Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Sünnetullah değişmez ise mucizeler yok demektir. Şayet mucizeler var ise sünnetullah değişir demektir. Allah kendi insiyatifi ile sünnetullahı değiştiriyor ise, "sünnetullah asla değişmez" demenin bir anlamı kalmıyor olmaz mı? Güzel bir tespit Sevgili Rastlantı. Saygılar. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 SÜNNETULLAH Allah'ın sünneti, kanunu. Lügatte "yol" manasına gelen sünnet, "Allah" adıyla birlikte kullanıldığında, Allah'ın kâinatı idare ederken koyduğu kurallar; Cenab-ı Allah'ın yaratıkları hakkındaki hüküm ve âdetleri anlamına gelir. Kâinatta meydana gelen olaylar Allah'ın koyduğu birtakım kurallara, kanunlara tabidir; her şeyde bir sebep sonuç ilişkisi vardır. Evrenin yaratılışından kıyamet kopuncaya kadar tabiat olayları bu kanunlara bağlı olarak gerçekleşir. Meselâ, neslin devamı erkek ve dişi canlının birleşmesi sonucunda oluşan döllenme ile sağlanır. Her canlı doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Ateş yakıcıdır; su ise söndürücü. Suyun kaldırma kuvveti; yerin çekim gücü vardır. Yağmurun yağması için suyun buharlaşıp bulut haline gelmesi zorunludur... Kâinatta insanlar tarafından alışılmış ne kadar tabiat kanunu varsa bunların hepsi Allah'ın kâinatı yaratırken koyduğu kurallardır; normal şartlarda değişmez. Ancak, bu ilahi kanunlar eşyanın zorunlu bir neticesi olmadığından dolayı Allah dilerse insanların alışageldikleri tabiat olaylarının dışında bazı harikulade olayları da meydana getirmeye kadirdir. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 SÜNNETULLAH Allah'ın sünneti, kanunu. Lügatte "yol" manasına gelen sünnet, "Allah" adıyla birlikte kullanıldığında, Allah'ın kâinatı idare ederken koyduğu kurallar; Cenab-ı Allah'ın yaratıkları hakkındaki hüküm ve âdetleri anlamına gelir. Kâinatta meydana gelen olaylar Allah'ın koyduğu birtakım kurallara, kanunlara tabidir; her şeyde bir sebep sonuç ilişkisi vardır. Evrenin yaratılışından kıyamet kopuncaya kadar tabiat olayları bu kanunlara bağlı olarak gerçekleşir. Meselâ, neslin devamı erkek ve dişi canlının birleşmesi sonucunda oluşan döllenme ile sağlanır. Her canlı doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Ateş yakıcıdır; su ise söndürücü. Suyun kaldırma kuvveti; yerin çekim gücü vardır. Yağmurun yağması için suyun buharlaşıp bulut haline gelmesi zorunludur... Kâinatta insanlar tarafından alışılmış ne kadar tabiat kanunu varsa bunların hepsi Allah'ın kâinatı yaratırken koyduğu kurallardır; normal şartlarda değişmez. Ancak, bu ilahi kanunlar eşyanın zorunlu bir neticesi olmadığından dolayı Allah dilerse insanların alışageldikleri tabiat olaylarının dışında bazı harikulade olayları da meydana getirmeye kadirdir. Bu söylediklerini kesinlikle kuran ile alaksı yok.Zaten olmadığı için tek bir ayet bile vermemişsin,veremezsin. Şimdi ''sünnetullah'' kavramının geçtiği iki ayeti bağlamları içinde görelim bakalım senin dediği gibi mi, yoksa başka bir şeyden mi bahsediliyor. Fetih suresi 18- Andolsun o ağacın altında (Hudeybiye'de) sana bey'at ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş onlara güven indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ile mükâfatlandırmıştır. 19- Allah onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfatlandırdı. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. 20- Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret olsun ve Allah sizi doğru yola iletsin. 21- Bundan başka sizin güç yetiremediğiniz, ama Allah'ın sizin için kuşattığı ganimetler de vardır. Allah herşeye kâdirdir. 22- Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı. 23- Allah'ın öteden beri gelen kanunu(sünnetullah) budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. Şimdi savaşlardan ve ganimetlerden bahseden bu ayetlerden,doğa kanunları anlamını çıkarmak mümkünmü? Bu olsa olsa doğa değil,dağ kanunu olur. Ahzap suresi 57- Şüphesiz ki Allah'a ve Resulü'ne eziyet verenlere Allah hem dünyada, hem ahirette lânet etmiştir. Onlara *******yıcı bir azab hazırlamıştır. 58- Mümin erkeklere ve mümin kadınlara yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler de bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir. 59- Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. 60- Andolsun ki, eğer münafıklar ve kalblerinde bir hastalık olanlar ve Medine'de dedikodu yapanlar, bu yaptıklarından vaz geçmezlerse, mutlaka seni onlara musallat ederiz. Sonra seninle orada az bir zamandan fazla komşu kalamazlar. 61- Melun olarak nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve öldürülürler. 62- Allah'ın bundan önce geçenler hakkındaki kanunu (sünnetullah) budur. Ve sen Allah'ın kanununu değiştirmeye asla çare bulamazsın. Peki bu ayetlerde varmı doğa kanunları ile bir konu? Peygamberin taraftarlarına eziyet edenlerin öldürülmelerinden bahsediyor değilmi. O zaman bu ayete görede allahın her peygambere, eziyet edenleri öldürün diye emretmiş olduğu anlamı çıkıyor. Hani nerde millete fizik yasaları diye ******* çalıştığın anlam ? Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 katakuta. Senin unuttuğun en önemli şey ne biliyormusun? "İNSAN" dolayısı ile bazı şeyleri anlayamazsın. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 katakuta. Senin unuttuğun en önemli şey ne biliyormusun? "İNSAN" dolayısı ile bazı şeyleri anlayamazsın. Evet çok müthiş bir cevap olmuş,ve beni çürtümüşsün. Aynen miras ile ilgili konuda yazdıkların gibi. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 Evet çok müthiş bir cevap olmuş,ve beni çürtümüşsün. Aynen miras ile ilgili konuda yazdıkların gibi. katakuta. hani derler ya "bozuk saat günde iki kere doğruyu gösterirmiş" aynen öyle bu sefer sözlerin doğru. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 Senin unuttuğun en önemli şey ne biliyormusun? "İNSAN" dolayısı ile bazı şeyleri anlayamazsın sende Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 SÜNNETULLAH Allah'ın sünneti, kanunu. Lügatte "yol" manasına gelen sünnet, "Allah" adıyla birlikte kullanıldığında, Allah'ın kâinatı idare ederken koyduğu kurallar; Cenab-ı Allah'ın yaratıkları hakkındaki hüküm ve âdetleri anlamına gelir. Kâinatta meydana gelen olaylar Allah'ın koyduğu birtakım kurallara, kanunlara tabidir; her şeyde bir sebep sonuç ilişkisi vardır. Evrenin yaratılışından kıyamet kopuncaya kadar tabiat olayları bu kanunlara bağlı olarak gerçekleşir. Meselâ, neslin devamı erkek ve dişi canlının birleşmesi sonucunda oluşan döllenme ile sağlanır. Her canlı doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Ateş yakıcıdır; su ise söndürücü. Suyun kaldırma kuvveti; yerin çekim gücü vardır. Yağmurun yağması için suyun buharlaşıp bulut haline gelmesi zorunludur... Kâinatta insanlar tarafından alışılmış ne kadar tabiat kanunu varsa bunların hepsi Allah'ın kâinatı yaratırken koyduğu kurallardır; normal şartlarda değişmez. Ancak, bu ilahi kanunlar eşyanın zorunlu bir neticesi olmadığından dolayı Allah dilerse insanların alışageldikleri tabiat olaylarının dışında bazı harikulade olayları da meydana getirmeye kadirdir. Ancak son sözüne bir ek getirmek istiyorum izninle sevgili Sarıgöl. Allah'ın kadiriyeti ve kudreti Allah'a iman edenler için tartışılmazdır. Ancak yine O'nu ve yaratmış olduğu sistemi anlamaya çalışan fark eder ki Allah kendi koyduğu kuralları yıkmamıştır. Yani Allah'ın dilemesi başka bir şey, yaratması başka bir şey değildir. Kuralları ve sistemi dileyerek yaratan O'dur. Öyle ise Sünnetullah değişmez... Değişmemesi de O'nun dilemesindendir... İnananlar arasında farklı düşünceler olmasının sebebi Allah'ı anlama farklılıklarından kaynaklanıyor... Gerçi benim için bunun önemi yok... Ancak bilmek ile bilmemek çok farklı ve Allah'ın buyruğunda olduğu gibi hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Yani Allah'ı ve O'nun sistemini anlamak için bilmek gerekiyor ya da en azından bilmeye çalışmak... Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 Ancak son sözüne bir ek getirmek istiyorum izninle sevgili Sarıgöl. Allah'ın kadiriyeti ve kudreti Allah'a iman edenler için tartışılmazdır. Ancak yine O'nu ve yaratmış olduğu sistemi anlamaya çalışan fark eder ki Allah kendi koyduğu kuralları yıkmamıştır. Yani Allah'ın dilemesi başka bir şey, yaratması başka bir şey değildir. Kuralları ve sistemi dileyerek yaratan O'dur. Öyle ise Sünnetullah değişmez... Değişmemesi de O'nun dilemesindendir... İnananlar arasında farklı düşünceler olmasının sebebi Allah'ı anlama farklılıklarından kaynaklanıyor... Gerçi benim için bunun önemi yok... Ancak bilmek ile bilmemek çok farklı ve Allah'ın buyruğunda olduğu gibi hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Yani Allah'ı ve O'nun sistemini anlamak için bilmek gerekiyor ya da en azından bilmeye çalışmak... Birisi, kuranla alakası olmayan bir düşünceyi, kafasından atıyor, diğeride onu tebrik ediyor.Kuran bu konuda ne diyor kimsenin umurunda değil.Ama lafa gelince kuran onlar için,allahın buyrukları. Müslümanların ne kurana inandığı doğru nede cehennemden korktuğu.Kendinizin bile inanmadığı bir kitabı,hangi yüzle başkalarına tavsiye ediyorsunuz ? Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Birisi, kuranla alakası olmayan bir düşünceyi, kafasından atıyor, diğeride onu tebrik ediyor.Kuran bu konuda ne diyor kimsenin umurunda değil.Ama lafa gelince kuran onlar için,allahın buyrukları. Müslümanların ne kurana inandığı doğru nede cehennemden korktuğu.Kendinizin bile inanmadığı bir kitabı,hangi yüzle başkalarına tavsiye ediyorsunuz ? sayın katakuta engin bilgileri ile yine aydınca yorum yapmış... konudan o kadar uzaksınız ki, bir zamanlar müslümandım ama artık doğruyu buldum diyorsunuz ya, sizin artık müslüman olmamanızın sebeplerinden biri belki de en önemlisi herşeyi hafife almanızdan... ve inkara giden bir çok insan gibi egonuzun esiri oluyorsunuz, müslümanlara toptan iftira atıyorsunuz... birisi birisine ne demiş? Sayın Sarıgöl'ün yazdığı yorum Kuran'a uygundur, bunu sizin kabul etmemenizse bizim meselemiz değil... selamlar Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Allah kendi koyduğu kuralları yıkmamıştır. Yani Allah'ın dilemesi başka bir şey, yaratması başka bir şey değildir. Kuralları ve sistemi dileyerek yaratan O'dur. Öyle ise Sünnetullah değişmez... Bu sözleri sevdim Zira bu sözler insanın mucize masallarına olan inancını sorgulamasına vesile olur belki. "Allah kendi koyduğu kuralları yıkmamıştır..Sünnetullah değişmez..." diyorsunuz, sonra; "Allah ayı ikiye ayırmış, sonra birleştirmiş" diyorsunuz! "Musa asasını denize vurmuş, denizi yarmış" diyorsunuz! "Musa asasını yere atmış, yılan olmuş, diğer sihirbazlar ait olan yılan görünümlü asaları yutmuş" diyorsunuz! "Kraliçe Belkıs, tahtıyla bile uçmuş gelmiş Süleymanın yanına konmuş" diyorsunuz! "Muhammed, Mirac mucizesi yaşadı, Allah katına çıktı, Allah'la konuştu" diyorsunuz! Eee? Değişmeyen sünnetullah nerde? *** Bu arada örnek verirken kullandığım Miraç işi yine Allah'ın mekanını aklıma getirdi MİRAC, Arapça'da merdiven, yukari çikmak, yükselmek anlamlarini dile getirir. Islam'da Hz. Peygamber (s.a.s)' in göge yükselerek Allah'in huzuruna kabul edilmesi olayi.... Olayin iki asamasi vardir. Birinci asamada Hz. Peygamber (s.a.s) Mescidül-Haram'dan Beytü'l-Makdis'e (Kudüs) götürülür. Kur'an'in andigi bu asama, gece yürüyüsü anlaminda isra adini alir. Ikinci asamayi ise Hz. Peygamber (s.a.s)'in Beytü'l-Makdis'ten Allah'a yükselisi olusturur. Mirac olarak anilan bu yükselme olayi Kur'an'da anilmaz, ama çok sayidaki hadis ayrintili biçimde anlatilir. Hz. Peygamber (s.a.s), Kâbe'de Hatim'de ya da amcasinin kizi Ümmühani binti Ebi Talib'in evinde yatarken Cebrail gelip gögsünü yardi, kalbini Zemzem ile yikadiktan sonra içine iman ve hikmet doldurdu. Burak adli binege bindirilerek Beytü'l-Makdis'e getirildi. Burada Hz. Ibrahim, Hz. Musa, Hz. Isa ve diger bazi peygamberler tarafindan karsilandi. Hz. Peygamber (s.a.s) imam olarak diger peygamberlere namaz kildirdi. Hz. Peygamber (s.a.s), Beytü'l-Makdis'te kurulan bir Mirac'la ve yaninda Cebrail oldugu halde göge yükselmeye basladi. Gögün birinci katinda Hz. Adem, ikinci katinda Hz. Isa ve Yahya, üçüncü katinda Hz. Yusuf, dördüncü katinda Hz. Idris, besinci katinda Hz. Harun, altinci katinda Hz. Musa ve yedinci katinda Hz. Ibrahim ile görüstü. Cebrail ile birlikte yükselis Sidretü'l-Münteha'ya kadar sürdü. Cebrail, "Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarim" diyerek Sidretü'l Münteha'da kaldi. Hz. Peygamber (s.a.s) buradan itibaren Refref adli baska bir binekle yükselisini sürdürdü. Bu yükselis sirasinda Cennet ve nimetlerini, Cehennem ve azabini müsahede etti. Sonunda Allah'in huzuruna kabul edildi. Kendisine ümmetinden Allah'a sirk kosmayanlarin Cennet'e girecegi müjdelendi, Bakara suresinin son ayetleri verildi ve bes vakit namaz fari kilindi. Yeniden Refref ile Sidretü'l-Münteha'ya, oradan Burak'la Kudüs'e, oradan da Mekke'ye döndürüldü. Semavi dinler gök cisimlerine tapınmaya dayalı putperest köklere sahip olduğu için için öyle düşünmüşler heralde... Neyse... Bizi ilgilendirmez... İneğe tapanlar da bize komik geliyor ama, bize karışmadıkları sürece bizi ilgilendirmez.. Saygılar. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 sayın katakuta engin bilgileri ile yine aydınca yorum yapmış... konudan o kadar uzaksınız ki, bir zamanlar müslümandım ama artık doğruyu buldum diyorsunuz ya, sizin artık müslüman olmamanızın sebeplerinden biri belki de en önemlisi herşeyi hafife almanızdan... ve inkara giden bir çok insan gibi egonuzun esiri oluyorsunuz, müslümanlara toptan iftira atıyorsunuz... birisi birisine ne demiş? Sayın Sarıgöl'ün yazdığı yorum Kuran'a uygundur, bunu sizin kabul etmemenizse bizim meselemiz değil... selamlar Sarıgölün yazdığının doğru olduğunu kurandan ayetlerle gösterin namusun şerefim üzerine yemin ediyorum,müslüman olacağım ve bu forumda açıklayacağım. Bakın bu kadar emin konuşuyorum. Eğer sizde o kadar eminseniz,bu iddianızı kuranla delillendiremezseniz,islamdan çıkacağınıza söz veriyormusunuz ? Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 birisi birisine ne demiş? Sayın Sarıgöl'ün yazdığı yorum Kuran'a uygundur, bunu sizin kabul etmemenizse bizim meselemiz değil... Sardunyam. Yazını yeni gördüm çok teşekkür ederim. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 "Allah kendi koyduğu kuralları yıkmamıştır..Sünnetullah değişmez..." diyorsunuz, sonra; "Allah ayı ikiye ayırmış, sonra birleştirmiş" diyorsunuz! "Musa asasını denize vurmuş, denizi yarmış" diyorsunuz! "Musa asasını yere atmış, yılan olmuş, diğer sihirbazlar ait olan yılan görünümlü asaları yutmuş" diyorsunuz! "Kraliçe Belkıs, tahtıyla bile uçmuş gelmiş Süleymanın yanına konmuş" diyorsunuz! "Muhammed, Mirac mucizesi yaşadı, Allah katına çıktı, Allah'la konuştu" diyorsunuz! Eee? Değişmeyen sünnetullah nerde? Bence bunlar birer nitelemedir hep. Yani bazı konular bu şekilde anlatılmış. Mesela Nuh Tufanındaki "Gemi-Tekne" hikayesindeki gibi. "Tekne" bir manada kurtarıcı konumunda; Ekmek Teknesi misali, ciddiyim. Yani denizin yarılması yada diğerleri hep "İma"... "Miraç" olayı mesela. Hz. Muhammed'in "Kendini Bulma" halidir. Tanrı katına çıkması demek, Ene'l Hakk olması demektir. Yoksa öyle uçmak falan burak'la... Hepsi açık açık söyleyemediğinden bence... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Bence bunlar birer nitelemedir hep. Yani bazı konular bu şekilde anlatılmış. Mesela Nuh Tufanındaki "Gemi-Tekne" hikayesindeki gibi. "Tekne" bir manada kurtarıcı konumunda; Ekmek Teknesi misali, ciddiyim. Yani denizin yarılması yada diğerleri hep "İma"... "Miraç" olayı mesela. Hz. Muhammed'in "Kendini Bulma" halidir. Tanrı katına çıkması demek, Ene'l Hakk olması demektir. Yoksa öyle uçmak falan burak'la... Hepsi açık açık söyleyemediğinden bence... boşig'ciim seni beğeniyorum, takdir ediyorum da, şu Muhammed'i kurtarma çabanı gereksiz görüyorum. Bu arada, yorumlarına müslüman kardeşlerimiz ne diyecekler merak da etmiyor değilim. * Mirac iddiası tek kaynağa sahiptir. Muhammed. Yani Senin Vahdet-i Vücutçu anlayışın yok Muhammed'de. Bunu sözlerinden anlıyoruz. Göğün katmanlarına yükselmek, Cebrail'in buradan öteye geçemem demesi falan, burak'a, refref'e binmek hep ona atfedilen ifadeler. * "Bence bunlar birer nitelemedir hep" demişsin de, Mesela "ay'ın yarılması işini" nasıl yorumluyorsun? Saygılar. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 boşig'ciim seni beğeniyorum, takdir ediyorum da, şu Muhammed'i kurtarma çabanı gereksiz görüyorum. Bu arada, yorumlarına müslüman kardeşlerimiz ne diyecekler merak da etmiyor değilim. * Mirac iddiası tek kaynağa sahiptir. Muhammed. Yani Senin Vahdet-i Vücutçu anlayışın yok Muhammed'de. Bunu sözlerinden anlıyoruz. Göğün katmanlarına yükselmek, Cebrail'in buradan öteye geçemem demesi falan, burak'a, refref'e binmek hep ona atfedilen ifadeler. * "Bence bunlar birer nitelemedir hep" demişsin de, Mesela "ay'ın yarılması işini" nasıl yorumluyorsun? Saygılar. Sayın BrainSlapper... Müslüman arkadaşlar ne diyecekler gerçekten bilmiyorum. Ya da en azından normal hayatımdaki diğer müslümanlar hangi tepkiyi göstereceklerse o tepkiyi göstereceklerdir en azından. Lakin ben Hz. Muhammed'i kurtarma çabasında değilim. Anladığımı söylüyorum sadece. Bana bu söylediklerimi anlatıyor, yanlış ya da doğru. Cebrail'in belli bir sınırdan geçememesi durumu... Cebrail "Akıl"dır. Akıl ise bir "Sınır"dır. Hz. Muhammed "Miraç"ta aklını yani benliğini aşmış, Hakk'ta Hakk olmuş... Ölmeden Ölmek'te denir buna. Dediğim gibi, Melekler sadece "Madde"deki Tanrı'dır... Akıl, Ölüm, Doğa Olayları/Doğa, İyilik-Kötülük vs vs vs... Daha fazlası değil. Aslına bakarsanız, bu tanımlamalar Son derece mantığa dayalıdır ve ancak Nesne/Madde ile hiç bir bağlantıları yoktur. Kabul ettiğinizde doğru, Kabul etmediğinizde yanlıştır. O yüzden kimseye doğruluğu ya da yanlış hakkında bir iddia da bulunamam. Zaten bu yüzden Vahdet-i Vücutçular kendilerini açığa vurmazlar. Gerek yoktur çünkü. Biliyorsunuzdur bunu... Saygılarımla... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Bu sözleri sevdim Zira bu sözler insanın mucize masallarına olan inancını sorgulamasına vesile olur belki. "Allah kendi koyduğu kuralları yıkmamıştır..Sünnetullah değişmez..." diyorsunuz, sonra; "Allah ayı ikiye ayırmış, sonra birleştirmiş" diyorsunuz! "Musa asasını denize vurmuş, denizi yarmış" diyorsunuz! "Musa asasını yere atmış, yılan olmuş, diğer sihirbazlar ait olan yılan görünümlü asaları yutmuş" diyorsunuz! "Kraliçe Belkıs, tahtıyla bile uçmuş gelmiş Süleymanın yanına konmuş" diyorsunuz! "Muhammed, Mirac mucizesi yaşadı, Allah katına çıktı, Allah'la konuştu" diyorsunuz! Eee? Değişmeyen sünnetullah nerde? Sayın brain sizde bir zamanlar inananlardanmıydınız? gerçekten merak ettim, o yüzden soruyorum, yani inanıyorken bütün bu mucize olarak tabir edilen şeylere aklınız yatmadığı için mi inkarı seçtiniz? Bakın ister inanın, ister inanmayın ama sayın boşiginde söylediklerinde doğruluk payı var, bunlar hem birer ima, hem oluşumları fizik kurallarına uygun olmuş olabilir, bazı şeyler göz yanılsamasıdır, bazı şeyler gerçektir doğa kanunları gibi... Ama Allah'ın kadiriyeti, kudreti, hikmeti sonsuzdur iman ettiğimiz için biz olamaz demiyoruz çünkü görünen ve kabul edilen pek çok doğa olayınıda insanlık kavrayana kadar doğaüstülükle tanımlamıştır... Bu mucizevi olaylar iman edenler için bir sınamadır... inkar eden zaten bunu mesele etmemeli... inandık, iman ettik Allah herşeye kadirdir, bilmediklerimizi de bilen O'dur... Bir zamanlar güneş tutulmasına Tanrılar öfkelendi, gökgürültüsüne, Tanrılar hiddetlendi ateş gönderdi, diyen insanlık şimdi bunların doğal olduğunu biliyor... Ayın bölünmesi, denizin yarılması, miraç, Belkıs'ın tahtı, asa olayı... bunların muhakkak açıklaması vardır... Ne kadar tuhafız değil mi? Koşulsuz kabul ediyor gibiyiz... Sarıgölün yazdığının doğru olduğunu kurandan ayetlerle gösterin namusun şerefim üzerine yemin ediyorum,müslüman olacağım ve bu forumda açıklayacağım. Bakın bu kadar emin konuşuyorum. Eğer sizde o kadar eminseniz,bu iddianızı kuranla delillendiremezseniz,islamdan çıkacağınıza söz veriyormusunuz ? şimdi istediğiniz ayetleri bulacağım ekleyeceğim sizde diyeceksiniz ki konuyla alakasız, tıpkı daha önceden olduğu gibi... ama yinede bu yemininiz için yapacağım, ben ise böyle bir söz vermem, siz istediğiniz kanıtı getirin benden böyle bir söz alamazsınız, ki bunu bana bir iddaya tutuşmuşuz gibi dayatamazsınız, yakışık almıyor 15 yaşında çocuklar değiliz inancımızla lades oynayacak değiliz sayın katakuta... ama ayetleri bulacağım... biraz zaman istiyorum sadece... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Sayın brain sizde bir zamanlar inananlardanmıydınız? gerçekten merak ettim, o yüzden soruyorum, yani inanıyorken bütün bu mucize olarak tabir edilen şeylere aklınız yatmadığı için mi inkarı seçtiniz? Sevgili çiçeğim, İnkar demiyelim isterseniz. İnkar "olan" birşeyi kabul etmemektir, inatçılıktır. Halbuki benim ve birçok dinsizin durumu, illizyonun etkisinden kurtulmaktır. Evet bir zamanlar müslümandım. Dinsizleşme uzun bir süreçtir. Tek bir etkeni yoktur. Birsürü etkeni vardır. Benim dinsizleşmemde rol oynamayan şeyler ise, isyan ve kibir. İnandığım dönemde, isyan etmemi gerekktiren birşey olmadı. kendimi veya hiçkimseyi ilahlaştırma gibi bir eğilimim olmadığı için, kibirlenmedim de. Çünkü insan çok hem çok güçlü, hem de çok kırılgan bir varlıktır. Bugün güçlü olan, yarın güçsüz olabilir. Yani dilimizde bunun kullanılan şekli, "ne oldum değil, ne olacağım demeli". hayata bakışım bu olduğu için, kibrim de olmadı. Esasen bu foruma katılıncaya kadar, ben bu mucizeler üzerinde pek durmamıştım. Yani bu mucize olarak adlandırılan şeylerin benim dinsizleşmemde etkisi olmadı. Öğrencilik dönemimde dini tartışmalara katıldım. Ben o tartışmalarda, islam'ın yüce, güzel, harikulade, en son, en mükemmel olduğunu savunan bir kişiydim. Ama o tartışmalarda hiç ateist yoktu. Genelde inananlar arası tartışmalardı. O tartışmalar sırasında farkettiğim birşey oldu: Ne ben, nede diğer inanan arkadaşlarım, hiçbirimiz Kuran'ı tamamen okumamıştık. Ve ben Kuran'ı okumaya karar verdim. Benim dinsizleşmem de Kuran okumakla başladı. Tek tek ayetleri veya sureleri okuyunca, insan çelişkileri göremiyor. Ama Kuran'ın tümünü okuyunca, "Ama ama, başka bir surede bunun tam aksini söyleyen birşey okumuştum" diyorsunuz. Hatırlıyorsunuz çünkü. Hala okumaktasınız, bilgileriniz taze. Şunu herkese öncelikle söyleyeyim, özellikle Müslüman arkadaşlara. Kendinize bir sorun "Kuran'ı baştan sona kendi dilimde hiç okudum mu?" Ve kendinize dürüstçe cevap verin lütfen. "Biraz oradan, biraz buradan okudum. Çeşirli tarihlerde, çeşitli sureleri okumuştum. hepsini birlikte düşünürsek, hepsini okumuş sayılırım." demeyin. Soru basit: Baştan sona kendi dilinizde okudunuz mu? Tutup bazen 500-600 sayfalık romanları, 2-3 günde bitiriyorsunuz, konu akıcı ve heyacanlı ise. Bu sizin en çok değer verdiğiniz kitap. Bu kitabı, baştan sona kendi dilinizde okudunuz mu? Dürüst olun kendinize ve inandığınız Allah'a. Kuran'ı baştan sona okumuş olan az insan çıkar. (Hafızları saymıyorum, zira onlar dili anlamadan okuyorlar) Bir dinsiz olarak, ne kadar ironik görünse de, müslümanlara tavsiyem şudur: KURAN'I KENDİ DİLİNİZDE BAŞTAN SONA OKUYUN ARKADAŞLAR. Ama önceden uyarayım, Kuran okuması zor bir kitaptır. Akıcılığı yoktur. Konu bütünlüğü yoktur. Daldan dala atlama çoktur. Tekrarlar bunaltıcı derecededir. Ama sabredin okuyun lütfen. Bitirin. Ve iddiam şu: Birinci okuma sonunda, kafasında yaşattığı "Ulvi, Yüce Kuran" kavramı sarsılmayacak tek bir insan tanımadım daha. İkinci kez okumak, işkence gibidir. Tekrarlar, daldan dala atlamalar, akıcılıktan uzaklık sizi o kadar sıkmaya başar ki, bazen tembellik yapıp, "ya burayı okumuştum zaten atlasam mı acaba" gibi dürtüler ortaya çıkar. Dürtülere yenilmeyin. Atlamadan ikinci kez okuyun. Kitabı ilk okumanız sırasında ilk ayetlerde dikkatinizi çekmeyen şeyler, ikinci okumada dikkatinizi çekmeye başlar. Zira, Kuran'ı tamamen okuduğunuz için, belli belirsiz de olsa hala herşey hafızanızda olduğu için, ilk okumada farketmediğiniz şeyleri Kuran'ın bütünlüğü çerçevesinde farketmeye başlarsınız. Eğer dinsiz kalmak sizi ürkütüyorsa, hiç bu işe girişmeyin. Kafanızda "ulvi, yüce, harikulade Kuran" imajı bırakın yaşasın. Yok "ben dinim, kitabım neymiş döğrenmek istiyorum" diyorsanız, rica ediyorum, sabredin ve Kuran'ı kendi dilinizde baştan sona okuyun. Saygı ve sevgilerimle. Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Ne kadar tuhafız değil mi? Koşulsuz kabul ediyor gibiyiz... şimdi istediğiniz ayetleri bulacağım ekleyeceğim sizde diyeceksiniz ki konuyla alakasız, tıpkı daha önceden olduğu gibi... ama yinede bu yemininiz için yapacağım, ben ise böyle bir söz vermem, siz istediğiniz kanıtı getirin benden böyle bir söz alamazsınız, ki bunu bana bir iddaya tutuşmuşuz gibi dayatamazsınız, yakışık almıyor 15 yaşında çocuklar değiliz inancımızla lades oynayacak değiliz sayın katakuta... Bu kadar acımasız eleştirme sevgili arkadaşım, İki bilim adamının, "ispat edemezsen tezinden/kabulünden vaz geçecekmisin ?" gibi, biraz daha heyecanlısı ne var bunda ? Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Sevgili çiçeğim, İlk yazım çok uzun olmasın diye kestim, devam ediyorum dinsizleşme sürecimi anlatmaya. Kuran okumak zaten Kuran'a ve İslam'a olan inancımı sarstı. Üniversiteden beri yurtdışında çalıştığım için, ailemden hep uzak oldum. Her telefon görüşmemizde, annem istisnasız olarak şu duayı yaptı: "Allah bu telefonu icat edeni, cennetinin baş köşesine oturtsun." Marconi ve Graham Bell'i düşünüyorum, Nokia şirketini düşünüyorum, Anadolu'nun bir köşesinde yaşayan, kendini hiç tanımayan bir insandan dua almalarını düşünüyorum. Kafirlik, müslümanlık aklıma geliyor. Cennete, cehenneme kimler gidecek sorusu aklıma geliyor. Sonra msn girdi hayatımıza. Görüntülü görüşme dönemi başladı. Kardeşim evine bilgisayar aldı. Artık görüntülü konuşuyoruz. Bu sefer annem istisnasız olarak şu duayı yapmaya başladı: "Allah bu bilgisayarı, bu interneti icat edeni, cennetinin baş köşesine oturtsun" Bill Gates'i düşünüyorum, interneti var eden insanları düşünüyorum. Anadolu'nun bir köşesinde yaşayan, kendini hiç tanımayan bir insandan dua almalarını düşünüyorum. Kafirlik, müslümanlık aklıma geliyor. Cennete, cehenneme kimler gidecek sorusu aklıma geliyor. Bir kez anneme takıldım "İnterneti icat edenler müslüman değillermiş anne, cennete gidemezlermiş" dedim. Annem "Bilgisayarı, interneti icat etmişler ya, bizim gibi herkesi herkesle dünyanın öbür ucundan görüşmelerini, hasret gidermelerini sağlıyorlar ya, bundan iyi müslümanlık mı olur?" Annemin müslümanlık olarak tanımladığı şey "insana hizmet, insanlığa hizmet". İnsana, insanlığa hizmet etmeye müslümanlık adını vermiş. ** Herneyse. Böyle birsürü olay, anı var. Bunların etkisi oldu dinsizleşşmemde. Mısır, Sümer, Babil, Maya, Antik Yunan tarihini falan da okuyunca, bilgilerim zenginleşti. Ama vurucu darbeyi, son darbeyi Kuran yaptı. Noktayı Kuran koydu. Bütün hayat tecrübeme ve edindiğim bilgilere bakınca, Kuran'daki sevgisizlik, nefret, tehdit, hakaret dolu üslup çekilmez bir hal aldı. Dinsizleşmem böyle böyle birike birike oldu sevgili çiçeğim. Sevgi ve saygılarımla. Alıntı
Φ LUCAS Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Evet katılıyorum kuranı okuyunca sağduyulu ,''normal şartlarda'' yetişmiş her insan kendini dinin dışında görür,görmelidir de zaten. Tamam herkesin tabii ki şu özgürlüğü var;kendimiz ve tüm çevremzideki oluşumların bir yaratıcısının varolduğuna yada olmadığına inanabiliriz. Ama herşeyde olduğu gibi bu inanç meselesinde de aşırılık herzaman psikolojik onarılmaz sorunlara ve bunalımlara gebedir.Dini adetlere kurallara göre yaşamaya kendini veren insanlarda onarılmaz sıkıntılar kendini göstermektedir, bunların da en başında psikolojik sorunlar;çevreyle sağlıksız iletişim,içine kapanma, hayatta inandığı varlıkla eş yada ondan daha fazla kimseye değer,sevgi verememe ve buna bağlı olarak paylaşım zorluğu,aşırı günah ve ceza korkusundan rahat hareket yaşayamayarak deşarj olamama,özgürce kendi kişiliğini şekillendirememe vb... bu liste uzayıp gider.Benden uyarması seçim tabii ki yine sizin sonuçlarını göğüslemekte.. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Şunu herkese öncelikle söyleyeyim, özellikle Müslüman arkadaşlara. Kendinize bir sorun "Kuran'ı baştan sona kendi dilimde hiç okudum mu?" Ve kendinize dürüstçe cevap verin lütfen. "Biraz oradan, biraz buradan okudum. Çeşirli tarihlerde, çeşitli sureleri okumuştum. hepsini birlikte düşünürsek, hepsini okumuş sayılırım." demeyin. Soru basit: Baştan sona kendi dilinizde okudunuz mu? Arapça ve Osmanlıca bilgim var ancak çok yeterli değil. Kur'an, okuduğum en son kitaptır. Ondan önce İncil, Tevrat ve Zebur'u hatta "Mısır'ın Ölüler Kitabı" olduğu söylenen bir kitabı dahi okumuştum. Tabi insan bir arayış dönemine giriyor normal olarak. Yunus, Mevlana falan derken... En son okuduğum kitap Kur'an oldu. Niçin en son onu okudum? Bizim ailede herkes sünni. Benim en yakın arkadaşlarım Şii, Alevi, Ateist, Deist... Çok iyi insanlar... Ailem ise aslına bakarsanız anladığım kadarıyla sünnileşmişler. Ailede Ali, Hasan, Hüseyin adlarından geçilmiyor. Bunlardan başka Üniversitede "Nurcu"ların yapılanmaları beni çok rahatsız etmişti. Dinlerin "Toplumsal Olmaması" gerektiğini ve dahi "Olamayacağını" o zaman gördüm. İnançlar "Bireysel" olmaktan öteye geçmemeliydi. Bilmem kaç mezhep varsa hepsi kendisi için istisnasız şunu söylüyor: "72 mezhebe bölünecekmiş İslam ancak bunlardan sadece bir tanesi cennettlikmiş. O da bizimki işte..." Yersen... Sonra bu mezhep farklılığından dolayı çok saçma ve çok acı şeyler gördüm ve yaşadım. Mezheplere inanmamaya başladım... Din kitaplarının yerini anlayınca daha net oluyor herşey. Kur'an-ı bir kere okumadan Nur Risalelerinden İslam'ı savunan adamlar vardı yaa... Bundan başka öncelikle şunu söylemeliyim ki, ırkçı yada şoven falan değilim. Ancak Türk Milletine ve Kültürüne çok bağlıyımdır. Yörüğümdür ve Anadolu Kültürüne öncelikle hayranımdır. Üniversite de asıl etkilendiğim şey, kimi kimselerin Misvak kullanmak Ya da takke takmak, çarşaf giymek ve dahi kız arkadaşını arkasından yürütmek gibi Arap kökenli davranışlarını görmem oldu. Hz. Muhammed bugün yaşasaydı Misvak kullanmazdı, adım gibi eminim... Ya da cübbe de giymezdi... Ve hatta Türkçe tartışmaları... Öteki dünya dili ne olacak? "Rüyanda hangi dille konuşuyorsan, o olacak..." Tabi öbür dünya var ise... Arapçılığı anımsatan her türlü hurafeyi reddettim, kabul etmedim... Eğer Müslümanlık "Arap Olmak" idiyse, Gök-Tanrı'ya inanırım daha iyi... Sonra Kur'an-ı okudum... Hiç kimsenin bakış açısına güvenmedim ve mezheplere inanmıyorum. "Din" denen şeyin sadece ve sadece bireysel bir duygu olduğundan şüphem yok. Kur'an okudukça, kendi anlamlarımı türettim, çünkü kimseler sadece kendi anlayabildiği kadarını anlar... Ve şunu anladım ki, Tanrı'nın malum olduğu tek insan Hz. Muhammed değil. Herkes... Herkese farklı farklı belki de... Tutup bazen 500-600 sayfalık romanları, 2-3 günde bitiriyorsunuz, konu akıcı ve heyacanlı ise.Bu sizin en çok değer verdiğiniz kitap. Bu kitabı, baştan sona kendi dilinizde okudunuz mu? Dürüst olun kendinize ve inandığınız Allah'a. Yine söyleyeyim; Evet okudum... Hemde Tanrı'yı en dokunulmaz açılardan eleştirerek... Hala daha eleştiriyorum... Hemde Kendi Dilimde... Arapçasını hiç okumam... Ama önceden uyarayım, Kuran okuması zor bir kitaptır.Akıcılığı yoktur. Konu bütünlüğü yoktur. Daldan dala atlama çoktur. Tekrarlar bunaltıcı derecededir. Ama sabredin okuyun lütfen. Bitirin. Ve iddiam şu: Birinci okuma sonunda, kafasında yaşattığı "Ulvi, Yüce Kuran" kavramı sarsılmayacak tek bir insan tanımadım daha. Benim okumamı nasıl değerlendiriyorsunuz bilmiyorum ancak, benim kafamdaki Kur'an imajı sarsılmadı. Lakin değişim gösterdi. Şöyle ki; Tanrı'nın Hz. Muhammed ile iletişim kurduğuna değil de, Hz. Muhammed'in Tanrı ile iletişim kurmaya çalıştığına inanıyorum. Siz nasıl ki varsa bir Tanrı, O'nu anlamaya çalışıyorsunuz. O'da öyle yapmış. O, O'nun varlığından emin olmuş, anlamış ve tanımlamış... Belki de Konfüçyus gibi... Tabi en temel etken o yüce şahıslar... Hallac... Yunus... Mevlana... Ahmed Yesevi... Hz. Muhammed'in söylemlerinin "Tanrısallığı", kendisinin "Hakk Olmasından" kaynaklanıyor. Her yaratılmış öz itibarıyla Hakk'tır... "Ben Gerçeğim/Ene'l Hakk" Taa ilk çağ filozoflarından beri bilinir; Dünyayı kavramanın ilk adımı Kendine yönelmektir. Kur'andaki "İnanç Hükümleri"ni alın, O döneme ait hükümleri o döneme bırakın bence. Bu reddetmek ya da inkar etmek demek olmuyor, emin olun... Bugün kimseyi recm edemezsiniz, artık o devir geçti. Alın "Tanrı"yı niteleyen kelimeleri, Size anlamlı geliyorsa doğrudur, Gelmiyorsa değildir... Bunun başka bir açıklaması yok... Bana anlamlı geliyor... Ve çok hoş bence Kur'an... Diğer kitapları da yadsımıyorum. Sevgili La_Bohéme'nin benim hakkımda yerinde bir tespiti var ve o söyleyene kadar aklımca farketmemiştim: "Sen dinlerin iyi yanlarını toplamaya çalışıyorsun" demişti... Saygılarımla... Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Şunu herkese öncelikle söyleyeyim, özellikle Müslüman arkadaşlara. Kendinize bir sorun "Kuran'ı baştan sona kendi dilimde hiç okudum mu?" Ve kendinize dürüstçe cevap verin lütfen. "Biraz oradan, biraz buradan okudum. Çeşirli tarihlerde, çeşitli sureleri okumuştum. hepsini birlikte düşünürsek, hepsini okumuş sayılırım." demeyin. Soru basit: Baştan sona kendi dilinizde okudunuz mu? Neden, kendi tecrübelerinizi herkese şamil kılarsınız anlamıyorum. O zaman bende 'kişisel' olanımı anlatam. Kur'an'ı eger ki bir roman olarak düşünüp okumak isteyen varsa hiç eline almasın daha iyi. Kur'an bir roman kitabı degildir, daha dogru bir ifade ile onun dengi bir kitap yoktur ve sakınılması gereken, Kur'an'ı alışılmış bir kitab gibi düşünmek. bu çok yoz bir bakış olur. evet ben okudum ve kaç kere okudugumu da unutmuş olarak okudum. ama öyle normal kitap gibi bir oturuşta şunu okuyayım da, bakalım ne anlayacagım diye bir okuma degil ve Kur'an zaten böyle okunmaz. Müslüman için Kur'an, karşısına çıkacak her meselede kendisine başvuracagı ana muracat kitabıdır. Bu nedenle Kur'an sıradan bir eseri okur gibi bir defa okunup kaldırılan kitaplar gibi degildir. Müminin bu yeryüzündeki yorucu seyahatinde 'ruh' yoldaşıdır Kur'an. Ruhunun derinliklerini aydınlatan nur'dur.O bir ögretmen, yol gösteren kılavuzdur Kur'an müslüman için. Müslüman, Kur'an'ı okurken Allah ile beraber olmanın lezzetine ulaşır, O'nu dinler. Allah mümine her Kur'an okuyuşunda yeniden seslenir ve O'nun engin rahmetini hissetmesini saglar. Allah ile birlikde yaşamanın her daim farkındalıgıdır Kur'an okumak. Allah'ın Rasülü büyük nebi, müminleri sürekli Kur'an okumaya ve böylece Allah'ı zikretmeye teşvik etmesi boşuna degildir. Kur'an hidayet kaynagıdır ve hidayete erişmenin en temel kaynagıdır. Kur'an'ı okumanın miktarı kadar Allah'ın neyi istediginin düşünülmesi zarurettir. Kur'an'ı okuyan Allah'ın 'Rab' oldugunuda okur ve Allah'ın kullarını Kur'an'ın okunmasıyla 'terbiye' ettiginini de okurlar. Kur'an bu ümmetin terbiye ve yönetim kitabıdır. Kur'an terbiye metodu va'z eden ve aynı zamanda egitip yetiştiren bir kitabdır. Kur'an akidesi saf bir fikir degildr, vicdanlarda saklı bir duyguda degildir. Kur'an akidesi, bir terbiye ve davranış biçimidir. Rasülün ahlakı soruldugunda ''O'nun ahlakı Kur'an'dır.'' denilmiştir. Hulasa edersek bana göre Kur'an sadece bir kitap degil....yani bu bambaşka bir şey.... selamlar. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Sonra Kur'an-ı okudum... ... Ve şunu anladım ki, Tanrı'nın malum olduğu tek insan Hz. Muhammed değil. Herkes... Herkese farklı farklı belki de... Sizin okuduğunuza inanıyorum. Zira söylediğim "değişim/gelişim" gözlemleniyor sizde. Dürüstçe cevap verdiğiniz için teşekkürler. Benim okumamı nasıl değerlendiriyorsunuz bilmiyorum ancak, benim kafamdaki Kur'an imajı sarsılmadı.Lakin değişim gösterdi. Şöyle ki; Tanrı'nın Hz. Muhammed ile iletişim kurduğuna değil de, Hz. Muhammed'in Tanrı ile iletişim kurmaya çalıştığına inanıyorum. Siz nasıl ki varsa bir Tanrı, O'nu anlamaya çalışıyorsunuz. O'da öyle yapmış. O, O'nun varlığından emin olmuş, anlamış ve tanımlamış... Belki de Konfüçyus gibi... Dediğim şey bu zaten sevgili boşig: Kuran'ı okuduktan sonra, vahy diye bişeyin olmadığını; Tanrı'nın (varsa eğer) Muhammed ile iletişime geçmediğini; Kuran'ın "Muhammed'in inandığı, anladığı kadarı ile Tanrı'yı tanımlama" çalışmasından ibaret olduğunu; Bu nedenle, en son, en mükemmel, en harikulade din kitabı olmadığını; Muhammed'in tanımlama çabası sırasında, zamanının yanlış ve eksik bilgilerini kullanmasının doğal olduğunu; bu nedenle Kuran'daki çelişkilerin ve yanlışların olmasının normal olduğunu; görmeye başlıyorsunuz. ** Kuran'ı baştan sona okumaya cesaret ettiğin için ve soruya dürüstçe cevap verdiğin için teşekkür ederim yeniden. Sevgiler, saygılar. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Neden, kendi tecrübelerinizi herkese şamil kılarsınız anlamıyorum. Öyle yapmadığım, dürüstçe cevaplar gelmeye devam ettiği sürece göreceğiz. Sizin yazınız bile benim iddiamı doğruluyor. Kur'an'ı eger ki bir roman olarak düşünüp okumak isteyen varsa hiç eline almasın daha iyi.Kur'an bir roman kitabı degildir, daha dogru bir ifade ile onun dengi bir kitap yoktur ve sakınılması gereken, Kur'an'ı alışılmış bir kitab gibi düşünmek. bu çok yoz bir bakış olur. Bu düşüncenin kaynağı nedir? Kuran okumak sizin inancınıza göre sevap değil mi? Hepsini birarada, kendi dilinizde anlayarak okumanın, ne sakıncası olabilir ki? Bunu yasaklayan bir dini hüküm var mı? evet ben okudum ve kaç kere okudugumu da unutmuş olarak okudum.ama öyle normal kitap gibi bir oturuşta şunu okuyayım da, bakalım ne anlayacagım diye bir okuma degil ve Kur'an zaten böyle okunmaz. Müslüman için Kur'an, karşısına çıkacak her meselede kendisine başvuracagı ana muracat kitabıdır. Bu nedenle Kur'an sıradan bir eseri okur gibi bir defa okunup kaldırılan kitaplar gibi degildir. Gördünüz mü Aslan Bey? Ben ne demişim yazarken: "Biraz oradan, biraz buradan okudum. Çeşirli tarihlerde, çeşitli sureleri okumuştum. hepsini birlikte düşünürsek, hepsini okumuş sayılırım." demeyin. Benim sorum çok basit: Bu kitabı, baştan sona kendi dilinizde okudunuz mu? Cevabınızdan, sizin Kuran'ı baştan sona okumadığınız, parça parça okuduğunuz anlaşılıyor. Size de teşekkür ediyorum cevap verdiğiniz için. Sizden rica ediyorum: KURAN'I KENDİ DİLİNİZDE BAŞTAN SONA OKUYUNUZ. Bunu yasaklayan bir dini hüküm yok. Fetva da yok.Lütfen okuyunuz. Biliyorum konu bütünlüğünden uzak, kaıcılıktan yoksun, daldan dala konan, bıktırıcı tekrarları olan bir kitabı okumak çok zor bir iş. İşkence gibi. Ama sabredip, okuyun, bitirin lütfen. Saygılar. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.