Misafir rua Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2007 AKP hükümeti Türk Halkı'nın beynini yormaya, gündemi demokrasi adına üzücü gelişmelerle doldurmaya ve gelecek için belirsiz bir ortam yaratmaya devam ediyor. Parti içinde uzlaşma görüşmeleri hız kazandı. Meclis Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ile görüştü. Arınç, Gül ve Erdoğan arasında sürece ilişkin tam mutabakat sağlandı. Ama hangi mutabakat? Kimin sağlanan mutabakatın içeriğinden haberi var: hiçkimsenin. Eğer ortada bir mutabakat varsa bu neden ısrarla halkın bilgisinden saklanıyor. Bu bir demokrasi ayıbıdır. Şeffaf olması gereken mekanizma daha da belirsiz işliyor. Tayyip Erdoğan sergilediği siyasi tavırla demokratik süreci tepeden inme komutlarla ezip geçiyor. canının istediğiyle görüşüp mutabakata varıyor, O'nun gibi düşünmeyenlerle görüşmeyeceğini açıklıyor. Muhalefeti kendine bu denli uzak tutan, zaman zaman düşman gibi gören birinin demokrasi yanlısı olduğunu düşünmek olası değildir. AKP taktik savaşı vermeyi sürdürüyor. Anayasanın ve yasaların işine gelen kısımlarının en büyük savunucusu kesiliyor; işine gelmeyen canını sıkan maddeleri de ya görmemezlikten gelip ağzına bile almıyor ya da yasal süreci bir anda kötülemeye başlıyor. Bu hükümet başbakanıyla, vekiliyle demokrasiyi sadece bir araç olarak görüyor. Cumhurbaşkanının Arınç mı, Erdoğan mı yoksa Gül mü olacağının ne önemi var. Çok belli ki AKP içinden bir isim olacak. Kendileriyle aynı pararlelde düşünenlerle yaptıkları görüşmeleri işaret ederek "bakın biz cumhurbaşkanlığını aldık ama sivil toplum kurumları ve çeşitli siyasi partilerle görüşüp uygun bir zeminde anlaşarak bunu yaptık" diyecekler. Bu şartlarda bu inandırıcı olur mu? Tabi ki hayır çünkü sen sadece senin gibi düşünenlerle görüştün, bu durumdan rant sağlamak isteyenlerle uzlaştın. Bunu "demokratik süreçte sivil toplumsal uzlaşma" olarak yutturamazsın. AKP nin inandırcılığı belli bir kitle üzerinde geçerlidir. İkna ettikleri ya da etmeye çalıştıkları, beslendikleri kaynak bilinçsiz veya kararsız yığınlardır. Bu nokta da daha da açıklık getirmek amacıyla şu gelişmeyi hatırlayalım: Erdoğan yıllar önce kürsüden vatandaşlara şöyle seslenmişti: "sakın ha aile planlaması falan yapmayın, o da neymiş olmaz öyle şey. Allah ne verdiyse (bunu söylerken el hareketleri de ilginçti). Öyle planlama milanlama olmaz...." İşte aslında bu sözler, partinin temel besin kaynağını özetliyor. AKP bilinçsiz yığınlardan beslenmek isiyordu hala da bunun peşindedir. Kalabalık ve bilinçsiz bir nüfus en ideal ikna ortamını yaratır. Son zamanlarda ortaya atılan vergilendirmede asgari geçim indirimi konusunda sanırım mesleğim itibariyla da bir kaç laf etmem yerinde olur. Asgarî geçim indirimi; ücretin elde edildiği takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgarî ücretin yıllık brüt tutarının; mükellefin kendisi için %50’si, çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eşi için %10’u, ilk iki çocuk için %7,5 diğer çocuklar için %5’idir. Asgarî geçim indirimi, mükellefin kendisi, eş ve çocukları için hesaplanan indirim tutarları toplamı ile Kanunun 103 üncü maddesindeki gelir vergisi tarifesinin birinci gelir dilimine uygulanan oranın çarpılmasıyla bulunan miktarın hesaplanan vergiden mahsup edilmesi suretiyle uygulanacaktır. Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan değişikliği kısaca açıkladıktan sonra şunu üzerine basarak ifade etmeliyim. Bu sistem nüfusu azlama tehlikesiyle karşı karşıya kalan, hazinesinde para sıkıntısı olmayan refah ülkelerinde uygulanabilir. Ama Türkiye gibi bilançosu açık veren, hazinesi boş bir ülkede büyük sıkıntı yaratacaktır. Zaten devlet mükellefinden vergi toplamakta güçlük çeker durumdadır. Bütün bunlar bir yana bu sistem aslında açık ve net olarak şunu söylüyor: Arkadaş, eşini çalıştırma çok cocuklu olursan ben senden vergi de almayacağım sen yanlızca çocuk yap, ben paranı cebine koyarım. Yani Syn. Erdoğan'ın ifadesiye "öyle aile planlaması falan yapma Allah ne verdiyse yap gitsin". TeHlİkEnİn FaRkInDa MıSıNıZ ? Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2007 demokratik anlamda Türkiyede kim sınıf atlamış ki akp geçsin bu sınıfı; Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2007 demokratik anlamda Türkiyede kim sınıf atlamış ki akp geçsin bu sınıfı; ben destekçilerinden cevap bekliyorum. buyursunlar. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2007 ben destekçilerinden cevap bekliyorum. buyursunlar. türkiyede yıllardır bir 'demokrasicilik' oyunu oynanır. bu ülkede partiler kadar hatta daha önemde demokratik zihniyete ve yapıya ulaşması gereken kurumlar ve kişiler var. işin gülünç tarafı bu 'oyunda' akp'nin destekçileri cevap verse ne olur vermese ne olur. asıl tartışılması gerekenler, istenilen anlamda demokratik uygulamalara önecelikle nelerin engel oldugudur. siz heralde partileri en büyük engel olarak görüyorsunuz. yanılıyormuyum? Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2007 türkiyede yıllardır bir 'demokrasicilik' oyunu oynanır. bu ülkede partiler kadar hatta daha önemde demokratik zihniyete ve yapıya ulaşması gereken kurumlar ve kişiler var. işin gülünç tarafı bu 'oyunda' akp'nin destekçileri cevap verse ne olur vermese ne olur. asıl tartışılması gerekenler, istenilen anlamda demokratik uygulamalara önecelikle nelerin engel oldugudur. siz heralde partileri en büyük engel olarak görüyorsunuz. yanılıyormuyum? Devletin kurumlarını demokratik yapıya bürüyecek olan halkın seçtiği ya da seçeceği hükümetlerdir. Seçilen hükümet bu sürece köstek olursa kurumların sağlıklı işlerliği de bozulacaktır. AKP yanlısı arkadaşlar genelde her eleştiriye şiddetle karşı çıkarlar. ben o yüzden şakayla karışık buyursunlar görüşlerini yazsınlar dedim. Yoksa onların cevap vermeleriyle herşeyin yoluna gireceği inancında değilim tabiki. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2007 parti içi demokrasi anlayışını içselleştirememiş partilerin istenilen anlamda bir demokratik yapıyı oluşturması zor görünüyor. politik yozlaşmayı arttıran siyasetçi tipi, iş bu yozlaşmadan nemalanmaktadır. her siyasetçi için olmasada genel anlamda 'yozlaşmış' ve çıkarlara dayalı politikacı tipi ön saftadır siyaset sahnesinde. etkin bir demokrasi oluşması, halkın en geniş anlamında ülkesi hakkında sahih/dogru bir bilgiye ulaşmasıyla direk alakalıdır. tarafsız bir medyadan yoksunluk anti-demokratik süreçleri tetiklemekden başka bir şeye hizmet edemiyor malesef.bagımsız bir medya anlayışı olmadan demokratik kurumların gelişmesi mümkün degildir. ( gerçi Nokta dergisi ile bagımsız medyanın başına neler gelebilecegini görüyoruz) demokrasilerde önemli siyasi kararlar seçilmiş organlar tarafından verilir. bunun aksi oldugu yerlerde demokratik zihniyetden bahsetmek mümkün degildir. her türlü siyasi-ekonomik hoşnutsuzluk demokratik yollarla ifade ediliyorsa, yasalara bagımlı hareket ediliyorsa ve parlemento her iki yönlü olarak 'kutsanıyorsa', bu demokrasinin bir oyun olmakdan çıkması anlamına gelecektir. demokrasilerin gelişmesini sekteye ugratan en önemli tehlikelerden biride, sorunları meclis/seçilmişler dışında arayan zihniyetlerdir. bu, hiç bir suretde hoş görülmemesi gereken bir davranış kalıbıdır. demokrasinin temeli olan partileri eleştirme hakkı en direk seçmenlerindir ve seçilen hükümetleri eleştirmek yasalar çerçevesinde gerçekleşirse demokratik olur, yoksa hukukun bir anlamı kalmazdı. Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2007 demokrasilerin gelişmesini sekteye ugratan en önemli tehlikelerden biride, sorunları meclis/seçilmişler dışında arayan zihniyetlerdir. bu, hiç bir suretde hoş görülmemesi gereken bir davranış kalıbıdır. demokrasinin temeli olan partileri eleştirme hakkı en direk seçmenlerindir ve seçilen hükümetleri eleştirmek yasalar çerçevesinde gerçekleşirse demokratik olur, yoksa hukukun bir anlamı kalmazdı. bu kısmı biraz açar mısın? ayrıca nokta dergisinin çok da bağımsız olmadığı, fettullah gülen kontrolünde olduğu söyleniyor. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2007 bu kısmı biraz açar mısın? ayrıca nokta dergisinin çok da bağımsız olmadığı, fettullah gülen kontrolünde olduğu söyleniyor. demokrasinin belli parametreleri, olmazsa olmazları vardır. parlemento dışı çözüm arayışları anti-demokratik arayışlardır. bunun sokaktan olması ile herhangi bir kurumdan olması arasında fark yoktur. alabildigine militarize bir toplumda demokratik zihniyet lüks kaçar, modernleşme içsel anlamıyla gerçekleşmemiştir türk toplumunda ya da istenmemiştir. modernleşmenin sıg ve lümpen, tamamen şekilde kalması zihinlerde herhangi bir degişim yapamamıştır. batıdan devşirilen lakin sadece biçim olarak kalan kimi yenilikleri, içlerini boşaltarak keyfe keder bir anlayışla yorumlamakdan ibaret modernleşme çabalarının bu ülkeye kazandıracagı bir şey yok. egerki 'özüyle' özümseseydik faydalarını görebilirdik. yaklaşık 150 yıllık bir zamana yayılmış ve ülke olarak girdigimiz kimi 'maceralar' Türkiyede çok az bir kesime fayda saglamıştır, ama büyük kalabaklıklar gene sadece 'kalabalık memnuniyetsizler' olarak kalmıştır. (haddinden fazla küreselleşenler-elitler- ve yerelliklerine saplanıp kalanlar-halk-)( pramit bizde yatayına degil alabildigine dikeyine uzamaktadır) . bunlar saglıklı bir demokrasi göstergesi olamaz, olsa olsa hayali bir şeyin devamlı gündemde tutulmasıdır. not; Nokta dergisini 'Fettullah'cı olarak degerlendirmeniz dergiyi takip etmediginiz anlamına geliyor ; hiç alakası yok. herhangi bir basın yayın organının sahibi olmaz degildir bagımsızlık, bagımsızlıgı daha çok editoryal anlamında degerlendirmek lazım. Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2007 demokrasinin belli parametreleri, olmazsa olmazları vardır.parlemento dışı çözüm arayışları anti-demokratik arayışlardır. bunun sokaktan olması ile herhangi bir kurumdan olması arasında fark yoktur. alabildigine militarize bir toplumda demokratik zihniyet lüks kaçar, modernleşme içsel anlamıyla gerçekleşmemiştir türk toplumunda ya da istenmemiştir. modernleşmenin sıg ve lümpen, tamamen şekilde kalması zihinlerde herhangi bir degişim yapamamıştır. batıdan devşirilen lakin sadece biçim olarak kalan kimi yenilikleri, içlerini boşaltarak keyfe keder bir anlayışla yorumlamakdan ibaret modernleşme çabalarının bu ülkeye kazandıracagı bir şey yok. egerki 'özüyle' özümseseydik faydalarını görebilirdik. yaklaşık 150 yıllık bir zamana yayılmış ve ülke olarak girdigimiz kimi 'maceralar' Türkiyede çok az bir kesime fayda saglamıştır, ama büyük kalabaklıklar gene sadece 'kalabalık memnuniyetsizler' olarak kalmıştır. (haddinden fazla küreselleşenler-elitler- ve yerelliklerine saplanıp kalanlar-halk-)( pramit bizde yatayına degil alabildigine dikeyine uzamaktadır) . bunlar saglıklı bir demokrasi göstergesi olamaz, olsa olsa hayali bir şeyin devamlı gündemde tutulmasıdır. not; Nokta dergisini 'Fettullah'cı olarak degerlendirmeniz dergiyi takip etmediginiz anlamına geliyor ; hiç alakası yok. herhangi bir basın yayın organının sahibi olmaz degildir bagımsızlık, bagımsızlıgı daha çok editoryal anlamında degerlendirmek lazım. Nokta Dergisi’ni Fettullahçı olarak değerlendirdiğimi falan söylemedim zaten. Hiç takip etmedim de; ediyorum da demedim. Gülen'in, bu derginin sahibi olduğunu da iddia etmedim; kontrol ettiği söyleniyor dedim. Son olarak derginin ortaya attığı iddialar asılsız çıktı. Fettullah Gülen'in kontrolünde olduğu şüphesi, derginin ortaya attığı asılsız ve yıpratmaya yönelik iddialara bakılırsa çok da yersiz sayılmaz. Neyse konu bu değil. Benim yorumunuzda anlamadığım nokta şu: Parlamento dışı arayıştan kasıt nedir. Eğer bunlar illegal eylemlerse demokratiktir denemez. Ama parlamento dışı arayışlar sivil toplumun legal isteklerini dile getirişi, kişisel ya da toplumsal çıkarlarını kendi bakış açısıyla savunması ve yasalar çerçevesinde bunu bir şekilde anlatmaya çalışmasıysa bunlar tamamıyla demokratiktir ve zaten demokratik toplumda da bu tür hareketler olur, olmalıdır da. Halk hakkını sokakta arar. Başka nerede aramasını bekliyorsunuz. Tepkisini de sokakta gösterir. Bu militarize edilmiş bir hareket olarak değerlendirilemez. Zaten Türkiye’de bu bahsetmiş olduğunuz anlamda bir militarizasyon ortamı da yoktur. Türk toplumunda demokrasi içselleştirilemediyse bunun sorumlusu toplum değil Cumhuriyet Devrimi’ni kendisi için bir tehdit olarak algılayan ve kaynağını-gücünü dışarıdan alan çıkar çevreleridir. Demokrasiyi kendi amaçları doğrultusunda istediği gibi algılayan işlerine geleni demokratik gelmeyeni demokrasi dışı sayanlardır; Demokrasiyi özümseyememiş olanlar bu çevrelerdir. Demokrasicilik oyunu olarak bahsettiğiniz oyunu da oynayan işte bu gruplardır. Bu gruplar ki halkın demokrasi anlayışının çok gerisinde bir demokrasi anlayışına sahiptirler. Bu şekilde o bahsettiğiniz, batıdan örneklediğimiz gelişmelerin içini boşaltan işte bu siyasallardır. Kendilerini demokrat ilan edip ilk yazımda bahsettiğim bilinçsiz yığınlar üzerinde kurdukları etkiyle tüm topluma hükümdarlık ilan eden ve halkın düşünsel tepkisini bile darbecilik olarak adlandırıp, bunun bir demokratik eylem olmadığını söyleyenlerdir. Ve hatta onlar ki birinin ağzından demokrasi laiklik cumhuriyet kelimelerini duyduklarında tahammül edemez bunları söyleyenlerin bu kavramların ardına saklanıp militanlık yaptığını söylerler. Demokrasi algıları sığ olanlar işte bunlardır. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2007 Benim yorumunuzda anlamadığım nokta şu: Parlamento dışı arayıştan kasıt nedir. Türk toplumunda demokrasi içselleştirilemediyse bunun sorumlusu toplum değil Cumhuriyet Devrimi’ni kendisi için bir tehdit olarak algılayan ve kaynağını-gücünü dışarıdan alan çıkar çevreleridir. halkın düşünsel tepkisini bile darbecilik olarak adlandırıp, bunun bir demokratik eylem olmadığını söyleyenlerdir. Ve hatta onlar ki birinin ağzından demokrasi laiklik cumhuriyet kelimelerini duyduklarında tahammül edemez bunları söyleyenlerin bu kavramların ardına saklanıp militanlık yaptığını söylerler. Demokrasi algıları sığ olanlar işte bunlardır. meclis dışı arayıştan kastım, bu ruha uymayan yani demokratik anlamda halledilmesi gereken sorunları, gene bu sınırlar içinde kalarak çözüm arayışları olmayanlardır. sivil toplum, mevcut siyasal-ekonomik kararlara tabiki tepkisini gösterecektir ve göstermelidir.buna kimse bir şey diyemez, bilakis demokrasinin işaretlerindendir bu tür tavır alışlar. sivil toplumun legal isteklerini dile getirişi, legal bir dille olmak zorundadır, demokratik kültürü yansıtmalıdır. malesef sivil toplum anlayışını da 'kendimize' benzetmemizden dolayı, neyin sivil bir talep neyinde sivil olmayan bir talep oldugunun ayırdına da varmak zorundayız. ( malum ordunun 'halk' tarafından devamlı göreve davet edilmesi arayışları çok uzak geçmişde degil) 'militarize sivil eylemler' için sanırım örnek vermeye gerek yoktur. halkın kişisel ya da toplumsal çıkarlarını kendi açısından savunması ve yasalar çerçevesinde bunu bir şekilde anlatmaya çalışması garipsenecek bir durum degil. halk her zaman kendi siyasal gücüne güvenmek zorundadır, başka kurum ve kuruluşların degil. lakin cumhuriyet devrimlerini önceleyen kesimler için demokrasi o kadarda önem arz etmemektedir. hatta demokrasiyi katleden açıklamarı ve uygulamaları sayılmayacak kadar çoktur.demokrasiyi içselleştiremeyen çevrelerin öncüleri bu kesimlerdir ve bunu tartışmak bile anlamsız geliyor bana. Ki bu kesimler aslında çok partili bir yapıyıda dışarıdan gelen kimi degişimler için istemeyerek benimsemek zorunda kalmışlardır ve her fırsatda eski günleri özlem içinde anmaktadırlar. tek partili ve muhalefetsiz günleri. hazımsızlıkda buradan kaynaklanıyor. gerçek anlamda demokrasi yerellerin işine yarıyor ; o zaman şekli olarak parlementer bir sistem kurar, parlementoyuda kimi kurumlarla dengeleriz ve çoklaştırdıgımız 'saltanatçıklarımız' böylece devam ettiririz. halkın demokratik kültür açısından 'sıg' oldugu nasıl bir gerçekse, yıllardır bu ülkeyi yönetenlerin demokrasiyi nasıl öteledigine dair darbeler iyi bir kanıtdır. darbelerden çok çekmiş bir ülke bırakında en ufak bir imadan kıl kapsın degil mi? kaç ülke vardır darbecilerini el üstünde tutan..sayalım mı?. Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2007 Meclis dışı arayıştan kastınız buysa bir daha söylüyorum böyle bir eylem zaten yok. Ordu halk tarafından da göreve davet edilmiyor. Bu sizin kendi ifadenizle kıl kapmaktır. Bunu kendiniz söylüyorsunuz. Militarize sivil eylem için bir örnek vermenize gerek var; eğer siz halkın orduyu darbe yapmaya davet ettiğinizi söylüyorsanız ben Türkiye tarihinde bunun örneğini hiç bilmiyorum. Ama sanırım siz bir örnek vermek istersiniz. Halk her zaman kendi sivil baskı gücüne güvenir, başka kurum ve kuruluşlarınkine değil. Size anlamsız gelen şeyin size nasıl oluyor da anlamsız geldiğini anlamıyorum. Cumhuriyet devrimlerini savunanlar bu devrimleri benimseyenler demokrasiyi içselleştirmeyecek de kim içselleştirecek? Dün yasadışı laik cumhuriyet karşıtı tekkelerde şeyhlerinin dibinde oturanlar mı? Halkının demokratik tepkisinden korkan, bu tepkiyi karalamak, sindirmek için aylarca avaz avaz tv ekranlarından bağıran iktidar mı? Bu kesimlerin çok partili sistemi benimsediklerini düşünmek hayalcilikten de öte bir şeydir. Ne yazık ki yıllardır bu ülkeyi işte bu temeli karanlık zihniyet yönetti ve bu hale getirdi. Türk halkının demokrasi özlemini ve tarihinden gelen kültürünü çamura buladılar. Halkın demokrasi kültürü sığ gibi görünüyorsa bunun nedeni bu yöneticilerdir. Ama çok şükür ki artık insanlarımız uyanıyor. Artık herkes çok bilinçli ve tepki göstermeye başladı; Mutluluk verici bir şey varsa budur. Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2007 bu kısmı biraz açar mısın? ayrıca nokta dergisinin çok da bağımsız olmadığı, fettullah gülen kontrolünde olduğu söyleniyor. Birileri bizimle oyun oynuyor.,., oyun,, o kadar büyükki,,Nokta bile o oyunun noktasi olamaz.,,!!! Degerli Arkadasim inanki bazen uzaklardan ,,,bazi seyleri daha net görebiliyorsun.,.cünkü icinde bulundugun ortamin siteresinden farketemediklerini ,.,birileri uzaktan daha net cok iyi görebilir., Türkiyemizin.,.neleri kontrol Altinda degilki.,.senin olan Topragi birileri parsellemis.,.,Babasinin Mali gibi satiyor desek bile.,.,yalan olmaz.,.,demek geliyor icinden,., Bunlarki.,bu Vatanin insani gibi görünse bile özünde öyle olmadigida,.,,bir gercek,.,.Kimlerin Amerikada Evi isyeri yokki bugün burdalar yarin orda.,.,Ah gözünü sevdigimin Ülkesi.,.,öyle günler gelecekki yerli Emlakci bile bulamiyacaksin,.,., sana ,,bana Topragi kiyamiyanlar,.,.istif üstüne.,istif.,cok katli binalara,.,yerli Halki dolduruyorlar.,.insan basina bir metre kare toprak düsmez.,.,!!! Dönem gelecek bu binalarin ömrü bittiginde.,,.o bir metrede,de hakkin kalmayacak.,.,!!! HANGI GELISMIS üLKEDE KATLI BINALAR VAR .,.Hic birinde yok,.,oralarda bin metre kareye.,bir aileye ait evler üzerine yapilanma olur,.,.,bizlerde,.,sanki yerli halki.,biryerlere hapis eder gibi yapilasma almis basina gidiyor,., Ama sebeb nicin böyle.,oldugunu.,,.nicin böyle olmak zorunda oldugunu kimse sorgulamiyor,.,. Sorgulanan ,,bu Vatanin bekcileri,.,ne garip degilmi Biryerlerden,.,.,türeyen Emlakcilar o kadar ac gözlülerki.,,.,gözünü kestirdikleri her NOKTA,yi sahip olmak istiyorlar ..isterse orasi Askeri Alan olsun,.isterse Askeri Nokta,,,hesabi..,.,okadar ac gözlüler,., Noktada onlarin olmus.,.dag tas,.,ovada onlarin olmus-..yakinda ingilizce bilmezsen Dergileri okumakta zorlasacak.,.., Emlakta aramak,da englich olacak,,,, Cünkü Onlar icin burasi TURKEY.,.,Türkiye demek de zorlarina gidiyor,.,. Saygilar yamyam frankfurt Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 Nokta Dergisi’ni Fettullahçı olarak değerlendirdiğimi falan söylemedim zaten. Hiç takip etmedim de; ediyorum da demedim. Gülen'in, bu derginin sahibi olduğunu da iddia etmedim; kontrol ettiği söyleniyor dedim. Son olarak derginin ortaya attığı iddialar asılsız çıktı. Fettullah Gülen'in kontrolünde olduğu şüphesi, derginin ortaya attığı asılsız ve yıpratmaya yönelik iddialara bakılırsa çok da yersiz sayılmaz. Neyse konu bu değil. Benim yorumunuzda anlamadığım nokta şu: Parlamento dışı arayıştan kasıt nedir. Eğer bunlar illegal eylemlerse demokratiktir denemez. Ama parlamento dışı arayışlar sivil toplumun legal isteklerini dile getirişi, kişisel ya da toplumsal çıkarlarını kendi bakış açısıyla savunması ve yasalar çerçevesinde bunu bir şekilde anlatmaya çalışmasıysa bunlar tamamıyla demokratiktir ve zaten demokratik toplumda da bu tür hareketler olur, olmalıdır da. Halk hakkını sokakta arar. Başka nerede aramasını bekliyorsunuz. Tepkisini de sokakta gösterir. Bu militarize edilmiş bir hareket olarak değerlendirilemez. Zaten Türkiye’de bu bahsetmiş olduğunuz anlamda bir militarizasyon ortamı da yoktur. Türk toplumunda demokrasi içselleştirilemediyse bunun sorumlusu toplum değil Cumhuriyet Devrimi’ni kendisi için bir tehdit olarak algılayan ve kaynağını-gücünü dışarıdan alan çıkar çevreleridir. Demokrasiyi kendi amaçları doğrultusunda istediği gibi algılayan işlerine geleni demokratik gelmeyeni demokrasi dışı sayanlardır; Demokrasiyi özümseyememiş olanlar bu çevrelerdir. Demokrasicilik oyunu olarak bahsettiğiniz oyunu da oynayan işte bu gruplardır. Bu gruplar ki halkın demokrasi anlayışının çok gerisinde bir demokrasi anlayışına sahiptirler. Bu şekilde o bahsettiğiniz, batıdan örneklediğimiz gelişmelerin içini boşaltan işte bu siyasallardır. Kendilerini demokrat ilan edip ilk yazımda bahsettiğim bilinçsiz yığınlar üzerinde kurdukları etkiyle tüm topluma hükümdarlık ilan eden ve halkın düşünsel tepkisini bile darbecilik olarak adlandırıp, bunun bir demokratik eylem olmadığını söyleyenlerdir. Ve hatta onlar ki birinin ağzından demokrasi laiklik cumhuriyet kelimelerini duyduklarında tahammül edemez bunları söyleyenlerin bu kavramların ardına saklanıp militanlık yaptığını söylerler. Demokrasi algıları sığ olanlar işte bunlardır. Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 sardunyam görüyor musun en üstteki yazıda bahsettiğim çoğunluk düşüncesini şimdi nasıl kullanıyorlar.en baştan beri planları buydu.şimdi şartlar olgunlaştı. ya da olgunlaşmak üzere. halka gidelim. çünkü halk istediğimiz kıvama geldi diyorlar. bunu yaparken takiye ye devam ediyorlar ve ideal devletin unsurlarını tanımlıyorlar. laiklik, demokrasi sosyal devletin gerekliliğinden bahsediyorlar. ve işte yaratmış oldukları bu çoğunluğa bunların ne olduğunu kendi kafalarındaki tanımlara uygun olarak yalan yanlış anlatıyorlar. türkiye en tehlikeli virajındadır bugün. ben kendi adıma herkesi çok iyi düşünüp karar vermeye, akılcı bir şekilde sorgulamaya davet ediyorum. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 sardunyam görüyor musun en üstteki yazıda bahsettiğim çoğunluk düşüncesini şimdi nasıl kullanıyorlar.en baştan beri planları buydu.şimdi şartlar olgunlaştı. ya da olgunlaşmak üzere. halka gidelim. çünkü halk istediğimiz kıvama geldi diyorlar. bunu yaparken takiye ye devam ediyorlar ve ideal devletin unsurlarını tanımlıyorlar. laiklik, demokrasi sosyal devletin gerekliliğinden bahsediyorlar. ve işte yaratmış oldukları bu çoğunluğa bunların ne olduğunu kendi kafalarındaki tanımlara uygun olarak yalan yanlış anlatıyorlar. türkiye en tehlikeli virajındadır bugün. ben kendi adıma herkesi çok iyi düşünüp karar vermeye, akılcı bir şekilde sorgulamaya davet ediyorum. demokrasi, çogunlugun azınlıga baskı yapması degildir. demokrasi, azınlıgın çogunluga baskı yapması ise hiiiç degildir. laiklik ilkesi burada devreye girer. 'laikçilik' ise bundan çok daha başka bir şeydir. hukuk kararlarını zahire göre verir; böyle olmak zorundadır, yoksa cadı avı başlar. insanları yasalar çerçevesinde degerlendirmek temel bir hukuk ilkesidir. yoksa kime ne kimin özünden, özün ne söyledigini hangi prensiplere göre degerlendirecek yargıçlar, varmı böyle bir hukuk ilkesi. vehimlerle bir ülke yönetilemez, sadece yönetiliyormuş gibi yapılır. 'ötelenen' mümkün oldugu kadar uzaga ötelensin diye. Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2007 demokrasi, çogunlugun azınlıga baskı yapması degildir.demokrasi, azınlıgın çogunluga baskı yapması ise hiiiç degildir. laiklik ilkesi burada devreye girer. 'laikçilik' ise bundan çok daha başka bir şeydir. hukuk kararlarını zahire göre verir; böyle olmak zorundadır, yoksa cadı avı başlar. insanları yasalar çerçevesinde degerlendirmek temel bir hukuk ilkesidir. yoksa kime ne kimin özünden, özün ne söyledigini hangi prensiplere göre degerlendirecek yargıçlar, varmı böyle bir hukuk ilkesi. vehimlerle bir ülke yönetilemez, sadece yönetiliyormuş gibi yapılır. 'ötelenen' mümkün oldugu kadar uzaga ötelensin diye. aslan34 iyi güzel de senden birşey rica edicem. ben senin yazdıklarına anlam vermekte zorlanıyorum hocam. şunları biraz açıklayıcı şekilde yaz. vehimlerle bir ülke yönetilmez ne demek? bu şekilde ülke yöneten mi var mesela. evet demokrasi ne azınlığın ne de çoğunluğun birbirine baskı yapmasıdır.ben de öyle diyorum zaten. bir de laiklik ile laikçilik sizin ikide bir söylediğiniz gibi apayrı falan değil apaynı şeylerdir. böyle kavram kargaşası yaratma geleneği tayyeepp siyasetiyle mi başladı nedir bu ülkede Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2007 sardunyam görüyor musun en üstteki yazıda bahsettiğim çoğunluk düşüncesini şimdi nasıl kullanıyorlar.en baştan beri planları buydu.şimdi şartlar olgunlaştı. ya da olgunlaşmak üzere. halka gidelim. çünkü halk istediğimiz kıvama geldi diyorlar. bunu yaparken takiye ye devam ediyorlar ve ideal devletin unsurlarını tanımlıyorlar. laiklik, demokrasi sosyal devletin gerekliliğinden bahsediyorlar. ve işte yaratmış oldukları bu çoğunluğa bunların ne olduğunu kendi kafalarındaki tanımlara uygun olarak yalan yanlış anlatıyorlar. türkiye en tehlikeli virajındadır bugün. ben kendi adıma herkesi çok iyi düşünüp karar vermeye, akılcı bir şekilde sorgulamaya davet ediyorum. Sevgili Rua bu zihniyetin çoğunluk olduğunu sanmıyorum ancak kitlelerin bir kısmını uyuştur/değiştir taktiği ile ve mazlumu oynama, politikalarıyla haksızlıktan hak yaratmaya çalışanlardır bunlar... Sayılarının çok olduğunu düşünmüyorum ama etkili yerlerde bulunan ve kritik noktaları tutmuş azınlık bunlar... Ve bunların geleceğe dair Türkiye adına olumlu politikaları yoktur, ancak günü döndürmeye çalışıyorlar... Hiç bir zamanda Türkiye'nin geleceğine yatırım yapmayacaklar (olumlu anlamda)... Ancak mağlup olacaklarına inancım sonsuz... Çünkü akıl ve idrak safsatanın önüne geçmiştir... Tarih bunun kanıtlarıyla dolu... Selamlar sevgili Rua... demokrasi, çogunlugun azınlıga baskı yapması degildir.demokrasi, azınlıgın çogunluga baskı yapması ise hiiiç degildir. laiklik ilkesi burada devreye girer. 'laikçilik' ise bundan çok daha başka bir şeydir. hukuk kararlarını zahire göre verir; böyle olmak zorundadır, yoksa cadı avı başlar. insanları yasalar çerçevesinde degerlendirmek temel bir hukuk ilkesidir. yoksa kime ne kimin özünden, özün ne söyledigini hangi prensiplere göre degerlendirecek yargıçlar, varmı böyle bir hukuk ilkesi. vehimlerle bir ülke yönetilemez, sadece yönetiliyormuş gibi yapılır. 'ötelenen' mümkün oldugu kadar uzaga ötelensin diye. Demokrasi azınlığın ve çoğunluğun uzlaşmasıdır... Birbibine üstünlük taslaması olmadığı gibi, dayatmacılık, diktacılık ve sözde mazlum hakları adı altında ülkede kaos yaratmanın adıda demokrasi değildir... Laikliğin ne olup ne olmadığını hem yaşayarak hem uygulamada görüyoruz... Daha düne kadar laiklik ve demokrasi karşıtı söylemlerde bulunup bugün laiklik ve laikçilik söylemlerinde bulunmak ne kadar samimidir tartışılır... Çünkü inanmadığın ve savunmadığın bir ilkeden taraf olamazsın ancak onu kullanarak kendi dayatmalarını meşrulaştırmanın yollarını ararsın... Ki bir kesim haricinde bugün herkes farkındadır... Hukuk devletine inanmayan, hukuk tanımayan, ve hukuk kurallarını uygulamayan bir zihniyet ancak kendi kellesi sıkıştığında hukuk diye naralar atıyor... Tabi buda üzerinde iyi durmuyor... Özden kime ne!!! demek olabilirmi? Özdür asıl niyetlerin merkezi ve ona göre değerlendirme yapılacaktır... Yani özden kasıt kimsenin içine bakmak değil aksine dışına bakmak, söylemine ve uygulamasına bakmaktır... Bugün kalkıp laik, demokratik ve hukuk devletini savunuyor görünmekle uygulamada aksini yapmak birbiri ile uyuşmayan durumlardır ve yargı tam anlamıyla bağımsız olduğunda gereğinide yapacaktır... Geçmişte ve bugün ortaya konmuş söylemler ve icraatlerin Türkiye'nin bugünü ve yarınını ne yönde etkileyeceğini iyi düşünmek gerekir... Türkiye'de irticai tehlikenin varlığına inanmayanlar acaba ne olmasını beklemekteler...? Kaza geliyorum diyorken hele bir kaza olsun ben buna inanmıyorum demek akıllıca değildir... Dünyanın heryerinde ve özellikle gelişmiş ülkelerde en ufak bir risk dahi gözlem altında tutulur ve gereken gerektiği zamanda yapılır... Yoksa sorunun büyümesini bekleyenler ancak bizim insanımızda olduğu gibi afyon verilmişcesine uyutulanlar gerçekle yüzleştiklerinde o sorunu aşmak şimdiki kadar kolay olmayacak... Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2007 Sevgili Rua bu zihniyetin çoğunluk olduğunu sanmıyorum ancak kitlelerin bir yazının neresinden çıkardınız 'şu çogunluk' ya da 'bu azınlık' diye ??? siz yazılanları degil , söylemek istediklerinizi yazıyorsunuz. her zaman ki gibi. demokrasi ve laikligi mi konuşalım yoksa sizin ya da benim içimden acaba ne geçiyor, bunu mu konuşalım? Alıntı
Φ BlackCADY Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2007 Demokrasiye inanan ve gerçekten demokrat olanlar bunu uygulamada sorun yaşamaz. Azınlık ya da çoğunluk hakkı diye birşey yoktur demokraside, birey hakkı vardır. Bireyin hakları hukuk kuralları içerisinde bellidir. Sosyal Devletler yapılarını oluştururken bütün değerlendirmeleri birey üzerinden yaparlar yani uygulamada haklar kişilere tanınır ve kişi hukuk devletinin kendisine tanıdığı haklardan yararlandırılır. Türkiye Cumhuriyetinin temel taşları Laiklik, Demokrasi, Bağımsızlık ve Sosyal Haklar üzerine kurulmuştur. Ve bütün bunlar bireylerin eşit olarak yararlanması için var. Bu ilkelerin toplumda düzene oturtulamaması kasıtlı. Gelişmekte olan bütün ülkeler benzer sorunlar yaşamaktalar. Emperyalist sömürü düzeninin patronları birey hakları ile ilgilenmez, toplum haklarıyla ilgilenmez ancak dünyaya hakim olmak ve gücüne güç katmak için küçük ama büyüme olasılığı olan ülkeleri her alanda bağımlı hale getirerek kontrol altında tutarlar. Bu arada dünyanın bütün kaynaklarına sahip olur. Siyonizmin mantığı kölelik üzerine gelişir. Dünyada efendiler ve köleler vardır, Türkiye geleceğini buna göre şekillendirecek, ya efendiler arasına girecek ya köleler arasındaki yerini sağlamlaştıracak. Zamanın ve koşulların ülkemizi getirdiği durumda köle olduğu gerçek. Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2007 Demokrasiye inanan ve gerçekten demokrat olanlar bunu uygulamada sorun yaşamaz. Azınlık ya da çoğunluk hakkı diye birşey yoktur demokraside, birey hakkı vardır. Bireyin hakları hukuk kuralları içerisinde bellidir. Sosyal Devletler yapılarını oluştururken bütün değerlendirmeleri birey üzerinden yaparlar yani uygulamada haklar kişilere tanınır ve kişi hukuk devletinin kendisine tanıdığı haklardan yararlandırılır. bazıları bunu anlamıyor ama BlackCADY. demokratik sistemi bir araç gibi kullanarak iktidara yerleşiyor ve tüm kadroları ele geçirme hevesine giriyor. sosyal hukuk sistemini ortadan kaldırmaya çalışıyor. bunu yaparkende domokrasiden, laiklikten sosyal hukuk devletinden bahsedip onları savunuyormuş gibi görünecek kadar sinsi davranabiliyor. Alıntı
Φ BlackCADY Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2007 Evet Rua zaten tehlike olarak anlatılmak istenende bu. Ortada muazzam bir kandırmaca var. Birileri gibi yapmakta ve bireysel haklardan yanaymış gibi söylemlerde bulunarak güven kazanmakta. En tehlikeli saldırı gizli olandır, açık saldırıda karşı atak olma olasılığı vardır bütün bu gibi yapmalar bu saldırının gizli yapılmasından ve planladıkları güne kadar gibi yapmaya devam edecekler. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2007 Özden kime ne!!! demek olabilirmi? Özdür asıl niyetlerin merkezi ve ona göre değerlendirme yapılacaktır... Yani özden kasıt kimsenin içine bakmak değil aksine dışına bakmak, söylemine ve uygulamasına bakmaktır... Bugün kalkıp laik, demokratik ve hukuk devletini savunuyor görünmekle uygulamada aksini yapmak birbiri ile uyuşmayan durumlardır ve yargı tam anlamıyla bağımsız olduğunda gereğinide yapacaktır... Geçmişte ve bugün ortaya konmuş söylemler ve icraatlerin Türkiye'nin bugünü ve yarınını ne yönde etkileyeceğini iyi düşünmek gerekir... o kadar alakasız konuşuyorsunuz ki. bu çelişkili satırlar, aslında sizin içinizden geçenleri tam olarak yazamamanızdan olabilir. uygulamada aksini yapmak demek hükümetler için anayasal bir suç demekdir. söyleyin o zaman hükümetin işlemiş oldugu anayasal suçu. hükümet uygulana gelen yasalar yürürlükteyken bir şey yapamadı da, kalkıp anayasal suç işleyecek de, bizim yargı buna sessiz kalacak. valla bu mümkün degil. bu algılayışların sonu nasyonel sosyalizmdir. kusura bakmayın. kalbe bakmayın siz, hukuk gibi dışa bakmaya çalışın. insanlıgın en büyük suçlarından biri olan faşizim niyet okumalardan dogar. . Azınlık ya da çoğunluk hakkı diye birşey yoktur demokraside, birey hakkı vardır. Bireyin hakları hukuk kuralları içerisinde bellidir. azınlık ya da çogunluk, bireylerin oluşturdugu bir cemaat/toplumdur. ne demek 'demokraside azınlık ya da çogunluk hakkı olmaz'.? anlatmak istediginizi dogru formüle edemediniz galiba. o zaman ne diye 'sivil toplum' kuruyor insanlar. demokrasi ve hukuk devleti, bireyin en temel haklarınıda güvence altına alır, gene bireylerin oluşturdugu cemaatlerinde hakkını güvence altına almak zorundadır. aslan34 iyi güzel de senden birşey rica edicem. ben senin yazdıklarına anlam vermekte zorlanıyorum hocam. şunları biraz açıklayıcı şekilde yaz. vehimlerle bir ülke yönetilmez ne demek? bu şekilde ülke yöneten mi var mesela. evet demokrasi ne azınlığın ne de çoğunluğun birbirine baskı yapmasıdır.ben de öyle diyorum zaten. bir de laiklik ile laikçilik sizin ikide bir söylediğiniz gibi apayrı falan değil apaynı şeylerdir. böyle kavram kargaşası yaratma geleneği tayyeepp siyasetiyle mi başladı nedir bu ülkede Türkiye'de birilerinin bir takım endişeleri olabilir, bunu yok saymayalım, lakin hayali endişelerden önce yaşanan fiili duruma, pratige bakmak gerekmektedir. Neden birileri "yaşam tarzına müdahale" endişesine kapılmış olsunlar?? Neden ve şimdi?? somut olarak ne gibi durumlar ortaya çıktıda bazı vatandaşlarımız 'yaşam tarzlarının'' tehdit altında oldugu kanısına vardı. yoksa yapılan gene yıllardır yapaılan gibi hayali senaryolarla halkı 'gütme' iradesinin sunucu mu? insan düşünmeden edemiyor. acaip derecede niyet okumalar, vehimler, teoriler, bir de iflah olmaz takiye kuşkusu ve cinneti... arkadaşlar koskoca ülke bu şekilde yönetilmeye çalışılmaz ki. ( bu da bizim iktidarın Türkiye'de parçalı şekilde olgunu gösteriyor. Teziç demesi gibi 'plajları kuşatan halk şimdi devlet iktidarını kuşatmak istiyor'- bundan daha iyi anlatım mı olur?) Ortada hiçbir somut hadise olmadığı halde AK Parti üzerinden muhafazakârların bu kadar kuşatılması, başka bir sıkıntıya vesile oluyor. Ak partinin İslami olarak eleştiri alacak o kadar bariz yönleri vardı ki, bu garip süreç İslami muhalefetide kesti. Türkiye öyle absürt bir yere geliyor ki mesela en kaba örnek; 'alkolizmi bile bu ülkede eleştiri konusu edemiyorsunuz. bu çok ama çok absürt bir durum. bunun gibi daha nice şeyler. not; Türkiyede kavramları yerine oturtmak , kavram kargaşası yaratmak degildir. Türkiye'deki gelişen herhangi bir olayı ne Batı ne de dogu dogru dürüst anlayabiliyor. Evet Rua zaten tehlike olarak anlatılmak istenende bu. Ortada muazzam bir kandırmaca var. Birileri gibi yapmakta ve bireysel haklardan yanaymış gibi söylemlerde bulunarak güven kazanmakta. En tehlikeli saldırı gizli olandır, açık saldırıda karşı atak olma olasılığı vardır bütün bu gibi yapmalar bu saldırının gizli yapılmasından ve planladıkları güne kadar gibi yapmaya devam edecekler. birileri bireysel hak ve özgürlükleri hiç olmassa söylem olarak dillendiriyor. ama başka birileri bir fiil icraat olarak bireysel hak ve özgürlükleri katlediyor. şu sizdeki dile bakarmısınız. 'en tehlikeli saldırı gizli olandır' diyen cümleniz ve bunun ardındaki zihin çok açık ortada. resmen belli bir kesimi siz düşman olarak kabul etmişsiniz. bu çok tehlikeli bir dil. insanların niyetleri ancak despotik yönetimlerde ve zihniyetlerde yargı konusu olur. askeri ve bürokratik vesayet sisteminin dili sizleri bayagı etkilemiş. bu dil ile beraber üstüne demokrasi, hukuk ve insan hakları gibi evrensel degerleri anmanız ne kadar da çelişik. farkında degilmisiniz. Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2007 o kadar alakasız konuşuyorsunuz ki.bu çelişkili satırlar, aslında sizin içinizden geçenleri tam olarak yazamamanızdan olabilir. uygulamada aksini yapmak demek hükümetler için anayasal bir suç demekdir. söyleyin o zaman hükümetin işlemiş oldugu anayasal suçu. . . . insanların niyetleri ancak despotik yönetimlerde ve zihniyetlerde yargı konusu olur. askeri ve bürokratik vesayet sisteminin dili sizleri bayagı etkilemiş. bu dil ile beraber üstüne demokrasi, hukuk ve insan hakları gibi evrensel degerleri anmanız ne kadar da çelişik. farkında degilmisiniz. Çoğunluk azınlık fikrini sardunyam çıkarmadı benim en üstte yar alan yazıma bakarsan ben bahsettim. Akp nin iktidar olmak için uyguladığı stratejiden bahsettim. Bilinçsiz çoğunluktan beslenmek istiyor akp dedim. Yukarıda açıkladım. Sivil toplumlar çoğunluğu ele geçirmek amacıyla kurulmuyor. Bir baskı unsuru olarak belli düşünceyi durumu vs. paylaşan insanların bir yerde âbiz de varızâ demek için oluşturdukları demokratik birliktelikler bunlar. Çağdaş toplumlar için sivil örgütlenmeler önemlidir. Ama çoğunluğu ele geçirmek için kurulmazlar. Bu anlamda bakış açınız yanlış. İnsanların endişelenmelerinin nedeni yaşanan fiili durum işte. Neden birileri "yaşam tarzına müdahale" endişesine kapılmış olsunlar?? Neden ve şimdi?? Bu sorunun yanıtını verdik daha önce. Çünkü şimdi rejimin,ulusal güvenliğin, çağdaş hukuk devleti yapısının her zamankinden daha çok tehdit altında olduğunu düşünüyoruz. İşte sizin bahsettiğiniz fiili duruma bakınca bu çıkıyor. Hayali senaryolarla halkı muhalefet gütmez. Siz bu ülkede yaşamıyor musunuz? İktidarda olan ben miyim? Halkı gütme durumunda olan AKP dir. Hayali gündemlerle halkı zehirleme peşinde olan onlardır. Karıştırıyorsunuz sanırım. Ama doğru tabi sizde bir yerde haklısınız. Syn. Erdoğan ın konuşmalarında öyle bir mağduriyet hali var ki bazıları onun muhalif diğerlerinin iktidar olduğunu sanıyor. Muhalefetten fazla muhalefet ediyor. Siz hala olup bitenlerden endişe duyan insanlara hayali senaryolarla niyet okuyanlar diyorsanız sizin bu ülkede olup bitenlerden haberiniz olduğundan şüphe ederim. Ben alkolizmi endişe konusu neden edeyim arkadaşım, tıpçı değilim ki. Onu doktor olanlar oturup konuşsun ne ilgisi var bunun şimdi siyasi forumla. Çok ilginç !! Çok istiyorsan hemen slogan yapalım. âAlkol içmeyin kendinizi zehirlemeyin alkol içenleri eleştireceğiz bundan sonra alkolizmin pençesine düşmeyin. Üstelik sonunda âizm var. Alkol-izm bize pompalanan kötü bir siyasi oyundur.â Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2007 Çoğunluk azınlık fikrini sardunyam çıkarmadı benim en üstte yar alan yazıma bakarsan ben bahsettim. Akp nin iktidar olmak için uyguladığı stratejiden bahsettim. Bilinçsiz çoğunluktan beslenmek istiyor akp dedim. Yukarıda açıkladım. Sivil toplumlar çoğunluğu ele geçirmek amacıyla kurulmuyor. Bir baskı unsuru olarak belli düşünceyi durumu vs. paylaşan insanların bir yerde “biz de varız†demek için oluşturdukları demokratik birliktelikler bunlar. Çağdaş toplumlar için sivil örgütlenmeler önemlidir. Ama çoğunluğu ele geçirmek için kurulmazlar. Bu anlamda bakış açınız yanlış. İnsanların endişelenmelerinin nedeni yaşanan fiili durum işte. Neden birileri "yaşam tarzına müdahale" endişesine kapılmış olsunlar?? Neden ve şimdi?? Bu sorunun yanıtını verdik daha önce. Çünkü şimdi rejimin,ulusal güvenliğin, çağdaş hukuk devleti yapısının her zamankinden daha çok tehdit altında olduğunu düşünüyoruz. İşte sizin bahsettiğiniz fiili duruma bakınca bu çıkıyor. Hayali senaryolarla halkı muhalefet gütmez. Siz bu ülkede yaşamıyor musunuz? İktidarda olan ben miyim? Halkı gütme durumunda olan AKP dir. Hayali gündemlerle halkı zehirleme peşinde olan onlardır. Karıştırıyorsunuz sanırım. Ama doğru tabi sizde bir yerde haklısınız. Syn. Erdoğan ın konuşmalarında öyle bir mağduriyet hali var ki bazıları onun muhalif diğerlerinin iktidar olduğunu sanıyor. Muhalefetten fazla muhalefet ediyor. Siz hala olup bitenlerden endişe duyan insanlara hayali senaryolarla niyet okuyanlar diyorsanız sizin bu ülkede olup bitenlerden haberiniz olduğundan şüphe ederim. Ben alkolizmi endişe konusu neden edeyim arkadaşım, tıpçı değilim ki. Onu doktor olanlar oturup konuşsun ne ilgisi var bunun şimdi siyasi forumla. Çok ilginç !! Çok istiyorsan hemen slogan yapalım. “Alkol içmeyin kendinizi zehirlemeyin alkol içenleri eleştireceğiz bundan sonra alkolizmin pençesine düşmeyin. Üstelik sonunda –izm var. Alkol-izm bize pompalanan kötü bir siyasi oyundur.†sevgili dostum yazılanlara iyi odaklansanız daha anlamlı olur. demokrasi denen olgu ne azınlıga nede çogunluga hukuki olmayan hiç bir durumu dayatamaz. bu bir. bilinçsiz çogunluk demek sizin gibi düşünecek demek degildir- bunu eleştiri konusu yapmayı zül addederim. ne demek bilinçsiz çogunluk!! nasıl ölçüyorsunuz bu kadar bilinci??? ben sivil toplum çogunlugu ele geçirmek için kurulur falan demedim. orayı bir daha okumanız lazım. ne alaka şimdi. hayali senaryolar yoksa sizde hükümetin işlemiş oldugu anayasal bir suç söylersiniz olur biter. ne yaptı hükümet yasalar nezninde suç olan; buyrun yazın. başka bir şey degil varsa bir suç onu yazın. size alkolizmi endişe edinin diyen olmadı yoksa ben mi yanlış yazıyorum??? sadece basit bir örnekdi. bunun gibi bir çok örnek bulunabilir. bu hükümeti İslam inancı açısından eleştiriye alsam bir çok örnek yazarım. sanırım anlatmak istedigimi anlamamışsınız. bu hükümet öncekilerden çok daha seküler pratikler icra ediyor. ama ülkede öyle hayali bir ortam oluşuyor ki, bu zamana kadar semboller üzerinden siyaset yapanlar moderligin gerçek anlamıyla ortaya çıkmasını hazzedemiyorlar. birilerinin bu zamana kadar gerçek niyeti ülkeyi batılı degerlerle yönetmek, modernleştirmek, demokratik ve özgür bir ülkeye dönüştürmek falan degildi. bu artık iyice ortaya çıkıyor; sıkıntı işte bu. saltanatı kaldırdıgını söyleyenler bir çok saltanatçıklar ortaya çıkardı. osmanlının halka uzak-devlet işlerine karıştırmayan devlet yapısını aynısıyla devam ettirenlerin demokrasiden haz etmeleri mümkün degildir zaten. yani illaki bir gün ortaya çıkacaktı. asıl sorun askeri ve kalem erbabı bürokratik yapının çatırdaması. bu onlar için çok tehlikeli. cumhuriyet seçkinleri bu zamana kadar devlet için millet arıyorlardı, şimdi millet kendi devletini arıyor. mesele budur. Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2007 sevgili dostum yazılanlara iyi odaklansanız daha anlamlı olur. demokrasi denen olgu ne azınlıga nede çogunluga hukuki olmayan hiç bir durumu dayatamaz. bu bir. 1.Ben bunun tersini söylemedim. Sanırım yazılara senin de daha iyi odaklanman gerekiyor. 2, ben akp ye oy veren herkes bilinçsizdir anlamında bir şey söylemedim. Yukarıda yazdığım yazının bu konuyla ilgili kısmını okumanızı ümit ederek tekrar buraya alıyorum: “Erdoğan yıllar önce kürsüden vatandaşlara şöyle seslenmişti: "sakın ha aile planlaması falan yapmayın, o da neymiş olmaz öyle şey. Allah ne verdiyse (bunu söylerken el hareketleri de ilginçti). Öyle planlama milanlama olmaz...." İşte aslında bu sözler, partinin temel besin kaynağını özetliyor. AKP bilinçsiz yığınlardan beslenmek isiyordu hala da bunun peşindedir. Kalabalık ve bilinçsiz bir nüfus en ideal ikna ortamını yaratır. Son zamanlarda ortaya atılan vergilendirmede asgari geçim indirimi konusunda sanırım mesleğim itibariyla da bir kaç laf etmem yerinde olur. Asgarî geçim indirimi; ücretin elde edildiği takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgarî ücretin yıllık brüt tutarının; mükellefin kendisi için %50’si, çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eşi için %10’u, ilk iki çocuk için %7,5 diğer çocuklar için %5’idir. Asgarî geçim indirimi, mükellefin kendisi, eş ve çocukları için hesaplanan indirim tutarları toplamı ile Kanunun 103 üncü maddesindeki gelir vergisi tarifesinin birinci gelir dilimine uygulanan oranın çarpılmasıyla bulunan miktarın hesaplanan vergiden mahsup edilmesi suretiyle uygulanacaktır. Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan değişikliği kısaca açıkladıktan sonra şunu üzerine basarak ifade etmeliyim. Bu sistem nüfusu azlama tehlikesiyle karşı karşıya kalan, hazinesinde para sıkıntısı olmayan refah ülkelerinde uygulanabilir. Ama Türkiye gibi bilançosu açık veren, hazinesi boş bir ülkede büyük sıkıntı yaratacaktır. Zaten devlet mükellefinden vergi toplamakta güçlük çeker durumdadır. Bütün bunlar bir yana bu sistem aslında açık ve net olarak şunu söylüyor: Arkadaş, eşini çalıştırma çok cocuklu olursan ben senden vergi de almayacağım sen yanlızca çocuk yap, ben paranı cebine koyarım. Yani Syn. Erdoğan'ın ifadesiye "öyle aile planlaması falan yapma Allah ne verdiyse yap gitsin".” Yanlış anlaşılmaları düzeltmek için şunu ekleyeyim: AKP, oy verecek güçlü bir nüfus istiyor. Bu anlamda demokrasi kavramını çoğunluğun koşulsuz üstünlüğü olarak tanımlıyor. Bunun örneklerini son zamanlarda sık sık yaşadık, gördük. Tabi bütün bunların dışında alternatifi olmayan seçmenler de var. Ayrıca dini yaşam biçimini en ince ayrıntısıyla benimseyen kesimlerde AKP nin söylemlerine kanıyor. Böylece AKP dini de bir siyasal araç olarak kullanmaktan geri kalmıyor ve bu şekilde de belli bir oy potansiyeline ulaşıyor. Ama bence aklı karışık olan, oy verecek kendine uygun bir parti bulamayan kesimin de kendi pastasında önemli bir yeri vardır. Elbette insanlar ekonomik anlamda da sıkıntı içindeler; göstergeler geçmiş yıllara göre ekonominin daha iyiye gittiğini gösteriyor. Ama bu sadece rakamsal. Örneğin GSMH nın yüksek çıkmasının nedeni doların düşmesidir. Bu hesaplamalar dolar bazında yapılır. Ya da enflasyonun düşük görünmesinin nedeni daraltıcı maliye politikasıdır. Bu uygulamada biliyorsunuz, piyasaya para arzı daraltılır, tüketim oranı azaltılır. Talep düşeceğinden mal ve hizmetlerin fiyatları ya yükselmeyecek ya da nispi olarak daha yavaş yükselecektir. Böylece enflasyon oranı rakamsal olarak düşük çıkar. İnsanlarımız bu oranlara bakarak hareket ettiklerinde yanılıyorlar. Bu da bir hatalı veri ve bu yüzden de AKP kısmen de olsa oy kazanabiliyor. Sonuçta herkes bunları derinden inceleyecek değil. Bu o insanların cahil olduğunu göstermez, hepimiz az da olsa ekonomi bilmek zorunda değiliz. Ama enflasyonun düştüğü satın alma gücünün arttığı düz mantıkla bakan için doğru olabilir, gerçekte yalandır. ben sivil toplum çogunlugu ele geçirmek için kurulur falan demedim. orayı bir daha okumanız lazım. ne alaka şimdi. 3. şöyle demişsin: ” azınlık ya da çogunluk, bireylerin oluşturdugu bir cemaat/toplumdur. ne demek 'demokraside azınlık ya da çogunluk hakkı olmaz'.? anlatmak istediginizi dogru formüle edemediniz galiba. o zaman ne diye 'sivil toplum' kuruyor insanlar.” Bir demokraside azınlık hakkı ya da çoğunluk hakkı diye hakları ayıramazsınız. Herkes eşit haklara sahiptir. Sivil toplum örgütleri çoğunluk hakkı elde etmek için kurulmaz. Baskı unsuru olabilmek için kurulur ve kendi çıkarlarını savunurlar. Dolayısıyla stö ler, çoğunluğu ele geçirme ve elde edilecek haklardan azınlığa oranla daha fazla yararlanma gibi amaçlar gütmez. 4. şöyle demişsin: “hayali senaryolar yoksa sizde hükümetin işlemiş oldugu anayasal bir suç söylersiniz olur biter. ne yaptı hükümet yasalar nezninde suç olan; buyrun yazın. başka bir şey degil varsa bir suç onu yazın.” Hangi hükümet anayasal anlamda açık ve net bir suç işler.bunu açık seçik olarak yapsa hükümet olamaz zaten. Ama AKP hükümeti hem anayasayı hem diğer yasalarımız fazlasıyla yıpratmıştır. 5. şöyle demişsin: size alkolizmi endişe edinin diyen olmadı yoksa ben mi yanlış yazıyorum??? Neden özellikle alkolizmi örnek veriyorsun ki? Dahası alkolizm de bir hastalıktır alkolikler gitsin tedavi olsun benim burada bütün hastalara tavsiyem ancak bir doktora görünmeleri olabilir. Herhangi bir hastalık hakkında ne tür bir toplumsal endişe içine girmemizi bekliyorsun? 6. bu hükümet öncekilerden çok daha seküler pratikler icra ediyor. Bu icraatları bize de anlatmanı rica edeceğim. 7. şöyle demişsin: ülkede öyle hayali bir ortam oluşuyor ki, bu zamana kadar semboller üzerinden siyaset yapanlar moderligin gerçek anlamıyla ortaya çıkmasını hazzedemiyorlar. birilerinin bu zamana kadar gerçek niyeti ülkeyi batılı degerlerle yönetmek, modernleştirmek, demokratik ve özgür bir ülkeye dönüştürmek falan degildi. bu artık iyice ortaya çıkıyor; sıkıntı işte bu. saltanatı kaldırdıgını söyleyenler bir çok saltanatçıklar ortaya çıkardı. osmanlının halka uzak-devlet işlerine karıştırmayan devlet yapısını aynısıyla devam ettirenlerin demokrasiden haz etmeleri mümkün degildir zaten. yani illaki bir gün ortaya çıkacaktı. asıl sorun askeri ve kalem erbabı bürokratik yapının çatırdaması. bu onlar için çok tehlikeli. cumhuriyet seçkinleri bu zamana kadar devlet için millet arıyorlardı, şimdi millet kendi devletini arıyor. mesele budur. Benim bildiğim bu zaman kadar siyaset yapanlar hep sağ partiler oldu. Bunlar da çıkıp çok sık demokratik laik cumhuriyetten bahsetmezlerdi. Modern anlayışı gerçek anlamda ortaya çıkaran AKP mi oldu? Bu iddianın tutulur bir yanı yok. Onların tek amacı güdümlü ılımlı İslam ülkesi yaratmak. Kimin yardakçılığını yaptıkları belli. Tekrar etmeye gerek duymuyorum. Siz akp nin bile İslami söylemlerini beğenmediğinize göre daha ağır radikal İslamcı bir partiyi tercih edersiniz anlaşılan. Söylediklerinizde o çıkıyor. Saltanatı kaldıranların örtülü bir amacı yok. Cumhuriyet devrimi büyük bir halk devrimidir aynı zamanda. Atatürk ilkeleriyle şekillenmiş şeffaf bir anlayış getirir. Bundan rahatsız olmanın alemi yok. Halk iradesi diyorlar ya; işte halk iradesi. Ama çeşitli dış ve iç çıkar odaklarının işine gelmemiştir bu değişim. Hakları da var, ben onların yerinde olsam ben de hoşlanmam. Ama hiçbirinin ağzı sulanmasın kimseye yar etmezler bu ülkeyi. Halk kendi geçmişine ve değerlerine sahip çıkıyor ve çıkacaktır. Ben size samimiyetimle şunu söylemek isterim; siz doğruyu yanlış yerde arıyorsunuz. Doğru sizin olduğunuz yerde değil. Ama yanlış yerde olmanız sizin suçunuz değil, sizi buraya yönlendirenlerin suçu. Gidip onlardan hesap sorun. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.