Φ ertugruld Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Evet, sayın se-da arkadaşımız çok haklı...Hak söz Allah'tandır....O Rab, yani öğretendir aynı zamanda....Hazret-i Peygamber için dahi: '...sen Kitap nedir bilmezdin, ne de iman bilmezdin...' denmektedir (042/052) Yani Ulu Allah insan ve cinleri kendine kulluk etsinler diye yaratmıştır. Sonra da onları başıboş bırakmamış, onları eğitecek mesajcılar göndermiştir. İnsanoğlu nankörlük etmiş, Nuh kavmi Nuh aleyhisselam'a, Ad'lar, Semud'lar peyganberlerine, Hazret-i İbrahim'in halkı ona, Firavun Hz. Musa'ya karşı gelmiş, sonunda da cezalarını bulmuşlardır. Hazret-i İsa Yahudi hahamlara, Hazret-i Muhammed de Allah'a eş koşanlara savaş açmışlardır. Bu mücadele bitmez, bitemez, bugün de sürmektedir. Çünkü ruhlar eşit değildir, bazıları düşüktür. 'Herkesin yaptığına göre dereceler olacaktır' (046/019) diyor Aziz Kuran. Kuran bazılarının kalplerinin mühürlü olduğunu, bunların hayvanlarda da düşük olduğunu söylüyor. Yani herkes eşit değildir. Bazıları gerçekleri görememektedirler. Allah istese herkesi imana getireceğini söylemektedir. Bunun neden böyle olduğunu biz bilemeyiz, sadece Allah bilir. Bizim görevimiz Allah'a karşı görevlerimizi yerine getirmek, onun sözü olan Kuran dışında hiç bir otoriteyi tanımamak ve sabretmektir. Geleneksel din ile gerçek dn arasındaki farka bir örnek vermek gerekirse, gelenekseller günde 5 vakit namaz kılmayı farz sayarlar. Oysa Hud suresi 114 ayette ve 48.ci sure 9.cu ayette ve 50.ci sure 39-40.ci ayetlere günde üç kez namazın kılınacağı söylenmektedir. Bu satırların bazı mühürlü kalp ve gözleri açması dilekleriyle... Doğruyu Allah bilir. Alıntı
Φ xshadowx Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Cinlere niye peygamber gelmiyor, bize gönderilen peygamberlerle idare ediyorlar? Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 hayır efendim kuran darkalıpların içinde asla kalmamıştır ve gayet açık ve nettir,şimdiden sonra yazdıklarım inanan insanların dikkatine; Zümer Suresi 3." Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'ndan başkasını veliler edinerek, "biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz" mezhebsiz hurafesiz rivayetsiz şeyhsiz tertemiz bir din için islamın özü için herkesein duyarlı olmasını istiyorum. bir müslüman dinini hem evrensel ilan edip hemde parçalara bölemez. bir müslüman Kuran hristiyanları azarlarken.çıkıpta dinini mezheplere bölemez. bir müslüman Kuranı okuyup yukarıdaki ayetleri görüp dinini parçalara bölemez. bir müslüman Hak kelimesini insan sözüne yakıştırıp söyleyemez. orta derecede Kuran okuyan bir insanın rahatlıkla fark edeceği bir konudur. ve tehlikeli bir konudur.zira insan sözüne hak dersen dinden çıkarsın hak yalnız Allahtan gelendir.kimse insan sözüne hak diyemez. :78 "Onlardan bir zümre vardir, aslinda Kitap'tan olmayan birseyi siz Kitap'tan sanasiniz diye, dillerini Kitap'la egip bükerler. O, Allah katinda olmadigi halde, "Bu, Allah katindandir." derler. Bilip durduklari halde, Allah hakkinda yalan söylerler son söz= kul ile allah arasına kimse girmemeli,her insanın yalnız kendi amelleri ile değerlindirilicektir unutmayın.. Ya arkadaşım lütfen bana online kurancı dersi vermeyi bırak. Ben zamanında bunun en kıralını yaptım. Eğer gerçekten tek kaynak kuran diyorsan namazı ve haccı çarpıtıp rasyonelleştirmen gerekir.Çünkü sünnet/ hadis olmadan bunları geleneksel anlamda sadece kurana göre uygulayamazsın. Bak istersen ben sana nasıl yapılacağına dair tüyo vereyim. Malum kuranda bazı kavramların değişik anlamları olabiliyor. Mesela hac kavramı geleneksel anlamda kabeyi ziyaret etmektir.Ama birde haccın tartışma anlamı vardır.Ben müslüman iken bile bir taşı ziyaret etmenin ******** olfuğuna inandığım için hac kavramının geleneksel anlamını değil,tartışma anlamını alarak,kurana göre hac; senelik tartışma konferansları düzenlemek diye açıklıyordum. Gelelim namaza. Namazın da hacdan farklı bir tarafı yok,kabe adli bir taşa yönelerek yere kapanuyorsun. Buda elbetteki ********. Ben ne yaptım, salat kavramının bağlı kalma anlamını alarak salat namaz kılmak değil,kurana bağlı kalmak diye açıklıyordum. Yani anlayacağın 1400 senelik literatürü bür kenara bırakarak canımım istediğine göre kuranı rasyonelleştiriyordum. Eğer namaz kılıyorsan bana sadece secdeyi bile kurana göre tarif edemezsin, dolayısıyla online kurancılık balonunda patlamış olur. Bence hiç deneme. Çünkü tereciye tere satmış olursun. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Cinlere niye peygamber gelmiyor, bize gönderilen peygamberlerle idare ediyorlar? Bırak onlarda öyle idare etsinler abisi. Biz insanlara laf anlatamıyoruz birde onlar başımıza musallat olursa ne yaparız bilemem artık. Alıntı
Φ xshadowx Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Bırak onlarda öyle idare etsinler abisi. Biz insanlara laf anlatamıyoruz birde onlar başımıza musallat olursa ne yaparız bilemem artık. Alıntı
Φ se-da Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Bırak onlarda öyle idare etsinler abisi. Biz insanlara laf anlatamıyoruz birde onlar başımıza musallat olursa ne yaparız bilemem artık. bak bakalım ne demişim yazımda,sanamı söylemişim inananlaramı demişim-anlamadan muhalefet yapma Alıntı
Φ se-da Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Ya arkadaşım lütfen bana online kurancı dersi vermeyi bırak. Ben zamanında bunun en kıralını yaptım. Eğer gerçekten tek kaynak kuran diyorsan namazı ve haccı çarpıtıp rasyonelleştirmen gerekir.Çünkü sünnet/ hadis olmadan bunları geleneksel anlamda sadece kurana göre uygulayamazsın. Bak istersen ben sana nasıl yapılacağına dair tüyo vereyim. Malum kuranda bazı kavramların değişik anlamları olabiliyor. Mesela hac kavramı geleneksel anlamda kabeyi ziyaret etmektir.Ama birde haccın tartışma anlamı vardır.Ben müslüman iken bile bir taşı ziyaret etmenin ******** olfuğuna inandığım için hac kavramının geleneksel anlamını değil,tartışma anlamını alarak,kurana göre hac; senelik tartışma konferansları düzenlemek diye açıklıyordum. Gelelim namaza. Namazın da hacdan farklı bir tarafı yok,kabe adli bir taşa yönelerek yere kapanuyorsun. Buda elbetteki ********. Ben ne yaptım, salat kavramının bağlı kalma anlamını alarak salat namaz kılmak değil,kurana bağlı kalmak diye açıklıyordum. Yani anlayacağın 1400 senelik literatürü bür kenara bırakarak canımım istediğine göre kuranı rasyonelleştiriyordum. Eğer namaz kılıyorsan bana sadece secdeyi bile kurana göre tarif edemezsin, dolayısıyla online kurancılık balonunda patlamış olur. Bence hiç deneme. Çünkü tereciye tere satmış olursun. bak bakalım ne demişim yazımda,sanamı söylemişim inananlaramı demişim-anlamadan muhalefet yapma dinimi senden öğrenicek değilim zira benden çok senin din dersine ihtiyacın var onlıne ateistcilik balonunuz ne kadar fasafisoysa benimde online kurancılık yapmak gibi bir şeye zerre kadar ihtiyacım yok banane sizin inancınızdan ben bu başlık altında inanlaraa konuşuyorum sen karışma istersen her söylenene atlamak bu olsa gerek.. ****************** Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 bak bakalım ne demişim yazımda,sanamı söylemişim inananlaramı demişim-anlamadan muhalefet yapma Banada cevap vermişsin ama ALINTI(se-da @ Jun 27 2007, 10:18 PM) hayır efendim kuran darkalıpların içinde asla kalmamıştır ve gayet açık ve nettir,şimdiden sonra yazdıklarım inanan insanların dikkatine; Kırmızı işaretlediğim kısım bana cevap idi bende cevap verdim. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2007 bak bakalım ne demişim yazımda,sanamı söylemişim inananlaramı demişim-anlamadan muhalefet yapmadinimi senden öğrenicek değilim zira benden çok senin din dersine ihtiyacın var onlıne ateistcilik balonunuz ne kadar fasafisoysa benimde online kurancılık yapmak gibi bir şeye zerre kadar ihtiyacım yok banane sizin inancınızdan ben bu başlık altında inanlaraa konuşuyorum sen karışma istersen her söylenene atlamak bu olsa gerek.. ****************** Sayın seda hanım,burası herhangi bir şahsa ait özel bir yer değil. Bunu bildiğinizi sanıyorum. Tartışma forumlarında isteyen istediği gibi istediği kişinin yazısına kurallara uyduğu müddetçe muhalefet edebilir.Dolayısıyla sen karışma deme yetkiniz yok. Hem ayrıca siz benim üzerimden prim yapmaya çalışarak ilk defa konuya müdahil oldunuz.Bakınız. konu başlığı ile alakalı bir şeyler söylemek istiyorum,islamın tek kaynağı KURAN dır,dinimizde ne mezhep ne tarikat nede rivayetler vardır.ben bir müslümanım ama sayın katakuta arkadaşımızın bu söylemlerine bir yönde hak veriyorum.islamla alakasız hurafeleri hükümleri islma sokuşturup sırf çıkarları için insanları dininden imanından soğutan o çok sevgili alimlere sesleniyorum,ölüsünede dirisinede (iyi niyetlilerini tenzih ederim) tertemiz bir dini bu hallere soktuğunuz için memnunmusunuz? kuranda olmayan konular hakkında hüküm koyarak,insanları her hareketi ile günahkar bir mahluk seviyesine düşürdüğünüz için memnunmusunuz? melek değiliz bizler insanız,günahımızla sevabımızla allahın kuluyuz size ne oluyorki hüküm veriyorsunuz? yok kırmızı giymek mekruh,altın takmak haram,müzik dinlemek günah,resim yapmak günah şiir günah,ipek giymek haram şu haram bu haram,zart günah zurt günah yeter yeter..... bu neya kaç tane insan sizin rivayetleriniz yüzünden dinden çıktı,insanları dininden imanından soğuttunuz memnunmusunuz?? insanlar kuranı mushaflayıp duvara çivilerse,cenazeden cenazeye ölüleri için açıp okuyup sonra tekrar yerine koyarsa ortalık bunlara kalır işte.sizin saltanatınız buraya kadar artık,arkadaşlar lütfen artık açıp okuyun,kuran apaçık bir şekilde hiçde kafa karıştırmayacak kadar net,ve ondan başka inanın hiç bir şeye ihtiyacınız yok..sizi meshepsizlikle suçluyacaklar bırakın suçlasınlar sizin için allahın sözleri yeter başka hiç bir şeye ihtiyacınız yok.. ben bile kaç yıl sırf bu hurafeler yüzünden çelişkiler içinde yaşadım,az daha dinden çıkıyordum neyseki aklı selim bir insan çıktıda karşıma doğruları görmeme yardımcı oldu. alın sizin o çok güvendiğiniz rivayetlerin çelişkilerine Bu durumda benim sessiz kalmamı bekleyemezsiniz. Alıntı
Φ se-da Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2007 Sayın seda hanım,burası herhangi bir şahsa ait özel bir yer değil. Bunu bildiğinizi sanıyorum. Tartışma forumlarında isteyen istediği gibi istediği kişinin yazısına kurallara uyduğu müddetçe muhalefet edebilir.Dolayısıyla sen karışma deme yetkiniz yok. Hem ayrıca siz benim üzerimden prim yapmaya çalışarak ilk defa konuya müdahil oldunuz.Bakınız. Bu durumda benim sessiz kalmamı bekleyemezsiniz. hayır efendim kuran darkalıpların içinde asla kalmamıştır ve gayet açık ve nettir,şimdiden sonra yazdıklarım inanan insanların dikkatine; bakın bakalım nasıl başlamışım,evet konuya girişim sizi örnekleyerek ama daha sonraki yazımda yazdıklarım inananların dikkatine diye başlıyor tamam çok rica ederim tartışmayalım,kimseyi kırmak istemiyorum ama dediğim gibi ben sadece inanlara bir şeyler söylemek istedim,sizin inancını gerçekden beni alakadar etmiyor kimseyide etmemeli konu islam sünnet ve kuran,inanç inançsızlık değilki sizi ikna etmeye çalışıyım..hoşcakalın Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2007 hayır efendim kuran darkalıpların içinde asla kalmamıştır ve gayet açık ve nettir,şimdiden sonra yazdıklarım inanan insanların dikkatine; bakın bakalım nasıl başlamışım,evet konuya girişim sizi örnekleyerek ama daha sonraki yazımda yazdıklarım inananların dikkatine diye başlıyor tamam çok rica ederim tartışmayalım,kimseyi kırmak istemiyorum ama dediğim gibi ben sadece inanlara bir şeyler söylemek istedim,sizin inancını gerçekden beni alakadar etmiyor kimseyide etmemeli konu islam sünnet ve kuran,inanç inançsızlık değilki sizi ikna etmeye çalışıyım..hoşcakalın Seda hanım,tartışıp tartışmamak tamamen sizin kararınıza bağlı bir şey, o konuda size bir şey diyemem.Ama ileti astıktan sonra mutlaka ben veya birileri olmsuz veya olumlu değerlendirme yapacaktır.Buna engel olamazsınız. Ayrıca benim kimseyi kırmak gibi niyetim yok,sizinde olduğunu sanıyorum.Birbirimize saygı ölçülerini aşmadığımız müddetçe neden kırılalım ki? Dolayısıyla gereksiz yere alınganlık yaptığınızı düşünüyorum. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 10 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 10 Eylül , 2007 "Hadis" ve "Sünnet" konusunda Yanılgılar "Hadîs ve Sünnet" Kavram Kargaşası: Hadîs sözlük anlamında ifade edilen söz ve söylem anlamlarına gelmektedir. Ancak daha sonraki süreçte Resulullah’tan rivayet edilen sözler anlamında kullanılmış ve İmam Şafii’nin yorumuyla Sünnet kavramıyla özdeşleştirilmiştir. Hadîs Kur’an’da “hadîs” ve “ahâdis” kipleriyle 28 yerde geçmektedir. (4:42,78,87,140; 6:68; 7:185; 12:6,111; 18:6; 20:9; 23:44; 31:6; 33:53; 39:29; 45:6; 51:24; 52:34; 53:39; 56:81; 66:3; 68:44; 77:50; 79:15; 85:17; 88:1 ) Istılahi anlamın en geniş anlamda sözlük anlamına tabi olduğunu hatırda tutarsak, Kur'an, kendisinden başka hiçbir Hadîsin/sözün/söylemin iman edilecek, nass değeri olabilecek bir söz/söylem olamayacağını muhkem biçimde ifade etmektedir. Çünkü her Hadîs söz/söylemdir ancak her söz ıstılahi anlamda “Hadîs/Rivâyeti ân Resûl” değildir. Dolayısıyla Kur’an’ın geniş anlamda kullandığı Hadîs/söz ifadesi Resulullah’a atfedilen sözleri de kapsamaktadır. Kur’an’ın temel ilkelerinden biri de şudur: Sözlerden/Hadîslerden bir söz olan ancak ahsen'ul hadîs olan Kur’an’ın yanında başka hiçbir sözün/hadîsin ona eş koşulamayacağı yani Kur'an'la aynı değerde kabul edilemeyeceği daha da açarsak: Nass, evrensel dinsel kaynak olarak asla Kur’an dışında bir hadîsin/sözün “iman” edilecek bir söz olamayacağıdır: Bundan sonra hangi söze inanacaklar?” (Ar’af 7:185) Artık Allah'tan ve O'nun delillerinden sonra hangi söze inanırlar? (Ahkaf 45:6) "Kuran'dan başka hangi söze inanacaklar?" (Mürselat 77:50) Kur’an uydurulmuş bir söz değildir. (Yusuf 12:111) “İnsanlar arasında, bir bilgisi olmadığı halde Allah yolundan saptırmak için gerçeği boş sözlerle değişenler ve Allah yolunu alaya alanlar vardır. İşte alçaltıcı azap bunlar içindir”. ( Lokman 31:6) Kur’an’da anlatılan bu kriter Kur’an öğrencisi/öğretmeni olarak tanınan İbn-i Mesûd’dan aktarılan şu sözle de teyit edilmektedir: “En güzel hadîs Allah’ın Kitabıdır.” (Buhari, 78, Edeb, 70, 6:96, İ’tisam 2, 8:139) Bu tarihi ifadeyi karşılaştırın: Kur’an Zümer 39:18 “Helal, Allah’ın, Kitabında helal kıldıklarıdır. Haram da O’nun, Kitabında haram kıldıklarıdır. Hakkında bir şey söylemeyip susutuğu şeyler de affettiklerindendir (mübah şeylerdir)”’ (Tirmizi, Libas: 6, İbn-i Mace, Atime: 60) Bu tarihi bilgi de yukarıdaki Kur'an ayetleriyle uyum göstermektedir. Burada vurgulamak istediğimiz şey Kur’an’ın İlahî olması hasebiyle Nass olması Nass olması sebebiyle de Furqan yani doğruyla yanlışı ayırd edebilme cetveli olmasıdır. Yoksa tüm Hadîs rivayetlerini yok saymak, reddetmek değil onların konumunun tarihi/yardımcı bilgiler sınıfında değerlendirilebilecek bir konumda olduğunu belirtmektir. Kur'an dışında hiçbir kaynak Furqan olamaz. Evrensel hükümleri ve ölçüleri koyarak diğer tüm sözleri/hadîsleri ilzam eden, çöpe atılıp atılmamasına, faydalanılıp faydalanılmamasına karar veren tek Furkan Kur’an’dır. Bu anlam çerçevesini belirledikten sonra Allah Resulü'ne ait olduğu ifade edilen hadis'in ne olduğuna cevap verebiliriz. Hadis metinleri anlamları (mâna ile) rivayet edilen lafızları ise rivayet edenlerin (râvilerin) ifadelerinden oluşan Allah Resulü'nden geldiği rivayet olunan sözlerdir. Belirli isnad zincirleriyle gerçekten Resul'e kadar ulaşıp ulaşmadığı sıhhat derecelerine göre derecelendirilmiş bilgi aktarımlarıdır. Sünnet (Sûnnah) kelimesi Kur’an-ı Kerim’in sekiz suresinin 14 yerinde geçer. Bunlardan ikisi çoğul, diğer yerlerde ise tekil olarak zikredilir. ‘s.n.n.’ kökünden gelen sünnet kelimesi sözlükte:tutulan yol, hal, tavır, gidişat, tavır, çığır, kanun, adet, hüküm, olaylar ve yol manalarında kullanılır. Kur’an’da ise ‘sünnet’ kelimeleri genelde değişmez kanunlar için kullanılmıştır. Hz Peygamber’in izlediği yol, hareket tarzları ve yaşayış halleridir. (Al-i İmran 3/137, Fatır 35/43) Dolayısıyla hadis, Hz. Peygamber'e ait olduğu iddia edilen bir "söz rivayeti" iken diğeri yani Sünnet bu sözleri de aşan "uygulamalar" bütünüdür. Aşağıdaki örnekler bunu kanıtlamaktadır: Abdurrahman b. Mehdî’nin (ö. 198/813) şöyle dedigi rivayet olunmuştur: Sûfyan Sevrî Sünnet konusunda değil, fakat hadis konusunda bir otorite (imam) idi; Evzaî (ö.157/774) için ise aksi sözkonusu idi. İmam Malik (ö.179/795) ise bu iki özelligi şahsında mükemmel bir biçimde bir araya getirmiştir. Ebû Dâvûd (ö. 275/888) “Bu hadiste beş Sünnet bulunmaktadır." Yani amelî kurallar niteliğindeki beş husus bu hadisten çıkarılabilir demektedir. İmam Mâlik’in, “Bu aynı zamanda bizde olan Sünnettir”, “Fakat bizde olan Sünnet şudur” ya da sıkça bizim uygulamamız (emr veya amel) şudur.” ya da “üzerinde görüş birliğine vardığımız uygulama (emru’l-mûctemâ aleyh) şudur.” Bazen, “yerleşmiş olan Sünnet budur (kad medat es-Sûnnetû) sözlerinden o sıradaki (Medine’deki) uygulamaların Sünnet kapsamında degerlendirildigini anlamaktayız. Hadis ve Sünnet Konusunda Yanılgılar: a) Gelenekçi Yanılgılar: İlk dönemde İlim ehli arasında yaygın olmayan kavram kargaşası zaman içerisinde şekillenen mezhep çatışmalarının da etkisiyle çeşitli resmî söylemlerin inşâ edilmesine zemin hazırlamıştır. Bu söylemlerin şekillendirilmesi sırasında Hz. Resul ve sonrası "erken İslami çağlarda" yüklenmeyen kimi anlamlar Hadis ve Sünnet kelimelerine yüklenir hale gelmiştir. Yukarıda özetle vermeye çalıştığımız kavram çerçevelerinden bağımsızlaştırılaştırılmıştır. · Hadis sanki Allah Resulü'nün dilinden aynen duyulmuş gibi algılanır hale gelmiştir. Böylesi bir algılama hadisleri orta ve geç dönemlerde incelemeye çalışan alimlerin sanki Allah Resülü'nü eleştiriyormuş gibi (!) suçlanmasına sebep olmuştur. Hadislerin "lafız ve mâna ile Allah Resulü'nün sözü" olarak sanılması hadislerin aslında Allah Resulü'nden rivayet olunan ona atfedilen sözler olduğu gerçeğinin unutulmasına yol açmıştır. Bu sebepledir ki hadisin sıhhat derecesi vardır. Yani "söz konusu rivayetin Allah Resulü'nün sözü olma ihtimalinin olasılığı" Oysa bugün itibariyle herhangi bir hadis kitabını okuyan kimse sanki Televizyonda Resulullah'ı izler gibi, onun ses kaydını dinler gibi hadisleri okumaktadır. Bu yanılgı sebebiyle hadislere ilmi kriterleri gözeterek eleştirel yaklaşan kimi alimler/araştırmacılar sünneti reddetmekle(!) Resul'e itaat etmemekle(!) vb. ağır ithamlarla suçlanabilmektedir. Bu şahsiyetlere Ûstad Muhammed el-Gazâli ve Şehîd Seyyid Kutub örnek gösterilebilir. · Gelenekçi yanılgıların bir diğeri de Hadis ve sünnetin eşanlamlı olarak kullanılmasıdır. Oysa yukarıdaki anlam alanlarında da gördüğümüz gibi iki farklı şeyi ifade etmektedirler. Sünnet nesilden nesile uygulana gelen Allah Resulü'nün Kur'an uygulamalarıdır. Bir amelin uygulanıyor olması ve bu uygulamanın mütevatir bir biçimde bize kadar yaşanmış olması sağlamlık olarak çok yüksek bir dereceyi ifade etmektedir. Ancak hadis ise bir uygulama değil bazen uygulamalardan da bahseden sözleri/rivayetleri ifade etmektedir. Ayrıca bu rivayetler sünnetler gibi uygulama ile değil sözel aktarımlarla kitaplara geçmişlerdir. Dolayısıyla uygulamalarla sözleri eş değerde tutamayız. Gelenekçi yanılgı uygulamaların önemine ve sağlamlığına atıf vererek sağlamlık derecesi daha düşük bir konumda olan rivayetleri onunla eş tutmakta ve sünnetin kanatları altında hadisleri dokunulmaz kılmaktadır. Bu ise başta hadis ilmi olmak üzere tahkik ehline haksızlıktır. Reddiyeci Yanılgılar Özellikle Modernizmin getirdiği aşağılık kompleksiyle hareket eden ve oryantalist tezlerin yeşile boyanmış kimi tekrarları olarak tanımlayabileceğimiz kimi modernist islam söylemleri ve bunlara ek olarak tamamen samimi ama aceleci olarak ortaya çıkan sadece Kur'an'ı savunan bazı Müslümanlar'ın hadis ve sünnet kavramlarına yaklaşımları da çeşitli yanılgılar içermektedir. · Örneğin gelenekçi "hadis=sünnet" yanılgısı aynı şekilde tekrarlanmakta ve bu tüm Kur'anî sünnetlerin tasfiyesine mazeret olarak öne sürülmektedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi tanım olarak ve nitelik açısından birbirlerinden farklı olan iki şey aynı kefede değerlendirilerek aynı kriterler eşliğinde eleştirilmektedir. Oysa bu teknik bir hatadır. "Kur'an'dan başka hiçbir kaynağa başvurmama" önyargısı hadis metinlerinin muhakak yanlış olması gerektiği, Kur'an'la çatışması gerektiği" önyargılarına yol açmaktadır. Ayrıca bir uygulamanın (sünnetin) Kur'an'a uygun olması ve bizden önceki Müslüman nesillerce kitlesel olarak uygulanarak bize intikal etmesinin bu yaklaşım sahiplerince hiçbir değerinin olmaması sorgulanmamaktadır. Oysa Aklen böylesi uygulamalar üzerinde böylesi kitlesel bir konsensüs bulunuyor olması bu uygulamaların Allah Resulü ve arkadaşlarından bize ulaştığının güçlü bir delilidir. Tıpkı Hz. İbrahim'in sünnetlerinin Hz. Muhammed'e kadar ulaşması gibi. Namazın kılınış şekli, Allah Resulü'nün Kur'an ahkamını uygulayışı da bize bu mütevatirlik eşliğinde ulaşmaktadır. Önce Sünnet=Hadis yanılgısına ortak olup sonra kimi uydurma ve zayıf rivayetler gerekçe gösterilerek başka bir kategorinin reddediliyor olması teknik bir kıyas hatasını ifade etmektedir. Bu açıdan Hadis ve Sünnet reddiyeciliği anlamaya yönelik, doğru olma ihtimalini de gözönüne alan bir yaklaşım değildir. Oysa Hadis rivayetleri incelendiğinde görülecektir ki çoğu metin Kur'an'ın nüzul ortamını anlamamıza, Kur'an kelimelerinin o dönemde nasıl kullanıldığını öğrenmemize yardımcı olmaktadır. · Hadislere yönelik ikinci yanılgı ise onların 200 yıl sonra yazıya geçirildiği ve bu sebeple güvenilmez metinler oldukları önyargısıdır. Oysa yapılan tarihi araştırmalar göstermektedir ki takriben 80 ilâ 100 yıl içerisinde yazıya geçirilmiştir ve sonrasında toplanmıştır (tedvin). Bu süre hadislerin unutulmasına ya da güvenilirliklerinin zedelenmesine yol açmaz çünkü bilinmektedir ki "Musannef"ler bulunmaktadır. Sahife ve Musanneflerden sonra da Muvatta ve diğer kitaplar derlenmiştir. İlmi olarak baktığımızda sözel kültürün güçlü olduğu arap toplumunda rivayetlerin hıfz edilmiş olması ve kısa bir zaman aralığı sonrasında yazıya geçirilmiş olması hadislere yönelik "sonradan yazıldılar doğru olamazlar" iddiasını havada bırakmaktadır. Ayrıca Ehl-i Beyt kanalıyla gelişen başka bir rivayet kültürü de çoğu noktada benzerlik gösteren bilgiler sunmaktadır. Burada seçici olmakla süpürücü olmayı ayırıyoruz. Furkan'ın ilkeleriyle metinlere yaklaşmak gerekiyor. Bu metinlere önceden olumsuz bir bakış geliştirmeden önce bunu yapmak gerekiyor ki adaletli olunabilsin. · "Hadis sayılarının çok fazla olduğu dolayısıyla bu kadar hadisin Resule ait olamayacağı" yanılgısı. Hadis metinlerinin otoritelerini anlatmak için bazı ehl-i hadis kitaplarında hadislerin rakamları tekrar sayılarıyla birlikte anılarak çok gösterilmiştir. Gelin görün ki bu övünme söylemi süpürücülerin elinde bir silaha dönüşmüştür. Oysa hem sahabelerin (özellikle de Ebu Hureyre'nin) hem de Buhari gibi eserlerin rivayet sayıları tekrarları düşüldüğünde gayet makûl rakamlara ulaşılmaktadır. Örneğin Ebu Hureyre tekrarlarıyla beraber 5374 tekrarsız olarak 1336 başka bir sayıma göre ise tekrarsız 1579 Hadîs rivayet etmiştir. (Bkz. Cevamiu's - Siyre, s. 276) · Bu yanılgıların yanında hiçbir ilmi değere haiz olmayan art niyetli zannî teoriler de yeni önyargıların doğmasına sebep olmaktadır. Örneğin Ebu Hureyre'nin hiç yaşamadığı(!) hadis kitaplarının aslında İslam düşmanlarınca İslam'ı yıkmak için yazıldığı(!) Hadis kitapları yazarlarının Arap olmadığı(!?!) gibi garip, komik ve art niyetli iddialarla desteklenmektedir. Allah Resulünden rivayet olunan sözlere zaman içinde başka sözlerin karışmış olması, kimi dönemlerde kimi çevrelerin sistematik olarak hadis üretmeleri, rivayetlerin aktarım sürecinde aktaranların örfi öncüllerin metinlere etki etmesi gibi etkenler elbette vakidir. Ama tüm bunlar yine "hadis ilmi" içerisinde kritiğe tabi tutulmuştur ve bizim sorumluluğumuz bu eleştirel ama saygılı yöntemi sürdürmektir. Bu yöntem sayesinde adaletsizlikten kaçınabiliriz. Bu bağlamda Dünyada Muhammed Abdûh, Tahir b. Aşûr, Muhammed Gazâli, Emin Ahsen Islâhî, Muhammed Imârâ gibi alimlerin temsil ettiği dengeli hattı, kendi coğrafyamızda ise Said Çekmegil, Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu, Mustafa İslamoğlu gibi isimlerin çabalarını örnek olarak gösterebiliriz. Dengeli olmak yanılgılardan bizi azâmi ölöüde uzak tutacaktır. İlim ahlakını kazandıracaktır. Bülent Şahin Erdeğer HAKSÖZ Alıntı
Φ hasanlorke Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2007 Konu ile ilgili şahsi fikirlerim şöyledir.Kuran dinin tek hüküm kaynağıdır.Allah,peygamberler dahil kimseye dine hüküm koyma yetkisi vermemiştir.Bu sadece Allah'ın tekelinde tututuğu bir yetkidir.Dolayısı ile Kuran dinin tek hüküm kaynağıdır.Bu yetkinin Allah ile beraber bir başkasında olğunukabul etmek şirke girer.O yüzden peygamberin kendi şahsi sözleri veya herhangi bir şahsın kendi sözleri din hükmü yapılamazlar.Bunu yapan dine hüküm koyma yetkisini Allah ile beraber bir başkasına verir ki bu açık şirke girer. Peygamberin Kuran vahyine kendinden en ufak bir ekleme yapması durumunda Allah'ın ne yapacağı Hakka suresinde geçmektedir. HAKKA 43-47 43. Âlemlerin Rabbi'nden bir indiriştir o. 44. Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, 45. Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık. 46. Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik. 47. Sizin hiçbiriniz ona siper de olamazdınız. Ayetten peygamberin Kuran vahyine kendinden en ufak bir ekleme yapamayacağını anlayabiliyoruz.Böyle bir şey yapması durumunda da Allah'ın gazabı ile karşılaşacağı ayetler bize haber veriyor.Çünkü dinin hükümlerini yanlız Allah belirleyebilir. HUD SURESİ 1 2 1. Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı hale getirilmiştir. 2. Ki başkasına değil, yalnız Allah'a ibadet edesiniz! Kuşkusuz, ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim. Hud suresindeki ayetlerden , Kuran ile yanlız Allah 'a ibadet etme iilişkisini görüyorum..Peygamberin sünneti dahil dinleştirilemez.Yani din hükmü haline getirelemez.Şöyle bir örnekle açıklayabilirim.Abdestin geçtiği ayette "yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın" der.Biz biliyoruz ki peygamberimiz ayüzünü yıkarken ağzına ve burnuna da su veriyordu.Şimdi kişi bunu yapmayıp sadece yüzünü yıkarsa o abdest geçerlidir.Biri çıkıp derse ki "hayır sen ağzına ve burnuna su vermedin abdestin geçerli olmaz" Bu dine bir hüküm ilave etmek olacağından açık şirktir.Peygambermiz gibi yapmak elbette güzeldir.Fakat burdaki gibi ağza ve burna su vermeyi de din hükmü yaparsak dine hüküm ilave etmiş oluruz ki ,bu şirke girer.Kişi , Kuran'da yazdığı şekilde sadece yüzünü yıkayarak ta abdestin bu bölümünü yerine getirebilir...Bunları demek peygamberin sünnetine karşı olmak değil sadece dinin hükümlerini sadece Allah'ın belirleyebileceğini anlatmaktır Kişi ,Kuran'dan ne anlıyorsa dinini o şekilde yaşayabilir.. ile ilgili şahsi fikirlerim böyledir. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2007 hayır efendim kuran darkalıpların içinde asla kalmamıştır ve gayet açık ve nettir,şimdiden sonra yazdıklarım inanan insanların dikkatine; Zümer Suresi 3." Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'ndan başkasını veliler edinerek, "biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz" mezhebsiz hurafesiz rivayetsiz şeyhsiz tertemiz bir din için islamın özü için herkesein duyarlı olmasını istiyorum. bir müslüman dinini hem evrensel ilan edip hemde parçalara bölemez. bir müslüman Kuran hristiyanları azarlarken.çıkıpta dinini mezheplere bölemez. bir müslüman Kuranı okuyup yukarıdaki ayetleri görüp dinini parçalara bölemez. bir müslüman Hak kelimesini insan sözüne yakıştırıp söyleyemez. orta derecede Kuran okuyan bir insanın rahatlıkla fark edeceği bir konudur. ve tehlikeli bir konudur.zira insan sözüne hak dersen dinden çıkarsın hak yalnız Allahtan gelendir.kimse insan sözüne hak diyemez. :78 "Onlardan bir zümre vardir, aslinda Kitap'tan olmayan birseyi siz Kitap'tan sanasiniz diye, dillerini Kitap'la egip bükerler. O, Allah katinda olmadigi halde, "Bu, Allah katindandir." derler. Bilip durduklari halde, Allah hakkinda yalan söylerler son söz= kul ile allah arasına kimse girmemeli,her insanın yalnız kendi amelleri ile değerlindirilicektir unutmayın.. ülkemizde sadece hadis kültürü degil ayni zamanda bir hadis ekonomisi yarattilar.Hadisleri bir piramid olarak düsünün,tabani genis yükseldikce sivrilesen,neden bunu yazdim,peygamberimiz döneminde ve onun vefatini takiben normal olarak hadislerin en cok olmasi gereken dönemdir,halbuki tam tersi olmus,o dönemde hadis sayisi yok denecek kadar az fakat 1400 yil sonra ise milyonlara tirmanmis,bu hem peygambere hem dine saygisizliktir ihanettir,Allaha sirk kosmaktir.Hadisleri Kuranin önüne gecirenler ALLAHTAN KORKMAYANLARDIR.Ayetleri kendi kafalarina göre yorumlayanlar Allaha sirk kosmaktadirlar.Ayetlerin yorumlanmasi ilim isidir,Kurandaki zinet sözünü kadinin vücüdu olarak yorumlayanlar iste bugün Türkiyede tesettür harbi yapanlardir.Cünkü onlar icin kadin hep bir mal olarak mevcuttur.Kadinlarini kizlarini paketleyenler baskalarinin kadin ve kizlarina gözlerini dürbün yaparak bakmaktadirlar.Allah insanlari giyimleri ve kafalarina taktiklari ile yargilamiyacaktir,Allah insan icin ne yaptin diye soracaktir.müslümanlik giyim kusam dini degildir,muhakkakki ciplakta gezilmeyecektir ama kadinlara karsi bu kadar kati yasalar dinimizde yoktur,bunlar dinin erkek dini olarak yorumlanmasindan kaynaklanan düzmecelerdir. saygilarla Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2007 Allaha sirk kosmaktir.Hadisleri Kuranin önüne gecirenler ALLAHTAN KORKMAYANLARDIR.Ayetleri kendi kafalarina göre yorumlayanlar Allaha sirk kosmaktadirlar.Ayetlerin yorumlanmasi ilim isidir,Kurandaki zinet sözünü kadinin vücüdu olarak yorumlayanlar iste bugün Türkiyede tesettür harbi yapanlardir. dini olarak yorumlanmasindan kaynaklanan düzmecelerdir. saygilarla hep derim, bu dinin meselesi bu dine inanmayanlardan ziyade inananları iledir, dogrusu inandıgını sananlardır, Kur'an'dan habersiz, Peygamberden bi haber, atalarının dinini yaşayanlardır. Atalarını PUT yerine koyanlardır, yanılmaz sananlardır atalarını, gerçek ve sözel putları olanlarldır, kısacası Müşriklerdir. Peygamber ilkin müşrikleri dize getirmişdi, peygambere 'din' satmaya çalışan müşrikler... Allah'dan başkasına aşırı baglılık sunan, duyan her kişi müşrikdir ve müslüman degildir. aksini iddia edenlerle tartışabiliriz. bir kaç dogruyu sıraladıktan sonra ne diye yanlış fikirleri sıralıyorsun sayın politika. lütfen 'zinet'i bize ilme sadık kalarak açıklarmısın. ? *** bekliyoruz. selamlar. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2007 Zinet=Süs,bezek zinet esyasi-süs esyasi Ayetteki zinet,kadinlarin süslerinden bahseder,ayetlere mecazi manalar veripte onlari kendi düsüncelerimize göre yorumlayamayiz,eger böyle olursa o zaman kavram kargasasi dogarki buda Allahin dinini yozlastirir.Kurandaki her kelime kullanildigi ayete göre ayri bir anlam tasir.Ayettekadinlarin süslerinden bahsedildigi acikca ortadadirki ayaklarindaki halhallari bile özel olarak vermektedir.Hem Allah c.c kadinlarin vücutlarini zinet olarak anlatma yolunu neden secsinki,acikcA BUNU EMREDER emrettigi ayetler vardir.böyle üstü kapali sekilde insanlara bildirme geregini Allah c.c duymamistir. Ayette kesin olarak emredilen gögüslerin kapatilmasidir ve basin örtülmesine atif vardir.gögüslerin örtülmesi ise ister bastaki bir örtü ile ister boyundaki örtü ile olsun acikca zikredilmistir.umarim ki ilmi anlamda zineti kisa ve özde olsa anlatabildim. saygilarla Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2007 Zinet=Süs,bezek zinet esyasi-süs esyasi Ayetteki zinet,kadinlarin süslerinden bahseder,ayetlere mecazi manalar veripte onlari kendi düsüncelerimize göre yorumlayamayiz,eger böyle olursa o zaman kavram kargasasi dogarki buda Allahin dinini yozlastirir.Kurandaki her kelime kullanildigi ayete göre ayri bir anlam tasir.Ayettekadinlarin süslerinden bahsedildigi acikca ortadadirki ayaklarindaki halhallari bile özel olarak vermektedir.Hem Allah c.c kadinlarin vücutlarini zinet olarak anlatma yolunu neden secsinki,acikcA BUNU EMREDER emrettigi ayetler vardir.böyle üstü kapali sekilde insanlara bildirme geregini Allah c.c duymamistir. Ayette kesin olarak emredilen gögüslerin kapatilmasidir ve basin örtülmesine atif vardir.gögüslerin örtülmesi ise ister bastaki bir örtü ile ister boyundaki örtü ile olsun acikca zikredilmistir.umarim ki ilmi anlamda zineti kisa ve özde olsa anlatabildim. saygilarla sayın politaka lütfen bu konularda ki bilmezliginiziz ötesine geçmeyin.Kur'an'ı okurken bütünlügünü göz önüne almak lazımdır. siz daha söz konusu NUR; 31 ayetini bütün olarak degerlendiremiyorsunuz, yanlış okuyorsunuz ya da yanlış yerden bilgilenmişsiniz. ***************************** Bu ayetde kadınlara, teşhir etmeleri yasaklanan 'zinet' ten maksadın ne oldugu konusunda farklı görüşler vardır, bunu belirtim. Bir görüşe göre bu zinetten maksat, küpe, bilezik, yüzük ve gerdanlık gibi süs takıları ile sürme, kına, vb. şeylerdir. Bu yoruma göre bu tür zinet eşyasının bedebde teşhiri kadınlar için haramdır. Elbisede zinet olmakla beraber, gizlenmesi mümkün olmadıgı için ayette digerlerinden istisna edilmiştir. diger bir görüşe göre ve kuvvetli görüşe göre ise, ayette ki 'zinet' tabiri, kadının vucudunu ifade ederki, buna göre yasaklanan, süs eşyalarının teşhiri degil, vucudun teşhiridir. Bu yasaklamadan istisna edilen 'görünen kısım' ise, kadının yüzü, elleri ve 'bir görüşe göre' ayaklarıdır. gizlemekde oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar, dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler. müslüman kadınların, söz konusu zinetlerini gösterebilecek olanlardan biride 'kendi kadınları' olarak ifade edilen ve mümin kadın olarak kabul gören kimselerdir. buluga ermemiş çocuklarında zinetleri görmesinde bir sakınca görmemiştir ayet. neden şehvet ve cinsi istek gücüne ulaşmamış çocuklar söz konusu yasakdan istisna tutulsun. ya da cinsi gücü olmayan, yaşlı vb. kişiler istisna tutulsun.. namus ve iffetlerini esirgemeleri, bakışlarını haramdan korumaları istenmektedir. sonra görünenler hariç zinetlerini göstermemeleri istenmektedir... zineti vucut olarak aldıgımızda, yasaklanan vucutların teşhiridir, süs eşyalarının teşhiri degil. belkide ayetde her iki anlamada geliyor. dogrusunu Allah bilir. burada önemli olan nokta müslüman kadın için örtünmenin İlahi bir emir oldugudur, konunun özü budur. Lafzen, "gizledikleri güzellikleri/cazibeleri bilinsin diye". Yedribne bi-erculihinne ifadesi deyimsel olarak darabe bi-yedeyhi fî mişyetihî (yürürken kollarını salladı) ifadesiyle benzeşmektedir (bu anlam örgüsü içinde Tâcu'l-Arûs'da kaydedilmiştir) ve dolayısıyla, tahrik edici bir yürüyüşe işaret etmektedir. Muhammed Esed'in de belirtigi gibi, 'anlam örgüsü içinde'... salt sizin bakış açınızdan baktıgımız zaman ayet biraz eksik -haşa- gibi gelir.. Ahzap; 55. [Fakat] onların babalarına, oğullarına, kardeşlerine, erkek kardeşlerinin veya kız kardeşlerinin oğullarına, kadın hizmetçilerine yahut sağ ellerinin sahip olduğu [kadın köleleri]ne [serbestçe görünmelerinde] bir mahzur yoktur. Ama [ey Peygamber eşleri, her zaman] Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; şüphesiz Allah, her şeye şahittir. bu sürede biraz düşünmek için gereklidir. bir şeyi vurgulamak lazım. islam'ın belirttiği tesettür sadece zahiri degil yani bedeni bir kapanmanın yanında bayanlardan daha farklı beklentileride var, sureti bir kapanma ve sireti bir edep lazım olan... sureti kapanmayı ele alırsak, mü'mineye bu Kur'an da acıkca belirtilmiş, el yüz,ayaklar(hanefilere göre olmayalabilirde) hariç cümle bedenin kapatılması, kapatmaktan kasıt sadece bir kumaş parcası değil örtününde olması gereken kriterleri var, örneğin EFENDİMİZ s.a.v.in "örtülü çıplak" sözüne muhatab olunan giysinin dar veya içi göstermesi asla tesettürce kabul edilemez...! konunun özü kadının yaratılış bakımından tamamen 'zinet' hükmünde yani değerli olmasıdır ve 'zinet' saklanmalı, muhafaza edilmelidir mü'mine tesettür hükmünü yerine getirirken ahlakende, siretende bir mü'mineye yakışır olmalı. selamlar. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.