Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Sayın CYRANO,

 

1950 yılının toplam gayri milli hasılalar toplamı ile, 2000'li yılların tolam gayri milli hasılalar toplamının aynı olduğunu iddia eden adamla ne konuşabilirim ki?.

 

"Nominal Milli Gelir", "Gerçek Milli Gelir" sen hiç duymadınmı bunları.

 

Türkiye, Milli Geliri rakamlarla 30 yıldır küçük dalgalanmalar dışında artmakta, reel geliri 30 yıldır düşmekte.

 

Suudi Arabistan, 8 yıldır Milli Geliri rakamlarla düşmekte, reel geliri artmakta.

 

 

 

Plastik, petrol piyasaya girince ormancılık öldü diyeceksin, ormanların hala neden hızla yokolduğuna açıklama getirmeyeceksin..

 

Yoo hemen getireyim, Tüm dünyada ormanlar, kesim ve ormancılık yüzünden değil ( ormancılıkta 1/50 esası vardır. Orman Elli parçaya bölünür her yıl bir alan kesilir, kesilenen yerine fidanlar ekilir, Böylece tur tamamlandığında kesilen alan yeniden ormandır bir daha kesilir) Yerleşim yüzünden yok olmaktadır. Ormanlar ya yerleşime açılmlakta, yada tarım sahalarına çevirilmektedir.

 

Ormancılıkla ormanlar tükenmez. Mümkünde değildir. 1 hektarlık bir ormanlık alanda, ormancılık endustrisinin işine o ağaçların %20 si anca yarar.

 

Ekonomik faaliyet sırasında, ikame maların eski malları sadece farklı alanlara kaydırmak dışında bir işlevi olmadığını bilmeyeceksin. Bütün Ekonomiyi Kıt kaynakların Bölüşülmesi olarak tarif eden İktisat'a Giriş dersine göre anlayacaksın ve bütün ekonomiyi bununla açıklayacaksın. Diğer İktisat kurallarını öğrenmeyeceksin.

 

Taş kömür hangi alana kaymıştır ?. Ormancılık ve kerestecilik hangi alana kaymıştır ? Ben 4 yıl iktisat dersleri aldım. Bu dediğin işlevden bahseden bir cümle bile okumadım. +2 birim ikame mal = -2 birim gerçek mal.

 

İngiltere'yi kimse emperyalist oyunlara alet etmiyor diyorsun, sonra tutup, emperyalistler kendi aralarında rekabet ediyorlar, ABD İngiltere'yi IRA kozu ile sıkıştırmak için bu oyunu oynuyor diyeceksin. Yazdığın şeyler arasındaki çelişkilere bile bakmayacaksın..

 

ABD'nin İRA'yı deskelemesi.

 

İngilterenin ABD'nin ambargo uyguladığı devletlerle ticaret yapması.

 

İki devletin birbirini emperyalist oyunlarına alet etmesi değildir. İki emperyalist devlet arasındaki rekabettir.

 

Önce kavramları öğren bence. ABD' İngiltereyle rekabet için İRA'yı destekliyorsa. Burada Emperyalist Oyunlara alet olan IRA dır, İngiltere değil.

 

Tutup Latin Amreika hakkında, bu forumda, özel ilgi duyanlar dışında kimsenin fazla bilgi sahibi olmadığı alanda vaaz vereceksin ki, ne kadar dolu olduğunu görsünler...

 

Ben Latin Amerika hakkında, "Ya ABD'nin desteklediği hükümetler ve cuntalar iktidardadır. Yada Anti Amerikancı hükümetler" dediğimde, itiraz edeceksin, dalga geçmeye kalkacaksın,

 

Ben gocunmam yazmaktan. İddiamı desteklemek için, gerekirse bütün Latin Amerika ülkelerinin iktidarlarını tek tek yazarım.

 

Senin yapacağın şey ise burada. "Evet ben yanlış biliyormuşum, Latin Amerika'da gerçekten, ya abd destekli cuntalar ve hükümetler, yada anti amerikancı hükümetler varmış" demektir.

 

Vaaz verdiğimi iddia etmek değil.

 

İslami fanatizme karşı çıkıyorsun, öbür taraftan benim İslam'la sorunum yok demeyi de ihmal etmiyorsun. Neden İslamiyet fanatisizm üretiyor diye sormuyorsun....

 

Sormanız gereken asıl sorun. Neden, emperyalizmin hegomonyası veya işgali altında olmayan topraklarda, dini şiddet yoktur. Hiç düşündünüzmü ?

 

kaç kere örnek verdim. Neden Yugoslavya'da dört inanç 50 yıl bir kez bile kavga etmeden yaşadılar. Ancak Nato nun müdahelesinden sonra içç atışma başladı.

 

Neden, Anadoluda yüzlerce yıl, ortodoks azınlık, imparatorluğun en uç köşelerinde bile yaşıyabildi. Ancak birinci dünya savaşında, çatışam yaşandı.

 

Neden afganistanda, kafiriler, yezidiler yüzyıllarca şiddet görmeden yaşadılarda, Sovyetler işgal ettikten sonra çatışma başladı.

 

Tek başına dinse fanatizmi üreten, bu insanların asla tarih boyunca birarada yaşıyamaması gerekirdi. Sizlerin iddiaları doğru olsaydı.

 

 

Dünyadaki herşeyi emperyalizmle açıklamaya kalkacaksın, sonra bizleri her şiddeti dinle açıklamaya kalkmakla suçlayacaksın. Bizim öyle bir iddiamız olmadı. Her kötülüğün sebebi din değildir. Din, ırk, sapkınlık, sex, ekmek kavgası, insanı duygular, kıskançlık vs. herşey kötülüğün sebebi olabilir.....

 

Ben dünyadaki herşeyi emperyalizmle açıklamam. Ben varolan bütün iç savaşları emperyalizmle açıklarım. Buda gerçektir. 20 yüzyılın başından beri, Nerede bir iç savaş varsa, ya taraflardan birini, yada iki tarafıda birer emperyalist devlet desteklemiştir ve şu anda destekliyordur. Yine elli tane örnek yazarım adı vaaz olur.

 

Yada sen bana, hiçbir emperyalist devletin taraflardan birini desteklemediği bir iç savaş söylesene. Sadece bir tane söyle dediklerinin hepsini kabul edeyim.

 

Ben ülkeler arasındaki bütün savaşları emperyalizmle açılarım. Çünkü yine dünyada, bir emperyalist devletin taraf olmadığı. Yada taraflardan birisini desteklemediği savaş yoktur, olmamıştır.

 

Yine sen bana bir tane örnek ver. söylediklerimin hepsi yanlış diyeyim.

 

 

Konu başlığı İslam ve şiddet olduğu için, bu konuda yazıyoruz.

 

İslam ve şiddet ilişkisinden bahsetmek başka bir şeydir.

 

Yaşanan olaylarda Tüm faktörleri önemsizleştirip, Ana sorumlu olarak ayetleri sunmak çok farklı bir şeydir.

 

Ne yazılmış bu topicte

 

"Hayvanlar birbirine insanlar kadar şiddet uygulamaz, çünkü dinleri yoktur. Irkçı şiddetin bile arkasında din vardır" (Dünyanın gördüğü en büyük ırkçı hareket olan Nazilerin, aşağı ırklarla beraber dinleride topumları çürüten ideolojiler olduğunu savunmalarını bilmezsek tabi)"

 

"dünyada din adına işlenen cinayetlerin çoğu islam adına işlenmektedir" yüz örnek yüz rakam veririm. adı vaaz olur

 

"islam adına işlenen cinayetler listesi yapmış bir arkadaşımız. Mesela baasçı direnişçilerin ırakta düzenlediği saldırılarıda o listeye sokuvermiş"

 

"Biri bir çocuğun kolunun üstünden araba geçerken bir resim paylaşmış bunun islami şiddetle açılamış"

 

"Biri bir kafa kesme olayını örnek vermiş, bunun ayetten kaynakladığını ispatlamak için ayetin içine "boğazlamak" kelimesinide eklemiş"

 

"biri emperyalizm insanları öldürmek istemez, çünkü öldürürse sömüremez demiş ve ancak dini şiddetin insanları öldürdüğünü iddia etmiş"

 

Çok örnek var daha bu başlıkta. Bu İslam ve Şiddeti incelemekmi. Bu bilimsel yaklaşımmı.

 

İslam ve Şiddet başka bir konudur, Dünyadaki tüm vahşetin ve barbarlığın nedenini islama yaslamak başka bir saiktir.

 

 

 

"

 

*

HY'nın çarpıtmalarına karşıı birsürü bilimsel tez var.

Madem benim gertirdiğim grafik çarpıtma imiş, bir tane farklı grafik getir toplam dünya milli gelirinin 1950'den bu yana artmadığını gösteren..

 

Türkiye'nin milli geliri, 1950 'den beri artmışmıdır ?

 

 

Ama takdir ediyorum seni. Herkese güzel çiçek sunuyorsun, bir taraftan emperyalizmin en büyük maşalarının din ve milliyetçilik olduğunu söylüyorsun, öbür taraftan ulusalcıların ve dincilerin ağzına bal çalmayı unutmuyorsun.

 

Birincisi, Milliyetçiyim ve ulusalcıyım ama ırkçı değilim. Milliyetçilik emperyalizmin maşasıdır gibi bir ifadeyi hiç kullanmadım, kullanmamda. Irkçılık emperyalizmin maşasıdır derim.

 

Milliyetçilik, emperyalist ülkelere sömürgelerinin yarısını kaybettiren bir ideolojidir.

 

Emperyalizmin en büyük maşası din de demem. Dinin siyasallaştırılması ve gericilik derim.

 

Benim ağzımdan bir şeyler uydurup bana isnat etme. Yok iddian varsa, benim bütün yazdıklarım bu forumda duruyor.

 

Şu an kaç tane topicte, dinci gericilikle ilgili polemikler yapıyorum oda ortada. İnsanları kendi düşünce kalıplarınızla tasnifleme huyundan vazgeçin.

 

Ben bu forumda, faşist, komunist, şeriatçı, ateist, pkk lı ilan edildim. Aynı anda hepsi olabildim kimilerinin gözünde. Çünkü, insanlar her konuda kendi yürüttükleri fikri ana doğru. Ve buna uymayan herkeside, karşı cenahta görmek ve sunmak gibi bir mantığa sahipler.

 

Ben milliyetçiyim ve ulusalcıyım. Kimi mantığa göre, her milliyetçi ve ulusalcı ismini alanı savunmak zorundayım. Eleştirdiğim an, pkk lı olurum. Zira Türkiyede, her milliyetçi ve ulusalcı adı alan aynı ve aynı görüşe sahip ya.

 

Ben müslümanım, dini inançların ancak bireysel olabileceğini. Tanrının emirleri ve yasaklarına herkesin uyup uymamakta hür iradeye sahip olması gerektiğini. İnsanları tanrının emirlerine uymaya zorlayacak hiç bir formel yada informel yapının var olmaması gerektiğini savunurum. O zaman dinsiz ilan edilirim.

 

Kısacası, burada bazı insanlar kaba bir cepheleşme mantığına girmiş. Bir kişiyle bir konuda aynı fikirdemisin. O başka konularda yanlış şeyler söylese bile onaylamak desteklemek zorundasın. Yoksa o konuda tartıştığı kişinin saflarında ilan edilirsin.

 

Çok güzel bir taktik. islamcılar memnun, ulusalcılar memnun, komunistler memnun. Herkes memnun.

Ne şiş yanıyor, ne kebapİyi tiyatrolar dilerim sana.

 

İşte böyle birşey tamda anlattığım bu. Ben bu topicte Brainle tartışana kadar, iyi bir yazar olurum. Yazılarım ve tavrım iyidir. Ama onunla aynı fikirde olmadığımda bir konuda, tiyatrocu olurum, mavi boncukçu olurum.

 

Bak bu konuda haklısın. Biz de yanılmışız tarihi iyi biliyor arkadaşımız diye, seni basit konularda birikimli olacağını sanarak

 

Dikkat edersen, gitgide yazdığım ve iddia ettiklerim çürütmekten öte, bana saldırmakla sınırlı kalıyorsun.

 

 

Tarihi iyi ezberlemişsin. Ama sadece ezberlemişsin.

Tek taraflı kaynaktan ezelenmiş olsan da ezberleşimsin. Saygı duyuyoruz.

İş analize, yorum yapmaya gelince, 1 Mayıs mitingçilerinin sloganlarından, kahvehane muhabbetinden öteye geçemiyor.

Zaten analiz yeteneğine de gerek yokmuş. Ne diyelim tebrikler

 

Yazdıklarım yanlışsa çürütebilirsin. Ama senin tek yapmaya başladığın. Konuyu saptırmak ve bana saldırmaya çalışmak.

 

bir şey iddia ediyorsun, yada iddiamın yanlış olduğunu söylüyorsun. bende gocunmadan açıklayarak yazıyorum örnekleriyle. Ama bunlara cevap vermek yerine, bana saldırıyorsun.

 

Ben bu tavra ve tarza alışığım bu forumda.

 

*

Biz dini misyoner propagandalarından öğreniyoruz.

İktisadı İktisada Giriş Dersinden öğreniyoruz.

Her söylediğimizi doğru sanıyoruz.

Biz herşeyi çarpıtıyoruz.

Biz cahilleri bırak sen.

Biz dine kafayı takmış kişileriz.

 

heh bir arabesk eksikti. o da geldi.

 

Bizcilikte başlamış. Kimin yazdığına misyoner metni demişim. Atlet'in. Senin yazdığın herhangi bir şeye bunu söylemişmiyim? hayır. Hop cephecilik.

  • Cevaplar 158
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
Osmanlı "şeklen" şeriat olan, ama çok ulusluluk ve çok dinlilik nedeniyle "esasen" şeriatla yönetilmeyen bir ülkedir.

Padişah istediği zaman şeyhülislamın kellesini kesmiştir.

 

Şimdi beni mavi boncuk dağıtmakla suçlayan arkadaş:

 

"Kimsenin diniyle, diliyle uğraşmamışlardır. Asimile etmeye çalışmamışlardır.

Hiçbir iyilik cezasız kalmaz. Türk İmparatorluğu cezasız kalmadı. Rus İmparaorluğu da cezasız kalmıyor."

 

Osmanlı ve Rus Çarlığı ve sovyetler birliği için söylüyor bunu.

 

Osmanlı, türkmenler ve alevilere ne uygulamıştır. Kuyucu Murat Paşa anadoluya tatilemi gitmiştir ?

 

Osmanlı, Türkmenleri asimile etmiştir. Hemde bunu çok ama çok kanlı yöntemlerle yapmıştır.

 

Osmanlı, anadolu türkleri olan alevilere karşı, asimilasyon politikası uygulamıştır bunuda çok ama çok kanlı yapmıştır.

 

Şimdi Kuyucu Murat Paşa katliamları, ve türkmenlere uygulanan asmiliasyon politikasını yazıp, "vaaz" vermiş olmayayım.

 

Zira kuyucu murat paşa katliamlarından, Türkmenlerin katledilmesinden ve sürgüne gönderilmesinden bir kişinin bihaber olabileceğini ihtimal vermiyorum.

 

...

 

Rusya, 19, yyda Milyonlarca çerkesi katletti ve sürgüne gönderdi. Milyonlarca derken Kafkasyada bulunan çerkeslerin yarısını katletti. Çerkeslerin eski ve en yaygın kolu olan Kafkasya Kumuklarının, Kafkasyada soyu tüketildi. Bu gün kafkasyada bir tane bile Kumuk yaşamamaktadır. Katliamdan sağ kurtuluan ve Türkiye ile Ürdüne kaçan küçük bir Kumuk azınlık vardır.

 

Türkiyedeki Çerkes azınlıkta bu katliamdan sonra Türkiyeye sürülenlerdir.

 

19, yyda Çerkeslere uygulanan katliam ve asimilasyon politikalarından bir kişinin bihaber olacağına ihtimal vermiyorum.

 

....

 

Sovyetler Birliği için "kimsenin diniyle uğraşmadı" gibi bir iddiayı ciddiye bile almıyorum :)

 

Sovyetler Birliğinin, kafkasya ve kırım türklerine uyguladığı katliam ve asimilasyon politikalarındanda şimdi bahsetme ihtiyacı duymuyorum.

 

Çünkü herkes tarafından bilindiğine eminim. Zira 6 milyon insan öldürüldüyse bu asimilasyon politikası sırasında. Bir insanın bundan bihaber olabileceğine ihtimal vermiyorum.

 

 

Dolayısıyla bu iddia üzerinden verilen bir kıyas " e osmanlı şeriatla yönetiliyor" iddia asılsız olduğu için tartışmasıda anlamsız olur bence.

 

Osmanlının şeriat yönetimine gelince.

 

Osmanlı Moğollar anadoluyu terkedene kadar kısmen moğollar terkettikten itibaren tam olarak şeriatla yönetilmeye başlamıştır ( Zira Şamanist Moğollar Anadoluda halan çok büyük ordular barındırırken şeriata geçip, "batıl dinleri" düşman ilan etmek kimsenin cesaret edebielceği bir şey değildir)

 

Çok dinli olması şeriat devleti olup olmamasını değiştirmez.

 

Çok dinli dediğimizde, sadece İslamda semavi dinler olarak kabul edilen dinlerdir. Yani hristiyanlık ve musevilik. Onun haricindeki dinler, zerduştluk, şamanizm. Yok edilmiştir. Zerduşt ve Şamanistler Osmanlıda dinleriyle kabul edilmemiştir.

 

Şeriat devletidir çünkü, İslam hukukuyla yönetilmektedir.

 

Bu gün şeriatla yönetilen ülkelerdede, diğer dinlerden azınlıklar vardır.

Gönderi tarihi:

Bakınız tarihe Tarihte çok basit sebeplerden dolayı meydana gelen bu savaşlarda vahşice savaş taktikleri uygulanmış, insanlar diri diri ateşlerde yakılmış, erkeklerin gözleri önünde namuslarına tecavüz edilmiş, savunmasız kadınlar ve sabii çocuklar hunharca katledilmiş, sivillere saldırılmış, elde edilen esirlere çok kötü muamelelerde bulunulmuş ve iki taraf arasında sökülüp atılamayacak düşmanlık duyguları körüklenmiştir.

 

 

 

Ortada savaş var elbette Müslümanlarda savaşacak.Bunu kimse şiddetle tanımlamaz/tanımlayamaz.Ama insan gibi...Peygamberin talimatı tüm savaşlada şu olmuştur:Kadınları ve çocukları öldürmeyiniz. Çok yaşlı olan ihtiyarları da öldürmeyiniz. Din adamlarına dokunmayınız. Mabedleri yıkmayınız. Mamur yerleri tahrip etmeyiniz. Düşman safında yer alan işçileri ve hizmetçileri öldürmeyiniz. Ekili araziye zarar vermeyiniz. Müsle (öldürmek mecburiyetinde kaldığınız zaman insanların organlarını kesmeyiniz, organlarını vücudundan ayırmayınız) yapmayınız. Taşkınlık yapmayınız. İnsanlık sınırlarını zorlamayınız. Öldürmek mecburiyetinde kaldığınızda güzel öldürünüz...

Cihad konusunda yapılacak en önemli tartışma savunma mı saldırı mı olduğu konusudur.

Öncelikle "cihad" benim gibi çoğu Müslümanın bugün inandığı şekliyle sadece "savunma savaşı" mı? Eğer böyle ise kimse buna bir şey diyemez, çünkü "saldırıya karşı kendini savunma" evrensel olarak kabul edilen bir hak.

 

Ama "cihad fosibi" yaşayan diğer inançtaki insanlar bunun sadece savunma değil, dini yaymaya yönelik saldırgan bir doktrin olduğu iddiasındalar. Hz. Muhammed sonrasında İslam imparatorluğunun bu "fetihçi" anlayışla yayıldığını; karşısına çıkan toplumlara "ya İslam'ı kabul et, ya boyun eğip cizye öde, ya da kılıcı seç" dediğini; Müslümanların İslam'ı anlatarak yaymaktan çok siyasi egemenlik yoluyla kabul ettirmek istediğini söylüyorlar.

 

Oysa İslam'ın ilk yayıldığı dönemde zaten bir "imparatorluklar çağı"nı yaşayan dünya ile günümüz dünyası çok farklı. Dahası İslam'ın barışçıl "tebliğ" yoluyla yayılmasının tarihte çok örneği var; Orta Asya'daki dervişlerin veya Uzakdoğu'daki Müslüman tüccarların yaptığı gibi.

 

İşte bugünün Müslümanlarına düşen, tüm bu dini ve tarihsel mirası yeniden anlayıp, günün şartlarını göz önünde bulundurarak yorumlamak; sonuçta "cihad"ın saldırgan bir doktrin olmadığını, "silah zoruyla din yaymak" anlamına gelmediğini anlatmak. Bunu da tepkiyle ve öfkeyle değil, kendilerine saygınlık kazandıracak bir olgunluk ve bilgelikle yapmak.

 

Mekkeye 10.000 kişilikbir orduyla giren Hz.Muhammed kendisini yerinden eden işkenceden,amcasını öldürüp ciğerini söken,kızını attan düşürerek hem düşük yapmasına hemde ölmesine sebep olanları elinin altında olduğu halde affetmiştir.Hz. Peygamber Mekke fethine giderken askerlerine “Yakaladığınız tüm Mekkelileri öldürün.” diye emir verseydi, hiçbir Mekkeli canını müslümanların elinden kurtaramazdı.On senelik Medine döneminde 27 savaşa katılmış ve İslam ordusuna bizzat kendisi komuta etmiştir. Kendisinin katılmadığı ve fakat kendisi tarafından yola çıkarılan seriyyelerin sayısı ise 47’dir. Muhammed Hamidullah Hoca’nın verdiği bilgiye göre bu savaşlarda müslümanlar 150 şehid verirken düşmanın verdiği ölü sayısı da ancak 250’ye ulaşmaktadır

Gönderi tarihi:

Birde bir şeye dikkat ettim biraz arama yapınca.

 

Ben, Türkçüler tarafından pkklı

 

Kürtçüler tarafından faşist

 

Radikal İslamcılar tarafından ateist

 

Milliyetçiler tarafından, türk düşmanı

 

Anti Milliyetçiler tarafından, aşırı milliyetçi

 

İlan edilmişim. Herkese çiçek verip bunu becerebilmekte hayli zor olsa gerek.

Gönderi tarihi:
Birde bir şeye dikkat ettim biraz arama yapınca.

 

Ben, Türkçüler tarafından pkklı

 

Kürtçüler tarafından faşist

 

Radikal İslamcılar tarafından ateist

 

Milliyetçiler tarafından, türk düşmanı

 

Anti Milliyetçiler tarafından, aşırı milliyetçi

 

İlan edilmişim. Herkese çiçek verip bunu becerebilmekte hayli zor olsa gerek.

 

Cyrano, oyle bir nokta yakalamissiniz ki.. Duygularima tercuman olmussunuz. Forumda dusuncelerimi, kafama takilanlari yazmaya basladigim ilk haftadan itibaren etiketler yagmaya baslamisti cunku.

 

Sikca belirttigim bir sey var; herseyi siyah ve beyazdan ibaret gormek! Farkliliklara acik olamamak..

 

Kisi sayet bir fikir sahibiyse, karsit fikirleri hic dinlemeyecek, surekli kendi dogrularini tekrarlayacak.

 

Fikir sahibi olmakla dusunmek, bilmeye calismak ve akil yurutmeyi birbirine karistirmak. Yeterince vakif olmadigi konularda fikir sahibi olmak.

 

Bir konu hakkinda, ornegin dinle ilgili kafaniza bir sey takilir, kendi capinizda bir sonuca varmissinizdir ve elestirel bazda dusuncenizi paylasirsiniz. Derhal 'aferin' tarzinda bir cevap. Sonra dine yaklasimdaki hatayla ilgili birseyler soylersiniz, bu kez saldiri, etiket, karalama... Ayni durum diger dusunceler icin de gecerli.

 

Oysa tartismak karsilikli ogrenmek olmali degil mi? Bir digerini batirmaya calisma, surekli muhatabin soylediklerinde saldiriya uygun gedikler arama... yuz tane dogru soylersiniz, bir konuda yanilirsiniz diyelim. O yanilginiz mal bulmus magribi tarziyla didik didik edilir ve bir yanlisiniz yuz dogrunuzu ortmek icin kullanilir. Yanlis bulunamadi mi? Bu kez carpitmalar devreye girer, zoraki yorumlarla yanilginiz kanitlanmaya calisilir. Oysa varsa yanlis bir sey, tartisma adabi icinde duzeltilmesi lazim degil mi? Olasi yanilgilar neden onemli dogrularin ustunu ortsun?

 

Ya siyahsin ya beyaz! Aksi taktirde hickimse tarafindan kabul gormezsin. Lanetli sinifa tevdi edilir, kafasi karsiklardan olursun!!!

 

Cok dikkat ettigim bir sey var. Onca tartisma arasinda hic mi kisi yanilmaz? Hic mi yanlis bir yargiya varmaz? Hic mi muhatabin dedigi daha dogru olmaz? Ama yok, boyle degil. Illa ki taraflarin hepsi dogru. Dogaya aykiridir bu oysa. Kisi ne kadar yanlis olsa da, haksiz olsa da ilk elde ortaya attiklarini sonuna kadar savunmali mi? Hic mi muhatabin soyledigi bir sey uzerinde dusunmeye deger olmaz?

 

Olgunluk ve uzerinde durdugumuz zemindir onemli olan. Ne dusundugumuz degil "nasil" dusundugumuzdur onemli olan. Sabit fikirlerde takilip kaldiginizda, hic yanlis olmadiginizda, herseyi kendi kaliplariniz icinde degerlendirdiginizde, evet, kafayi birseylerle bozarsiniz ki, bunun da adi bagnazliktir!

 

Kisacasi Cyrano, hayat olabildigine renkli ve gelisken. Sayilan kategorilerin hicbirine sigmayacak denli genis perspektiflere sahip oldugunuz surece, objektifliginizi korudugunuz surece, renk korlugune yakalanmis olanlar aliskanliklari geregi mutlaka bir kaliba sigdirmaya calisacak ama her seferinde o kalibin disina cikmanizla sasiracaklardir.

 

Saygilar..

Gönderi tarihi:

Gerçekten Respektif

 

mesela benim bu forumda yaşadıklarımdan,

 

Osmanlıyı tartışıyoruz. 700 yıllık bir tarih onlarca dönem, onlarca padişah, yüzlerce vezir, yüzlerce sadrazm, tarih , süreç

 

Ama şu şekilde oluyor.

 

Birisi diyorki, "Osmanlı, geri kaldığı için değil, iç oyunlar, fesat fitne yüzünden yıkılmıştır."

 

Bizde diyoruzki, Osmanlı çağın gerisinde kalmıştır. Bilimde, sanayide, teknolojide dünyayı yakalayamamış ve Osmanlı Devlet Makinesi ömrünü doldurmuştur.

 

Hop, osmanlı düşmanıyız.

 

Sonra birisi "Osmanlı'nın başka ülkeleri ve halkları işgal ettiği için kötü olduğunu söylüyor"

 

bizde, devletlerin ve sistemlerin yaşadıkları çağlara göre değerlendirilebileceğini. Bir devletin varolabilmek için sömürgeci olduğu. Sömürgeci olmayan devletlerin ise sömürge olduğu bir çağda yaşadığını dünyanın bu gün sahip olduğu normlar, hukuk ve düşünce sistematikleriyle geçmiş çağlardaki sistemlerin veya devletlerin iyi kötü olarak ayrılamıyacağını söylüyoruz.

 

Hop Osmanlıcı oluyoruz

 

 

"Osmanlı Çandarlı Halil'İn idamından sonra, Türkmenleri üst devlet yönetiminden uzaklaştırdığını ve bir daha hiçbir türkün vezir veya sadrazm olmadığını söylüyoruz"

 

"hop osmanlı düşmanı oluyoruz"

 

"Avrupa'nın skolastik düşünceyi yaşadığı, ve bilimle uğraşmanın yakılma sebebi olduğu dönemde. Osmanlı'nın matematik ve astronomide diğer islam devletleriyle beraber motor görevi gördüğünü söylüyoruz"

 

"hop tekrar Osmanlıyıcız"

 

aynı kişiden aynı konuda aldığım tepkiler var mesela

 

konu milliyetçilik

 

"Milliyetçiliğin, vatandaşlık esasına dayanan bir ideoloji olduğunu, Fransız ihtilaliyle doğan bu ideolojinin mimarlarının amacının zaten toplumu vatandaş (citroen) kimliği altında toplayarak yabancılaştıran diğer unsurları pasifize etmek " olduğunu söylüyorum.

 

tebrik ediliyorum aynı kişi tarafından

 

"Türkiyede, Milliyetçilik adı altında, Atatürk Milliyetçiliğinden, ırkçılığa kadar çok geniş bir yelpaze olduğunu, tek bir milliyetçilik anlayışı olmadığını. Kendisine milliyetçi diyen bir çok farklı ideoloji ve görüş olduğunu söylüyorum"

 

Türk düşmanı olduğum, aslen türk olmayıp çeçen olduğum için böyle konuştuğum tepkisini alıyorum, aynı kişi tarafından.

 

Ana mantık böyle işliyor. sanırım anlatabildim.

Gönderi tarihi:
"Nominal Milli Gelir", "Gerçek Milli Gelir" sen hiç duymadınmı bunları.

 

Türkiye, Milli Geliri rakamlarla 30 yıldır küçük dalgalanmalar dışında artmakta, reel geliri 30 yıldır düşmekte.

 

Suudi Arabistan, 8 yıldır Milli Geliri rakamlarla düşmekte, reel geliri artmakta.

..

 

Türkiye'nin milli geliri, 1950 'den beri artmışmıdır ?

 

CYRANO, ekonomiyi senin anlaman için senin anlayacağın şekilde anlatayım.

 

 

CYRANO'ya ekonomi dersi:

 

Ekonominin sadece kıt kaynakların payşlaşımı olarak bakılamayacağını, katma değer yaratma ve daha önce ekonomide olmayan kaynakları ekonomiye kazandırma diye kavramlar da olduğunu, buna kalkınma dendiğini öğretme dersi.

 

 

Dünya'da 6 milyar küsür insan ve 190 küsür devlet var.

 

Örneği basitleştirelim ki CYRANO bile anlasın.

 

Dünya küçük bir köyden ibaret sayalım.

Köyde 4 tane aile yaşıyor.Her aile de 5 kişiden oluşuyor.

 

 

Köyün bir çeşmesi var ve bu çeşmenin üretim kapasitesi belli: günde 20 kova su.

 

Köyün ekonomisini incelemeye aldığıöız zamanın başlangıcında, çeşmeden her ailenin günde 5 kova su alabilme hakkı var. CYRANO'nun "ekonomi kıt kaynakların paylaşımından ibarettir" anlayışına göre, bir aile 6 kova alırsa, başka bir aile mutlaka 4 kova almak zorunda kalır.

 

Nüsfus artıyor. Her aileye 1'er çocuk daha katılıyor.

Herkesin sağlıklı kalabilmesi için,her bireyin minimum günlük 1 kova su tüketmesi gerekiyor.

Ama çeşmenin ürettiği su belli.

 

Bu durumda köyde su kavgaları başlıyor.

Bileği güçlü olan, iyi organize olan veya iyi ittifak kuranlar kişi başı 6 kova almaya devam ediyorlar.

Diyelim ki bu 4 aileden 2 si kaba kuvvetle günde 6 kova almaya başladı.

Diğer ailelere otomatikmen 4'er kova su kalıyor. Nüfusları artmış olmasına rağmen 4 er kova su alıyorlar.

Yani sonuçta, 6'şar kova su alan aileler zenginleşirken veya refah düzeyini sabit tutarken 4 kova alanlar fakirleşiyorlar. .

 

Sayın CYRANO ekonomiyi buraya kadar okumuş, daha doğrusu buraya kadarını duymuş sanırsam ve tamam ben ekonomiyi çözdüm demiş anlaşılan.

 

Ama İktisada Giriş Dersinin devamı da var Sayın CYRANO.

 

Devam edelim:

 

Köylüler köyün yakınındaki bir mağara sayesinde, köyün attından bir yeraltı suyunun geçtiğini ve doğrudan köyün yakınındaki denize döküldüğünü farkediyorlar.

 

Doğrudan denize akan ve köy ekonomise katılmayan bu su, mağaraya çıkrık sistemi kurularak, veya yel değirmeni vasıtasıyla, yeryüzüne çıkarılıyor.

 

Bu sayede köyün günlük su üretimi 20 kovadan 40 kovaya çıkıyor.

Kişi başına günlük tüketim gereksinimiden (kişi başı 1 kova *6 kişi *4 aile = günlük toplam minimum su ihtiyacı 24 kova) daha fazla su girer köy ekonomisine.

 

herkes ihtiyacını giderdikten sonra artan su refah dizeyini arttırır.

İnsanlar daha çok banyo yapabilirler.

Sulu tarım yapabilirler.

 

Buna daha önce ekonomide yeralmayan kaynakların, ekonomiye kazandırılması deniyor Sayın CYRANO.

Bu köy ekonomisinde artan suyun başka bir üretimde kullanılarak sağlanan ek ürüne de katma değer deniyor.

 

Suzuz olarak büyüyen bir armut ağacı yılda 5 kilo armut veriyorsa, 10 kilo vermeye başlar.

 

Yeraltı suyu yeryüzüne çıkarılıp, kullanıma sunulmamış olsaydı, köydeki bütün kavgaları paylaşım kavgası olarak açıklamak mümkün olurdu.

 

Ama bu bait örnekten de anlaşılacağı üzere ekonomi sadece kıt kaynakların paylaşımı değildir. İş sadece bu paylaşım kavgası ile açıklanamaz. Yani herşeyi emperyalizmle açıklayamazsın.

 

Ekonomiyi tamamen sadece paylaşım kavgası olarak görürsen, kalkınmayı reddetmiş olursun.

Ülkeyi kalkındırmaya yönelik politikaları, başkalarının payını çalma politikası olarak açıklamaktan başka seçeneğin kalmaz.

 

Umarım anlamışsındır.

 

Bu aşamadan sonra ister ben ekonomiyi bilmiyormuşum de, ister deme, bu senin erdemine kalmış birşey.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Şu an kaç tane topicte, dinci gericilikle ilgili polemikler yapıyorum oda ortada. İnsanları kendi düşünce kalıplarınızla tasnifleme huyundan vazgeçin.

 

...

Kısacası, burada bazı insanlar kaba bir cepheleşme mantığına girmiş. Bir kişiyle bir konuda aynı fikirdemisin. O başka konularda yanlış şeyler söylese bile onaylamak desteklemek zorundasın. Yoksa o konuda tartıştığı kişinin saflarında ilan edilirsin.

 

İşte böyle birşey tamda anlattığım bu. Ben bu topicte Brainle tartışana kadar, iyi bir yazar olurum. Yazılarım ve tavrım iyidir. Ama onunla aynı fikirde olmadığımda bir konuda, tiyatrocu olurum, mavi boncukçu olurum.

 

Dikkat edersen, gitgide yazdığım ve iddia ettiklerim çürütmekten öte, bana saldırmakla sınırlı kalıyorsun.

Yazdıklarım yanlışsa çürütebilirsin. Ama senin tek yapmaya başladığın. Konuyu saptırmak ve bana saldırmaya çalışmak.

 

Sayın CYRANO,

 

Senin ve benim bu başlık altında yazdığımız yazıları baştan sora incele.

Senin yazılarını alıntıladığım ilk iki yazımda, sadece kısaca altına benim de imza attığım düşüncelerim misyonelden alınma düşünceler olmadığını, burada da kimsenin misyonerlik yapmadığını söyledim.Bütüns öylediğim bu.

 

Kişiliğe yönelik saldırıyı ilk sen mi yapmışsın, ben mi onu da incele. Medeni çerçevde devam eden bir tatışmaya, ne zaman ki Çeçenistan dahil oldu, o zaman sen hakarete başladın.

 

 

..

hayır bunları bilmiyorsun. Ama fikri yürütüyorsun.

..

Bumu bilimsel bakış Brain ?

..

200 yıl sömürgeleştirilen bir toplumu eğitimsizlikle suçlamak gibi.

..

Savaş, işgal fanatizmi körükler. Bu yasayı bilmiyorsanız başka tabi.

 

Yukarıdaki yazını incele.

 

Ne zaman ki Çeçenler ve Çeçenistan konuya dail oldu, o zaman sen beni "bilmeden fikir yürütmekle, bilimsel bakışa sahip olmamakla, vicdansızlıkla, bilmem ne yasasından bihaber olmakla suçladın. Hepsi konuya değil, bana yönelik sözler.

 

Ondan sonraki cevabımda bile sana yönelik tek bir hakaret yok.

Hakaret olarak algılanabilecek tek şey, "bu mu bilimsel bakış" sözüdür ki, onda da iyelik/sahiplik eki yoktur, onu da sen bana sorduğun için, ben de sana sordum.

 

Daha sonra yine hakaretler.

 

Gerçekten yurtdışında yaşadığını biliyorum ama, Türkiyede hiç bulunmadınmı.?

..

Ne kadar ukalaca bir yaklaşımdır şu dünyada. Dedim ya Aristo'nun kölelere bakışı gibi.

..

Aynı Mantık. Bumu senin bilimsel bakışın.

..

Bu mu senin bilimsel dünya bakışın. Hangi bilim adamı bunu böyle açıklıyor ?

..

Yada hiçmi düşünemiyorsunuz...

 

Türkiye'den bihaber olmakla, ukalalıkla, Aristo mantığını kullanıp vicdansızlık yapmakla, bilimsel bakışa sahip olmamakla, düşünememekle suçlamışsın.

 

Yani konuları kişiselleştiren ben değilim. Ben de saf saf senin açtığın, dallanıp budaklandırdığın konulara cevap vermeye çalışıyorum. Ve işin polemiğe doğru gittiğini gördüğüm için, misyoner olmadığımı belirtip konuyu kapattım.

 

Ama yeni hakaretlerle ve gülücük işaretleriyle geldin. Gerçekleri çarpıtmakla, fikir yürüttüğüm şeyleri doğru sanmakla itham ettin. Sonunda "Biz insanların bir konudaki birikimine bakıp diğer basit konularda bile birikimli olacağını sanarak hata ediyoruz sanırım." diyerek hakaretlerine mum diktin.

 

Yani benle tartıştığın için iyi yazar CYRANO'ya kötü yazar demedim ben.

 

Bu başlığın başından sonuna kadar benim ve senin yazılarını incele. Her kişiselleştirme girişimi sana aittir.

Ve bunlar senin tarafsız kalamadığın Çeçenler ve Çeçenistan konusu konuya dahil olduktan sonnra olmuştur.

Esasen, Ben Çeçenistan davasına ilişkin görüşlerimi açıklayancıya kadar, birirkimli iyi yazardım, senin yarana bastıktan sonra birikimisz, ukala, kendi düşündüklerini doğru sanan, bilimsellikten yoksun, tarafkirlik/kampçılık yapan bir adam oldum çıktım.

 

Halbuki ben sana baştan dedim. Çeçenistan konusunu senle tartışmak istemediğimi söyledim.

İşin polemiğe dökülüp, tartışmayı seviyesizleştireceğini tahmin ettiğim için o konuyu tartışmak istedmediğimi söyledim.

Ve tahmin ettiğim gibi de oldu.

 

Benim için hala iyi bir tarihçisin, iyi bir yazarsın. Ama eskisi kadar güvenerek okuyamayacağımı belirteyim.

Ekonomi konusunda ise biraz bilgi edin derim sadece.

 

Saygılar, Sevgiler.

Gönderi tarihi:

Bu kadar komik bir iktisat tanımı.

 

Hemde serbest piyasa için. Şimdi bu arkadaşımızın anlattığı dünya sanırım komunist dünya

 

Yada bir şirinler köyü ( gerçi onlarıda komunizm propagandası diye yasaklamışlardır birara farketmez)

 

Biz ekonomiden bahsediyoruz, yani yapılan faaliyetlerin, insanların ihtiyaçlarını karşılama saikiyle değil, piyasaya konu olacak ve "kar" için yapılacak faaliyetlerden.

 

Suyu yerin altından çıkarmak, kaynağın kıt olmadığını vermez. O su yerin altında milyonlarca metreküptür. Ancak onun yer üstüne çıkarılmasının bir maliyeti vardır. Maliyeti olan her kaynak kıt kaynaktır. Dünyanın altında insanların bu gün ihtiyaç duyduğu miktarı kainatın sonuna kadar karşılayacak kadar petrol vardır. Ama o piyasaya dahil olduğu anda o kıt kaynaktır. Çünkü maliyeti vardır, yerin metrelerce altından çıkarılır.

 

Balık denizde milyarlarcası vardır, sınırsız gibi bir kaynaktır. Ancak onu yakalayıp pazara getirdiğinde o kıt kaynaktır. Çünkü maliyeti vardır.

 

Bu arkadaşımız ikide bir kullandığı kavrama ne gibi bir misyon yüklediğini çözemedim.

 

Daha önce piyasaya konu olmayan metaları ekonomiye kazandırma kavramının içeriğini ne olarak kullandığınıda anlıyamadım.

 

Zira bunun bir zenginleşme ve gelir artışı yaratacağı gibi hayali tanımlar yapmaktadır.

 

Olayın ne olduğunu anlatalım.

 

Ekonomiye konu olmayan petaların piyasaya dahil edilmesi.

 

İnsanların daha önce bedel ödemeksizin kullandıkları kaynaklar için artık bedel ödemeleridir.

 

Örnekleyelim, eskiden yerleşim yerleri su kaynaklarının etrafına kurulduğu için insanlar ve üreticiler su kaynağı için bedel ödemezlerdi. Kaynak kıt değildi, ve piyasaya konu oluşturmuyordu. Çünkü sadece maliyet ödenen kıt kaynaklar ekonominin konusuna girer.

 

Daha sonra, su kaynağı taşımacılık sistemleriyle insanlara ulaştırılır oldu ve karşılığında bedel alınmaya başlandı. Böyle daha önce piyasaya konu olmayan bu tam kamusal mal, artık ticari meta haline geldi.

 

Peki, bu bir gelir artışı yaratırmı ?. Bu sadece servetin el değiştirmesini sağlar. Zira insanlar artık su için bir bedel ödemektedir. Bu bedeli ödeyerek üretim yapanlar, fiyat belirlerken ürettikleri malın maliyetine su için ödedikleri bedelide eklemektedirler. Yani suyu, insanlara ulaştıran kişi veya kurum, piyasada dönen değerden pay alır. Daha önce başkalarının elinde olan servete oda ortak olur. Servet el değiştirir.

 

Ekonomi sistemi açısından gelir artışı ve zenginlik, insanların suyu elle taşırken, evindeki musluktan karşılaması değildir. Çünkü insanlar bu hizmetin bedelini ödemektedirler, bu rahatlık için gelirlerinin bir kısmını feda etmektedirler. Ekonomi açısından gelir artışı maliyetin düşmesi, mal edilenin piyasa sunululduktan sonra ele geçen değerin artmasıdır. Servetin el değiştirmesi, veya ortaya çıkan değerin sadece nominal olarak artması değildir.

 

Daha önce piyasaya konu oluşturmayan ve ticari bir meta olmayan, güvenlik hizmetini düşünelim. Çok öyle uçmadan örnekleyelim. 10 yıl öncesine kadar, güvenlik hizmetleri VIP badigardlığı dışında, devlet tarafından karşılanmaktaydı. Ancak bu gün piyasada ciddi bir güvenlik şirketi payı vardır. Binlerce güvenlik şirketi artık bu hizmeti satmakta. Ve tam kamusal mal olan güvenlik hizmeti, artık ekonomiye dahil edilmiş ve ticari bir meta olmuştur.

 

Peki bu bir gelir artışımı yaratır, yoksa servetin el değiştirmesimi. Dün güvenlik hizmeti için masraf ödemeyen firmalar, bu gün özel güvenlik şirketlerine para aktarmaktadır ve bu hizmet için bedel ödemektedir.

 

Gelir artışı yaratmaz, sadece firmaların ürettikleri malların maliyetine, güvenlik hizmeti için ödedikleri bedelide ekler ve üretilen ürünün maliyetini arttırır. Üretici ve tüketici arasındaki trapmadan bir pay alan daha çıkar, güvenlik şirketi yani servet el değiştirir.

 

Bu gün dünyanın en büyük pazarlarından birisi reklam pazarıdır. Reklam dediğimiz olay, aynı veya birbirinin ikamesi ürünleri üreten firmaların insanları alışverişi kendilerinden yapmaları için ikna etme işleminden ibarettir.

 

Bu işlem, bir artı gelirmi yaratır? Hayır reklam için harcanan para, üretilen ürünün maliyetine eklenmektedir. Dolayısıyla o ürünleri tüketenler, firmaların birbirleriyle rekabet etmek için harcadıkları parayıda kendi ceplerinden ödemektedirler. Yani tüketiciler, hiçbir maddi artı faydası olmayan bir işlem için ekstra para ödemektedirler. Piyasaya dahil olan reklam metası için reklamcı şirketler ücret almakta ve servet el değiştirmektedir.

 

Evet servet el değiştirmektedir.

 

Daha önce piyasaya konu oluşturmayan kamusal malların, ticari metaya dönüşmesi, bir gelir artışını zenginliğini değil sadece servetin el değiştirmesini ifade eder.

 

Brain arkadaşımız önce dünyayı oluşturmuş, sonra ihtiyacını belirlemi.

 

onun yarattığı çarpık dünya tablosunu şöyle düzeltelimki bilimsel olsun.

 

İnsanlar neden gidip, suyun çok az olduğu bir yere kursunlar köylerini, dünyayı köy olarak düşndüğümüzde. Neden tarımla uğraşsınlar.

 

Arkadaşımızın yarattığı dünya modeli şuna benzemektedir. Otlağın ve meraların olmadığı bir yerde mesela çölde, insanlar hayvancılığa başlamaktadır. Ve sonra hayvanlar için lazım olan ot ihtiyacını nasıl karşılayacaklarını düşünmektedirler. Yok avcılığa devam ederlerdi o zaman.

 

Kısacası, bu arakdaşımızın iddiası ve ekonomi bilgisi ile, "Dünya Zenginleşiyor" dur. Hayır aksine ekonomi "Dünya Yoksullaşıyor" der.

 

Dünyada Nominal Milli Gelir artışlarıyla, dünya gelirinin arttığını iddia eden iktisatçı yoktur artık. Zira Türkiye örneğini verdiğimi gibi, 30 yıldır dahada yoksullaşan Türkiyenin Milli Gelir rakamları tersi gibi artmaktadır.

 

Dünya kıt kaynakların yeryüzünün tamamına eşit şekilde yayılmış bir şekilde değilde, tekelleşmiş bir şekilde kullanımından doğan dışsallıklar yüzünden geri dönülmez tahribatlar yaşamaktadır.

 

not: Zenginliği açık bir şekilde tanımlayayım.

 

İnsanların gitgide daha kaliteli ve daha pahalı bir sağlık hizmeti alması. Bu yüzden sağlık sektöründe çok daha büyük paralar dönmesi. Bir zenginlik değildir. Çünkü dünyada hergeçen gün, insanların gelirinden sağlık ve ilaç masraflarına daha fazla pay ayrılmaktadır. Ama gelirleri, sağlık giderleri arttığı kadar artmamaktadır. Diğer hayati ihtiyaçlarından kısarak, sağlık ihtiyaçları için daha fazla para harcamaktadırlar. Ve dünyanın en gelişmiş ülkeleride dahil. Tam sağlık güvencesi olan insanların oranları düşmektedir.

 

Şimdi kaba iktisat bakışı ne yapar. 10 yıl önce Türkiyede sağlık sektörüne harcanan paraya bakar. Birde bugün harcanan paraya ve büyük bir artış olduğu için bunu ekonomik canlanma olarak kaydeder.

 

Peki bu bir gelir artışı ve zenginlikmidir ?

 

Peki bu örnekte zenginlik nedir? Sistem açısından örneklemiyorum, Küba' da ve halen öylemi bilmiyorum ama Libya'da olduğu gibi. insanların toplumsal gelişim sonunda, sağlık hizmetleri için sıfır ücret ödemeleridir. Toplumdaki her kesin tam bir sağlık güvencesine sahip olmalarıdır.

 

İşte zenginlik budur.

Gönderi tarihi:
Sayın CYRANO,

 

Senin ve benim bu başlık altında yazdığımız yazıları baştan sora incele.

Senin yazılarını alıntıladığım ilk iki yazımda, sadece kısaca altına benim de imza attığım düşüncelerim misyonelden alınma düşünceler olmadığını, burada da kimsenin misyonerlik yapmadığını söyledim.Bütüns öylediğim bu.

 

evet yazılanların hepsine bakabiliriz. Beni asla konudan kopup kişileri ve kişilikleri tartışmam. Bunu yapan bir cümlem bile yoktur burada.

 

Kişinin yaptığı bir yorumla ilgili "bu ukalaca bir yaklaşım" demek "sen ukalasın" demek değildir. Birincisi, eleştirilen ve hakkında yorum yapılan cümleyi analizdir. İkincisi cümlenin sahibine ithamda bulunmak onun kişiliğini tartışmaktır.

 

Kişilerin tartışılan konu hakkındaki yorumları üzerinden kişilerin o konu hakkında bilgi sahibi olmadıklarını düşünüyorsan bunu ifade edersin. Konu hakkında bilgiye dayanmayan mantık yürüttüklerini düşünüyorsan bunuda ifade edersin. Konuya getirdikleri yaklaşımın bilimsel olmadığını düşünüyorsan bunuda ifade edersin. Tartışma ve polemik bunları ihtiva eder.

 

Ancak tartışılan konu üzerinden kişinin kişiliği tarışıp onun "Bilgisiz, bilimsel bakışa sahip olmayan" birisi olduğunu söyliyemezsin. Çünkü o tartıştığın konu ve konu hakkında yazdıkları onun "Bilgisiz veya bilimsel bakışa sahip olmayan birisi" olduğunu veremez. Bunun kıstasıda bir konudaki fikirleri olamaz. Ve ben asla bunu yapmam. Bu topictede yapmamışımdır. Fark burada.

 

"Bumu bilimsel bakış Brain ?" bunda herhangi bir hakaret var mı? Senin kişiliğinle ilgili bir tespit itham var mı ? Tartışılan konu hakkında yaptığın yorumun veya analizim bilimsel bir bakış içermediğini düşünüyorsam bunu söylerim. Ama "brain sen bilimsel bakışa sahip olmayan bir insansın" deseydim bu seni tartışmak olurdu. Yani bu konu hakkında yaptığın yorumla sınırlamayıp, senin bütününü tartışmaya çalışmak olurdu.

 

"hayır bunları bilmiyorsun. Ama fikri yürütüyorsun." Bu hakaretmi ? Birisi benim iddia ettiğim şey veya analiz yaptığım konu hakkında bilgi sahibi olmadığım söylerse bu bana hakaret değildir. ama " Brain sen bilgisiz bir adamsın" demek farklı bir şeydir bu hakarettir.

 

Yukarıda yazdıklarımın hepsi, tartışmayla ilgili, ve tartışılan konularla sınırlıdır. O yazdıklarımın hiçbirinde senin kişiliğin tartışılmamaktadır.

 

Kusura bakma Brain.

 

Sen Anadoluda binlerce türküye konu olmuş. Türkiyede Aleviler'in yüzlerce yıldır devletle aralarının açık olmasına sebep olmuş. Kuyucu Murat Paşa katliamları ortada dururken. Osmanlı kimseyi asimile etmemiştir dersen. Ben sana, bu konu hakkında bilgin yok derim.

 

Sen, Dadaloğlunu, türkmenlerin katledilmesini asimile edilemsini. Balkanlardan, arabistana kadar dünyanın çeşitli yerlerine sürülmeleri gibi bir tarih önümüzde dururken yine bunu söylersen. Ben senin bu konu hakkında bilgin olmadığını fikir yürüttüğünü yine söylerim.

 

Sen, Milyonlarca çerkes, katledilip, sağ kalanlar hayvanlar gibi gemilere tıkılıp yanlarına su ve yiyecek vermeden denize salınmışken. Yine yüzbinlercesi yollarda can vermişken. Çarlık Rusyası kimseyi asimile etmeye kalkmamıştır dersen. Ben yine aynısını söylerim.

 

Sen, 6 milyon kafkasya türkü sovyetler birliği tarafından katliama maruz bırakılmışken ve yine milyonlarca vatanlarından sürülmüşken bunu iddia edersen ben yine bunu söylerim.

 

Bu senin kişiliğine hakaret değildir. Kişiliğin hakkında analiz yapmak değildir. Bu konuyla sınırlı, ve senin konu hakkındaki yorumlarınla sınırlıdır.

 

Senin, benim konu hakkında yazdıklarıma yaptığın konuyla ilgili yorumlardan bahsetmiyorumki ben.

 

"Çok güzel bir taktik. islamcılar memnun, ulusalcılar memnun, komunistler memnun. Herkes memnun.

Ne şiş yanıyor, ne kebapİyi tiyatrolar dilerim sana"

 

( forumda bir çok komunist tarafından faşist, bir çok ulusalcı tarafından türk düşmanı, bir çok islamcı tarafından ateist ve din düşmanı ilan edilen bana söylüyorsun)

 

"Ama takdir ediyorum seni. Herkese güzel çiçek sunuyorsun, bir taraftan emperyalizmin en büyük maşalarının din ve milliyetçilik olduğunu söylüyorsun, öbür taraftan ulusalcıların ve dincilerin ağzına bal çalmayı unutmuyorsun."

 

(Milliyetçi olduğumu, ama ırkçı olmadığımı söylüyorum. Milliyetçi adını kullanan faşist ve ırkçı ideolojilere karşı çıkıyorum ve bu konuda sayfalarca tartışıyorum. Ulusalcı olduğumu ama faşist olmadığımı söylüyorum.

Emperyalizmin en büyük maşaları milliyetçilik ve din gibi bir kavramı asla ifade etmedim. Irkçılık ve gericilik tir derim. Müslümanım ama şeriatçı değilim. Dinin emirlerine uyup uymamanın kişilerin hür iradesine bırakılmasını, ne devlet nede başka bir kurumsal gücün insanları buna zorlayamıyacağını söylüyorum. Bu ağızlara bal çalmakmı. Böyle olunamazmı yani. )

 

 

"Tutup Latin Amreika hakkında, bu forumda, özel ilgi duyanlar dışında kimsenin fazla bilgi sahibi olmadığı alanda vaaz vereceksin ki, ne kadar dolu olduğunu görsünler"

 

(Latin Amerika hakkında bir şey söylüyorum. Sende bu söylediğimin yanlış olduğunu söylüyorsun. Bende sana Latin Amerika iktidarlarını üşenmeden sıralayarak yazıyorum, bir ikincisini bu forumda, benim o yazdığım yazı kadar uzun bir yazının, tartıştığım kişi haricinde kimse tarafından baştan sona okunmayacağını bilmiyormuyumda ben tirübünlere oynayayım, ama sen bunu "dolu görünmek için yaptığımı" iddia ediyorsun)

 

"Tarihi iyi ezberlemişsin. Ama sadece ezberlemişsin."

 

( bu topicte tartışana kadar benimki tarih bilgisiydi, şimdi tarih ezberi oldu)

 

Gördüğün gibi brain, bu yazdıkların tartışmanın konusuyla, benim yaptığım yorumlarla ilgili değil. Beni tartışma konusu yapmışsın. Yazdıklarım üzerinden benim kişiliğimi analiz etmeye kalkmışsın.

 

Umarım ikimizin yazdıkları arasındaki farkı anladım.

 

Ki yine söylüyorum, ben bu topicte seninle tartışana kadar öyle değildimde. Ondan sonramı herkesin ağzına bal çalan tiyatrocu oldum ?

Gönderi tarihi:

Kuran'dan "şiddet emreden" ayetlerden bâzıları: (Muhammed ve arkadaşları tarafından hazırlanan Kuran'da bulunan ve müslümanları şiddete yönelten ayetler)

 

Bakara/2/191. Onlari buldugunuz yerde oldurun. Sizi cikardiklari yerden siz de onlari cikarin. Fitne cikarmak, adam oldurmekten daha kotudur. Mescidi Haram'in yaninda, onlar savasmadikca siz de onlarla savasmayin. Sizinle savasirlarsa onlari oldurun. Inkar edenlerin cezasi boyledir.

 

Ali Imran/3/85. Kim Islamiyet'ten baska bir dine yonelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerdendir.

 

Ali Imran//3/118. Ey Inananlar! Sizden olmayani sirdas edinmeyin, onlar sizi sasirtmaktan geri durmazlar, sikintiya dusmenizi isterler. Onlarin ofkesi agizlarindan tasmaktadir, kablerinin gizledigi ise daha buyuktur. Eger aklediyorsaniz, suphesiz size ayetleri acikladik.

 

Ali Imran/3/119. Iste siz, onlar sizi sevmezken onlari seven ve Kitablarin butunune inanan kimselersiniz. Size rasladiklari zaman: "Inandik"derler, yalniz kaldiklarinda da, size ofkelerinden parmaklarini isirirlar. De ki: "Ofkenizden catlayin". Allah kalblerde olani bilir.

 

Maide/5/33. Allah ve peygamberiyle savasanlarin ve yeryuzunde bozgunculuga ugrasanlarin cezasi oldurulmek veya asilmak yahut capraz olarak el ve ayaklari kesilmek ya da yerlerinden surulmektir. Bu onlara dunyada bir rezilliktir. Onlara ahirette buyuk azab vardir.

 

Maide/5/35. Ey Inananlar! Allah'tan sakinin, O'na ulasmaya yol arayin, yolunda cihad edin ki kurtulasiniz.

 

Maide/5/38. Erkek hirsiz ve kadin hirsizin, yaptiklarindan oturu Allah tarafindan ibret verici bir ceza olarak, ellerini kesin. Allah Guclu'dur, Hakim'dir.

 

Maide/5/51. Ey Inananlar! Yahudileri ve hiristiyanlari dost olarak benimsemeyin, onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olursa o da onlardandir. Allah zulmeden kimseleri dogru yola eristirmez.

 

Tevbe/9/5. Hurmetli aylar cikinca, puta tapanlari buldugunuz yerde oldurun; onlari yakalayip hapsedin; her gozetleme yerinde onlari bekleyin. Eger tevbe eder, namaz kilar ve zekat verirlerse yollarini serbest birakin. Dogrusu Allah bagislar ve merhamet eder.

 

Tevbe/9/29. Kitap verilenlerden, Allah'a, ahiret gunune inanmayan, Allah'in ve peygamberinin haram kildigini haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarini bukup kendi elleriyle cizye verene kadar savasin.

 

Tevbe/9/41. Isteyen, istemeyen, hepiniz savasa cikin. Allah yolunda mallarinizla, canlarinizla cihat edin. Bilirseniz bu sizin cin hayirlidir.

 

Tevbe/9/73. Ey Peygamber! Inkarcilarla, ikiyuzlulerle savas; onlara karsi sert davran. Varacaklari yer cehennemdir, ne kotu donustur.

 

Tevbe/9/113. Cehennemlik olduklari anlasildiktan sonra, akraba bile olsalar, puta tapanlar icin magfiret dilemek Peygamber'e ve muminlere yarasmaz.

 

Tahrim/66/9. Ey Peygamber! Inkarcilarla ve ikiyuzlulerle savas; onlara karsi sert davran. Onlarin varacaklari yer cehennemdir, ne kotu donustur!...

 

 

Saygilar,

 

Celal

Gönderi tarihi:

Sayın CYRANO. Bu forumda dikkat ettiğim kadarıyla kendin bir ateist veya dinsiz olmadığın halde en çok ateist ve dinsizler tarafından saygı duyulan ve onore edilen birisin. İnancın gereği "islamda şiddet vardır" diyebilmene zaten imkan yok. Zira bunu söylediğin takdirde dinden çıkmış olman gerekli. Ben hayatımda şimdiye kadar "ben bir müslümanım ama islamda şiddet vardır" diyen birine hiç rastlamadım. Bu durumda senin de böyle birşey söyleyebilme imkanın olmadığını biliyor vede anlayışla karşılıyorum. Kısaca anlatmak istediğim; senin kendi tarafını tutmadan, hiçbir ayırım yapmadan objektif bir şekilde yorum yapmana zaten dinin engel.

Ulusalcılık, Milliyetçilik vs. diğer konularda tarafsız kalırsan milliyetini kaybetmiş olmazsın. Ama din konusunda "bu dinde şiddet vardır" diyebilme lüksüne zaten sahip değilsin.

Dolayısıyla tarih bilgini de islam lehine taraflıca kullanıyorsun.

Zaten tarih denen şey dünya üzerinde bana göre fazla güvenilen birşey değildir. Nedenine gelince Yunanistana gidip tarih okuyun bambaşka bir tarih okursunuz. Arabistanda bambaşka okursunuz, Türkiyede okursanız yine bambaşkadır.

Seninkisi de Türk-İslam-Çeçen taraflı tarihçilik ve bunu da anlayışla karşılıyorum. Senin Türk "taraflı" tarihçiliğini severiz çünkü bizde her ne kadar tarafsız olmaya çalışsakda neticede birer Türk'üz. Ama ben kendi şahsıma söyleyeyim Türk tarafını tutmayan tarihçilere de kızmam ve onları da anlayışla karşılarım.

Bütün bunların yanında senin İslam "Taraflı" tarihçiliğini tabiki tutmayız. Okuruz bakarız ama şüpheyle karşılarız. Zira sen bu konuda "taraflı" olmaya elinde olmayarak da olsa mecbursun.

Mesela bize "dinlerin hiçbirinde şiddet yoktur" diyemiyorsun. Tam tersine diğer dinlerde olan ne kadar şiddet örneği varsa hepsini ortaya döküyorsun. Senin söylediklerin "bütün dinlerde şiddet vardır ama sadece islamda yoktur" manasına gelir. Eğer ben yanılıyorsam ve sen "dinlerin hiçbirinde şiddet yoktur" diyorsan, o halde bana tarih boyunca tanrılara kurban edilen insanları ve hatta hayvanlara ve insanlara yapılan inanılmaz işkencelerin haklı nedenlerini açıklaman lazım.

Ayrıca "ben ayetleri vs'yi tartışmam" gibi bir laf ettin. Bu sözü sarfettğine göre anlaşılan o ki; sen ayetlerle fazla ilgilenmiyorsun.

Zaten forumdaki yazılarına da dikkat ettim ayetlerin tartışıldığı konulara hakikatten pek girmiyorsun.

Oysaki biz burda en çok ayetlerin yüzünden ortaya çıkan şiddeti tartışıyoruz.

Dolayısıyla ""ben ayetleri vs'yi tartışmam" diyen birinin bu tartışmaya gereksiz yere girmemesi gerekir.

Bir başka dikkat çeken konu ise; "şiddet uygulayanlar ayetleri okuyarak şiddet uygulamıyorlar" demen.

Sen ayetlerle ilgilenmiyorsun diye kimse ayetlerle ilgilenmiyor zannetme. Mesela cübbeli ahmet hoca kurandaki "yahudiler ve hristiyanlarla dost olmayın" ayetini öne sürerek "Kuranda o ayet verken biz dinler arası diyaloğa ve medeniyetler arası uzlaşmaya giremeyiz" dedi.

Cübbeli her kim olursa olsun ama onun peşinde binlerce müridi olduğu da malum. Yani sen ayetleri istediğin kadar okumasanda, cüppeli okuyor ve onun okumasına göre davranan binlerce müridi var.

Belki diyeceksinki "binlerce, onbinlerce kişi okusa bile çoğunluk okumuyor". Olabilir ama çoğunluk okumasa bile okuyanlar tarafından dolaylı yollardan bilgi edindikleri bal gibi ortada.

 

Zaten cüppeli gibilerin o ayetleri okuması önemsiz olamaz çünkü şiddeti uygulayanlar zaten ayetleri okumayanlar değil; cüppeli gibi kişiler. Dolayısıyla "şiddeti uygulayanlar ayetleri okuyupda mı şiddet yapıyorlar" tanımlaman son derece yanlış.

Bildiğin gibi Türkiyede modern kesim olarak nitelendirelen kesim genellikle kuran okumayan kesimdir. Çoğunluğu hayatında bir kereliğine de olsa kuranı alıp okumamıştır. Fakat yine dikkat edersen din adına şiddet uygulama konusunda bu modern kesimi hiç göremezsin. Hiçbirisi şeriat arzusuyla yanıp tutuşmaz kimsenin dinine de karışmaz. Çünkü zaten kendisi de din ile pek ilgilenmez. Tıpkı senin ayetlerle pek ilgilenmemen gibi.

Cüppeli gibilerin elinden kuran düşmez şiddeti de en çok bu tipler uygular ve yayarlar. Modern ve çağdaş Türk müslümanı ise şiddete ve hatta cüppeli gibilere karşı çıkar ama elinde de birkez olsun kuran almaz.

Ve sen bütün bunlara rağmen hala "şiddeti uygulayanlar ayet okumuyor" diyorsun. Bu da senin taraflı olduğunun ayrı bir delili.

Senin bu tezine göre kuranı en çok okuyanlar ayet okumaz ama hiç okumayanlar ayet okur. Bu ayetler kuranın içinde değilde başka yerdemi acaba?

Senin yanıldığın nokta şurda: Sen ve senin gibi modern kesim ayetleri okumuyor okusa bile ayette yazdığı gibi okumuyor. Yani ayet yumuşatma yapıyorsunuz.

Cüppeli gibiler ise ayetlerde ne yazıyorsa onları aynen o şekilde okuyorlar. (Allahın "ben bu kitabı herkez anlasın diye apaçık yazdım" demesine güvenerek).

Siz onlara ayet okumuyor yada anlamıyor deseniz bile biz onlara bu konuda hak veriyoruz çünkü ayetleri çarpıtan onlar değil sizsiniz.

Size göre kuran herkezin anlayamayacağı gizemli bir kitap, bize ve cüppeli gibilere ve allaha göre kuran herkezin anlayabileceği "apaçık" bir kitap.

İşte tam burda yanılıyorsunuz. Veya biz, cüppeli gibiler ve "allah yanılıyor".

 

Son olarak; islamda şiddet yoktur diyebilmek için girmediğin hiçbir konu kalmadı. Dincilerden de epeyce bir takdir topladın. Öyleki hepsi sustu "koş Cyrano harikasın, devam" diyerek seni izlemeye başladılar.

Ama biz artık senin mecburen de olsa tarafsız davranamadığını anladık bu yüzden artık senin tarih bilgine eskisi kadar güvenmeyeceğiz.

Alkışlar hoşuna gitmiş olacakki sırf altta kalmamak için tarih dışına da çıktın ve hiç anlamadığın ekonomi konularına da girdin.

Mademki konuyu bir güzel dağıttınız bari benim bir katkım olsun.

Senin o teorin son derece yanlış. Dünya üzerinde ekonomiye kazandırılan kaynaklar sürekli artmaktadır.

Sana şöyle baştan anlatayım.

Ekonomiden iyi derecede anlamak için fizikten de iyi anlamak gerekir zira:

Ekonomi enerji ile doğrudan ilişkilidir. Örneğin para biriktirmiş olan birisi gerçekte daha sonra kullanabileceği bir enerji biriktirmiştir.

Yani para bir pil vazifesi görür. "Var olan enerji yok olmaz, yoktan enerji var edilemez" bu herkezin bildiği bir fizik kanunudur.

Para da bir enerji olduğuna göre demekki o da yoktan var edilemez. Evet buraya kadar sen haklısın hatta devamıda var haklı olabileceğin.

Dünya üzerinde malesef hazır enerji ve güneş tarafından gelen enerji dışında hiçbir enerji kaynağı yoktur.

Yoktan enerji elde edemeyeceğimize göre dünya ülkeleri bu iki enerji kaynaklarına mahkumdur. Buna göre ülkeler senin dediğin gibi kıt kaynakları paylaşmak zorundadır ve biri daha fazla alırsa öbürünün az almasına sebebiyet verir.

Buraya kadar haklısın ama bunun devamıda vardır.

Güneşten gelen enerji dışında "fosil kaynak" denilebilecek enerjilerin dünya ekonomisine henüz tamamı kazandırılmış değildir.

Eski zamanlarda kullanılamayan enerji çeşitleri teknolojinin gelişmesiyle her geçen gün daha fazla kullanılır hale gelmektedir.

Yani katma değer yaratılmaktadır.

Örneğin bundan 500 yıl önceki kullanılabilir enerji miktarı ile bugünkü kullanılabilir enerji miktarı aynı değildir. Buna göre dünya zenginleşmiştir.

Mesela o yıllarda nükleer enerji diye birşeyin kullanılabilmesine imkan yoktu ama şimdi var.

Bir zamanlar hidroelektrik santraller yoktu ama şimdi var.

Bunlar hep yıllar öncesi var olan ama keşfedilememiş yada kullanılması zor olmuş olan enerjilerdir ve şu anda kullanılabilmeleriyle birlikte dünya ekonomisine katkıda bulunmaktalardır.

Enerji tasarrufu tekniklerinin gelişmesi de dünya ekonomisine katma değer yaratmıştır ve hala yaratmaya devam etmektedir.

Örneğin 1950 model bir otomobilin yakıt harcaması bu günkü otomobilillerden en az 2 kat fazladır.

Isı izalosyon tekniklerini, güneş enerji sistemlerini ve rüzgar enerjisi kullanımını eskiden olmayan ama şu anda dünya ekonomisine kazandırılmış bazı basit örnekler olarak verebiliriz.

Senin bu ekonomi yaklaşımına göre düşünürsek 500 yıl önceki ekonomik kaynaklarla şimdiki kaynaklar aynı olmalıydı. Ama aynı değildir.

Eğer aynı olsaydı şu anda dünyada neredeyse tüm ülkeler fakirlik sınırını aşmış olurlardı. Çünkü 300 milyon kişinin kıt kaynakları bugün 6,7 milyar insana yetmezdi.

Tam tersine düşünürsek ve "bugünkü 6,7 milyar insanın kıt kaynakları bundan 500 yıl öncede ekonomi dahilindeydi" dersek bu defa o yıllar yaşayan insanların süper bir zenginlik sürdüğünü söyleyemilmemiz gerekirdi. Bunu da söyleyemeyiz çünkü tam tersine daha fakirlerdi.

 

Herşeyi tarih bilgisiyle çözemezsin. Kaldıki tarih daima taraflıdır. Yazılarında yanıldığın çok yer var. Fakat polemik sürmesin diye artık devam etmek istemiyorum.

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Sayın boşig. Tavsiyene uydum, bazı yazılarını gözden geçirdim ve sayende imana geldim ve bende yeniden bir müslüman oldum. Allah senden razı olsun.

Yeni inanışıma göre artık "elhamdürüllah bende müslümanım" hatta senin yazılarından etkilendiğim için dini konularda çoğu yerde artık senin gibi düşünüyorum.

Mesela tıpkı senin gibi kuranın çağ dışı ayetlerle dolu, çağ dışı bir kitap olduğunu düşünüyorum.

Yine tıpkı senin gibi "Hz.Muhammedin kuranı allahtan aldığı vahiylerle değil, kendi fikirlerinden esinlenerek yazmış olan sahte bir peygamber olduğunu düşünüyorum.

Tıpkı senin gibi "elhamdürüllah müslümanım" diyorum ama kuran hakkında sahte bir peygamber tarafından yazılmış, içinde çağdışı ayetler bulunan, çağ dışı ve sahte bir kitaptır" diyorum.

Ayrıca namaz kılıp oruç tutmaya da niyetim yok çünkü peygamber de, kuran da, hadisler de hepsi sahte. Hiçbirinin sözüne güvenip namaz filan kılmam ben.

Tıpkı senin gibi artık bende müslümanım ama kuranda yazan "allah insanları imtihan ediyor" sözlerine de inanmıyorum. Çünkü nede olsa o kitap sahte bir peygamber tarafından yazılmış sahte ve çağ dışı ayetlerle dolu bir kitaptır.

Bütün fikirlerimiz aynı olduğuna göre seninle tartışmamıza da gerek kalmadı.

Bu arada bütün ateist ve dinsiz arkadaşları imana davet ediyorum. Gereksiz yere dinsiz kalıp ondan bundan saklanmayın. Aynı ideolojinizle müslüman olabilirsiniz. Sadece adınız ateist veya dinsiz yerine müslüman olacak ve siz bundan karlı çıkacaksınız. Çok sağol boşig. sen olmasan böyle parlak bir fikir aklıma bile gelmezdi.

Saygılar

Gönderi tarihi:

Hımmm...

 

Sayın Medeni...

Tarzınız bana bir zamanlar forumdan güya temelli ayrılmış bir arkadaşı hatırlattı ama neyse...

Üstelemiyorum...

 

Sizin İmana gelip gelmemeniz değil önemli olan...

Önemli olan anlamanızdı ancak anlamadığınız ortada...

Hem de amiyane tabirle "Kabak Gibi Ortada"...

 

Yazılarımı okuduğunuz halde anladıklarınız bu ise ayrıntılayarak anlatmamın pek bir anlamı yok,

Zira o zamanda anlamayacaksınızdır...

 

Yine de anlatayım özetle...

 

Sayın boşig. Tavsiyene uydum, bazı yazılarını gözden geçirdim ve sayende imana geldim ve bende yeniden bir müslüman oldum. Allah senden razı olsun.

Yeni inanışıma göre artık "elhamdürüllah bende müslümanım" hatta senin yazılarından etkilendiğim için dini konularda çoğu yerde artık senin gibi düşünüyorum.

 

Hiç sanmıyorum...

 

Mesela tıpkı senin gibi kuranın çağ dışı ayetlerle dolu, çağ dışı bir kitap olduğunu düşünüyorum.

 

Recm, El Kesme, Kölelik vs. gibi Toplumsal Öğütler elbette ki bugünün gerisinde kalmış ancak Kur'an-ın ortaya çıktığı döneme ait hükümlerdir.

Hangi mantıkla ajitasyon yaptığınızı sanıyorsunuz ki?

Bu söylediklerimi her zaman söylüyorum zaten?

Ve her zamanda arkasındayım...

Herkimseniz...

Biliyorsunuz...

 

Yine tıpkı senin gibi "Hz.Muhammedin kuranı allahtan aldığı vahiylerle değil, kendi fikirlerinden esinlenerek yazmış olan sahte bir peygamber olduğunu düşünüyorum.

 

O zaman tam olarak benim gibi düşünmüyorsunuz.

Tanrı'nın var olduğuna inanıyorum ve "Neliği" hakkındaki düşüncelerim bellidir.

Hz. Muhammed'de her insan gibi onu anlamaya çalışmış,

Anladığını aktarmıştır...

Sahtelik ile ya da Gerçeklik ile bir alakası yok bunun.

Vahdet-i Vücut görüşüne göre (ki belli ki siz bundan bi-habersiniz) belli bir anlamı vardır bunun...

Şu halde neye nispeten laf oyunbazlığı yapıyorsunuz ki?

Güya anlamıştınız...

 

Tıpkı senin gibi "elhamdürüllah müslümanım" diyorum ama kuran hakkında sahte bir peygamber tarafından yazılmış, içinde çağdışı ayetler bulunan, çağ dışı ve sahte bir kitaptır" diyorum.

 

Ben böyle demiyorum.

Beni hiç anlamadığınız ortadadır...

Özetçe yukarıda da ve ayrıntılı olarak güya okduğunuz iletilerimde söyledim:

-Kur'an 1400yıl öncesi ortaya çıkmıştır ve o günün toplumsal ihtiyaçlarına göre belli toplumsal nüvelere sahiptir.

-Toplumlar çeşitli bağlarla ortaya çıkmış ve "Din Bağı"da bunlardan biri olmakla birlikte artık günümüzde esas olan "Anayasal Bağ"dır ve bu suretle Tarihsel açıdan "Dinlerin Toplumsal Normları" doğal olarak işlevlerini yitirmişlerdir.

-Kur'an-ın Toplumsal yaptırımları ve cezai yaptırımları 1400yıl önceine hitap eder, inanç hükümleri ise vicdanlara seslenir. Toplumsal hükümleri ait oldukları şekilde ve layığıyla ele almak, sizin laf ebeliği yapmanızı gerektirecek bir şey değildir. Ben buna Dürüstlük ya da Nesnellik diyorum ve oyun oynamıyorum...

 

İletilerimi çeşitli anlamlara sokarak ve kendinize yorarak kullanmayınız.

Zira bu kadar da belli etmeyiniz tarzınızı...

Her zaman söylerim,

Muhataplarımın tüm iletilerini incelerim ve anlarım... ;)

 

Ayrıca namaz kılıp oruç tutmaya da niyetim yok çünkü peygamber de, kuran da, hadisler de hepsi sahte. Hiçbirinin sözüne güvenip namaz filan kılmam ben.

Tıpkı senin gibi artık bende müslümanım ama kuranda yazan "allah insanları imtihan ediyor" sözlerine de inanmıyorum. Çünkü nede olsa o kitap sahte bir peygamber tarafından yazılmış sahte ve çağ dışı ayetlerle dolu bir kitaptır.

 

Yine kendi kafanıza göre anlamlandırmışsınız iletilerimi...

Yazık...

Eski tas eski hamam demek ki...

 

Bütün fikirlerimiz aynı olduğuna göre seninle tartışmamıza da gerek kalmadı.

Bu arada bütün ateist ve dinsiz arkadaşları imana davet ediyorum. Gereksiz yere dinsiz kalıp ondan bundan saklanmayın. Aynı ideolojinizle müslüman olabilirsiniz. Sadece adınız ateist veya dinsiz yerine müslüman olacak ve siz bundan karlı çıkacaksınız. Çok sağol boşig. sen olmasan böyle parlak bir fikir aklıma bile gelmezdi.

 

Sayın Medeni...

Tarzınız hiç hoşuma gitmedi...

İnsanları hakir görmeyiniz...

İthamlarınız ve altında yatan imalar kırıcı ve ben size yada her hangi bir kimseye karşı bu şekilde bir yaklaşımda bulunmuyorum.

Beni "Pişkinlikle" ya da "İşine Gelircilik" ile suçlayacaksanız eğer bunu daha açık ifadeler ile yapınız en azından dürüst olursunuz.

Zira yaptığınız şeyin neliğini söylemem, edep sınırlarımı aşar...

Kelimelerin arkasına gizlenmeyiniz...

İmalardan ya da Kelimelere gizli anlamlar yüklenmesinden hiç hoşlanmam...

 

Eğer benimle Empati kuracaksanız bunu daha erdemli bir şekilde yapınız.

Alaya alarak ve küçümseyerek değil...

 

Aynen dediğiniz gibi,

Sizin gibi biri ile tartışacak bir şeyimiz yok...

Tartışmamıza gerek kalmadı.

Zira tarzınız üzerinden gidersek, birbirimize karşı daha da kırıcı olabiliriz.

Eksiğim ya da yanlışım var ise bunu diğer arkadaşların yaptığı gibi "Erdemli" bir şekilde yapabilme gücünü gösterebilseydiniz eğer, merak etmeyin hatalarımı ve yanlışlarımı kabul edebilen biriyim ve hepte ortadadır ki etmişimdir...

 

Tarzınızın ve niyetinizin neliğinin farkındasınız ve zaten ortadadır.

 

Sizin ile tartışmak istemiyorum artık...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Sayın CYRANO. Bu forumda dikkat ettiğim kadarıyla kendin bir ateist veya dinsiz olmadığın halde en çok ateist ve dinsizler tarafından saygı duyulan ve onore edilen birisin. İnancın gereği "islamda şiddet vardır" diyebilmene zaten imkan yok. Zira bunu söylediğin takdirde dinden çıkmış olman gerekli. Ben hayatımda şimdiye kadar "ben bir müslümanım ama islamda şiddet vardır" diyen birine hiç rastlamadım. Bu durumda senin de böyle birşey söyleyebilme imkanın olmadığını biliyor vede anlayışla karşılıyorum. Kısaca anlatmak istediğim; senin kendi tarafını tutmadan, hiçbir ayırım yapmadan objektif bir şekilde yorum yapmana zaten dinin engel.

Ulusalcılık, Milliyetçilik vs. diğer konularda tarafsız kalırsan milliyetini kaybetmiş olmazsın. Ama din konusunda "bu dinde şiddet vardır" diyebilme lüksüne zaten sahip değilsin.

Dolayısıyla tarih bilgini de islam lehine taraflıca kullanıyorsun.

Zaten tarih denen şey dünya üzerinde bana göre fazla güvenilen birşey değildir. Nedenine gelince Yunanistana gidip tarih okuyun bambaşka bir tarih okursunuz. Arabistanda bambaşka okursunuz, Türkiyede okursanız yine bambaşkadır.

Seninkisi de Türk-İslam-Çeçen taraflı tarihçilik ve bunu da anlayışla karşılıyorum. Senin Türk "taraflı" tarihçiliğini severiz çünkü bizde her ne kadar tarafsız olmaya çalışsakda neticede birer Türk'üz. Ama ben kendi şahsıma söyleyeyim Türk tarafını tutmayan tarihçilere de kızmam ve onları da anlayışla karşılarım.

Bütün bunların yanında senin İslam "Taraflı" tarihçiliğini tabiki tutmayız. Okuruz bakarız ama şüpheyle karşılarız. Zira sen bu konuda "taraflı" olmaya elinde olmayarak da olsa mecbursun.

Mesela bize "dinlerin hiçbirinde şiddet yoktur" diyemiyorsun. Tam tersine diğer dinlerde olan ne kadar şiddet örneği varsa hepsini ortaya döküyorsun. Senin söylediklerin "bütün dinlerde şiddet vardır ama sadece islamda yoktur" manasına gelir. Eğer ben yanılıyorsam ve sen "dinlerin hiçbirinde şiddet yoktur" diyorsan, o halde bana tarih boyunca tanrılara kurban edilen insanları ve hatta hayvanlara ve insanlara yapılan inanılmaz işkencelerin haklı nedenlerini açıklaman lazım.

Ayrıca "ben ayetleri vs'yi tartışmam" gibi bir laf ettin. Bu sözü sarfettğine göre anlaşılan o ki; sen ayetlerle fazla ilgilenmiyorsun.

Zaten forumdaki yazılarına da dikkat ettim ayetlerin tartışıldığı konulara hakikatten pek girmiyorsun.

Oysaki biz burda en çok ayetlerin yüzünden ortaya çıkan şiddeti tartışıyoruz.

Dolayısıyla ""ben ayetleri vs'yi tartışmam" diyen birinin bu tartışmaya gereksiz yere girmemesi gerekir.

.

.

.

Son olarak; islamda şiddet yoktur diyebilmek için girmediğin hiçbir konu kalmadı. Dincilerden de epeyce bir takdir topladın. Öyleki hepsi sustu "koş Cyrano harikasın, devam" diyerek seni izlemeye başladılar.

Ama biz artık senin mecburen de olsa tarafsız davranamadığını anladık bu yüzden artık senin tarih bilgine eskisi kadar güvenmeyeceğiz.

Alkışlar hoşuna gitmiş olacakki sırf altta kalmamak için tarih dışına da çıktın ve hiç anlamadığın ekonomi konularına da girdin.

Mademki konuyu bir güzel dağıttınız bari benim bir katkım olsun.

Senin o teorin son derece yanlış. Dünya üzerinde ekonomiye kazandırılan kaynaklar sürekli artmaktadır.Sana şöyle baştan anlatayım.

Ekonomiden iyi derecede anlamak için fizikten de iyi anlamak gerekir zira:

Ekonomi enerji ile doğrudan ilişkilidir. Örneğin para biriktirmiş olan birisi gerçekte daha sonra kullanabileceği bir enerji biriktirmiştir.

Yani para bir pil vazifesi görür. "Var olan enerji yok olmaz, yoktan enerji var edilemez" bu herkezin bildiği bir fizik kanunudur.

Para da bir enerji olduğuna göre demekki o da yoktan var edilemez. Evet buraya kadar sen haklısın hatta devamıda var haklı olabileceğin.

Dünya üzerinde malesef hazır enerji ve güneş tarafından gelen enerji dışında hiçbir enerji kaynağı yoktur.

Yoktan enerji elde edemeyeceğimize göre dünya ülkeleri bu iki enerji kaynaklarına mahkumdur. Buna göre ülkeler senin dediğin gibi kıt kaynakları paylaşmak zorundadır ve biri daha fazla alırsa öbürünün az almasına sebebiyet verir.

Buraya kadar haklısın ama bunun devamıda vardır.

Güneşten gelen enerji dışında "fosil kaynak" denilebilecek enerjilerin dünya ekonomisine henüz tamamı kazandırılmış değildir.

Eski zamanlarda kullanılamayan enerji çeşitleri teknolojinin gelişmesiyle her geçen gün daha fazla kullanılır hale gelmektedir.

Yani katma değer yaratılmaktadır.Örneğin bundan 500 yıl önceki kullanılabilir enerji miktarı ile bugünkü kullanılabilir enerji miktarı aynı değildir. Buna göre dünya zenginleşmiştir.

Mesela o yıllarda nükleer enerji diye birşeyin kullanılabilmesine imkan yoktu ama şimdi var.

Bir zamanlar hidroelektrik santraller yoktu ama şimdi var.

Bunlar hep yıllar öncesi var olan ama keşfedilememiş yada kullanılması zor olmuş olan enerjilerdir ve şu anda kullanılabilmeleriyle birlikte dünya ekonomisine katkıda bulunmaktalardır.

Enerji tasarrufu tekniklerinin gelişmesi de dünya ekonomisine katma değer yaratmıştır ve hala yaratmaya devam etmektedir.

Örneğin 1950 model bir otomobilin yakıt harcaması bu günkü otomobilillerden en az 2 kat fazladır.

Isı izalosyon tekniklerini, güneş enerji sistemlerini ve rüzgar enerjisi kullanımını eskiden olmayan ama şu anda dünya ekonomisine kazandırılmış bazı basit örnekler olarak verebiliriz.

Senin bu ekonomi yaklaşımına göre düşünürsek 500 yıl önceki ekonomik kaynaklarla şimdiki kaynaklar aynı olmalıydı. Ama aynı değildir.

Eğer aynı olsaydı şu anda dünyada neredeyse tüm ülkeler fakirlik sınırını aşmış olurlardı. Çünkü 300 milyon kişinin kıt kaynakları bugün 6,7 milyar insana yetmezdi.

Tam tersine düşünürsek ve "bugünkü 6,7 milyar insanın kıt kaynakları bundan 500 yıl öncede ekonomi dahilindeydi" dersek bu defa o yıllar yaşayan insanların süper bir zenginlik sürdüğünü söyleyemilmemiz gerekirdi. Bunu da söyleyemeyiz çünkü tam tersine daha fakirlerdi.

 

Herşeyi tarih bilgisiyle çözemezsin. Kaldıki tarih daima taraflıdır. Yazılarında yanıldığın çok yer var. Fakat polemik sürmesin diye artık devam etmek istemiyorum.

 

:clover:

 

Sevgili medeni,

 

Yazıları tamamen alıntılamak forumu uzatıyor, ama ben yazının her satırına imzamı atarım.

Sen cevap verdiğin için, polemik uzamasın diye, ben Sayın CYRANO'ya uzun cevap yazmayacağım.

 

Sadece tek bir cümle eklemek istiyorum:

Benim daha öce ekonomide yeralmayan metaları ekonomiye kazandırma ve katma değer yaratma ile ilgili söylediklerimi komik bulmuş Sayın CYRANO.

 

Okyanusta yüzen balıkutulmadıkça, yerin yüzlerce metre altında yatan petrol ve atomun çekirdeğinde gizli enerji ortaya çıkarılmadıkça, Mars gezegenindeki arsalar ulaşılabilir ve kullanılabilir hale getirilmedikçe paylaşım kavgasına konu olması mümkün değildir.

 

Umarım servetin paylaşılabilmesi için, herşeyden önce o servetin yaratılması gerektiğini, olmayan birşeyin paylaşılamayacağını en kısa zamanda anlarsınız.

 

Saygılar, sevgiler.

Gönderi tarihi:

Şu halde neye nispeten laf oyunbazlığı yapıyorsunuz ki?

 

Sevgili boşig,

 

Seni forum haricinde de sevdiğimi bilirsin. Seni incitmek gibi bir düşüncem olamayacağını da anlamışsındır.

 

Ama şunu da farketmeni bekliyorum artık:

 

Sevgli medeni, benim sana uzun süredir söylediğim şeyleri, ironik bir dil/üslup ile söylemiş. O nedenle Sevgili medeniye kızmak yerine, sadece "acaba neden birçok insan böyle düşünüyor" diye biraz kafa yor derim.

 

Ben sana bunu uzun süredir söylüyorum.

Senin savunduğun şey İslamiyet değil. O nedenle kendini müslüman olarak tanımlaman veya tanımladığın şeyi İslamiyet olarak etiketlemen gerekmiyor.

 

Konuyu biraz örneklendirmek için, yazından tek bir konuyu seçip, açıklamaya çalışayım. Sen bunu anlayabilecek kapasitede ve sorgulamaktan, sorgulama sonuçlarından korkmayacak cesarete sahip bir insansın.

 

O zaman tam olarak benim gibi düşünmüyorsunuz.

Tanrı'nın var olduğuna inanıyorum ve "Neliği" hakkındaki düşüncelerim bellidir.

Hz. Muhammed'de her insan gibi onu anlamaya çalışmış,

Anladığını aktarmıştır...

Sahtelik ile ya da Gerçeklik ile bir alakası yok bunun.

 

Peygamberlik iddiasının sahtelik ve gerlikle nasıl alakası var sana göstereyim. Cevabı kendi cümlende yatıyor.

 

Muhammed her insan gibi Tanrı'yı anlamaya çalışmış ve anladığını aktarmıştır.

 

Eğer Muhammed her insan gibi, Tanrı vs gibi metafizik konuları anlamaya çalışan ve bulgularını paylaşan bir insandı diyorsan, ki diyorsun, onun senden, benden, sayın medeni'den farkı yoktur. Zira biz de anlamaya çalışıyoruz. Yani Muhammed'in senden, benden, metafizik konular üzerine kafa yoran ve bulgularını paylaşan herhangi bir insandan farkı yok. Eğer bu konumda olan insanlara peygamber sıfatı veriliyorsa, Muhammed de peygamber, ben de peygamberim, sen de peygambersin, metafizik konularda kafa yorup Tanrı yoktur sonucuna varan ateistler de peygamber.

 

Madem Muhammed sana göre, her insan gibi, mesala senin gibi, metafizik konuları anlamaya çalışan ve bulgularını paylaşan bir insan ise, sen kendine ben de peygamberim diyebiliyor musun? Mesela ben "peygamberim" demiyorum. Ama Muhammed'e de "peygamberdir" demiyorum, Yunus Emre'ye de "peygamberdir" demiyorum.

 

Yok "ben öyle birşey diyemem, zira peygamberliğin sözlük anlamı "Tanrı ile insanlar arasında iletişim kuran özel kişidir", ben özel değilim diuyorsan, ve Muhammed için de "her insan gibi anlamaya çalışmış" diyorsan, Muhammed de, sözlük anlamına göre, peygamber değildir.

 

Ama Muhammed ne yapmış, "ben özelim" demiş. "Ben Tanrı'nın seçiği , hatta alemleri uğruna yarattığı son özel elçiyim."

Sahtelik ve gerçeklik burada yatıyor.

 

Bir insanın kendisini olmadığı birşey olarak tanıtması ve buna dayanarak taraftar toplaması, çıkar sağlaması vs. sahtekarlık tanımı içerisine girer.

 

(Varsa eğer bir Tanrı) "Muhammed, her insan gibi Tanrı'yı anlamaya çalışmanın ötesinde Tanrı tarafından seçilmiş bir insandır" diyebiliyormusun? Bu takdirde müslümansın.

 

Yoksa sadece "Muhammed her insan gibi Tanrı'yı anlamaya çalışan ve bulgularını paylaşan bir insandır" mı diyorsun?

Bu takdirde müslüman değilsin.

 

Senin farkında olmadığın, ama dışarıdan görünen şey, sen bir taraftan Muhammed'i ve İslamiyeti sadece sıradan bir sosyolojik vaka olarak görmek gerekir derken ve "Muhammed her insan gibi Tanrı'yı anlamaya çalışan ve bulgularını paylaşan bir insandır" derken, aynı zamanda müslüman olduğunu söylemeye devam etmen çelişkili görünüyor.

 

Sılar, sevgiler.

Gönderi tarihi:
Sevgili boşig,

 

Seni forum haricinde de sevdiğimi bilirsin. Seni incitmek gibi bir düşüncem olamayacağını da anlamışsındır.

 

Ama şunu da farketmeni bekliyorum artık:

 

Konuyu biraz örneklendirmek için, yazından tek bir konuyu seçip, açıklamaya çalışayım.

...

 

Sayın BrainSlapper...

Demek istediğim işte bu...

Ben eğer eleştirileceksem, açık açık eleştirilmek isterim.

İronilerden, İmalardan, Ajitasyonlardan haz etmem...

Laf sokulması beni rahatsız eder.

Yaklaşımınız için teşekkür ederim ve biliyorsunuz, sizi takdir ederim...

Hatalarım ve Çelişkilerim var ise bunları zamanla göreceğimdir, birden olmaması gayet normaldir öyle değil mi?

Şu an için kendimi tutarlı görüyorum ancak bu beni artık tatmin etmez halde rahatsız ettiği zaman yani çelişkili isem eğer bunun farkına vardığım zaman, aşmak için elimden gelenin fazlasını yapacağımdan emin olabilirsiniz...

Anlayışınız takdire değer...

 

Bu Muslumanlara "Tatlisu Muslumanlari" mi denir? Boyle cok (sevdiklerimiz) tanidiklarimiz var etrafimizda.

 

İşte rahatsız olduğum bir diğer durumda bu...

Bakın Sayın Katakuta bunu kendisi için söyler hep:

"Bir zamanlar tatlı su müslümanıydım..." der...

Kişinin kendisi için böyle dürüst davranması takdire değer, ancak siz başkalarını niteliyorsunuz...

Bu insanları kırıyor olabilir...

Açıkçası bana böyle hitap edilmesi hoşuma gitmiyor...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Sayın CYRANO. Bu forumda dikkat ettiğim kadarıyla kendin bir ateist veya dinsiz olmadığın halde en çok ateist ve dinsizler tarafından saygı duyulan ve onore edilen birisin. İnancın gereği "islamda şiddet vardır" diyebilmene zaten imkan yok. Zira bunu söylediğin takdirde dinden çıkmış olman gerekli. Ben hayatımda şimdiye kadar "ben bir müslümanım ama islamda şiddet vardır" diyen birine hiç rastlamadım. Bu durumda senin de böyle birşey söyleyebilme imkanın olmadığını biliyor vede anlayışla karşılıyorum. Kısaca anlatmak istediğim; senin kendi tarafını tutmadan, hiçbir ayırım yapmadan objektif bir şekilde yorum yapmana zaten dinin engel.

 

Öncelikle kusura bakma ama çok çarpık bir analiz olmuş.

 

İslamda Şiddet vardır diyipte dinden çıktığını düşünmeyen çok insan var dünyada. Sen rastlamamışsın ama. Taliban ve el kaide, islamda şiddet olduğunu düşünür. İslam'ın emirlerinin şiddet yoluyla uygulanması gerektiğini düşünür. Senin rastlamamış olmasın yok olduğu anlamına gelmez. Ve kendilerini dinden çıkmış falanda hissetmezler değilmi. Onların islamı yorumlama şekli bu şekildedir.

 

Ulusalcılık, Milliyetçilik vs. diğer konularda tarafsız kalırsan milliyetini kaybetmiş olmazsın. Ama din konusunda "bu dinde şiddet vardır" diyebilme lüksüne zaten sahip değilsin..

 

Eğer bu topiğin başında yazıldığı gibi, yada senin iddia ettiğin gibi. Her türlü şiddetin sebebinin din olduğunu düşünseydim bunu ifade ederdim.

 

Senin ve arkadaşın bu iddialarını neden yanlış olduğunu örnekleri ve gerekçeleriyle de açıkaldım. Hem bugünden hem tarihten. Bu açıklamalarım içinde, yok yanlıştır, öyle değilde şöyle olmuştur dediğin bir husus varsa, gösterirsin aksini iddia edebilirsin.

 

Zaten tarih denen şey dünya üzerinde bana göre fazla güvenilen birşey değildir. Nedenine gelince Yunanistana gidip tarih okuyun bambaşka bir tarih okursunuz. Arabistanda bambaşka okursunuz, Türkiyede okursanız yine bambaşkadır...

 

kusura bakma buna gülerim. Yani, tarih bir şeyin aksini iddia edince. Yada tarih seni haksız çıkarınca "ya zaten tarih pek güvenilir bir şey değildir" geliyorsa arkasından bence fazla zorlama.

 

Bu dediğin şeyde uzun ve eski bir geyiktir. Yunanistanda başka tarih, türkiyede başka tarih okumazsın. Biz ilkokul ve ortaokul tarih derslerinden bahsetmiyoruz.

 

Tarih bir bilimdir. Hem bilimsellik iddiasında olup, hemde tarih güvenilir bir şey değildir demek başlı başına çelişkidir.

 

Seninkisi de Türk-İslam-Çeçen taraflı tarihçilik ve bunu da anlayışla karşılıyorum. Senin Türk "taraflı" tarihçiliğini severiz çünkü bizde her ne kadar tarafsız olmaya çalışsakda neticede birer Türk'üz. Ama ben kendi şahsıma söyleyeyim Türk tarafını tutmayan tarihçilere de kızmam ve onları da anlayışla karşılarım.

Bütün bunların yanında senin İslam "Taraflı" tarihçiliğini tabiki tutmayız. Okuruz bakarız ama şüpheyle karşılarız. Zira sen bu konuda "taraflı" olmaya elinde olmayarak da olsa mecbursun....

 

Yine konu haricinde benim hakkımda analiz yapma sevdası. Arkadaşım, burada tarihi olaylarla ilgili yazdıklarımdan herhangi birisinin yanlış, gerçeği yansıtmayan şeyler olduğunu iddia ediyorsan buyur göster. Ancak bunu yapamıyorsun onun yerine, "taraflı tarih" "lehine kullanma" vs. dayanaksız isnatlar.

 

"Çeçenistan tarihin hiçbir döneminde, rusyanın bir şehri olmamıştır, rusların ne tarihsel nede hukuki olarak çeçenistan üstünde hiçbir egemenlik hakkı yoktur"

 

Şimdi buna karşıysan. Yöntem şudur, bak Cyrano, şu şu tarihler arasında, Çeçenistan bir rus şehri olmuştur. şu tarihlerde Çeçenler Rusların hakimiyetiyle ve onların yasalarıyla yönetilmiştir. dersin.

 

Bak Cyrano, şu hukuki antlaşmayla, veya şu yasayla Rusların Çeçenistan üzerinde egemenlik hakkı vardır dersin.

 

Kısacası, iddia ettiğim yanlışsa bunu gösterirsin. Şimdi ricam, eğer ben taraflı tarihçilik yapıyorsan bunu göstermen. Yani sadece iddia etmenin ötesine geçebilmen.

 

Onun yerine buna taraflı tarihçilik diyorsan, sadece senin yaptığın taraflı tarihçilik olur.

 

Ben ne türk tarihini, ne islam tarihini, nede çeçen tarihini taraflı veya subjektif bir gözle yorumlamam. Buradaki yorumlarımdada bunu yapmam.

 

Böyle bir iddian varsa, sadece karalamaya çalışıp, yada yazdıklarımı çürütemeyip bu tür teraneler üretmek yerine. Örnekleyebilirsin dimi.

 

Mesela bize "dinlerin hiçbirinde şiddet yoktur" diyemiyorsun. Tam tersine diğer dinlerde olan ne kadar şiddet örneği varsa hepsini ortaya döküyorsun. Senin söylediklerin "bütün dinlerde şiddet vardır ama sadece islamda yoktur" manasına gelir. Eğer ben yanılıyorsam ve sen "dinlerin hiçbirinde şiddet yoktur" diyorsan, o halde bana tarih boyunca tanrılara kurban edilen insanları ve hatta hayvanlara ve insanlara yapılan inanılmaz işkencelerin haklı nedenlerini açıklaman lazım.

Ayrıca "ben ayetleri vs'yi tartışmam" gibi bir laf ettin. Bu sözü sarfettğine göre anlaşılan o ki; sen ayetlerle fazla ilgilenmiyorsun.....

 

Diğer dinler adına işlenen şiddeti niye ortaya döküyorum. Çünkü bir kişi burada "Dünyada din adına işlenen cinayetlerin çoğu islam adına işlenmektedir" dediği için. Ve bu asılsız iddiayı çürütmek için.

 

Sen, "Diğer dinlerden olanlar çığlıklar atarak cinayet işlemiyorlar, sadece müslümanlar bunu yapıyorlar", "diğerleri cinayet işlerken dinsel sembol kullanmıyor" gibi dünya gerçeğiyle bağdaşmayan iddialar ortaya attığın için.

 

Açıklarım arkadaşım yine bu topicte onlarca kez açıkladığım gibi. Dinler devleti yönetme veya egemenlik aracı olduklarında şiddet doğururlar. Ancak, insanların dinlerini hür iradeleriyle yaşadıkları coğrafyalarda bu şiddet doğmaz. Örneklerinide verdim.

 

Sizin yaptığınız. Bir adam bıçakla cinayet işleyince, bıçağı suçlu bulmak ve bıçağa karşı çıkmak. Oysa bıçak elma soyarken harika bir şeydir, yada ekmek doğrarken. Ama sen o bıçağı insan öldürmek için kullanırsan. Buradan bıçak kötü bir şeydir haydi tüm bıçakları yok edelime varılmaz.

 

Zaten forumdaki yazılarına da dikkat ettim ayetlerin tartışıldığı konulara hakikatten pek girmiyorsun.

Oysaki biz burda en çok ayetlerin yüzünden ortaya çıkan şiddeti tartışıyoruz.

 

Ayetleri tartışmıyorum, çünkü "cımbızlama" denilen yöntemle ayetler tartışılamaz. Tüm din kitapları aynı yasa kitapalrı gibidir. Ve bütünlük arzederler, onlar üzerinde parçadan bütüne varılamaz. Bir maddesi üstünde içtihat yapabilmek için, daha başka onlarca maddesinide içtihat yapmak gerekir. Maddeler tek tek bütünü veremezler. Tüm maddeler yani tüm kitabın ortak anlattığıdır esas olan tıpkı anayasalar gibi.

 

Nasılki anayasada bir maddeyi tartışabilmek için, onlarca maddeyide incelemek ve içtihat etmek gerekir. Çünkü o maddede geçen şeyler başka maddelerde tanımlanmış ve açıklanmıştır. O maddeden nelerin muaf olacağı, nelerin dahil olacağı vs.

 

Örnek vereyim. diyelimki Bir ayette , "düşmanlarınızla savaşın onları öldürün" der.

 

Bunu tek aşına cımbızlayıp alırsan, o dinin düşmanlığı emrettiği hükmüne varırsın.

 

Oysa başka bir ayette düşmanı tanımlar "topraklarınıza saldıran, topraklarınızı yağmalamaya kalkan, canınıza kasteden"

 

Bunuda işin içine katınca, anlatılan şey değişir, nefsi müdafaya döner.

 

ayetlerin tartışıldığı kısır tartışmalara katılmam çünkü, bu tartışmalar "cımbızlama" yöntemiyle yapılmaktadır. İddia sahibi iddiasında haklıda olsa haksızda olsa, tüm maddelerin birbirine bağlı olduğu ve ancak tümü değerlendirildiğinde gerçek anlamı ortaya çıkan bir kitap bu şekilde tartışılamıyacağı için.

 

Bir başka dikkat çeken konu ise; "şiddet uygulayanlar ayetleri okuyarak şiddet uygulamıyorlar" demen.

Sen ayetlerle ilgilenmiyorsun diye kimse ayetlerle ilgilenmiyor zannetme. Mesela cübbeli ahmet hoca kurandaki "yahudiler ve hristiyanlarla dost olmayın" ayetini öne sürerek "Kuranda o ayet verken biz dinler arası diyaloğa ve medeniyetler arası uzlaşmaya giremeyiz" dedi. .

 

Cübbeli ahmet denen şahsın yaptığının da burada olandan bir farkı yoktur. Oda cımbızlama yapmaktadır. Kendi anlayışı ve görüşü uyarınca.

 

o ayetin olduğu bap okunduğunda, belli bir bölgede, müslümanlara karşı ittifak kuran yahudi ve hristiyan kabilelerinden bahsedilmektedir. Nitekim o ayetten sonra gelen 57. ayeti okuyan kişi bunu görür. Ancak cımbızlarsan islam hristiyanlarla ve yahudilerle düşmanlığı emrediyor sonucu çıkar. Oysa Medinede, Peygamber yahudilerle ittifak kurmuş ve ölene kadar onlarla dost olarak kalmıştır.

 

Yada Mümtehine'de , Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan menetmez. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. 9- Allah sizi ancak din hakkında sizinle savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmaktan meneder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır" şeklidne emredildiği gibi.

 

Dedim ya tıpkı yasalarda olduğu gibi, parçalar ancak kitabın tümünün genel esasları, ruhu ve ilkeleriyle incelenirse anlattığı şey anlaşılabilir.

 

 

İşte bu yüzden ayetleri tartışmıyorum.

 

Zaten cüppeli gibilerin o ayetleri okuması önemsiz olamaz çünkü şiddeti uygulayanlar zaten ayetleri okumayanlar değil; cüppeli gibi kişiler. Dolayısıyla "şiddeti uygulayanlar ayetleri okuyupda mı şiddet yapıyorlar" tanımlaman son derece yanlış..

 

Ya anlamamışsın, ya çarpıtıyorsun. "Din adına şiddeti uygulayanlar, ayet okumuyorlar" mı demişim. Yoksa "şiddeti ayetleri okuyup bunun içinmi yapıyorlar" demişim.

 

Bildiğin gibi Türkiyede modern kesim olarak nitelendirelen kesim genellikle kuran okumayan kesimdir. Çoğunluğu hayatında bir kereliğine de olsa kuranı alıp okumamıştır. Fakat yine dikkat edersen din adına şiddet uygulama konusunda bu modern kesimi hiç göremezsin. Hiçbirisi şeriat arzusuyla yanıp tutuşmaz kimsenin dinine de karışmaz. Çünkü zaten kendisi de din ile pek ilgilenmez. Tıpkı senin ayetlerle pek ilgilenmemen gibi...

 

Arkadaşım sen ortaya maddi bir şey koymak yerine sürekli çarpıtmak haricinde tartışamazmısın bu konuda. Bu forumda ayetleri tartışmamam , ayetlerle ilgilenmediğim anlamına mı gelir ?

 

"Modern Kesim" tanımın kimi kapsıyor?

 

Cüppeli gibilerin elinden kuran düşmez şiddeti de en çok bu tipler uygular ve yayarlar. Modern ve çağdaş Türk müslümanı ise şiddete ve hatta cüppeli gibilere karşı çıkar ama elinde de birkez olsun kuran almaz.

Ve sen bütün bunlara rağmen hala "şiddeti uygulayanlar ayet okumuyor" diyorsun. Bu da senin taraflı olduğunun ayrı bir delili....

 

Yine sadece çarpıtma. "şiddeti uygulayanlar ayet okumuyor" ne zaman demişim bunu?. Önce tartışın kişiyi eleştirebilmek için onun ağzından bir şey yazıp sonra gölge boksu yapma.

 

Senin yanıldığın nokta şurda: Sen ve senin gibi modern kesim ayetleri okumuyor okusa bile ayette yazdığı gibi okumuyor. Yani ayet yumuşatma yapıyorsunuz.....

 

Hayır, daha önce açıkladığım gibi bilimsel yöntemi kullanıyorum. Yani, parçadan bütüne varmaya çalışmak yerine. Kitabın genel esasları, ortak ruhu ve ilkeleriyle parçaları inceliyorum.

 

Cüppeli gibiler ise ayetlerde ne yazıyorsa onları aynen o şekilde okuyorlar. .

 

O şekilde okudukları için, her okuyan farklı yorumluyor, farklı anlayışlar doğuyor , farklı mezhepler, farklı tarikatlar oluşuyor.

 

Örnk verdiğim gibi. Bir bölgede, müslümanlara karşı aralarında ittifak kurup, saldırıya geçen yahudi ve hristiyanlardan bahsedilen ayeti, bapından, suresinden, kitabından koparıp. tek başına alıp değerlendirirsen. varacağın sonuç ve çıkaracağın anlamla, suresiyle, bapıyla birlikte okuyup çıkaracağın anlam aynı değildir.

 

 

Son olarak; islamda şiddet yoktur diyebilmek için girmediğin hiçbir konu kalmadı. Dincilerden de epeyce bir takdir topladın. Öyleki hepsi sustu "koş Cyrano harikasın, devam" diyerek seni izlemeye başladılar.

Ama biz artık senin mecburen de olsa tarafsız davranamadığını anladık bu yüzden artık senin tarih bilgine eskisi kadar güvenmeyeceğiz..

 

"Dünyadaki şiddetin tek sebebi islamdır" denilecek ve bunu ispatlayabilmek için akıl almaz iddialar ortaya atılacak. CYRANO bunları çürütünce, bunlara cevap verebilmek yerine, yine CYRANO'ya saldırı başlayacak. Söyledim daha önce ben bu forumda bu tarza alışığım.

 

Sen kalkmışsın, dünyaki tüm şiddetin sebebinin din olduğunu iddia etmişsin. Bende onu çürütmüşüm. buna cevap vermemişsin. Onun yerine bir yandan bana güzelleme düzüp, bir yandan bana çamur atmaya kalkmışsın. Senin yazdıklarını çürüttüğüm iletilerim topicte duruyor dostum. varsa bunlara cevabın yazabilirsin. Yada verdiğim cevaplarda anlattıklarım yanlışsa yada oldu dediğim bir şey olmamışsa bunuda ispatlayabilirsin.

 

Ama tabi bu yapılamayınca "sen alkış toplamak için yazıyorsun, şunun için tartışıyorsun" vs.

 

bu tutum klasik, sahada maçı kaybeden takımın, soyunma odasında rakibine saldırması davranışıdır.

 

Mesela şimdi senden, benim nasıl "taraflı çeçen tarihçisi" olduğumu. Yada nasıl "taraflı türk tarihçisi" olduğumu gösteren örneklerini rica edicem.

 

Dayanağını gösterki, sadece iddia eden sanmayalım.

Gönderi tarihi:
Alkışlar hoşuna gitmiş olacakki sırf altta kalmamak için tarih dışına da çıktın ve hiç anlamadığın ekonomi konularına da girdin...

 

Arkadaşım bu kadar asabi olmana. iddialar attığın orta bunları çürüttüm. Bunlara cevap veremedin, şimdi saldırıyorsun.

 

Yahu madem bu konuyu adabıyla tartışamıyacaksın niye tartışmaya kalkıyorsun.

 

Senin o teorin son derece yanlış. Dünya üzerinde ekonomiye kazandırılan kaynaklar sürekli artmaktadır.

Biz ekonomiye kazandırılan kaynaklar azalmaktadır, yada artmamaktadır mı demişiz.

 

Güneşten gelen enerji dışında "fosil kaynak" denilebilecek enerjilerin dünya ekonomisine henüz tamamı kazandırılmış değildir.

Eski zamanlarda kullanılamayan enerji çeşitleri teknolojinin gelişmesiyle her geçen gün daha fazla kullanılır hale gelmektedir.

Yani katma değer yaratılmaktadır....

 

ee biz katma değer yaratılmaktamıdır demişiz. Bizim konumuz bu faktörlerin, Dünyanın reel gelirini arttırıp arttırmadığır. Yine benim iddia etmediğim şeyleri bana aitmiş gibi gösterip yorum yapıyorsun.

 

Örneğin bundan 500 yıl önceki kullanılabilir enerji miktarı ile bugünkü kullanılabilir enerji miktarı aynı değildir. Buna göre dünya zenginleşmiştir.

 

İşte kaba iktisadi bakıştna kastettiğimde budur. Zenginleşme ihtiyacın olandan fazlasına sahip olabilmektir. Artı değerde budur. Dünyanın 500 yıl önce ihtiyacını duyduğu enerji ile bugün ihtiyacını duyduğu enerji aynımıdır. Eğer dünya ( dünya derken kastedilen piyasa) 500 yıl önceye oranla, ihtiyaç duyduğu enerjinin daha fazlasını üretebiliyor ise o zaman zenginleşmiştir diyebiliriz. Peki böylemidir ?. Hayır, dünya ihtiyaç duyduğu enerjiye sahip değildir ve bunu tolere edebilmek için yeni kaynaklar aramakta. Yeni kaynakları piyasaya kazandırmaktadır.

 

Buna rağmen ihtiyaç duyulan / elde olan enerji oranında açık vardır. Ve bu açık gitgide büyümektedir.

 

O halde açıkla bana dünya nasıl zenginleşmiştir ? Bunu iktisadın hangi yasasıyla h angi mantığıyla açıklayabilirsin.

 

Mesela o yıllarda nükleer enerji diye birşeyin kullanılabilmesine imkan yoktu ama şimdi var..

 

O yıllarda nükleer enerjiye ihtiyaç yoktu ama bugün var. Nükleer enerjide bu yüzden var. Yeni enerji kaynakların niçin ek kaynak olarak piyasaya girer. Eldeki kaynaklar yetmediği, tükendiği ve yeni kaynak ihtiyacı doğduğu için. Nükleer enerjiyle elektrik üretiminin, rüzgar enerjisiyle elektrik üretmeye oranla ne gibi bir avantajı vardır ?.

 

Ekstra bir avantajı yoktur. Ama dezavantajı çok fazladır, maliyeti çok ama çok yüksektir. Yarattığı dışsallık yani atıkları büyük bir sorundur.

 

Bu bir lüks ve zenginlik olduğu için değil. mevcut kaynakları artık yetersiz hale gelen ülkelerin zoraki tercih ettikleri bir sektördür ( sadece enerji açısından, silahlanma değil)

 

Bir zamanlar hidroelektrik santraller yoktu ama şimdi var.

Bunlar hep yıllar öncesi var olan ama keşfedilememiş yada kullanılması zor olmuş olan enerjilerdir ve şu anda kullanılabilmeleriyle birlikte dünya ekonomisine katkıda bulunmaktalardır.

Enerji tasarrufu tekniklerinin gelişmesi de dünya ekonomisine katma değer yaratmıştır ve hala yaratmaya devam etmektedir.

 

İşte sizin neden bu konuya kaba iktisat yaklaşımıyla ve basit iktisatla baktığınızın sebebi bu.

 

Zira, dışsallıklar, kaynağın kuruması, yoğunlaşmış kaynak kullanımı. gibi faktörler sizin için önemli değil.

 

Hidroelektrik santrali için baraj yaparsınız. Binlerce hektarlık orman yok olur. Binlerce hektarlık alan, tarıma kapanır.

 

Nükleer santral yaparsınız. Nükleer santralin bölgeye sağladığı bir enerji kaynağı vardır. Ancak nükleer santrallerin atıklarının yollandığı alan, yüzlerce yıl için canlı yaşamına kapanır. Sizin nükleer santralden elde ettiğiniz enerji depolanamaz. Tüketilir. Ancak onun atıkları tüketilemez, ve siz bir birim enerjiyi bir günde tüketsenizde, bir birim enerjinin yarattığı dışsallık 300 yıl boyunca , tahliye edildiği alanda canlı ve bitki yaşamını öldürür. başka bir kaynağı tüketir. Sizin nükleer enerjiden sağladığınız kaynak ve faydadan çok daha büyük bir zarar başka alanda kaynağı kurutur.

 

şimdi sizin "zenginleşme" dayanağınızı bir inceleyelim. Mesele nükleer enerjinin ek kaynak olarak piyasa girmesi ne yaratmış

 

"Avrupa'da bu atıklardan tam 12 bin ton toprak altında bulunuyor. Ve bu rakama her yıl bin 730 ton yeni atık ekleniyor. Son verilere göre Avrupa'da halen 145 nükleer santral faaliyet gösteriyor. Alman Nükleer Enerji Kurumu'nun rakamlarına göre bu atıkları güvenli olarak ortadan kaldırmanın yıllık faturası ise 30-35 milyon Euro arasında değişiyor. Santral karşıtları özellikle ağır metal atıklarından yola çıkarak bir ülkede nükleer santral yapılmasının gelecek kuşakları doğrudan ve sonu olmayan bir radyasyon tehdidine mahkum etmek anlamına geldiğine dikkat çekiyor. Santral taraftarları ise enerji açığının altını çiziyor ve elektrik yoksa gelecek de yok diyor"

 

SABAH

 

Şimdi, bu zenginleşmemi ?

 

nükleer enerji bugün dünyanın zenginleşmesi saikiylemi vardır. Yoksa var olan kaynaklar artık yetmediği içinmi.

 

Dünya, ölümcül kaynaklarla enerji açığını kapatmaya çalışıyorsa, Bu dünyanın zenginleştiği anlamınamı gelmektedir ?

 

 

Örneğin 1950 model bir otomobilin yakıt harcaması bu günkü otomobilillerden en az 2 kat fazladır.

Isı izalosyon tekniklerini, güneş enerji sistemlerini ve rüzgar enerjisi kullanımını eskiden olmayan ama şu anda dünya ekonomisine kazandırılmış bazı basit örnekler olarak verebiliriz.

 

Rüzgar enerjisimi, eskiden olmayan kaynaktır. Yani dünyanın en eski enerji kaynaklarından birisi. Bkz. Yel Değirmeni

 

Güneş Enerjisimi eskiden olmayan kaynaktır. Yani 3000 yıl önce güner enerjisini kullanmak amacıyla inşa edilmiş yapıları unuttukmu.

 

Dünya, ekonomiye dahil edilen enerji kaynaklarıyla zenginleşiyorsa, Neden binlerce yıl önce kullandığı enerji kaynaklarına dönmeyi tartışıyor. Ve bunları geliştiriyor ?

 

Senin bu ekonomi yaklaşımına göre düşünürsek 500 yıl önceki ekonomik kaynaklarla şimdiki kaynaklar aynı olmalıydı. Ama aynı değildir.

 

500 yıl önce ihtiyaç duyulan enerji ile bugün ihtiyaç duyulan enerji aynımı. Zenginleşmeden bahsediyoruz biz. Yani ihtiyaç duyduğunu rahatça karşılayabilmek ve fazlasına sahip olabilmek.

 

Oysa hergeçen gün dünyanın enerji açığı artıyor. Yani hergeçen gün ihtiyaç duyduğu enerjiden daha azıyla yetinmeye çalışıyor,

 

ve bu sizin ekonomi bilginize göre "zenginleşme " oluyor.

 

Servetin el değiştirmesi, ile dünyanın zenginleşmesi arasındaki farkı anlıyamadıysanız hala. bu kadar ısrarcı olmamayı tavsiye ederim.

 

Eğer aynı olsaydı şu anda dünyada neredeyse tüm ülkeler fakirlik sınırını aşmış olurlardı. Çünkü 300 milyon kişinin kıt kaynakları bugün 6,7 milyar insana yetmezdi.

 

e ama yok artık ya. kıt kaynaklar 6,7 milyar insana yetiyor mu zaten ?

 

Yoksa, dünyanın bir kısmı bu kıt kaynaklardan yararlanırken, dünyanın öbür kısmının kaynaklardan yararlanma oranı giderek düşüyormu ?

 

kıt kaynaklar 6,7 milyar insana yettiği içinmi. Devletler enerji kaynakları üzerinde hakim olabilmek için uğraşıyor şu an ?

 

Yahu biz 50 yıl sonra su kaynaklarının yetmezliği yüzünden milyonlarca insanın öleceğini tartışmıyormuyuz ?

 

Ekonomi, dünyanın bir ucu zenginleşirken, öbür ucunun gitgide daha yoksullaştığını. söylemiyor mu ?

 

Dünya oluşan gelir uçurumunu tartışmıyor mu ?

 

DÜNYA YOKSULLAŞIYOR

 

artık yoksullaşmayıda geçtim. Dünya tükeniyor.

 

Ama siz iktisadı nasıl bir şekilde yorumluyorsanız artık. Dünyanın Zenginleştiği iddiasındanız. Öyle ya siz hariç bütün dünya yanılıyor ?

 

Ve ülkemizdede ihtiyacımızdan fazla olan su kaynağını mesela nasıl kullansak diye düşünüyoruz.

 

Ancak bu kadar gerçeğe muhalefet edilebilir. Gerçekler tam önümüzde ve hatta, artık günlük yaşamımızı sabote edecek kadar burnumuzun dibinde dururken.

 

 

Herşeyi tarih bilgisiyle çözemezsin. Kaldıki tarih daima taraflıdır. Yazılarında yanıldığın çok yer var. Fakat polemik sürmesin diye artık devam etmek istemiyorum.

Saygılar.

 

Dediğim gibi, tarihle ilgili yazdıklarımın hangisinin "taraflı, yanlış" olduğunu belirtmeni rica ediyorum. İddia dünyanın en kolay işidir. iş bunun altını doldurabilmektir.

 

Bir ricam daha var. bir dahakine alıntı yaparak cevap verirsen sevinirim. benim yaptığım gibi.

 

Zira karşındakine ait olmayan şeyleri, ona aitmiş gibi sunup tartışıyorsun bu topicte. Alıntı yapki neyi eleştirdiğin belli olsun.

Gönderi tarihi:

kusura bakma buna gülerim. Yani, tarih bir şeyin aksini iddia edince. Yada tarih seni haksız çıkarınca "ya zaten tarih pek güvenilir bir şey değildir" geliyorsa arkasından bence fazla zorlama.

 

Bu dediğin şeyde uzun ve eski bir geyiktir. Yunanistanda başka tarih, türkiyede başka tarih okumazsın. Biz ilkokul ve ortaokul tarih derslerinden bahsetmiyoruz.

 

Tarih bir bilimdir. Hem bilimsellik iddiasında olup, hemde tarih güvenilir bir şey değildir demek başlı başına çelişkidir.

 

Benim her zaman söylediğim şeydir.

Bazen bazı insanlar, "Dine Karşı" Bilim'i savunurken, yine dine karşı "Bilim Dışı" ve hatta "Karşıtı" hareket edebilmektedirler ve bu kendi öz çelişkileri olabilmektedir.

Sizde bunun en görünen kanıtısınız.

"Pişti" mi deniyordu buna :):):)

 

___________________________

 

Sayın Cyrano...

 

Bilim'i savunup savunup,

İşine geldiği zaman "Bilim Dışı" davranmakta

Ve "Bilim Dışı" tespitleri benimsemekte bir adım bile geri durmayan kimselerin hala var olması ne acı değil mi?

 

Hiç bir Ateist ya da Dinsiz arkadaşımı özel olarak hedef almıyorum:

 

"İnançlıların yobazları olduğu gibi, Dinsiz ve Ateistlerden de böyleleri olabilir..."

 

Bakın ben kelime aralarına iğne sokarak yazmıyorum:

Arkadaşımız işine geldiği zaman "Bilim"i savunmakta,

İşine gelmediği zaman "Zaten Tarih pek güvenilir bir şey değildir" diyebilmektedir.

 

Bu da ne kadar "Bilimsel" ve "Nesnel" olunabildiğinin kanıtıdır.

 

Ki önceki iletilerimizde bahsettiğim kabuller,

Tarih Bilimi'nin temel kabulleridir.

 

Bilim adına "Bilim Dışı" tavırlar sergilemenin neliğini herkes kendisi yargılayabilir...

Mensubu olduğu dinin "İnsani bir din" olduğunu benimseyip, yine o Din adına cinayet işlemek ile aynıdır...

 

"Müslümanlar İslam öğretileri emrettiği için katliamlar yapmışlardır ve çağdışıdırlar..."

"Müslüman Türkler İslam emrettiği için kimselerin dinlerine ve dillerine dokunmamıştırlar, insancıldırlar..."

 

İkiside Bilimsellikten son derece uzak iddialardan ibarettir...

Söylediğim gibi;

İki görüş arasında hiç bir fark yoktur.

 

Bu açıdan yorumlarına devam edebilen arkadaşlar,

Biraz "Empati" kurmayı öğrenmelidir.

Ve "Bilim"in neliği hakkında daha derin düşünmelidir.

(İletimi gözden geçirince, sanki Sayın Cyrano'yu kastetmişim iması var... Sayın Cyrano sizi kastetmiyorum...)

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

evet sevgili tengeriin,

 

Tarih, aksini gösterince: Zaten tarih pek güvenilir bir şey değildir.

 

Cyrano aksini düşününce : Zaten artık Cyrano'yada güvenilmez. Cyrano alkış için yazmaktadır.

 

Sonra bilimden bahsetme.

Gönderi tarihi:

Hz. Muhammed'de her insan gibi onu anlamaya çalışmış,

Anladığını aktarmıştır...

Sahtelik ile ya da Gerçeklik ile bir alakası yok bunun.

Sevgili boşig,

(Varsa eğer bir Tanrı) "Muhammed, her insan gibi Tanrı'yı anlamaya çalışmanın ötesinde Tanrı tarafından seçilmiş bir insandır" diyebiliyormusun?

 

Bu takdirde müslümansın.

 

Yoksa sadece "Muhammed her insan gibi Tanrı'yı anlamaya çalışan ve bulgularını paylaşan bir insandır" mı diyorsun?

 

Bu takdirde müslüman değilsin.

 

Senin farkında olmadığın, ama dışarıdan görünen şey, sen bir taraftan Muhammed'i ve İslamiyeti sadece sıradan bir sosyolojik vaka olarak görmek gerekir derken ve "Muhammed her insan gibi Tanrı'yı anlamaya çalışan ve bulgularını paylaşan bir insandır" derken, aynı zamanda müslüman olduğunu söylemeye devam etmen çelişkili görünüyor.

 

Sayın Tengeriin boşig.

 

Yukardaki sorulara henüz cevap vermediniz. Merakla bekliyoruz. Her duruşa çiçek gönderme kolaycılığına kaçan kişiliğinizle, bu çıkmazı da nasıl yorumlayacağınızı merak ediyorum.

 

"Herkese çiçek verip bunu becerebilmekte hayli zor(?) olsa gerek."

Sizin de bu "zor"u(?) başarabileceğinizden eminim.

Bana da bir çiçek gönderebilirsiniz isterseniz.

Gönderi tarihi:

Islam'i elestiri kilifi altinda sozsel ve dusunsel siddeti gordugumde, bu dusunce yapisinin bir gun gucu eline aldiginda Stalin'i aratmayacagini tahmin ediyorum...

Gönderi tarihi:
Sayın Tengeriin boşig.

 

Yukardaki sorulara henüz cevap vermediniz. Merakla bekliyoruz. Her duruşa çiçek gönderme kolaycılığına kaçan kişiliğinizle, bu çıkmazı da nasıl yorumlayacağınızı merak ediyorum.

 

"Herkese çiçek verip bunu becerebilmekte hayli zor(?) olsa gerek."

Sizin de bu "zor"u(?) başarabileceğinizden eminim.

Bana da bir çiçek gönderebilirsiniz isterseniz.

 

Hayır anlamadığım şey şu ki,

Niye illa ki bir taraf olarak alıyorsunuz ve itham ediyorsunuz?

Ve niye kişiselleştirip saldırıyorsunuz?

Ben size ya da başka bir kimseye bunu yaptım mı?

Çiçek yollamak yerine sizin kişiliğinize mi saldırsaydım acaba?

Takdir mi edecektiniz o zaman,

Yazık...

 

Neyden kaçacak mışım ben?

Anladığım şeyi açıklamaktan mı?

Şimdiye kadar hiç çekinmeden yazdığım vakidir...

 

Her sorulduğunda ayrıca açıklamak zorunda mıyım görüşlerimi?

Yukarıdaki soruları çeşitli konularda onlarca kere açıkladım...

Açıklamaya çalıştıkça hep;

"Felsefe Yapmak",

"Boş Konuşmak",

"Laf Oyunbazlığı Yapmak" ile itham edildim.

Ne ironiktir ki şimdi de siz o açıklamalarıma dönmemi istiyorsunuz...

Komik...

 

Eski iletilerimi arayıp,

Bulup okuyunuz rica ederim...

Sorularınızın cevapları vardır mutlaka aralarında...

 

Takdir ettiğim arkadaşlarım beni iyi tanımaktadırlar.

Düşüncelerimi çok iyi bilmekte ve bu yüzden hakkıyla eleştirebilmektedirler.

Çiçek veriyorsam eğer, asıl nedeni beni net bir şekilde

Ve beni tanıyarak açıkça, hakkıyla eleştirebilmelerindendir...

Zamanında maruz kaldığım yukarıdaki bahsettiğim ithamlarında farkındadırlar...

Niçin tartışmalara pek girmediğiminde nedenini bilmektedirler.

 

Eğer ayrıca tekrar istiyorsanız,

Söyledim;

Burası benim görüşümün tartışılması için özel olarak açılmamıştır.

Özel olarak bir konu açarsınız,

Bende oraya,

Gerek sizin bakmaya üşendiğiniz geçmiş yazılarıma yönlendirerek,

Gerek yeni yazılar yazarak açıklarım.

Bu konuyu benim üzerimden kişiselleştirmenin ve dağıtmanın manası var mı?

Bir guruptan sandığınız birine saldırarak yer edinmeye mi çalışıyorsunuz?

 

Aslında kimseye de çiçek verdiğim yok...

Doğru bulduğum düşünceleri elbette takdir edeceğim,

Hatalı bulduklarımı da yereceğim...

Bu konuda nasıl birisi olduğumu forumdaşlarım bilmektedir.

Kimseye yaranmak ve kimseye taraf olmak gibi bir niyetim yoktur olmamıştır.

İtham ettiğiniz şeyden sizi men ederim...

Bana yaptığınız ithamları ve imaları size iade ediyorum...

 

Ve sanıyorum sizde yer edinme çabasıyla, saldıracak birisini arıyordunuz...

 

Ve ne yazık ki takdir edebilseydim kişiliğinizi,

Size de elbet çiçek gönderirdim...

 

Yazık...

 

"Saygılarımla" demeye içim el vermiyor...

 

Ortamın gerilmesini istemiyorum.

O yüzden üslubunuza dikkat ediniz...

 

Eyv...

Gönderi tarihi:

Sayın Tengeriin boşig.

 

Senin hangi tarafta oluşun, bana cevap verip vermemen, çiçek göndermen, saygılarımla diyip dememen, bütün bir iletiyi kişiselleştirmen, burada yer edinmek, inanki beni hiç ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren suyun bulandırılması. Kişiliğin değil ortaya koyduğun fikirlerin beni ilgilendiren. Kişiliğin beni hiçmi hiç ilgilendirmiyor. Forumda kendimi kabul ettirecek taktikleride çok iyi biliyorum. Buna ihtiyacım yok.

 

Forumlar doğruların yanlışların tartışıldığı yerlerdir. Doğrular ve yanlışlar hakkında netleştiremediğin bir yapın varsa, biri adına diğerine sahip çıkmak ikinci bir yanlışlık. Hele de burada ciddi bir tartışma var ise, netleştiremediğin bir yapınla "taraf" gözüküp çiçek sunman bir başka yanlışlık.

 

Tartışmalarında dikkatimi çeken bir olay var. Yeterli olamyınca "kişiselleştirdin" diyip tartışmayı bozmaya çalışılıyorsun. Nitekim yukardaki arkadaşlara da bana da ayni taktiği kullandın.

 

Bırak "kişiselleştirme" suçlamalarını da, net tartışmacı olabilmek için yukarda alıntıladığım arkadaşlarımın sorusuna cevap ver. Aksi takdirde neyi savunduğuın anlaşılmıyor ve tartışmayı bulandırıyorsun.

 

Tartışmalarda netlik en önemli tutarlılıktır.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.