Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Cariye konusu genel anlamda o kadar basit değildir..

Cariyelerin durumu ve onlarla ilişki başlı başına bir konudur..

Savaşa geldiğinde orada esir düşdüğü an cariyedir o kadın..

Savaşa çıkarken her iki tarafta bunları göze alarak çıkmışlardır..

Savaşa çıkmayıp evinde bekleyen kadınlardan bahsetmiyoruz..

Karşı taraf size aynı muameleyi yaparken, sen gülmü atacaksın onlara..

Karşılıklı anlaşma olmadığı taktirde her iki tarafın esirleride aynı talihi paylaşmak dutrumundalardı..

Savaş ortamını normal bir ortammış gibi farzedemeyiz..

Neredeyse neden öldürüyorlar birbirlerini savaşta diceksin..:)

Saygılar...

 

******** yapmayın sedat bey.Hadisi iyi okuyun baskın/saldırı yapan müslümanlar,günah keçisi ilan ettiğiniz müşrikler değil.Müşrikler hiç bir zaman müslümanlar saldırmadılar,saldıranlar devamlı müslümanlar olmuştur.

 

Bu nasıl bir argümandırki anlamak mümkün değil.?Hem müşriklere saldıracaksın sonrada kadınlar savaşa katıldı diye ırzına gececeksin.

  • Cevaplar 272
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
*********** yapmayın sedat bey.Hadisi iyi okuyun baskın/saldırı yapan müslümanlar,günah keçisi ilan ettiğiniz müşrikler değil.Müşrikler hiç bir zaman müslümanlar saldırmadılar,saldıranlar devamlı müslümanlar olmuştur

 

 

Ve...

İslam tarihini bir kez daha oku..

İslamda savaşma savunma amaçlıdır..

Ayrıca sözü geçen savaşlar harp meydanında yapıldı..

Müşriklere saldırılmadı..

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
1026 - Hz. Enes (radıyallahu anh): "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), sabah vakti baskın yapardı. (Yaklaştığı yerleşim bölgesine) kulak kabartır, (ezan okunup okunmadığını kontrol eder) ezan sesi işitecek olursa durur, işitmezse saldırıya geçerdi."

 

Müslim, Salât 9, (382). Tirmizî, (Siyer 48, (1618); Ebu Dâvud, Cihâd 100, (2634).

 

 

 

1028 - El-Hâriss İbnu Müslim İbni'l-.Hâris babasından Müslim İbnü'l-Hâris (radıyallahu anh)]'den naklediyor:
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bizi bir seriyye ile gazveye gönderdi.
Baskın mahalline vardığımız zaman, atını hızlandırdım ve arkadaşlarımı geçtim. Köy halkı beni imdât çığlıklarıyla karşıladı. Ben onlara: Lâilâhe illallah deyip kendinizi koruyun dedim. Öyle yaptılar. Arkadaşlarım beni bu davranışım sebebiyle "Ganimeti bize haram ettin" diyerek ayıpladılar. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına dönünce, yaptığımı ona haber verdiler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) beni çağırttı. Yanına varınca davranışımdan dolayı takdir etti ve: "Bilesin, Allah (celle celaluhu) senin için, o kurtardığın insanlardan her birisi sebebiyle şu kadar sevab yazmıştır" buyurdu. Sonra Resûlullah (aleyhissalâtu vessselâm) bana: "Sana kendimden sonra bir tavsiye yazacağım"dedi ve yazıp, üzerini mühürleyip bana verdi."

 

Ebu Dâvud Edeb 110, (5080).

 

 

1029 - Cündeb İbnu Mekîs (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) benim de katıldığım bir seriyye gönderdi.Orduya Benu'l-Mülevvah kabilesine baskın yapılması talimâtını verdi. Yola çıktık. Kedîd nâm mevkiye geldiğimiz zaman el-Hâris İbnu'l-Bersâ el-Leysî ile karşılaştık. Onu yakaladık. Bize:

 

"- Ben Müslüman olmak arzusuyla geliyordum. Memleketten de Resûlullah ( aleyhissalâtu vesselâm)'a gitmek düşüncesiyle ayrılmıştım" dedi. Kendisine:

 

"- Eğer Müslümansan bizim sana bir gün bir gecelik bağımız zarar vermez, dediğin gibi değilsen sana karşı tedbirimizi tam yapmış oluruz" dedik ve bağlarını daha bir sıkıladık."

 

Ebu Dâvud, İmâret 137, (1896).

 

 

1036 - Urve, Hz. Üsâme İbnu Zeyd (radıyallahu anhümâ)'den naklen anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana: "Übnâ'ya sabahleyin baskın yap ve yak" dedi." Ebu Müshir'e soruldu. Übnâ nedir?

 

"- Evet, haklısınız dedi, bunu biz daha iyi biliriz. O, (bildiğimiz) Filistin'deki Yübnâ'dır." Übnâ veya Yübnâ, Filistin'de, Askalân ile Ramle arasında bir yerin adıdır."

 

Ebu Dâvud, Cihâd 90, (2616).

 

 

1128 - Ebu Sellâm, sahabeden birinden rivayet etmektedir: "Cüheyne'den bir mahalle üzerine baskın yaptık. Müslümanlardan biri, (teke tek vuruşmak üzere) onlardan bir adam taleb etti. (Bir cengâver gelince) hemen kılıncıyla saldırıya geçti. Ancak hata yaptı ve kılıncı kendisine isabet etti. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

 

"Ey Müslümanlar, kardeşinize (yardım edin)" diye bağırdı. Halk ona doğru koşuştu. Ama ölmüştü.

 

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) onu elbisesi ve kanı ile birlikte sardı, üzerine namaz kıldı ve defnetti.

 

"Ey Allah'ın Resûlü, bu şehid midir?" diye sordular.

 

"Evet o şehiddir ve ben ona bu hususta şâhidim" cevabını verdi."

 

Ebu Dâvud, 40, (2539).

 

 

4234 - Abdullah İbnu Avn anlatıyor: "Nafi' rahimehullah'a kıtalden önce (yapılan İslam'a) davet hakkında sormak üzere yazmıştım. Bana şöyle yazdı: "Bu, İslam'ın evvelinde idi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Beni Müstalik'e (önceden haber vermeden ani) baskın yaptı. Onlar ( bu sırada) ****** haldeydi, hayvanları su kenarında sulamıyorlardı. Mukatillerini öldürdü, çocuklarını ve kadınlarını esir aldı. O gün Cüveyriye'yi de ele geçirmişti."

 

Buhari, Itk 13, Müslim, Cihad 1, (1730); Ebu Davud, Cihad 100, (2633).

 

işte böyle

Gönderi tarihi:
Kelime oyunları kim yapıyormuş görelim. Sünneti inkar edemezsiniz.Sünnet olmadan bana bırakın namazı,nasıl secde yapılır onu bile anlatamazsınız.Bir çok konuda peygamberin sünnetine uyarken,kölelik konusunda peygamberin sünnetini yok saymak çişfte standarttır

 

5681 - Ebu Said radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'la birlikte Beni'I-Müstalik gazvesine çıktık. Arap esirlerinden çokça esir ele geçirdik. Kadınlara karşı arzu duyduk. Çünkü üzerimizde bekarlık şiddet kesbetmişti. Hep azil yapmak istiyorduk ve: "Aramızda Resûllullah aleyhissalâtu vesselâm varken, ona sormadan azil yapmak olur mu?" dedik ve sorduk.

 

"Bunu yapmanızda bir sakınca yoktur. Kıyamete kadar geleceği takdir edilen her canlı mutIaka yaratılacaktır (siz tedbirinizle önüne geçemezsiniz)."

 

ben rivayetlerle ilgilenmem arkadaşım...

 

ben Kuran'a bakarım hep öyle yaptım, kimsenin güvenilirliği benim düşüncemi bağlamaz. ben hadislerlede çokça ilgilenmem benim için kuşkusuz olan Kuran'dır. Zaten peygambere atfedilmiş bir söz Kuran'ın ayetiyle çelişiyorsa o yalandır uydurmadır. Ve ben bunlarla yorum yapmam. Kuran zinayı haram kılmışken peygamber onun aksi bir beyanda bulunamaz, Kuran'a aykırı davranamaz, konuşamaz. Hiç bir söz Allah kelamının önüne geçemez. Sizin bana kanıt olarak sunduğunuz sözler Kuran'ın mesajına tamamen aykırı... Rızasız kimsenin sofrasına oturmayın diyecek kadar insana saygıyı emreden kitap bu sözlerle bağdaşmaz. Kaldıki peygamberin söyleyeceği bir tabirde hiç değil.

 

İsra /32 Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o ********* bir iştir; yol olarak da çok kötüdür.

 

Nur / 2 Zina eden kadınla zina eden erkek... Yüz vuruş vurun herbirinin ciltlerine... Allah''a ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah''ın dini konusunda bunlara acıma duygusu sizi yakalamasın. Müminlerden bir grup da bunların cezalarına tanık olsun.

 

Furkan /68 Onlar Allah'ın yanında bir başka ilaha yakarmazlar/davet etmezler. Allah'ın saygıya layık kaldığı canı haksız yere almazlar. Zina etmezler. Bunları yapan, cezaya çarpılır.

 

Bu ayetleri insanlara bildirmekle mükellef bir peygamber yukarıda rivayetini bildirdiğiniz sözleri söylemez. O ancak Allah'ın ona emrettiğini söylemiştir. Aksi beyan ona iftiradır... Bu sözlere itibar edende ne kitabını ne de peygamberini iyi anlamamış demektir.

Gönderi tarihi:
ben rivayetlerle ilgilenmem arkadaşım...

 

Sayın sardunyam sizin rivayetlerle ilgilenmemeniz,hadislerin islamın bir gerçeği olduğunu yok kılmaz.Bu düşünceniz ne islamı ne müslümanları nede beni bağlar.

 

Eğer hadisleri kabul etmeme konusunda samimi iseniz ya hep ( en azından sahih kabul edilen kütübü sitte) yada hiç şeklinde olmalı.Eğer işinize geldiği yerlerde rivayetleri kabul etmek çifte standart olur

 

Mesela ezan konusunda ne düşünüyorsnuz ? Malum kuranda yok uydurmamıdır sizce?

Gönderi tarihi:
Sayın sardunyam sizin rivayetlerle ilgilenmemeniz,hadislerin islamın bir gerçeği olduğunu yok kılmaz.Bu düşünceniz ne islamı ne müslümanları nede beni bağlar.

 

Eğer hadisleri kabul etmeme konusunda samimi iseniz ya hep ( en azından sahih kabul edilen kütübü sitte) yada hiç şeklinde olmalı.Eğer işinize geldiği yerlerde rivayetleri kabul etmek çifte standart olur

 

Mesela ezan konusunda ne düşünüyorsnuz ? Malum kuranda yok uydurmamıdır sizce?

 

Şu "Çifte Standart" saplantınıza bayılıyorum yaa... Bir de "Çelişki" saplantınız vardı değil mi sizin?

 

Siz Haksöz'ken ve Güya Müslümanken Hadislerin/Rivayetlerin vs. gerçek olmadığını söylüyordunuz... Bakın olayı kişiselleştirmek istemiyorum, sadece söylemek istediğim şu: neye çabalıyorsunuz? Yani arkadaşımız Hadislerin doğruluğunu kabul etse ne, etmese ne? Sizin demeniz gereken şu:

 

-Gerçek değil ki kardeşim o hadisler vs, uydurma zaten onlar...

 

Çünkü bunu savunuyordunuz... Ama görüyorum ki, insanlara yapay bir çelişki dayatmak için bu konuda da esniyorsunuz... Yada daha açık ve dürüst ifade edeyim: yine oynuyorsunuz... Size bu noktada düşen görev; yukarıda ki söylemeniz gereken şeyi söylemek ve hadis yada rivayet konusunu kapatmaktır... Kaynak olarak eski iletilerinizi alıntılayabilirsiniz yada link olarak verebilirsiniz, çünkü yeterince yazmışsınız zaten, tekrara gerek yok bence... Böylece de tartışma asıl konu üzerinde yoğunlaşır... Daha yararlı ve verimli olur...

 

Ayrıca "Ya hep Ya hiç" mantığı ile neyi kastediyorsunuz anlamış değilim!!! Ve yine yukarıdaki iletim yine cevapsız kaldı, ama olsun o orda durucak hep... Gören görür...

 

Ezan'ın uydurma olup olmaması konusunda ise, Kur'an-da geçmez... O sadece bir ritüeldir... Müslümanların namaz vaktini bildirmek için ortaklaşa aldıkları bir karardır... Emirle değil, ortak kararla alınmıştır... İşte vakası bile var; kimileri rüyasında görmüş, dile getirmiş, Hz. Muhammed'de bu fikri beğenip onaylamış çıkıp okunmuş vs vs vs... Bundan ibarettir... Arapça yada Türkçe okunmasının bir önemi yoktur, kendi dilinizde de okuyabilirsiniz... Sesinden rahatsız oluyorsanız dilekçe ile falanla filanla susturma gayretine girebilirsiniz yada susturabilirsiniz... Lakin konumuz "Cennettekiler ve Cehennemdekiler"di... Ezan değil...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Baskın mahalline vardığımız zaman, atını hızlandırdım ve arkadaşlarımı geçtim. Köy halkı beni imdât çığlıklarıyla karşıladı. Ben onlara: Lâilâhe illallah deyip kendinizi koruyun dedim. Öyle yaptılar. Arkadaşlarım beni bu davranışım sebebiyle "Ganimeti bize haram ettin" diyerek ayıpladılar. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına dönünce, yaptığımı ona haber verdiler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) beni çağırttı. Yanına varınca davranışımdan dolayı takdir etti ve: "Bilesin, Allah (celle celaluhu) senin için, o kurtardığın insanlardan her birisi sebebiyle şu kadar sevab yazmıştır" buyurdu. Sonra Resûlullah (aleyhissalâtu vessselâm) bana: "Sana kendimden sonra bir tavsiye yazacağım"dedi ve yazıp, üzerini mühürleyip bana verdi."

 

Ebu Dâvud Edeb 110, (5080).

işte böyle

 

Anlaşmalara aykırı hareket eden kabileri göz ardı etme katakuta..

Bu konu çok uzun bir konu..

Hangi kabilelere neden saldırıldı, hangi kabileler hangi anlaşmalara uymadılar..

Hangi kabileler sinsice Peygamber efendimizi öldürme planı yaptı..

Bütün bunlar yazılıdır kayıtlıdır..

Merak eden arkadaşlar internette çok rahat bu bilgilere ulaşabilirler..

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
Sayın sardunyam sizin rivayetlerle ilgilenmemeniz,hadislerin islamın bir gerçeği olduğunu yok kılmaz.Bu düşünceniz ne islamı ne müslümanları nede beni bağlar.

 

Eğer hadisleri kabul etmeme konusunda samimi iseniz ya hep ( en azından sahih kabul edilen kütübü sitte) yada hiç şeklinde olmalı.Eğer işinize geldiği yerlerde rivayetleri kabul etmek çifte standart olur

 

Mesela ezan konusunda ne düşünüyorsnuz ? Malum kuranda yok uydurmamıdır sizce?

 

katakuta

 

beni çelişkiye düşüremezsin o senin kendi kurduğun mantık sünnet nedir biliyormusun? Hz. peygamberin Kuran'la bildirdiğini uygulamalı göztermesidir yani hz. peygamber yaşayan Kuran'dır... namazın şekli, orucun nasıl oluru, ezanın okunuşu bunlar Kuran'da bildirilen şeyler ama uygulamalarını Resul göstermiştir. Yalnız sizin rivayet etmiş olduğunuz şey Kuran'ın kendi ayetlerine aykırı... böyle birşey olabilir mi, sahih hadisler Kuranla çelişmez. Zinayı Allah haram kılacak ama onun peygamberi aksini beyan edecek ve bu hadis olacak... mümkün değil akla aykırı... Allah Resulü zaten o kadar çok hadis beyan edemez 20 küsur sene peygamberlik yapmış insanın hiç durmadan konuşması halinde bile bu kadar hadis söylemesi mümkün değil. Kuran'ı mı tebliğ edecek yoksa hadismi beyan edecek... ibadetlerin şeklini ve müslüman olanın davranış biçimini uygulamalı göstermiştir.

 

hadisten işime geleni alıp işime gelmeyeni almamak gibi bir tarzım olamaz benim için bunun sağlaması var Kuran'a uygunmu değilmi bakarım, değilse itibar etmem bana göre o iftiradır. Ve insanlar kendi uydurduğu pek çok sözü resule mal etmiş olabilmiş. Emeviler özellikle...

 

ezan Kuranla çelişen bir davranışmı namaz Kuran'ın şartı olduğuna göre Resul bu ibadetin çağrısını bu şekilde yaptırmıştır. burada karaya ak demek mevzu bahis değil bilmem anlatabildim mi?

Gönderi tarihi:
Cariye konusu genel anlamda o kadar basit değildir..

Cariyelerin durumu ve onlarla ilişki başlı başına bir konudur..

Savaşa geldiğinde orada esir düşdüğü an cariyedir o kadın..

Savaşa çıkarken her iki tarafta bunları göze alarak çıkmışlardır..

Savaşa çıkmayıp evinde bekleyen kadınlardan bahsetmiyoruz..

Karşı taraf size aynı muameleyi yaparken, sen gülmü atacaksın onlara..

Karşılıklı anlaşma olmadığı taktirde her iki tarafın esirleride aynı talihi paylaşmak dutrumundalardı..

Savaş ortamını normal bir ortammış gibi farzedemeyiz..

Neredeyse neden öldürüyorlar birbirlerini savaşta diceksin..:)

Saygılar...

 

 

Korkunç bişey bu din denen olgu görüldüğü yerde arkamıza bakmadan kaçılmalı...

Gönderi tarihi:
Korkunç bişey bu din denen olgu görüldüğü yerde arkamıza bakmadan kaçılmalı...

Yazının nersine takıldın anlayamadım sayın lucas..

Savaş olgusundan bahsediyorum, normal bir zamandan değil..

Gönderi tarihi:
katakuta

 

beni çelişkiye düşüremezsin o senin kendi kurduğun mantık sünnet nedir biliyormusun? Hz. peygamberin Kuran'la bildirdiğini uygulamalı göztermesidir yani hz. peygamber yaşayan Kuran'dır... namazın şekli, orucun nasıl oluru, ezanın okunuşu bunlar Kuran'da bildirilen şeyler ama uygulamalarını Resul göstermiştir. Yalnız sizin rivayet etmiş olduğunuz şey Kuran'ın kendi ayetlerine aykırı... böyle birşey olabilir mi, sahih hadisler Kuranla çelişmez. Zinayı Allah haram kılacak ama onun peygamberi aksini beyan edecek ve bu hadis olacak... mümkün değil akla aykırı... Allah Resulü zaten o kadar çok hadis beyan edemez 20 küsur sene peygamberlik yapmış insanın hiç durmadan konuşması halinde bile bu kadar hadis söylemesi mümkün değil. Kuran'ı mı tebliğ edecek yoksa hadismi beyan edecek... ibadetlerin şeklini ve müslüman olanın davranış biçimini uygulamalı göstermiştir.

 

hadisten işime geleni alıp işime gelmeyeni almamak gibi bir tarzım olamaz benim için bunun sağlaması var Kuran'a uygunmu değilmi bakarım, değilse itibar etmem bana göre o iftiradır. Ve insanlar kendi uydurduğu pek çok sözü resule mal etmiş olabilmiş. Emeviler özellikle...

 

ezan Kuranla çelişen bir davranışmı namaz Kuran'ın şartı olduğuna göre Resul bu ibadetin çağrısını bu şekilde yaptırmıştır. burada karaya ak demek mevzu bahis değil bilmem anlatabildim mi?

 

Sayin sardunyam; kuranda namaz,oruç varda,allah yolunda cihad yokmu ? İşte allah yolunda cihadın nasıl yapıldığını hadislerden öğreniyoruz.

 

Zina ile ırza tecavüz çok farklı şeyler.Zina iki kişinin kendi rızaları ile ilşkiye girmesidir.Tasvib etmememe rağmen kuranın zinayı suç sayıp 100 değnek ceza öngörmesi,çağdışı bir ilkelliktir. İki kişi anlaşarak bu işi yapıyorlarsa başklarına******düşer.Hem daha önce açıklamıştım.Hayatı civar kabilelelere baskınlar yaparak,kadınları ve kızları cariye edinmekle geçen birinin sanki çok umurundaydı birilerinin zina yapması. Ne zamanki kendi namusu söz konusu olunca ahlak timasli kesilivermiştir. Zira kuranda zina ile ilgili ayetler sırf aişeyi zina isnadından aklamak için kurana konulmuştur.

 

Irza tecavüzde ise,karışı tarafın rızası olmadığı için zorlama vardır,insalık dışı bir suçtur.

Gönderi tarihi:
Boşig bey,Eğer islamdan bahsediyorsanız bana ayet ve hadislerden delil getirerek konuşun.Sizin, bıkınlık veren uzun uzun felsefik sözlerinize ve vaazlarınıza karnım tok

 

:D Cevap verebilecek kadar olmamanızdan olsa gerek bu bıkkınlık yada anlam verememenizden kaynaklanıyordur belkide...

:D Sizi çok iyi anlıyorum, normaldir karnınızın tok olması, zira kabullenemediğiniz bilgilere verilen tepkiler böyledir hep...

:D Yazdıklarım açık ve nettir, hadislerin gerçek olmadığına inanan siz değil miydiniz? Size Hz. Muhammed'e ait olmayan sözleri getirip, Hz. Muhammed'e ait olduğunu söyleyerek mi ikna edebileceğim? Komik olmayın lütfen, yada olun ama bu kadar da değil yani...

:D Sizin yazdıklarınızda ne kadar anladığınızı ortaya koyuyor zaten, yeni bir oyun mu var yoksa sırada? :excl:

:D Karnınızın tokluğu anlam verememenizden kaynaklanyor, zira bulunduğu noktadan bir adım sonrasını/ötesini göremeyen insanlar göreceli olarak bir tokluk durumundadırlar...

 

İspatını yada iknasını yapmak zor değil, asıl olunması gereken şey; Dürüstlük ve Saygı... Belki size yabancı kelimeler ancak biz toplum olarak bu kavramları kullanıyoruz ve uyguluyoruz...

 

Zina ile ırza tecavüz çok farklı şeyler.Zina iki kişinin kendi rızaları ile ilşkiye girmesidir.Tasvib etmememe rağmen kuranın zinayı suç sayıp 100 değnek ceza öngörmesi,çağdışı bir ilkelliktir.

 

Bir an için, Tarih bilimi ile ilgili Hayatınızın hiç bir anında bir bilgi edinmediğinizi düşünerek, bu konuda eksik olduğunuzu var sayarak bu söyleminizi hoş karşılıyorum. Zira Bu uygulama 1400yıl öncesinin uygulamasıdır ve bugünki uygulamalar karşısında elbette çağın gerisindedir. Ancak, bugün ile 1400yıl öncesinin kurallarını karşılaştırıp; "Aman efendim ne de geri insanlarmış" diyemezsiniz... Çünkü bu mantıksız bir yargı olur ve Tarih Biliminde ne de Sosyoloji Biliminde yeri yoktur, Bilimsel bir deyiş olamaz... Çünkü nugünün dünden ileri olması, geçmişin çağ dışında kalması son derece normaldir... O kurallar o gün için gerekli ve uygundur...

 

Öğrenmeniz dileğiyle...

 

Saygılarımla Sayın Haksöz/Katakuta...

Gönderi tarihi:

1026 - Hz. Enes (radıyallahu anh): "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), sabah vakti baskın yapardı. (Yaklaştığı yerleşim bölgesine) kulak kabartır, (ezan okunup okunmadığını kontrol eder) ezan sesi işitecek olursa durur, işitmezse saldırıya geçerdi."

 

Müslim, Salât 9, (382). Tirmizî, (Siyer 48, (1618); Ebu Dâvud, Cihâd 100, (2634).

 

 

 

 

 

ALINTI

1028 - El-Hâriss İbnu Müslim İbni'l-.Hâris babasından Müslim İbnü'l-Hâris (radıyallahu anh)]'den naklediyor:

ALINTI

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bizi bir seriyye ile gazveye gönderdi.

Baskın mahalline vardığımız zaman, atını hızlandırdım ve arkadaşlarımı geçtim. Köy halkı beni imdât çığlıklarıyla karşıladı. Ben onlara: Lâilâhe illallah deyip kendinizi koruyun dedim. Öyle yaptılar. Arkadaşlarım beni bu davranışım sebebiyle "Ganimeti bize haram ettin" diyerek ayıpladılar. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına dönünce, yaptığımı ona haber verdiler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) beni çağırttı. Yanına varınca davranışımdan dolayı takdir etti ve: "Bilesin, Allah (celle celaluhu) senin için, o kurtardığın insanlardan her birisi sebebiyle şu kadar sevab yazmıştır" buyurdu. Sonra Resûlullah (aleyhissalâtu vessselâm) bana: "Sana kendimden sonra bir tavsiye yazacağım"dedi ve yazıp, üzerini mühürleyip bana verdi."

 

Ebu Dâvud Edeb 110, (5080).

 

 

 

 

 

1029 - Cündeb İbnu Mekîs (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) benim de katıldığım bir seriyye gönderdi.Orduya Benu'l-Mülevvah kabilesine baskın yapılması talimâtını verdi. Yola çıktık. Kedîd nâm mevkiye geldiğimiz zaman el-Hâris İbnu'l-Bersâ el-Leysî ile karşılaştık. Onu yakaladık. Bize:

 

"- Ben Müslüman olmak arzusuyla geliyordum. Memleketten de Resûlullah ( aleyhissalâtu vesselâm)'a gitmek düşüncesiyle ayrılmıştım" dedi. Kendisine:

 

"- Eğer Müslümansan bizim sana bir gün bir gecelik bağımız zarar vermez, dediğin gibi değilsen sana karşı tedbirimizi tam yapmış oluruz" dedik ve bağlarını daha bir sıkıladık."

 

Ebu Dâvud, İmâret 137, (1896).

 

 

 

1036 - Urve, Hz. Üsâme İbnu Zeyd (radıyallahu anhümâ)'den naklen anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana: "Übnâ'ya sabahleyin baskın yap ve yak" dedi." Ebu Müshir'e soruldu. Übnâ nedir?

 

"- Evet, haklısınız dedi, bunu biz daha iyi biliriz. O, (bildiğimiz) Filistin'deki Yübnâ'dır." Übnâ veya Yübnâ, Filistin'de, Askalân ile Ramle arasında bir yerin adıdır."

 

Ebu Dâvud, Cihâd 90, (2616).

 

 

 

 

 

1128 - Ebu Sellâm, sahabeden birinden rivayet etmektedir: "Cüheyne'den bir mahalle üzerine baskın yaptık. Müslümanlardan biri, (teke tek vuruşmak üzere) onlardan bir adam taleb etti. (Bir cengâver gelince) hemen kılıncıyla saldırıya geçti. Ancak hata yaptı ve kılıncı kendisine isabet etti. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

 

"Ey Müslümanlar, kardeşinize (yardım edin)" diye bağırdı. Halk ona doğru koşuştu. Ama ölmüştü.

 

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) onu elbisesi ve kanı ile birlikte sardı, üzerine namaz kıldı ve defnetti.

 

"Ey Allah'ın Resûlü, bu şehid midir?" diye sordular.

 

"Evet o şehiddir ve ben ona bu hususta şâhidim" cevabını verdi."

 

Ebu Dâvud, 40, (2539).

 

 

 

 

4234 - Abdullah İbnu Avn anlatıyor: "Nafi' rahimehullah'a kıtalden önce (yapılan İslam'a) davet hakkında sormak üzere yazmıştım. Bana şöyle yazdı: "Bu, İslam'ın evvelinde idi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Beni Müstalik'e (önceden haber vermeden ani) baskın yaptı. Onlar ( bu sırada) ****** haldeydi, hayvanları su kenarında sulamıyorlardı. Mukatillerini öldürdü, çocuklarını ve kadınlarını esir aldı. O gün Cüveyriye'yi de ele geçirmişti."

 

Buhari, Itk 13, Müslim, Cihad 1, (1730); Ebu Davud, Cihad 100, (2633).

 

Ciha dı verilen ilkelliğin ne olduğunu herkes okusunda öğrensin.

 

Yapılan terör ve vahşeti nasıl kitabına uydurmaya çalıştıklarınıda görsün

Gönderi tarihi:

Zina ile ırza tecavüz çok farklı şeyler.Zina iki kişinin kendi rızaları ile ilşkiye girmesidir.Tasvib etmememe rağmen kuranın zinayı suç sayıp 100 değnek ceza öngörmesi,çağdışı bir ilkelliktir.

 

Bir an için, Tarih bilimi ile ilgili Hayatınızın hiç bir anında bir bilgi edinmediğinizi düşünerek, bu konuda eksik olduğunuzu var sayarak bu söyleminizi hoş karşılıyorum. Zira Bu uygulama 1400yıl öncesinin uygulamasıdır ve bugünki uygulamalar karşısında elbette çağın gerisindedir. Ancak, bugün ile 1400yıl öncesinin kurallarını karşılaştırıp; "Aman efendim ne de geri insanlarmış" diyemezsiniz... Çünkü bu mantıksız bir yargı olur ve Tarih Biliminde ne de Sosyoloji Biliminde yeri yoktur, Bilimsel bir deyiş olamaz... Çünkü nugünün dünden ileri olması, geçmişin çağ dışında kalması son derece normaldir... O kurallar o gün için gerekli ve uygundur...

 

Öğrenmeniz dileğiyle...

 

Saygılarımla Sayın Haksöz/Katakuta...

Unutulmasın diye...

 

1026 - Hz. Enes (radıyallahu anh): "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), sabah vakti baskın yapardı. (Yaklaştığı yerleşim bölgesine) kulak kabartır, (ezan okunup okunmadığını kontrol eder) ezan sesi işitecek olursa durur, işitmezse saldırıya geçerdi."

 

....

 

Ciha dı verilen ilkelliğin ne olduğunu herkes okusunda öğrensin.

 

Yapılan terör ve vahşeti nasıl kitabına uydurmaya çalıştıklarınıda görsün

Şimdi bakın, bir Tarihi Olay'dan bahsediyorsunuz ve Kur'an-ı ele alırken yaptığını usulsüzlük gibi, yine bu olayları da ken kafanıza göre yorduyorsunuz... Ya arkadaşım, Tarih denen bir Bilim var, bilmiyorum hiç duydunuz mu? İngilizcesi History... Hatta böyle bir de kanal var... İlk okul seviyesinden başladım bakın Tarih öğretmeye...

 

Bakın bu olayları verirken, öncelikle şunu eklemeniz gerekir:

 

-Bu olaylar niçin olmuş, nerede olmuş, Ne için olmuş...

-Karşı tarafın bir etkisi ile mi olmuş, yoksa durup dururken mi olmuş...

 

Yani öyle iki rivayert vererek "Ahanda bakın bunlar cani vs vs vs..." diyerek çekilemezsiniz... Sizin safettiğiniz bir çok cümleyi teker teker alıntılayarak sizin ne olduğunuz da ortaya koyulabilir ancak bu tutarlı olutr mu? Olmaz... Niçin? Çünkü işimize yarayanları alıntılamış, işimize gelmeyenleri almamış oluruz... Buda etik olmaz... Yöntemli bir eleştiri olmaz... Değil mi? Yani demek istediğim Tarih denen bilimden zerre kadar anlamayıp Tarihsel tespitlerde bulunmaya çalışıyorsunuz... Ayıptır bu, hakarettir o Bilime...

Gönderi tarihi:
Sayin sardunyam; kuranda namaz,oruç varda,allah yolunda cihad yokmu ? İşte allah yolunda cihadın nasıl yapıldığını hadislerden öğreniyoruz.

 

Zina ile ırza tecavüz çok farklı şeyler.Zina iki kişinin kendi rızaları ile ilşkiye girmesidir.Tasvib etmememe rağmen kuranın zinayı suç sayıp 100 değnek ceza öngörmesi,çağdışı bir ilkelliktir. İki kişi anlaşarak bu işi yapıyorlarsa başklarına******düşer.Hem daha önce açıklamıştım.Hayatı civar kabilelelere baskınlar yaparak,kadınları ve kızları cariye edinmekle geçen birinin sanki çok umurundaydı birilerinin zina yapması. Ne zamanki kendi namusu söz konusu olunca ahlak timasli kesilivermiştir. Zira kuranda zina ile ilgili ayetler sırf aişeyi zina isnadından aklamak için kurana konulmuştur.

 

Irza tecavüzde ise,karışı tarafın rızası olmadığı için zorlama vardır,insalık dışı bir suçtur.

 

Kuran'da zina haramdır, kul hakkı yemek haramdır, gıybet haramdır, hakka tecavüz haramdır...

Bütün bunları bildiren bir kitaba aykırı davranış sergilemek nasıl mümkün olabilir. kaldıki yukarıda belirttiğimiz haramlar modern dünyada da yanlış görülen davranışlar...

 

cariyeleride daha önce açıkladı arkadaşlarımız ama siz sadece çarpıtıyorsunuz... zina haram kılınacak ama tecavüz makul görülecek kendi getirdiğin kuralı kendin uygulamayacaksın öylemi? akıl dışı...

 

tutarlı düşünceler değil bunlar...

Gönderi tarihi:
Bu olaylar niçin olmuş, nerede olmuş, Ne için olmuş...

-Karşı tarafın bir etkisi ile mi olmuş, yoksa durup dururken mi olmuş...

 

+1

 

Evet bu çok önemli..

Zaten bir olayı sebep sonuç ilişkisi içersinde ele almak lazım.

Değilse yansıtılan bilgiler taraflı ve ön yargılı bir bilgiden öteye geçmez..

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
Açık açık yazıldığında alacağın cevapları şimdiden biliyorum Katakuta,

Ama özellikle yukarıdaki alıntı bölümüne dikkat çekmek istedim...

 

Güzel sözlerle dininde olmayan açıklamalarla pembe tablolarla ne kadar saklarsalar saklasınlar gerçekler orada ve birileri o gerçekleri sizin gibi yazacaktır...

 

Saygılar

 

Sevgili by_x_man, insanların doğruları söylemesine karşı çıkmıyorum... Ben iletileri okurken avatarları ve imzaları kapatıyorum, kim yazmışsa yazmış... Doğru ise onaylıyorum, değil ise yargılıyorum... Ateist olsun, İnançlı olsun veya Müslüman olsun/olmasın... Doğru bulup onayladığım yada yanlış bulup yargıladığım bir çok yazı var... Ve açık olan bir şey var ki, Tarihi olaylar üzerine yapılan ve sizin "Doğru" olarak nitelediğiniz tespitler Kesinlikle "Bilimsel" değildir... Yani Tarihi bir olayı, Tarih Biliminin yasalarını kullanmadan yorumluyorlar ve siz "Bilim"e de destek veren birisi olarak bunu kabullenebiliyorsunuz... Niye? Çünkü işinize öyle geliyor... Oysa diyoruz ki, Tarihi açıdan bakın birde... Alın bu Bilimi elinize, o yapılan mücadelelere öyle bir anlam kazandırın... Bakın forumda Tarihten anlayan çok değerli arkadaşlarımız var, onların yazılarını takip edin mesela... Öyle iki rivayet veripte "Ahanda sizin peygamberiniz böyle bir cani" denilemez... Yani işinize gelince "Bilimci" olunurken, işinize gelmediği zaman "Bilimi" görmezden gelmek biraz abes kaçıyor diye düşünüyorum... O yüzden Takdir ettiğiniz insanların yöntemlerini de eleştirmekten çekinmemelisiniz... Ben Müslüman olmayıpta Müslümanlığı eleştiren arkadaşlarımızın bir çok iletisine destek vermişimdir, bir çok Müslümanın da iletisini eleştirmişimdir... Bunu sizde yapabilmelisiniz... Aynı saflardasınız diye Bilim'i göz ardı edemezsiniz...

 

Aydın olmakla Aymaz olmak arasında çok ince bir çizgi vardır...

 

Ve bir not daha: Kur'an-ın bir takım yasaları "Toplumsal"dır ve ortaya çıktığı döneme hitap eden ve o dönem için ıslah edici özellikte olan kurallardır. Bugün ilgilenilmesi gereken kuralları "İnanç Özellikleri"dir. 1400yıl öncesine hitap eden normları artık bugüne ulaşmamıştır ve o normların işlenebileceği koşullar değildir bugünün koşulları...

 

1970lerde Tv Türkiye'ye yeni gelmişti... Bugün hemen herkesin evinde Bilgisayar var... Buna bakarak; "Aaa ulan yaa... Türkiye 1970te ne kadar da geriymiş... Şimdiye bak oysa, herkeste Bilgisayar var, çok ileriyiz çook..." Demek gibi oluyor sizin desteklediğiniz yargılar... Niye? Sanırım işinize geliyor da ondan...

 

İletimi, konu ile alakasız olarak değerlendirenler olacaktır... Ancak alakalıdır. Zira Burada Bilgi üretmek istiyorsak, üzerinden yürüdüğümüz ve kullandığımız Bilimlerin yasalarına uymalıyız ve birisi; aykırı davranan ve bunu gördüğü halde ayıp olmasın diye destek verenlere göstermeli bunu... Yoksa İnansın/İnanmasın çok faydalı bilgiler veren insanlar var...

 

Şimdi Soruyorum: Sayın Haksöz/Katakuta, ortaya getirdiğiniz rivayetlerin Tarihsel süreç içersinde hangi olaylara tepki olarak meydana geldiğini, hangi ortamlarda meydana geldiğini, şartları ve olguları tahlil ederek bize anlatabilir misiniz? Ancak bunu yaparsanız verdiğiniz bilgiler bir değer arzeder... Şimdiye kadarki verilerinizde yaptığınız hatayı ve tutarsızlığı tekrarlamayınız... Bari bu konuda gerektiği gibi davranınız... Diğer konularda Ayet, Hadis ve Olayları ve Rivayetleri kendi uydurma yönteminize göre yani Tarih/Sosyoloji Biliminin Kurallarına Uymayarak yorumladığınız son derece açıktır... Ve gereğini yapmadığınız sürece hiç bir inandırıcılığınız da olmayacaktır...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Rasülün İlahi davetde üç önemli nokta üzerinde durdugu kendi siyerinde mevcuttur ve bütün yazılmış siyerler aynı mananın farklı dille anlatımıdır.

Tevhid

Ahlaki görevler ( insanın kendisine ve toplumunu karşı )

Ahiret inancı

 

Kur'an Tevhidi en temel sorun/sal olarak degerlendirir. Diger iki etken bu temelin yansımasıdır.

Müslümanlar sorunlarını ancak Kur'an temelli anlar ve bizzat ondan hareket ederek çözebilirler. İslamın günümüzdeki dünya görüşü de ortaya konmalıdır bu zaviyeden. Canlı ve kendini devamlı yenileyen bir düşünce hareketi oluşmalıdır. Niceliksel degişim kaçınılmazıdır ve Kur'an bunu reddetmez. Yapılması gereken degişimin gayri islami yönünü ortaya çıkarmaktır. Tarihsel zaman ve mekana takılıp kalmış anlayışların da, geliştirilmesi yani degiştirilmesi gerekmektedir.

Bu degişime tabi olmayan ise ; hiç bir zaman ve mekanda degişime ugramayan Kur'an ve Hadis'ten çıkarılan '' genel İslami ilkelerdir ''.

Örn;

Zekat verme ilkesi, hiç bir zaman degişmez, ancak degişik yorumlarla bu ilkeyi güçlendirmek, zekat toplama gibi bizzat uygulamaya dönük konularda da degişik usuller gerekebilir, lakin Zekat verme ilkesi bakidir.

 

İmtihan, sadece Allah'ın varlıgını kabul ya da inkar (haşa) üzere kurulamaz.

birde;

devamlı sürette ayet ve hadis örnekleri ile olumsuz bakış açılarının, birazda usule dair bakışlarını degiştirmesi gerekir. Biliyorum kökten inkarla zor ama, ben genede kökten inkar oldugunu sanmıyorum.

saygılar.

Gönderi tarihi:
Kuran'da zina haramdır, kul hakkı yemek haramdır, gıybet haramdır, hakka tecavüz haramdır...

Bütün bunları bildiren bir kitaba aykırı davranış sergilemek nasıl mümkün olabilir. kaldıki yukarıda belirttiğimiz haramlar modern dünyada da yanlış görülen davranışlar...

 

cariyeleride daha önce açıkladı arkadaşlarımız ama siz sadece çarpıtıyorsunuz... zina haram kılınacak ama tecavüz makul görülecek kendi getirdiğin kuralı kendin uygulamayacaksın öylemi? akıl dışı...

 

tutarlı düşünceler değil bunlar...

 

Kul hakkı!! İçi boş bir cümle.Sayın sardunyam siz ve diğer müslüman arkadaşlar bir kaç cümle ile meseleyi kurtarmaya çalışıyorsunuz ama nedense söylediklerinize delil getirmiyorsunuz. Ancak mecbur kalıncada alakasız ayetleri veriyorsunuz. Neden hep biz delil getirmek zorunda kalıyoruz?

 

Müslümanların ağzında bu cümle sakız olmuştur. Güya allah demişki; kul hakkı ile gelme,onların affetmem.Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz diye sorsanız cevap veremezler.Çünkü onlara bu şeklide vaaz verilmiştir hep.Oysaki ne kuranda nede hadislerde kul hakkı yemek haramdır diye bir hüküm yok.

 

Bakara 229- Boşamak (talak) iki defadır. Ondan sonrası ya iyilikle tutmak veya güzellikle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da size helâl olmaz. Ancak Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkmaları başka. Eğer siz de bunların, Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkarsanız, kadının, ayrılmak için hakkından vazgeçmesinde artık ikisine de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın çizdiği hudududur. Sakın bunları aşmayın, Her kim Allah'ın hududunu aşarsa, işte onlar zalimlerdir.

 

230-Eğer kadını bir daha boşarsa, bundan sonra artık başka bir kocayla evleninceye kadar ona helâl olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah'ın hududunu sağlam tutacaklarını ümid ettikleri takdirde öncekilerin birbirlerine dönmelerinde her ikisine de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın tayin ettiği hudududur. Bunları, bilen bir kavim için açıklıyor.

 

 

5652 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Bir adam hanımını üç talakla boşadı. Kadınla bir başka adam evlendi, ancak bu adam da kadını temasdan önce boşadı. (Kadın tekrar önceki kocasına dönmek istemişti.) Resûlullah aleyhisalâtu vesselâm'a bu hususta soruldu:

 

"Hayır! İkincisi kadının balcığından tatmadıkça önceki tadamaz!" buyurdular."

 

Buhari, Libas 6, Şehâdât 3, Talâk 4, 7, 37, Edeb 68; Müslim, Nikâh 115, (1433); Muvatta. Nikâh 18, (2, 531); Ebu Dâvud, Talâk 49, (2309);Tirmizi, Nikâh 26, (1118); Nesai, Talâk 9, 10, (6, 146, 147).

 

Nasıl mideniz kaldırıyormu ? Bu nasıl bir kul hakkıdır ?

 

 

Nisa 3- Eğer yetim kızlarla evlendiğinizde onlara karşı adaletli davranamamaktan korkarsanız, hoşunuza giden diğer kadınlardan ikişer, üçer dörder evlenebilirsiniz. Eğer adaleti gözetmemekten korkarsanız, o zaman bir tane ile veya elinizin altındakiyle (sahip olduğunuz câriye ile) yetinin. Doğruluktan ayrılmamak için bu daha elverişlidir.

 

Hangi vicdan sahibi insan yanına aldığı yetim kızları,şunları büyüteyim de sonra evlenirim düşüncesi taşır ? Bu nasıl bir kul hakkıdır

 

ahzap 51- Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın olup üzülmemelerine ve kendilerine verdiğin ile hepsinin hoşnut olmalarına en elverişli olan budur. Allah kalblerinizdekini bilir. Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır.

 

Kendi eşlerinin bile hukukuna riayet etmeyen,kendi keyfine göre eşlerinin yanında geceleme sırasını bozan bir peygamber başkalarının hukukuna nasıl nasıl riayet eder.Eşleri kul değilmi acaba ?

 

Eşlerinden hafsanın gününde cariyesi marya ile yakalandığında bir daha yapmayacağına yemin ettiği halde

 

Tahrim1- Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.

 

Tahrim 2- Allah size yeminlerinizi çözmeyi meşrû kılmıştır. Allah sizin sahibinizdir. O bilendir, hikmetle yönetendir.

 

yemininde durmayan be hatta daha ileri giderek

 

Tahrim 4- Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz ne iyi, çünkü kalpleriniz eğildi. Ve eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka olursanız (bilin ki) onun dostu ve yardımcısı Allah, Cibrîl ve müminlerin iyileridir. Bunun ardından melekler de ona arkadır.

 

Tahrim 5- Eğer o sizi boşarsa belki de Rabbi ona, sizden daha hayırlı, kendisini Allah'a teslim eden, inanan, gönülden itaat eden, tevbe eden, oruç tutan dul ve bakire eşler verir.

 

hanımlarını boşamak ile tehdit etmek nasıl bir kul hakkıdır

 

 

 

Ahzap 53- Ey iman edenler! Peygamberin evlerine vaktine bakmaksızın ve yemeğe izin verilmedikçe girmeyin. Fakat çağırıldığınız vakit girin. Yemeği yediğinizde de hemen dağılın. Sohbet etmek için de izinsiz girmeyin. Çünkü bu haliniz peygambere eziyet veriyor, ama o sizden utanıyor. Fakat Allah gerçeği söylemekten utanmaz. Hem O'nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz ve hem de onların kalbleri için daha temizdir. Hem sizin Resulullah'a eziyet etmeye hakkınız yoktur. Ondan sonra hanımlarını da ebediyyen nikâh edemezsiniz. Çünkü bu Allah katında çok büyük bir günahtır.

 

Kendisi söz konusu olunca ,canının çektiği kadınlarla evlenebilmek için bütün kapıları ardına kadar açan,evlatlığını eşi ile evlenmekten çekinmeyen peygamber,o kadınları nasıl olurda ebedi dul kalmaya mahkum eder.Bu nasıl bir kul hakkıdır ?

 

Ahzap 50- Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

 

Bunların hepsinden vaz geçtim

 

Bir müminin ödürülmesinin cezasını ebedi cenemmlik olduğnu söyleyen allah/muhammed, neden yüzlerce ayette inammayanların cennet karşılığında öldürülmesini teşvik eder.İnanmayanlar allahın/muhammedin kulu değilmi ?

 

 

Kurana göre bir tek kişinin kul hakkı vardır,oda muhammeddir.

Gönderi tarihi:
Gene boş laflar uzatmalar ve dayatmalar...

Yine işine geldiği gibi kıvırmalar, yine "aman bizdendir, tasdikleyeyimcilik"ler...

 

Kuran orada arkadaş KURANdan ayetler getiriyor....

İşinize geldiğinde inandığınız işinize gelmediğinde inanmadığınız hadisleri yazanları getiriyor buraya...

 

İşime geldiğinde inanıp, gelmediğinde inanmadığım değil o ithamlarım... Hangi ayetin neyi nitelediğini belirtmemdir... Örnek vereyim mesela: bakın, Kur'an-da Şura tavsiye edilir, halifelik orunu vardır... Lakin Hz. Muhammed vefat ettikten 30yıl sonra Hanedanlığı getiriyor Emeviler? Niçin? Çünkü artık o hükmün geçerliliği 30yıl öncede kalmıştır ve zaman değişmiştir... Ya bunu 1400yıl önce Emevi Arapları kavramış, siz hala "İnanç Özellikleri" ve "Toplumsal Normlar" olarak Ayetlerin ayırdına varamıyorsunuz... Niye? İşinize gelmiyor... Oysa bir çok devlet "İslam Devleti" adı ile kurulmuş olmasına rağmen, Dinin tavsiye ettiği bir çok Toplumsal Norm'u uygulamamıştır. Osmanlı'yı inceleyin, belki kavrarsınız... İlla ki kafadaşınızı desteklemek için gerçekleri görmezden gelemezsiniz... Mesela Osmanlılarda, Hukuk sistemi çok farklı... Dine bağlı değil tam olarak... Kapütilasyon alan devletler kendi hukukunu uygulayabiliyor Osmanlı Ülkesinde... Bunun yanında örfi hukuktavar, uygulanıyor... Yani arkadaşım, sıkanın kim olduğu ortada... Siz Kur'an-dan bakıyorsunuz ama özelliğini, uygulanışını bilmiyorsunuz... Ayetlerin özelliklerinin ayırdında değilsiniz... İtham olarak kabul edin yada etmeyin, bu çok belli... Yani benim açımdan durum "İşime geleni kabul edip etmemek" durumu değildir... Sizin açınızdan bu böyledir...

 

Yada uzun yazılarla insanları güzel sözler söyleyerek Kuran Da olmayan şeylerle kafa karıştırtmak...

Gerisi ne, çok biliyorsan oturursun katakutanın yaptığı gibi her söylenene KURAN dan karşıtını yazarsın....

Kişiye saldırmadan onu katakuta veya haksöz olması beni zerre kadar ilgilendirmiyor...

Onun yazdıkları ilgilendiriyor beni...

 

Kur'an-da olmayan şeylerle kafa karıştırmıyorum... Anladığımı aktarıyorum... Bakın, yine söylediğim şeyleri anlamlandırmamışsınız... Öyleyse şöyle gideyim, belki size ve Haksöz/Katakuta arkadaşa yararı olur:

 

1- Kur'an indirildiği döneme ait bilgilerle donatılmıştır...

2- "Toplumsal Normlar"a ait tavsiyeler ve "İnanç Özellikleri" ile ilgili içeriğe sahiptir.

3- Toplumsal Normları, ortaya çıktığı toplumu, ortaya çıktığı dönemde ıslah edici bir nitelik taşır.

4- 1400yıl öncesinin kurallarını, bugüne bakarak "Aa çok ilkel" diye niteleyemezsiniz, zira ortaya çıktıkları toplumda işe yaramışlardır ve Arapları "Cahiliye Dönemi"nden ve Kabileci sistemden, o dönem için çağdaş bir sisteme taşımıştır. Ancak bugün için geri bir sistem olması son derece normaldir.

5- Ortaya bir Hadis, Ayet, Olay, Vaka veya bir rivayet attığınız zaman, bunun eğriliği ve doğruluğu hakkındaki kararı ancak ve ancak Tarihsel açıdan tüm yönleriyle ele alarak verebilirsiniz... Tek başına iki, üç cümleyi toplayıp "Ahanda bunlar ilkel" demeniz, iddiayı ortaya atan kişinin "Tarih Bilimi"nden zerre kadar anlamadığını gösterir, ki destekleyende aynı kefededir.

6- Kur'an-ın, ortaya çıktığı döneme ait olan hükümlerinin, bugün için geçerli olmadığını savunmak "İnkar" değildir...

7- Ayrıca Haksöz/Katakuta arkadaşımızın kendisi zaten inanmıyor o Hadisleri Hz. Muhammed'in söylediğine, hepsini "Buhari Uydurması" olarak görüyordu... Bu açıdan getirilen hiç bir Hadis'i tartışmaya gerek bile yoktur... Demek ki uyduranların art niyetleri mucibince uydurulmuş... Ki bu iddia da yine zaten Haksöz/Katakuta'ya aittir...

8- Dinlere ait bir takım uydurmalar, hep toplumları yöneticilere kayıtsız şartsız bağlamak için yaratılmıştır. Özellikle Emeviler döneminde başlamıştır bunlar ve Yöneticiler, birçok mezhep'in ortaya çıkması ile "Eleştirilemez/Sorgulanamaz" hale getirilmiştir. Yani Halkın devlete "Sadakati" için "Din" duygusu sömürülmüştür. Tarih bunun aksini söyleyemez ve söylemez. Çıkar için Dinler kullanılmıştır.

9- Tarih'e ait bir olgu veya rivayet, söz aktaracaksanız eğer, yargıda bulunmadan önce o döneme ait bir çok bilgileri edinmeniz gerekir. İki cümleye bakarak bir yargıya varma işini ne yazık ki kahvehanelerde yapıyorlar ve ben burasının kahvehane köşesi olduğunu hiç sanmıyorum...

10- Bir dinin ayetlerini yorumlamak ise, ne yazık ki arkadaşımızın yaptığı gibi de olmuyor... Parça parça alarak bir ayet yorumlanamaz. Bu aynen şöyle bir şey olur: Bir yazıda geçen "Siyah" ve "Beyaz" kelimelerini bulup "Ahanda bakın çelişki" demeye benziyor... Öyle kendi kafanızdan bir yöntem bulupta yorumlayamazsınız... Yabancıların bir çok profesyonel eleştirileri var İslam'a karşı olumlu yada olumsuz, zamanında edinmiştim ama ne yazık ki elimde yok şu an o makaleler... Onlar bile sizin yaptığınızdan kat kat güvenilir yöntemler kullanıyorlar... Bir sureyi "Tümüyle" ele alıp, indirildiği dönemdeki "Tüm Olay" ve "Olgu"ları değerlendirip, Döneme uygun olup olmadığı yada gerçek olup olmadığı veya çelişkili olup olmadığı konusunda bir yargıya varmaya çalışıyorlar... Yani adımlarını Bilime ve Bilimsel Yöntemlere göre atıyorlar... Öyle iki ayet alıpta kafalarına göre yorumlamıyorlar... O kadar basit değil çünkü bu iş... Bunu söylediğimizde nedense "Bilim"i savunanlar, birden işi anlamazdan geliyor sonrada "gurupçu" lafına kızılıyor... Ben kişiliğe saldırmak istemiyorum kesinlikle... Tek istediğim "Dürüst" olmak... Gerçek ortada, yöntem ortada, yapılan hata ortada, varılan yanlış kanılar ortada, uygulanan yöntemin kesinlikle Bilimsel olmadığı ortada, lakin yine de savunuluyor hemde inatla... O zaman doğal olarak oluşan yargı "Gurupçuluk" oluyor, "Arkadaşımızdır, bizdendir, destekleyelim" dediğiniz sanılıyor ve görünen şey bu oluyor... Bu gibi iddialarla karşılaşmamak için Dürüst olmaktan başka çare yok... Haklıya Haklı, Haksıza Haksız diyeceksiniz kardeşim bunun kaçarı yok... Kendi tarafınızda olsa, aksini düşünüyorsanız söylemelisiniz... Daha ne dememi bekliyorsunuz? Sayın Haksöz/Katakuta bu iddialarını bir kitap yazıp yayınlasa bir "Bilimsel Eser" diye, bu işe eğilen ve hatta Müslüman aleyhtarı olan tüm Akademisyenler bile yadırgar, kabullenmez, ciddiye almaz...

 

Kendisi uydurma olan bir şeyi nasıl olurda bilimsel açıklarsın anlayamıyorum...

Uydurulmuş şeyleri sana uydurulan kaynaktan veriyor KATAKUTA ve ya HAKSÖZ

 

Ben Kur'an-ın "İnanç" ile ilgili hiç bir hükmünü, Tanrı'nın varlığını veya yokluğunu vs.; bırakın bu forumu, gerçek hayatımda bile kimseye "Bilimsel" olarak açıklamaya çalışmadım... Nedenini ise yazılarımdan anlayabilirsiniz sanırım. Bu yönü kişiseldir ve bireye aittir. Beni de ilgilendirmez kimin inanıp inanmadığı...

 

Kur'an-ın "Toplumsal Norm"larını ise elbette ki "Bilim" ile açıklamak durumundayız, ancak bu "Ayetlerin Tanrısal Olduğu anlamında değil, "Topluma olan Etkisi" anlamında... Nedir o Bilimler? Tarih, Sosyoloji, Hukuk vs vs vs... Sonuçta bu din ile ortaya çıkan, dönemine ait bir takım yargılar vardır, kurallar vardır... Elbette ki topluma olan etkisini "Bilim" ile açıklayacağız... Çünkü bunun başka bir yolu ve yordamı yoktur... Ancak "Bilim"i savunduğunu iddia edebilen hiç bir babayiğit (Ateist yada Müslüman) Kur'an-ın ayetlerini bu yönüyle ele alamamıştır henüz bu forumda... Tek bir ileti dahi yoktur bu konuda "Bilimsel Bilgi" diyebileceğimiz... Ancak Ayet "Çelişkilidir" yada "Değildir" deniliyor en fazla... Oysa böyle bir iddia da bulunacaksan, bu yöntemli bir iştir. "Ayet Çağdışıdır" diyeceksen, önce o dönemi ele alıp bakacaksın, o toplumun önceki normları ne? Nasıl bir yaşam var? Yeni kurallar değişim yaratmış mı? İyi mi olmuş, kötü mü olmuş? Halk kabullenebilmiş mi? Kabullenememişse niye kabullenmemiş? Etmişse niye etmiş? vs vs vs... Bir Ayetin "Çağdışı" olup olmadığı ancak ve ancak bu tür sorularla yanıt bulur... Söyleyin arkadaşım, hiç böyle bir cevaba rastladınız mı o savunduğunuz arkadaşınızdan... Bugüne bakıp 1400yıl öncesi için yargıda bulunuyorsunuz... Bu Bilimsel değil... yöntemli değil... Gidin herhangibir Üniversitenin Tarih veya Sosyoloji bölümüne, sunun bu yargıları "Ahanda Gerçek" diye, gülerler size hatta tefe koyup çalarlar...

 

Hükümlerinin doğruluğu veya yanlışlığını araştırmak ise ayrı bir araştırma konusudur. Kafamıza göre hiç bir toplumsal olayı ve olguyu yordayamayız, Bilim bize bu hakkı vermiyor. İslam Dininin ortaya çıkışı sonuçta "Toplumsal" bir olguya dönüşmüştür ve başka bir şekilde ele almamız imkansızdır. Eğer o inanç Hz. Muhammed ile sınırlı kalsaydı, dediklerinizde haklıydınız, ancak görülmektedir ki kalmamıştır...

 

Alın işte, uzun bir yazı yazdım ama bu sefer tavsiyenize uyup "güzel sözler" söylemedim, sert oldum... Araya duvar ördüm yani isteğiniz mucibince... İyi mi oldu şimdi bu... Hoşunuza gitti mi? Ama ben sevmedin bu tarzı, içime sinmedi ve bu yüzden artık bu konuda yazmayacağım... Ama dikkat edin kişiliğe saldırmıyorum, yapılanın gerçekçi olmadığını söylüyorum...

 

Umarım yanılgınızı gösterebilmişimdir...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
İnsanlara insan sevgisinden bahsedeceğine öncelikle kendine insan sevgisini anlat...

Benim karşıdakine öyle anlamsız ve insan sevgisinden uzak terimlerle çağırma veya adlandırma durumum olamaz....

 

Bırak bunlarıda tartışmaya gel... Benim yüreğim deniz gibidir...

İnsan sevgim yüzünden hurafelere ve senin gibi boyalı sözlerle uğraşıyorum ya...

 

Zaten vahşi kapitalizminde amacı bu değilmi...

Boya boya, insanlar gerçek yüzleri görmedikleri sürece sömür dur...

 

Tartışmaya devam... :)

 

Saygılar

İnsan sevgisine ziyadesiyle sahip olduğumu düşünüyorum, yine de tavsiyeniz için çok sağolun...

 

Tartışmanın bir adabı vardır. Ve bizim bu tartışmayı sürdüremememizin nedeni bu adaba uyulmamasıdır kimilerince...

 

Sözlerimi boyalı bulabilirsiniz, canınız sağolsun... Lakin en az sizin kadar insan sevgisi ile doluyumdur ve siyasi tercihlerimiz önemli ise Kapitalizmden ve Emperyalizmden nefret ettiğimi ve karşıtı olduğumu (hemde yeteriyle) söylemem gerekir, böyle addedilmek beni fazlasıyla rahatsız eder... Ve aksine, bende Dinlerin bazı hükümlerinin bugün için son derece eskide kaldığını ve uygulanmasının tehlikeli olduğunu anlamaya çalışıyorum bir çok iletimde... Dikkat ederseniz zaten görürsünüz... Tabii ön yargılarınızdan kurtulabilirseniz...

 

Bence de tartışmaya devam edelim ancak şu kurala uyarak:

 

*Önceki iletimde belirttiğim kurallara uyulması... Ve dürüst olunması koşulu ile...

 

Aksi takdirde kör döğüşünden başka bir işe yaramıyor ve yaptığımız şey tartışma olmuyor... İletilerin hepsini okuyun, bu çok açık...

 

Önceki iletimde de yazdıklarım açık ve nettir...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Dindeki hükümlerin yorumlanması işi yeni değildir sayın boşig.. Ortaya her ikilem çıktığında din yeniden yorumlanmış ve bilinene göre yeniden şekillendirilmiştir.

 

Siz her ne kadar "bu hükümler o döneme aitmiş bugünü bağlamaz" türü söylemlerde bulunsanız da, bu söylemler de yalnızca sizi bağlar, İslam'ı değil.

 

5/50- Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah'ınkinden daha güzeldir?

 

Evet kimin hükmü Allah'ınkinden daha güzeldir sayın boşig?

Gönderi tarihi:
Dindeki hükümlerin yorumlanması işi yeni değildir sayın boşig.. Ortaya her ikilem çıktığında din yeniden yorumlanmış ve bilinene göre yeniden şekillendirilmiştir.

 

Siz her ne kadar "bu hükümler o döneme aitmiş bugünü bağlamaz" türü söylemlerde bulunsanız da, bu söylemler de yalnızca sizi bağlar, İslam'ı değil.

 

5/50- Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah'ınkinden daha güzeldir?

 

Evet kimin hükmü Allah'ınkinden daha güzeldir sayın boşig?

 

Bakın, şunu anlatamıyorum sanırım...

 

Dinler, ortqaya çıktıkları dönemde, ortaya çıktıkları toplumları ıslah etmişlerdir yada devşirmiştir. İslam Dini'de ortaya çıktığı dönemde bunu yapmıştır. Örneklerle gidelim:

 

1- İslam'ın şöyle bir iddiası var: "İslam ortaya çıkmadan önce Araplar kız çocuklarını gömüyorlardı ve İslam bunu kaldırdı"

 

Tespit: Eğer İslam'ın "İşe Yaramadığını" "Sahte Olduğunu" "Kötü Olduğunu" iddia edeceksek şunun ispatlanması gerekir: "Arapların İslam'dan önce Kız Çocuklarını gömme adetlerinin olmadığının ispatlanması".

 

2- İslam, Arap Toplumunu "İyiye" devşirdiğini iddia eder

 

Tespit: Eğer İslam dininin bu açıdan "Yanlış" olduğu yani "İyiye Devşirmediği" ve yani "Çağdışı" olduğu (daha kötü bir yapı sağladıysa çağdışıdır) kanısındaysanız şunu ispat etmeniz gerekir: "İslam'ın, Ortaya çıkmadan önceki iyi bir geleneği, daha kötü bir gelenekle değiştirmiş olması".

 

3- İslam'ın, ortaya çıktığı dönemde, bir çok Toplumsal Tavsiyeleri vardır.

 

Tespit: İslam'ın bugün için "Toplumsal" tavsiyelerde bulunduğunu iddia edebilirsiniz elbette ki ancak şunu unutmamak gerekir: Mesela Arap Toplumnda "Kölecilik" vardır ve İslam bunu "Islah" etmiştir, bu bir gerçektir... Şimdi bu kuralın bu güne uygulanabilmesi için bugün "Köleci" bir sistemin uygulanıyor olması gerekir, ancak yoktur... Peki nasıl olurda siz bu tavsiyenin bugüne hitap ettiğini iddia edebilirsiniz? Yok ki öyle bir yapı? Neye uygulayacaksınız? Bu bir yana, tek örnek bu çağ için geçerli değildir. Daha Hz. Muhammed vefat ettikten 30yıl sonra bile, bu tür ayetlerin ayırdına varılmıştır. Bu Ayetleri yadsımak yada inkar etmek yada Tanrı'nın buyruğuna karşı gelemk değildir. O Toplumsal Kuralların işlerliği kalmamışsa artık, Devir değişmişse, Toplumların kabulleri ilerlemişse daha neyi uygulayacaksınız? Zina meselesinde mesela... O gün için Kadınlar açısından özgür bir ortam yok, kurallar katı ve İslam bunu biraz da olsa devşirmiş... Ancak toplum hala kabullenemiyor bunları da... Dolayısıyla İslam'ın getirdiği kurallar uygulanabilir bir mahiyette. Oysa bugün Toplumların Bilinçleri gelişmiştir. "Bireysellik" ortaya çıkmıştır. Toplum baskısından bağımsız bireyler yaşamaktadır. Dolayısıyla artık "Zina" hükmü anlamını çok çok daraltmıştır. Her hangi bir Ailevi yapıya yada şahsiyete zarar vermediği sürece kimse kimsenin Cinsel İlişkisine karışamaz... Yani hoşgörü artmıştır... Ogün yerleşmesi mümkün olmayan İnsani özellikler artık benimsenmiştir. Yani sizin gidipte o dönem için belirtilmiş olan hükümleri bugün uygulamanız için, bugünün Kültürel yapısını o döneme indirgemeniz lazımdır. Geriye devşirmeniz lazımdır...

 

4- İslam, tutarlı olduğunu iddia eder.

 

Tespit: Eğer İslam2ın "Tutarsız" olduğunu ispatlamak istiyorsanız, bu iki, üç ayetin alınıp, kafamıza göre yorumlanması ile olmamaktadır ne yazık ki. Dini Kitaplar bir Bütünlük arzederler. Ve her hükmü; belirli dönemlerde, belirli olaylar karşısında, belirli şartlarda oluşmuştur. Bu yüzden bir ayet açıklanırken bu hususlar göz önünde bulundurulmalıdır. Aksi davranış zaten Bilimsellikten uzak olur... Mesnedsiz olur, mantıksız olur. Tutarsız olur. Kur'an baştan aşağıya çelişkilerle dolu dahi olsa bunun yöntemi her kaynak için budur... İki ayeti alıpta "Ahanda sana çelişki" diyemeyiz... Bir tarihi roman bile okunurken veya yazılırken bu hususlara özellikle dikkat edilir. Ama nedense Kur'an-ı eleştirmek isteyen "Bilimsever" arkadaşlar bunu göz ardı ederler...

 

Bakın ben kafama göre konuşmuyorum. Biyerlerimden uydurmuyorum. İnsan Bilimlerin (Sosyoloji, Tarih vs...) yasalarıdır bunlar... Ve her ciddi araştırmacı bu şekilde yapar bunu... Bu şekilde yapılmayan hiç bir tespit yapıcı değildir, kalıcı değildir. Bunu bir de "Bilim"i savunarak yapıyorsanız gülerler adama... Yapana da gülerler, onayana da gülerler...

 

Neyse, asıl konuya gelelim: demek istediğim Sevgili Yam_Yam Arkadaşım, Kur'an-ın uygulanmasını uygun gördüğü yada tavsiye ettiği Toplumsal Normların uygulanabileceği bir yapıda değildir bugünkü toplumlar. O yüzden bu kurallar o döneme hitap etmektedir. Ha ama bakarsınız hala kafa yapısı olarak 1400yıl öncesinde yaşayan insanlar vardır ve bu insanların yaşadığı bir toplum/millet/devlet vardır, orda belki uygulayabilirsiniz. Ama artık Çağdaş Toplumlarda uygulanabilecek bir yapıda değildir. Bu açıdan ise Kur'an-ın "Çağdışı/Çağdaş" olması hakkında şöyle bir tanım yapılabilir:

 

*Kur'an indirildiği toplum için çağdaş bir yapıdadır ve toplumu yeni bir düzene devşirmiştir...

 

*Kur'an-ın bildirdiği "Toplumsal Normlar"ın işlenebileceği/uygulanabileceği bir toplum yapısı bugün mevcut değildir...

 

*1400yıl öncesinin Toplumsal Yapısı ile bugünkü toplumların yapısının karşılaştırılması Tarih Bilime aykırıdır. Bu aynen GökTürk Devleti ile Türkiye Cumhuriyetini birbiriyle karşılaştırmak ve GökTürklere "Türkiye Cumhuriyetine Göre Çağdışıdır" demek kadar mesnedsiz ve mantıksız bir tanım olur. Aynen "Dedem Bende Daha Yaşlı" demek kadar gereksiz ve mantıksız bir tanım olur bu...

 

Söylediğim gibi 3 küçük örnek verdim yöntem üzerine. Bundan başka herhangibir yapılacak bir yorum dahi kesinlikle "Bilimsel" olamaz... İsterseniz hala Arkadaşımızın yöntemi üzerinde Na-İlim olarak devam edersiniz tartışmanıza, isterseniz gerçekten Bilimsel İspatlarla devam ederiz... Zira öteki türlü hiç bir noktaya varılamayacağı aşikardır. Kaldı ki arkadaşın tüm forum konularında aynı yöntemi uygulayıpta hiç bir konuda fayda üretememesi de zaten aşikardır... Size düşen ise sadece ve sadece Dürüst olmak ve her zaman yaptığınız gibi "Bilim"i her koşulda ve Arkadaşlarınıza rağmen savunabilmektir...

 

"Dinin Yorumlanması" konusunda ise Atatürk'ün bir lafı vardır: "Hangi şey ki Akla, Mantığa, Halkın Yararına uygundur; biliniz ki o, bizim dinimize de uygundur."

 

Burada "Atatürk Müslümandır" imajı vermek istemiyorum. Kaldı ki tartışacağım en son şey her kim olursa olsun, bir kimsenin inancıdır. Lakin şu doğru vardır ki; Bir şey Akla ve Mantığa ve Bilime uygunsa Dine uygun olup olmaması hakkında herhangi bir fetva yada olur gerekmemektedir. Toplumlar kendisi evrilmektedir artık ve cahillik dönemi çoktan aşılmıştır. Bir dinin Toplumsal Normlarının yeniden yeniden, çarşaf kılıfı değiştirilir gibi yada temcit pilavı gibi öne konmasının yada eşelenmesinin gereği ve mantığı yoktur, bunu yapmak Saplantıdır, O dine olan "Bağımlı Kişilik" örneğidir... Benim söylediklerim ise Kur'an Ayetlerini yadsımak değildir... Yada Tanrı'nın ayetlerinin üzerinde bir hüküm kılmak değildir. Sonuçta "Yaratılmış Olan Herşey Tanrı'nın Kelimesidir" yani "Ene'l Hakk" anlayışına sahibim ve "Özde Olan O"dur... Bu yüzden Toplum Bilimlerin kabul edilemez tespitleri olacağını hiç mi hiç sanmıyorum. Bu açıdan M. Kemal Atatürk'ün deyişine sahibim...

 

Ayrıca ayette belirtildiği üzere "Cahiliye Devri Adetleri"ni savunmuyorum ki Tanrı'ya karşı gelmiş olayım... Aksine o devirden kat ve kat daha ileri anlayışları taraf tutuyorum ki asıl uygun olanda budur zaten...

 

Umarım bir fikir verebilmişimdir...

 

Tartışma yukarıda saydığım meyanda ilerlerse, yapılan hatalardan ziyade çok çok daha faydalı bilgiler edinebiliriz birbirimizden...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Arkadaşım ben hiç bir şekilde senin üslubunla başlamadım ve başlamamda önce bir şeyler söyleyip:

ondan sonra güzel şeyler söyleyelim yoluna giriyorsun ve bana akıl veriyorsun....

 

Ya başlatma böyle şeyleri yada söyleme böyle şeyler çünkü ben senin 'tartışma adabı' gib laflarınla veya 'Aymaz' laflarınla üslübumu değiştirmem....

 

Benim üslubum her zaman yerindedir tartıştığım insanlara kötü söz, hakaret etmem...

 

Artık bu konu çok uzadı...

 

Tartışacağımız konuya dönersek:

Bizim aramızdaki anlaşmazlık nedir kendi ağzından sana tekrar söylüyorum....

Diyorsun ki Ben Kurandan anladığımı söylüyorum, öyle bir şey yok diyorsun...

 

Bende diyorum ki senin anladığın seni bağlar. Etrafıma baktığımda senin anladığını görmüyorum. Buda beni bağlar..

Ayrıca Kuranı okuduğumda senin anladığın o güzel pembe tabloyuda görmüyorum....

 

İnanmayanları öldür diyen bir kitap görüyorum diyorum ve buda beni bağlar...

 

Ve devam ediyoruz...

Bana Kurandan inanmayanlarla ilgili ayetleri bir bir aç lütfen bakalım inanmayandan arkadaş oluyormuymuş olmuyormuymuş Kurana göre...

 

Bunu bende defalarca kez söyledim tekrar söylüyorum konusu gelmişken;

kuranda cehennemlik olacaklarla ilgili hemen hemen tüm ayetlerde inanmayanlardan

bahsedilir,hırsızlık,tecavüz,gasp vb. adi insanlık suçlarını işleyenler neredeyse

görmezden gelinir,ağırlıkça ceza alıcak olanlar inanmayanlardır.Bu defalarca tekrar edilir,

zannımca bir bildiriden mesajdan da öte tehdite yönelir,inanmayana iyi-kötü

ayırdetmeksizin şiddet uygulamayı farz kılar,savaşmaktan çekinene lanet yağdırır.

Gönderi tarihi:

Lucas, sana katılıyorum ve bende birşeyler eklemek istiyorum

 

islam dininde Allah'a inanma şartı vardır. Önemli Allah'a inanmaktır ve herşey bu yönde olmalıdır.

 

Allah'a inanıpta, tecavüz eden, hırsızlık yapan adam öldüren kimseler olmadığı,olamayacağı düşünülür, çünkü imanın içeriğiyle bağdaşmaz.

 

Bu nedenle adi insanlık suçlarına yer verilmez.

 

Peki bu mantıklı mıdır ?

 

Bana göre değildir. İnanç ve vahşet kolkola ilerliyor. Bir yerlerde eksik var

 

Ogün Samast, Hrant Dink'i cuma namazından çıktıktan sonra öldürdüğünü söyledi.

 

El kaide, zararlı olduğunu düşündüğü binlerce insanı, Allah adına öldürdüğünü söylüyor ve namaz kılmadan adam öldürmüyorlar.

 

İnançlı olduğu varsayılan birçok ülkede adi suçlar tüm hızıyla sürüyor.

 

Ölüm ve vahşet, inançlı olduğu söylenen tüm ortadoğuda tüm şiddetiyle devam ediyor, çatışan insanlar din kardeşiler.

 

Yani anlatmak istediğim şey, Allah'a inanmak şarttır ve Allah iyiliği ve güzelliği emretmiştir ama detaya girip bu olaylarında önüne geçmesi daha çok bilgi ve nasihat vermesi gerekiyordu, adi insanlık suçlarıyla ilgili kesin ve açıklayıcı hükümler konması gerekiyordu, ama maalesef Kur'anda bunlar geçmiyor. Savaşlardan ve şiddetten çok bahsediliyor, Allah adına yapılan savaşlar mantıklı görülüyor. Allah, eğer gerkiyorsa savaşın yada öldürün yada dost edinmeyin diyebiliyor.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.