Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

YıLMaZ eRDoĞaN


EmiLY_pandora

Önerilen İletiler

AnKaRa

 

Ankara'ya öyle Yakışırdı ki Kar ...

Asfaltlar ışıldar buz tutardı resmi yalanlar

 

Kimse keman çalmaz belki ama çok keman çalınsın balolarında diye yapılmış Gri sisli binalar. Anlının ortasında ciddi bir devlet asabiyeti çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar bu zulüm bu sevda bitmezmiş. Sevmek bir halkı sevmekse aşk o zaman sevmekmiş biz bişeyi delicesine severiz ama Tanrım neyi ... Kahve önü çatlak mozaik, bel kemiğine tehdit kürsüler üstünde çok sigara içen öğrenciler... Bir daha asla yaşayamıyacağı aşkları hep teğet geçerken, hep onu sevmeyenleri severek hep onu sevenin gözlerinden kalabalıklara kaçarak karışarak toplumcu gerçekci yanlızlıklara yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarının bir İzmirli güzele dayatmak varken hep kardeş olacak değiliz ya yaşasın halkların sevgililiği... Soyut bir sevdaya beşik kertilmiş olan dağda çoban şehirde şark Çıbanı sayılan Fıratın büyük elleri Araratın kızgın yelleri Cilonun derin nefesleri... Gülasa kente hukuk mukuk okumaya mümkünse o aradada memleketi kurtarmaya gelmiş Anadolu Çocukları ...

 

Ankara'ya öyle Yakışırdı ki Kar ...

Asfaltlar ışıldar buz tutardı resmi yalanlar

 

belki balkona kar seyretmeye çıkar diye sevdiğimiz kızlar çok dilimiz donmuştur ve çoğu zaman kar mevzu kızlara

yeterince ilginç gelmemiştir. Hiç bir şey kapalı bir dükkan kadar hüzünlü gelmez insana Ankara'da yoksa bugün bi hayat yaşanmayacak mı duygusu çöker bütün bozkıra. Kimse keman çalmaz belki ,belki bu film hiç bir zaman o kadar fiyakalı olmayacak ama hiç bir lahmacunda o okul yolundaki üçüncü sınıf lokantakinin tadını vermeyecek bir daha ,çok daha iyilerini yedim sonra bizzat urfada hatta ama hiç birinde o kadar aç oturmadım sofraya..

 

Ankara'ya öyle Yakışırdı ki Kar ...

 

Çok yabancı bir soluk duyulur bazen bilinmez bir dilin ıslığından anla ki sıkıldı bizim konsolosluktaki konuklar. Öyle deme ankarayı sevmeyene bir zulümdür bu kadar insanın neden ankarayı bu kadar çok sevdiğini anlamadan ankarada yaşamak . Yollarına hep sevdiğimiz insanların adlarını vermediler ama biz her duvara bilvesile onların adını yazarak yaşadık Kül ve betondan mürekkep yaşadıkca yaşam havası gelen o tuhaf bozkır kokusunda ...

 

Ankara'ya öyle Yakışırdı ki Kar ...

Asvaltlar ışıldar ...

 

Bir günden bir sürü gün yapan mesai saatlerinde hiç bir şey yapan hiç birşey alıp hiç birşey sunan rakıyı bol sulu içen dokunmasın için deil çabuk bitmesinde diye devletin tekel rakısı ... Hep kağıtlara bakarak hep kağıtlardan bakarak

hem Neşet Ertaş'ı Hem Bülent Ersoy'u aynı anda sevmeyi başararak karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı çok beğenmeyerek ama yinede bu tasarrufunu takdir ederek. Boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken hep bişeylere birilerine küsmüş gibi yürüyen memurlar..

 

Ankara'ya öyle Yakışırdı ki Kar ...

Asfaltlar ışıldar buz tutardı resmi yalanlar

 

Biz şimdi kapalı bir kuruyemişçi dükkanının ki bütün plan kar altında tuzsuz ayçekirdeği çitleyip yanısıra Bafra içmektir kötü ışıklandırılmış vitrininden umutsuzca içeri bakan kimliği gereğinden fazla sorgulanmış ,merhabadan çok çıkar ulan kimliğini denmiş yani sistem kendi verdiği kimliği zırt pırt geri istemektedir ... Doğduğu yer yüzünden doğuştan kavgacı zannedilen ama pek çoğu kavgadan nefret eden kavgacı esmer cesur korkak

çoğu Kürt çoğu Türk çocuklardık..

 

Ankara'ya öyle Yakışırdı ki Kar ...

 

Ha sonra belki Ahmet Arif'in aklına hiç bir şairin aklına gelmiyecek çünkü hiç kimse bir daha Ankara'yı O'nun kadar sevemeyecek bir şiir istenir kar altındadır varoşlar Hasretin Nazlıdır Ankara . . . Ustam yine sen bilirsin ama hangi aralıkta bir şair ölmüşse işte o en metaneli aydır bence..

 

Ankara'ya öyle Yakışırdı ki Kar ... Asfaltlar ışıldar yalanlar

 

ŞİMDİ VE SONRA NE ZAMAN KAR YAĞSA ANKARA'YA ELİM GÖNLÜM ÇOCUKLUĞUM BUZ TUTAR !!!...

 

 

Kolay gelsin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu BaHaR aŞKa HaZıR

 

 

her yağış bir başka kalkışmaya yöneliyor

we kim ne yerse bu geçişte

bi tomurcuk bi gözyaşı mutluluk işte...

 

her bahar arefesinde

korkulu bir kimsesiz gecenin

aklım elim yüreğim kilişte

hep biraz korku biraz yalan telefon seslerinde...

 

ya yine boş koridor ıslaklığıysa

we beton nefesi bütün fakir çocukluklarda

 

ama herşey sırasını beklerken mukaddes bir kuytuda

senden umut kesenin hüzün kesesinde bi yawru

herhangi bir anne kadar kanguru...

 

işte bahar işte sewda işte tomurcuk bi bakıma

ağzım mawi ıslaklığın uçurumunda

rüyayla gerçeğin arasında

hep iyinin aşkın tarafında...

 

we değmediğim yerin kalmayıncaya

bu bahar sonsuza tomurcuklanmaya

ben sana sen çatlak bi anadoluyu kucaklamaya

 

bu bahar aşk için hazır

hazır wazgeçmeye adını bile baş harflerinden

kayıtsız bir sarhoşluğun

hergün erkenden sabah oluşundan

herşeyi biraz şakalaştıran bakışından

şakadan başka izahı olmayan bu kalp ağrısından...

 

we bahanesi bir yürek bir et bi bedenin içine girmek

hazır bu bahar akılsız bir yeşermenin

şahane hasadına

hazır nurtopu bir yaşama sewincini kundaklamaya...

 

unutma baharda çiçek olan meywedir yaza

bu erik tanesi bu şakacı bahar çiçeği

herdem taze kalsa...

 

 

 

 

Kolay Gelsin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yaşayabilme İhtimali

 

 

 

Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan

Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...

Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.

İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında

Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman

özlemeye başladım herkesi...

Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..

Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...

Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...

Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,

solculuk oynamaya başladık..

Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...

Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve

Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...

Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..

Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.

Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.

Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.

Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..

Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..

Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..

Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.

Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim

Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım

Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece

Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde

Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu

Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

 

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

 

Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini

Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü

Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum

Muş ovasının yalancı maviliğini

Otobüs oluyordum bir süre

Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde

Otobüs oluyordum

Bir ülkeden bir iç ülkeye

Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.

Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin

Korkuyordum

Sonra iniyordum otobüsten

Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,

ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,

ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.

Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..

Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan

Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam

Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda

Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği

bir yol üstü lokantasında

Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan

Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında

Ben seninle herhangi bir insan elinin

terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

 

Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!

 

Yılmaz Erdoğan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 6 ay sonra...

Kötülerin Bize İhtiyacı Var

 

 

Biliyorum, çoğunuz iyi insanlarsınız. Bu yüzden hep kötüler

kazanıyor zaten.

Birçok kötü, hatta alçak tanıdım. Çoğu neşeli insanlardı. Hiçbirinde

çekingen bir ruh haline rastlamadım. Kötüler atak, iyiler pısırıktır.

Etrafınıza bakın, en heyecan verici, en eğlenceli insanlar hep

sahtekârlardır. Hepsi paldır küldür konuşan, ağız dolusu gülen

insanlardır. Çünkü sahtekâr, sempatik olmak zorundadır. İyinin

böyle bir mecburiyeti yoktur. İyi, sıkıcıdır.

Kadınlar "iyiler"e değil, güvenilmez erkeklere aşık olur bu yüzden.

Zaten aşk denen altüst oluşla ancak bir üçkâğıtçı başa çıkabilir.

Aşkın tadını çıkaramaz iyiler. Onlar sarılıp sessiz bir uzanmayı aşk

zanneder. Tekdüzedirler. Yavaştırlar. Kadınlar da dertlerini onlarla

paylaşır ama gidip bir güvenilmezle sevişirler. Tutku kötülerin işidir.

"Sessiz ve efendi bir insan" cümlesiyle tanımlanan bir iyilik

kolaydır. Sahtekârlık daha zordur, maharet ister. Zeki, hızlı ve atak

olmalıdır. Enerjiktir. (Tabii "kötü" kötüler konumuz dışındadır. Yani hem salak hem

kötü olmaya çalışanlar için düşünmeye, yazmaya değmez.)

Üçkâğıtçı... Sahtekârın en sempatik, en başarılı şekli. İyi bir

hatiptir o. İnandırıcıdır. Konuştuğu zaman etrafındaki tüm "iyi ve dürüst"

insanlar ağzının içinde kaybolur. Hem çok iyi fıkra anlatır hem hüznün

tüm renklerinden haberdardır. Kahkahasında pirzola tadı, hüznünde

bazen ölümün sesi vardır. Adam başarılıdır. Yeteneklidir.

İyilik kolaydır. Kötülük maharet ister. İyi olmak için kimseye kötülük yapmamak

yeterlidir. Ama kötü olmak için daha çok çalışmalısınız! İyi, kötü karşısında güvensiz, enerjisiz,

çaresizdir. Filmlerde bile iyi, kötüleşmeden kötünün hakkından gelemez.

"Yeminini bozar" ve kavgaya girer. Oysa kavga kötünün mesleğidir asıl.

Biz "iyi" seyirciler perdedeki iyi adamımız kan döktükçe rahatlarız.

Ve iyi kötüyü yendi diye seviniriz. Oysa artık hepimiz kötüyüzdür

filmin sonunda. Hatta biz "kötü"den daha çok insan öldürmüşüzdür.

Bir iyi için en zor olan, kötüye "Sen kötüsün" demektir. Çünkü

iyi, utangaçtır. Hırsıza "hırsız" diyemez. Kötünün yerine utanır,

sahtekârın yerine yüzü kızarır, hırsızın yerine yerin dibine geçer... Bu

sırada kötüler, sahtekârlar, hırsızlar deli gibi eğlenmektedir. Çünkü

onların yerine utanan, sıkılan, yerin dibine geçen birçok "iyi" insan

vardır. Şeytan bile bazen yorulur kötülük yapmaktan. Ama hayatlarını

salt kötülük yapmaya adayanlar asla durmazlar, bunu çok iyi

biliyorum. Güzel kıyafetleri, biryantinli saçları, resmi arabaları, siyah

gözlükleri ve korumaları vardır. Ama ruhları şeytandır.

Kötünün en büyük avantajı iyideki kahrolası utanma duygusudur.

Bu duygu iyiyi öylesine zayıf düşürür ki ağzını açıp bir kelime

söyleyemez. Halbuki öylesine kararlı çıkmıştır ki kötünün

karşısına. Herşeyi açık açık söyleyecektir. Başına gelecekleri göze

almıştır!.. Ama olmaz. Yapamaz. Çünkü iyiler korkaktır.

Çünkü iyiler herkese acır, en çok da kendilerine.

Susmak, acımak, utanmak, korkmak... Farkında mısınız, ey iyi

insanlar, ne kadar sıkıcı şeylerle uğraşıyorsunuz! Kötüler kazanınca da

şaşırıyorsunuz! Tarih boyunca iyiler kazanmasalar da, bir şekilde ayakta kalmayı

başardılar. İyinin yazgısydı bu. Şeytan her zaman saldıracak, yere yıkmaya

çalışacak,akılları karıştaracak ve iktidarına devam etmeye

çabalayacaktı. Babalarımız iyi insanlardı ve bize de iyi olmamızı öğütlediler.

Biz de iyi insanlarız. Ve çocuklarımıza aynı şeyi öğütlüyoruz.

Hepimiz kötülerin yanında çalışıyoruz. Haydi iyi insanlar!

Haydi sessiz, efendi, sıkıcı, korkak, utangaç ve iyi insanlar!

Çalışın!

Kötülerin size ihtiyacı var!

 

 

Yılmaz Erdoğan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

Kötülerin Bize İhtiyacı Var

Biliyorum, çoğunuz iyi insanlarsınız. Bu yüzden hep kötüler

kazanıyor zaten.

Birçok kötü, hatta alçak tanıdım. Çoğu neşeli insanlardı. Hiçbirinde

çekingen bir ruh haline rastlamadım. Kötüler atak, iyiler pısırıktır.

Etrafınıza bakın, en heyecan verici, en eğlenceli insanlar hep

sahtekârlardır. Hepsi paldır küldür konuşan, ağız dolusu gülen

insanlardır. Çünkü sahtekâr, sempatik olmak zorundadır. İyinin

böyle bir mecburiyeti yoktur. İyi, sıkıcıdır.

Kadınlar "iyiler"e değil, güvenilmez erkeklere aşık olur bu yüzden.

Zaten aşk denen altüst oluşla ancak bir üçkâğıtçı başa çıkabilir.

Aşkın tadını çıkaramaz iyiler. Onlar sarılıp sessiz bir uzanmayı aşk

zanneder. Tekdüzedirler. Yavaştırlar. Kadınlar da dertlerini onlarla

paylaşır ama gidip bir güvenilmezle sevişirler. Tutku kötülerin işidir.

"Sessiz ve efendi bir insan" cümlesiyle tanımlanan bir iyilik

kolaydır. Sahtekârlık daha zordur, maharet ister. Zeki, hızlı ve atak

olmalıdır. Enerjiktir. (Tabii "kötü" kötüler konumuz dışındadır. Yani hem salak hem

kötü olmaya çalışanlar için düşünmeye, yazmaya değmez.)

Üçkâğıtçı... Sahtekârın en sempatik, en başarılı şekli. İyi bir

hatiptir o. İnandırıcıdır. Konuştuğu zaman etrafındaki tüm "iyi ve dürüst"

insanlar ağzının içinde kaybolur. Hem çok iyi fıkra anlatır hem hüznün

tüm renklerinden haberdardır. Kahkahasında pirzola tadı, hüznünde

bazen ölümün sesi vardır. Adam başarılıdır. Yeteneklidir.

İyilik kolaydır. Kötülük maharet ister. İyi olmak için kimseye kötülük yapmamak

yeterlidir. Ama kötü olmak için daha çok çalışmalısınız! İyi, kötü karşısında güvensiz, enerjisiz,

çaresizdir. Filmlerde bile iyi, kötüleşmeden kötünün hakkından gelemez.

"Yeminini bozar" ve kavgaya girer. Oysa kavga kötünün mesleğidir asıl.

Biz "iyi" seyirciler perdedeki iyi adamımız kan döktükçe rahatlarız.

Ve iyi kötüyü yendi diye seviniriz. Oysa artık hepimiz kötüyüzdür

filmin sonunda. Hatta biz "kötü"den daha çok insan öldürmüşüzdür.

Bir iyi için en zor olan, kötüye "Sen kötüsün" demektir. Çünkü

iyi, utangaçtır. Hırsıza "hırsız" diyemez. Kötünün yerine utanır,

sahtekârın yerine yüzü kızarır, hırsızın yerine yerin dibine geçer... Bu

sırada kötüler, sahtekârlar, hırsızlar deli gibi eğlenmektedir. Çünkü

onların yerine utanan, sıkılan, yerin dibine geçen birçok "iyi" insan

vardır. Şeytan bile bazen yorulur kötülük yapmaktan. Ama hayatlarını

salt kötülük yapmaya adayanlar asla durmazlar, bunu çok iyi

biliyorum. Güzel kıyafetleri, biryantinli saçları, resmi arabaları, siyah

gözlükleri ve korumaları vardır. Ama ruhları şeytandır.

Kötünün en büyük avantajı iyideki kahrolası utanma duygusudur.

Bu duygu iyiyi öylesine zayıf düşürür ki ağzını açıp bir kelime

söyleyemez. Halbuki öylesine kararlı çıkmıştır ki kötünün

karşısına. Herşeyi açık açık söyleyecektir. Başına gelecekleri göze

almıştır!.. Ama olmaz. Yapamaz. Çünkü iyiler korkaktır.

Çünkü iyiler herkese acır, en çok da kendilerine.

Susmak, acımak, utanmak, korkmak... Farkında mısınız, ey iyi

insanlar, ne kadar sıkıcı şeylerle uğraşıyorsunuz! Kötüler kazanınca da

şaşırıyorsunuz! Tarih boyunca iyiler kazanmasalar da, bir şekilde ayakta kalmayı

başardılar. İyinin yazgısydı bu. Şeytan her zaman saldıracak, yere yıkmaya

çalışacak,akılları karıştaracak ve iktidarına devam etmeye

çabalayacaktı. Babalarımız iyi insanlardı ve bize de iyi olmamızı öğütlediler.

Biz de iyi insanlarız. Ve çocuklarımıza aynı şeyi öğütlüyoruz.

Hepimiz kötülerin yanında çalışıyoruz. Haydi iyi insanlar!

Haydi sessiz, efendi, sıkıcı, korkak, utangaç ve iyi insanlar!

Çalışın!

Kötülerin size ihtiyacı var!

Yılmaz Erdoğan

 

 

 

 

 

Nasıl da güzel sömürür duyguları yılmaz erdoğan.

 

Ne kadar idealist,ne kadar insan dedirtir kendine,eğitimin arkasındaymış gibi durur;üniversitelerde 'çocuklar tiyatroya gidin' der...

 

Veeeeee bu idealist yüce insan,kendi tiyatrosunda sergilediği oyunların biletleri için astronomik sayılacak rakamlar uygular....

 

Ben öğrenci değilim,istersem eğer her gün gidip izleyebilecek olanağım da var.Ama benim sömürülmeye gereksinimim yok arkadaşlar...

 

Aslında kendi felsefesi olmadığınainandığım bu yazıları da'' aman aman nasıl da güzel yazmış'' şeklinde yorumlayamayacağım.....

 

 

Kızmayın bana,ve lüfen UYANIN artık...

 

 

<_< Farkında mısınız, ey iyi

insanlar, ne kadar sıkıcı şeylerle uğraşıyorsunuz! Kötüler kazanınca da

şaşırıyorsunuz! :crying:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.