Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

mutluluğun resmini

gülüşündeki

tatlı masum içtenliğe çizdim,

 

yanaklarından

bir makas aldım güneşin.

sevgiyi

paletimin renklerinde buldum,

seni sevdim,

gerekçesi yoktu

çünkü sevdim.

 

mutluluğun resmini

gülüşündeki

tatlı masum içtenliğe çizdim.

:clover::hug:

  • Cevaplar 2b
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
Nasıl da Geçiyor Seneler

 

Nasıl da geçiyor seneler, nasıl,

Hafta hafta, ay ay, fasıl fasıl.

Selamsız sokağında başlıyor günler,

Bize hiçbir şey ifade etmiyor dünler.

 

Her zaman iş-güç, yoğunluk, telaş,

Düşüncemiz derme-çatma ve salaş.

Ivır-zıvır işler unutturmuş gayemizi,

Yalnız düşünür olduk geçici payemizi.

Dünyevî işlerde ciddiyet ve pürdikkat,

Neslimiz ateş içinde, nerede rikkat?

İnce eleyip sık dokuruz seçerken marulu,

İlgimizi neden çekmez, imamın davulu?

Hayalini kurarız binbir sarayın, köşkün,

Nefis dediğin ahrete kör, dünyaya düşkün.

Dikkatimizi çekmezken, şu muazzam kozmos,

Korkutuyor bizi uzaydaki göktaşı, kaos-maos.

En büyük tehlike iken hayattaki velvele,

Neden korkumuz olmuş şu basit zelzele?

 

Hayat geçer, gün gün, ay ay, sene sene,

Dünyevi istekler, sırta yapışmış birer kene.

Hepsi boş, şatafat, gösteriş ve debdebe,

Hataya düşmüş isek, kurtarır bizi tevbe.

 

İşin özü, boş işlerle geçiyor bir koca yıl,

Mesajım çok açık, "uykudan haydi ayıl!"

Seni kırmak istemem, bunları derken,

Haydi, kendine gel, daha vakit varken.

 

teşekkür ederim şiir için değerli arkadaşım :clover:

 

mutluluğun resmini

gülüşündeki

tatlı masum içtenliğe çizdim,

 

yanaklarından

bir makas aldım güneşin.

sevgiyi

paletimin renklerinde buldum,

seni sevdim,

gerekçesi yoktu

çünkü sevdim.

 

mutluluğun resmini

gülüşündeki

tatlı masum içtenliğe çizdim.

:clover::hug:

 

 

canem ne güzel bir şiir bu..içimi aydınlattı...teşekkür ederim... :clover::hug:

Gönderi tarihi:

buda bana hediyem olsun... :w00t:

 

Yeryüzünün üzerine, İndiana’nın

Kutsal topraklarında doğup,

Fort Wayne’in doğusundaki gizemli

Tepelerde yetişmiş bir Usta gelmişti.

 

2

 

Usta bu dünyayı İndiana’nın

devlet okullarında ve

büyüdükten sonra

meslek edindiği otomobil

tamirciliğinde öğrendi.

 

3

 

Ancak Usta, yaşadığı diğer

yaşamlardaki, diğer yerlerin

diğer okullarından da birşeyler

öğrenmişti. O bunları anımsadı

Ve anımsadığı için de bilge

ve güçlü oldu. Gücünü gören

diğerleri danışmak için ona geldiler.

 

4

 

Usta, kendisine ve tüm insanlığa

yardım edecek güce sahip olduğuna

inanıyordu ve böyle inandığı için

de onun için öyleydi. Onun bu

gücünü gören diğerleri dertlerinden

ve birçok hastalıklarından kurtulmak

için ona geldiler.

 

5

 

Usta, her insanın kendini

Tanrı’nın oğlu olarak görmeye

hakkı olduğuna inanıyordu; inandığı

için de öyleydi ve çalıştığı dükkan

ve tamirhaneler onun öğrettiklerini

ve dokunuşunu arayanlarca dolup taştı;

dışarıda sokakta kalanlar da,

geçerken gölgesi üzerlerine

düşüp yaşamlarını değiştirir umuduyla bekliyorlardı.

 

6

 

Kalabalık nedeniyle bazı ustabaşları

ile dükkan sahipleri karara vardılar ve

Usta’ya aletlerini bıraktırıp yol

verdiler; çünkü o denli kalabalık

olmuştu ki, ne kendisine ne de

diğer tamircilere otomobillerle

çalışacak yer kalmamıştı.

 

7

 

Böylece kırlara çıktı ve

kendisini izleyenler ona Mesih,

“mucizeler yaratan” demeye başladılar

ve öyle inandıkları için

de öyleydi.

 

8

 

O konuşurken bir fırtına

çıktığında dinleyenlerin başına

tek bir yağmur damlası düşmezdi;

kalabalığın en sonuncusu da ilki

kadar rahat işitirdi sözlerini,

ister şimşek çaksın tepelerinde

ister yıldırım düşsün.

Her zaman.

mesellerle konuşurdu

onlara.

 

9

 

Ve onlara şöyle dedi

“Her birimizin içinde bizi

hem sağlığa hem hastalığa,

hem zenginliğe hem yoksulluğa,

hem özgürlüğe hem köleliğe

yöneltecek güç eşit olarak

vardır. Bunları denetleyen

biziz, başka hiçbir şey değil”

 

10

 

Bir değirmenci şöyle konuştu,

“Böyle konuşmak senin için kolay

Usta, seni yönlendiren var

bizi ise yok ve senin bizim

kadar zahmet çekmen gerekmiyor.

Bir adam bu dünyada yaşamak

için çalışmak zorunda.”

 

11

 

Usta şöyle yanıtladı,

“Bir zamanlar büyük

billuri bir ırmağın dibinde

bir köy dolusu yaratık yaşardı.

 

12

 

“Irmağın akıntısı hepsinin

üzerinden sessizce geçerdi

gencinin, yaşlısının, zengininin

yoksulunun, iyisinin, kötüsünün

üzerinden kendi yoluna giderdi,

yalnızca kendi billurluğunu bilirdi.

 

13

 

“Her yaratık kendisine göre

bir yöntemle ırmak dibindeki

dallara ve kayalara sıkıca tutun-

muştu, çünkü yaşama biçimleriydi

tutunmak ve doğumdan beri

bildikleri tek şey akıntıya

karşı durmaktı.

 

14

 

“Fakat bir yaratık sonunda

şöyle dedi, “Tutunmaktan yorul-

dum. Gözlerimle göremememe

rağmen, akıntının nereye

gittiğinin farkında olduğuna

güveniyorum. Şimdi kendimi

bırakacağım ve beni gittiği

yere götürmesine izin vereceğim,

tutunarak, sıkıntıdan öleceğim.”

 

15

 

Öteki yaratıklar gülerek şöyle

Dediler, “Ahmak! Kendini bırak-

tığın anda, o taptığın akıntı

Seni kayaların üzerine vurup

Parçalar, böylece sıkıntıdan

daha çabuk ölürsün!.

 

16

 

Ama bu yaratık onlara aldırmadı

ve derin bir soluk alarak

kendini bıraktı. Daha o anda

akıntı onu yuvarlayıp şiddetle

kayaların üzerine vurdu.

 

17

 

Ancak zaman içinde yaratık

tutunmayı yine reddedince,

akıntı onu dipten havalandırdı,

bu kez yara bere almamıştı.

 

18

 

Irmağın daha aşağılarında yaşayan

“tutunmayan yaratığın” yabancı ol-

duğu başka yaratıklar bağırıştılar

Mucizeye bakın! Bu yaratık

bize benzemesine rağmen uçuyor!

Hepimizi kurtarmaya gelen Mesih’e

bakın!

 

19

 

Akıntıyla sürüklenen yaratık

şöyle dedi, ben sizden daha

fazla Mesih değilim. Irmak

bizi özgürce havalandırmaya

dünden razı, yeter ki biz

bunu göze alalım. Gerçek

görevimiz bu yolculuk, bu serüven.

 

20

 

Ama onlar kayalara tutunmaya

devam ederek daha fazla

"Kurtarıcı!" diye bağırmayı

sürdürdüler. Tekrar baktıklarında

gitmişti; onlar da bir Kurtarıcı

üzerine efsaneler uydurarak bir

başlarına kaldılar.

 

21

 

Usta, kalabalığın kendisini

gün be gün daha çok boğduğunu,

öncesine göre daha çok sıkıştır-

dığını, ezdiğini ve vahşileştiğini

gördüğünde; kendilerini hiç ara

vermeden iyileştirmesini, sürekli

mucizeleriyle kendilerini beslemesini,

onlar için öğrenmesini ve onların

yaşamlarını yaşamasını istediklerini

anladığında, o gün tek başına

bir tepenin üstüne çıkıp dua etti.

 

22

 

Ve yüreğinden şöyle seslendi,

Sonsuz Yayıcı Olan, eğer bu

senin isteğinde, çek bu kadehi

önümden ve bırak da bu olanak-

dışı görevi bir kenara iteyim.

Bir ruhun yaşamını daha yaşayamam,

Halihazırda on bini bana yaşam için

haykırırken. Bütün bunların meydana

Gelmesine izin verdiğim için özür dilerim.

Eğer bu senin isteğinse, bırak beni

motorlarıma, aletlerime döneyim

ve izin ver diğer insanlar gibi

yaşayayım.

 

23

 

Ve bir ses yanıt verdi ona

tepenin üstünde, bir ses ki

ne erkek, ne dişi; ne

yüksek, ne yumuşak; sonsuz

şefkatli bir ses. Ve ses

ona şöyle dedi "Benim

isteğim değil, seninkisi yapıl-

malı. Senin isteğin, senin

için olan benim isteğimdir.

Kendi yoluna git, diğer

insanlar gibi ve mutlu

ol yeryüzünde."

 

24

 

Usta bunları duyduğunda memnun

olmuştu. Teşekkür edip, basit

bir tamirci şarkısı mırıldanarak

tepeden aşağıya indi. Kalabalık

dertleriyle üzerine yüklenip ken-

dilerini iyileştirmesini, kendileri için

öğrenmesini, anladıklarıyla hiç

durmadan kendilerini beslemesini

ve yaptığı harikalarla kendi-

lerini eğlendirmesini rica et-

tiğinde yığına gülümsedi ve

tatlı bir ifadeyle şöyle dedi

"İstifa ediyorum"

 

25

 

Kalabalık bir an için

şaşkınlıktan dona kaldı.

 

26

 

Onlara şöyle dedi, Eğer bir

adam Tanrı'ya en çok, acı

çeken dünyaya yardım etmek

istediğini ve bunun kendisine

neye malolacağına hiç aldır-

madığını söylerse,

adam kendisine söyleneni yapmalı mı?

 

27

 

Tabii, ey Ustamız! Diye bağırdı

çoğu. Eğer Tanrı istemişse,

cehennemin tüm işkenceleriyle

karşı karşıya kalması onun için

bir zevk olmalıdır.

 

28

 

O işkenceler ne olsa da,

görev ne kadar güç olsa da mı?

 

29

 

Tanrı isteği buysa,

asılmak onur, bir ağaca

çivilenip yakılmak da zaferdir!

dediler.

 

30

 

Pekiyi siz ne yapardınız,

diye sordu Usta kalabalığa

"Eğer Tanrı doğrudan yüzünüze

konuşup, "YAŞADIĞINIZ SÜRECE

BU DÜNYADA MUTLU OLMANIZI

BUYURUYORUM" deseydi,

o zaman ne yapardınız?

 

31

 

Kalabalık susmuştu. Durdukları

tepelerin, vadilerin hiçbir

köşe bucağında tek bir ses,

tek bir çıt duyulmuyordu.

 

32

 

Ve Usta sessizliğe şöyle

seslendi, "Mutluluk patikamızda,

bu yaşam süremizde seçtiğimiz

şeyleri öğreneceğiz. Bugün benim

öğrendiğim budur ve şimdi sizi

kendi patikanızda istediğiniz gibi

yürümek üzere yalnız bırakmayıseçtim."

 

33

 

Kalabalığın içinden geçip gitti

ve onları yalnız bıraktı. İnsan-

ların ve makinaların gündelik

yaşantısına geri döndü...

 

 

RİCHARD BACH

Gönderi tarihi:

Karagün Dostu

 

biliyorum

matarada su

torbada ekmek

ve kemerde kurşun değil şiir

ama yine de

matarasında su

torbasında ekmek

ve kemerinde kurşun kalmamışları

ayakta tutabilir

 

biliyorum

şiirle şarkıyla olacak iş değil bu

dalda narı

tarlada ekini kızartmaz güvercin gurultusu

ama yine de

diler arasında bıçak gibi parlar kavgada

şiirin doğrultusu

 

göz güzü görmez olmuş

tek bir ışık bile yok

yürek bir yaralı şahindir

döner boşlukta

belki bir şiir

belki bir şiir kırıntısı

çalar kapımızı umutsuz karanlıkta

yoklar yüreğimizi

iğilir yaramıza

dağıtır korkumuzu

ve karşı tepelerden

gürül gürül bir kalk borusu

 

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Gönderi tarihi:

Hüzün ve Serseri

 

Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra,

Büyülü, mavi, derin ve ışıl ışıl yanan

Bambaşka denizlere, bambaşka semalara,

Şu kahrolası şehrin simsiyah havasından?

Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra?

 

 

Hey trenler, vapurlar beni burdan götürün!

Ne var gözyaşlarından çamurlar yuğuracak?

Arasıra der mi ki Agathe'ın ruhu, üzgün,

"Nedametten, azaptan ve ıstıraptan uzak

Hey trenler, vapurlar, beni burdan götürün."

 

Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet,

Ey, sadece sevincin, aşkın ürperdiği yer,

Ey, her ruhun içinde bulunduğu saf şehvet,

Ey bir ömür boyunca gönül verilen şeyler!

Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet!

 

 

Ah o yeşil cenneti, çocuksu sevdaların,

O koşuşlar, şarkılar, o demetler, buseler,

İnildeyen kemanlar arkasında sırtların,

Akşam, korkuluklarda şarap dolu kaseler,

- Ah o yeşil cenneti çocuksu sevdaların!

 

 

O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde

Çok daha uzakta mı yoksa Çin'den, Maçin'den?

Beyhude bir arzumu inildeyen dillerde,

Canlanan bir hayal mi billur sesler içinden,

O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde.

 

 

 

Charles BAUDELAIRE

Gönderi tarihi:
Karagün Dostu

 

biliyorum

matarada su

torbada ekmek

ve kemerde kurşun değil şiir

ama yine de

matarasında su

torbasında ekmek

ve kemerinde kurşun kalmamışları

ayakta tutabilir

 

biliyorum

şiirle şarkıyla olacak iş değil bu

dalda narı

tarlada ekini kızartmaz güvercin gurultusu

ama yine de

diler arasında bıçak gibi parlar kavgada

şiirin doğrultusu

 

göz güzü görmez olmuş

tek bir ışık bile yok

yürek bir yaralı şahindir

döner boşlukta

belki bir şiir

belki bir şiir kırıntısı

çalar kapımızı umutsuz karanlıkta

yoklar yüreğimizi

iğilir yaramıza

dağıtır korkumuzu

ve karşı tepelerden

gürül gürül bir kalk borusu

 

Hasan Hüseyin Korkmazgil

 

teşekkürler canem :clover:

 

kankası yatak döşek yatıyor ne bi ilgenme olsun :huh: efenime söyliim ne bi nane limon olayı hiiiççç :w00t:

 

hadi ordan.. :lol: sen yapıverseydinya dostu olaraktan heçççç :angry::lol:

 

efet yanee..

abim yatak döşek basıları internetlerde gesiniooo.. :D

 

ana bunlar kankamla aramı bozmaya çalışıyolar :unsure: ama nafile -_-

 

Hüzün ve Serseri

 

Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra,

Büyülü, mavi, derin ve ışıl ışıl yanan

Bambaşka denizlere, bambaşka semalara,

Şu kahrolası şehrin simsiyah havasından?

Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra?

Hey trenler, vapurlar beni burdan götürün!

Ne var gözyaşlarından çamurlar yuğuracak?

Arasıra der mi ki Agathe'ın ruhu, üzgün,

"Nedametten, azaptan ve ıstıraptan uzak

Hey trenler, vapurlar, beni burdan götürün."

 

Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet,

Ey, sadece sevincin, aşkın ürperdiği yer,

Ey, her ruhun içinde bulunduğu saf şehvet,

Ey bir ömür boyunca gönül verilen şeyler!

Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet!

Ah o yeşil cenneti, çocuksu sevdaların,

O koşuşlar, şarkılar, o demetler, buseler,

İnildeyen kemanlar arkasında sırtların,

Akşam, korkuluklarda şarap dolu kaseler,

- Ah o yeşil cenneti çocuksu sevdaların!

O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde

Çok daha uzakta mı yoksa Çin'den, Maçin'den?

Beyhude bir arzumu inildeyen dillerde,

Canlanan bir hayal mi billur sesler içinden,

O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde.

Charles BAUDELAIRE

 

teşekkürler canem :clover:

Gönderi tarihi:

al-sana-o-zaman..içimdeki-boşluktan-geldi..şiir :blushing:

 

AŞMIŞLIĞIN DELİRTİLERİ..ve öteki..

sancısı , bağırsaklarındaki birikmiş gazın etmesi idiydi..tazziki mesane..

heheyt.heyt..

kazansaydı Hitler değilmiydi kahraman..

sonuçlar değilmiydi..yanlışla doğruları belirleyen..

zeminindeki kaypaklığı değilmiydi en gönlü derinliğinde insanlığın..

kim gidene kadar ki ; kafa giotine..korumuştu saffını..

onlardır işte ..onlardır..yüce gönüllüler.

en mükemmel olanın en aldatıcı olmuşluğu değilmiydi..

o kutsal ayartıcı..dokunulası dişi..

neydi içre sızılayan..

neydi geçtikçe üstünden sızını alıp götüren..

sevmişliği mi gülün dikeni..yoksa katlanmışlığı mı dikenin güle..

ne..ne dedin..!!

 

sıradanlığı aşkın, en tutkuncanası bile..

ve kurulmalı bu mezar üstüne..

aşklarüstülüğün o görkemli katedrali..

dolup taşmalımıdır..akmalımıdır..boy..boy..

susmalı mı yoksa..Sofokles mi okumalı..

yazıklar olsun Oidipus..

iftira mı atmalı Hera ya....

Zeus a yeni bir (güzel oğlan) mı sunmak..neydi acıtan beyni..ne..?

 

sormuşlar Heraklitos a..insanın kaderi nedir..?

demişki..:karakteridir..dir..midir..dili geçmiş memişler midir..

 

yap yapma..otur kalk..tu kaka..

geller-gitler..

ahh cebimdeki cevizler..

içini cevizin kim yer..kim yemez bana ne..

yok ki benim cevizim...

ben palamut mevsimini beklerim..

olsun beklerim..

 

 

---made-in-figgaro---

Gönderi tarihi:
al-sana-o-zaman..içimdeki-boşluktan-geldi..şiir :blushing:

 

AŞMIŞLIĞIN DELİRTİLERİ..ve öteki..

sancısı , bağırsaklarındaki birikmiş gazın etmesi idiydi..tazziki mesane..

heheyt.heyt..

kazansaydı Hitler değilmiydi kahraman..

sonuçlar değilmiydi..yanlışla doğruları belirleyen..

zeminindeki kaypaklığı değilmiydi en gönlü derinliğinde insanlığın..

kim gidene kadar ki ; kafa giotine..korumuştu saffını..

onlardır işte ..onlardır..yüce gönüllüler.

en mükemmel olanın en aldatıcı olmuşluğu değilmiydi..

o kutsal ayartıcı..dokunulası dişi..

neydi içre sızılayan..

neydi geçtikçe üstünden sızını alıp götüren..

sevmişliği mi gülün dikeni..yoksa katlanmışlığı mı dikenin güle..

ne..ne dedin..!!

 

sıradanlığı aşkın, en tutkuncanası bile..

ve kurulmalı bu mezar üstüne..

aşklarüstülüğün o görkemli katedrali..

dolup taşmalımıdır..akmalımıdır..boy..boy..

susmalı mı yoksa..Sofokles mi okumalı..

yazıklar olsun Oidipus..

iftira mı atmalı Hera ya....

Zeus a yeni bir (güzel oğlan) mı sunmak..neydi acıtan beyni..ne..?

 

sormuşlar Heraklitos a..insanın kaderi nedir..?

demişki..:karakteridir..dir..midir..dili geçmiş memişler midir..

 

yap yapma..otur kalk..tu kaka..

geller-gitler..

ahh cebimdeki cevizler..

içini cevizin kim yer..kim yemez bana ne..

yok ki benim cevizim...

ben palamut mevsimini beklerim..

olsun beklerim..

---made-in-figgaro---

 

 

uufffffff kafam :wacko: ne atıyon bea :blink::crying::w00t: çok güzelmiş şiirin figgaro :hug:

 

kazansaydı Hitler değilmiydi kahraman..

sonuçlar değilmiydi..yanlışla doğruları belirleyen..

zeminindeki kaypaklığı değilmiydi en gönlü derinliğinde insanlığın..

kim gidene kadar ki ; kafa giotine..korumuştu saffını..

onlardır işte ..onlardır..yüce gönüllüler.

en mükemmel olanın en aldatıcı olmuşluğu değilmiydi..

o kutsal ayartıcı..dokunulası dişi..

neydi içre sızılayan..

neydi geçtikçe üstünden sızını alıp götüren..

sevmişliği mi gülün dikeni..yoksa katlanmışlığı mı dikenin güle..

ne..ne dedin..!!

 

özellikle bu bölüm :clover:

Gönderi tarihi:
uufffffff kafam :wacko: ne atıyon bea :blink::crying::w00t: çok güzelmiş şiirin figgaro :hug:

 

kazansaydı Hitler değilmiydi kahraman..

sonuçlar değilmiydi..yanlışla doğruları belirleyen..

zeminindeki kaypaklığı değilmiydi en gönlü derinliğinde insanlığın..

kim gidene kadar ki ; kafa giotine..korumuştu saffını..

onlardır işte ..onlardır..yüce gönüllüler.

en mükemmel olanın en aldatıcı olmuşluğu değilmiydi..

o kutsal ayartıcı..dokunulası dişi..

neydi içre sızılayan..

neydi geçtikçe üstünden sızını alıp götüren..

sevmişliği mi gülün dikeni..yoksa katlanmışlığı mı dikenin güle..

ne..ne dedin..!!

 

özellikle bu bölüm :clover:

benimde en sevdiğim bölümdür..bazen geriye dönüp baktığımda şiirlerime..Allahallah diyorum..gülümsüyorum...bende pek bişelerin değişmediğini görüyorum...değişmeden kalmak..işte buna..bıktım bee..diyemiyorum..

 

***sen şiir yazarmısın..varsa bitane göndersene.. :)

Gönderi tarihi:

bir zamanlar yazıyordum ama buraya yazacak kadar iyi değil ne yazıkki...hele senin önüne getirmeye utanırım be şairim...

ama onun yerine hayatımda beni ağlatan her okuduğunda içimi sızlatan bir şiiri alıntılamak isterim...kıymetli şiirimi...

 

AĞIT

Oğlum;

Sana bu mektubu bizim cehennemden yazıyorum

Bir yaşıma daha gireceğim neredeyse

Tabii bundan haberin yok senin

Kronometreye erken bastığın için

Beni hep yakışıklı hatırlayacaksın

Bizi bırakıp gittiğin yerde

Eski güzel günleri düşünüp hayıflanacaksın

 

Ama DUR!

 

Sen hatırlıyor musun beni?

Peki sen herhangi bir şeyi hatırlıyor musun?

Ben yirmiydim tanıştığımızda

Sen beni en son otuzbeşimde gördün İstanbul'da

Sonra sen Kaş'ta öldün

O akşam aynı anda geldik Antalya'ya

Sen beni görmedin, ben sana bakıyorken

Ben sana öyle dikkatli baktım ki oğlum ayrılırken

Sen iyi ki görmedin beni

 

Yoksa gözgöze gelir gülerdik, eskisi gibi

 

Olmadık bir yerde gülerdik ya hani?

Öyle olurdu yine

Gözlerimizi kaçırırdık ciddiyeti bozmamak için

Hani sahnede olduğu gibi.

Sen ağlarken bakamazdım sana

Sinirimi bozardın, gülerdim

Çünkü sen her boktan şikayet ederdin oğlum

Öyle çok şikayet ederdin ki

Sonunda sıkılır gülerdim

Sonra sen de sıkılırdın kendinden

Başkası gibi olmak isterdin

Mutlu olan bir başkası gibi

Dert etmeyen biri

Hani, benim gibi biri

 

Birşey diyeyim mi sana oğlum?

Şimdi dönsen buralara

Ne gidilecek bir yol

Ne uğruna ölünecek bir kadın

Herneyse...

Ama kadınları çok dert ederdin sen

Ama onlar seni severdi oğlum

Ama sen çok ağlardın onlar için

Sevemezdin kendini bir türlü

Onlar seni çok sevse de

Senin gibi olmak istemezdim o zaman

 

Daha çok sevin beni!

Daha çok gülün bana!

Beni daha çok isteyin!

Daha çok!

Ama seni en çok ben...

 

Birşey diyeyim mi sana oğlum?

Şimdi dönsen buralara

Ne gidilecek bir yol

Ne uğruna ölünecek bir kadın

Ne de sabaha kadar konuşarak sana vaadettiklerim

 

Kandırdım seni oğlum

Parayı dert etme diye

Yok öyle birşey, başarısızlık diye

İlla da başkası olmaya çalışma salak gibi

Bir kadın için ölme diye

 

Kandırdım

 

Artık umrunda değil mi bunlar?

Artık bozulmuyor musun bu işlere?

Aşkın da bir önemi kalmadı mı yoksa?

O kadın için ölmez misin bir daha?

Ne var, bir kere daha ölsen?

Değmez mi o kadın buna?

 

Hani, hani değerdi?

 

Çıplak ayaklarıyla yürürken mezarının üstünde

Keyiflenmeyecek misin toprağın beş karış altında?

Öyle de oldu zaten, vasiyet ettiğin gibi

Çıplak ayaklı kıza

 

Bıraktın değil mi oğlum?

Bıraktın, gittin

Peki!

Ama ben buradayım hala

Ben devam ediyorum

Peki sen bakıyor musun bana oradan?

Gülüyor musun bana?

Sanıyor musun ben aynı şarkıyı söylüyorum?

 

Beni daha çok sevin!

Bana daha çok gülün!

Daha da çok isteyin beni!

Beni daha çok özleyin!

 

Ama seni...

Seni en çok ben, ben!

 

Hayır ben çok değiştim oğlum

Bir başkası değilim artık

Vazgeçtim maymunların dünyasından

Bıraktım alkışları, istemiyorum kahkahaları

İstemiyorum bir aptal gibi yaşlanmak

 

İşte belki de bu yüzden

Seni en çok ben...

En çok ben özlüyorum!

 

BENİM

 

ÖLÜ

 

ARKADAŞIM!...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.