Φ frozen Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 utanmanda yuk demi..koskoca kadın sen gel benim biricik defterime kusss.. aşmışsın kendini kızım... asıl ve en gerçek ve en fazla hakeden ve bünye sinde barındıran ve dahi daha sözcük bulamadığım gıcık sensin Alıntı
Φ zeyynepp Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 forumun en iyi kalpli kişilerinden biri frozene; Bir zamanlar, uçsuz bucaksız bir kum çölünün ortasında, yemyeşil yaprakları ile dibine gölge ve serinlik veren bir ağaç varmış. Çölün kavurucu ve acımasız sıcağı, kumları kızdırır ama bu ağacın yeşil yapraklarını kurutamazmış. Kızgın güneş ne yaparsa yapsın, yapraklar hep yeşil ve parlak olurmuş. Güneşin sıcağından bunalıp kaçan tüm hayvanlar, bu ağacın gölgesinde dinlenir, esen rüzgarın tüylerini okşayışına kendilerini kaptırıp, uyuklarmışlar kaygısızca. Ağacın dalları arasına yuva yapmış olan kuşlar, yaprakların gölgesinde güneşten korunup, kanat çırparak daldan dala uçuşur, şarkılar söylermişler mutluluk içinde... Çölün ortasında, kızgın kumlarla çevrili bu ağacın nasıl beslendiğini mi merak ediyorsunuz? Söyleyeyim: Sevgi ve mutlulukla beslenirmiş bu ağaç. Diğer ağaçlar gibi topraktaki suyu ve besinleri çölde bulamadığı için, sevgi ve mutluluktan sağlarmış gereksinimini. Bu ağacın sevgiden oluşan besini, diğer tüm ağaçlardan ayrı bir özellik katarmış ona. Yaprakları daha canlı, gölgesi daha serin, gövdesi daha güçlüymüş. Ona "Sevgi Ağacı" derlermiş. Gölgesinde barınan havyanların sevgisi, dallarında ötüşen kuşların neşesi, ağacı sevindirirmiş. Bu uçsuz bucaksız çölde işe yaradığını anlayıp, daha çok sevgi ve mutluluk yaymak için yaşarmış. Güneş bile, o kavurucu sıcağını tüm çöle yayan, suyu buharlaştıran, toprağı kurutan acımasız güneş bile, ona sevgi ile eğilir, ışınlarını ağacın üstüne yansıtmamaya çalışırmış. Ağaç, dibindeki hayvanların sevgisi çoğaldıkça büyür, büyüdükçe dallarını açar, yapraklarını kabartır, daha çok gölge yapmaya çalışırmış. Rüzgar da onu pek severmiş. Çölde köşe bucak dolaşıp, kumları öfkeyle bir yerden ötekine savurup duran rüzgar bile, ağacın çevresine gelince yumuşar, gölgesinde uyuklayan hayvanları serinletmeye çalışırmış. Hafif hafif estikçe, ağaç da yapraklarını sallar, çöl sıcağını uzaklaştırırlarmış el birliğiyle... Çöl ortasındaki Sevgi Ağacı, gölgesinde yaşayan hayvanların sevgi ve mutluluğu ile beslenip büyürken, gölgesindeki hayvanları da mutlulukla doyururmuş. Ağacın gölgesinde kedi ile fare kucak kucağa uyurken, köpekler kedilerin tüylerini yalarmış. Ağacın gölgesi büyüdükçe, altında daha çok hayvan barınır olmuş. Ağacın yaprakları büyüdükçe kalp biçimini alıyor, sevgi ile çarpıyormuş "pıt, pıt" diye... Bir gün, tüm havyanlar Sevgi Ağacı'nın gölgesinde mutluluk içinde yaşayıp giderken, uzaktan bir tilkinin kumlar üzerinde sürünerek ağaca doğru geldiğini görmüşler. Hepsi birden el etmişler tilkiye, "Çabuk yürüsün, ağacın gölgesine sığınsın" diye. Tilki tam ağaca yaklaşacağı sırada, sıcak çöl güneşi onun tüm gücünü emivermiş. Zavallı tilki, bitkin bir durumda kumlar üzerinde serilip kalmış boylu boyunca... Hemen üç küçük çöl faresi, kumların arasında yuvarlana yuvarlana, ölmek üzere olan tilkiye koşmuşlar. Kuyruğundan ve ayaklarından çekiştire çekiştire, ağacın gölgesine taşımışlar onu bin bir güçlükle... Tilki kendinden geçmiş bir durumda, ağacın gölgesinde hareketsiz yatarken, tüm hayvanlar sevinç çığlıkları atmışlar: "Yaşasın tilkicik kurtuldu" diye. Hepsi de Sevgi Ağacı'nın gölgesinin tilkiyi iyi edeceğini, bitkin ve baygın yatan tilkinin bir süre sonra kendine geleceğini biliyorlarmış... Sevgi Ağacı, çevresindeki havyanların düşündüklerini doğrularcasına, kalp biçimindeki yapraklarını eğmiş tilkinin üzerine. Dallarını ve yapraklarını sallamış, serinletmiş sıcaktan bitkin düşen tilkiyi. Sonra rüzgar yardıma gelmiş. En yumuşak okşayışı ile serin serin üflemiş tüylerini. Diğer hayvanlar sevinç gösterisini sürdürmüşler, "Ağaç daha çok beslensin, tilkiyi kurtarsın" diye. Kuşlar cıvıl cıvıl ötüşmüşler, "Yapraklara renk gelsin, pıt pıt kalp gibi çarpsın" diye... Sevgi ve mutluluk ilacını alan tilki, yavaş yavaş kendine gelmeye başlamış. Önce soluk almış derinden. Ciğerlerine sevgi ve mutluluğu çekmiş bir nefeste. Kanı ısınmış. Kuyruğunu sallamış mutlulukla. Ayaklarını oynatmış yavaşça. Kendine gelip gözlerini açınca, çevresinde oynaşan, mutluluk çığlıkları atan havyanlara bakmış gülümseyerek. Sevgi Ağacı onu iyileştirip, eski gücüne yeniden kavuşunca, kendine gelmiş ve birden ayağa kalkmış. Şöyle bir gerindikten sonra silkinmiş. Tüylerine yapışmış çöl kumlarını temizlemiş daha güzel görünmek ve rahatlamak için. Kumlardan arındıktan, Sevgi Ağacı'nın gölgesinde mutluluğu kana kana içip, kendine geldikten sonra, tüm hayvanlara teşekkür etmiş, yardımlarını esirgemeyip, kendisini hayata döndürdükleri için... Ama tilki bu rahat durur mu? Hayvanların arasında dolaştıkça sinsi sinsi, birinden aldığını diğerine, bire bin yalan katıp, aktarmaya başlamış. Hayvancıklar eskisi gibi birbirlerini sevgi ile okşayacaklarına, birbirlerine hırlamaya başlamışlar. Dişlerini gösterip, bir diğerini kovalamışlar düşmanca. Onların birbirlerine kızıp hırlamaları tilkiyi pek sevindirmiş. Sinsice gülmüş: "Yaşasın, aralarındaki dostluğu yıktım" diye. Dosluk ve sevgi yıkılıp, hayvanlar birbirlerine düşünce, birlikteliklerinden doğan güçleri kalmayacak, tilki de bir yolunu bulup, tek tek tuzağa düşürüp yiyecekmiş havyanları. Kurgusunu sinsice uygularken düşünememiş Sevgi Ağacı'na zarar verdiğini. Havyanların birbirlerine olan sevgisi ve güveni azalınca, ağaç beslenemez olmuş. Önce yaprakları küçülmüş, mutluluk suyunu içemediği için. Sonra güneşin yakıcı ışınlarına engel olamamış. Küçülen yaprakların arasından sızan ışınlar, gölgesini azaltmış. Barış yok olmuş. Barışın yerini korku ve kuşku almış. Kuşlar dallar arasında kaçışıp durmuşlar, tilkinin tuzağından kurtulmak için. İçlerine bir korkudur girmiş. Korkan kuş ötebilir mi? Susmuşlar hepsi de... Sevgi olmayınca güçsüz kalan ağacın dalları zayıflamış, yaprakları dökülmüş süzülerek. Rüzgar da yardım edemez olmuş ağaca. Sıcak kumlar üflemiş gölgesine. Tüm hayvanlar, kum fırtınalarından korunmak için kovuklara sinmişler, birbirlerinden uzak. Kaçışan, kovalanan hayvanlar varmış ağacın tükenmek üzere olan gölgesinde... Bu duygusal yıkımı gören üç küçük fare bir kenara çekilip, aralarında bir plan yapmışlar, diğer hayvanlar görmeden, kimse ne yapmak istediklerini bilmeden, tilki duymadan. Bir gün tilki sıcakta uyuklarken miskin miskin, yanına yaklaşmışlar sessizce. Zayıflamış gölgeden sürükleyerek, kızgın çöl kumunun üzerine taşımışlar tilkiyi uyandırmadan. Sıcak çöl güneşi durur mu? Hemen atılmış tilkinin üzerine. Daha önce yarım kalan işini bitirmiş. Almış tilkinin tüm gücünü. Sıcak çöl güneşi tilkinin gücü ile doyarken, üç küçük fare, zayıflamış gölgenin altında duran diğer hayvanlara seslenmişler. Aralarındaki kavgaya son vermelerini, yoksa sevgi ağacının tümüyle güçsüz kalacağını, kendi sonlarının da tilkininkinden pek farklı olmayacağını anlatmışlar dilleri döndüğünce... Önce hayvanlar homurdanmış ve farelerin sözlerine kulak asmak istememişler, ama her an gücü tükenen Sevgi Ağacı'nın acı dolu yakarışları ve ağlayarak dökülen yapraklarını görünce çaresiz boyun eğmişler söylenenlere. Birbirlerine sarılıp özür dilemişler. Eskisi gibi barış, sevgi ve mutluluk içinde yaşamak istediklerini dile getirmişler ağlayarak. Utanç gözyaşları oluk oluk aktıkça, birbirlerine duydukları kini temizlemiş kalplerinden. Sonra, kıpır kıpır çarpıntılarla sevgi yeniden filizlenmiş. Çiçekler açmaya başlamış kalplerde. Gülmüşler olanlara, kurnaz tilkinin yaptıklarını düşünüp. Kuşlar da ötmeye başlamışlar mutluluğu müjdeleyerek. Aralarındaki sevgi yeniden yeşerince, Sevgi Ağacı da susadığı mutluluktan içmiş kana kana. Böylece Sevgi Ağacı yeniden canlanıp büyümeye başlamış. Hem de eskisinden daha güçlü ve daha görkemli olmuş... Yaşamları eski günleri aratmayıp daha da iyi olunca tüm hayvanlar bir araya gelmişler. Bir tanecik Sevgi Ağacı'nı korumak istemişler. Onu her yere yaymak için kuşlar görevlendirilmiş. Kuşlar sevgi ağacının tohumlarını uçurup, her gittikleri yere dikeceklermiş. Böylece, Sevgi Ağacı bir yerde solup, yok olmaya yüz tutsa da, bir başka yerde büyümeye devam edebilecekmiş. Sevgi Ağacı'nı olası tehlikelerden uzak tutmak ve onu daha güvenle büyütmek için, görünmez yapmaya karar vermişler. Kuşlar, görünmeyen Sevgi Ağacı tohumlarını, dünyanın her yerine yaymışlar... Zamanla her yerde Sevgi Ağaç'ları büyümüş, kocaman yaprakları, upuzun dallarıyla birbirlerini kucaklamışlar, "Tüm sevgiler ve mutluluklar birleşsin, birbirlerinin gücüne güç katsın" diye... Dünya üzerinde bir yerlerde, kuyruğunu sallayan köpeğe sevgi ile yaklaşıp, onun tüylerini okşayan birisini görürseniz, bilin ki oralarda Sevgi Ağacı vardır. Dallarını eğmiş, kalp biçimdeki yapraklarıyla sevgi pınarından içiyordur. Sevgi Ağacı'nı, el ele gezen, birbirlerini seven, kucaklayıp öpen insanların arasında da görebilirsiniz. Onların sevgisi ile beslenip, mutluluk gölgesi altında onları koruyordur. Sevgi Ağacı'nı göremezseniz, hemen utanç gözyaşları ile kalbinizdeki kini ve kötülükleri yıkayın. Kalbinizde sevgi filizleri açılsın. İnsanları, hayvanları ve doğayı sevin. O zaman her yerde yemyeşil Sevgi Ağaç'larını görürsünüz. Sizi yakıcı güneşten, tilkinin sinsi kurnazlıklarından korumaya çalışır. Size sevgi ve mutluluğun gölgesini, serinliğini sunar. Onun gölgesinde, doğal sevginin mutluluğu ile yaşarsınız sonsuza değin. birazcık uzun ama ben çok beğendim bu hikayeyi Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2007 Frozen'im Cadım... Geçmişte yaşanan dostluklara imrenirdim çoğu zaman... Hani tarihe mal olmuş isimlerin kurmayı başardığı ve dillere destan olmuş dostluklar varya... Günümüzde kalmayan... O dostlukların en önemli iki unsuru vardı... Biri yanında olmak diğeri onu özgür bırakmak... Dostunu tıpkı bir çiçek gibi dalında koklamak... Onu kırmadan, koparmadan ve özgürlüğünde bırakarak... Ne zaman ihtiyacı olursa nerede bulacağını bilerek ve o dosttan hiç çekinmeden, duygularından utanmadan, içinden gelenleri anlatacak kadar, en az kendisiyle olduğu kadar rahat ve özgür olmak... Günümüzde adına dostluk denen ve içi boşalmış aldatmacanın (sahicisini yaşayanlarda var muhakkak) aksine bütün varlığıyla sevebildiğim ve severken her daim yanında olacağımı bildiğim, olurken bunu sözde değil özde gösterebildiğim dost kalmadı sanıyordum... Hele hele sanalda böyle bir dost bulacağımı hiç düşünemezdim... Ama şimdi var bir kaç tane... Birisi kim acaba? Hem üzüntümüzde ve hemde sevincimizde birbirimizin yanındayız şimdi biz... Birbirimizin sevgisinden başka bir çıkarımızda hiç ama hiç olmadı... Az önce sana mesaj attım nasılsın dedim... Ayakların denizin içinde kulağında müzik varmış... Öyle söyledin... Ve bir an gözümde canlandı o halin... Hani hep şikayet edersin ya riyakarlardan... Ve bu yüzden çok kalın bir kalkanında vardır... Cadım ben o kalkanı aşmayı başardımmı dersin? Şimdi başka başka şehirlerde olsakta düşündüğüm ve tarafından düşünüldüğüm bir dost daha kazanmışım... Ve ben o dostumu çok ama çok seviyorum... 02,07,2007 Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2007 sen o kalkanı kaldırdığın gibi..beni değiştirdinde gıcığım.. ve teşekkür ederim böyle değerli ve güzel bir yürekte banada yer açtığın için.. sana küstüm ben ama geçti yaw..ben sevdiklerime kırılamamki..senide çok seviyom.. o dostluklar hala var sardunyam ve bizler bunun kanıtıyız.. daha fazla yazıp kendimi irezil ediciğimi düşünüyosan söyliyim sayende akıllandım çok beklersin.. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2007 Beklerim ben bekleme salonu ne tarafta? Ben seni sevme konusunu bir daha düşüniciğim... Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2007 sağ tarafda canem ama söyliyim kendisi çok meşgul ve sanırım sizi çok uzun bir süre bekliticek ve fakat hayat nelere gebe ..ben sekreter olaraktan bekleyin derim.. düşün tabe.. ben düşündüm kararım kesin kızım yanar döner olmadığımdanmı dersin ..sözde değil özde yaşadığımdanmı dersin ..senin beni gıcık etmeyi başardığındanmı dersin ..artıkın ne dersen de.. banane Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2007 daha çok beklermiyim sekreteranım... bir mecmua falan verseydiniz bari beklerken okusaydım... bende tekrardan düşündüm ve duygularımda bir değişiklik olamadı ne yazik ki... Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 hadi onlar yok sen niye yoksun torunum bidenem..pek bir özledim gı Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 oh be nenecim..nihayet yaw seni çok merak ettim dünden beri.. dedim kesin bişey oldu buna.. deli ettin beni nenem Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 ayrık otum.. bi birleşip Voltran'ı oluşturamadık yav.. ne diyosun bu işe..? Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 haklısın Diloşum voltran yalana bağladı... birimiz geliyor diğerimiz gidiyor... ayrık otun şuan siesta yapıyor... Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 canem ayrık otumu görürsen selamımı söyle..ne kadder Siesta yaparsa yapsın GÜZELLEŞEMEZ..!!! o yüzden günün dörtte üçünü uyuyarak geçiriyor ama hiçbi gelişme yuk.. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 söylerdim ama şuan msn im kapalı... zaten birazdan gelir kendisi görür bence sen bugünde kaşınmaya başladın... ben usuldan çekileyim... ayak altında dolaşmayım... Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 forumun en iyi kalpli kişilerinden biri frozene; canem teşekkür ederim ve siz yukardaki hainler.. konuşup duruyonuz kelin ilacı olsa başına misali ..bi dönüpte kendinize bakmıyonuz.. zati kendimi iyi hissetmiyom. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 bende kendimi eyi hissetmiyom içimden kötülük geçiyor... ben ayna kullanmıyorum canem, beni görünce çatlıyorlarda bıraktım o yüzden... Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 Gözlerime bak kır beni Soğuktan korkarsan küflenmiş gümüşle kaplanır bedenin Kendine kışkırtılırsın çiçekli mağarayı unutursan. Sana ikindi odaları yok anarşist ruhunu taşıyamazsan Kalbin gözlerini örterse flamalar düşer yerinden Yüzeyde kalır sevgin kendini abartırsan... Yağmurdan korursan sedeflerini kısalır ve karışır yollar. Haksız olur hep güneşe uçan kız kumların altında saklı kalır benlerin. Şımart içindeki sızıyı büyüklerin erişemeyeceği o yerde kal. Bırak içindeki kuş sadece ellerinle konuşsun... Kendini dokunulmaz bir güzel bulursan büyükler erişir sana Eğer irkilirsen yılanların çığlığından dünyayı kabullenirsin; dünya ki sıkıntı, kasvet, zehir...günaşırı intihar... Hadi önce benimle başla, gözlerime bak, kır beni yoksa...yoksa 'çaylar içine buz gibi akar' Cezmi Ersöz Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 Gözlerime bak kır beni dünyayı kabullenirsin; dünya ki sıkıntı, kasvet, zehir...günaşırı intihar... Hadi önce benimle başla, gözlerime bak, kır beni yoksa...yoksa 'çaylar içine buz gibi akar' Cezmi Ersöz nenem ben çok severim bu şiiri..sağol bidenem.. Alıntı
Misafir redblack Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2007 Aşk Yaşayanlar İçindir Ağladığını istemem ben ölürsem. Beni en sevdiğin halimle hatırla. Uzak bir yerde çalıştığımı düşün. Hayatta olduğuma inan Bir gün gelir kendiliğinden Geçer bütün üzüntün Her yeni gelen günü Yeni bir ümitle beklemeli Her yeni gün yeni havalarla gelir Gece, yağan yağmurla uyursun Sabah, birde bakarsın odan güneşli. Her gelen vapur, tren Yeni insanlarla gelir... Ben esmerdim güzelim Bu sefer bir sarışını seversin Aşk yaşayanlar içindir... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 ÇİSELEMEK BİLE DEĞİLMİŞSİN… ben bu gün kabul bekleyen bir yağmur duası gibiydim yedi kat gökyüzüne uzandı ellerim yalvardım yedi katın yedisinde ayrı ayrı bildiğim tüm dualarla yüreğimin kalan tüm gücüyle çatlamış topraklarım için seni diledim bağdaş kurup oturdum yokluğunda çakır dikenler büyüttüğüm çorak tarlamın tam ortasına sarı sıcağın alaca tozunu örttüm saçlarıma kavruk yaban otların arasına karıştım yağmanı bekledim bir büyük yangındı güneş tam tepeydi ve gölgem bile yoktu beklemenin azabında erir gibiydim serinliğin geldi ilk önce savruldu saçımdan alaca tozum gölgen düştü gözlerime kurşunu bir buluta sarılmıştı kirpiklerin sonra sesin geldi sanki uzaklardaydın vazgeçip hürriyetinden esir düşmüş bir yankıya benziyordu sözlerin toprağı özleyen damlalar bekledim bekledim ki deli yağmurun sel olsun alıp götürsün çöl benzeri kuraklığımı sonra bir çimen gibi yeniden yeşereyim istedim hayır yağmadın ne yazık ki bir bulut gibi geçip gittin nasıl da cimriydi serinliğin nasıl da yoksundu yüreğin oysa ilk gördüğümde seni işte beklediğim muson yağmurları demiştim meğer gözyaşım bile daha ferahmış damlalarından sen hiç yağmamışsın meğer sen çiselemek bile değilmişsin… ceyda görk 20 ağustos 2006 13.59 Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 Çok sevgili ayrık otum.. bana hırhız demişsin..teşekkürler.. bu zamana kadar kalp dışında hiçbirşey çalmadım.. şayet sen Pelin Onay isen..özürlerimle birlikte hayranlığımı sunarım o kadar.. çünkü bu kadını keşfedeli müptelası oldum..ve şiirlerini şimdi bir bir defterlerinize dağıtıyorum..onu daha yakından tanıyın diye..ama sanırsam sende onu tanımışsın..ne güzel..peki şu şiirini de biliyormusun..? Çiçekler de ağlar (unutmadım..ilk ismim çiçek) ne doğduğum ne de doyduğum şehir kucaklar beni mevsimler yüzümde karıştırılmış okey taşları gibi acılarım çifte dönüyorum ağlıyorum - şairler şiir yazmak için mi ayrılır anne..? - bilmiyorum kızım. öznesi kaybolmuş bir cümleyim, hiçbir aşk şiiri kabul etmiyor beni artık bir kalemin ucundan sevgi dilenemem değmemişse mürekkebi yüreğe, s(öz) lenemem yorgunluklarım geri döndü yıllık izinlerinden ege’nin sularında ateş yaktık, kafa çekiyoruz kimler yok ki; bir vapur telaşında kaybedilen heyecanlar, üzerime yapışan kırgınlıklar, verilen ama unutulan sözler, cevapsız sorular hayır! Söylemeyin bu şarkıyı özlendiğim günleri hatırlıyorum, ağlıyorum - ressamlar resim yapabilmek için mi ayrılır anne..? - bilmiyorum kızım. sevdamın sesi kısılmış yaşlanmış dudaklarındaki kelimeler unutulmuşum. İçinde “biz” olan çerçeveler gidişlerime pusu kuran eşkıyalar duysun beni hiçbir şeyi ertelemedim ve ertelemeyeceğim gidiyorum ve ağlıyorum ne ok oldum ne de yay vuramam sevdiğim sesleri söyleyin! Bedeninde acı biriktirmesin yarim bir kez de o üzsün beni, değmez mi..? düşüncelerim gururlu hayallerim ve sevdam değil kanadı kırık kuşların gagalarında öpüşlerim sen..en sevdiğim dağ kırlangıcı al götür unutana baharımı, üşütmesin.. - müzisyenler söz yazmak için mi ayrılır anne..? - bilmiyorum kızım. Tanrım! kim verecek çalınan düşlerin cezasını..? sakızlı şekerler eriyor dudaklarımda şiirlerimde kan pıhtısı hangi masallarda yaşatır beni, avuçları gül kokan çocukların duaları..? seri cinayetlerin tek maktuluyum sevilmek iyi gelmiyor bedenime sevgilim../.son katilim öldüğümü kimseye söyleme güçsüzüm üşüyorum ağlıyorum - katiller yaşamak için mi öldürür anne..? - bilmiyorum kızım. çekin alın korkaklığınızı anlamıyor musunuz..? ../..yakışmıyor yüreğime vaftiz edilmemiş duygularınızı uzaklaştırın inanmıyorsanız söylemeyin, acıtmayın “seviyorum”larla yeniden izmir’e kar yağıyor...inanabilir misin, izmir’e düşlerim yağıyor donuyorum geberiyorum ağlıyorum - insanlar yaşamış olmak için mi sevişir anne..? - hııı? uzaktasın..kiminlesin şu an..? hangi duygunun gülümseyişleri hayat veriyor sana..? oralar soğuktur şimdi, üşüyor musun..? hala canını sıkıyor mu, bir türlü seni barıştıramadığım bu hayat kavgası..? beni sorma! sen bu şiiri okuyup bir kenara koyduğunda, ben hayasız limanların denizlerine yürüyor olacağım özlemin, sol göğsümün altında kutsal bir kitap - sen beni gönderilmek için mi doğurdun anne..? - bilmiyorum kızım - ama anne sen de hiçbir şeyi.... - hiçbir şeyi değil, aşk’ı bilmiyorum kızım... koparılmış pelin otları gibi sevdam rüzgara direnip toplamaya çalışıyorum ağlıyorum.. Pelin Onay Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 HAYRANIM DENİZCİLERİN SEVDASINA hayranım denizcilerin sevdasına, öperler ve çekip giderler. söz verirler, ama dönmezler bir daha... her kapıda bir kadın yollarını gözler denizciler öperler ve giderler. ve ölüm yatırır onları bir gece denizin döşeğine... hayranım öpüşlerde paylaşılan sevdaya, döşekte ve ekmekte paylaşılan. sevda bu.. kimi sonsuza uzar, kimi bir yıldız gibi kayar. sevda kutsallaşır yakınlaştıkça, kutsallaşır uzaklaştıkça. erimiyor artık gözlerinde gözlerim tadlanmıyor yanında acılarım. ancak taşıyacağım bakışını her nereye gidersem, sen de taşıyacaksın acımı her nerede yürürsen. senindim, sen de benim. daha ne olsun? bir dünya turu yaptık aşkın geçtiği yerlerden. senindim, sen de benim. öyle de kalacaksın, aşıladım ya kendimi bahçenden kestiğim filize. alıp başımı giderim kederliyim, hep sürecek kederim. beni sardığından beri, bilmem ki nere giderim. ... "Elveda" der bir çocuk yüreğinden bana. Ben de derim "Elveda" Pablo NERUDA Alıntı
» iLyAdA Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Bir aşığın Savunması “Ben melanet hırkasını kendim giydim eğnime Ar namus şişesini taşa çaldım kime ne?” Neydi peki aşk? Ve kaç yıla sığardı? Dahası kimdi kime aşık olan? Efendiler, bilmediğiniz her şeydir aşk… Benim bildiğim sevgiliden ibaret; onun “Sevgili” oluşuysa benden ibaret. Buyrun size getirdim! Nedir o gözlerinizdeki şaşkın ifade? Nedir o bomboş ellerime baktıran şey? Size veremediklerinizi getirdim. Başkası olma pahasına Ödünler verdiğiniz benliklerinizi getirdim. Ki sizin beni yargılama nedeninizdi yaşayamadığınız ve korktuğunuz aşklarınız… Ki sizin beni incitme nedeninizdi incittiğiniz benliğiniz… Bırakın benden kendi yapamadıklarınızın acısı çıkartmayı. Bırakın beni kendi incinmişliğinize bedel göstermeyi. Ve bırakın sevgimi de seveyim… Size rağmen değil, sizinle birlikte sevmektir sevgi. Size inat değil, sizinle hayatla savaşmaktır sevgi. “Sofular haram demişler bu aşkın badesine Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne?” Peki kaç yıla sığardı sevgi? Annelerinizi ve babalarınızı sevmek için kaç yıl beklediniz? Kedilerinizi ve çiçeklerinizi kaç koca yılda sevdiniz? Neydi bir yemeğin güzel olmasına neden olan? Damağınızda bıraktığı o lezzet değil mi? Hiç mi bir aç insanı doyurunca, tok olduğunuzu duyumsamadınız? Ve hiç mi kendi tebessümlerinizi yaralı bir insanın hüznüne huzur eyleyip sermediniz? Onca yıllık ömrümde öğrendiğim tek şey; büyümek için yılları beklememekti. Onca yıllık ömrümde öğrendiğim ikinci şey; sevginin kendi zamanı olduğuydu… Efendiler, benim sarf edeceğim yıllar sevgiliyedir, toplumun basma kalıp kurallarına değil. Benim sarf edeceğim ömür, sevgilinin gözlerindeki bir ışıltıdır, renkli sözlerdeki herkeslik değil… Mesela, şiirler yazarım sevgiliye. Olmadık anlarda özlemler beslerim ona. Ve onu sevmek için, onun beni sevmesini beklemem. Sevgim olmalı onun beni sevmesine neden. O kadar güzel sevmeliyim ki onu, beni değil efendiler, onu ne kadar sevdiğimi görmeli bana bakarken. Başkalarının söylediği sözleri sarf edemem sevgiliye. “Gah çıkarım gözyüzüne seyrederim alemi Gah inerim yeryüzüne seyreder alem beni.” Susmak bile bize özgüdür. Söylenecek tüm sözlerin toplamı değil midir sevgili? Efendiler üç günlük dünyada, iki günde sevdiğim için mi kusurluyum? Başkaları gibi acı çekmediğin mi suçluyum? Ve onu sevmek için gözlerime ihtiyacım olmadığı için mi kabahatliyim? Beni sevgimle değil, sevgisizliğimle yargılayın… Beni incitecekseniz, sizi kırdığım kadar kırın. Ve sevgimi, sevebildiğiniz kadar eleştirin. Yapamadıklarınızla kınamayın beni. Kurallarınız sizedir, benim kuralım insandır. Ve insanı sınırsızken sevmeliyiz. Sevebilmeliyiz bir insanı uçurtma uçururken, çiçeklere basmadan yürürken, yağmurun altında yürürken, ve vapurdan martılara simit atarken. Bir insanı sevebilmek için bir ömüre gerek yok efendiler, sevebilecek kadar çocuk olmak yeterli… Kollarıyla sevenler! Elleriyle sevenler! Ayaklarıyla ve dudaklarıyla sevenler, sözüm sizedir; görebildiği kadar mı sever insan? Veya dokunabildiği kadar mı? Bir şiiri okurken alınan hazza, eski fotoğraflara bakarken ki o tebessüme ve bir şarkıyı dinlerken ki heyecana ne demeli? İnsan yaşayabildiği kadardır. Öyle bir sevgi ki, dokunmak,görmek nafile. Ruhu dokunamayan kişinin teni dokunsa ne olur? Sözleri olmayan kişinin sevda sözcüklerinden ne olur? Sevgi, hissedebildiğiniz ve hissettirebildiğiniz kadardır. Uzak olan insanlar değil efendiler, mesafelerdir. Hatalarımı yargılamışsınız. Cezam ise kendi pişmanlıklarınız. Beni pişmanlıklarınızla ve önyargılarınızla değil, benim ile yargılayın. Peki kimdi kime aşık olan? Söyleyeyim efendiler; iki insan… “Nesimi’ye sormuşlar o yar ile hoş musun? Hoş olayım olmayayım o yar benim kime ne?” metamorphosis Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Seninle yürümek beni bana getiriyor Bir tüy alıp eline okşuyor zaaflarımı Kalbimin buzları kırıyorum onları Seni bulana kadar korudular kalbimi Sadece bir belki,sadece bir belki Sadece bir belki,sadece bir belki Yokluğun yalnızlık duygusu varken Varlığın kaybetme korkusu derken Zamanla kalmıyor tortusu şu an erken Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 merhabaa frozeen..sana bi şiir gönderem dedim ama..araştırdım..araştırdım internetten hiç bi şiiri beğenemedim sana göndermek için..hem sana bi sır verem mi..ben şiirleri sevmem..yazıyorum arada sırada ama..sevmem..gel hadi lak lak edelim..mazur gör bu gün figgaroyu..sıcakta nereye gitsem ensemde..vıcık vıcık ım..şu günlerde kimseyi üç metreden fazla yanıma yaklaştırmıyorum..vucut ısısı, hararaetii..ayyy dahada mahvoluyorum..onada yazık hem..bende sıcaktan bi çareyim..ensemde bir mendil..patrondaysa havlu..sekreter kızımız yelpaze getirmiş..yassık.. ---frozen..ismini zikrederken hafiftende olsa bi serinlik şey ediyor barometremde..hani froozen yaa..ayyy soğukla alakalı herşeyi seviyom..keşke kışın evimde beslediğim penguenciği kesip yemeseydim..napiim amaa..onu tavada tereyağında pişmiş dumanı üstünde tüterken düşünmeden şeyy ettiremiyoduumm..ayy ne acınasıyım..la bahome bana..sen kötüsün kötüsün diyoo..hheee gusumm dedimm ben kötüyüüm..dua ette dedim(gerçi kendisi ateisttir)..senide göslerim iri butlu bir penguencik olarak görmesin..iştee ölee..frozenim..aybalam..dolapta kalmış tek buz küpüm..ben şimdi mahvolmuş..terlemiş..miniminnak kalmış haldeyim.. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.