Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

VATANSEVERMİYİZ, DEĞİLMİYİZ?


metingökçe

Önerilen İletiler

VATANSEVERMİYİZ, DEĞİLMİYİZ?

 

Ait olduğu yüzyılın değişen ve gelişen üretim biçimine ayak uyduramaması, elinde bulundurduğu üretim araçlarını geliştirememesi, yönetim eksiklikleri, düşün insanlarının yaratılamaması, bilimsel/düşünsel/teknolojik/ ekonomik gelişmenin sağlanamaması ve birbirlerine sıkı sıkıya bağlı benzeri nedenlerin sonucunda Osmanlı İmparatorluğu hızla çöküşe geçmiştir, bütün bu nedenlere vatana ihanet eden iktidar da eklenince çöküş bir kat daha hızlanmıştır. Değişimin/gelişimin gereğini yapan ülkeler ise hızla kapitalist gelişimlerini tamamlamış, yeteri kadar hızlı olmayan imparatorlukların çatısı altında yaşayan farklı milliyetleri ayaklandırıp, kendilerinin satranç tahtalarında birer piyon yapmış ve devamında güçlü ülke kendileri kalmış, pazarlarını artırmış, açık işgallerine bir yenisini eklemişlerdir, haritaları masa başlarında değiştirmeye başlamışlardır.

Her zaman olduğu gibi, nedenler sonuçları doğurmuş, beklenen olmuş, Osmanlı İmparatorluğu sırça gibi dağılmış ve satranç tahtasında şah-mat olmuştu ama tüm leş kargalarının hesaplayamadığı bir birey vardı, Mustafa Kemal ATATÜRK. İşte Türk Milleti’nin yol başı, yol ayrımı bu mucizevi insanla başladı, işgalci ülkelerden biri olan İngilizler her ne kadar Türklerin yol başının farkına varıp, engellemeye çalıştıysa da, Yolbaşımız Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yüreği, aklı, bilgisi, yeteneği; değil var olan Türk milletini kurtarmaya, yeni bir millet yaratmaya bile yeterdi. Ve Yolbaşı’nın 19 Mayıs 1919’da başlattığı savaşımdan 4 yıl sonra 29 Ekim 1923 tarihinde, sonsuza dek yaşayacağı bilinen Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, tüm Acun’a duyuruldu. Türk Milleti’nin, Demokrasi ile yönetilen, çağdaş Hukuku olan, Merkeziyetçi, Ulus devleti doğmuş, daha da inanılmazı köhne Osmanlı İmparatorluğu’nun yüzyıllarca gerçekleştiremediği her değişimi, ilerlemeyi de sağlamıştı. Osmanlı’nın küllerinden oluşturulan yeni bir cumhuriyetin, Milliyetçi, Devletçi, Halkçı, Laik, Cumhuriyetçi, Devrimci, Merkeziyetçi, Milli, çağdaş Hukuku ve Demokrasiyi uygulayan yapısını işgalci barbar güçlerin düşünmeleri bile hayalken, Türkiye Cumhuriyeti’ni karşılarında başı dimdik görmeleri inanabilecekleri bir şey değildi, inanmadılar da, hala da inanmamaktadırlar ve Sevr’i uygulamakta direnmektedirler. Bu umutlarını beslemekte şu anlamda haklılardı; o dönem olağanüstü varlık Mustafa Kemal ATATÜRK’ü tam anlamıyla anlayan bir ekipten söz edilmediği gibi, ne yazık ki ilerleyen dönemlerde de bu pek gerçekleşmedi, her süreçte Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yolunu paylaşan vatanseverler azınlıkta kaldı. Yaşadığımız bu dönemde, “Sevr’in gelme olasılığı” ortadan kalktı, çünkü SEVR yerli işbirlikçilerin yardımıyla zaten geldi, kapımızdadır, ATATÜRK’ün yolunu, kurduğunu bozmaya yemin etmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin on özelliğinin -Milliyetçi, Devletçi, Halkçı, Laik, Cumhuriyetçi, Devrimci, Merkeziyetçi, Ulusal, çağdaş Hukuku olan, Demokratik- gerçekte her birine karşı olan, her birini yıkmaya yeminli insanlar -değiştiklerini söyleseler de inandırıcı değillerdir- hükümettedir. Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı, hiç bıkmadan, inatla, iç ve dış hain güçlerce uygulanmaya çalışılan SEVR yeni biçimlere girmiş, en tehlikelisi olarak da küreselciliğin arkasına saklanmıştır.

Vatanseverliğin yalnızca toprak sevgisi ile sınırlı olmayan bir tanımı vardır, ancak izlediği yolun, karakterinin hiçbir tanımı yoktur, olamaz da; kimi ülkelerde ATATÜRK’ün yolunu izler, kimi ülkelerde Gandhi’nin. Bizim ülkemizde ‘Vatanseverlik’ Mustafa Kemal ATATÜRK’ün gösterdiği on temele otururken, başka ülkelerde farklı sayıda, farklı nitelikte temeller kullanır, vatanseverliğin yolu/yöntemi kimi ülkelerde/zamanlarda savaşla –Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda olduğu gibi-, kimi ülkelerde/zamanlarda da barışla belirlenir. Ama değişen dünya koşullarında, vatanseverliğin her ülkedeki olmazsa olmaz koşulu ANTİ-KÜRESELCİLİĞİ içermesidir/hedeflemesidir.

Türkiye Cumhuriyeti, hiçbir dönem böylesine yoğun yağmalara, talanlara, yalanlara, dayatmalara, ihanetlere açık bir meclis çoğunluğuna tanık olmamıştır. Her kötülüğün bir yanının iyiliğe hizmet etmesi kaçınılmazdır ve bu kadar kötü gidiş de olumlu gelişmeleri tetiklemiştir; uykuda olan Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşları uyanmış ve vatanseverliği sadece Hukuksal Kurumlara, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, Milli İstihbarat Teşkilatı’na, Türk Emniyet Kuvvetleri’ne bırakan anlayış değişmiştir, “Oy”una sahip çıkmanın, siyasetin erdemli olanlara geçmesinin, talana/rüşvete bulaşmamanın, bulunduğu kademelerde dürüst kalmanın, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerini savunmanın ‘Vatanseverlik’ olduğunu anlamaya başlamışlardır. Vatanseverlerin çoğunluğu bu yolu kavrarken, bir bölümü de Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerine yükseldiği, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün inşa ettiği on temelin bir bölümünü göz ardı eden, bir bölümünü ön planda tutan bir yörünge izlemeyi seçmişlerdir. Elbette ki bu insanların içlerinde yaşadıkları vatanseverliklerini sorgulamıyoruz ama yol ve yöntemlerini, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerine göre sorgulamak da bizlerin vatan borcudur. Mustafa Kemal ATATÜRK’le aynı yolda yürüdüğümüzü söyleyebilmek için Türkiye Cumhuriyeti’nin on temeline gönülden bağlı ve aynı oranda, hiçbirini ihmal etmeden uygulamamız gerekir, zaman zaman gelen saldırılara karşı ilkelerin biri önem kazanıyor görünse de, ya da uygulamada önem kazansa da dönem geçtiğinde yine on temele dönülmeli ve gözden kaçırılmamalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumsal konumları, düşünceleri, sorumlulukları, yapabilecekleri farklı 70 milyon yurttaşı vardır, bunların vatanseverlikleri bulundukları mevzilerde olacaktır. Vatanseverliğin yolu, ülkelere göre değiştiği gibi, bireylere göre de değişir, memurun rüşvet çarkını kırması, yanlışa kafa tutması, polisin adaleti tam tarafsız uygulaması, istihbaratçının tam doğru istihbarat toplama gayreti, askerin bir mevziyi cansiparane savunması, küreselciliğin ve denetimsiz yabancı sermayenin reddi vatanseverliktir. Kimsenin işine, mevzisine karışmamak gerekir, köyde yaşayan vatansever yurttaş ürünün bereketli olması için her şeyi yapacak, seçimlerde de oy’unu vatanını sevenlere verecektir, bunlar ‘Vatanseverlik’ için yeterlidir. Eğer polis toprak sürmeyi vatanseverlik sayarsa, köydeki yurttaş askerler gibi savaşmayı vatanseverlik sayarsa, askerler fabrikada çalışmayı vatanseverlik sayarsa sonuç bir felaket olur, anarşi olur, bu uğurda eğitim alanlara saygısızlık olur, herkesin kendi dalında aldığı eğitimler heba olur, bilmeden vatanın servetleri, yatırımları çöpe atılmış olur, iyi bir şey yapıldığı sanılarak vatanın aleyhine çalışılmış olur. Her birey, her oluşum kendi olduğu konumda, ihtisasında milli sermayeden/üretimden yana tavır alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin on temel özelliğine uygun vatansever yollar uygulamalıdır. Ama ne yazık ki ‘Vatansever’ adını kullanan bazı oluşumların vatanseverlikle ilgileri olmadığı gibi toplumun en şiddet yanlısı düşünce yapısına sahip olduklarını görmekteyiz. Ne Türk vatanseverliğinin izleyeceği en doğru yol ve yöntem olan Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yolundadırlar, ne de milli sermayeden, milli üretimden yanadırlar. Yabancı istihbaratçıların Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinde oynadıkları oyunlarının oyuncağı durumundadırlar, olmaya da devam edeceklerdir.

Herhangi bir ülkenin gerçek vatanseverlerine düşen görev, Vatan’ın her karış toprağını üzerindekilerle birlikte sevmektir, vatanseverliklerini olabilecek en barışçıl yönden anlatabilmeleri / uygulayabilmeleridir, eğer Osmanlı İmparatorluğu’nda olduğu gibi siyasal çözümler tükenmişse, memleketin her yanı işgal edilmişse ancak o zaman farklı mücadele yöntemleri belirlenir. Türkiye Cumhuriyeti 1938 yılından beri bu noktaya getirilme planlarına maruz kalmaktadır, ancak 2002’den beri oligarşik bir yönetim anlayışının iyice belirginleşmesine rağmen siyasal çözümler tükenmemiştir, Türkiye Cumhuriyeti’nin Hukuksal Kurumları, Milli İstihbarat Teşkilatı, Türk Emniyet Kuvvetleri, Türk Silahlı Kuvvetleri gibi bir çok Devlet Kurum ve Kuruluşları ayaktadır, siyasal çözümlerin yolunu açık tutmaktadırlar. Siyasal çözüm aramak vatanseverliğe ne kadar uygunsa, aksi yapılanma o kadar Vatan hainliğidir, yasadışı etkinliklerde ‘Vatanseverlik’ sıfatının kullanılmış olması daha da kötüdür.

Vatanseverlik siyasal düşünceden bağımsız her yurttaşın sahip olacağı bir davranış biçimidir, bu sıfat eğer bir siyasi görüşe, zora, çete kurmaya, marjinalliğe mahkum bırakılırsa -ki böyle oluşumlar buna hizmet eder- hukuka, devlete, cumhuriyete saygılı, her yaştan yurttaşın benimsediği “Vatanseverlik” kavramına yazık olur, Türkiye’de bir dönem “Milliyetçilik, Ülkücülük, Devrimcilik” marjinalleştirilmiş, Millet bu kavramlardan uzaklaştırılmıştır, şimdi “VATANSEVERLİK” için benzer sonu hazırlamaya kimsenin hakkı yoktur. Yasadışı eylemler, yanlış felsefeler savunulursa ülkenin çoğunluk yurttaşlarının yöneldiği “Vatanseverlik” marjinal bir durum konumuna getirilecektir ki bu işgalci iç ve dış düşmanların beklentilerinin üzerinde bir başarı elde etmelerine yol açacaktır.

Vatanseverlerin şu an yapması gereken yasal çerçevelere sahip çıkmak, halkın doğru bilgilendirilmesini sağlamak, seçim dönemlerinde yerli işbirlikçileri bir daha iktidara getirmemek, hatta bu Vatan’da din, bayrak, Vatan, ATATÜRK istismarcılarını, tarihte bir daha gün yüzü göremeyecekleri biçimde tarihe gömmek, bugün de, bundan sonra da Türkiye Cumhuriyeti’nin temel özelliklerini titizlikle gözetmek ve yolsuzluğu, talanı affetmemektir. Ve eğer bu ülkenin düşmanı değilse, hiç kimsenin VATANSEVERLİK tanımını Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşlarının çoğunluğundan koparmaya hakkı yoktur, ama ne yazık ki “Vatansever” sıfatını kullanan bir kesim bunu gerçekleştirmeye, “Vatansever” sıfatını kirletmeye başlamıştır.

Ülkemizin içinde bulunduğu bu kadar olumsuzluklara karşın, Türk Devleti’nin geleceğinin bu kadar kolay karartılamayacağının bilinci içinde olarak Türk Vatanseverlerine düşen görev; ‘Vatansever’ sıfatını kullanan hiç bir çıkar çetesine itibar etmemek, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ilkelerini göz önünde bulundurmak, milli, merkeziyetçi, çağdaş hukuku benimseyen demokrasiyi özümsemek, akıl, sağduyu, dürüstlük, çalışkanlık, uzak görüş, özveri, doğruyu/yanlışı ayırt etme gücü, devletine/milletine güven/bağlılık ve de tüm bunları yapacak bir yürek taşımaktır.

YUKARIDAKİ VATANSEVER TANIMLARIMIZA ZERRE KADAR BENZERLİK GÖSTERMEYEN VATANSEVER SIFATINI/ADINI KULLANAN GRUPLARLA, VATANSEVERLER PARTİSİ’NİN HİÇBİR BAĞI, BENZERLİĞİ YOKTUR, OLAMAZ.

Vatanseverler Partisi yukarda tanımladığımız vatansever çizgiyi izlemek üzere 05.03.2007 tarihinde her yaştan, her meslekten, her öğrenim düzeyinden ve siyasal alanda bulunmamış, bu güne kadar hiçbir kirliliğe bulaşmamış kadrolarla kurulmuş, siyasal çözümlerden yana yasal bir parti olup, son zamanlarda gündeme gelen, ‘Vatansever’ sıfatı kullanan Vatan haini gruplarla hiçbir ilişkisi yoktur ama şu iki konuda uyarıda bulunmadan geçemeyeceğiz: birincisi bu son operasyonlarla sadece çeteler çökertilmemekte, aynı zamanda kökü dışarıda kimi irticai odaklar tarafından devletin temel kurumları ve mensupları zedelenmek istenmektedir. Bu son operasyonlar ABD’de planlanmaktadır, psikolojik bir operasyona dönüştürülmektedir, yerli işbirlikçiler abartmaktadırlar, tavsiyemiz odur ki; devletin temel kurumları, adı çetelere karıştırılmak istenen vatansever mensuplarına sahip çıkmalıdırlar, vatansever kadrolar kolay yetişmemektedir, kuruyla yaş ayırt edilmek zorundadır. İkincisi de soruşturmayı yürüten hukuk, emniyet, basın mensuplarının “Vatansever” sıfatını birtakım çetelerle birlikte anmamalarıdır, gerçek vatanseverler kimi çetelerle eşleştirilmeye başlanıldığında, uzun vadede bunun zararını Türkiye Cumhuriyeti’nin göreceği açıktır.

Vatanseverler Partisi Türkiye Cumhuriyeti’nin içinde bulunduğu koşullardan, Türk Milleti’nin gereksiniminden, Türkiye’de her anlamda, her alanda uygulanan oligarşik yapıdan ötürü ayrı bir parti olma zorunluluğundan kurulmuştur. Mevcut hiçbir siyasi parti kendi içinde demokrasi uygulamamaktadır, farklı siyasal çözümleri savunan insanların seslerine/notalarına hiçbir güç odağı tahammül edememektedir ve bunun sonucunda kendini ifade etmek isteyen aynı düşüncedeki bireyler bir araya gelip parti kurmak zorunda kalmaktadırlar. Biz, bizim gibi düşünen vatandaşlarımızla bu oligarşik yapıları aşmak, kendimizi ifade etmek, memleketimizin içine düştüğü açmazları aşmak amacıyla, hem de siyasal partilerin geçmişindeki tutum ve davranışlarına bakarak bir karar aldık ve kendi düşüncemizi, üretimlerimizi, çözümlerimizi ifade etmek üzere bunları en güzel anlatabilecek ad ve logo seçerek siyasal yaşama başladık ve amacımız kişisel amaç gütmeden sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği için en doğru çözümleri üretmek, uygulamaktır. Nitekim kuruluşu 3 ay önce gerçekleşmiş olan bir parti olmamıza rağmen üretimlerimizle, programımızla, yaptıklarımızla Milliyetçi çizgide yıllardır mücadele veren partilere örnek olduk, kopyalandık/kopyalanıyoruz, gururluyuz/sevinçliyiz; Parti Teşkilatında Türk Devletleri Genel Başkan Yardımcılığı’nı ilk biz uyguladık, Türk Devletleri Bakanlığı’nı, Strateji Bakanlığı’nı, Su Müsteşarlığı’nı ilk biz önerdik, yayınlarımızı (internet sitemiz de dahil olmak üzere) Türkçe lehçelerle ilk biz yayınladık, Türk Bayrağı asma gibi pek çok kampanyamızla Sivil Toplum Örgütlerine yol gösterdik, siyasi yelpazenin her kademesinde yer alan tüm partilere de esin kaynağı olacağız.

Vatanseverler Partisi olarak; bundan sonra da üretmeye, örnek olmaya, İstiklal olmaya, İstikbal olmaya, İkbal olmaya devam edeceğiz.

Tüm Türk Devletleri, ezilen Tüm Dünya Milletleri bizi izlemeye devam etsin, önderlik etmeye, yol göstermeye devam edeceğiz, ihtiyaç duyduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.

Artık Yüce Türk Milleti’nin bir sesi olacak,

Türk Kartalları Türk Semaları’nda uçacak bunun gerçekleşmiş biçimi

“Vatanseverler Partisi”

olacaktır.

Gelinen bu noktadan sonra kendini Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı kabul eden, bu toprakların ekmeğini yemiş, suyunu içmiş her birey bu andan itibaren etnik ya da dinsel her türlü ayrımcılığın ve dezenformasyonun etkisi altında kalmadan, kendini sorgulamalıdır;

 

BAŞKASINA HİZMET ERBABIMIYIM,

YOKSA KENDİNE HİZMET ERBABIMIYIM?

 

VATANSEVERMİYİM , DEĞİLMİYİM ?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kalıcılığı/ölmezliği bu yanıta bağlıdır.

 

 

Mehmet Refik YÜCEL

Vatanseverler Partisi Genel Başkanı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

VATANSEVERMİYİZ, DEĞİLMİYİZ?

 

Ait olduğu yüzyılın değişen ve gelişen üretim biçimine ayak uyduramaması, elinde bulundurduğu üretim araçlarını geliştirememesi, yönetim

.

.

.

BAŞKASINA HİZMET ERBABIMIYIM,

YOKSA KENDİNE HİZMET ERBABIMIYIM?

 

VATANSEVERMİYİM , DEĞİLMİYİM ?

Türkiye Cumhuriyeti?nin kalıcılığı/ölmezliği bu yanıta bağlıdır.

 

 

Mehmet Refik YÜCEL

Vatanseverler Partisi Genel Başkanı

çok konuşan adam dinlenmez.doğru şeyler bile yazsanız bu kadar uzun mesajı kimse okumaz.lütfen daha kısa ve öz yazın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.