Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2006 İLERİCİLİK, GERİCİLİK, ATATÜRKÇÜLÜK Türkiye'de son günlerdeki kavram kargaşası bilerek yaratılıyor. Demokratik ve laik rejimi değiştirmek isteyenler önce iktidara geliyor. Sonra bunlar dış merkezleri etkiliyor. Rejimin temellerini sarsıcı demeçler böylece dıştan da gelmeye başlıyor. Bir süre sonra örgütlenme ve finansman tamamlanıyor: Dıştan parasal destek alan ve zaten bu yola baş koydukları için başkaca desteğe gereksinme duymayan iç çevreler ile İçerden beslenen ve siyasal niyetleri açısından zaten beslenmeye gerek duymayan dış çevreler birlikte bir koro halinde Rejimin temellerini laik ve demokratik düzenden dinci düzene kaydıracak Ve Türkiye'yi zayıflatacak kavram kargaşasını yaratıyorlar. İLERİCİLİK, GERİCİLİK, ATATÜRKÇÜLÜK Son zamanlarda ilericilik ve gericilik kavramlarını tersine çevirmek ve Atatürkçülüğü (siz buna isterseniz Kemalizm de diyebilirsiniz) bu tersine çevrilmiş kavramlarla yargılamak pek moda oldu. İlericilik nedir? Gerici kimdir? Atatürkçülük nedir? * * * İlericilik, Gericilik birkaç farklı ölçüte göre tanımlanabilir: 1-İnsanoğlunun tarihsel gelişim sürecine göre. 2-Üretim ilişkilerine göre. 3-Tüketim ve paylaşım ilişkilerine göre. 4-Siyasal rejimlere göre. * * * 1-İnsanoğlu tarihsel gelişim sürecinde, toplayıcılıktan avcılığa, avcılıktan tarıma, tarımdan endüstriye, endüstriden bilişime doğru yol almaktadır. Bu çizgiye uygun bir değişmeyi amaçlayan ilerici, onu durdurmaya veya tersine çevirmeye çalışan gericidir. 2-Üretim ilişkileri, ilkel, köleci, feodal, kapitalist, sosyalist olabilir. Her bir üretim ilişkisini ileri götürmek isteyen ilerici, Durdurmak veya geri döndürmek isteyen gericidir. 3-Tüketim ve paylaşım ilişkileri, gelir ve servet dağılımını adil olmayan bir biçimde merkezileştiren,sosyal adaleti bozan, veya bunun tersine, fırsat eşitliğini sağlayan, sosyal adalete uygun olan bir yapıda olabilir. Gelir ve servet adaletinin bozulmasından yana olanlara gerici, Fırsat eşitliğinden, sosyal adaletten yana olanlara ilerici denir. 4-Siyasal rejimler, temel hak ve özgürlükleri güvenceye alan laik ve demokratik ilkelere dayalı veya, çeşitli gerekçelerle temel hak ve özgürlükleri askıya alan anti-demokratik uygulamalara dayalı olabilir. Demokratik ve laik rejimlerden yana olanlar ilerici, Anti-demokratik rejimlerden yana olanlar gericidir. İLERİCİLİK, GERİCİLİK, ATATÜRKÇÜLÜK Atatürkçülük (veya Kemalizm) felsefi, tarihsel ve siyasal olarak üç ayrı ölçüte göre tanımlanabilir. 1-Felsefi olarak Atatürkçülük, tek kelimeyle akılcılıktır. Akılcılık, tanım gereği Aydınlanmayı,bilimselliği ve çağdaşlığı da içerir. 2-Tarihsel olarak Atatürkçülük, Bağımsızlık Savaşını ve Atatürk Devrimlerini, Sevr'den Lozan'a, Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçişi, Din-tarım toplumundan endüstri toplumuna ve ulus devlete dönüşümü içerir. 3-Siyasal olarak Atatürkçülük, emperyalizm karşıtlığını, ulusal bağımsızlığı, Laik ve demokratik düzeni ve çağdaş dünyanın bir parçası olmayı içerir. * * * Bu yazı çerçevesinde açıklanmaya çalışılan ilkeler, ölçütler ve tanımlar bağlamında, ilericiliğin hangi ölçütünü kullanırsanız kullanın, Atatürkçülüğün tanımını hangi biçimde yaparsanız yapın, Atatürkçü olan ilerici, Atatürk'e karşı çıkan gericidir. Alıntı: AYDINLANMA 27.11.2006 (www.kongar.org) *tna Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2006 Mümtaz'er Türköne: Çerkes Ethem Pazar, Aralık 10, 2006 21 Eylül'de Çerkes Ethem'in ölüm yıldönümü münasebetiyle bir yazı yazmıştım. Millî Mücadele'de önemli hizmetleri olan bu gerilla önderinin, iktidar mücadelesini kaybettiği için, galipler tarafından yazılan tarihin mağdurları arasında yer aldığından bahsetmiştim. Yakın tarihimizin bu sembol isminin üstündeki gölgenin kadirşinaslık gereği kaldırılmasını ve mezarının Ürdün'den doğup yetiştiği memleketi Bandırma'ya nakledilmesini ve oraya bir heykelinin dikilmesini önermiştim. Oğuz Berk'in inisiyatifi ile 'www.uzunyayla.com'da Çerkes Ethem'in mezarının nakli için bir imza kampanyası başlatılmış ve imza sayısı 3.500 civarına ulaşmış. Bu teşebbüs canlı reflekslere sahip olduğumuzu gösteriyor. Çerkes Ethem'e yapılan haksızlığın düzeltilmesi, tarihe ve hakikate saygının gereği. Tarihini imar edenlere, kendisine hizmet edenlere haksızlık eden bir toplum hiçbir yere varamaz. Cumhuriyet'i doğru ve yerinde bir kararla, büyük çabalarla kurduk; ancak gözlerini tarihe Cumhuriyet'le açmış bir toplum değiliz. Cumhuriyet öncesini, özellikle Osmanlı mirasını Türk tarihinin saflığını bozan karanlık bir dönem olarak görmek; bu dünyada ve bu çağda yaşamayı reddetmek, çocukluk evresini yaşayan bir toplum olmaya kendi kendimizi mahkûm etmek demektir. Bugün, bir imparatorluğun vârisi olduğumuzu bilmek, imparatorluk kültürünü ve adabını hatırlamak, karşı karşıya olduğumuz sorunları daha kolay çözebilmek demektir. Cumhuriyetle sınırlı bir tecrübeyle yetinerek hiçbir sorunumuzu çözemediğimizi anlamalı, tarihle barışmalıyız. Millî Mücadele'nin gerçekte nasıl başarıldığını anlamamız için, Çerkes Ethem'in mezarının Bandırma'da olması, Bandırma meydanına bir heykelinin dikilmesi ve heykelin altında da, Büyük Millet Meclisi'nin "Kuvva-yı Seyyare ve Kuvva-yı Tedibiye Kumandanı"nı "münci-i millet" olarak alkışlayan cümlesinin yer alması gerekir. Millî Mücadele ortak bir çabanın ürünüdür. Dağılan imparatorluğun ayakta kalan "gayr-ı nizamî harp" örgütü olan Teşkilat-ı Mahsusa, Yunan işgaline karşı bir gerilla savaşı planlamıştır. Direnişin başına Çerkes Ethem geçmiştir. Asıl savaş cephenin içinde verilmiştir. Millî Mücadele bir yönüyle bir iç savaştır. Ankara Hükümeti'ne karşı İstanbul Hükümeti'nin safında yer alanlar ve otorite boşluğundan yararlanarak ortalığı haraca kesenler, Ankara için Yunan ordusundan daha büyük bir tehdit oluşturmuştur. Ethem Bey'in komutasındaki Kuvva-yı Milliye birlikleri, Düzce'de, Yozgat'ta bu isyanları bastıran güçtür. Gerçek ortada: Çerkes Ethem'in Salihli Hattı'nda Yunanlılara, Düzce ve Yozgat'ta İstanbul Hükümeti yanlılarına karşı kazandığı başarılar olmasaydı, Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nin toplanması bile muhal olurdu. Bu hükmü veren ben değilim; o gün Ankara'da Ulus'taki Meclis binasında Çerkes Ethem'i "münci-i millet" olarak ayakta alkışlayan Büyük Millet Meclisi üyeleridir. Mustafa Armağan, "Küller Arasında Yakın Tarih"te, Cumhuriyet tarihini, birbiriyle çekişen kliklerin tarihi olarak okumamız gerektiğini ima ediyor. Atatürk'ü bile etkisiz hale getiren ekiplerden bahsediyor. Yeni bir devletin kuruluşu aynı zamanda bir iktidar mücadelesidir. Birlikte aynı davaya baş koyanlar, sıra iktidarı paylaşmaya gelince düşman olmuşlardır. Çerkes Ethem'in 1920'nin sonlarında başına gelenler, 1925'te harbi yöneten paşaların başına gelmiştir. İzmir suikastı sonrasında tasfiye edilenler, iktidar kliğinin içine giremeyen İttihatçılardır. Çoğu zaman karşımıza Atatürkçülük veya Kemalizm adıyla çıkan şey gerçekte İnönücülükten ibaret. Çerkes Ethem'in iktidar savaşını kaybettiği kişi ise Cumhuriyet'e giden trene en geç binen kişilerden biri olan İsmet İnönü'den başkası değil. Çerkes Ethem, bir gerilla lideriydi. O zamanın Kuvva-yı Milliye'sine özenen bugünün çetecilerinin de, Çerkes Ethem'i doğru tanımaları gerekir. Gücü, elinde tuttuğu silahla sınırlı gerilla romantizmi ile; sabır ve öngörü gerektiren, uzun vadeli düşünebilen devlet aklı arasındaki fark dün olduğu gibi bugün de önemli. Bandırma'da Çerkes Ethem'in mezarı önünde bir fatiha okuyabilenlerin, heykelinin altındaki kitabede "münci-i millet" ibaresini görenlerin daha sağlıklı, güçlü ve dirayetli bir toplumun mensupları olacakları aşikar. Kanatlarımızı açıp yükseklere çıkabilmek için tarihle barışmak ve itibarımızda payı olanların itibarını iade etmek zorundayız. Zaman Gazetesi Türkiye'de her alanda, genel bir ifade özgürlüğü problemi var. Birçok insan Cumhuriyet tarihini ve Mustafa Kemal'in icraatlarını serbestçe değerlendirmeye cesaret edemez.Bizde özeleştiri kültürü yok. Toplum ve bireyler olarak geçmişimizi gözden geçiremiyoruz, bazı yerlerde hata yapmışız diyemiyoruz ve hataları düzeltemiyoruz. Bir görüşe ne kadar kuvvetle bağlanırsak ve o görüşü yücelten ne kadar çok sembol ve slogan yaratırsak, o kadar iyi olur sanıyoruz. Bu, toplumsal bir sorun. Oysa bir toplum gelişebilmek için farklılığa tahammül etmek, kendisini eleştirmeyi bilmek zorunda. Eleştirileri hakaret gibi algılayıp tartışmanın önünü kesen bir toplum gelişemez. Her toplum bir tarihle yüklü olarak geliyor. Bu tarihi değiştirmesi, kenara atması mümkün değil. Atatürk de, Kemalizm de Türk tarihinin bir parçası. Bunları görmezden gelmek veya yok etmeye kalkmak kadar anormal, abes bir şey olamaz. miyor.Eğer tabuya ihtiyaç olsaydı, o dönemde tabu yaratılırdı herhalde. Tabu yaratılmadığına göre, tabu ihtiyacı sonradan çıkmış olabilir. Gerçek şu ki, Kemalizm bütünüyle Atatürk'e atfedildiği için tartışmak zor oluyor. Halbuki büyük ölçüde Atatürk'ten sonra inşa edilmiş bir yaklaşım Kemalizm. Burada güç ilişkileri analizi yapabiliriz. Türkiye'de hazır bir CHP'li kadro vardı. Bu CHP'li kadronun bir kısmı, özellikle son bir-iki yılında Atatürk'ü kontrol etti. Asıl iktidarda olan Atatürk değil, CHP'li kadronun üst kesimiydi. Bunlar iktidarın nimetlerinden yararlanıyorlardı. Elitist bir sınıftı bu. Demokrasiye geçmek, pozisyonlarının rekabete açılması demekti. Çünkü demokrasi, kamu görevlerine serbestçe girmektir. Başka deyişle demokrasi, iktidara ortak olma hakkıdır, siyasi haklardır, seçme ve seçilme haklarıdır. Egemen elitin kolay kabul edebileceği bir şey değil bu. Bu kesimin, imkânlarını ve imtiyazlarını sürdürmek için iktidarını pekiştirmesi gerekiyordu. Bunun için de bir retoriğe ihtiyacı vardı. Kemalizm, bu amaçla inşa edildi dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız. Tam ne olduğunu kimse bilmiyor. Herkesin kabul edebileceği standart bir tanım yapan biriyle hiç karşılaşmadım. Herkes işine geleni söylüyor. Bir ideoloji olarak yansıtılmaya çalışılıyor ama ben ideolojilerle çalışan biri olarak biliyorum ki, Kemalizm'i biz dünya ölçeğinde ideolojiler arasında saymıyoruz. İdeoloji olabilmesi için İngiltere'de de, Amerika'da da anlam ifade etmesi lazım. Bu yüzden Kemalizm bir çeşit ideolojimsi yani ideolojiye benzetilmek istenen ve ideolojiye benzeyen bir yaklaşım. Bir çeşit fikirler, ilkeler demeti gibi bir şey. Kemalizm'in ne olduğu konusunda kaynaklara gittiğinizde tutarlı bir bütün ortaya çıkmıyor. Mesela hem Batılılaşma taraftarı hem de Batı karşıtı. Hem siyasi çoğulculuğu hem de siyasi tekelciliği kabul ediyor. O zaman da kafanız karışıyor. Bundan dolayı büyük Kemalist fikir adamlarına ihtiyaç var. Devlet zoruyla toplumu dindarlaştıracak bir iktidarın gelmesi endişesini paylaşıyorum. Türkiye'de böyle bir dayatmanın olabileceğini biliyoruz. Kemalist çevreler bu yüzden telaşlanıyor. Ben onlara hayat tarzımı dayatıyorum, yarın onlar iktidara gelirse onlar da bana hayat tarzı dayatabilir korkusu var. Oysa kendisi kimseye hayat tarzı dayatmamayı kabul etse, demokratik hukuk devletini kabul etse ve insan haklarını garanti altına alan rejimi benimsese böyle bir dayatma olmayacak. Atilla Yayla....... Alıntı
Φ siosteran Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2006 Türk Devrimlerini devrimden saymayan,Türk tarihini çoğu kez Kemal Özakman'ın Şu Çılgın Türkler isimli eserinden öğrenmeye çalışan,12 yüzyıldan beri sofuluğu benimsemiş insanların yaşadığı bir toplum,tarihine yön veren insanlara değer veremez.Atatürk nasıl Türklerin atası olur diye sorar.Çerkez Ethemi de çerkez olduğu için kategorize eder ve değersiz kılar. Dinci fanatikliği benimsemiş olan bu kesime göre bizler cehennemlik,kendileri cennetlikmiş. Ben şahsen,sağ,sol ve ülkücü kesimlere eşit mesafedeyim;her bir kesimin akla ve mantığa uygun görüşlerini kabul ederim.Böyle bir konuma ancak ve ancak,laik ve çağdaş bir eğitimle gelinebilir.Gördüğüm kadarıyla eğitimin bile köküne kibrit suyu döküyoruz.Şu an okul çağında olanlar,sosyal,kültürel,dinsel alanda çok yanlış bilgiler ediniyorlar.Gelecek güya gençlere emanet! Ben iyi eğitim almış bir gençlik yetiştirilmediğini düşünüyorum. Bunlara kalsa,Pinokyo'ya oturup kalkıp beş vakit namaz kıldıracaklar! Yoklama vuruşu yapar gibi hiçbir kişi ve kurumun görüşünü almadan,limanlarımızı Rum gemilerine açıyoruz diyorlar.AB yutar mı bu saçmalığı,yazılı olarak verin diyorlar haklı olarak... Dua etsinler,Cumhurbaşkanı meclisi lağvetmedi,Genelkurmay darbe yapmadı. Gerçi hiç kimse Washington'dan habersiz birşey yapamaz ya,neyse... Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2006 İLERİCİLİK, GERİCİLİK, ATATÜRKÇÜLÜK Türkiye'deki güncel ideolojileri etkileyen kaynakların başında Mustafa Kemal Atatürk ve O'nun ideolojisi vardır. Geleneksel olarak "Atatürkçülük" ya da "Kemalizm" terimleriyle adlandırılan, Mustafa Kemal Atatürk'ün ideolojisi, O'nun söyledikleriyle olduğu kadar, yaptıkları ile de biçimlenen bir düşünce sistemi, hattâ bir uygulama programıdır. *tna Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2006 *** İLERİCİLİK, GERİCİLİK, ATATÜRKÇÜLÜK Son zamanlarda ilericilik ve gericilik kavramlarını tersine çevirmek ve Atatürkçülüğü (siz buna isterseniz Kemalizm de diyebilirsiniz) bu tersine çevrilmiş kavramlarla yargılamak pek moda oldu. . Günümüzde, Mustafa Kemal Atatürk'ün ideolojisini belirtmek için kullanılan isimlerden, "Kemalizm", eskiden daha sık olarak kullanılan "Atatürkçülük" terimine tercih edilir olmuştur. Oysa, bu ayrımdan önce, özellikle 1960'lı yıllarda, başka bir ayrım göze çarpıyordu: Mustafa Kemal Atatürk devriminin, Kurtuluş Savaşı bölümünü benimseyen ve destekleyen, fakat ondan sonra gelen batılılaşma atılımlarını reddedenler, daha çok "Mustafa Kemal" ismini kullanıyor, buna karşılık, anti-emperyalist harekete pek de sempati ile bakmayan, ama, batı ile bütünleşmeye önem verenler, "Atatürk" adını tercih ediyorlardı. Bir anlamda,bölünmez bir bütünlük taşıyan "Türk Devrimi", Mustafa Kemal Atatürk ismi bile ikiye bölünerek, "Mustafa Kemal'in yaptıkları" ve "Atatürk'ün gerçekleştirdikleri" olarak ikiye ayrılmıştı. Bugün, zaten tarihsel, “toplumsal ve siyasal gerçeklere” uygun olmayan bu ayrım artık güncel önemini yitirmiş ve ortadan kalkmıştır. Bu ayrımın yerini, kendilerini, Atatürk'ün adını kullanarak O'nun kişisel vasiyetini hiçe sayıp Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarını kapayanlardan, Anayasa'ya zorunlu din dersi koyup, İmam Hatip okullarını pıtrak gibi çoğaltarak laik eğitim ve laik devlet ilkesini zedeleyenlerden, ayırmak isteyenlerin "Kemalizm" terimini tercih etmesi almıştır. Bunun en önemli nedeni, 12 Eylül yöneticilerinin, kendilerini "Atatürkçü" olarak nitelemesi ve Atatürk'ün kişisel vasiyeti dahil, pek çok Atatürkçü ilkeyi, Atatürk'ün adını kullanarak bozmuş, zedelemiş hattâ ortadan kaldırmış olmalarıdır. l2 Eylül yönetiminin bu uygulamaları o denli geniş kapsamlı ve Atatürkçülüğü zedeleyici olmuştur ki, Nadir Nadi gibi, kimliğini "Atatürkçü" olarak tanımlayan bir yazar bile, bu uygulamalar karşısındaki protestosunu belirtmek için, "Ben Atatürkçü Değilim" adıyla kitap yayımlamak gereğini hissetmiştir. Atatürkçü düşünceyi ve ideolojiyi incelemek isteyen bazı bilim adamları, sırf 12 Eylül yönetimi ile özdeşleşmemek için çalışmalarını, "Atatürkçülük" adı altında değil, "Atatürkoloji" ismi ile yapmak ve yayımlamak gereğini duymuşlardır. İşte bütün bu nedenlerle, toplum ve özellikle Atatürk'ü düşünce ve eylemlerinin odak noktası yapmak isteyen yazar, düşünür ve politikacılar, artık, "Atatürkçülük" yerine "Kemalizm" adını kullanmaya başlamıştır. *** Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.