALDATMIŞ VE KÂFİR OLDUKLARINA DAİR KENDİ ALEYHLERİNE ŞAHİTLİK ETMİŞ (OLACAK)LARDIR. (Mehmet Okuyan) Ayet mahşer günü, hesabın görüleceği O çetin gün, hem insanların hem de cinlerin aynı anda hesap vereceklerini, sorgulanacaklarını anlıyoruz. Çok ilginç değil mi, aynı gezegendeyiz ama algılayamadığımız farklı boyutta olduğumuz için biz onları göremiyoruz, onlarında bizler gibi yaşadığı hatta imtihan oldukları konusunda Kur’an bilgi veriyor. Cinlerin gökyüzünü yoklayıp Allah’ın katına ulaşmak istedikleri konusunda da Kur’an bakın nasıl örnek veriyor, cin suresi 8. Ayetinde. ”HAKİKATEN BİZ (CİNLER) GÖĞÜ YOKLADIK, ONU GÜÇLÜ MUHAFIZLAR VE ALEV TOPLARIYLA DOLDURULMUŞ BULDUK.” Demek ki cinler bizlerden daha farklı ve bizim yapamadığımızı yapabilecek özelliklere sahip. Bu konuda detaylı bilgiyi Kur’an’dan örenebilirsiniz. Bakın sizlere başka bir boyut, ya da başka bir evren. Biz insanlar o kadar çok uzaya gittik ama böyle bir örnekle karşılaşanı hiç duymadık. Demek ki meleklerin yaşadığı yere ne cinlerin nede biz insanların ulaşması, görmesi mümkün olmayan bir boyuttan bahsediliyor. Kur’an cenneti ve cehennemi İnsanlar ve Cinler için yarattığı bilgisini de verir. Cinler ve insanların nasıl farklı bir boyutta olduğunu ama aynı gezegeni paylaştığını anlatan bir örnek ayet hatırlatmak istiyorum. “RASÛLÜM! DE Kİ: “BANA VAHİYLE BİLDİRİLDİ Kİ, CİNLERDEN BİR TOPLULUK BENİ KUR’AN OKURKEN DİNLEYİP SONRA DA KAVİMLERİNE DÖNEREK ŞÖYLE DEDİLER: “BİZ HÂRİKULÂDE GÜZEL BİR KUR’AN DİNLEDİK.” (Cin 1 ) Çok ilginç değil mi? Bakın Allah’ın Resulü Kur’an’ı okuyup insanlara tebliğ ediyor, Cinlerin bir kısmının onu dinlediğini Resul bilmiyor, görmüyor ama Allah bunu ona iletiyor. Bu konuda daha detaylı bilgi almak istiyorsak, lütfen Kur’an’dan araştıralım ve okuyalım. Özet olarak şunu söyleyebiliriz. Kur’an’ın açıkladığı İNSANLARIN CİNLERİN VE MELEKLERİN farklı boyutlarda yaşadığını gördük. Bizlerin sağında ve solunda melekler olduğunu ve her yaptığımızı kaydettiklerini de biliyoruz ama onlar bile bizim yanı başımızda, farklı bir boyutta olduklarından onları göremiyoruz. Kim bilir bizlerin daha bilmediği ilim ve araştırmaların sonucunda ortaya çıkabilecek, başka nasıl boyutlar ve evrenler var. ÇÜNKÜ ALLAH’IN EŞSİZ YARATICI GÜCÜNÜ BİZLER, HAYAL BİLE EDEMİYORUZ. Meleklerin ve Cebrail in kendi boyutları ile bizim boyutumuz arasında, bakın ne kadar zamanda bir yolculuk yaptığı bilgisini veriyor. “MELEKLER VE RUH (CEBRAİL) ONA SÜRESİ ELLİ BİN YIL OLAN BİR GÜNDE YÜKSELİR.” (Meariç 4) Ölçü zaman birimi dahi değişik, çünkü farklı boyutlarda zaman akışı da aynı değil. Hac suresi 47. Ayetinde bakın bu konuda nasıl bir bilgi veriyor. “GERÇEKTEN, SENİN RABBİNİN KATINDA BİR GÜN, SİZİN SAYMAKTA OLDUĞUNUZ BİN YIL GİBİDİR.” Demek ki her boyutun, evrenin kendine has özellikleri, farklılıkları varmış. Rad suresi 15. Ayette de Allah, aslında başka âlemlerden boyutlardan bahsederken bakın ne diyor. “GÖKLERDE VE YERDE BULUNANLAR DA, ONLARIN GÖLGELERİ DE SABAH AKŞAM, İSTER İSTEMEZ, SADECE ALLAH’A SECDE EDERLER.” Yine Şura 29. Ayetinde bu konuya açıklık getirmek için, bakın nasıl bilgi veriyor. “GÖKLERİ, YERİ VE BU İKİSİNDE YAYDIĞI CANLILARI YARATMASI DA O’NUN DELİLLERİNDENDİR. O, DİLEDİĞİ ZAMAN BUNLARI BİR ARAYA TOPLAMAYA DA GÜCÜ YETENDİR.” Demek ki Allah’ın yarattığı bu âlemde, yalnız bizler yokmuşuz. İsra suresi 70. Ayetinde de çok ilginç bir bilgi verir. “BİZ ÂDEMOĞULLARINI, YARATTIKLARIMIZIN BİRÇOĞUNDAN ÜSTÜN KILDIK” Kur’an’ı dikkatle okuyana Allah, işte böyle hala keşfedemediğimiz bilgileri dahi şimdiden veriyor ve siz keşfetmediniz ama, sizin dışınızda yaratılan sizin gibi şuurlu yaratılanlar var diyor. Bilmediğimiz keşfedemediğimiz başka bir alem başka boyutlar. Şimdide aynı konuda farklı bir örnek vermek istiyorum. Hepimiz okumuşuzdur, Hz. Âdem ve cinlerden olan İblis arasında geçen konuşmalar sonunda, Hz. Âdem eşi ve İblis cennetten sürülür yani çıkartılırlar. Bu olay olmadan önce geçen olayları da lütfen hatırlayınız. Allah’ın Hz. Âdem ve eşinin uzak durmaları söylediği halde, yasaklı bir ağacın meyvesinden yemişti ve Allah’ın emrine uymadıkları içinde, ayetlerde geçtiği şekliyle söylüyorum cennetten çıkartılmışlardı. Bakara 36. Ayetinde de “BİRBİRİNİZE DÜŞMAN OLARAK İNİN.” Diyerek bulundukları boyuttan, dünyadaki bizim yaşadığımız boyuta Allah göndermiş diyebiliriz. Taha 121. Ayette yasak meyveyi yediklerinde ne olmuştu hatırlayalım. “BÖYLECE ONDAN YEDİLER. BUNUN ÜZERİNE KENDİLERİNE AYIP YERLERİ AÇILDI VE CENNET YAPRAKLARIYLA ÜSTLERİNİ ÖRTMEYE BAŞLADILAR” Bakın size çok farklı bir boyut daha. Bu boyutta yenmesi yasaklar var, yediğinizde ayıp yerleri görünüyor demek ki burada giyinme, elbise gibi bir şeyde yok diye anladım. NE DERSİNİZ AYNI YERDE MEKÂNDA BİLE, İKİ FARKLI BOYUTTAN BAHSEDİLİYOR. Sizce burası Allah’ın bizlere vaat ettiği cennet olabilir mi? Olması mümkün görünmüyor peki neden? Çünkü Allah’ın vaat ettiği cennette hiçbir yasağın olmadığı ve her şeyin gönlümüzce istifade edeceğimiz anlatılır örnekleri verilir Kur’an’da. Şunu da düşünün lütfen, İBLİSİN YANİ ŞEYTANIN CENNETTE NE İŞİ VAR? Cennette Allah’ın hükümlerine nasıl itiraz edersin, Allah iblise Hz. Âdem’e secde et yani ona saygını göster dediğinde, iblis kabul etmemişti. Hatırlayınız cennet, Allah’ın doğru yolundan giden kulları için bir ödüldür ve oraya girdiğinde orada yanlış yapmanda mümkün olmadığından, çıkıştan da çok açık bahsedilmez. Çıktıkları yer bu durumda Allah’ın bizlere vaat ettiği cennet olamaz. Kur’an’da cennet birçok ayette, Allah’ın ödül için yarattığı cennet anlamında kullanıldığı gibi, birçok ayette bu dünya da bereketli bahçeler anlamında da kullanılıyor. Örnek verelim. “ALLAH’IN RIZASINI KAZANMAK ARZUSUYLA VE KALBEN MUTMAİN OLARAK MALLARINI ALLAH YOLUNDA HARCAYANLARIN DURUMU, YÜKSEKÇE BİR YERDEKİ GÜZEL BİR BAHÇENİN DURUMU GİBİDİR Kİ, BOL YAĞMUR ALINCA İKİ KAT ÜRÜN VERİR. BOL YAĞMUR ALMASA BİLE ONA ÇİSELEME YETER. ALLAH, YAPTIKLARINIZI HAKKIYLA GÖRENDİR. “ (BAKARA 265) Kur’an Hz. Âdem’in topraktan balçıktan yaratıldığını söylediğine göre, demek ki Hz. Âdem ve eşi hatta ayetlerde geçen İblisin çıkartıldığı yer dünya üzerinde ama başka bir boyutta oldukları ve O boyutun bu dünyada bizlerin yaşadığı boyutla arasında bir engel olduğu ve görülemediği, hatta yaşam şekillerinin de çok farklı olduğu anlaşılıyor. YANİ HZ. ÂDEM, EŞİ VE İBLİS BİZLERİN BİLDİĞİ CENNETTEN DEĞİL, YARADILIŞ ÖZÜ BU DÜNYA İLE BAĞLANTILI OLAN BAŞKA BİR BOYUTTAN DÜNYAYA İNDİRİLDİĞİ ANLAŞILIYOR. Cennet kelimesi saklı ve özenilerek yaratılmış, BAHÇE anlamında kullanılıyor. Değerli dostlarım, kim bilir daha bizlere açıklanmayan, hatta şu anda hafızamızın bile alamayacağı hangi gezegenlerde, Allah’ın yarattığı kulları var. Çünkü keşfedemediğimiz evrende dünyamız adeta bir nokta gibi kalıyor. Bu gezegenlerde bile farklı boyutlar ve evrenler mutlaka vardır, zamanla belki bunları keşfetmeye Allah izin verebilir. Bu makalemde yazdıklarım benim ayetler üzerinde düşündüğümde ve günümüz bilimsel bilgilerle karşılaştırdığım da benim anladıklarımdır, yalnız beni bağlar. Sizlere düşen yazdıklarımı yine Kur’an ışığında değerlendirmek olmalıdır. KUR’AN SONU GELMEYEN BİR IŞIK VE DERYA GİBİDİR. Onun ışığıyla aydınlanan, onun rahmetinden de faydalanacak ve ufku genişleyecektir. Dilerim cümlemiz Kur’an mayasıyla mayalanan, batıldan ve hurafeden uzak Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
Kur'an Asıldır, Sünnet Usul’dür Diyenler, Kur'an’a Şirk Koşuyor.
Bizler Kur’an'dan uzak, kendimize öyle bir din yarattık ki, bu yanlış inançla eğer Allah'ın huzuruna çıkarsak, inanın hesabını veremeyenlerin safında buluruz kendimizi. İslam toplumunda Kur’an ne yazık ki ikinci plana itilerek, adeta devre dışı kaldı. DAHA AÇIKÇASI KUR’AN'IN İSLAM DİNİNDE ADI KALDI, ama Kur’an yani Allah'ın vahyi açıklanmamış, detaysız herkesin anlayamayacağı bir kitap ilan edilip, Kur’an asıldır ama diyerek, bakın Allah'ın kitabına karşı nasıl bir tavır aldık ve Yüce Rabbimizin dinine nasıl bir gözle bakarak, paralel dinler yarattık. “KUR’AN ASILDIR, SÜNNET USUL. USUL OLMADAN VÜSUL OLMAZ. HZ. PEYGAMBERİ DEVRE DIŞI BIRAKAN, KENDİNİ ONUN YERİNE YERLEŞTİRİR. SONUÇ SAHTE DİNDİR.” Çok üzgünüm ama bu inancı tek cümleyle anlatmak gerekirse, KUR'AN TEK BAŞINA BİR MÜSLÜMANA, HİÇ BİR ŞEY İFADE ETMEZ DİYORLAR. Sizce bundan daha büyük şirk olur mu? İsterseniz günümüz İslam anlayışının, bu düşünce ve inançtan yola çıkarak, farkında bile olmadıkları şirkin batağına, nasıl battıklarını anlamaya çalışalım. Kur’an asıl olandır diyorlar ama O asıl olan Kur’an'ın, Allah'ın Resulünün sünneti, rivayet hadisleri yani onun USULÜ olmadan, Kur'an'ın anlaşılamayacağı iddia ediliyor. ASIL OLAN ALLAH KATINDAN GELİYORSA, NASIL OLURDA BEŞERİ BİR AÇIKLAMAYA, USULE MUHTAÇ OLUR KUR'AN. ALLAH GÖNDERDİĞİ ASLIN, USULÜNÜDE GÖNDERMEDEN , NASIL KULLARINA MESAJINI, TEBLİĞİNİ ULAŞTIRACAK VE TÜM KULLARINI SORUMLU TUTACAK? HATIRLAYINIZ ALLAH BİZLERİ, KUR'AN'DAN HESABA ÇEKECEKTİ. USULÜNÜN AÇIKLANMADIĞI BİR ASIL KİTAP OLURMU? BUNUDA MI AKIL EDEMİYORUZ? BU KADAR MI GÖZLERİMİZ KÖR OLDU, GÖNÜLLER TAŞ KESTİ. BU DÜŞÜNCE VE İNANÇ, RİVAYET EDİLEN HADİSLER OLMADAN KUR’AN'IN BİR ANLAMI OLMAZ, DEME CESARETİNİ GÖSTERİYOR. Allah bu zihniyete akıl fikir versin. Peki, buradaki USUL kelimesinin anlamı nedir? Usul kelimesi bir amaca erişmek için, izlenen düzenli yol, yöntem anlamındadır. Hani deriz ya, bir işi usulüne göre yapacaksın diye. Sizce Allah Kur’an'ı usulüne göre, detaylı ve açık bir anlatımla göndermemiş olabilir mi? Kur’an'ı usulüne göre açıklayan, anlaşılır yaşanacak hale getiren Allah değil de Resulü müydü? Kur’an'ı bir kez anlayarak ve düşünerek okuyan bir Müslüman, Kur’an'a Allah'ın kitabına yapılan bu iftirayı asla kabul etmez. Birde hiç korkmadan, usul olmadan, vusul olmaz diyorlar. Yani usul kelimesiyle önce izlenecek yol yöntemi bileceksiniz ama bu Kur’an'da yoktur, daha sonrada VUSULA ereceksiniz yani doğru sonuca ulaşacaksınız diyebiliyorlar. BİR BAŞKA DEYİŞLE HAŞA ALLAH'IN KİTABI TEK BAŞINA, RESULÜN HADİSLERİ/SÜNNETİ OLMADAN, BİZLERİ VUSULE ERDİREMEZ, YANİ DOĞRU SONUCA ULAŞTIRAMAZ, DEME GAFLETİNE DÜŞÜYORLAR. BUNLARI SÖYLEMEK, DÜŞÜNMEK KUR’AN'A ŞİRK KOŞMAKTIR. KUR’AN'A YAPILABİLECEK EN BÜYÜK SAYGISIZLIKTIR. AYRICA ALLAH'IN ELÇİSİNE İFTİRA ATARAK, KENDİ NEFSİMİZCE SAHTE DİNLER YARATMAKTIR. BUGÜN YAŞANAN İSLAM'IN MEZHEPLERE, CEMAATLERE, TARİKATLARA BÖLÜNMESİNİN DE TEK NEDENİ, BU YANLIŞ İNANCIN PEŞİ SIRA GİTMEKTİR. Hiç düşünemiyor muyuz, doğruluğundan asla emin olamayacağımız rivayetler, nasıl olurda Kur'an'ın açıklanmasına muhtaç olur. Allah Kur’an'ı açıklamak, bizim görevimizdir diyor. Yani sizlere indirdiğimiz dinin yol ve yöntemini, hangi usulle İslam'ı yaşamamız gerektiğini ve böylece Vusule ereceğimizi, bizlere her şeyden nice örnekler vererek açıkladığını, birçok ayetinde biz iman eden Müslümanlara iletiyor. Allah İman ettim demekle her şeyin bitmediğini, bir Müslüman'ın gerçek iman edenlerden olabilmesi için batıl ve hurafelerden uzak, YALNIZ KUR’AN'IN İPİNE SARILMASI GEREKTİĞİ UYARISINI YAPIYOR. Tekrar etmek istiyorum Allah usulünü açıkça bildirmediği rehber bir kitap gönderip, daha sonrada o kitaptan hesap sorar mı kullarına? Bu düşünce ve fikirlere ancak Kur’an'ı anladığı dilden hiç okumamış ve aklını zerre kadar kullanmamış olanlar inanır. Hatırlatırım Allah'ın Resulü ÜMMİYDİ. Yani daha önce dini konularda hiçbir bilgisi yoktu, çünkü Kitap Ehline tabi değildi. DİN ADINA NE ÖĞRENDİYSE, ALLAH'IN KİTABINDAN/VAHYİNDEN ÖĞRENDİ. Bunu da Kur’an'dan çok açık anlıyoruz. Allah İslam'ın yolunu, usulünü, yöntemini doğru öğrenip, vusule erebilmemiz için, Kur’an'ı okumaya başlamadan önce, yapmamız gereken çok önemli bir konuda, Nahl suresi 98. ayetinde bizleri uyarıyor ve şöyle ikaz ediyor. KUR’AN'I OKUMAYA BAŞLADAN ÖNCE, KOVULMUŞ ŞEYTANDAN, ONUN BATIL VE HURAFE VESVESELERİNDEN KENDİNİZİ ÖNCE SIYIRIN, UZAKLAŞIN, YALNIZ ALLAH’A ONUN KİTABINA GÜVENEREK, ALLAH'A SIĞINARAK KUR’AN'I DÜŞÜNEREK OKUMAYA BAŞLAYIN DİYOR. Ama bizlere öyle uydurulmuş bir dini Allah'ın dini diye öğrettiler ki, şimdide hangisinin HAK, hangisinin BATIL olduğunu anlayamıyoruz. Çünkü biz Müslümanların Kur’an ile bağını kestiler ve Allah'ın gerçekleri ile buluşmamızı engellediler. Furkan suresi 30. ayetinde Resulün mahşer günü söyleyeceği ne yazık ki gerçek oldu. "Resul der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı büsbütün terk ettiler." ALLAH'IN KANUNLARINI, KENDİ BATIL USULLERİ İLE TOPLUMA ANLATTILAR, ALLAH'IN USULÜNÜ, SÜNNETİNİ BİZDEN GİZLEDİLER. BÖYLE OLUNCADA VUSULE VARMAMIZ, YANİ DOĞRU BİR SONUCA ERİŞMEMİZ, ASLA MÜMKÜN OLAMIYOR. DİLERİM BİR GÜN BATIL VE HURAFELERDEN UZAK, ALLAH'IN HAK YOLU İLE BULUŞAN, YALNIZ KUR’AN'IN İPİNE SARILARAK, KUR’AN'IN AÇIKLADIĞI, DETAY VERDİĞİ VE ONUN USULÜNE GÖRE YAŞAYIP, VUSULE EREN, ALLAH'IN AZINLIK HALİS KULLARINDAN OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK