Φ AynRand Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2007 Bir gün bir yalnızlığa düştüm yine. Başımı ellerimin arasına aldım, sessizce ağlamaya başladım . Önümde yarıya gelmiş bir konyak şişesi 'beni iç' diye fısıldıyordu, 'beni iç'. Sonra yalvarmaya başladı: 'Ne olur' dedi 'ne olur haydi iç beni'. Bir bardak doldurdum, tepeme diktim . Şişe rahatladı, sustu. Hani ellerimiz birbirine değince nasıl oluyorduk? İşte öyle oldum . Hani bakışlarımız buluştuğu zaman, bir başka türlü atması vardı yüreklerimizin. Onu hatırladım . Sonra bir tren hareket etti. Sabahtı. Karşıkarşıyaydık . Konuşuyorduk. Ben sevmek diyordum durmadan. Gözlerim gözlerine soruyordu: 'seviyor musun?' diye. Hep evet diyordu gözlerin, ellerin, dudakların hep evet diyordu. Oysa ki, bir çok hayır diyen insan vardı çevremizde. Örneğin: bir çocuk hayır, diyordu, bir kadın, bir adam ve bir başkası, bir başkası hayır diyordu. Hayır'lar arasında ezilmeğe mahkûmdu evet'lerimiz . Tren ilerliyordu. Gözlerin gözlerime soruyordu ne olacak diye. Sigara üstüne sigara yakıyordum, kadeh kadeh içki içiyordum, fakat bilmiyordum ben de ne olacağını. Bizi sürükleyen bir akıntıydı. Durduramazdık onu, hükmedemezdik ona. Bir anafora rastlayıp yok oluncaya kadar akıp gidecektik işte. Peki anafor nerdeydi? Uzak mıydı? Belki çok yakındı kimbilir. Biz onu göremiyecektik. O, gözlerimizi kör ettikten sonra saracaktı bizi buz gibi kollarıyla. Tren ilerliyordu. Pencereden deniz görünüyordu. Denize akşam güneşi vurmuştu. Renk renk kayıklar gördük kıyılarda. Denize taş atan çocuklar gördük. Uzakta bir balıkçı ağlarını topluyordu. Ve tren ilerliyordu. Kadere yaklaşıyorduk . Bir alacakaranlık bastı zamanı. Gözlerim gözlerindeydi. Ellerini tuttum, titredin. Acı acı bir düdük öttü. Bir şeyler koptu içimizden. Sonra tren durdu, indik, yollarımız ayrı ayrıydı. Şimdi, o gün verdiğin yalnızlığı yaşıyorum . ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN Alıntı
Φ AynRand Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2007 Senden hiç ayrılmamak vardı. Zamanı durdurmak, bütün saatleri parçalamak vardı. İsyan içindeydim. Neydi bu çaresizlik? Bizi çepçevre saran bu dört duvar neydi? Bir ara Tanrıyı düşündüm, peygamberleri, dinleri, kitapları düşündüm. Boş inançlarımız mıydı çaresizliği yaratan? O bizim eserimiz miydi? Öyleyse neden bizden büyüktü, güçlüydü? Bunca yıl neyi aramış, kimi özlemiştim? Madem ki benim olmayacaktın neden seni karşıma çıkardılar? Kim yaptı bunu? Bu kötülükler kimin eseri? Tanrının işi yokta bizi mi görsün? Öyleyse kime inanacağız? O kitaplar ki sabırdan bahsediyor. Ama ne kadar? Nereye kadar? O dinler ki duadan bahsediyor.Kime, niçin ve ne zaman? O peygamberler hiç sevmediler mi? Ben sana inanıyorum kitaplara değil. Ben seni istiyorum. Dua değil. Sabır değil. Artık gideceksin , biliyorum, vakit geç oldu. Yatakta izin kalacak, havada kokun ve yastığın üzerinde bir iki tel saçlarından. Telaş içinde giyinmeye başlayacaksınç çoraplarında eğrilik var diyeceğim, düzelteceksin. Dudaklarını boyarken, eğilip ensenden öpeceğim. İçin sevgiyle dolacak. Gözlerin ışıl ışıl üzülme,üzülme diyeceksin, yine geleceğim. Ya gelmezsen? Hayır hayır geleceğine inanıyorum. Yine gideceğini bilmek kötü. Dayanılmaz bir şey bu. Hatırlıyorum; elini uzattın, Allahaısmarladık dedin ve gittin. Gözden kayboluncaya kadar baktım arkandan, sonra kapıyı kapattım, bir başka kapı açıldı yalnızlığa. Yürüyemiyordum, oturamıyordum. Yattım, uyuyamadım. Sanki yerçekiminden kurtulmuştum, boşluktaydım, ağırlığım kalmamıştı. Elimde, tam nabzımın üzerinde bir saat işliyordu her şeyden habersiz. Çıkardım, duvara çarptım, parçalandı ve durdu. Fakat sadece saatin sesiydi kaybolan. Yoksa zaman ilerliyordu.. Ümit Yaşar OĞUZCAN Alıntı
Φ AynRand Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2007 Dün bir şiir daha yazdım senin için. Önce tuttum karşıma oturttum seni, konuşturdum, güldürdüm,, ağlattım. Her halin hoşuma gidiyordu. Kadındın, ama önce insandın. Güzeldin ama önce iyiydin. Elbette seni yazacaktım, senin için yazacaktım. Bana çok yazıyorsun diyorlar. Bir insana ‘’sen çok yaşıyorsun, artık öl’’ denir mi? Benim yaşamam ve şiirim ayrı şeyler değil ki! Yaşarken şairliğimi yaşıyorum ben. Yürürken, konuşurken. , sevişirken hep şairliğimin içindeyim, o da benim içimde. Birbirimizi tamamlıyoruz durmadan. Sen hiç denize baktığın zaman bir orman gördün mü? Dağların gökyüzüne en yakın olduğu yerde yer altı nehirlerini düşündün mü hiç? Öpüşürken, sevişirken açların , yoksulların yüreği çarptı mı sende? Güldüğün zaman Afrika’da isimsiz bir zenciyi hatırlayıp, onun büyük acısını duydun mu derinden? Senin o güzel gözlerin bende yalnız seni görüyor. Seviyorsan beni seviyorsun, beni istiyorsun benden. Oysa ki ben sende bütün insanlığı, güzelliği seviyorum. Al gözlerimi de kendine bir benim gözlerimle bak. Gör, ne kadar erişilmez; ne kadar yüce olduğunu. Her maddenin bir atomu olduğu gibi bir şiiriyeti de vardır. Bilgin atomu parçalayan, sanatçı ise şiiriyeti bulan, işleyen ve onu sanat eseri haline getiren insandır. Şiir bir köprüdür madde ile ruh arasında. Şiir güzelliğin en yoğun ifadesidir ve nefes alışıdır duygularımızın. Atom gücü, elektrik gücü gibi bir de şiir gücü vardır dünyada. Sanatçı bu gücü ellerinde tutan kimsedir işte. Onu şiir, müzik, heykel ve resim haline getiren mutlu kişidir o. Her zaman her yerde söylemişimdir. ‘’Hayatımdan şairliğimi çıkarırsanız geriye önemli bir şey kalmaz’’ diye. Yazmamı bana çok görmeyin. Ümit Yaşar OĞUZCAN Alıntı
Φ AynRand Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Ağlamak Üzereyim Sen bilinmez bir nedenle, meltem rüzgarları gibi gönlümün kıyısına vuran bir Akdeniz heyecanısın. Sevdaya obur yürek misali suya hasret çatlamış toprak gibiyim. Akşamın hüznünü ellerim senle tutmak, gözlerim senle görmek istiyor. Senle yaşamak, senle ölmek, senle dirilmek yeni sevdalarda... Sen bir ceylansın kaçan, sen bir rüzgarsın coşan, sen bir heyecansın yakan. Ve ben; gözlerimde bir damla yuvarlanmak bilmeyen yaş, varlığına mı yokluğuna mı anlayamadan ağlamak ağlamak ağlamak üzereyim... Alıntı
Φ modernjames Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 çok güzel şiirler; özelliklede son yazdığın "ağlamak üzereyim" olan. duygular , hisler mütüiş tarif edilmiş.. ellerine ve o bizimle paylaşıma aracı olan güzel yüreğine sağlık.. Alıntı
Φ AynRand Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Okuyarak beni bu duygularda yalnız bırakmaman büyük incelik,teşekkürler..SEninde dertleşicek birin varsa sayfa burda Alıntı
Φ AynRand Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Kim Özlerdi Avuç İçlerinin Kokusunu O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer. Utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer. Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer. Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer. O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer. Daha çabuk unutulurdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer. Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer. Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de, kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer. Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer. Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer. Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer. Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer. O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer. O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer. Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer. Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer. Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer. Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer. Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer. Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, kulağına okunacak biri olsaydı eğer. İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde "onca ayrılığın birinci dereceden failidir" denmeseydi eğer. Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer. Issızlığa teslim olmazdı sahiller, kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer. Sen gittikten sonra yalnız kalacağım. Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse... Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!! Can Yücel Alıntı
Φ AynRand Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 6.MEKTUP Gözlerine baktığım zaman susmanın bir sebebi olmalı. Bana kendini anlat. Korkularını, dileklerini söyle bana. Aşktan ne bekliyorsun? Dostluk mu? Al, istediğin kadar... Yüreğimi apaçık önüne seriyorum işte! Orada sevdiğin, isteğin ne varsa al, senin olsun. Sana arzularımın ötesinden sesleniyorum. Aydınlık! sen en güzel aydınlık! Bizi bırakma. Kalplerimizde girmediğin köşe kalmasın. Çek, kurtar bizi insan yaratılılışımızın korkunç karanlığından. İçimizde, ta derinlerde kükreyen o vahşi hayvanı sustur. Düşüncelerimizi tırmalayan o kanlı pençeden kurtar bizi. Unutulmuşların dünyasında biz unutmak istemiyoruz. Haydi sevdiğim sen de aç yüreğini. Dostluğun o ölümsüz ışığı dolsun içine. Saçlarımı okşadığın zaman, annemin eli sanmalıyım ellerini. Dudakalrından yalnız aşkın hazzını değil, dostluğun doyulmaz içkisini de içmeliyim. Bana önce insanlığımı öğret, bana unutmamayı öğret. Seni hiç unutmak istemiyorum. Bilinmeyen içkilerin en zevk dolu sarhoşluğunda yaşayalım seninle. Kurtulalım bu korkulardan, bu çaresizliklerden. Beni hiç unutmayacaksan sev, usanmayacaksan sev. Birlikte yaşadığımız her dakika ömrümüzün bir yılına bedel olmalı. O dakikaları hatıraların sonsuz mezarlığına göemceksek hiç yaşamayalım. Önce zamandan kurtulmalıyız öyleyse. Birbirini yenilemeli saatlerimiz. Yarın bu günü aratmamalı. Yerçekiminden kurtulurcasına aşmalıyız zamanı seninle. O dost zamanı, o dostça zamanları. Bana "gel" dediğin an; mesafeler de anlamını kaybetmeli. Yolları dakikalrla, günleri kilometrelerle ölçmemeliyiz. Beraberliğimiz, bütünlüğümüz hiç bitmemeli. O hiç sönmeyen dostluk ateşinin çevresinde hep böyle elele, dizdize olalım. Ne yağmur söndürmeli o ateşi ne rüzgar. Yüreklerimiz hep böyle ışıl ışıl olmalı alevlerinde. Hadi sevdiğim, sen de aç yüreğini. Bana kendinden bahset. Hep ben ol, durmadan ben ol istiyorum. Dudaklarım kurudu bak! Bir yudum su ver güzelliğnin pınarından. Acıktım dersem iyiliğinle doyur beni. Üşüyorsam; yalnız dostluğunun ateşinde ısınsın ellerim. Benim olma demiyorum. Ama önce ben ol. İnan, ben hep sen olacağım, baştanbaşa sen olduğum için. Aşkta kaybettiklerimizi dostlukla tamamlayalım. Gel, aydınlık, bizi bekliyor.. Alıntı
Φ modernjames Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 sana bu kadar yazma heyecenı veren duygularını hissedebiliyorum. lakin bu nasıl bir heyecanki sana ardı ardına şiirler yazdırtsın..ya da okuduğum yazılarına göre şöyle dile getirsem daha isabetli olur kanımca; bu nasıl bir aşk acısıdırki seni bu kadar duygu deryasında boğmuş..? Alıntı
Φ AynRand Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Kapanmayan eski bir yaranın arada kanaması sadece,duygu deryasında boğulmuştum önceydi ama ölmeden kurtuldum Alıntı
Φ modernjames Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Kapanmayan eski bir yaranın arada kanaması sadece,duygu deryasında boğulmuştum önceydi ama ölmeden kurtuldum anlayabiliyorum hislerini lakin kan kaybından dolayı bünyeninn zayıf düşme ihtimali mevcuttur. bunun için yaranın kapanması gerekirse bedenine yeni taze bir kan enjekte edilmesi gerekir... bu hisler asla unutulması kolay diiğildir. ölebileceğini düşürken du dipsiz deryalarda sonra bir anda farkında olmadan bir yunus çıkagelir ve seni sürükler o güzelim bakire kıyılara.. bu kıyılarada yaşamanı ümit ederim.. Alıntı
Φ AynRand Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 ÇOK güzel ifade etmişsin,özellikle de bakire kıyılar ifadesi çok şey anlattı bana..Hak veriyorum,halden anlar,duyguları okur biri olan sana da çiçek sunuyorum.. Alıntı
Φ modernjames Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 ÇOK güzel ifade etmişsin,özellikle de bakire kıyılar ifadesi çok şey anlattı bana..Hak veriyorum,halden anlar,duyguları okur biri olan sana da çiçek sunuyorum.. çok naziksin sizin gibi birinden bu denli iltifat görmek hoş.. elbette ifadelerimi özenle seçiyorum; halden mustari biri olarak seni anlıyorum.. ve bu kıyılar istenirse ulaşılamayacak kadar uzak olduğu gibi arz edildiğinde göz kapaklarının buluşması kadar kolay olacaktır. seni ölümden döndüren yunusun sırtını sıvazla ve ona bir balık atarak ödülllendir.. umarım yunus seni kıyıya sürüklediğinde su yutmuş ve baygın halde diildin!! yoksa o yunusu bir daha görmen ve tanıman zor olacaktır. bu arada nezaketimle sizede sunuyorum Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 çok güzel bir ortam,bu da benden olsun Sevdalar Duman Olmayacak Acının bağrından mavi bir çelik gibi fışkıran öfke dünyayı değiştirecektir mutlaka Yani hayat kendini yeniden yaratacaktır ona sahip çıkan ellerde ve bu yüzden öfke sevda gibidir kimilerinde Yüreğinin pas tutmakta olan kıvrımları sarılsın bir an öfkenin gökgürültüsüyle beyninin her hücresi bir gerilla gibi kuşansın pusatlarını ve sokağa çıksın ve bir hançer gibi saplansın puştlukların ihanetlerin bağrına Bak o zaman nasıl bitecek yanlışlar ve cehennemleşen yalnızlığın Sevdalar duman olmayacak o zaman Hüznün isyan olmuştur çünkü Hüznün isyan olmalıdır Alıntı
Φ modernjames Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 süper ya.. burası çiçek bahçesine döndü dönecek.. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2007 süper ya..burası çiçek bahçesine döndü dönecek.. olsun,fazla çiçek iyidir fotosentez yapar,ortamdaki karbındıoksıtleri temızler Alıntı
Φ AynRand Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 Keder Atlasi nilüferler niçin suya egilir ve niçin kavruk otlar gibi tutuşur o ilk sevdalar söyleyin bana ey kitaplar. bana söyleyin kim var aramizda biraz ölmeden bir türkü tutturmuş giden. ya kirmizi şapkali gelincik, senin için göz açip kapayincaya yiter şu bahar hemen ölüm gelir yükselince sular. söyleyin bana ey kitaplar var mi kederin atlasinda tarçin kokulu bir şehir inmemiş olsun damlarina gözyaşindan yildizböcekleri ve tarçin kokulu bir aşk hiç ölmeyen. Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 Aşkın Biçimi Bir çığlık En yenisinden tırmanırken sokaklardan dağlara Rengi kül olmuş bir sabah bulutunda yağmur damlası olsam Demek gelir içimden Sözlerini senin yazmadığın bir besteden gelen sesleri Duymuyorum İnadım imdadıma yetişiyor Aşk içinde bile Kavuşmayan yakalarımı kavuşturuyor ellerin Ne kadar biçimsizlik varsa biçimleniyor Yoncaların hepsi dört yapraklı Simetrik İşte bazen bu uykumu getiriyor Oysa biz heyecan istemiştik Aşkın biçimi olmaz bu yüzden Oğuzkan Bölükbaşı Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 Kara Çarpmış, Paramparça etmiş, Kara sütü, kara sevdayla seni... Ve kara memelerinde dişlerin asi, Karadır, upuzun yattığın gece, Felek, ah ettirir, boynun kıl - ince... Cihanlar, çocuklar, kuşlar içinde Sızlar bir yerlerin Adsız ve kayıp Sızlar, usul-usul, dargın, Ve kan tadında bir konca, Damıtır kendini mısralarınca... De be aslan karam, De yiğit karam, Hangi kalemin yazısı, Zorlu yazısı, Belanda? Anadan doğma nişan mı, Sütlü barut damgası mı, Bir gece parçası mı kaburgandaki? Kız kakülü, ne hal eylermiş teni, Ellerin, deli hoyrat, Ellerin, susuz, yangın. Ellerin ooooy alarga... De be aslan karam, De yiğit karam, Hangi güzelin diş yeri, Mavi diş yeri, Sevdanda? Vurmuş, Demirlerin çapraz gölgesi, Alnın galip ve serin. Künyen çizileli kaç yıldız uçtu, Kaç ayva sarardı, kaç kız sevişti, Gelmemiş, kimselerin... De be aslan karam, De yiğit karam, Hangi zehirin meltemi, Saran meltemi, Hülyanda? Hakikatli dostun muydu, Can koyduğun ustan mıydı, Bir uyumaz hasmın mıydı, "Ooooof" de bunlar olsun muydu? De be aslan karam, De yiğit karam, Hangi kahpenin hançeri, Saklı hançeri, Yaranda? Alıntı
Φ AynRand Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 Beni yalnız bırakmadığınız için teşekkurler ve şiirler için Alıntı
Φ AynRand Gönderi tarihi: 21 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 21 Mayıs , 2007 yaralı martı kanadına merhem olsam solgun güneş yüreğine ateş olsam yansan, yansam, yakılsam... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Dağlar beni koy ver gidem yar ağlamasın Dizin vurmasın Doymadım ömrüme nasıl ölem yar ağlasın Gülüm solmasın Yollar uzak ben ne edim yar ağlamasın Yürek yanmasın Ağlama ya sen ağlama Gadan belan bana gelsin sen ağlama yar Gül kırılmasın Gönül kırılmasın Kar fırtına boran olsun Gülüme yağmasın Ben öleyim oy ben öleyim Bu canıma kurşun değsin Dur ben öleyim Ağlama yar gel ağlama Sana gelen bana gelsin Sen ağlama yar Gülüm darıldı Gönlüm yoruldu Kar fırtına boran vurdu Gülüm kırıldı Ben öleyim oy ben öleyim Bu canıma kurşun değsin Dur ben öleyim Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Bırakmak Kendimi Yanına Bırakmak kendimi yanına Gökyüzünden geçen kuş tayyare kadar bile olsa, ne fark eder? .. Çöplüğünde eşelenen topal tavuk, elbet ondan evlâdır! .. Gider birileri... Çünkü, gitmesidir gereken! Kalmak; kalabileceğine inanmakla başlar... Kalmak ise savaştır. Savaşçıya örnek; Osman'dır. Hani geri dönen ve düşmüş başını alıp, koltuğunun altına sıkıştıran Genç adam! .. Sor şimdi kendine; sen, onun için nimet misin, külfet mi? .. Arkada kalan yarısını dürüp, kendi yârına gidiş hangi adımlarla yapılır? .. Ve hangi adamlar tarafından yapılır? ... Gönüldür yedeğinde "adamlığı" götüren!.. Yarın, yârı sarınır; Yârı yarı'n bildikçe!.. Gökyüzünden geçen kuş tayyare kadar bile olsa, senin için fark etmez... Sen, elinde kalanlara bak ve kalacak olanlara! Çünkü gider birileri, çünkü gitmektir birileri için gereken. Çünkü kalmak; Kalabileceğine inanmakla başlar! Saysam "gidiş" sebeplerini bazen kırıcı olur, ya da ayıp olur, veya yersiz olur, yahut erken olur,,, hatta belki söz için çok geç olmuştur artık... Halbuki beraberlik; İki kişinin, iki bacak gibi yan yana yürüyebilmesidir!.. Biri topuklu ayakkabı, biri terlik giymeden... Biri şu kadarcık adımlar, biriyse nah bu kadar atmadan... Eşit ve denk ve uyum içinde kalabilmektir beraber olmak! Kenenin köpeği sevmesi aşk değildir. Devenin eşeği sevmesi aşk değildir... Balığın solucan sevmesi aşk değildir... Aşk; kalmaktır... Ya da daha açık olarak; Bırakmaktır kendini yarin yanında!.. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Sensiz Sensiz de denizi seyredebiliyorum. Hem dalgaların dili seninkinden açık. Ne kadar hatırlatsan kendini boş. Sensiz de seni sevebiliyorum. Hep boş konuşurduk hatırlar mısın, bula bula, Karşılaştığımız zamanlarda. Sen, sevgiden şımaran çocuk, Ben şaşıran budala. Alıntı
Misafir redblack Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2007 Kapanmayan eski bir yaranın arada kanaması sadece,duygu deryasında boğulmuştum önceydi ama ölmeden kurtuldum Haftalardır giremiyorum foruma Bugün işler yoğunlaşmadan özlem gidermek istedim. Ne de çok özlemişim.Duygularımızı böylesine bizi anlayanlarla paylaşabildiğimiz bir yer daha yoktur herhalde. Sevgili AynRand öncelikle hoş gelmişsin gelmişsin ve şu sözlerinle benimde hislerime tercuman olmuşsun. Ölmeden kurtulmuşuz ya ; şimdi geriye baktığımda bu günlerim için sadece şükredebiliyorum, onca savrulup kaybetmişken kendimi bunca toparlayıp yine ben olmaya başladığım için..... Binlerce kez şükürler olsun. Meğerse ne çok özlemişim ben, beni Uzun zamandır yoktum ya,çenem düştü yine Susayım en iyisi Herkese Sevgiler ...... Daha az seviyorum seni Giderek daha az Unutur gibi seviyorum Azala azala Aramızdaki uzaklığın karanlığında Geceler kısalıp,gündüzler uzuyor böyle olunca Daha az seviyorum seni Kendini iyileştiren bir yara gibi Daha az Ve zamanla Sen geceyi tutuyorsun,ben nöbetini Uzak dağ kışlalarında Görmüyoruz birbirimizi Usul usul sis iniyor Kopmuş yollara Işığı hafif,uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin Bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda Sevgilim, sevgilim Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin Nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da Artık daha az seviyorum seni Unutur gibi,ölür gibi daha az Yeniden ödetiyorum kendime Onca aşkın öğretemediğini Kolay değil Yalnızca sevgilimi değil,evladımı da kaybettim ben Kaç acı birden imtihan etti beni Tek bir gece vardır insanın hayatında Ömür boyu sürer nöbeti Bu da öyleydi,İyi ol,sağ ol,uzak ol AMA BİR DAHA GÖRME BENİ! Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.