Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Türban yasaklanmalı mı? yasaklanmamalı mı?  

182 üye oy verdi

  1. 1. Türban yasaklanmalı mı? yasaklanmamalı mı?

    • A) Yasaklanmalı(EVET)
      537
    • B) Yasaklanmamalı (HAYIR)
      265
    • C) Kısmen
      200
    • D) Fikrim yok
      63


Önerilen İletiler

Tengeriin boşiq arkadaşıma tüm cevaplarında aynen katılıyorum...

kendisi çok zarif bir üslupla çok sert bir konuyu sakin ve soylu bir limana çekmeyi başarmış, kutluyorum...

zaten bu zarafet evrensel bilince erişmiş (yada yaklaşmış diyelim, halen dünya evriminde olduğumuza göre,

hiçbirimiz henüz TAM olmadık) bir insana yakışırdı...

 

Allahın kulu ve Maraba.......

 

sayın Maraba, size bütün kalbimle KaTıLMıyoRUm...!... tüm inançlara saygılı biri olarak...

siz kendi yazılarınızı hiç okudunuz mu? nasıl buluyorsunuz?

rica etsem o yüksek bilgilerizle, yazınızda geçen birkaç noktayı açıklayabilir misiniz?

 

birinci paragraftaki "aranızı düzeltin" size ne ifade ediyor?

 

"kendisini peygambere hibe eden mümin kadın" ne demektir?

 

"kuşkusuz biz hanımları ve ellerinin altında olan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz

kıldığımızı biliriz" cümlesinde ne denmek isteniyor?

 

ve finalde sizin müthiş tesbitiniz : "paralar, kadınlar, itibar gani daha ne olsun"???

o dediğiniz ya Rockerfeller yada D.Trump olmalı...

sahi onları tanırmısınız? kendileri bir kutsal kitapları olmadan başarmışlardı da?

 

kalbinizi ve aklınızı temizleyin...Allah bizleri sizlere şamar oğlanı olarak göndermedi .!.

Hz. Muhammet bir kez bile sesini yükseltmemiştir...

 

bunu her iki UÇ için söylüyorum....

 

sağlıcakla kalın..

 

Sayın Tengering Boşig evrensel bilince erişmiş olabilir. "Evrensel bilinç"i alkışlayan dolayısı ile kabullenen birisinin, inanmayanları UÇ olarak kabullenmesi ne derece evrensel bilinçle hareket ettiğini gösteriyor. Demekki senin evrensel bilincine (!) göre tüm inanmayanlar UÇ kişiler. Buluşunu tebrik ederim. Sana ödül getirebilir.

 

Yazılarımı bilinçli yazıyorum asıl tekrar tekrar okuması gereken inançlılardır. Ayrıca ben tüm inançlara saygı filan duyMUyorum. Bunu da nereden çıkardın ? Demekki yazıları okumak gerekiyormuş. Demokrat birisi olup insan özgürlüğüne saygı duyulması demek, her yanlış yapanın yanlışına saygı duymak anlamına gelmez. Benim saygı sınırım insanların inanma özgürlüğünedir. Ama asla benimsetme, dayatma çalışmalarına değil.

 

Ayetlerin yada bir cümlenin açıklaması yapılırken içinden bir yada birkaç kelime seçilip o kelimelerin açıklaması yapılmaz. Cümlenin anlamı kelime anlamı ile birlikte bir bütün olarak yapılır. Ayetlerin açıklamalarında inançlının ve inanmayanın farklılıkları elbette olacaktır. İnanan kişi onun doğru olduğuna önkoşulsuz olarak inanacaktır. Bu inançlarda önkoşuldur. Şüpheciliğin ithamı inançlarda müşrik olmaktır. Ama inanmayan için böyle değildir. Onun önkabulü yoktur. Aklı özgürdür, sorgulamacıdır, şüphecidir. Doğrularını mantık kıyaslamaları ile oluşturur. İnançlılar ayetleri önce kabul eder, (ki bu peşin, itirarzsız, kutsal kabulüdür) daha sonrada sözüm ona anlamaya çalışmak adına, o fikirlere parelel olarak fikir üretirler. Bu en katısından en ılımlısına kadar böyledir. Bu başlıktaki iletilerde bunu en bariz olarak görmekteyiz. (sen ve allahkulu)

 

Tüm din inananlarının "şamar oğlanı" olduğu çağrışımı yenimi belirdi sende ? Bu fikrini daha ayrıntıları ile incele istersen. İnançların, ilk ve ortaçağlardaki değişik ırklara ait bir kaçkişinin, bir kısmı toplumsal ahlak, bir kısmı ibadet, diğer kısımları da uçuk mucizeler olduğu, bu fikirlerin halkı korkutularak empoze edilmiş olduğu bilinmekte. Ve asıl bilinmesi gereken inançların sömürü aracı olduğunun bilinmesi. Zengin fakir ayırımını "kader" olarak değişmez kıldığı gibi, uyanık arapların "HAC farzdır" uydurması ile bütün dünyayı sömürmesi de madalyonun diğer yüzü. Biz türkler HAC'a ayırdığımız ekonomi ile şimdinin Japonyası olurduk.

 

ve finalde sizin müthiş tesbitiniz : "paralar, kadınlar, itibar gani daha ne olsun"???

o dediğiniz ya Rockerfeller yada D.Trump olmalı...

sahi onları tanırmısınız? kendileri bir kutsal kitapları olmadan başarmışlardı da?

 

Maraba o söylediklerini nereden bilsin. :( Ama genel geçer fikir yürütmek mümkün. İnsanlarda sömürü yada üstün olamak zihniyeti olduğu sürece, bunu kitaplı da kitapsız da pek ala becerebilir. Alternatifi ise, "alçakgönüllü, sağduyulu, paylaşımcılık"tır. Sayın evrensel görüşlü (!) JASTİNA... Peki; sen böyle kişileri tanıyormusun ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 330
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

sen ister kabul et ister reddet, hic bir sey cenabi ALLAHIN sözlerini degistiremez buna gücüde yetmez.ALLAH HIC BIR ZAMAN SÖZÜNDEN DÖNMEZ. burada kimseye politika yapmana gerek yok. ALLAHA inanan bir insan olsan, hic bir müslümanin dinine ve pe PEYGAMBERiNE hakaret etmezdiniz en azindan hakaret edeni savunmazdiniz, insalcil olabilmek icin ilk önce müslümanlari ve onun PEYGAMBERINI kücümsemez 1400 sene önce yasamis bir adam olarak nitelemezdin . böylemi senin PEYGAMBER sevgin böylemi senin ALLAH sevgin. sevmeyi öyren sonra ben insanlari severim yaradandan ötürü de.

 

bak burada diyorsunki

 

(((((Kusura bakmayın ancak tek bir yaratılmışı bile "Düşman" olarak göremeyecek kadar insancılım.)))) bukadarini anladik ama tek bir müslümani hakli görecek kadarda inancsizsin.

 

tam bir faşizm sözleri.

şimdi kusura bakmada Allah düşman edindiği kullarına gerekeni yapacağını zaten söylüyorken sen neden nefret ediyorsun. sevselerde sevmeselerde sana bir zararı varmıki. herkes senin sevdiğin gibimi sevecek sevmezse napıcaksın? senin inancınıza göre herşey Allahın istediği gibi olmuyormu O dilemezse kimse inanmaz demiyormusun o zaman kimden neden nefret ediyorsunki. hem herşey Allahın kontrolünde diyecek ve öyle inanacaksın hem inanmayanları düşman edineceksin ya o zaman diğerlerini başka bir Allahmı yaratmış oluyor?

:unsure:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ne öğretmiş? Allah'a ve Muhammed'e kayıtsız şartsız iman etmeyi mi? Muhammed kendi insan sevgisizliği ve insana karşı nefretini gayet güzel aktarmış Kuran'a. Ama onun bir çıkarı vardı, ya sizin? Cennete ve hurilere kanıp Muhammed'in nefretini kendi nefretiniz haline getirmeyin lütfen.

 

 

kime ne sevgisizliği varmıs ya ne diyosun sen

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Senin inancına göre herşey Allahın istediği gibi olmuyormu ? O dilemezse kimse inanmaz demiyormusun ?

O zaman kimden, neden nefret ediyorsunki ? Hem herşey Allah'ın kontrolünde diyecek ve öyle inanacaksın, hem inanmayanları düşman edineceksin. Ya o zaman diğerlerini başka bir Allahmı yaratmış oluyor ?"

 

'BlackCADY'

 

Çok mantıklı, katılmamak mümkün değil.:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Burada açıkça görülen bir şey varsa, din üzerinden tartışmanın sonunun gelmeyeceği ve bu tartışmaların insanları son derece ayırıcı, birbirine düşürücü, kin ve düşmanlık tohumları ekme özelliğine sahip oluşudur.

 

Çünkü üzerinde tartıştığınız konular bilimsel verilerle ele alınabilecek özellikte değiller. Doğmalarla, kutsallıklarla peşin kabullerle götürülen konular. Dolayısıyla bir sonuca bağlanacak, sona erdirilebilecek ve tartışmanın sona ereceği bir özelliğe sahip değiller.

 

Irkçılık bile bu potansiyelde bölücülük yapmaya elverişli değildir. Çünkü bilimsel veriler ırkçılığı geçersiz kılmaya yarayabilir. Bu yüzden ırkçılar bile söylemlerine bir parça din yamayıp sentez yaratmaya çalışırlar. Saf ırkçılığı kimse pek savunamaz.

 

Dine kimse özünde itiraz etmiyor. Kişisel bazda dinin kimseye bir zararı yoktur. Toplumda yarattığı ayrımcılık ve tartışmalara karşı çıkılıyor. Bir başörtüsü konusu üzerinden yapılan mağduriyet politikası, toplumu nerelere getiriyor. Bu konuyu anayasa çalışmaları başlığı altında Güncel konularda işledim. Meselenin özüne gelelim. Dini tartışmanın sonu yok. Anayasayı tartışalım. Bu anayasa kabul edilir de yarın herkes üniversitelere dini sembollerle girerse tartışmanın, ayrışmanın ve çatışmanın önü nasıl alınacak? Mesele bu. Biri kafasına sarık sarar, biri sırtına cübbe geçirir, biri boynuna haç asar, biri göğsüne koca bir haç işlettirir, biri kara çarşafla, biri Yahudi kippasıyla, bir kucak sakalla gelirse karmaşa nasıl önlenecek?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Meselenin özüne gelelim. Dini tartışmanın sonu yok. Anayasayı tartışalım. Bu anayasa kabul edilir de yarın herkes üniversitelere dini sembollerle girerse tartışmanın, ayrışmanın ve çatışmanın önü nasıl alınacak? Mesele bu. Biri kafasına sarık sarar, biri sırtına cübbe geçirir, biri boynuna haç asar, biri göğsüne koca bir haç işlettirir, biri kara çarşafla, biri Yahudi kippasıyla, bir kucak sakalla gelirse karmaşa nasıl önlenecek?

Sevgili demirefe baş örtüsü size ve sizin gibi düşünenlere göre dini semboldur,(karaçarşaf ve sarıkdan bahsetmiyorum)bize göre değil daha ünüversite değil okul yok iken asırlar önce o baş ortüsü vardı.

Nasıl sorun oluyor verdiğiniz örnek çok yersiz örnektir.

Demirefe baş örtüsü dini inacı gereği takması gerek ama saç,sakal ,bıyık,haç vs dini semboldür, olabilir.

 

Eğer kara çarşafa,sarığa vs diyorsanız haklısınız,yeni ana asada karaçarşaf,sarık serbest diye olacak de düşünemesiniz sanırım.

 

Hep şunu merak etmişimdir lütfen bunun cevabını verirmisiniz..

Türban,çarşaf,sarık haricinde

Bugün anadolu kadınlarının,geleneksel örtüsü

Bizim bacılarımız, kadınlarımızın başını örttüğü gibi ünüversitelerde de bu şekilde örtülmesini istermisiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

başını örtmek emredildiyse bunun bir sebebi olmalı o sebep hala geçerli diyebilirmiyiz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ZULME KARŞI DİRENİŞ, HERKES İÇİN ADALET!

 

Türkiye, resmi ideolojik şablonlarla toplumsal hayatın şekillendirilmeye çalışıldığı ve bu yüzden de halkın büyük çoğunluğunun mutsuzluğa mahkum edildiği bir ülke. İnançlarından, kimliklerinden, düşüncelerinden dolayı muhalif insanların yok sayıldığı, düzen doğrultusunda dönüştürülmeye, başkalaştırılmaya çalışıldığı, olmazsa şiddetle ezilmek istendiği bir sorunlar ülkesi Türkiye.

 

Hiç şüphesiz başörtüsü yasağı bu ülkenin temel sorunlarından, yakıcı sorunlarından birini oluşturmakta. On yılı aşkın bir süredir kesintisiz biçimde kanamaya devam eden bir yara başörtüsü yasağı ve aynı zamanda kuralsız, hukuksuz, ahlaksız bir saldırının, İslami kimliğe ve değerlere açılmış vahşi bir savaşın en somut ve açık tezahürlerinden biri.

 

28 Şubat zorbalığının açığa çıkardığı, netleştirdiği laik diktatörlük düzeninin öncelikli hedef olarak belirlediği başörtüsü zulmü, halkın büyük çoğunluğunun karşı çıkmasına ve siyasilerin meydanlarda bolca sıraladığı özgürlük vaadlerine rağmen kesintisiz biçimde sürüyor. Kemalist laik oligarşinin İslam’a karşı yürüttüğü savaşın bir uzantısı olarak, bugün hicab pek çok yerde yasak duvarlarıyla çevrili haldedir. Müslüman kadının kimliğinin ve iffetinin simgesi olan başörtüsü kamu kurumlarında, okullarda ve üniversitelerde engellenmektedir. Bugün Türkiye’de binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca genç kız ve bayan Kur’an’ın açık bir emri olan başörtüsü taktığı için, yani sırf Rabbim Allah’tır dediği için, devlet tarafından sistematik bir tarzda dışlanmakta, aşağılanmakta ve haksızlığa uğratılmaktadır.

 

Başörtüsü yasakçılarının çirkin yüzlerini 12 Eylül darbesinin bir ürünü olan ve Türkiye toplumuna giydirilmiş deli gömleğinden farksız 1982 Anayasası’nın değiştirilmesi tartışmalarında bir kere daha görebiliyoruz. Yeni bir sivil anayasa hazırlıklarının öne çıktığı mevcut süreçte, yasakçılıkta sınır tanımayan kimi güçler, anayasa taslağında başörtüsüne kısmi bir özgürlük getirmeye yönelik bir çabaya dahi alabildiğine tahammülsüz bir tutumla karşı çıkmaktadırlar.

 

Şurası gayet açıktır ki, başörtüsü yasağı hukuk ile zorbalığı, insanlıkla vahşiliği, iman ile küfrü net biçimde ayrıştıran bir turnusol kağıdı işlevi görmektedir. Bu nedenle maruz kaldığımız bu zulmü “anlamsız yasak”, “bir metre bez parçası” vb. klişelerle tanımlamanın bizatihi büyük bir zulüm olduğuna inanıyoruz. Bilakis bu yasak gayet anlamlı ve haktan, hukuktan, adaletten yana herkesin net bir tavır koyması, karşı çıkması, direnmesi gereken istikbar güçlerinin vahşi bir saldırısıdır.

 

İşte biz bu bilinç ve duyarlılıkla, başörtüsü yasağı adı altında inancımıza, kimliğimize, değerlerimize karşı açılmış bu savaşta direniş cephesinde, onur cephesinde, iman cephesinde saf tutuyoruz. Laik-Kemalist oligarşinin halkımıza kanıksatmaya çalıştığı başörtüsü zulmüne karşı asla susmayacağımızı, bu faşizan dayatmaya asla boyun eğmeyeceğimizi bir kere daha ilan ediyoruz. Türkiye’nin muhtelif şehirlerinde, İzmit’te, Sakarya’da, İzmir’de, Ankara’da, Van’da aylardır, yıllardır zulmü protesto amacıyla haykıran kardeşlerimizin seslerinin İstanbul’da da yankılanması için Ramazan ayı boyunca her Cumartesi günü bu parkta ellerimizi, seslerimizi ve yüreklerimizi birleştiriyoruz.

 

YASAKÇILAR YENİLECEK DİRENENLER KAZANACAK!

 

ÖZGÜR-DER

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ZULME KARŞI DİRENİŞ, HERKES İÇİN ADALET!

 

Türkiye, resmi ideolojik şablonlarla toplumsal hayatın şekillendirilmeye çalışıldığı ve bu yüzden de halkın büyük çoğunluğunun mutsuzluğa mahkum edildiği bir ülke. İnançlarından, kimliklerinden, düşüncelerinden dolayı muhalif insanların yok sayıldığı, düzen doğrultusunda dönüştürülmeye, başkalaştırılmaya çalışıldığı, olmazsa şiddetle ezilmek istendiği bir sorunlar ülkesi Türkiye.

 

.....

 

Dernek adı altında militanca yaklaşımlar...

 

Hele şu ifadeye bakın : "Müslüman kadının kimliğinin ve iffetinin simgesi olan başörtüsü.."

 

Demek ki, başörtüsü takmayanlar bu zihniyet tarafından "iffetsiz/namussuz" addediliyor. Yalnızca bu ifade bile türban yasağının ne kadar yerinde olduğunu anlamak için yeter de artar bile...

 

Demek ki iffet, başına taktığın bir bez parçasından ibaretmiş.. Taktıysan iffetli, takmadıysan iffetsiz..

 

Muazzez İlmiye Çığ Sümerler'de bunun tersinin olduğunu söylediğinde kadıncağıza söylemediklerini bırakmamışlardı. Demek ki bizim teistlerimiz, Sümerlerden bu yana bir adım bile yol katedememişler....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dernek adı altında militanca yaklaşımlar...

 

Hele şu ifadeye bakın : "Müslüman kadının kimliğinin ve iffetinin simgesi olan başörtüsü.."

 

Demek ki, başörtüsü takmayanlar bu zihniyet tarafından "iffetsiz/namussuz" addediliyor. Yalnızca bu ifade bile türban yasağının ne kadar yerinde olduğunu anlamak için yeter de artar bile...

 

yok dostum neden yanlış anlıyorsun ki, insanlar kendileri ve inançları hakkında söz söylemeyecekler mi?

oldu, vatandaşın nasıl inanması gerektigini artık sen söylersin.

******* ********* ************

 

onlar müslüman kadının iffetinin simgesi olarak başörtüsünü görüyorlar, ama sadece başörtüsünü degil, ama ciddi bir sembol olarak görüyorlar.

 

müslüman olmayan kadınlarda kendileri için bir iffet simgesi bulabilir, kimse kimseyi ilgilendirmez.

 

**********************************

:)

yoksa güler geçersiniz, benim bir çok yerde yaptıgım gibi, herşeyde ciddiye alınacak diye bir durum yok ki.

 

yok müslümansanız o zaman sizin eleştirinizi anlar ve dinlerim.

 

************************

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dernek adı altında militanca yaklaşımlar...

 

Hele şu ifadeye bakın : "Müslüman kadının kimliğinin ve iffetinin simgesi olan başörtüsü.."

 

Demek ki, başörtüsü takmayanlar bu zihniyet tarafından "iffetsiz/namussuz" addediliyor. Yalnızca bu ifade bile türban yasağının ne kadar yerinde olduğunu anlamak için yeter de artar bile...

 

Demek ki iffet, başına taktığın bir bez parçasından ibaretmiş.. Taktıysan iffetli, takmadıysan iffetsiz..

 

Muazzez İlmiye Çığ Sümerler'de bunun tersinin olduğunu söylediğinde kadıncağıza söylemediklerini bırakmamışlardı. Demek ki bizim teistlerimiz, Sümerlerden bu yana bir adım bile yol katedememişler....

 

Sevgili yamyam söylediklerine katılmamak mümkün değil.Bu konuyu takip ederken birden aklıma şöyle bir şey geldi ve kendi kendime çok güldüm.

 

 

Bazı arkadaşlara ve kuranın özüne göre türban kadına iffet kazandırıyor ve kadını koruma amaçlı getirilmiş.Şimdi koruma amaçlı ise neden koruyor ?

cevap: ERKEKLERDEN

 

SORU:Allah erkekleri potansiyel sapık olarak mı yarattı.

 

Bu duruma bakılırsa;

Cevap:EVET :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

onlar müslüman kadının iffetinin simgesi olarak başörtüsünü görüyorlar, ama sadece başörtüsünü degil, ama ciddi bir sembol olarak görüyorlar.

 

müslüman olmayan kadınlarda kendileri için bir iffet simgesi bulabilir, kimse kimseyi ilgilendirmez.

 

İffet ve namusu bez parçası olarak simge edinmeyen kadınlarımızın da bir simgesi var elbet. Size yabancı gelebilir ama söyleyeyim. Akıl, mantık, özgür düşünce, sağduyu ve insana verilen değer.

 

yoksa güler geçersiniz, benim bir çok yerde yaptıgım gibi, herşeyde ciddiye alınacak diye bir durum yok ki.

 

Bir insanda yukardaki sayılan simgeler olduğu sürece senin gibi gülüp geçilemiyor işte. İnsan özgürlüğü adına, din adıyla yapılan dayatmalara karşı çıkılıyor. Bu karşı çıkış, o değerlerin özü gereği.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu duruma bakılırsa;

Cevap:EVET :D

 

Delilini de gösterelim sevgili gelincik...

 

"Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi." (Ali İmran 14)

 

Tavşana kaç, tazıya tut... :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hep şunu merak etmişimdir lütfen bunun cevabını verirmisiniz..

Türban,çarşaf,sarık haricinde

Bugün anadolu kadınlarının,geleneksel örtüsü

Bizim bacılarımız, kadınlarımızın başını örttüğü gibi ünüversitelerde de bu şekilde örtülmesini istermisiniz.

 

Kadınlar genelde saçlarını uzatırlar ve uzun saçlar rüzgardan, tozdan daha çok etkilenir. Bu nedenle eşarp kadınların standart giyim aksesuarları arasında yer alır. Eşarp tıpkı şapka gibi gerek olduğunda başa alınan, olmadığında çıkarılan bir giyim aksesuarıdır.

 

Gelenekseli, anadolu başörtüsünü tanımlamaya kalkışmaya ve yasak standardı getirmeye gerek yok. Yerince örtülen ve yerince açılan bir eşarba itiraz etmek kimsenin aklından geçmez...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir insanda yukardaki sayılan simgeler olduğu sürece senin gibi gülüp geçilemiyor işte. İnsan özgürlüğü adına, din adıyla yapılan dayatmalara karşı çıkılıyor. Bu karşı çıkış, o değerlerin özü gereği.

 

o karşı çıkışlar kendi karşı çıkışlarını yaratıyor.

bu yasak sizce kaç sene daha dayanabilir.? 1 - 2- 5 kaç sene?

Başörtüsü dedigin olay yüzyılların içinden geliyor.

insanlar neyle ugraşdıklarını bilemiyorlar.

 

bu ülke İran olmasın diyenler öncelikle kendi tavırlarına baksınlar.iktidar ellerinden çıkınca aglamak fayda vermez.

 

işin özü budur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

o karşı çıkışlar kendi karşı çıkışlarını yaratıyor.

bu yasak sizce kaç sene daha dayanabilir.? 1 - 2- 5 kaç sene?

Başörtüsü dedigin olay yüzyılların içinden geliyor.

insanlar neyle ugraşdıklarını bilemiyorlar.

 

bu ülke İran olmasın diyenler öncelikle kendi tavırlarına baksınlar.iktidar ellerinden çıkınca aglamak fayda vermez.

 

işin özü budur.

Baş Örtüsü ya da Tülbent dediğimiz şey ile Türban'ı bir tutmayınız.

Benim ailem Yörüktür ve İslam Öncesi Türk adetleri

Belki biraz yumuşamış olsa da sürmektedir.

 

Sizin anladığınızı sandığım manada bir "Kapanma" geleneği yoktur Türklerde.

Yani sadece el ve yüzün gösterilir olduğu bir giyim kuşam tarzı yoktur.

Baş örtüsü dediğimiz şey ise -"Türkçe" adıyla "Yazma"-

Bir Türk giyim kuşam şeklidir.

Ve "Türban" ile ya da "Çarşaf" "Burka" gibi Arap Kültürünün giyim kuşam nüveleri ile pek bir alakası yoktur.

 

Sadece kadınların başları üzerine koydukları oyalı bezden ibarettir ve sadece kadınlar değildir bunu giyen.

Türk erkekleri de -mesela Efeler- başlıklarına bu yazmaları dolarlardı, sararlardı...

Kadınların giymelerindeki neden ise "Günah" gibi dini kaygılar değildir.

Görsel güzelliktir kaygıları...

Ki bu kaygıdan dolayı bu giyim şekli, Orta Çağ Fransa'sında bile

Türk kadınlarının adlarını duyurmuştur ve "Tülbend" adını oraya taşımıştır.

 

Kadınlar "Günah" kaygıları olmadığı için

Herhangi bir toplulukta, başlarındaki yazmadan sıkıldıkları anda çıkarabilirler başlarındakini.

Yok bir teli göründüğünde bilmem kaç şehitle aynı yatağa girecekmiş falan gibi hurafi kaygıları da olmaz.

 

O yüzyılların içinden gelen "Baş Örtüsü = Yazma = Tülbent" geleneğini bildiğimi düşünüyorum.

Ve sizin kastettiğiniz bir anlamda giyim kuşam derdi olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim...

Hatta ayrıntılayayım isterseniz

Ki "Türk Gelenekleri" (giyimden tutun tüm kültürel özellikler) özel ilgi alanımdır...

 

İşin özü dediğiniz gibi değildir ve yaptığınız bir çarpıtmadan ibarettir.

Bir Türk Giyim Kuşam şekli olan "Yazma" ile bir Arap Giyim Kuşam şekli olan "Çarşaf" "Türban"ı "Aynı" olarak ifade etmeye

Ve Arap Giyim Kuşamının yüzyıllardır uygulandığını iddia etmeye çalışıyosunuz.

Bu bir safsatadır.

 

Yazma'nın siyasi bir sembol olmadığı ve görünüş itibariyle "Türban"dan çok çok farklı bir kuşam olduğu açıktır.

Gerek kullanılan kumaş,

Gerek üzerindeki oya işlemeleri,

Gerek başa bağlama şekli olarak "Türban"dan çok çok farklıdır.

 

Hatta ve hatta öyledir ki Yazma'ların üzerlerindeki oya işlemeleri

"Türk Sanat"ında özel bir yer tutar ve önemlidir...

Yöresel farklılıkları ve özellikleri vardır.

Halı ve Kilim dokumalarındaki gibi anlamlar ifade ederler.

Yani sanatsal bir yönü de vardır "Yazma"ların.

Çünkü yazmaların amacı "Görsel"liktir,

"Güzellik"tir...

"Estetik"tir...

 

Eğer Türk Kadını yüzyıllardır "Dini Kaygı" ile kapanıyor olsa idi

Başına kapkara çarşafı geçirmekle yetinir ve güzellik niyetinde olmazdı.

Çünkü iddia edildiği gibi Çarşaf ya da Türban;

"Kadının erkek tarafından arzulanmasını engellemek" amacıyla idi değil mi?

Yani kadının (güya) iffetli olması içindi.

 

Kapanmak "İffetli olmak" demek olmadığı gibi

Türklerin "Güzellik-Estetik" anlayışına bağlı kapanmaları

Hem iffetsizlik değildir,

Hem de Dini kaygılarla yapılmamaktadır.

 

Daha fazla ayrıntıya girmeme gerek yok sanıyorum.

Anlaşılacak kadar açık ve nettir yazdıklarım...

 

Türklerin yüzyıllardır giydikleri "Yazma" ile

Arap giysisi olan "Çarşaf" veyahut "Türban" çok çok farklıdırlar...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Baş Örtüsü ya da Tülbent dediğimiz şey ile Türban'ı bir tutmayınız.

 

Sizin anladığınızı sandığım manada bir "Kapanma" geleneği yoktur Türklerde.

Yani sadece el ve yüzün gösterilir olduğu bir giyim kuşam tarzı yoktur.

Saygılarımla...

 

 

dostum ben sizin anladıgınız manada ki Türk kültüründen bahsetmiyorum.

ben İslamın kadına emri olan başörtmeden dahası tesettürden bahsediyorum.

 

bana birşeyler anlatmak istersen bu mihvalden söylemen lazımdır.

nasıl olması gerektigini herhangi bir kültürün degil, son kertede Kur'an'ı muhatap alırım...

tek tek insan ve kültürleri yanılmaz degildir neznimde...

 

selamlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

dostum ben sizin anladıgınız manada ki Türk kültüründen bahsetmiyorum.

ben İslamın kadına emri olan başörtmeden dahası tesettürden bahsediyorum.

 

bana birşeyler anlatmak istersen bu mihvalden söylemen lazımdır.

nasıl olması gerektigini herhangi bir kültürün degil, son kertede Kur'an'ı muhatap alırım...

tek tek insan ve kültürleri yanılmaz degildir neznimde...

 

selamlar.

Sayın aslan34...

Eğer bu niyet üzerinden tartışacaksanız,

Yani "İslam'ın Emri Olarak Örtünme = Tesettür, Türban, Çarşaf, Peçe" konusunu ele alacaksak

Diğer bir konuda söylediğiniz gibi

"Tesettür, Çarşaf, Türban, Peçe"yi bu Milleti örnek göstererek

Ya da Türk Kadınının giyim kültürünün adını kullanarak yapmayacaksınız

Ve yüzyıllardır bu giyimin sergilendiğini iddia etmeyeceksiniz.

Bu konuyu "Araplar" üzerinden tartışacak ve o kuşam için "Başörtüsü" yerine

"Türban, Tesettür, Çarşaf, Peçe, Aba" kelimelerini kullanacaksınız.

Çünkü bu giyimi sergileyen toplum sadece Araplar ve ne yazık ki "Araplaşan Türkler"dir...

Kısaca bu giyim "Dini Emir"den ziyade bir Arap kültürü dayatmasıdır.

 

Sizin bu kavram kargaşanız yüzünden

Kendi kültürümüzü de karambole getirip yadsıyanlar çıkacaktır.

Oysa ki "Türban = Tesettür = Çarşaf = Peçe" ile,

"Baş Örtüsü = Yazma = Tülbent" çok farklıdırlar.

 

Açıkça söylemem gerekirse;

Bu kavram kargaşası yüzünden, bizim kendi öz giyim kültürümüz olan "Yazma"

Ve hatta "Oya İşlemeleri" de "Dini Simge" olarak kabul edilecek

"Araplaşmamak" için "Kendi Öz Kültürümüzü"de reddeceğiz yakında.

Yani kurunun yanında yaşta yanacak...

 

Konuya dönersek:

Diğer konuda BlackCady Arkadaşımızında dediği gibi "Türban" bir dayatmadır.

Mesela bakınız Emine Erdoğan'a...

Ağabeyinin zoru ile Türban giydiğini kendisi de itiraf etmişti.

Ancak bugün o Türban kafasına yapışmış gibi maşallah...

Demek ki bazı şeyler "Mantıksal olarak özümsemek"ten çok

"Mantıksız olarak benimsemek" sonucunda oluyor...

Ayrıca Emine Erdoğan'ın "Türk (kültürü) Kökenli" olmadığına da dikkati çekmek isterim...

 

Ancak yine de ben kimsenin ne giydiğine karışma yanlısı değilim.

Tabii ki giyim bir siyasi sembol olarak kullanılmadıkça...

Sonuçta bir insan vücudunu sergilercesine yarı çıplak dolaşmakla rahat hissedebildiği gibi kendisini,

Başka bir insanda kendisini gizleyerek rahat hissediyordur, normaldir...

 

Açıkça ifade etmem gerekirse ben Türbana iki açıdan karşıyım, kişisel olarak:

-İlki, artık bir siyasi sembol haline getirilmiş olmasındandır (ki bunu sembolleştiren, yine bu giyimi tasvip edenlerdir... Yani danışıklı dövüş vardır bu çatışma da... Çünkü kadınların Türban giyimi ile ilgili ilk eylemleri 1982 yılında idi sanırım, Ankara'da olmuştur. Niye 1982ye kadar bu sorun yoktu? Bunu sormak gerekir birde... Birileri bilerek bunu sorun haline getirdi ve bugüne dayattı... Hem de bu giyimi savunan siyasi çakallardır bu kimseler ve tabii ki her iki tarafında işine yaramıştır bir nebzede...).

-İkincisi ise bir Arap giysisi yerine kendi öz giysimizi tercih etmemdendir...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

dostum ben sizin anladıgınız manada ki Türk kültüründen bahsetmiyorum.

ben İslamın kadına emri olan başörtmeden dahası tesettürden bahsediyorum.

 

bana birşeyler anlatmak istersen bu mihvalden söylemen lazımdır.

nasıl olması gerektigini herhangi bir kültürün degil, son kertede Kur'an'ı muhatap alırım...

tek tek insan ve kültürleri yanılmaz degildir neznimde...

 

selamlar.

 

Nur 31/Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. görünen kısımlar müstesna, zînetlerini göstermesinler. başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut, kocalarının babalarından yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.

 

şimdi bu ayette kadına nasıl bir örtünme şekli tarif ediliyor sayın aslan34? kadınların örtmeleri gereken zinetler yürüyünce nasıl ses çıkartır? yoksa anlatılan başka birşey mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nur 31/Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. görünen kısımlar müstesna, zînetlerini göstermesinler. başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. ....

 

şimdi bu ayette kadına nasıl bir örtünme şekli tarif ediliyor sayın aslan34? kadınların örtmeleri gereken zinetler yürüyünce nasıl ses çıkartır? yoksa anlatılan başka birşey mi?

 

ilkin farkında olmamız gerek şudur;

Kur'an'dan anladıgımızı ancak tavsiye edebiliriz başkasına, kendi anlayışımızı dayatmada bulunamayız.

örtünün İslamda ülkelere göre farklılık arzetmesi gayet dogaldır.

 

söz konusu ayetde geçen 'başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salma' emrini iyi düşünmek gerekir.

humurihinne; Himar kelimesinin çogulu olup, kadınların başlarını örtükleri örtüdür.

 

söz konusu örtü hem İslam'dan önce, hem de İslam'dan sonra Arap kadınlarının kullandıkları geleneksel başörtüsüdür.

başörtme İslamdan öncede vardı, bu tartışmasız bir olgudur.

kimi hıristiyanlar ve yahudiler azda olsa bu geleneklerini devam ettiriyorlar.

tabiki herşey insan elinde bir zaman sonra yozlaşmaya başlayabiliyor.

 

o zaman kadınların giydiği gömleğin ya da bluzun önünde genişçe bir açıklık bulunur ve böylece göğüsler örtülmezdi, ayet kadınların göğüs kısmının, açık bırakılmasında sakınca bulunmayan yerlerden olmadığını ve dolayısıyla örtülmesi, gösterilmemesi gerektiğini ifade eder.

 

Kur'an tek tip bir giysiyi farz kılmamışdır, giysiler ve şekiller sosyal degişim ve gelişimle birlikte degişirler.

Kur'an'ın hedefledigi giyside fitneye sebebiyet verecek bir durumun olmamasına ve kadınların giyimlerinde gösterişli olmamalarına dair bir hedefdir.

 

bir önceki ayette ise mümin erkeklere bakışlarına dikkat etmeleri ve ırzlarını korumaları emredilmektedir.

bunlar birbirine ilintili ayetlerdir.

 

zinetler-süslerin ses çıkarması ise lafzen yani mecazi anlamdadır.

zinetlerin ses çıkarması tahrik edici bir yürüyüşe işaret etmektedir, yani tahrik edici bir şekilde hareket etmemeleri isteniyor.

süslerini gizlemeleri isteniyor lakin bu yetmiyor, dahası yürürken bile bu süslerin sessiz olması isteniyor.

bunu kadınlar daha iyi bilir.

 

herşeyi bir kenara bırakalım ve başa dönelim.

kimse Kur'an'dan anladıgını başkasına dayatma ile kabul ettirmeye çalışmasın. siz neye inanırsanız inanın ve herkes sizin gibi düşünmek zorunda degildir.

bu ancak tavsiye ile olabilir.

 

evet sizin nasıl anladıgınıza geçebiliriz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

zinetler-süslerin ses çıkarması ise lafzen yani mecazi anlamdadır.

zinetlerin ses çıkarması tahrik edici bir yürüyüşe işaret etmektedir, yani tahrik edici bir şekilde hareket etmemeleri isteniyor.

süslerini gizlemeleri isteniyor lakin bu yetmiyor, dahası yürürken bile bu süslerin sessiz olması isteniyor.

bunu kadınlar daha iyi bilir.

Yok artık daha neler...

Bence bu kadar zorlamayın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bana nasıl inanırsanız inanın başkasına dayatamazsınız diyor ama ayeti kendinizce yorumlayıp budur diyebiliyorsunuz?

 

benim anladığım zinet takıdır ses çıkartan takılardır belkide (iltimal) gösteriş için takılarınızı kullanmayın diyor olabilir... başınıza aldığınız örtünün omuzlarınızdan aşağı inmeside bir yol gösteriş... ama gelenekçilerin ve tarihçilerin araştırmaları geçmişten beri insanların çeşitli nedenlerle başlarını örttüğüdür... erkeklerin bile...

 

Kuran'ın manasına yakın düşünebiliyorsak bazı şeylere dikkat etmişizdir, Kuran yol gösterir orada geçen başörtüsü olmazsa olmaz değildir ve bunu uygulamayan dinsiz sayılmaz... Eğer bir kadın başını örtmüyorsa ve birileri onu müslüman kabul etmiyorsa o zaman Kuran'ın yazdığı herşeyi harfiyen yerine getirmeyen hiç kimse müslüman değildir... örneğin; inkar edenleri nerede bulursanız bulun orada öldürün diyor bunu uygulamaya kalktığımızda neler olur düşündünüz mü? yada bunu yapmadığımız için ne olacak bunu düşündünüzmü?

 

akıldan soyutlanmış hiç bir düşünce zaten fikir değil ancak ezberdir... katı kurallarla yaşayanlarda ezbercilerdir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.