Φ yam_yam Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Bakın, şunu anlatamıyorum sanırım... Dinler, ortqaya çıktıkları dönemde, ortaya çıktıkları toplumları ıslah etmişlerdir yada devşirmiştir. İslam Dini'de ortaya çıktığı dönemde bunu yapmıştır. Örneklerle gidelim: 1- İslam'ın şöyle bir iddiası var: "İslam ortaya çıkmadan önce Araplar kız çocuklarını gömüyorlardı ve İslam bunu kaldırdı" Tespit: Eğer İslam'ın "İşe Yaramadığını" "Sahte Olduğunu" "Kötü Olduğunu" iddia edeceksek şunun ispatlanması gerekir: "Arapların İslam'dan önce Kız Çocuklarını gömme adetlerinin olmadığının ispatlanması". Ispat yükümlülüğü olan taraf Arapların kız çocuklarını diri diri gömdüğünü iddia eden taraftır. Bu konu tamamen İslam'ı yüceltme babında abartılmış bir konudur. Bir hükmün vandalist bir uygulamayı yasaklaması o hükmün ilahi olduğu anlamına gelmez. Kaldı ki Kur'an'ın kendisi de pek çok vandalist uygulamayı muhteviyatında barındırır. Ayrıca köle ve cariye konusunda İslam "işe yaramamıştır". Zira islam bu geleneği kaldırabilmiş değildir. Bilakis köle cariye edinmeye teşvik etmiştir. 2- İslam, Arap Toplumunu "İyiye" devşirdiğini iddia eder Tespit: Eğer İslam dininin bu açıdan "Yanlış" olduğu yani "İyiye Devşirmediği" ve yani "Çağdışı" olduğu (daha kötü bir yapı sağladıysa çağdışıdır) kanısındaysanız şunu ispat etmeniz gerekir: "İslam'ın, Ortaya çıkmadan önceki iyi bir geleneği, daha kötü bir gelenekle değiştirmiş olması". Maalesef sizin kriterleriniz benim için geçerli değil sayın boşig. Siz iyi bir geleneğin daha kötü bir gelenek ile değiştirilmemiş olmasını ilahi sayabilirsiniz. Oysa ki benim iddiam islam'ın kötü gelenekleri devam ettirdiği yönündedir (Çok kadınla evlilik, köle/cariye müessesesinin devamı, kısas hükümleri vs vs) 3- İslam'ın, ortaya çıktığı dönemde, bir çok Toplumsal Tavsiyeleri vardır. Tespit: İslam'ın bugün için "Toplumsal" tavsiyelerde bulunduğunu iddia edebilirsiniz elbette ki ancak şunu unutmamak gerekir: Mesela Arap Toplumnda "Kölecilik" vardır ve İslam bunu "Islah" etmiştir, bu bir gerçektir... Şimdi bu kuralın bu güne uygulanabilmesi için bugün "Köleci" bir sistemin uygulanıyor olması gerekir, ancak yoktur... Peki nasıl olurda siz bu tavsiyenin bugüne hitap ettiğini iddia edebilirsiniz? Yok ki öyle bir yapı? Neye uygulayacaksınız? Bu bir yana, tek örnek bu çağ için geçerli değildir. Daha Hz. Muhammed vefat ettikten 30yıl sonra bile, bu tür ayetlerin ayırdına varılmıştır. Bu Ayetleri yadsımak yada inkar etmek yada Tanrı'nın buyruğuna karşı gelemk değildir. O Toplumsal Kuralların işlerliği kalmamışsa artık, Devir değişmişse, Toplumların kabulleri ilerlemişse daha neyi uygulayacaksınız? Zina meselesinde mesela... O gün için Kadınlar açısından özgür bir ortam yok, kurallar katı ve İslam bunu biraz da olsa devşirmiş... Ancak toplum hala kabullenemiyor bunları da... Dolayısıyla İslam'ın getirdiği kurallar uygulanabilir bir mahiyette. Oysa bugün Toplumların Bilinçleri gelişmiştir. "Bireysellik" ortaya çıkmıştır. Toplum baskısından bağımsız bireyler yaşamaktadır. Dolayısıyla artık "Zina" hükmü anlamını çok çok daraltmıştır. Her hangi bir Ailevi yapıya yada şahsiyete zarar vermediği sürece kimse kimsenin Cinsel İlişkisine karışamaz... Yani hoşgörü artmıştır... Ogün yerleşmesi mümkün olmayan İnsani özellikler artık benimsenmiştir. Yani sizin gidipte o dönem için belirtilmiş olan hükümleri bugün uygulamanız için, bugünün Kültürel yapısını o döneme indirgemeniz lazımdır. Geriye devşirmeniz lazımdır... Sayın boşig, sizin İslam anlayışınız İslam'ın gerçeklerinden çok uzak. Daha önce de söylediğim gibi siz İslam'ı dilediğiniz gibi yorumlayıp yaşamınızı buna göre şekillendirebilirsiniz ve söyleyebilecek bir şeyimiz olamaz. Ancak bu yorumlarınızı bize İslam'ın gerçekleriymiş gibi sunmayın lütfen. Kur'an'ın pek çok yerinde Allah'ın ilmi ile indirildiğinden, Allah'ın sözlerinde bir yanlışlık bir sapma olmayacağından bahsedilir. Eğer siz şimdi kalkıp da "devir değişmiştir, eski hükümler geçerli değildir" gibi söylemlerde bulunursanız kusura bakmayın ama siz İslam'ı anlamamışsınızdır. Madem zaman değişiyor, şartlar değişiyor, nasıl oluyor da asla değişmeyecek hükümler getirdiğinizi iddia ediyorsunuz? Ya da nasıl oluyor da gönderdiğiniz hükümlerin kıyamete kadar bir rehber olduğunu iddia edebiliyorsunuz ? 4- İslam, tutarlı olduğunu iddia eder. Tespit: Eğer İslam2ın "Tutarsız" olduğunu ispatlamak istiyorsanız, bu iki, üç ayetin alınıp, kafamıza göre yorumlanması ile olmamaktadır ne yazık ki. Dini Kitaplar bir Bütünlük arzederler. Ve her hükmü; belirli dönemlerde, belirli olaylar karşısında, belirli şartlarda oluşmuştur. Bu yüzden bir ayet açıklanırken bu hususlar göz önünde bulundurulmalıdır. Aksi davranış zaten Bilimsellikten uzak olur... Mesnedsiz olur, mantıksız olur. Tutarsız olur. Kur'an baştan aşağıya çelişkilerle dolu dahi olsa bunun yöntemi her kaynak için budur... İki ayeti alıpta "Ahanda sana çelişki" diyemeyiz... Bir tarihi roman bile okunurken veya yazılırken bu hususlara özellikle dikkat edilir. Ama nedense Kur'an-ı eleştirmek isteyen "Bilimsever" arkadaşlar bunu göz ardı ederler... Bakın ben kafama göre konuşmuyorum. Biyerlerimden uydurmuyorum. İnsan Bilimlerin (Sosyoloji, Tarih vs...) yasalarıdır bunlar... Ve her ciddi araştırmacı bu şekilde yapar bunu... Bu şekilde yapılmayan hiç bir tespit yapıcı değildir, kalıcı değildir. Bunu bir de "Bilim"i savunarak yapıyorsanız gülerler adama... Yapana da gülerler, onayana da gülerler... İşte Kur'an bu yüzden tutarsızdır ya sayın boşig Kur'an bir bütün olarak değil, şartlara, olaylara göre inmiştir. O yüzden bir dediği, başka bir yerde dediğini tutmaz. Kur'an'ın indiği toplumsal şartların farklı olduğunu ve günümüzde uygulanamayacağını kabul edebiliyor iken nasıl olacak da Kur'an'ı kendinize rehber edinebileceksiniz? O zaman sizin için Kur'an'ın Hammurabi Kanunlarından, Muhammed'in de Hammurabi'den ne farkı kalacak? Ya da daha basit olarak Kur'an'a bir tarih kitabı gözüyle mi bakacağız? Neyse, asıl konuya gelelim: demek istediğim Sevgili Yam_Yam Arkadaşım, Kur'an-ın uygulanmasını uygun gördüğü yada tavsiye ettiği Toplumsal Normların uygulanabileceği bir yapıda değildir bugünkü toplumlar. O yüzden bu kurallar o döneme hitap etmektedir. Ha ama bakarsınız hala kafa yapısı olarak 1400yıl öncesinde yaşayan insanlar vardır ve bu insanların yaşadığı bir toplum/millet/devlet vardır, orda belki uygulayabilirsiniz. Ama artık Çağdaş Toplumlarda uygulanabilecek bir yapıda değildir. Bu açıdan ise Kur'an-ın "Çağdışı/Çağdaş" olması hakkında şöyle bir tanım yapılabilir: *Kur'an indirildiği toplum için çağdaş bir yapıdadır ve toplumu yeni bir düzene devşirmiştir... Bu tamamen sizin yorumunuz ve hiç bir dayanağı da yok. Daha önce de bahsettiğim gibi çağdaşlık müstakil bir vakayı onaylamamak değildir. Kur'an kendinden önceki topluma nazaran ne gibi bir çağdaşlık getirmiştir? Buyrun, önce siz bunları sayın ben de cevap vereyim... *Kur'an-ın bildirdiği "Toplumsal Normlar"ın işlenebileceği/uygulanabileceği bir toplum yapısı bugün mevcut değildir... *1400yıl öncesinin Toplumsal Yapısı ile bugünkü toplumların yapısının karşılaştırılması Tarih Bilime aykırıdır. Bu aynen GökTürk Devleti ile Türkiye Cumhuriyetini birbiriyle karşılaştırmak ve GökTürklere "Türkiye Cumhuriyetine Göre Çağdışıdır" demek kadar mesnedsiz ve mantıksız bir tanım olur. Aynen "Dedem Bende Daha Yaşlı" demek kadar gereksiz ve mantıksız bir tanım olur bu... Öyleyse Kur'an ilahi değildir. Kendi toplumuna çağına göre hükümler getiren yalnızca Kur'an ve Muhammed değildir. Tarihi inceleyin, bunu yapabilen pek çok insanla karşılaşabilirsiniz. Kendinden sonra kitap gelmeyeceğini iddia eden ilahi bir kitaptan beklenen, o dönemden sonra insanın tüm hayatı için bir rehber olabilme özelliğinde olmasıdır. Peki Kur'an'da böyle bir özellik var mı? Sizin de kabul ettiğiniz gibi yok. Öyleyse... ? Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 ... Sayın yam_yam, sorularınızın cevapları yazımın içeriğinde var ancak yine de ben maddelemek isterim: 1- Kur'an-ın "Değişmeyecek olan hükümleri"nin "İnanç Özellikleri" ile ilgili bildirdiği kıstaslar olduğunu düşünüyorum. Yani mesela "Allah birdir" vs vs... Niye böyle düşünüyorum... Çünkü bakın, Emeviler döneminde yani Hz. Muhammed vefat eder etmez kısa bir süre sonra Kur'an-ın bir çok toplumsal yargısı ya yenilenmiş ve dönemive uydunlaştırlmış yada uygulanmamıştır. Mesela uygulanmayanlarda en önemlisi; "Kavimcilik" anlayışının tasvip edilmemesidir. Emevilerin kurucusu olan Muaviye (ki oğlu Yezid'dir), Hz. Muhammed'in yazıcılarındandır. Ancak İslam alemine "Hükümdarlığın Babadan Oğula Geçme" geleneğini de getiren odur. Yani Kur'an-ın o hükmünün uygulanabileceği bir ortam yoktur artık... Bunu da Tarih söylüyor, ben söylemiyorum. 2- İslam bir çok "kötü" geleneği "ıslah" etmiştir. Çok Kadın ile evlilik bugün için geri bir anlayıştır, yani geçmişe aittir. ancak o dönem için düşünülecek olursa, o toplum için normal bir uygulamadır. Sıradan bir kabuldür. Ha siz diyorsanız ki; "Öyle bile olsa, madem ki ilahi bir kitapsa bu, bugünün normlarını indirseymiş ogün..." O zaman anlayışınız açısından haklı olabilirsiniz, ancak ogün için "Normal" olan bir uygulama sadece "Islah" edilme ihtiyacına göre şekillenmiştir. Aşırı uygulamalar ise kaldırılmıştır. Bundan başka Kur'an, ortaya çıkmadan önce var olan bazı adetleri de aynığıyla sürdürmüştür de mesela: Gusl abdesti vs vs vs... Bunlar da vardır... 3- Kur'an-ın rehber edinilecek olan kısmı zaten belirttiğim gibi "Toplumsal Normları" değil ki... Bunu söylüyorum ki; o normlar o döneme aittir. Bize yada Bana hitap eden kısmı "İnanç" ile ilgili kısmıdır... Eğer Kur'an rehber edinilecekse bu yönüyle rehber edinebiliriz ancak... Bu yönüyle de inanç ve ondan anladığınız Kişiseldir... Bireyseldir... Bu söylemimi ya "Din Dışı" olarak algılıyorlar yada "İslam'a "Aykırı" olarak. Oysa ki "İslam Devleti" adı ile kurulmuş olan devletler bile, yüzyıllar önce bu ayrımın farkına varmışlardır. Emevilerle ve hatta Haliflerle başlamıştır ayrım... Farkındadırlar... Bir iki örnek te verdim hatta. Yani benim kendi öz anlayışım dadeğil aslında... Tarihte bu var... 4- Tarihte elbette ki Toplumsal Düzene amaçlı uygulamalara yönelen, kanunlar çıkaran toplumlar veya kimseler olmuştur. Bakın, mesela ABD'nin bir Adalet Binası var ve üzerinde Tarihte bilinen "Kanun Koyucular"ın kabartmaları var. Aralarında Hz. Muhammed'de var ve elinde Kur'an ve Hançerle resmedilmiş... Kur'an dediğimiz gibi iki özellik taşıyor; "Toplumsal Normlar" ve "İnanç Özellikleri"... İlki o dönem için uygundur (yada değildir) ama şu an reber edinilecekse eğer edinilecek kısmı "İnanç Özellikleri"dir. Bu açıdan tüm inançlar da zaten "Bireyseldir"... "Toplumsal İlişkilere" artık müdahele edemezler bu açıdan... İnanç Kişi ile Tanrı arasındaki bağdır çünkü... Temel olarak görüşlerim böyle... Yanlış yada doğru... Ben İslam'dan bunu anlıyorum... "İnanç" deyince aklıma "Toplum ile olan Bağ"ım gelmiyor... Ve Kur'an-ın bu hükümlerinin "Tarihsel" açıdan ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Belki aykırı yada farklı bir anlayış ama ben bundan farklı bir anlam veremiyorum buna... Temel olarak ise, benim hakkımda bir yargıda bulunurken şu noktayı es geçmemenizi rica ederim ki; ben tüm "İnanç"ların aynı şeyi nitelediğini düşünüyorum. Yani inandığım şeyi sokakta gördüğünüz motamot bir "İslam Dini Saplantısı" olarak algılamayınız... Saygılarımla... Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 İslam'ı herkes sizin gibi düşünüp yorumlasaydı, biz burada bu konuları konuşuyor olmayacaktık sayın boşig. Ancak siz, bir dinden başka bir din çıkartmışsınız. Farkındaysanız sizinle öz itibari ile aynı İslam'ı konuşmuyoruz. Oysa ki İslam, sizin söylediğiniz gibi değildir. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 İslam'ı herkes sizin gibi düşünüp yorumlasaydı, biz burada bu konuları konuşuyor olmayacaktık sayın boşig. Ancak siz, bir dinden başka bir din çıkartmışsınız. Farkındaysanız sizinle öz itibari ile aynı İslam'ı konuşmuyoruz. Oysa ki İslam, sizin söylediğiniz gibi değildir. Görüşünüze Saygım var ancak İslam'ın "Öz" olarak böyle olduğunu düşünüyorum. Bu anlama zoraki olarak sokmuyorum. Diğer insanlar benim gibi anlamamakla iyi mi yapıyorlar yda kötü mü, ben yanlış mı anlıyorum doğru mu... Beni bu ilgilendirmiyor... Ama şunu söyleyebilrim ki öz olarak bu konuda sanırım aynı düşünüyoruz: Bugünkü anlamıyla anlaşılan "İslam" düşüncesinin yada uygulanmaya veya "Dikte" edilmeleye veyahut "Aşılanmaya" çalışılan "İslam" düşüncesinin doğru olmadığını düşünüyorum. Siz buna ek olarak; "İslam'ın baştan beri Yanlış olduğunu" düşünüyorsunuz, ben ise; "Aslında böyle olmadığını" düşünüyorum... Saygılarımla... Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Sayın Boşig e bir sorum var.. Kur'an-ı Kerim'in hangi ayetleri o devrin tolumuna hitap ediyor, hangi ayetleri bu devrin toplumuna hitap ediyor.. Saygılar.. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Sayin Bosig ayni fikirde oldugumuzu dusunmemekteyim,ben nasil bensem islamda ayni islamdir....Islamda bir degisme de yoktur sizin bahsettiginiz degisme daha cok dini duygularin somuruldugu degisme olabilir....Bencede islami zoraki olarak bu goruse sokmuyorsunuz benim farkettigim siz kendi inancinizi yasiyorsunuz,daha cok mevlana tarzi bir islam sizin ki...Ama sunu bilmelisinizki Yer yuzunde bir tane bosig varsa bin tanede Kral vardir....Siz dini istediginiz kadar hosgoru,sevgi Karisimi yapip bizim onumuze koysanizda,Bir okadar guc ve iktidar yapip koymak isteyenlerde olucak.... Saygilarimla..... İslam Tanrı'ya (eğer var olduğuna inanıyorsanız) bir bakış açısıdır Sayın la_bohéme... Toplumsal açıdan ya kullanılmış yada yanlış anlaşılmış veya çarpıtılmıştır. Ancak içinde görebilecek olanlar bir şey görürler... Kimisi onu yanlış anlayabilir, kimisi doğru anlayabilir ve kimin nasıl anladığı önemli değildir. İsteyen inanır, isteyen inanmaz... Tespitiniz şu açıdan doğru Sayın la_bohéme; Ben nasıl anlıyorsam, o şekilde inanıyorum. Kimsenin buna inanıp inanmaması da bein ilgilendirmiyor bu yüzden. Siz inanmamakta yerden göğe kadar haklı olabilirsiniz ve bu yalnızca sizi ilgilendirir... İnsanlardan Ateist olmalarını bekleyemezsiniz, tıpkı İnançlı olmalarını bekleyemeyeceğimiz gibi... Dünyada kaç tane kral var bilmiyorum ancak benim gibi düşünen insanların da var olduğunu düşünüyorum. İslam'da bir değişmenin olduğunu söylemedim hiç bir zaman... Sadece kuralları ile ilgili tespitler yaptım o kadar... Ve İnanç ile ilgili hükümleri zaten bellidir ve değişirse eğer, zaten İslam, İslam olmaktan çıkar... Sayın Boşig e bir sorum var..Kur'an-ı Kerim'in hangi ayetleri o devrin tolumuna hitap ediyor, hangi ayetleri bu devrin toplumuna hitap ediyor.. Saygılar.. Sayın Kralx, Kur'an-ın "Şunlar şu çağın hükümleri... şunlar şu çağın... bunlar da şu çağ için... onları da şu çağda kullanırsınız..." gibir bir tanımlaması olduğuna rastlamadım... Bakın daha iyi anlaşılması için şöyle örnekleyeyim: Tespit: Kur'an-ın "Kölecilik" ile ilgili, dönemine ait "ıslah edici" yasaları vardır. Yapı: Bugün, o dönemdeki anlamıyla "yasal" olan "Kölecilik" müessesesi artık yoktur, kalmamıştır... Peki Kur'an-ın bu hükmünün, bu güne uygulanabileceğini söyleyebilir miyiz? kölecilik yok ki uygulayasınız. Ha bir devlet "Kölecilik"i bir müessese olarak yeniden yapılandırır ve 1400yıl öncesine dönüş yaparsa, o zaman uygulayabilirsiniz gönül rahatlığıyla. Tespit: Kur'an belli bir sayıda kadınla evlenmeyi, belli koşullarda uygun görmüştür. Yapı: Bugün artık toplumlar "Tek Eşli"dir. Çağdaş yaşam bunu gösterir. Aklı başında hiç bie kadını4ünci eş olmaya razı edemezsiniz. Kadınlar kendi ekonomik özgürlüklerini kazanabilecek zekaya sahiptirler. İşgücü ve beyin gücü olarak kendilerini ispatlamışlardır. Peki hükmü, savaş sırasında da olsa kime uygulayacaksınız? Muhtaç olsa bile kabul etmeyen bir kadına uygulayabilir misiniz artık? O dönemde, kadınların toplumca hor görülmesi bir yana, kadınlarda kendilerini erkeklerle aynı kefeye koyacak bilinçte değillerdi. Toplumsal Kültürleri bunu öğretiyordu çünkü, gelenekleri buydu. İslam dini bile kıramamıştır hatta kabilecilik geleneğini, bu güne kadar gelmiştir. Dolayısıyla o toplumdal 4 eşliliği uygulayabilirdiniz ancak bugün artık mümkün değildir. Kadın muhtaç olsa bile devlet yada kurumlar gelirini sağlayabilecek sosyal dayanışmayı sağlayabilmektedir. Yani bu da günümüzde uygulanabilecek bir hüküm değildir artık. Tespit: mesela İslam geleneğinde Süt Annelik olgusu var. Çocuklar bir anneye veriliyor ve yetiştiriliyor. Yapı: Artık bugün kreşler, çocuk yuvaları, ana okulları vardır. Yani bu yapıda artık vücut bulamamaktadır. Tespit: İslam'da kısas vardır. Yapı: İslam aynı zamanda "hoşgörü" yani "affetmeyi" de öğütlemiştir. Genel olarak toplumlar artık "Hoşgörü" seviyesine ulaşmıştır. İnsan Hayatına önem veren hiç bir "Eğitimli" insan "Kısas" tercihini seçmemekte, "Diyet" yerinde "Hapis" cezasını kabullenebilmektedir. Bu da yasalarca sabit olmuştur zaten. Yani siz halkınıza yeterli eğitimi verdiğinizde, ileride Türkiye'de "Kısas"ı savunacak ortam da kalmayacak ve bu hükümde artık mevcut olan topluma hitap etmeyecektir. Bu çağdışılık değildir; "Artık gerek kalmaması" durumudur ki uzun zamandır artık gerek yoktur zaten... Tespit: El kesme cazası vardır... Yapı: O dönemde, bedevi araplar için "Hapis" uygulaması o kadar mümkün bir uygulama değildi. Mesela Türklerde de "hapis" cezasının olmadığı görülür, çünkü yarı göçebedirler... İşte o dönem Araplar için uygun bir ceza olarak görülmüştür. Ancak bugün artık böyle bir cezanın uygulanabileceği bir yapı yoktur. Yeşleşik hayata çoktan geçilmiş ve yerleşik kanunlar konulmuştur. Bir tepsi baklava çaldığı için 10yıl hapite yatan bir insan cezasının karşılığını fazlasıyla çekebilmektedir (ne yazık ki). ... ... ... Bakın bu şekilde, Kur'an da ki "Toplumsal Hükümlerin" tümünü açabiliriz. Böylelikle hangisinin bugüne hitap edip etmediğini anlayabiliriz. Ancak Ateist ve Teist her iki taraf için söyleyebileceğim en "Bilimsel" öneri: Yorumlarken, hangi çağa ait olduğuna dikkat edilmesi ve Ayetlerin hangi amaçla ortaya çıktığını yani içeriğinin ne olduğunu özümsemeleridir. Bakın, öncelikle Kur'an Arapça olarak, Arap bir topluma "Tanrı"yı bildirmek için ortaya çıkmıştır. Ve bunu, o tolumun sosyal bozukluklarını da düzelterek yapmıştır. Yani Tanrı'yı benimsetirken, Araplara ait bir çok bozuk yada eksik yapıyı da düzenlemiş ve düzeltmiştir. Bu açıdan bakmak gerekir... Mesela: Araplar için "Kölelik" ıslah edilmiştir dedik... E "Kölelik" uygulamasının olmadığı Türklerde bu hüküm uygulansın diye "Köleliğin" Benimsetilmesi/Benimsenmesi gerekli miydi? İnanmak için bu şart mıydı? Ancak Araplar, Türkler "Taşkınlık!" yapamsınlar diye Dini kullanaran ve köleliği Türklere benimseterek kandırmışlardır... Gibi... Bir çok örnek sıralayabilirim size hemde istediğiniz kadar... İnançların "Toplumsal Kuralları" ortaya çıktıkları dönemlere hitap ederler... Ancak... Mesela Zekat'ta o dönemde de uygulanmasına rağmen, bugün hala yararlı bir uygulamadır bence... Ateist arkadaşlar katılır mı bilmiyorum ancak "Tanrı korkusuyla" da olsa (ki ben zekatımı Tanrı korkusuyla vermem) fakir insanlara yardım edilmesi kötü bir uygulama değildir. Bu yüzden bu uygulama hala geçerli olabilir... Kötü yada olumsuz bir yönü yoktur. Hiç bir şekilde "Zekat Verdim" diyerek "Kara Para" aklayamazsınız mesela! Hiç bir şekilde "Toplumun Kabullerine" uymamaklığı yoktur. Ancak sırf "Zekat" var diye diğer bağışlardan da kaçılmamalıdır tabi... Her bağış, zekat gibi bir anlam taşıyabilir... Değerlidir... Kısaca benim anlayışım, yani daha doğrusu gördüğüm şey bu... Hiç bir şekilde daha farklı bir anlam ifade edemiyor benim için... Bir çok teist arkadaşım karşı çıkacaktır ve bir çok ateist arkadaşım İslam'ı bir kılıa uydurmaya çalıştığımı düşünecektir ancak ben henüz bir tutarsızlık görmedim. Çünkü Tarih'te ortada... Örneklerini verdim... Bakış açısı önemli bence Saygılarımla... Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Sayın Bosig işte benimde yukardaki soruyu sormamdaki amacım bu cevapları vereceğinize emin olmaktı.. Şimdi cevaplarınızın ışığında konuyu tekrar ele alallım.. Öncelikle bir müslüman Kur'an-ı Kerim'in tüm zamalara hitap ettiği gerçeğini kabul etmek zorundadır.. Ayetlerde bu ayetin ömrü şukadardır, bu ayet şu zamanda geçersizdir yazmaz (haşa) Bu durumda.. Örneğin dörde kadar evlilik meselesi Kur'an hükmünün ortadan kalktığından değil, bu zamanda dörde kadar evliliğin yada ikinci bir evliliğin (eş üstüne) gerektirdiği şartlara haiz bir durumun oluşmasının güç yada imkansız gibi birşey olmasıdır.. Örneğin eş üstüne evliliğin birinci şartı ilk eşin rızasıdır, bu zamanda hiç bir kadın buna rıza göstermez.. Ha..! evleneler yok mu..? Var ama acaba şartlarına uygun mu evlendi.. Hiç zannetmiyorum bu zamanda ilk eşine ben evleneceğim diyipte olur alanın var olduğunu.. Ki, zaten kanunende çok evlilik yasaktır, her fert kanunlara uymak zorundadır bu da başka bir husus.. Meseleyi "kanunlarımızda müsade ettiği taktirde ne olur" olarak ele alalım.. Yani bunları şunun için yazıyorum.. Yukarda yazmışsınız ateist arakdaşlara cevap olarak.. "Ben Kur'an-ı böyle yorumluyorum, belki buna bazı arkadaşlarımız katılmaz ama ben böyle algılıyorum"demişsiniz.. Sanki Kur'an-ın hükümleri sadece o devirde etkendi bu devirde ortadan kalkmıştır gibi bir izlenim oluştu.. Bunu sizden elbette beklemem.. Birde şöyle bir soru açığa çıktı.. Bu zamanda şartlarını yerine getirseler bile çok evlilik harammı yada hükmü nedir, bunun hükmünü nereden alacağız..? Örneğin köle örneğinizdede aynı durum söz konusudur... Köleliğin bugün var olmaması Kur'anın kölelik hakkındaki sözlerinin yalnızca o devre hitap etmesi anlamına gelmez... Yani hüküm kalktığı için yok değillerdir, yok oldukları için yokturlar.. Değilse Kur'anın hiç bir ayeti ortadan kalkacak değildir.. Kur'an-ı Kerim kıyamete kadar bütün devirlere hitap eder.. Saygılar.. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 ...Köleliğin bugün var olmaması Kur'anın kölelik hakkındaki sözlerinin yalnızca o devre hitap etmesi anlamına gelmez... Yani hüküm kalktığı için yok değillerdir, yok oldukları için yokturlar.. Değilse Kur'anın hiç bir ayeti ortadan kalkacak değildir.. Kur'an-ı Kerim kıyamete kadar bütün devirlere hitap eder.. Saygılar.. Sevgili Kralx Arkadaşım, Alakanız için teşekkür ederim ancak bakınız ifade ettim... 1400yıl öncesinin "Kölelik" sistemini benimseyen bir devlet yada topluma rastladığınız an, Kur'an-daki ilgili ayeti uygulayıp uygulamamayı düşünebilirsiniz, lakin bugün artık hiç bir toplum, bu sistemi kabuledecek bir yapıyasahip değildir. Ha ilerde Nükleer bir savaş olur, İnsanlığa ait ileri Medeniyet çok büyük oranda yok olur ve Kültür Medeniyeti de yok olur, insanlık Birikim olarak geriye giderse ve bu tür uygulamaların uygulanabileceği bir toplum meydana gelirse... vs vs vs... Umarım anlatabilmişimdir... Bun Kur'an ayetlerinin "Ortadan Kalkması" gibi bir durumdan söz etmedim hiç... Söylediğim açık ve net: Kur'an-ın belirttiği Toplumsal Normları uygulayabileceğiniz bir toplum yada toplumsal yapı yoktur şu an... Ha Irak, İran yada Arabistan gibi yada Habeşistan gibi geri kalmış 3üncü Dünya Ülkelerinde "Belki" uygulama imkanınız olur... Tabi bunu ben bilemem, o toplumun kabulleri bilir... Bu ve Önceki iletimde yazdıklarım açık ve nettir... Saygılarımla... Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Bun Kur'an ayetlerinin "Ortadan Kalkması" gibi bir durumdan söz etmedim hiç Evet bende bunu kastetmediğnizi biliyorum.. Ancak bazı arkadaşlarımız bunu anladılar, sana yazdıkları iletilerdende o anlaşılıyor.. Zaten bugün olmayan bir şeyin yargısı neden bugüne itaf ediliyor anlamış değilim.. Yani günümüzde kölelik zaten yok, o halde Kur'an açısından nasıl ele alınabiliyor, olmayan şeyin nasıl hükmü uyarlanıyor.. Saygılar.. Alıntı
Φ enes.34 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Söylediğim açık ve net: Kur'an-ın belirttiği Toplumsal Normları uygulayabileceğiniz bir toplum yada toplumsal yapı yoktur şu an... Ha Irak, İran yada Arabistan gibi yada Habeşistan gibi geri kalmış 3üncü Dünya Ülkelerinde "Belki" uygulama imkanınız olur... Tabi bunu ben bilemem, o toplumun kabulleri bilir... Saygılarımla... Kur'an'ın temel gayreti sosyal, ekonomik adaleti saglamak ve temel insan hakları eşitligini gerçelerştirmek. ( İbadet bahsini akılda tutmak kaydıyla) Kur'an'ın insan hayatının şahsi ve toplumsal alanında kanun koyuculugu yukarda sayılan temel ilkelerin vucut bulması içindir. İslamın ''beş şartı'' olarak güncellenmiş esasları bile sosyal adalet ve insan eşitligine dayalı bir toplum kurmayı hedefler. Toplumsal degişmeyi yok sayarak, Kur'an'ın kurallarını sadece lafzi manası ile uygulamakta ısrar etmek, Kur'an'ın varmak istedigi hedefleri yok saymakla aynıdır. Kur'an, köleleri özgürleştirmeyi fazilet sayıp teşvik etmişse bu kölelik kurumunun temelden ortadan kalkması içindir. Burdan sevap ummak adına tabiki bu kurumun devamını istemek Din'i anlamamakla aynıdır. Lakin gerinsin geriye dönüp baktıgımızda, Kur'an'ın lafzına takılıp kalanlar gibi, kölelik kurumununda eski görünürlüklerine de takılıp kalınmamalıdır. Her iki bakış açısıda salt anlamında eksiklikler sunabilir bize. Aynı ilke ''Zekat'' içinde söz konusudur. Zengin insanların Allah katında sevap kazanmaları için bir kısım insanların fakir kalması demek degildir. Yeryüzünde fakiri olmayan bir toplum olmayabilir, İslamda devlet Zekat sistemi ile fakirlerin ihtiyaçlarını gidermek durumundadır. Ancak bunlar temel hedefler degildir, Kur'an'ın bizzat ana hedefi olamaz. Zekat ve diger yardımlar Kur'an'ın ana hedefi olmadan, üstün körü yerine getirilecek uygulamar degildir ve bir çok kurallarda bu bakış açısına tabidir. Kur'an'ın indigi zamanın toplumsal-tarihi ortamı gerektigi şekilde göz önünde tutmalıyız, ve somut durumları nasıl degerlendirdigini temel ölçü olarak alıp, genelleme yapmalıyız. Kur'an'ın indigi zamanın toplumsal şartlarını anlamak, bugünün toplumsal şartlarını anlamak ve her iki anlayışı birbiriyle kıyaslamak en temel metod olmalıdır. Tabi insan ne kadar dogruyu, gerçegi arzulasada hatadan beri olamaz. saygılar. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Kısaca benim anlayışım, yani daha doğrusu gördüğüm şey bu... Hiç bir şekilde daha farklı bir anlam ifade edemiyor benim için... Bir çok teist arkadaşım karşı çıkacaktır ve bir çok ateist arkadaşım İslam'ı bir kılıa uydurmaya çalıştığımı düşünecektir ancak ben henüz bir tutarsızlık görmedim. Çünkü Tarih'te ortada... Örneklerini verdim... Bakış açısı önemli bence Saygılarımla... Sayın boşig,ne gerek verdıki haftalardır boşuna zahmet edip lafı dolandırmaya ? Bakınız isteyince bir cümlede kendi anlayışınızı özetleyebiliyorsunuz. İslam ne sizin felsefenizdirdir,nede vahdeti vucud inancınız.İslam bir hayat tarzıdır. Söylediğim açık ve net: Kur'an-ın belirttiği Toplumsal Normları uygulayabileceğiniz bir toplum yada toplumsal yapı yoktur şu an... Ha Irak, İran yada Arabistan gibi yada Habeşistan gibi geri kalmış 3üncü Dünya Ülkelerinde "Belki" uygulama imkanınız olur... Tabi bunu ben bilemem, o toplumun kabulleri bilir... Hayır hiçnet değil.Biz zaten burada kurandaki hükümleriin tamamını uyuglayan toplum varmı yokmu onu tartşmıyoruz ,konu bu değil. Konu,kurandaki hükümlerin tanrı vahiyleri değil insan ürünü masallar ve insanlık dışı hurefelerden ibaret olduğu. Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Sayfada öyle bir durm oluştuki, sanki birileri kölelik düzeni getirilisin istiyor ve sünnet-sevap açısından kölelelere nasıl muamele yapılıyorsa bizde öyle muamele yapalımki, sevap alalım anlamı çıkıyor.. Hayır öyle bir durm söz konus değildir.. Zira islamın kaldırmaya çalıştığı, içinde bulunduğu devirde zoraki şartlar altında, karşı taraftada aynı uygulama olduğu için ve siyaseten yapılan bazı uygulamalar zaten bugün için söz konusu değildir, dolayısıyla konu muhaldir.. Çok evlilikte bunun gibi birşey.. Sünnet olsun sevap kazanalım diye çok evlilik yapılmaz.. Çünkü çok evlilikteki şartlar toplumsal yada kurumsal değildir.. Tamamen bireyseldir.. Kendi ailen içinde cereyan eden olaylardır.. Öncelikle ilk eşin rızasını alma gerçeği vardır.. Sizde biliyorsunuzki bu gün bu mümkjün değildir.. Saygılar.. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Sayfada öyle bir durm oluştuki, sanki birileri kölelik düzeni getirilisin istiyor ve sünnet-sevap açısından kölelelere nasıl muamele yapılıyorsa bizde öyle muamele yapalımki, sevap alalım anlamı çıkıyor..Hayır öyle bir durm söz konus değildir.. Zira islamın kaldırmaya çalıştığı, içinde bulunduğu devirde zoraki şartlar altında, karşı taraftada aynı uygulama olduğu için ve siyaseten yapılan bazı uygulamalar zaten bugün için söz konusu değildir, dolayısıyla konu muhaldir.. Çok evlilikte bunun gibi birşey.. Sünnet olsun sevap kazanalım diye çok evlilik yapılmaz.. Çünkü çok evlilikteki şartlar toplumsal yada kurumsal değildir.. Tamamen bireyseldir.. Kendi ailen içinde cereyan eden olaylardır.. Öncelikle ilk eşin rızasını alma gerçeği vardır..Sizde biliyorsunuzki bu gün bu mümkjün değildir.. Saygılar.. Unutmayın burası vaaz dinlenilen bir cami değil,bir tartışma forumu. Eşin rızasını alması gerektiği nerde yazıyor ? Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Sayın boşig ben ne anlattığınızı anlıyorum, aslında diğer arkadaşlarda anlıyorlar ama ateist bakış açısında bazı önkabuller var o yüzden manayı başka yere çekme gayreti görüyorum... Kuran'ın evrenselliği O'na iman etmiş olanlar için tartışmasızdır. Aklı selim insanlar bilir ki, Kuran 1400 yıl önceki toplumsal sorunlara temas ettiği gibi evrensel meseleleride betimlemiştir. Her zamanın kabulleri ve kendi içerisinde gelişmiş koşulları var günümüzde uygulanmayan hükümleri yok saymadığımız gibi kendi oluşumları içerisinde değerlendiriyoruz. Bu kendimize göre yorumlamak değil tam tersi doğru olanı anlamaya ve uygulamaya çalışmaktır. Kuran karanlık bir çağda cehaletin içerisinde kalmış bir topluma gönderildi. Ve geçmiş hükümleri ortadan kaldırdı ve insanlara kurtuluşun yolunu gösterdi. Bu demek değilki insan düşünmeyecek ve gelişmiş algısıyla değerlendirmeyecek... Bir noktadan başlayıp ilerleyerek gelişmeyecek... Allah'ın insanı muhattab alması ve güvenmesinin delilidir Kuran... Bazı konularda yorum farklılıkları olması çok doğal ama genelde Kuran bütünüyle kabul edilmiştir ve yorumlanmaya devam edilecektir. Belkide rahatsızlık duyulan budur zamanın şartlarına da cevap verebilmesinden ötürü rahatsızlık duyanlar kendinize göre yorumluyorsunuz diyorlar. Kuran O'nu okuyan her bireye kendi algısı ölçüsünce cevap veriyor ama her okuyanın anladığından fazlasıdır Kuran... Zaman değişiyor ama insan değişmiyor bazı durumlarda ve Kuran okuduğunuzda özellikle belirttiği kişiliklerin hiç değişmediğini görüyoruz... Bakara 212 İğreti/sefil hayat küfre sapanlara süslü gösterilmiştir; onlar, iman sahipleriyle alay ederler. Takvaya sarılanlar, kıyamet günü onların tepelerinde olacaktır. Allah, dilediğini hesapsız bir biçimde rızıklandırır. Nisa 78 Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalayacaktır. titizlikle korunan muhteşem kulelerde olsanız bile. Onlara bir iyilik isabet ettiğinde, "Bu, Allah katındandır!" derler. Ama kendilerine bir kötülük dokunduğunda, "Bu senin yüzündendir." derler. De ki: "Hepsi, Allah katındandır." Şu topluluğa ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar! Nisa 140 Allah, Kitap'ta size şunu da indirmiştir: Allah'ın ayetlerinin inkâr edildiğini, bu ayetlerle alay edildiğini işittiğinizde, bir başka lakırdıya dalıp gittikleri zamana kadar, o münafıkların yanında oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi sayılırsınız.Hiç kuşkusuz Allah, münafıklarla kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir. Maide 28 Beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatmayacağım. Şu bir gerçek ki, ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım." Tevbe 101 Çevrenizdeki Bedevî Araplardan münafıklar var. Medine halkından da münafıklığa iyice alışmış olanlar var. Sen bilmezsin onları. Ama biz biliriz onları. İki kez azap edeceğiz onlara, sonra da çok büyük bir azaba itilecekler. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2007 Sayın boşig,ne gerek verdıki haftalardır boşuna zahmet edip lafı dolandırmaya ? Bakınız isteyince bir cümlede kendi anlayışınızı özetleyebiliyorsunuz. İslam ne sizin felsefenizdirdir,nede vahdeti vucud inancınız.İslam bir hayat tarzıdır. Hayır hiçnet değil.Biz zaten burada kurandaki hükümleriin tamamını uyuglayan toplum varmı yokmu onu tartşmıyoruz ,konu bu değil. Konu,kurandaki hükümlerin tanrı vahiyleri değil insan ürünü masallar ve insanlık dışı hurefelerden ibaret olduğu. Sayın Haksöz/Katakuta... Beni yargılamadan önce bir kendinizi gözden geçirip "dürüstlüğünüz" hakkında nesnel olabilirseniz, elbette ki sizin itiraf etmeniz gerekecek çok daha esaslı konular vardır benim inancımı sorgulamanızdan daha önce gelen... Bundan ziyade burası muhatap olduğumuz konularda mantıksız açıklamalar yapıp, mesnedsizliği ispat edilince de sorduğumuz soruları görmezden gelip, işinize geldiği zamanda da işinize geldiği noktadan lakaytsızca ve pervasızca tartışmaya balıklama atlayabileceğimiz yer olmamalı... Zira samimiyeti son derece zedelemektesiniz... Söylediklerimi sizden başka diğer arkadaşlar anlayabilyordur umarım... Zira siz önce bana sataşacağınıza, o görmezden geldiğiniz tüm sorularımı cevaplarsanız iyi olur... Kaçmak pek yakışmıyor, etik olmuyor... Foruma katıldığımdan bu yana size bir düzine soru yönelttim, ancak nedense "Göremediniz..."... Şimdi de gelip beni itham edebiliyorsunuz... Önce bir kendi çelişkilerinizi aşmanızı ve daha "Bilimsel" verilerle gelmenizi tavsiye edeceğim... Zira sunumlarınız çok çok basit kaçıyor ve böyle sürdükçe zaten sizinle bir konuda tartışmamız mümkün olmayacak... Ancak yöntemice İslamı eleştirebilen insanlarla tartışmanın ne kadar zevkli olduğu, iletierimizin yoğunluğundan anlaşılmaktadır... Lakin sizi aynı kefeye koyamayacağım... Kaçamak dövüşmek yerine, görmeniz gereken soruları bir görün isterseniz, şöyle bir yoklayın siteyi; kim bilir "Gözden Kaçırdığınız" nice sorularımız vardır size "Cevapla(ya)madığınız"... Ondan sonra kendi uydurmalarınızla başak çıktıktan sonra "İslam"ın uydurmaları! ile ilgili münazaralarda zevkle bulunabiliriz Sayın Haksöz/Katakuta... Durumu kişiselleştirmek istemezdim, Tüm arkadaşlarımdan bu durum için çok özür dilerim... Söylediklerimin açık ve net olduğunu tekrar ediyorum... Aksi bir durum söz konusu ise, söylediklerime "Kaçamak" olarak değilde gerektiği gibi ve doğru dürüst, ispatlı karşılık verilmesini rica ederim... Ve bunun nasıl olması gerektiği ile ilgili açıklamaları yukarıda yaptım Sayın Haksöz/Katakuta... Biraz okursanız, bilgi edinmemeniz için hiç bir neden yoktur... Zira buraya yazı yazacak kadar okuma yazma biliyorsunuz ve anlayabiliyorsunuz sanırım... Hala bir çok sorumuz ve değindiğimiz husus ise en baştan beri yanıtsızdır... Bunu hallettikten sonra tartışmaya girerseniz daha etik olur kanısındayım... Tartışma, tartışmayı bilen arkadaşlarımca rayına oturtulursa çok sevinirim... Saygılarımla... Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2007 Unutmayın burası vaaz dinlenilen bir cami değil,bir tartışma forumu. Bunu ancak şimdi mi anladınız Sayın Haksöz/Katakuta... Öyleyse hatılatayım: burası kendimize sorulan soruların havada bırakılacağı, görmezden gelineceği ve kaçamak cevap verilip kaçılacağı bir yerde olmamalı... Aynı zaman da burası "OYUN OYNANAN" bir yer de olmamalı... Anladınız siz onu... :D Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2007 Eşin rızasını alması gerektiği nerde yazıyor ? Araştır.. Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2007 Eşin rızasını alması gerektiği nerde yazıyor ? Kur'an'da yazmadığından emin olabilirsiniz Nedense Kur'an böylesine önemli bir maddeyi atlamış... Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2007 Araştır.. Sedat bey,iddia sahibi sizsiniz,dolayısıyla iddianızı kaıtlamak size düşer. Alıntı
Φ ertunga Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2007 bildiğim kadarıyla evlilik akdi sırasında kadın, şart koşarsa ikinci eşle evlilik rızasına bağlıdır Alıntı
Φ ahmetfuat Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2007 CEHENNEM NEDİR ? -------------------------------------------------------------------------------- CEHENNEM Nedir?... Nasıl izah ediliyor?... Cehennem'in kıyâmet denilen zamanda gelip dünyayı kuşatması ve yutması şöyle anlatılıyor: Abdullah ibn-i Mes'ûd-dan naklolmuştur: Rasûlullah şöyle buyurdu: -O gün cehennem getirilecek!.. Onun 70 bin bağı olacak ve her bağ ile beraber cehennemi çeken 70 bin melek olacak. Evet, böylece gelip dünyayı kuşatan Cehennemin ateşinin yâni radyasyonunun içinden istisnasız bütün insanlar geçecektir. «SİZDEN HİÇ BİRİNİZ İSTİSNA EDİLMEKSİZİN (hepiniz) CEHENNEME UĞRAYACAKTIR. BU RABBIN KATINDA KESİNLEŞMİŞ HÜKÜMDÜR!..» (Meryem - 71) «SONRA KORUNANLARI ORADAN KURTARACAĞIZ; NEFSİNE ZULMEDENLERİ İSE DİZÜSTÜ ORADA BIRAKACAĞIZ.» (Meryem- 72) «ŞÜPHESİZ CEHENNEM HERKESİN GÜZERGÂHINDADIR» (Nebe21) «O GÜN CEHENNEM GETİRİLMİŞTİR.» (Fecr - 23) Gelip dünyayı kuşatan ve alevleri içinden istisnasız herkesin geçmek zorunda kalacağı bu CEHENNEM ne yapıyor şimdi?.. Kendi kendini yiyor!.. Hayır, espri yapmıyorum!.. Gerçeği anlatıyorum!.. Buyurun önce bu olayı Hazreti Resûl-i Ekrem'in ağzından mecâzi şekilde açıklanan ifadesini okuyalım: Ebû Hureyre radiyallahu anh anlatıyor: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu: - Cehennem Rabbine şikayette bulunarak: «Yâ rabbi kısımlarım birbirini yedi!..» dedi! Bunun üzerine Allah ona iki nefes vermesi için izin verdi. işte bulduğunuz şiddetli soğuk (kışın) cehennemin ZEMHERİR'inden; bulduğunuz yakıcı sıcak da onun SEMUM'undandır!..» Evet, 1400 yıl öncesinin şartları içinde ancak bu kadar dile getirilebilir böylesine muazzam bir gerçek!.. Cennete girenler cehennemden geçip oradaki gerçeği gördükten sonra aralarında konuşurlarken, cehennem ateşini şöyle târif ederler: «SEMUM'UN AZABINDAN BİZİ KORUDU!..» (Tûr - 27) Şimdi önce birinci hususu anlamaya çalışalım. «Cehennem kendi kendini yedi.» tâbiri neyi anlatmak istiyor?.. Güneş, tümüyle hidrojen gazından ibaret merkeze sahiptir ve burada 15 milyon derece civarında bir hararet mevcûttur!.. Bu hararet dolayısıyla sürekli nükleer tepkimeler olmakta ve hidrojen atomları kendi kendini yiyerek helyuma dönüşmektedir. Bu arada yediklerinden artanı (!) da dışarıya atmaktadır. Bu atıklar ise ta dünyaya, bizlere kadar ulaşmaktadır. «Güneşin», pardon, «Cehennemin» yediklerinin artıkları nedir?.. "SEMÛM!.." Nedir «nârı SEMÛM».?.. Arapçada «semûm» kelimesi iki mânâya gelir. Birincisi: «Gözeneklere (mesâmet) işleyen ışın». İkincisi: «Zehirleyici», ateş yâni radyasyon!.. Termonükleer tepkime içinde olan GÜNEŞ'in, bu tepkime sonucu yaydığı çeşitli radyasyonlar, ışınlar acaba bundan daha başka nasıl anlatılabilirdi 1400 küsûr yıl önce?.. Evet, Rasûlullâh, tamamıyle bilimsel gerçeklere dayanan din olgusunu en mükemmel şekilde açıklamıştır. Ne var ki, insanlar dine ilimle değil, şartlanmaların hükmü altındaki önyargı ile baktıkları için bu gerçekleri görmekten mahrum kalmışlardır. Esasen dünyanın ve içindekilerin âkibeti, son derece açık seçik basîret sahiplerinin idrâkları önüne serilmiştir!.. Ancak ne var ki, çeşitli vesilelerle ortaya atılmış bulunan bu gerçekler, yüksek akıl sahipleri tarafından derlenip toparlanıp, sayısız mozaiklerden oluşan ana sistem olarak, bir resim gibi gözler önüne serilmemiştir!..işte bu mümkün olmamıştır geçmişte, bilimin yeterli düzeyde olmaması sebebiyle. Günümüzde ise ilâhi lûtuf ve merhamet, bizlerin bu gerçeği öğrenmesine yol açmaktadır. Öyle ise aklımızı son zerresine kadar değerlendirip, 1400 sene öncesinden işaret edilen bu gerçekleri çok iyi idrâk etmeye çalışalım. Dünya, tüm üzerindekilerle birlikte, neticede büyüyecek olan «Güneşin» yâni bir diğer ifade ile «cehennemin» içine girecektir!.. İnsan ise «ruh» beden ya da diğer bir ifade ile hologramik «dalga» bedeninin elde ettiği enerji durumuna göre ya dünya üzerinden kaçıp sayısız yıldızların boyutsal derinliklerindeki üst yaşam boyutlarına yâni cennetlere gidecek; ya da dünyanın ve hemen sonrasında da güneşin manyetik çekim alanından kendini kurtaramayarak; neticede, ebedi olarak cehennemin içinde yâni güneşin içinde kalacaktır!.. Zaten ilk anda kendilerini kurtaramayanların daha sonraki devirlerinde güneşin içinden çıkmaları gittikçe artan yoğunluk ve «karadeliğe» dönüşme olayı sebebiyle ebedîyyen mümkün değildir. İşte bu yüzden cehenneme girip de oradan kaçamayanlar ebedî olarak orada kalıcıdırlar; cennetlere girenler de ebedî olarak orada kalıcıdırlar, denilmiştir!.. Acaba niye açık açık «Güneşin cehennem» olduğu tasrih edilmemiş de, sadece bir iki hadîste bu noktaya işaret edilip geçilmiştir?.. Üzerinde açık açık durulmamıştır. Çünkü, içinde bulunulan toplum zaten taşa toprağa, aya güneşe tapan bir toplumdur!.. Zaten insanlar, yıllar yılı aya, güneşe, yıldızlara tapagelmişlerdir!.. Bir de buna üstlük Hazreti Rasûlullâh «cehennemin güneş» olduğunu sarih bir şekilde açıklasa idi, gene insanların güneşe tapınmaya başlayıp, ondan meded dilenmeleri; - Aman Güneş sen yücesin, ulusun bizi yakma! diye secdelere kapanmaları son derece doğaldır!.. Düşünün ki, bugün bile Güneşi bayrak edinip, ona tapan; Güneşinoğlu'na âdeta ibâdet eden toplumlar yaşıyor dünya üzerinde. Esasen şu gerçeği de gözlerden uzak tutmayalım; İnsanlığın içinden sivrilen çok ender, beyinler dolayısıyla teknolojik bir sıçrama olmuş ve aya gidilmiş, Plütona uzanan uydular atılmış ise de; gerçekte, genel seviyesi itibariyle toplumlar hâlâ yüzyıllarca mazide yaşamaktadırlar. İster Amerikan toplumu için olsun, ister Sovyet toplumu için olsun, ister Japon toplumu için olsun bu böyledir!.. Yiyen, içen, zevk aldığı şeyler peşinde koşan, seks yapan, daha fazlasına sahip olmak için elinden geleni ardına koymayan, korktuğundan kaçıp sevdiğine erişmek için didinen; toplumun şartlanma yollu güttüğü insan!.. Asırlar ve asırlardır bu böyle süregeliyor!.. Bu süregelen gerçeklere insanın hakîkati ve gideceği yer itibariyle işaret etmiş olan son derece yüce insan Hazreti İsâ aleyhis'selâm!.. Allah bize değerini idrâk ettirsin. Ama ne çare ki 2000 senedir geçen milyonlar içinde hesaba ve kıyasa girmeyecek kadar az sayıda insan O'nu anlıyabilmiş!.. Sözlerine kulak vermiş! Milyarlık Hıristiyan kütlesinden sözediliyor günümüzde, oysa Hıristiyanların hiç birisi Hazreti İsâ'ya kulak vermiş değil!.. O'nun ne dediğini anlamış değil!.. Hazreti Rasûlullah Aleyhi's-Selâm’ın bildirdiği üzere, kendisi hâlen yaşamakta olduğu âlemden geri dönecek, bir süre aramızda yaşayacak halkın yanlış anladığı gerçeklerin doğrusunu açıklayacaktır. Ve insanlığa O'nun, gelişini müjdelediği zirvedeki insan: Hazreti Muhammed Mustafa salla'llâhu aleyhi ve sellem!.. Olağanüstü bir beyin kapasitesi ile yaratılmış. İlâhi lûtuf ile insanların ve dünyanın gelecek aşamaları kendisine seyrettirilmiş. Mi'râc olayı ile boyut sıçraması yapıp, cennet ve cehennem yaşamlarını müşahede etmiş. Ve nihâyet tüm yaşamını, insanların gelecekte karşılaşacakları olaylara karşı almaları icabeden tedbirleri anlatmakla değerlendirmiş bir Zât!.. Geçmiş sayısız Nebi ve Rasûller insanlara özetle şunu vermeye çalışmışlar: «Sayısız putlara ve hayalî TANRILARA tapınarak ömrünüzü boş ve faydasız şeyler ile harcamayın; âlemlerin, kâinatın, yerlerin ve göklerin yaradıcısı olan ALLAH'a ibâdet edin. Kimseye kötülük yapmayın, elinizden geldiğince insanlara hizmet edin. ALLAH'ın ne olduğunu tanımaya çalışın ki, O'nun halifesi olan kendinizde mevcût olan sayısız cevherleri değerlendirebilesiniz.» İşte bu temâ, Hazreti İsâ Aleyhi's-selâm'da son haddine varmış ve şöyle ifade olunmuş: - Göklerin krallığına inanıyorsan, benimle beraber olmak istiyorsan, her şeyini terket ve benimle gel!.. Göklerin, yâni ölümötesi ebedî yaşamın krallığından sözeden Hazreti İsâ aleyhi's-selâm, özellikle dünya krallığı peşinde koşan ve sadece yahûdî asâletine inanan ilkel beyinler tarafından kabûl edilmemiş; sayısız çilelere katlanmış ve nihâyet mucizevî bir olayla dünyadan ayrılmıştır. Ve O'nun, gelişini müjdelediği Hazreti Muhammed Aleyhi's-selâm!.. Dünyaya ve ölümötesine dair hiç bir gerçeğin eksik bırakılmadığı bir kitabı, insanlığa sunan Zât!.. Gerçek yaşamın dünya hayatı değil, ölümötesi ebedî yaşam olduğunu bütün yönleri ile açıklayan; ölümötesi yaşamın bütün aşamalarını teferruatıyla târif eden eşsiz insan!.. Allah'ın hükmü ve takdiri sonucu 1400 sene öncesinin çöl toplumu içinde dünyaya geliyor ve onlara hitap etme mecburiyeti içine, insanlığa gerçeğin mesajını ulaştırma görevini yükleniyor. İlâhi seçim ve takdir sonucu, geleceğin getireceği tüm gerçekleri göreceksiniz ve geleceğin sayısız tehlikelerine karşı insanlığı uyarmak görevini yükleneceksiniz. Ne yazık ki insanlık sizi anlama basîretinden son derece uzak olacak!.. Gerçekleri anlatmaya kalksanız, akıllar-hafsalalar sizi değerlendiremeyecek ve sizi inkâra gidecekler!.. Anlatmaya çalıştınız!.. Akılları reddetmesin, hafsalaları isyân edip mahrum olmasınlar diye meselelere ancak misâl yollu, mecâz yollu, benzetme yollu yaklaşıp, geleceğin tehlikelerinden söz edeceksiniz!.. Ve buna rağmen inkâr edileceksiniz!.. Mecnûn, deli, diyecekler!.. Büyücü diyecekler!.. Cinler zaptetmiş, onlar konuşturuyor, diyecekler!.. Siz, insanlığın içine gitmekte olduğu ateşi görüp, onların kendilerini, tedbir almayarak ateşe atmalarından büyük üzüntü duyacaksınız; onlar ise sizinle alay edecekler!.. Acaba kim katlanabilir böyle bir olaya. Ve bırakın o günküleri bir yana. Acaba bizler, fark edebildik mi gerçekleri 2000 yılının eşiğinde? İlmin tüm verilerine rağmen!.. Resûl-i Ekrem’in 1400 yıl öncesinden bizi uyarmak için elinden geleni yapmasına rağmen!.. Bizim anlayışımıza göre, insanlık 2000 yılının eşiğinde olmasına rağmen, el'ân, Hazreti Muhammed'den önceki, gerçekleri görememe devrini yaşamaktadır. Din nedir?.. Din niyedir?.. Allah Rasûlü’nün ortaya koyduğu, uyulması gerekli, ya da zorunlu kuralların sebebi nedir? Din sadece bir inanç olayı mıdır?.. Dinin bilimsel bir temeli var mıdır?.. İnsanlık niçin dini tatbik mecburiyetindedir?.. Evet, şimdi, İslâm Dininin temelinde yatan bir kısım bilimsel gerçekleri; ve «niçin Din?» sorusunun cevabını dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım. * * * Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2007 Sedat bey,iddia sahibi sizsiniz,dolayısıyla iddianızı kaıtlamak size düşer. İslamda "Aile ve Evlilik Hayatı" konularına bakarsan aradığın cevabı bulabilirsin.. Saygılar.. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2007 Din nedir?.. Din niyedir?.. Allah Rasûlü’nün ortaya koyduğu, uyulması gerekli, ya da zorunlu kuralların sebebi nedir? Din sadece bir inanç olayı mıdır?.. Dinin bilimsel bir temeli var mıdır?.. İnsanlık niçin dini tatbik mecburiyetindedir?.. Evet, şimdi, İslâm Dininin temelinde yatan bir kısım bilimsel gerçekleri; ve «niçin Din?» sorusunun cevabını dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım. Bu soruların cevaplarını ve "Niçin Din?" sorusunu yeni bir başlık açarak tartışmanızı, bu konu başlığının farklı olmasından dolayı tavsiye ederim. Konuyu değiştirmekle suçlanabilirsiniz... Dinin Bilimsel Temeli var mıdır? sorunuzu ise özel olarak cevaplamak isterim: *Topluma olan etkileri bakımından "Din" Bilimin konusu olabilir. *Soyut Kavramları'nın (Allah, Melek, Ruh vs...) açıklanması yönünde Bilim'in konusu olamaz. *Toplumsal olarak bir dine mensub olmanın "Tarihi" açıdan bir çok yönü vardır ve Tarih Bilim ve Toplum Biliminin konusu içine girer. *İnanç'ın "Bireysel Yönü" ise "Psikoloji" biliminin alanına girer: "İnsan niçin bir Tanrı'ya ihtiyaç duyar?" sorusunun cevabını arayabilir. Saygılarımla... Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2007 Islamda "Aile ve Evlilik" konusu ne kadar dogru olabilir ki???Kurana bile eklenmemis esin izni,Nereden bilebilirim ki bunu insanlar kendi zevk ve cikarlarina gore eklemedi?? La Bohame.. Kur'an, Sünet, İcama-i Ümmet, Kıyas-ı Fukaha.. Saygılar.. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 3 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 3 Şubat , 2007 Islamda "Aile ve Evlilik" konusu ne kadar dogru olabilir ki???Kurana bile eklenmemis esin izni,Nereden bilebilirim ki bunu insanlar kendi zevk ve cikarlarina gore eklemedi?? la boheme'den güzel bir tespit düşünen insanlar için Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.